21.Bölüm: Uyan
21.Bölüm:Uyan
bir insan kaç kez dibe
vurup da yaşamayı sürdürebilir?
YAZAR'DAN
''Berk Yağızoğlu.''
Danışman Ege'ye oda numarasını söylediğinde Ege merdivenlerden koşarak çıktı. 320 numaralı odaya geldiğinde içerdeki koltukta oturan Cemre'yi gördü.
''Noldu?''
''Bayıldı bir anda bilmiyorum.'' diyen Cemre ayağa kalktı. ''Doktor uyanınca açıklayacağını söyledi.''
O sırada kapıdan giren Bora ve Çağrı'nın üzerine kaydı hepsinin bakışları. Çağrı yatan Berk'e dönerken konuştu.''Noldu?''
Beliz tam cevap vermek için ağzını aralamıştı ki Berk gözlerini açtı. ''Nerdeyiz?''
"Hastanedeyiz bro." diyen Ege onun yanına gelirken Cemre hemşire çağırmak için odadan çıktı. "Noldu lan sana?"
"Bilmiyorum nolmuş?" diyen Berk anlamsız bakışlarla etrafına bakındı.
"Bayıldın." dedi Beliz sırtı duvara yaslı bir şekilde.
"Niye?" Berk'in sorusu havada asılı kalırken odaya Cemre ve doktor girdiğinde doktor Berk'in başına geldi ve ona bakarak konuştu.
"Uyanmışsın Berk. Nasılsın?"
"İyiyim." diyen Berk başını salladı.
"Nedir durum doktor bey? Neden bayılmış?" diye soran Ege'nin ardından doktor boğazını temizledi.
"Testlerin sonuçlarına baktım. Herhangi bir şey gözükmüyor. Yani bu bize stres kaynaklı olduğunu işaret ediyor. Ancak bu durum devam ederse kendini farklı hastalıklara evirebilir. Bu nedenle stresten uzak durmanı öneriyorum Berk. Geçmiş olsun." dedikten sonra odadan çıktı.
"Ne stresi Berk kafasına şapkadan başka bir şey takmaz." diyen Ege'nin ardından Çağrı konuştu.
"Bunun altında başka bir şey var." dediğinde Berk'e kaşlarını kaldırarak bakıyordu. Berk başını iki yana salladı.
"Ne gibi bir şey?"
"Hamile misin lan?" diyen Çağrı'nın ardından Berk doğrularak komidinin yanındaki su şişesini ona doğru fırlattı.
Çağrı ani bir refleksle su şişesini yakalarken Berk konuştu.
"Çağrı sus."
Çağrı sırıtırken Cemre Berk'in elini tuttu ve konuştu.
"Duydun mu doktoru?" dediğinde Berk başını salladı.
"Bir şey yok ya. Tansiyonum falan düştü herhalde." diye geçiştiren Berk'e göz devirirken Bora konuştu.
"İyice dede oldun başımıza lan." dediğinde Berk güldü.
"Ben çıkışı yapıyorum o zaman." diyen Ege kapıya doğru yöneldi.
"Bende serumu çıkarsınlar diye hemşire çağırayım." diyen Cemre Çağrı'yı da kolundan tutarken odadan çıktı.
Bora'nın bakışları birbirine asla bakmayan Beliz ve Berk'in üzerinde gezerken konuştu.
"Ege şimdi halledemez ben de ona yardıma gideyim." dedikten sonra odadan çıktı ve odada garip bir sessizlik oluştu.
Beliz göğsünde birleştirdiği kollarını iki yanına indirirken yaslandığı duvardan doğruldu ve bir kaç adım attı.
Berk'e bakarak sordu. "İyi misin?"
"Umrunda mı?" diyen Berk başını Beliz'e çevirdi. "Babanı arasaydın merak etmişsindir nasılmış toplanabilmiş mi?" dediğinde Beliz derin bir nefes verdi.
"Umrumda tabiki Berk." dediğinde yanda duran koltuğa oturdu. "Nasıl korktum nasıl kendimi suçladım biliyor musun?" dediğinde Berk bakışlarını onun buğulu gözlerine çevirdi.
"İyiyim işte."
"Özür dilerim." Berk şaşkınlıkla ona baktı. Beliz dik başlı bir kızdı onun gibi. Genelde özür dilemezdi. Beliz devam etti. "Yani ben korktum. Ailemin dağılmasından. Ya da.. ortada kalmaktan çok korktum." dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü. Göz yaşını hemen sildi. Ağlamaması gerekiyordu ama ağlamıştı. "Umrumda nasıl olmazsın ayrıca." dedi gözlerini ilk defa Berk'in gözleri ile buluştururken. "Babam geçen akşam bana ne dedi biliyor musun?" dediğinde Berk başını iki yana salladı. "Siz birbirinizin yarısısınız dedi."
Berk'in dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşti. Başını salladı. "Öyleyiz." dediğinde Beliz gülümsedi.
Kapı açılırken Beliz koltuktan kalktı ve buğulu gözlerini gizledi.
***
''Şu yastığı da koyalım kafanın arkasına söz veriyorum bi tane daha koymicam.'' diyen Cemre Berk'in kaldırdığı kafasının arkasına yastığı koyarken Berk söylendi.
''Abartma konusunda Beliz ve senden üstü gelmez.''
''Ayıp ediyosun.'' diyen Bora Çağrı'nın omzuna kolunu attı. ''Çağrı hastaneden çıkarken tekerlekli sandalye mi alsak diyodu.'' dediğinde Ege kahkaha attı.
''Ne alaka Çağrı?''
Çağrı sırıttı. ''Hazırlık yapmak lazım. Malum Berk hastanelerden ayrı kalamıyor artık. Bari evi hastaneye çevirelim de yabancılık çekmesin.'' dediğinde Beliz elindeki demlik ve çay bardakları olan tepsiyi masanın üzerine koydu. Ve en büyüğünü eline alarak çayı doldurup Berk'e uzattı.
''Bu ne?'' diyen Berk bardağın içindeki çayı koklarken Beliz cevap verdi.
''Çay. Sinir ve strese iyi gelen o çay.'' dedi ve elleriyle demliği işaret etti. ''Melisa çayı.'' dedi ve diğer bardakları da doldurmaya başladı. Bora ona anlamsız bakışlar atarken sordu.
''Bize niye dolduruyosun?''
Beliz gülümserken ona bardağını uzattı. ''Hep birlikte stres detoksu yapıyoruz.'' dediğinde hala bardağı almayan Bora'ya kaşlarını çattı. ''Alsana.''
Bora başını iki yana sallarken konuştu. ''Ben de stresin s'si yok kızım gerek yok.'' dediğinde Beliz bardağı ısrarla ona uzatmaya devam etti.
''Ya sadece stres değil sinire de iyi geliyor dedim ya.''
''İstemiyorum.'' dedi Bora bardağa tiksinerek bakarken.
''İçmelisin.'' diyen Beliz bardağı ona biraz daha yakınlaştırdı. Diğerleri ise bıkmış bakışları ile onları izliyordu.
Bora Beliz'in bileğini tutup itiraz ederken Beliz inatla bardağı ona doğru yaklaştırmaya çalışıyordu.
''Ya bak Berk'i yalnız mı bıra-'' Beliz'in cümlesi Bora'nın onun bileğini çekiştirmesiyle onun daha sert bi şekilde bardağı yakınlaştırması nedeniyle yan tarafta oturan Cemre'nin üzerine dökülen çay ile yarım kaldı.
''Hay sizin yapacağınız işi ben.'' diyen Berk yerinden doğrulurken bardağını masaya bıraktı ve Cemre'ye döndü. ''İyi misin?''
Cemre gözlerini kapatırken sinirle bir nefes verdi. Sonra gözlerini açtı ve Bora ve Beliz'e dönerek sinirle konuştu.
''Ellerinize sağlık gerçekten.''
''Afiyet olsun!'' Bora ve Beliz'den aynı anda aynı cümle yükselirken Çağrı sırıttı.
''Valla size kurban olucam çok az kaldı.''
Beliz onu umursamazken Cemre'ye döndü. ''Kusura bakma ya. İnatçı kardeşin yüzünden oldu.''
''Ben miyim inatçı?'' diyen Bora kendini gösterdi kaşlarını kaldırarak. Sonra kaşlarını çattı. ''Sensin be inatçı. İçmeyeceğim diyorsam şuraya koyarsın ne diye ısrar ediyorsun?'' derken masanın üzerini gösterdi.
''Kesin lan!'' diyen Berk kaşları çatık bi şekilde onlara bakarken ikisi de aynı anda Berk'e döndü. ''Susun artık valla kafam patlayacak.''
Cemre ayağa kalkarken konuştu. ''Ben üzerimi temizleyip geleyim. Siz de ben gelene kadar şu çay savaşınızı bitirin.'' derken Beliz onun arkasından seslendi.
''Benden bir şeyler giyebilirsiiin. Koridorun solunda kalan oda.'' Elindeki yarım kalan bardağı masanın üzerine koyarken Bora'ya döndü ve yüzünü ona yaklaştırarak konuştu. ''Zıkkımın kökünü iç.''
Çağrı sırıtırken Ege'ye doğru eğildi. ''Keşke bi an önce evlenseler.'' diye iç çektiğinde Ege mırıldandı.
''Abartma.''
Beliz herkese çayını dağıttıktan sonra kendi çayını da alıp oturduğunda Berk'e kaşlarıyla yatmasını işaret etti. Berk söylenerek arkasına yaslandı. ''Melisa çayı falan bahane ya. Siz varken.'' dedi ve parmaklarıyla Bora ve Beliz'i göstererek vurguladı. ''Özellikle siz ikiniz. Stresten uzak durmama ihtimalim sıfır.'' dediğinde çayından bir yudum aldı.
Çağrı sırıtarak konuştu. ''O zaman Beliz ve Bora'yı baş başa bir odaya kilitleyelim stres ortadan kalksın.'' dediğinde Beliz ayağını onun bacağına vururken Çağrı kaşlarını çattı.
''Birbirlerini öldürme garantili oda.'' diyen Ege sırıtırken Berk'te sırıtarak ekledi.
''Stres ortadan kalkacaksa Çağrı'yı da ekleriz oraya.'' dediğinde Çağrı kınayıcı bakışlarla ona döndü.
''Bunca yıllık arkadaşlığımıza bir sözünle ihanet ettin.'' dediğinde Berk sırıttı.
Merdivenlerden inen Cemre yüzü düşük bir şekilde Bora'nın yanına geri otururken Bora ona döndü ve sordu.
''İyi misin kız? Yandı mı bi yerin?''
Cemre yan bakışlarla ona bakarken konuştu. ''Çay gibi kokuyorum ama iyiyim.'' dediğinde Bora sırıttı.
''Ne güzel işte kokuyu aldıkça sakinleşirsin.''
Cemre Berk'e dönerken konuştu. ''Hadi çayını bitir sonra odana çıkarıyım seni biraz uyu.'' dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı.
''Arkadaşlar biri sevgilime durumumun ne kadar iyi olduğunu anlatabilir mi? Niye uyuyorum ben ayrıca gece boyu hastanede uyutmuşlar beni zaten bebek miyim ben?'' dediğinde Cemre çatık kaşlarıyla ona bakıyordu. Berk sırıttı ve bardağının dibinde kalan çayı kafasına dikti. ''Çıkabiliriz.''
Cemre gülümseyerek onun kolunun altına girerken konuştu. ''Yavaş yavaş.''
Berk sıkıntılı bir nefes verdi. ''Aşkım yürüyebiliyorum.''
''Berk!!''
''Tamam yavaş yavaş.'' diyen Berk Cemre ile merdivenlerden çıkarken Beliz arkalarından sırıttı. Bora aniden ayağa kalkarken Beliz kaşlarını çattı.
''Nereye?''
Bora kaşlarını kaldırarak başını ona doğru eğdi. ''Kahve var mı?'' dediğinde Beliz sırıtırken ayağa kalktı.
''Otur sen ben yaparım.''
Ege sırıtırken Beliz'e seslendi. ''Beliiz.''
''Efendim.''
''Bora kahveyi tuzlu içiyor.''
Beliz ve Bora'nın sesleri uyarıcı bir tonda aynı anda duyuldu.
''Egee!''
Ege ve Çağrı ellerini birbirine çarparken güldüler.
Cemre Berk'in odasını büyük bir ciddiyetle açarken Berk yan bir bakışla ona bakarken konuştu. ''İyiyim dedim ya. Nolur biraz ciddiye al beni.''
Cemre gülümsedi. ''Senin ciddiyetin bayılınca mı geliyor Berk Yağızoğlu?''
Berk adımlarını odanın ortasında durdururken konuştu. ''Ben normalde de çok ciddiyim. Aşırı ciddiyim hatta. Devlet memuru gibiyim.''
Cemre kahkaha atarken başını salladı. ''Tabi tabi tam bir devlet memurusun. Sabahları zor kalkan ve sürekli bayılan bir devlet memuru.''
Berk kaşlarını kaldırdı. ''İftira bunlar. Sadece dün akşam bir anlığına şarjım bitti. Elektriğim kesildi yani.''
Cemre Berk'i yavaşça yatağa bırakırken konuştu. ''Elektriğin kesildiyse fişini çekelim Berk. Dinlenmen lazım.'' derken tam perdeleri kapatmak için cama yöneliyordu ki Berk'in elini kavrayıp onu yanına çekmesiyle yatağa oturdu. Berk'in gözleri onun üzerinde gezerken bakışları yumuşaktı.
Berk ona bakarken bir iç çekti ve mırıldandı. ''Yanımda sen varsan fişim çekilse bile sorun değil.'' dediğinde yüzünü Cemre'nin yüzüne yaklaştırdı. Nefesini yüzünde hissederken gözü onun dudaklarına kaydı. Biraz daha yaklaştığı sırada Cemre geri çekilirken gülümsedi ve pencerelere doğru ilerledi.
''Perdeleri kapatalım da rahat uyu.'' dediğinde Berk derin bir nefes verirken kendini yatağa bıraktı. Başını yastığa yasladı ve yorganı üzerine çekti gözleri yarı kapalı bir halde konuştu.
''Yanıma gelmezsen uyuyamam haberin olsun.'' dediğinde Cemre ona döndü ve başını iki yana sallayarak yatağa oturdu. Berk'in yorganın dışında kalan elini tuttu.
''Burdayım hadi uyu biraz.''
Berk'in dudaklarına bir gülümseme yerleşirken başparmağı ile Cemre'nin elini okşadı. Gözleri kapanırken mırıldandı.
''Uyumak istemiyorum ki.''
''Uyumalısın ama Berk. Doktor dinlenmeni söyledi.'' dedi Cemre elini ondan çekmeden.
Berk gözlerini açarken şımarık bir tavırla konuştu. ''Senin yanındayken zaten dinleniyorum.''
Cemre onun bu haline gülerek başını salladı. ''Bu numaraların bana sökmez Berk Yağızoğlu. Gözlerini kapat.''
''Söz ver uyandığımda burda olucaksın.'' dedi Cemre'nin gözlerine bakarken.
''Söz.'' diyen Cemre gülümsedi.
Berk gözlerini geri kapatırken Cemre'nin elindeki elini biraz daha sıkılaştırdı. Bir süre sessizlik olurken Cemre ona doğru eğilerek diğer eli ile Berk'in saçını okşadı. Kapı açıldığında hızla geriye çekildi ama Berk'in elini tutan elini çekmedi.
Beliz kapıdan kafasını uzatırken fısıltıyla konuştu.
''Çok mu romantiksiniz? Bölelim mi?''
Cemre kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi. ''Uyuyor sessiz ol.''
Beliz sırıttı. ''Kahve yaparken mutfakta babamın yurtdışından getirdiği çikolatalardan buldum. Aşağı gel de yiyelim.''
Cemre tam cevap veriyordu ki Berk gözlerini açmadan mırıldandı. ''Bende istiyorum.''
Cemre hayretle ona döndü ve gözleri kapalı olan Berk'e baktı. ''Sen uyuyordun hani?''
''Çikolata kokusuna uykum açılır benim.'' dedi Berk gözlerini açarken.
Cemre kıkırdarken Beliz konuştu. ''O zaman aşağı mı inersiniz yoksa Cemre size çikolata mı kaçırsın?'' dediğinde Berk tam yataktan hızla doğruluyordu ki Cemre onu omzundan geri ittirdi. Berk kafasını yastığa geri koyarken sırıttı ve Cemre'ye baktı.
''Çikolata kaçırır mısın aşkım bana?'' dediğinde Cemre'nin gülümsemesi büyüdü. Onun saçlarını karıştırırken konuştu.
''Sen kıpırdanma ben geliyorum.''
Berk gülümserken başını iyice arkaya yasladı.
Cemre merdivenlerden gülümseyerek inerken aşağıdan gelen bağırışma sesleriyle yüzünü buruşturdu. Oturma odasına bağlı olan mutfağa doğru ilerlerken yemek masasında çikolata kavgası yapan Beliz ve Bora'ya bıkmış bir ses tonuyla sordu.
''Bu kadar çikolatanın içinde neyi paylaşamıyorsunuz?''
Beliz oflarken elindeki çikolatayı Bora'ya doğru fırlattı. ''Bi tane fındıklı kalmış ama o yiyecekmiş.'' dediğinde Bora çikolatayı havada kaparken sırıttı.
Cemre onları takmayarak kolunu Ege'nin omzuna yaslarken Çağrı'ya doğru döndü ve konuştu. ''Hazal nerde?''
''Gelemiyormuş. Hasta olmuş.'' diyen Çağrı ağzına bir çikolata daha attığında Ege ona doğru konuştu.
''Aralarında fıstıklı da var biliyosun dimi?''
Çağrı başını sallarken Bora kaşlarını çatıp sordu. ''Niye fıstıklı?''
Cemre ona döndü. ''Çağrı'nın fıstık alerjisi var çünkü.'' dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı. ''Neyse.'' diyen Cemre avcunu çikolata ile doldururken ekledi. ''Son sütlüleri kaçırıyorum itirazı olan?'' dediğinde Beliz gülümseyerek konuştu.
''Aşk için çikolata feda edilir.''
Ege başını salladı. Çikolatanın paketini açarken mırıldandı. ''Bir de aşkı bulabilsek.''
Cemre gülümserken merdivenlere yöneldi. ''Siz de çikolatalarla yetinin artık.''
Tam merdivenlerden çıkıyordu ki Ege seslendi.
''Cemre.''
Cemre duraksayarak ona döndü. ''Efendim.''
''Hiiç sütte götür istersen diyecektim.'' dediğinde Cemre güldü.
''Çocuk bakıcısı gibiyim resmen.'' dediğinde Beliz gülümseyerek ekledi.
''Çok güzel ilgileniyosun ama. Çok tatlısınız.'' dediğinde Bora kusar gibi bir hareket yaptı.
''Şimdi kusacağım.''
Cemre ona gülerken hızla merdivenlerden çıktı. Kapıyı açtığında Berk'in hala yattığını görerek sırıttı ve konuştu.
''Aferin.''
Çikolataları komidinin üzerine koyarken bir tanesini Berk'e uzattı.
Berk çikolatayı alırken Cemre'ye gülümsedi.
''İyi ki varsın.'' diye mırıldandı.
Cemre gülümserken Berk'in saçlarının arasına bir öpücük kondurdu. ''Sende iyi ki varsın.''
Berk'in karanlık dünyasını aydınlatabilen tek kişi Cemre'ydi.
Bazı insanlar bir liman gibidir; fırtınalı denizlerde bile onların yanında sakinlik bulursun.
***
Berk gözlerini açtığında gözleri ilk olarak komidindeki saate kaydı. Akşam olmuştu. Sonra elindeki Cemre'nin elini hissetti. Yüzüne bir gülümseme yayılırken gözlerini o tarafa çevirdi. Cemre'nin onun elini tutarken yatağa doğru yatmış uyuyakaldığını gördü. Büyük ihtimalle dün gece hastanede hiç uyumamış onun uyanmasını beklemişti.
"Cemre." diye seslendiğinde Cemre'nin kaşları çatıldı ama gözlerini açmadı.
"Beş dakika daha." dediğinde Berk burnundan güldü.
"Cemre." diye tekrar ettiğinde Cemre gözlerini kırpıştırırken açtı. Elini Berk'in elinden ayırırken oturdu. Ellerini yüzüne kapattı ve konuştu.
"Off uyuyakalmışım ya."
Berk sırıtırken yana kaydı. "Gel yanıma."
Cemre uykuku gözleri ile ona bakarken göz kapaklarını taşıyamıyordu. Yavaşça onun yanına sokulurken Berk onu kolunun altına aldı.
Cemre başını Berk'in göğsüne yaslarken gözlerini kapattı. Berk parmak uçlarıyla onun saçlarını karıştırırken fısıldadı.
''İyi ki burdasın...''
Cemre gözlerini açmadan mırıldanarak cevap verdi. ''Başka nerede olacağım zaten...''
Berk hafifçe güldü. ''Bilmem... Belki çikolata kavgasına katılmışsındır aşağıda.''
Cemre gözlerini kapalı tutarak burnunu çekti. ''Enerjim olsa Bora'ya bir çikolata fırlatırdım.''
Berk yorgun bir kahkahayla konuştu.
''Bora'ya mı? O da kesin sana fırlatırdı. İkiniz de çocuk gibisiniz.''
Cemre uykulu bir kahkaha attı. ''Çikolata için savaşa girmem gerekse girerim. Stratejik bir mesele bi kere." dediğinde Berk sırıttı.
"En çok uykulu halini seviyorum biliyor musun?" dediğinde Cemre onun göğsünden doğrulurken başını kaldırdığında burun buruna kaldılar.
"Öyle mi?"
Berk'in gözleri Cemre'nin dudaklarına kayarken gülümsedi ve cevap verdi. "Öyle."
Cemre gözlerini kapattı ve aradaki mesafeyi azaltıyordu ki kapının açılışıyla telaşla yatakta oturur pozisyona geçti.
Berk ise gözlerini kapatıp söylendi. "Hay ben senin kapı gibi."
Beliz dudaklarını içe doğru büzerken gülümsemesini engelleyemedi. "Çok pardon ben uyandınız mı diye bakayım demiştim. Ali ve Derya Teyze geldi de." dediğinde Berk'te otururken kaşlarını çattı.
"Niye gelmişler?"
"Geçmiş olsuna." dedi Beliz omuzlarını silkerken.
Cemre ellerini yüzünden çekerken Beliz'e döndü. "Bora gitti mi?"
"Yok aşağıda." dedi Beliz sırıtırken. "Siz şeyapın o zaman... Yüzünüze su falan çarpın sonra gelirsiniz." dediğinde kapıyı çekerek dışarı çıktı.
"Ben birine çarpıcam az kaldı da." diyen Berk önüne dönerken ayağa kalkan Cemre'nin kızarmış yüzüne baktı.
"Noldu utandın mı?" dediğinde sırıtıyordu.
"Sus Berk." dedi Cemre saçlarını düzeltirken.
Berk onun bu haline gülerken kalktı ve yanına gitti.
"Napmışız ki az kalsın öpü-" Cemre'nin elinin ağzına kapanmasıyla sustu.
"Sus ve aşağı inelim." diyen Cemre elini onun ağzından çektiğinde Berk başını salladı.
"İnelim inelim." dediğinde başını yana doğru eğip onun gözlerine baktı. Cemre onun gözlerine bakarken 'ne var?' der gibi başını iki yana salladı. Berk sırıtırken göz kırptı. "Önce yüzümüze su mu çarpsak?"
Cemre ona göz devirirken kapıyı açtı.
Merdivenlerden inen Berk oturma odasında oturan Derya ve Ali'ye seslendi. "Hoşgeldiniz."
Derya gülümseyerek ona bakarken Berk karşıdaki koltuğa oturdu. Cemre'de onun yanına. "Hoşbulduk çocuğum." dediğinde Cemre'ye döndü.
"Seninle tanışmışamadık kızım. Festivalde de fırsat olmadı." dediğinde Cemre gülümsedi.
"Cemre ben." dediğinde Derya'nın gülümsemesi yüzünde donarken Ali'ye doğru sessizce mırıldandı.
"O Cemre bu Cemre mi?"
Ali sessizce başını sallarken Derya sahte bir gülümseme ile Cemre ile olan diyaloguna devam etti. "Ben de Derya." dediğinde Cemre başını salladı.
Derya Berk'e dönerken arkasındaki çiçek buketini çıkardı. "Geçmiş olsun." dediğin Berk gülümsedi ve buketi aldı.
"Sağolun. Zahmet etmeseydiniz. Çok ciddi bir şey değil."
"Zahmet mi olur?" diyen Derya ekledi. "Bende ne seversin çiçek sever misin bilmeden hepsinden koydurttum." dediğinde Berk başını salladı.
"Teşekkür ederim."
"He bi de Beliz'e çorbayı verdim onu bitir bu akşam. Şifa niyetine." dediğinde Berk'in gülümsemesi solarken gözleri buğulanmaya başladı. Gözlerini yere dikerken aklına gelen o an içinde bir yerlere dokundu.
13 Yıl Önce
"Anne ben bu çorbayı hiç sevmiyorum ama." diye mızmızlanan Berk hasta bir şekilde yatakts yatarken Ahu onun yatağının kenarına elindeki tepsiyle oturdu ve konuştu.
"Ama içmezsen iyileşemezsin." dedi ve ekledi. "İyileşemezsen beni koruyamazsın."
"Babam korusun bizi. Biz seninle sarılalım sadece. Oyunlar oynayalım. Hem babam daha güçlü." Ahu başını sallarken gülümsedi.
"Tamam şimdi baban korur bizi ama büyüyünce. Babandan daha güçlü olmak sağlıklı olmak istemez misin?" dediğinde kaşlarını kaldırdı ve ona doğru eğilerek fısıldadı. "Cemre'yi korumak istemez misin?"
Berk'in kocamam gülümserken başını salladı. "İsteriim. Ama bu çorba olmak zorunda mı?" dedi kaşlarını merakla kaldırarak.
"Evet. Bu çorba olmak zorunda. Neden diye sor."
"Neden?"
Ahu Berk'in saçlarını eliyle alnından çekerken gülümseyerek cevap verdi.
"Çünkü hastalıkları sadece anne çorbası iyileştirir."
Berk yüzündeki buruk gülümseme ile başını kaldırırken konuştu.
"Teşekkür ederim." dediğinde Derya gülümsedi.
"Ne demek. Siz iyi olun da." diye cevap verdi Derya yüzündeki sıcak gülümsemeyle.
"Ee ben tatlı yapmıştım siz gelicez diye arayınca." diyen Beliz ayağa kalkarken Derya konuştu.
"Hiç zahmet etmeseydin yavrum."
"Yok ne zahmeti?" diyen Beliz mutfağa giderken Cemre'de onun yanına yardıma gitti.
"E beni de uyandırsaydın tek başına mı yaptın?" diye sordu Cemre tabakları hazırlarken.
"Yani Bora'nın ikide bir yanıma gelip kahve alırken suratıma un fırlatmaları ve kaçmaları dışında yalnızdım. Ama sizi de uyandırmaya kıyamadım." dediğinde Cemre kıkırdadı.
Beliz tatlıları götürüp oturduğunda Cemre'de türk kahvelerini yapmaya başladı.
Berk tatlı tabağını alırken sırıtarak konuştu.
"Şimdi bunu sen mi yaptın?" dedi Beliz'e tatlıyı göstererek.
"Evet."
"Ben şahidim." dedi köşedeki Bora gözlerini telefondan ayırmadan.
"Ne diyim?" dedi Berk etrafa bakarak. Sonra güldü. "İnşallah zehirlenmeyiz."
Ali ve Bora da ona gülerken Beliz, Ali ve Berk'e bakarak gülümsedi.
''Aaa çok güzel olmuş.'' dedi Derya Beliz'e doğru gülümseyerek. ''Ellerine sağlık kızım.''
''Afiyet olsuun.'' diyen Beliz Derya'ya gülümserken kapıdan gelen anahtar sesiyle hepsi kapıya doğru döndü ve içeri giren Kenan'ı görmeleriyle Beliz Bora ve Cemre dışında hepsinin gülüşü soldu.
''Hoşgeldiniz Derya Hanım.'' diyen Kenan köşedeki Bora'nın yanındaki tekli koltuğa oturdu. ''Geçmiş olsun oğlum.'' dediğinde Berk'e döndü. ''İyi misin?''
''Sağol iyiyim.'' diyen Berk elindeki tatlı tabağını masaya koyarken Cemre'ye döndü. ''Telefonum nerde biliyor musun?''
Cemre başını salladı ve arkadaki sehpada duran telefonu ona doğru uzattı. ''Sessize almıştım.'' dediğinde Berk başını sallayarak telefonu alırken ekrandaki Lavin'den gelen 15 cevapsız çağrı ile yüzü endişeyle kaplandı.
Ayağa kalkarken telefonu kulağına götürdü ve mutfağa doğru yürüdü. Ancak duyduğu geri bildirimle telefonu kulağından indirdi. Hızla Çınar'ı aradı.
''Efendim.''
''Çınar Lavin'le konuştun mu?''
Telefonun öbür ucundan Çınar'ın sıkıntılı sesi duyuldu. ''Sence konuşabilmiş miyimdir? Mümkün mü?''
''Beni aramış on beş kere.'' dediğinde telefondaki Çınar'dan bir sandalye itme sesi yükseldi.
''Ne zaman aramış?''
''Dün akşam.''
''Tamam ben bakmaya gidiyorum.'' dediğinde Berk başta beni de al diyecekti ama sonra çıkamayacağını hatırladı ve derin bir iç çekerken mırıldandı. ''Haber ver.''
Telefondan dıt dıt dıt sesi duyulduğunda telefonu tezgahın üzerine koyup ellerini tezgaha yasladı ve derin bir nefes aldı.
Çınar evden aceleyle çıkarken arkasından ''Nereye?'' diye seslenen Devin'e cevap verecek zamanı bile yoktu.
Arabayı sürmeye başladığında bir yandan Lavin'i arıyordu. ''Aç şu telefonu Lavin aç.''
Kararmış olan havaya baktı. Dünden beri Lavin'i arıyor ama her seferinde meşgule atılıyordu. Biraz zaman vermeye karar verip aramayı bırakmıştı ama Berk'i dün akşam 15 kere aradığına göre bir şey olmuş olmalıydı. Direksiyondaki elleri sıkılaşırken direksiyonu o sokağa kırdı ve Lavinlerin evinin önünde ani bir frenle durdu.
Başını eve çevirirken evin kapkaranlık olduğunu gördü. Kaşları çatıldı. Hızla arabadan inerken Lavin'in geçen gösterdiği elektrik kulübesine girdi. Şarteller kapalıydı. Açmayı denedi ama şarteller geri kapandı. Bir elektrik sorunu olmalıydı.
Kapıyı tıklatırken evden ses yükselmedi.
''Lavin!'' diye bağırdı defalarca ama ses gelmedi.
Lavin yoktu. Gözlerini büyük bir korku kapladı.
Kaybetme korkusu.
Hızla Berk'i ararken telefon açılır açılmaz konuştu. ''Lavin yok.''
O an süzüldü gözünden bir damla gözyaşı. Lavin'in yokluğuyla karşı karşıyaydı ama ağzından bu çıkınca daha çok canı yanmıştı. Belki de söylemezse gerçek olmaz diye ummuştu.
''Nerdesin?''
''Evinin önündeyim. Evde tek bir ışık yok.'' dediğinde ekledi. ''Yani Lavin'de yok.''
''Kal orda geliyorum.'' dediğinde Çınar'ın zaten pek gidesi yoktu. Evin öünündeki merdivenlere oturdu çaresizce.
''Baba.'' diyen Berk oturma odasındaki herkesin dikkatini kendi üzerine çekerken konuştu. ''Selim Bey'i arar mısın?''
''Hangi Selim Bey?'' diyen Kenan'ın bakışları sorgulayıcıydı.
''Ortağın.''
''Noldu?''
''Lavin evde yokmuş. Çınar aradı şimdi. Ulaşamıyoruz da. Biliyordur o yerini.''
''Tamam arıyım.'' diyen Kenan kalkıp onlardan uzaklaşırken Berk'in endişe dolu bakışları onu takip etti. Kenan ona doğru gelirken konuştu. ''Evin elektriklerinde bir sorun oluşmuş. Lavin'de kimseye ulaşamamış.'' dediğinde Berk gözlerini pişmanlıkla kapattı. ''Babasını da bi kere aramış gerçi.'' diyen Kenan ile Berk sıkıntılı bir nefes verdi. Kenan ekledi. ''Sonra bir arkadaşında olduğunu bildiren bir mesaj atmış.''
Lavin onu aramıştı. Hemde on beş kere. Ama o cevap verememişti. Lavin'in elektrikler gittiğinde başına gelenler geçti gözünün önünden.
Berk telefonunun fenerini açıp koşarak Lavin'in yanına geldi.
Yere bulaşan kanı gördü. Koşarak Lavin'e sarıldı. Lavin hıçkırıklarla kollarında ağlarken Berk onu daha sıkı sardı ve elindeki yaraya baktı.
"Burdayım." dedi fısıldarken. "Etraf aydınlık." dedi telefonunu feneri tavana bakar şekilde koyduktan sonra.
Lavin'in eli Berk'in koluna dolanırken nefesleri kontrole girmeye başlamış ancak titremeleri ya da ağlamalarından hiç bir şey eksilmemişti.
Berk Lavin’in sırtını usulca okşarken kollarındaki titremeyi hissetti.
"Lavin buradayım" dedi tekrar. "Korkmana gerek yok tamam mı?"
Lavin başını Berk’in omzuna yasladı. Bir süre konuşmadan sadece nefeslerinin düzensiz ritmi eşliğinde kaldılar.
Kim bilir ne kadar korkmuştu.
Berk hızla kapıya yönelirken Beliz ve Cemre aynı anda ona seslendi.
''Berk.''
''Çınar'ın yanına gidiyorum.'' diyip cevap vermelerine fırsat vermeden kapıyı sertçe çekti ve hızla arabasına bindi.
Evin önüne geldiğinde Çınar merdivenlerde oturmuş yere bakıyordu. Gözleri karanlık evde gezinirken yavaş adımlarla Çınar'ın yanına geldi ve yavaşça oturdu.
''Lavin babasına bir arkadaşında olduğunu yazmış.'' dediğinde Çınar yavaşça ona döndü.
''Lavin'in arkadaşı yok ki Berk.'' dediğinde Berk'in bakışları yere döndü. ''Bi sen vardın işte.'' dedi ve yutkundu. ''Bi de ben.''
''Yarın okula gelecektir. Öğreniriz.'' dedi Berk içini rahatlatmak ister gibi.
Çınar korkarak sordu. ''Ya gelmezse. Ya gittiyse. Bir daha göremezsem onu.'' dediğinde Berk başını iki yana salladı.
''Gitmez.'' dedi Berk ona dönerken. ''Gidemez. Seviyor oğlum seni. İnsan sevdiğini ardında bırakır mı?''
''Bırakır.'' dedi Çınar başını sallarken. ''Mecbursa bırakır.''
***
"Günaydınlaar." diye sınıfa giren Hazal sırasında oturan Berk'e doğru ilerledi. "Geçmiş olsun Berkcim."
Berk zorla gülerek cevapladı. "Sağol."
"Nerdesin sen kızım ya?" diyen Ege ile o tarafa döndü Hazal.
"Hastaydım ayağa kalkacak halim bile yoktu. Dün akşam toparladım şükür." dediğinde Cemre gülümsedi.
"Sana da geçmiş olsun o zaman."
Hazal kocaman gülümsedi ve Cemre'nin yanağından bir makas aldı. "Teşekkürler tatlım."
Sınıfa giren Çınar'ın gözleri etrafta gezinirken boş olan Lavin'in sırasında durdu ve iç çekti. Yerine otururken yanına gelen Berk'le başını ona doğru kaldırdı.
"Nasılsın?" diyen Berk elini onun omzuna koyduğunda Çınar tek düze bir sesle cevap verdi.
"Aynı. Lavin aradı mı?"
"Yok."
Tam o sırada kapıdan giren Lavin ve arkasından gelen Alaz'ın üzerine kaydı bakışları.
"Ne alaka ya?" dedi Çınar çenesini sıkarken.
Lavin çantasını sırasına koyarken Berk elini Çınar'ın omzundan çekmeden ona seslendi. "Günaydın Lavin."
Lavin'in gözleri kısa bir süreliğine Çınar'a değse de hızla gözlerini Berk'e çevirdi.
"Günaydın. Geçmiş olsun bu arada yeni duydum."
Çınar onun yüzünden bakışlarını çekmezken Lavin inatla ona bakmıyordu.
"Sağol." diyen Berk ekledi. "Geçen gece beni aramışsın." dediğinde Lavin kaşlarını kaldırdı.
"He evet. Elektriklerde bir sorun oluştu da... Allah'tan bahçedeydim. Ama eve giremedim işte o yüzden aramıştım." dedi ve ekledi. "Sonra Alaz'la karşılaştık. O sağolsun düzelene kadar onlarda kalıyorum."
Lavin'in cümlesi biter bitmez Çınar'ın çenesi sinirle seğrirken kaşları yavaşça havaya kalktı.
Berk omzundaki elini sakin olması için bir uyarı yapar gibi sıkarken Lavin ile gözleri buluştu. Yine çok uzun sürmeyen göz temasının sonunda Lavin sınıfın kapısına doğru yönelirken Çınar hızla ayağa kalktı ve önüne dikildi.
Lavin diğer tarafa doğru bir adım atarken o da senkronize bir hareketle bir kez daha önüne geçti.
"Lavin." dediğinde Lavin gözlerini sinirle sıkıp geri açtı.
"Ne var?"
"Konuşmayacak mıyız?" dedi Çınar sakinliğini korumaya çalışırken.
"Konuşacak bir şey mi bıraktın Çınar?"
Beni sana bağlayan
Tek söz seviyorum demen
"Kendimi açıklamama izin de mi vermiceksin Lavin?" dedi Çınar kaşları çatılırken.
"Hayır."
Lavin'in kendinden emin sesi ve delici bakışları Çınar'ı daha çok kırıyor ve sinirlendiriyordu.
"Noldu Lavin? O çocuğun evine bile gidip kalabiliyorsun ama beni dinlemeye bile tahammülün yok. Neden?" dedi son kelimeyi vurgularken. Lavin meydan okuyucu bir şekilde kaşlarını kaldırdı ve konuştu.
"Çünkü bi ses o gün bana uyan diye bağırdı Çınar." dediğinde gözleri bitişti. "Tamam mı?" dediğinde başını salladı.
Çınar kaşlarını kaldırdı. "Ama biz-"
Lavin hızla onun cümlesini yarıda kesti. "Bitti."
Gözleri buluştuğunda az önceki kelime bir bıçaktı onlar için. Şimdi içleri kanıyordu. Ama gözlerinden acı değil sinir okunuyordu.
Onca laftan sonra
Bitti diyip çekip gitmem
Çınar'ın gözleri dolarken Lavin onu omzundan hızla itti ve yanından geçerken konuştu.
"Uzak dur benden."
Çınar'ın gözünden bir damla yaş süzüldü.
"Ada o gün intihar etti."
"Senin yüzünden değil."
Çınar başını iki yana salladı. "Benim yüzümden." dedi acı içinde.
Lavin hızla ona sarılırken Çınar sanki hep buna ihtiyacı varmış gibi sıkı sıkı sardı kollarını ona.
"Hayır." dedi Lavin.
"O yüzden." Çınar kollarını ondan çekemezken konuştu. "Uzak dur benden. Zarar veririm sana."
Lavin hızla başını iki yana salladı. "Duramam." dediğinde kollarını sıkılaştırdı. "Sende uzak durma benden. Lütfen."
Derdin efendisi olmuş kalbim, bu senin hediyen
Biri kalır diğeri gidermiş, o biri benmişim meğer
Lavin koridordan köşeyi döndüğü an gözünden süzülen yaşa hazırlıksız yakalanmıştı.
Aşk seni bana yazmışsa
Niye bu ceza bu can yasta?
Trabzanlara kollarını yaslayan Lavin yanına gelip aynı şekilde kollarını yaslayan kişiye başını çevirdiğinde Alaz'ı karşısında gördü.
"Napıyosun?" dedi onu süzerken.
Alaz sırıttı. "Bilmem. Sen napıyosan ondan yapıyorum." dedi ve kaşlarını çattı. Lavin'in gözlerine daha dikkatle bakarken ekledi. "Ağlıyo musun sen? Ciddi misin ya?" dedi ve yüzünü buruşturdu. "Çınar için mi?"
Lavin hızla yanaklarındaki yaşları silerken konuştu.
"Ağlamıyorum." dediğinde Alaz güldü.
"E tamam. Ben ikna oldum." dediğinde Lavin aşağı bakarken istemsizce güldü.
Sınıftan çıkan Çınar merdivenlere yönelmeden Lavin ve Alaz'ın kenarda gülerek konuştuklarını gördü. Eli yumruk halini alırken hızla merdivenlerden inmeye başladı.
Gitme bitmesin diye bütün gece ağladım
Hayır olmaz böyle biteceğine inanmadım
Lavin'in yüzü aniden düşerken Alaz kaşlarını çattı.
"Noldu yine?" derken gözlerini Lavin'in gözlerinin baktığı yere çevirdi. Okulun kapısından çıkan Çınar'ı gördü.
Lavin'in gözünden bir damla yaş süzülürken bu kez saklamadı o yaşı.
Gidersen kalan hayalinle ben ne yaparım
Sensiz olmaz böyle gideceğine inanmadım
Çınar okulun bahçesinde rüzgarı yüzünde hissediyordu ama artık hiçbir şeyin önemi yoktu. Adımları ağırlaştı kalbi her adımda bir kez daha kırılıyordu. Önünde koca bir yol vardı ama Lavin’siz.
İç sesi susmayan bir fısıltıyla yankılandı.
"Sen her şeyi mahvettin Çınar.
Seni seven tek kişiyi...
Kendinden kaçarken onu da kaybettin."
Gitme bitmesin diye bütün gece ağladım
Hayır olmaz böyle biteceğine inanmadım
Lavin Alaz'ın yanından ayrılırken kantine indi. Kendini masaya bomboş bakarken buldu. Sonra karşısındaki sandalye çekildi ve Alaz olduğunu düşünerek bıkkın bir nefes verirken konuştu.
''Beni yalnız bırakman-''
Başını kaldırdığında Cemre ile gözleri bitişti.
''Oturabilir miyim?'' dedi Cemre çektiği sandalyeyi gösterirken. Lavin başını salladığında Cemre karşısına oturdu.
Cemre onun kızarmış gözlerine bakarken sordu. ''Anlatmak ister misin?''
''Çok kızgınım Cemre.'' dedi sesi fısıltı gibi çıkarken. ''Onu dinlemek bile istemiyorum çünkü... Kendimi aptal gibi hissediyorum. Onun bir sözüne, bir bakışına her şeyi unutacakmışım gibi...'' yutkundu ve devam etti. ''Ama unutamıyorum, unutmak istemiyorum. Aynı anda hem sarılmak hem kaçmak istiyorum ondan.'' bakışlarını masadan kaldırdı ve Cemre'nin bakışlarıyla birleştirdi. ''Bu normal mi?"
Cemre yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirirken elini Lavin'in masadaki elinin üzerine koydu destek vermek istercesine. "Çok normal Lavin. Çünkü sevgi en çok dokunduğun yerden acıtır.'' dedi ve gülümsemesini büyütürken ekledi. ''Hem sarılmak hem kaçmak istiyorsun çünkü seviyorsun.''
Lavin başını sallarken gözünden süzülen bir damla yaş ile birlikte dudaklarından bir fısıltı döküldü. ''Seviyorum.''
Gidersen kalan hayalinle ben ne yaparım
Olmaz olmaz böyle gideceğine inanmadım, inanmadım
Çınar arabayı uçurumda durdurduğunda arabanın önüne geçti.
Lavin'den gelen acıyı bile Lavin'le ilgili bir şeyle kapatmaya çalışıyordu.
Tek bildiği canının daha önce bu kadar yanmadığıydı. Beyninde bir an yankılandı.
Araba uzunlarının aydınlattığı uçurumda sessizlik hakimken Çınar sessizliği bozdu.
"E bağırmayacak mıyız?"
Lavin güldü. "Bağırmayacağız içimizi dökeceğiz."
"Örnek alabilir miyim?" dedi Çınar onu eliyle gösterirken.
Lavin uçuruma doğru döndü ve yüksek sesle konuştu. "Annemle ne kadar anlaşamasakta ona veda etmek isterdim!" sesi yankılandı yankılandı Çınar'ın vicdanına çarptı.
''Keşke zamanı geri alabilsem!'' diye bağırdı uçurumda sesi yankılanırken. Yankılar bittiğinde Çınar'ın nefes sesleri vardı sadece uçurumda. Yanaklarını yakan yaşlar ve yüzüne esen rüzgar da.
Aşk seni bana yazmışsa
Niye bu ceza bu can yasta?
Gücünü topladığında bir kez daha bağırdı. ''Sana zarar vermek istemedim Lavin. Yemin ederim istemedim!'' yutkunurken boğazı yandı. Yüzü acıyla buruştu. Beyninde Ada'nın sesi yankılandı.
''Çınar benden ayrılamazsın.''
''Yeter Ada bıktım anlıyor musun bıktım! Bitti.''
''Ben sensiz yaşayamam Çınar.''
''Herkes herkessiz yaşayabilir hiç merak etme!''
Sesini son bir kez toplarken bağırdı. ''Ada haklıymış. Herkes herkessiz yaşayamıyormuş.'' dedi ve gözlerini kapattı. Fısıldadı.
''Ben sensiz yaşayamazmışım Lavin.''
Gitme bitmesin diye bütün gece ağladım
Hayır olmaz böyle biteceğine inanmadım
Lavin sınıfa girdiğinde boş kalan Çınar'ın sırasına baktı.
Gidersen kalan hayalinle ben ne yaparım
Olmaz olmaz böyle gideceğine inanmadım, inanmadım
Okulun bitiş zili çalarken Hazal çantasını koluna atarak diğerlerine döndü. ''E çıkışta napsak?''
''Sen dün baya enerji depolamışsın anlaşılan.'' diyen Bora'ya sırıttı.
''Aynen öyle.'' dediğinde Berk'in keyifsiz çıkan sesiyle yüzü düştü.
''Beni es geçiin.''
''Ya Berk.'' diyen Hazal kınayıcı bakışlarla ona döndü. ''Enerjimi sömürüyorsun.''
Berk sırıttı. ''O zaman es geçin beni.''
''Saçmalama oğlum.'' diyen Ege elini Berk'in omzuna koydu. ''Hem doktor kafaya bir şey takma demedi mi sana? Kafa dağıtırız işte.''
''Yok öyle bir şey.'' diyen Beliz'e şok içinde döndüler. ''Berk dinleniyor. Sizde bizim eve geliyorsunuz.''
''Melisa çayı yoksa varım.'' dedi Bora elini kaldırırken. ''Kafamda fazla ses kaldırmıyor bugün.''
''Okey o zaman bizdeyiz.'' diyen Beliz'in sesi koridordaki seslerle yavaşça kısıldı.
"Kenan Bey ben sizden okul paramı ödemenizi istemedim."
Ali'nin sesi yükselirken Berk'in kaşları çatıldı.
"Noluyor yine?" diyerek koridora çıktığında Beliz'de telaşla onu takip ederken diğerleri de arkalarından geldi.
Kenan ve Ali karşı karşıya konuşurlarken Berk onların yanında durdu.
"Biliyorum istemedin ama sen çok iyi bir çocuksun Ali bunu senden bi karşılık beklemeden yaptım." dediğinde Ali çatık kaşlarıyla ona baktı.
"Ben o burs verildiğinde bile istemedim bu okula gelmek. Sahi sebebi neydi bursu vermenizin." dediğinde Berk araya girdi.
"Noluyor?"
"Bir şey yok Berk." diyen Kenan Ali'ye döndü. "Ne sebebi? Bir sebebi yok. Her sene burs sınavlarımız var bu sene katılım fazla değildi. Sizi de okulun etrafında çok görüyordum. Vefa ile konuşup hallettik." dediğinde Ali sinirle güldü.
"Ben sizin gibileri tanırım. Çıkarınız olmadan iyilik yapmazsınız." dediğinde kararlı gözleri Kenan ile buluştu. "Vefa'yı kandırmışsınız iyi insan ayaklarınıza belli ama beni kandıramazsınız." dediğinde Berk sinirle ona bir adım attı.
"Ne diyosun lan sen?"
Ali karşısında Berk'i görmesiyle sırıttı. "Gerçekleri." dediğinde Beliz Berk'in kolundan çekiştirdi.
"Berk tamam."
Berk kolunu ondan çekerken Ali'te döndü.
"Bana bak insanlık yapılmış sana sende insan gibi davran." dediğinde Ali kaşlarını kaldırdı.
"Yok ya." dediğinde Berk elleri ile onun yakalarını tutarken konuştu.
"Öğretiyim o zaman." dediğinde kafasını Ali'nin burnuna geçirdi.
Ali'nin elleri de onun yakalarına yerleşirken diğerleri onları ayırmaya çalışıyordu.
Berk'in bileğini tutan Beliz konuştu. "Durun artık durun."
"Neden?" dedi Berk sinirle ina bakarken. "Adam bizim okulumuzda bize saysın sövsün biz duralım mı Beliz? Neden duralım?" dediğinde Ali'den yediği yumrukla geriye doğru savruldu.
Sinirle ona doğru bir kaç adım atarken geri yakasına yapıştı. Beliz kaşlarını çattı. Yutkundu. Gücünü topladı ve bağırdı.
"Durun. Durun çünkü siz kardeşsiniz!"
Herkes şaşkınlıkla ona dönerken Berk ve Ali birbirinin yakasını bıraktı.
21. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder