içte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıdır.
Cemre'den
Berk'in telefonunu 15. kez aradım ve yine bıraktığı o sesli mesaj oynadı.
"Eğer telefonu açmıyorsam ya sizden daha önemli bir işim var ya da öldüm." gözlerimi sıkıca kapayıp derin bir nefes verdiğimde arkamdan annemin adım seslerini duydum.
"Aradın mı Berk'i?" kafamı salladım.
"Aradım ama yok."
"Ay öğrenmiş olmasın." yüzünü buruşturan anneme baktım.
Kenan Amca tutuklanmıştı. Vefa'nın katili olmakla suçlanıyordu. Ve bunun Berk'in olduğuna çok emindim.
"Merak etme öğrenmemiştir. Biz yine atışmıştık." dediğimde annem göz devirdi.
"Sen git bi Berk'e bak. Bende Kenan'a güçlü bir avukat bulayım." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Pardon. Hangi sıfatla. Bunu Berk'te yapabilir." dediğimde Annem koluna çantasını taktı ve bana kibirli bir ifadeyle baktı.
"Sevgilisi sıfatıyla."
Kurduğu cümleyi idrak etmekte zorlandım.
"Ne?"
"Ne duyduysan o işte Cemre." dedi ve arkasını dönüp gitti.
Derin bir nefes alırken kafamı meşgul eden sorulardan kaçmak istedim ve kulaklığımı takıp şarkı açtım.
Şimdi daha önemli bir işim vardı. Berk'i bulmak.
Hızla evden çıktığımda önüme çıkan ilk taksiye bindim.
Berk'in evine geldiğimde merdivenlerden koşarak indim ve Berk'e mesaj yazdım.
-Kapıdayım."
Umarım evdedir diye içimden geçirirken kapıyı tıklattım. Kapıyı açan Metin Abi ile yüzüm düştü.
"Buyrun Cemre Hanım."
"Berk evde mi?" Metin abi başını sağa sola salladığında ofladım.
"Onu burda beklesem olur mu? Hiçbir yere sığamıyorum çünkü." dediğimde başını salladı.
"Ben zaten çıkıyordum." diyip kapıyı kapattı ve gitti.
Aşağıdaki kata giden merdivenlere oturduğumda kulaklığımdan yükselen şarkı ile gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.
"Çok yalnız kaldı birden
Üşüdü yok üstünü örten."
Gözlerimi açtığımda aşağı kata hiç inmediğimi farkettim. Sahi bu eve çocukluğumdan beri hunharca gelmiştim Berk her yeri bana hevesli hevesli gezdirmişti. Neden hiç aşağı kata inmemiştik?
Ayağa kalkıp yavaş yavaş merdivenleri indiğimde duvarda asılı olan Berk ve Ahu ablanın fotoğrafı ile duraksadım. Ahu abla Berk'in annesiydi. Çok güzel bir kadındı. Sarı saçları ve yeşil gözleri vardı. Şimdi daha net farkettim Berk'in annesine benzediğini. Dolan gözlerim ile basamakları inmeye devam ettim.
"Yağmur çamur ıslanırken
Doluyordu gözleri bazen."
Hiç girmediğim odanın kapısının kolunu indirdim yavaşça. İçimdeki his bunun doğru bir şey olmadığını söylüyordu.
Karşımdaki oda ışıksızdı. Küçücük bir penceresi vardı. Kenarda da bir yer yatağı. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde kirli duvarlar dikkatimi çekti.
"Zamanı çok geçmiş sanki
Halbuki henüz 22
Sağa sola koştururken
Doluyordu gözleri bazen."
Bir duvara yaklaştım. Kocaman bir güneş çizilmişti. Yanındaki yazıyı okudum.
"Nerdesin Anne?"
Gözlerimin dolmasını engelleyemezken kaşlarımı çattım.
Ahu Abla Berk'e hep güneş çocuğum derdi. Gözümden damlayan bir damla yaşı sildim.
Diğer bir yazı. "Burası çok karanlık ve biri aydınlatmalı. Annem gibi, Cemre gibi." elimi duvara koyduğumda o anki acıyı hissediyormuşçasına yüzümü buruşturdum.
"Dokunmayın ona kırılgan bu ara
Küserse eğer gider uzaklara."
Yatağın yanına gittiğimde yazılara baktım.
"Özür dilerim baba."
Sinirlendim. Çok sinirlendim. Bize bunca yıl iyi baba olarak gözükmüştü Kenan Amca. Ne acınasıydı. Kendi eksikliklerini oğlunda yaratmaya çalışıyor ve oğlundan yeni bir Kenan Yağızoğlu olmasını bekliyordu.
Boğazım düğümlendi. Yutkundum. Bir acı belirdi boğazımda. Berk'in gözlerindeki babasına baktığında beliren bir türlü anlamlandıramadığım o korku belirdi gözümün önünde.
"Lütfen çıkar beni burdan."
Bunca yıl önümde olup biteni görememiştim. Ağlıyordum ama sesim çıkmıyordu. Sonra bir mesaj geldi telefonuma.
-Ne kapısı? Eve mi geldin Cemre?"
Telefonu kapattım ve duvarlara döndüm.
"Geçmişe ait anılarla işi yoktu daha fazla
Yine de yarını tasarlarken arıyordu gözleri bazen."
Sonra yastığın altında bir günlük buldum. Açtım ilk sayfayı.
Cemre sana çok benziyor anne. Gözlerine baktıkça seni görüyorum. Aynı sevgiyi şevkati. O adamı da senin yanında olduğu gibi sadece Cemre'nin yanında unutuyorum. Sanırım ondan hiç kopamam. Umarım o da gitmez.
Gözlerimi tuttuğumda yukarıdan gelen kapı sesi bile beni kaldıramamıştı.
Merdivenlerden adım sesleri duyduğumda kapıya yöneldim ve telaşla içeri giren Berk'in kalkık olan kaşları yavaşça indi.
"Berk." dedim ve zar zor onun yanına gittim. Ona sarıldım.
"Cemre." dedi titreyen sesi ile. En güçsüz hali karşımdaydı. Beni omuzlarımdan itti. Gözlerine baktığımda korku gördüm.
"Sakın." dedi işaret parmağını bana sallarken. Hala sesi titriyordu. "Sakın bana acıma." dediğinde ne kadar güçsüz olduğunun farkında mıydı?
"Sana acımıyorum. Ama kolay değil." dedim. Ellerimi açarak duvarları gösterdim. "Bunlar kolay şeyler değil." Ona doğru bir adım attığımda neredeyse burun burunaydık. Fısıldadım. "Yaşadıkların hiç normal şeyler değil." dediğimde ona sarıldım tekrar.
"Sana güçsüzsün veya gücün yetmez demiyorum. Ama bana dayan diyorum. Bana yaslan. Bi soluklan." dediğimde ellerini belimde hissettim.
Burun çekişi ile daha da sıkı sarıldım mümkünmüşçesine.
Karşımdaki duvardaki yazıya baktım.
"Güçsüz olmak yok."
Gözümden bir damla yaş daha süzüldü.
Saatlerce orda kaldık. Sonra yatağın üzerine oturduk beraber ve günlüğü açtım. Diğer sayfayı da okudum.
Anne biliyor musun bugün babam bana ilk defa sarıldı. İlk defa beni sevdiğini hissettim. Sen gittiğinden beri ilk defa bu evdeyken gerçekten evdeymiş gibi hissettim.
Ona döndüm. Yorgun gözleri ile bana bakarken başını omzuma yasladı.
Yorumlar
Yorum Gönder