tek bir şey için ağlanmaz. birikmiştir.

Cemre'den

Elimdeki dergiye bakarken garsonun sesi ile yüzümü yukarı kaldırdım. 

"Ne isterdiniz efendim." 

"Limonata alabilir miyim?" dediğimde başını sallayıp giden garsonun arkasından Berk geldi.

Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda yüzünde bir zafer gülümsemesi vardı.

"Sevgilim özlemedin mi beni?" diyip yanıma oturdu.

"Senin ne işin var burda?" dediğimde kaşlarım çatılmıştı.

"Dünya küçük yer. Aynı yerde mi tatil yapıyormuşuz?" dediğinde yüz ifadesinden planlı olduğunun bu kadar belirli olduğunu biliyor muydu bilmem.

"Berk beni rahat bırak." dediğimde ayağa kalkmak için yeltendim ama bileğimi saran eli ile geri oturdum. Ona döndüğümde gözlerime sinirle bakıyordu.

"Sence ben terkedilmenin altında kalır mıyım?" dediğinde sinir bozukluğum ile güldüm.

"He. Sen onu yediremedin." dediğimde tek gözümü kırptım sırıtarak. "Hadi sen terket şimdi beni ve rahat bırak." dediğimde başını iki yana salladı. 

"Sen benden ayrılamazsın Cemre. Ne olursa olsun dönüp dolaşacağın yer burası." dedi kollarını açarak.

Kaşlarımı kaldırırken yüzümde ciddi bir ifade vardı.

Bu kez hızla ayağa kalktığımda ona döndüm ve konuştum.

"Bekle bakalım yaz boyunca böyle. Dönüp dolaşıp geleceğin yer orası mıymış?" dediğimde kollarını indirdi ve bana sinirle bakmaya başladı.

Arkamdan elinde limonata ile gelen garsona döndüm. 

"Beyefendiye verin siparişimi. Ha bir de soda da verirseniz. Şu aralar bir hazmetmesi gereken şeyler var da."

Arkamı dönüp gittim. Nereye bilmiyorum. Ama kalmak istediğimi de biliyorum. Berk'i özlediğimi de. Ama yapamıyorum. Bana yaptığı saygısızlıklar aklıma geldikçe delirecek gibi oluyordum.

Kaç Cemre nereye kadar kaçabilirsen.

Yolumun üstüne çıkan ilk bara girdim.  Kafamı birazcık dağıtacaktım. Umarım birazcık olur.

10. shotu kafama dikerken gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. 

Arkamdan belirli belirsiz duyguğum sesle arkaya döndüm. 

"Cemre." karşımda Berk'i görmemle gülümsedim.

"Oo bende diyordum nerde kaldın?" dediğimde ağzımı yaya yaya konuşuyordum büyük ihtimal. Konuşuyor muyum şuan ben?

"Cemre yürü hadi seni oteline bırakıyım." dediğinde kahkaha attım ve ellerimi boynuna doladım.

"E daha eğleniyoruuz." dediğimde beni baştan aşağı süzdü.

"Yeterince eğlenmişsin hadi." diyip kolumj tuttuğunda ayaklarımı gösterdim.

"Ama benim topuklularım var ve sen çok hızlı yürüyorsun." dediğimde beni belimden tutarak omzundan aşağı sarkıttı.

"Oppss yavaş ama midem-" sözümü kesen. Evet kustum.

Berk arkasına bakmadan giderken pantalonunun ve ayakkabılarının kusmuk olduğunun farkında değildi. 

Arabaya geldiğimizde beni ön koltuğa bıraktı. Tam kapıyı kapatıyordu ki yüzümü ekşiterek elimi dur anlamında kaldırdım.

"Ayakkabıların ve pantolonun hep kusmuk." dediğimde ağlamaya başladım. 

"Sorun değil Cemre. Yıkarız gider." dediğinde daha şiddetli ağlamaya başladım.

"Her şeyi berbat ediyorum." dediğimde gözlerimi siliyordum. Sonra aynadaki benle göz göze geldim ve rimellerimin aktığını gördüm.

"Al işte." diyerek gözlerimi gösterirken Berk önüme eğildi.

Gözaltlarımı sildi. 

"Bana bak." dediğinde ağlamamı anlık durdurup ona baktım. "Her şeyi berbat etmek benim işim. Sen benim aksime her şeyi güzelleştiriyorsun." dediğinde kocaman sırıttım.

Cemre takılı mı kaldın bir dakikadır sırıtıyorsun.

Tekrar ayak bileğimi tutup ağlamaya başladığımda yüzünü buruşturarak sordu.

"Yine noldu?"

"Ayağım çok acıyo." dediğimde elleri ayakkabılarımın çıt çıt yerlerine gitti. Yavaşça ayakkabılarımı çıkardığında ağlamam durmuştu. Kapıyı kapatıp yan koltuğuma geçtiğinde ona döndüm.

"Sen niye geldin yine ya." dedim kaşlarımı çatarak.

"Yeni gelmedim Cemre." dediğinde bana döndü.

"Farkettim." dediğimde işaret parmağımı kafama götürdüm.

"Sevindim." dedi ve sırıttı.

"Nerden buldun yine beni." dediğimde telefonu gösterdi ve konuştu.

"Şu uygulamayı bi silmedin seninde gönlün var işte bende." dediğinde ona yüzümü buruşturdum.

"Ne uygulaması." dediğimde yola döndü.

"Sonra anlatırım bi ara." dediğinde kafamı salladım.

"Berk." dediğimde bana döndü.

"Biz hani sürekli ayrılıp barışıyoruz ya."

Kafasını salladı.

"Bi gün barışmazsak ve yıllar sonra yollarımız birleşirse."

"Bence biz hiç ayrılmayız." dediğinde arabayı durdurdu. 

"Neden?" dediğimde ona yaklaştım.

"Ben senin peşini bırakmam." dediğinde göz devirdim. Telefonumu elime alarak boş ekrana bakmaya başladım.

"Şu uygulamayı hemen silmem lazım." dediğimde kahkaha attı.

"Bu kafayla bulamazsın orası net." dediğinde ona daha çok yaklaştım.

"Neden?" 

"Telefonun ekranı kapalı da ondan." dediğinde gözümden damlayan yaşı sildim.

"Yine noldu?" dediğinde nerdeyse burun burunaydık.

"Telefonumu bile açamıyorum." dediğimde kucağımdan telefonu aldı ve geriye çekildi. İki kere açma kapatma düğmesine bastı ve kaşlarını çattı.

"Bunu bende açamıyorum. Şarjı bitmiş." dediğinde elimi alnıma koydum.

"Nereye geldik." diyip etrafa baktım.

"Otele." dediğinde kafamı salladım.

"Ayaklarım çıplak." dediğimde arabadan indi ve kapıyı açtı.

"E gel kucağıma." kafamı iki yana salladım.

"Barışmadan olmaz." dediğimde kahkaha attı.

"Ne gülüyosun be." 

"Çok komik ve tatlısın da ondan."

Ayakkabılarımı elime aldığımda arabadan indim. Çıplak ayaklarımla.

Berk bana sırıtarak bakarken ona somurttum. Kolumdan tuttuğunda "Bırak be." dedim ve çektim.

"İyi tamam." diyip beni bıraktığında yere yapışıyordum.

Tekrar kolumu tuttuğunde ona döndüm.

"Beni kucağına al." dediğimde hiç tereddüt etmeden kucağına aldı ve otele ilerlemeye başladı.

Odamda indiğimde beni yatağa yatırmıştı.

"Berk." dediğimde bana döndü.

"Biz hiç ayrılmayalım olur mu? O uygulamayı hiç bulamıyım ben. Çünkü beni tek sen dağıtabiliyosun. Aynı zamanda toplayabiliyorsun." dediğimde gözlerimi kapattım.

Onun gülümsediğini hissedebiliyordum. Gözlerim kapalı bende gülümsedim. 

"İyi geceler sarı saçlı çocuk." 

"İyi geceler deniz kızı." dediğinde gözlerim kapalı dururken gülümsemem büyüdü.

"Seni çok seviyorum." dediğimde kapı kapandı.

"Hemde çook." dedim fısıldayarak. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.