beni ancak yakan söndürür
Berk'ten
Canım yanıyor. Ama ömrü hayatımda hiç yanmadığı kadar. Kalbimdeki orman küllerini savuruyor sadece. Sesim çıkmıyor. Boğazımdaki düğümler çözülmüyor. Dünya dönüyor ben nefes almaya devam ediyorum. Ama her nefes alan insan gibi değil. Ben yaşamıyorum.
Cemre öldüğünden beri her kendimi aynada gördüğümde içimdeki ses bağırıyor senin yüzünden diye. Mutlu olmak için sonsuz bir mutsuzluğa adım attığımı bilseydim yapar mıydım bu planı?
"Berk."
Arkamdan gelen ses ile arkama dönüyorum. Ali bana doğru gelirken alacağı bir intikam olduğundan epeydir haberim var. Bir haftadır okula gelmiyordum. Aslında elimde olsa hiç gelmezdim. Pek umrumda olduğu da söylenemez. Babamın umrunda. Benim hakkımdaki her şey bir haftadır onun umrunda. Uzun zamandır beklediğim o ilgiyi bana bir haftadır veriyor ama bu da umrumda değil.
Yaşamakta tek gayem var. Cemreye bunu yapanı bulmak.
Ali yanıma geldiğinde ayağa kalktım. Ellerinin yakamı çekişi beynimde bulanık bir şekilde gerçekleşti. Bu duruma sırıtırken konuştum.
"Geç bile kaldın Ali Öztürk. Vur için soğusun." dediğimde yüzümü gösterdim.
Ellerini yavaşça yakamdan çekti ve konuşmaya başladı.
"Başın sağolsun. Dağılacak kadar dağılmışsın bana düşmez." dediğinde yakalarımı okşadı. Ve gitti.
Doğru dağılmıştım. Saçlarım dağınıktı. Babam normalde izin vermezdi ama bugünlerde karışmıyordu. Onun dışında aklım karışıktı. Duygularım. Ben karışıktım. Beni tek çözecek kişi vardı. O da artık yoktu. Yanıyordum ama sönmüyordum. Beni ancak yakan söndürürdü.
Gelen Çağrı ve Ege ile kendimi banka bırakrım. Çağrı omzuma elini koydu ve bir kaç kez sıvazladıktan sonra gitti. Ege yanıma oturdu. Cesaretsizce bana döndü.
"Sahile gidelim mi?"
Kurduğu cümle ila başımı ona çevirdim. Şişen gözleri ve düşen omuzları ile tek dağılanın ben olmadığımı şu an farkedebiliyordum. Gerçi Ege ve benden başka dağılan kimsenin olmadığını düşünüyorum orası ayrı.
Gözlerimi kapatıp kafamı salladım. Arabaya doğru giderken ikimizin adımları da yavaştı. Önceden koşarak gittiğimiz sahile şimdi gitmek istemiyorduk. Gözlerimi ovuşturarak arabaya bindim ve sürmeye başladım.
Sahile geldiğimizde ikimizde arabadan inip birbirimize baktık. İkimizin de aklına aynı şey gelmiş ikimizin de kafasında Cemre'nin sesi yankılandı.
"Hadii toprağa basın lütfeenn."
"E yok artık."
"Ege niye öyle diyosun."
"Saçma da ondan."
"Hissetmemiz gerekiyor. Ya bi kere deneyin bi kere ödün verin şu taş kalıbınızdan ya. Küçükken hiç böyle değildiniz."
"Tamam kızım ya ne uzattın basarız."
"Bro uzatma da çıkar ayakkabılarını."
"Sende mi Berk."
"Bugün Cemredeyiz."
İkimizinde yüzüne belirli belirsiz bir gülümseme yerleşti. İkimizde ayakkabılarımızı çıkarıp denize en yakın yere oturduk.
"Özlüyosun dimi onu." dedim alacağım cevaptan korkmadan.
"Özlemek ne oğlum. Ölüyorum günden güne." dediğinde sesi titriyordu.
"Biliyo musun? Cemre bunu haketmedi." dediğimde gözümden düşen yaşı elimin tersiyle sildim. "Böyle ölmeyi haketmedi. Herkes ondan nefret ediyor. Ama o herkesi düşünürdü. Cemre katildi evet. Herkesin tesellisi bu belki ama-" sözüm sesimin titremesi ile kesildi. Ve Ege devam etti.
"Ama o isteyerek katil olmadı. O sadece Hazal'ı korumak istedi. Herkes suçluyken tüm ceza Cemre'ye kesildi." dediğinde ona dönüp kafamı salladım.
Denizi gösterdim.
"Yüzmeyi çok severdi." dediğimde başını salladı.
"Denizin insanları temizlediğine, arındırdığına inanırdı." dediğinde yerdeki kum ile oynamaya başladı.
"Hatırlıyor musun o günü." dediğimde eliyle kumlara çizdiği kalbi gösterdim.
Gerçekten gülümsedi uzun zaman sonra. Belki de bende. Zaten bundan sonra sadece Cemre'den kalan anılara sığınmak kalmıştı bana.
Flashback
"Olum napmayı planlıyosun." diye bağıran Ege, Berk'in yanına kumlara bata çıka gidiyordu.
"Cemre'ye sürpriz yapıcam." diyen Berk neşeyle gülümsedi.
"Ne yapıcaksın?" diyen Ege başını iki yana salladı.
"Yaptım bile." diyerek az ötedeki kumları gösterdi Berk.
Ege kumların üzerindeki kalbi görünce gülmeye başladı.
"Ne gülüyosun oğlum." diyen Berk kaşlarını çatmıştı.
Ege ellerini gökyüzüne doğru açarak konuştu.
"Ey aşk nelere kadirsin." derken Berk onun yanına geldi.
"Şimdi Cemre'yi buraya çağır. Kamp yapıcaz akşam burda." dediğinde Ege göz kırptı.
"İkiniz baş başa mı?" dediğinde hâlâ sırıtıyordu.
"Yoo sende varsın." diyen Berk'e baktı. Yüzü düştü.
"Sebep?"
"Lazımsın bize" diyip göz kırpan Berk'e bakarak gözlerini büyüttü Ege.
"Tövbe tövbe." diyerek uzaklaşan ve Cemre'yi arayan Ege'nin arkasından gülmeye başladı Berk.
Cemre geldiğinde Ege onu sahilin girişinden aldı. Berk kalbin başında beklerken rüzgarda artmıştı.
Cemre hem oflayarak geliyor hemde kuma değen çıplak ayakları ona huzur veriyordu. Elbette sahile gelir gelmez beyaz ayakkabılarını çıkarmıştı.
"Kızım yengeç falan çıkıcak şimdi kumdan." diyen Ege'ye döndü ve kaşlarını çattı.
"Ben bu kumların içinde yaşarım bile." dediğinde Ege yere bakarak fısıldadı.
"Valla manyak bunlar."
Cemre onu duyduğunde kıkırdadı.
"Ee hadi Berk nerden çıkıcak?"
"Berk kim?" diyen Ege yalanı sürdürebileceğini sanıyordu.
"Sen yalan söyleyemiyorsun." dedi ve burnuna işaret parmağını dokundurdu Cemre.
"Hem biz ikiziz. Hissediyorum yalan söylediğini." diyen Cemre'ye işaret parmağı ile ilerisini gösterdi Ege.
Cemre Berk'i görür görmez koşarak onun boynuna sarıldı. Berk kolu ile yan tarafı gösterdiğinde Cemre yavaşça onan ayrıldı ve kalbe baktı.
"Bunu sen mi yaptın?" dediğinde mutluluktan gözleri ışıldıyordu.
"Evet." diyen Berk dudağının tek tarafı ile gülümsedi.
Cemre Berk'in yanağını öperken Berk gözlerini kapattı.
Berk Ege'ye bakarak konuşmaya başladı.
"Ee görevin burda başlıyor şurdaki kamerayı al da bu gece boyunca fotoğraf ve videolarımızı çek." dediğinde Ege kafasını sallayıp kamerayı aldı.
Ona döndüğümde gözleri dolmuştu.
"İkiziz diye o gün yalan söylediğimi hissetmişti. Ama ben o ölürken hiç bir şey hissedemedim. Gerçekten ikiz olamayız ama biz ruhen ikiziz buna inanıyorum. Peki o şimdi benim ne kadar acı çektiğimi hissediyor mudur?" dediğinde kafamı salladım.
"Videoları hâlâ vermedin bu arada bro." dediğimde amacım biraz da olsun ağlamaktan kaçmaktı. Gözümden akan yaşlardan habersiz.
"Onun için getirdim oğlum seni buraya." dediğinde arkasından bir kamera çıkardı. Ve bana uzattı.
"Cemre'yi biraz fazla özlemedik mi?" dediğinde kafamı salladım gözlerim dolarken.
"Çok özledik." dediğimde sesimdeki titremeyi saklamadım. Kalbimdeki depremleri sakladığım gibi.
Kamerayı elime alıp oynat tuşuna bastığımda Cemre girdi kadraja. Ege onu almaya gittiğinde arkasından yürürken çekmişti. Sonra benim kalbi sopa ile çizerken görüntülerim belirdi. Sonra da ikimizin sarılarak güldüğümüz an.
Sonraki videoda hava kararmış ve ateş yakmıştık. Ben etraftan çalı çırpı toplarken Ege'de yanımdayken Cemre alıp çekmişti. Yüzüne kamerayı yakınlaştırmıştı. Yüzüne uzun zaman sonra bu kadar yakından ve çok bakabildim. Sonra konuşmaya başladı.
"Sizi çok seviyorum. Evet evet siz iki yakışıklı." derken uzakta bir şeyler toplarken zoom yaparak bizi gösterdi. Sonra tekrar kendi yüzüne çevirdi.
"Siz benim kahramanlarımsınız. Biliyorum ki iki eliniz kanda da olsa beni kurtarır korursunuz her şeyden. Hani derler ya kızların kahramanları babalarıdır." Yutkundu. Dolan gözlerini kameradan ulaşıp silmek istedim. "Benim kahramanlarım sizsiniz. Neyse duygusallık bir yere kadar şunları çabuk toplayın yoksa burada hipotermi geçireceğiz." video biterken durdurdum.
Cemre'nin gülen yüzüne baktım. Parmağımı sanki gerçekten sevebiliyormuşum gibi dolaştırdım.
Ege burnunu çekerken bana döndü.
"Üşümüyordur değil mi?" dediğinde ona döndüm ve yere baktım.
"Melekler üşümez." dediğimde onun gözleri de yere çevrildi.
Oynat tuşuna tekrar bastığımda ateşin başında el ele tutuşarak gözlerimizin içine baktığımız video oynadı. O ana dönmek istedim. Hemde çok istedim.
Sonra benim tek başıma olan videom çıktı. Ege ağzıma sokarak Cemre'ye gizli bir mesaj bırak demişti.
"Seni çok seviyorum sevgilim." demiştim gözlerimin içi gülerken.
Sonra başka bir video çıktı ekrana.
Cemre alt dudağını büzmüş kameraya bakıyordu. Ege arkadan "Noldu?" diye sorarken kahkahalar atıyordu. Cemre işaret parmağı ile ilerideki kumları gösterdi.
"Dalga kalbimizi götürdü." dediğinde yine hüzünle baktı ekrana.
Arkasından da ben gelip ona sarıldım. "Ben sana her zaman çizerim hayatım." dediğimde öyle bir gülümsedi ki videoyu durdurdum ve ekrana öylece baktım. Keşke zaman orada o an dursaydı.
Sonra bizim sahilde koşarken videolarımız ile videolar bitti. Gözümden süzülen yaşları sildim. Ege'ye döndüğümde pek bir farkı yoktu.
"Özlemişiz dimi?" dediğimde kafasını salladı. Ve konuştu.
"Keşke burda olsa."
Gözlerimi kapattım. O an tek bir şey istedim. Cemre'nin yanında olmayı. Sadece onda kalmayı. Sadece onu sevmeyi korumayı. Gerçekten Ege'nin de dediği gibi. Keşke burda olsa.
Yorumlar
Yorum Gönder