şu kalsın ki aklınızda, kadının sessizliği vedadır..


Cemre'den

Koskoca 5 yıl geçmişti birbirimizi görmeyeli. Oysa hâlâ dün görmüş gibiydim onları.

Konser gecesinden sonra Kenan Amca hepimizi apar topar farklı ülkelere göndermişti.

Üniversiteyi bitirmiştik. Oysa beraber kurduğumuz hayaller vardı. Hepsi mahvolmuştu. Bir gecede. Beş senemin hesabını sormaya hazırdım. Tozluyakaya attığım adımlarla ayak seslerimi duyuyordum sadece.

Alilerin kapısını çaldığımda kapı yavaşça açıldı ve Ali karşısında beni görünce donakaldı.

"Cemre." şaşkınlıkla ağzından çıkan ismimle gülümsedim.

"Ali, merhaba."

"Merhaba hoşgeldin." dediğinde hâlâ şaşkındı.

"Hoşbuldum bi konuşabilir miyiz?"

"Tabi" dediğinde dışarıdaki banka yöneldik.

"Ben o geceyi sormak istiyorum." dediğimde bakışları bir anda değişti. Sinirle kaplandı.

"Şimdi mi geldi aklına?" dediğinde gözlerimi masaya çevirdim.

"Ali ben-" dediğimde gözlerine baktım. "Ben bilmek istiyorum her şeyi."

Evet bilmek istiyordum. Her şeyi gerçeğiyle bilmek istiyordum. Neden katil olduğumu bilmeye hakkım vardı değil mi? Bir de onun ağzından duymak istiyordum Vefa'nın Hazal'a tecavüz ettiği gerçeğini.

"Kamera kayıtları ortaya çıktı." dediğinde gözlerimi yumdum.

"Ama katilin olduğu kısım yok." dediğinde içimdeki kız rahat bir nefes verirken gözlerimi tekrar açtım.

"Kardeşime iftira atılmış Cemre." dediğinde sesi titremişti. Beş yıl bile yetmemişti bu acıyı unutturmaya anlaşılan.

"Kim?" dedim kaşlarımı çatarken.

"Berk." dedi buz kesmemis sağlarken.

"Hazal ve Berk'in ilişkisi varmış. Ve o gece de gizli gizli buluşmuşlar. Berk saldırmış işte kıza." dediğinde gözümden bir damla yaş süzüldü.

"Yalan." dedim başımı iki yana sallarken. "Suçlayacak birini arıyorsun yalan söyleme!" 

Kafamın içindeki ses yankılanmaya başladı. Sonra Ali'nin cümlesi ile sonsuz bir sessizlik oluştu.

"Kamera kayıtları bunun içinde." dedi bana bir bellek uzatırken.

"Tamam." diyebildim sadece.

Adımlarım hızlanırken yağmurda hızlanıyordu. Gözlerim artık bomboş bakıyordu. Aldığım tüm terapilerin şuan boşa gittiğini hissediyordum. Sanki bağırsam sesim çıkmayacaktı ama konuşacak çok şeyim vardı.

Telefonuma gelen mesajla ekrana baktım. Berk gruba yazmıştı.

Berk
-Hepimiz buluştuk Cemre sen nerdesin?

-Geliyorum.

Yazdığım mesaj ile bulduğum ilk taksiye bindim. Kafamda defalarca yankılandı Ali'nin sesi. Belleği çantama attım ve gözyaşlarımı sildim. 

Ben bir moda tasarımcısı olmuştum. Bir sürü elbise ayakkabı çanta tasarlıyordum ama kendimi hayatıma gelince işler karışıyordu. Bi kendi hayatımı tasarlayamıyordum. Belki de bugün yapardım bunu. Almanya'da bir sürü defile yapmıştım. Ama bu benim hayatımın defilesiydi.

Geldiğimde hepsi yüzüme şaşkın bir ifade ile bakıyordu. Berk hızla bana sarılırken kollarım asla kalkmadı. Yıllardır gelmek istediğim bu yere gelmiştim. Berk'in kollarına. Ama bu hiç hayallerimdeki gibi hissettirmiyordu.

"Tamam." dedim ve geri çekildim.

Hepsi boş bakan gözlerime bakarken. 

Kafedeydik. "Bilgisayarınız var mı?" diye sordum.

Ege hemen çantasından çıkarıp verdi.

Bilgisayarı açıp bellekten videoyu oynatmam yalnızca iki dakikamı aldı.

Bende ilk defa izliyordum ama bomboş bakıyordum. 

Video bittiğinde Berk'e döndüm.

"Sen ne yaptın?" 

Berk bana baktı. Sadece bana baktı. Kimsede gezmedi başka gözü. 

Çağrı ve Ege masadan kalkıp giderken bana "Dışarda bekliyoruz seni bu insanlarla bir dakika daha aynı masada kalamayız." demişlerdi.

"Beklemeyin." dedim sessizce. Kafa sallayıp gittiler.

"Siz naptınız?" dediğimde Hazal korkuyla bana bakıyordu.

"Cemre mecburduk." diyen Berk ile kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım.

"Neye? Hazal'la ilişki yaşamaya mı?" dediğimde duraksadı.

"Kendimde değildim." dediğinde güldüm.

"Ondan önce de mi?" 

Sustu. Masaya çevirdi gözlerini. Hazal'a döndüm bu kez.

"Sen sen benim en yakın arkadaşımdın." dediğimde bana gözyaşlarıyla baktı.

"Siz beni mahvettiniz." dediğimde Berk elimi tuttu.

"Bak Cemre. Çocuktuk. Bilmiyorum o an ki duygularımı. Hareketlerimin mantığını." dedi ve gözlerime baktı. "Affet beni Cemre. Ben senden başka kimseye bir duygu beslemedim." dediğinde ellerimi çektim.

Hazal bana yaklaşıp konuştu. "Cemre çok özür dilerim." dediğinde beynimdeki tüm ipler kopmuş gibiydi.

"Ben sizi affetmenin derdinde bile değilim. Benim meselem önce kendimi affetmek. Size inanıp katil oluşumu affedicem önce izninizle." dediğimde gözlerindeki o şoku gördüm. 

Arkamı dönüp yürümeye başladım.

Bir taksiye bindiğimde "Karakola." dedim kısılmış sesimle.

Yan aynalardan arkadaki Berk'in arabasını görebiliyordum. Kaçmak istiyordum ama geçmiş her seferinde tutuyordu yakamdan. Geriye tek seçenek kalmıştı. Teslim olmak. Hem ruhuma hem adalete.

Anlamlandıramadığım bir sakinlik var üzerimde tam şuan. İçimde fırtınalar kopuyor ama mimiğim kıpırdamıyor. Sesim çıkmıyor. 

Karakolda indiğimde arkama bakmadan yürüdüm. Hani diyor ya Model.

'Bi yol yürüdüm evimizden yol büyüktü hepimizden'

Kolumu aniden tutan el ile arkamı döndüm döndüm. Berk'in gözlerindeki pişmanlığı acıyı gördüm.

"Naptığını sanıyosun?" dediğinde omuz silktim.

"Teslim oluyorum." 

"Cemre yapma." sesi titriyordu.

"Yapmalıyım." dedim sesimdeki sakinliği korurken.

"O gece olanlar senin suçun değil Hepimizin suçu. Hepimiz bir tuğla koyduk Vefa'nın ölümüne." dediğinde güldüm.

"Ama canına kasteden sonuçta ben değil miyim Savcı Bey." dediğimde başını salladı.

Evet Berk savcı olmuştu. İçinde gram adalet duygusu barındırmayan insanlar nasıl savcı olurdu.

"Bu farklı." dedi. "Dava kapandı intihar diye." dediğinde başımı salladım.

"Ne yapayım Berk? Katilim ama normal yaşamıma devam mı edeyim?" dediğimde güldü ve kaşlarını çattı.

"5 yıl önce de katildin Cemre. Neyin şovu bu." dediğinde ona bir adım yaklaştım.

"Tecavüz edenin Vefa olduğunu sandığım için olabilir mi?" 

"E yine de canına kast eden sen olmuyor musun? Madem adalet adalet diye tutturuyosun o 5 yılda teslim olsaydın adalete."

"Geç kalmışım işte." dedim ve arkamı döndüm ki kolumdan tutup tekrar kendine çevirdi beni. 

"Buna izin veremem." dediğinde güldüm.

"Senden izin isteyen mi var?" dediğimde başını iki yana salladı.

Onu göğsünden itip bağırmaya başladım. Yine başa dönüyoruz. 

"Ben seni sevmiştim Berk. En saf duygularla hemde!" kurduğum cümle ile onu ittiren kollarıma inat beni göğsüne çekip sarıldı.

'Ölümden ikimizden ve zavallı sevgimizden.'

Berk'in arabasına bindiğimizde ikimizde öylece duruyorduk. Yavaş yavaş gelmeye başlayan uykumla kafamı koltuğa yaslayıp Berk'e döndüm.

"Biliyo musun?" bana döndü ve gözleri ile gözlerim buluştu. "Şu beş yılda içimdeki sevgi gram azalmadı." dediğimde gülümsedi.

Ve başını salladı. 

"Ne olursa olsun kopamayız demiştim sana uçağa binmeden önce." başımı salladım.

"Her zamanki gibi haklısınız Savcı Bey." dediğimde gözlerim yavaş yavaş kapanmıştı bile.

Sabah yüzüme nüfus eden rüzgar ile uyandım. Sakindim çünkü bu gerçek bir vedaydı. Berk'in yüzüne düşen saçlarını okşadım biraz. 

Sonra yavaş hareketlerle indim arabadan. Karakol zaten yakınımızdaydı. Adımlarımı hızlandırarak gördüğüm ilk polise yaklaştım. 

"Ben teslim olmaya geldim." dediğimde polis başını salladı ve soru sorar gibi baktı. "Vefa Akın'ı ben öldürdüm." dediğimde arkasındaki kelepçeleri çıkarıp ellerime geçirdi. 

"Sorgu odasına alalım." dediğinde demir kapıda dikilen Berk ile buluştu gözlerim. 

Hüzünle bakıyordu. Çok acı çekiyormuş gibiydi. 

Bazı vedalar susarak olurdu. Tek kelime etmeden. Adalet yerini bulur huzurlu bir sessizlik oluşurdu. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.