mesela ben hiç babamla dertleşmedim.
Berk'ten
Camdan süzülen bir tutam ışık ile gözlerimi açtım. Gerçekten bir tutamdı çünkü yine bodrum katındaki bir gram ışık alan içinde yalnızca bir yer yatağımın bulunduğu ceza odamdaydım. Ve nedenini dün akşamki içkilerden hatırlamıyorum bile. Evet MÜKEMMEL.
Kapıyı açtığımda evdeki sessizlik içini rahatlatmamış daha çok korkutmuştu. Bu adam sabahları maç falan izlerdi.
Yukarı çıktığımda mutfakta babamı gördüm.
"Günaydııınn." dedi neşeli sesiyle.
"Günaydın" sesim onunkine nazaran korku doluydu.
Kimseden korkmazdım normalde. Babam sayesinde. Sadece babamdan korkardım yine babam sayesinde.
"Cemreyle yine ayrılmışsınız." dediğinde başımı salladım.
"Yine terketmiş seni." dediğinde yere çevirdim gözlerimi.
"Düzelticem baba." dedim sesim titrerken.
"Neyi düzelticen lan? Bozup baştan yapacağına temelleri sağlam atsaydın." dediğinde beni aşağılar gibiydi.
Gözlerim yerde biraz düşündüğümde aslında bunca zamandır farketmediğim bir şey farkettim. Cemre'ye karşı hiç Berk olmadığımı.
Hep babamın kılıfına bürünmüştüm herkesin karşısında. Hep onun gibi olmaya çalışmıştım. Güçlü, duygusuz, gaddar, alaycı. Oysa Berk bu değildi. E tamam biraz alaycı olabilir. Hatta baya.
Gözlerimi yerden kaldırdığımda hızla yukarı çıktım ve kıyafetlerimi giydim. Koşarak evden çıkarken babam şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Umarım beni akıl hastanesine kapatmayı düşünmüyordur. O odadan sonra böyle bir level atlarsam beynimden vurulmuşa dönerim.
Cemreyle son ayrılma nedenimiz hala aklıma gelmiyordu. Gün içinde üç kez ayrılıyorduk. Sanırım sonuncusunda yine onu rencide etmiştim.
Cemrelerin evine arabayı sürerken kenardaki çiçekçiye takıldı gözüm. Arabayı kenara çektim düşünmeden. Duraksadım. Ben Cemre'nin hangi çiçeği sevdiğini bilmiyordum.
Şöyle bir düşündüğümde onu papatyalara benzettim. Narin, saf...
Koca bir demet papatya aldım.
Cemrelerin evinin önüne geldiğimde Cemre'nin penceresinj açık olduğunu gördüm. İçerden gelen hafif müzik sesi ile gülümsedim.
"Uzun zamandır her yanım
Yandı soğuklarında
Denizlerin önemi yok derdim mutluluktan"
Koşarak kapıya gittiğimde kapı yarım dakika geç açıldı. Karşımda gördüğüm gözler bana sinirli bakıyordu.
Cemre oflayıp kapıyı kapatmaya çalışırken papatya demeti olan kolumu kapının arasına koydum. Cemre aniden durdu ve kapıyı açtı.
"Ne var Berk?" sesindeki bıkkınlıkla gözü elimdeki çiçeklere kaydı. Bi an duraksadı.
"Onlar-"
"Papatya."
"Ne alaka."
"Seni papatyaya benzettim."
Güldüğünde istemsizce gülümsedim. İlk defa bendim karşısında. Ve evet ben bu kıza çok aşıktım.
"Oturalım mı biraz." dediğimde beni içeri davet etti. Ordan da bahçeye çıktık.
"Cemre ben-" dediğimde yüzüme baktı.
"Sen gerçekten sensin." dediğinde direkt gözlerime bakıyordu. "Yıllar önceki o çocuksun."
Kafamı salladığımda gözlerim yerdeki fotoğrafa kaydı. Fotoğrafta Cemre ve babası beraber top oynuyorlardı. Yavaşça eğilip yerden aldım fotoğrafı. Cemre aceleyle elimden kaptı.
Gözlerini yumup açtığında gülümsemeye çalıştı. "Kahve çay?"
Kafamı iki yana salladım.
"Ben gerçekten Berk'im ama sen gerçekten Cemre değilsin?"
Kurduğum cümle ile kollarını dizlerine dayayarak eğildi. Direkt gözlerime baktı.
"Sen kaçıyosun kendinden. Babandan." kurduğum cümle yüzüne tokat gibi çarparken yavaştan sulanan gözlerini görebiliyordum.
"Babam burda değil ki Berk. Hiç olmadı da." dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü.
İçimdeki acı çoğalırken aynı zamanda bununla yüzleşmesi gerekiyordu.
"Olmaması daha iyi belki de." dediğimde bana acı bir tebessüm ile baktı.
"Belki de. Varlığını hiç bilmediğim için bir şey diymem elbette." diyip derin bir nefes aldı. "Onu son gördüğümde-" sesi titredi ve sustu. Gözlerinden yaşlar süzüldü. Elinin tersiyle sildi hepsini. Yutkundu ve devam etti. "Son gördüğümde tam bu havuzun önünde Mert'in cenazesinden sonra beni suçluyordu."
"Daha 5 yaşındaydım ben Berk." dedi bana acı içinde bakarken.
"Belki hiç duymadın belki de takmadın. Bilmem bilmem."
"Benim karşıma geçip işaret parmağını sallarayarak onu sen öldürdün dedi. 5 yaşındaki bir çocuk katil olabilir mi?" dediğinde sulu gözleri direkt gözlerimi buldu. Benden cevap bekledi ama sadece sustum. Bazı konular konuşulamazdı. Dilin ermezdi.
"Konuşmalar faydasız sanki susmadık mı anlamsız. Üzmem kendimi üzmem."
"Ben onun karşısında öylece ağlarken o arkasını döndü. Ben onca hakarete rağmen onun peşinden bağırdım. Gitmemesi için yalvardım ona. Ve bir daha görmedim onu."
Kurduğu cümle ile acı içinde gülümsedi.
"Herkes babasıyla olan anılarını anlatırken bir köşeye sindim dinledim. Düşündüm babam beni sevseydi nasıl olurdu diye."
Gülümseyerek ona döndüm.
"Varlığıyla yok olmasından iyidir." dediğimde duraksadı.
"Nasıl?" kaşlarını çatarak kurduğu cümle ile gözleri dolan bu kez bendim.
"Ben mesela. Babam hep benimleydi. Mesela ben hiç babamla dertleşmedim biliyor musun Cemre?"
Kurduğum cümle ile şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
"Babam sadece benim onun gibi olmamı istedi hep. Onun gibi davranmadığım ve bir şeyleri berbat ettiğim günler ise cezalar verdi bana. Hep bir Kenan Yağızoğlu yetiştirmek istedi. Gaddar, Alaycı, Kibirli."
"Ben babamın istediği adam olmak isterken kendi benliğimi kaybettim." dediğimde ona döndüm. Dolu gözleriyle bana gülümsedi.
"Biraz erken farkettin galiba bunu." dediğinde kibirle duruşumu düzelttim.
"Ee tek kötü olduğum konu bu galiba." dediğimde sesli bir şekilde güldü.
"Heh sonunda be çık şu dramdan." dediğinde ben hâlâ onun gülüşündeydim.
"Çok güzel gülüyosun." dediğimde ona döndüm.
O da bana dönüp alnını alnıma yasladı.
"Marifet güldürende." dedikten sonra dudaklarımızı birleştirdi.
Evet Dünya tam şu anda durabilir misin? Malum ben alacağım tüm payı almış olabilirim de.
Yorumlar
Yorum Gönder