çocuklar ne kadar büyürse büyüsün sevilmedikleri yaşta kalırlar
Yazar'dan
Berk salonda otururken çalan kapının sesiydi onu ayağa kaldıran. Koşarak açtı kapıyı babası merdivenleri inerken. Karşısında gördüğü Ali ile yüzü düştü.
"Ne var yine?"
"Buyur etmicek misin?"
"Yo ne münasebet?"
"Berk!!" Kenan'ın sert sesi Berk'e bir uyarıydı. Elini Berk'in omzuna koyduğunda içinde bir şeyler titremişti Berk'in.
Keşke demişti; keşke bir kez de bu eli omuzuma destek için koysaydı.
Aniden geriye çekilen Berk Ali'ye ters bakışlar atmaya devam ediyordu.
"Ben teklifinizi düşündüm Kenan Bey."
Kenan mutlulukla konuştu.
"Gel içeri oğlum."
Ali içeri girerken Berk hala ne döndüğünü anlayamamıştı.
Koltuklara oturduklarında Ali konuştu.
"Sizin nüfusunuza geçmeyi kabul ediyorum."
Berk'in kaşları çatılırken alaycı bir şekilde güldü.
"Olum yürü git ne nüfusu?" dedi ve babasına döndü. "Nüfusuna falan almıcaksın dimi?" dediğinde Kenan gülümseyerek konuştu.
"Alacağım. Neden almayayım? O da benim oğlum."
Berk'in içindeki öfke büyürken aniden ayağa kalktı. Ali'ye hiddetle bağırdı.
"Sen ne kadar aç gözlü paragöz bi herifsin lan! Ben daha kardeş olmamız kabusunu kabullenememişken bir de nüfusu mu düşündün bu arada. Eee para herkesin gözünü açıyor demek ki."
"Düzgün konuş." diyerek ayağa kalkan Ali Berk'e yaklaştı.
"Gerçekleri söylüyorum." diyen Berk'e güldü.
"Bunca zaman yalanlardan bıktın herhalde gerçek mi olmaya karar verdin şimdi lan."
"Ne diyosun lan sen?" diyen Berk Ali'nin yakasından tuttu.
"Cemreyi." dedi Ali. Derin bir nefes verdi.
"Cemre'nin adını ağzına alma!!"
"Cemreyi aldattığını biliyorum." dediğinde etraf buz kesti.
Kenan sessizliği bozmak istercesine konuştu.
"Yeter! Abarttınız iyice." Berk'te Ali'de iki yana çekildiler. "Ben size kardeş olun dedim be. Bıraksam öldürceksiniz birbirinizi."
Bu gerçek yüzlerine çarparken ikisi de aynı soruyu sordu kendine. Gerçekten öldürürler miydi?
"Berk sende ağzını topla. Ali senin kardeşin ister kabul et ister etme. Yeri gelir bu evde de kalır. A istemiyor musun? Yokluğuna da hazırım."
"Öyle mi? Hazır mısın yokluğuma?" diyen Berk'in içindeki çocuk köşesine çekilmiş yine sessizce ağlıyordu.
Kenan kafasını sallarken aslında biliyordu hazır olmadığını. Onun tek istediği düzendi. Bu düzeni kurması içinde duygularını göstermeyerek üstünlük göstermesi gerekiyordu.
Berk'in kulaklarında Kenan'ın hastane odasıdayken kurduğu cümle yankılandı. Belki de duyduğu tek duygu dolu cümle buydu babasından.
Beni sakın kendi canınla sınama.
"Sınanmak istemediğin konular hakkında şansını çok zorluyorsun." dedi hiç düşünmeden.
Kenan o an korkuyla gözlerini Berk'in gözlerine yöneltti. Yavaştan dolan gözlerini görünce ona sarılmak istedi ama yapmadı.
"Sen hiç bir şey yapamazsın. Korkak adamın tekisin."
Berk'in çizgisini aşan son cümleydi duydukları. Önünde duran Ali'nin omzuna çarparak çıktı hırsla.
Berk hep kendini sevdirmeye çalışmıştı babasına. Babasının istediği gibi biri olması gerekiyordu onu sevebilmesi için. Ama babası gibi olursa da Cemre onu sevmiyordu. Bunu biliyordu. Ve asla o adam olmak istemiyordu.
Çünkü onu seven tek kişi Cemre'ydi. Gerçekten içten ve samimi.
Arabayı sürmeye başladığında radyoyu açtı.
Sayın dinleyicilerimiz. Bu şarkı bir dinleyicimizden tüm annelere geliyor.
Nil Karaibrahimgil- Benden Sana
Karanlıktan gelicekler
Önünde dikilicekler
Sarı sarı dişleri olucak
Sivri pençeleri olucak
Yakalayacak sanacaksın
Ama hep sen kazanacaksın
Ben sana koşmayı öğreticem
İçinden gülmeyi öğreticem
Berk'in titreyen eli radyoyu kapatmasına izin vermedi. Gözünden süzülmeye başlayan yaşlar yavaş yavaş süzüldü yanaklarından. Arabayı kenara çekerek camı açtı. İçindeki tüm duygular ile hıçkırarak ağlamaya başladı. Başını direksiyona koydu. Küçük bir çocuk gibi iç çekiyordu.
Yalanlar söylicekler
Sözlerinden dönücekler
Buzdan kalpleri olucak
Sen hiç bir şey yapamazsın korkak adamın tekisin.
Acı sözleri olucak
Yaralıyacak sanıcaksın
Ama hep sen kazanıcaksın
Üstlerine gitmeyi öğreticem
Düşünce kalkmayı öğreticem
Kafasını kaldırdı ve yüzüne vuran rüzgarın soğukluğu ile titredi. Yağmaya başlayan yağmurun sesini dinledi. Çalan telefonunun ekranındaki Cemre yazısına baktı. Uzun uzun.
Cemre'yi aldattığını biliyorum.
Elini sert bir şekilde direksiyona vurdu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ederken arama bitti. Sonra ekranına düşen Ali'nin çağrısını gördü. Telefonunu kapatırken yan koltuğa fıtlattı.
Aklına gelen ihtimalin gerçek olmaması için kulaklarını tıkadı. Ali ya Cemre'ye anlattıysa?
Elleri kulaklarındayken bağırdı. Kimse onu burada duyamazdı. Normalde de duymuşlar mıydı?
Bazen de susmayıp bağırmayı
Utanmadan hüngür hüngür ağlamayı
Telefonunun arkasındaki kılıfı çıkararak arkadaki fotoğrafı aldı. Annesinin fotoğrafı. Fısıldadı.
"Çok özledim."
Fotoğrafı öptü. Yanaklarından süzülen yaşları diğer eliyle aceleyle sildi fotoğrafa değmesin diye. Annesiyle buluşabildiği tek şey fotoğraflarıydı.
Sevgililer gelecekler
Kalbini delicekler
Ahu bakışları olucak
Tatlı dilleri olucak
Hep sevecek sanıcaksın
Ama bazen yanılıcaksın
Yüzüne çarpan onca tokat geldi aklına. Oysa babası bir kere bile vurmamıştı ona. Sevgisizlik vurdu yüzüne defalarca. Bazen ağaçta bazen salıncakta bazen kaldırımda bazen parkta bazen sahilde bazen bodrum katındaki o odada sessizce ağlayışları çarptı.
O an orda durmayı gösterice'm
"Bu da geçer yahu"yu öğretice'm
Radyodan konuşmaya devam eden kadının sesi çok derinlerde çınladı.
İster yakın ister uzak olsun. Hep bizimle olan annelerimize minnettarız.
Gözünden süzülen yaşlar durmazken telefonunu açtı. Eli babasının numarasına gitti. Ama basamadı. Ona hep sormak istediği soruyu sormak ve cevap almak istedi. Sanki oradaymış gibi sessizce duran numarasına sordu. "Beni neden sevemedin baba?"
Bazen de tam ortadan kırılmayı
Yere düşen camlar gibi dağılmayı
Ali'den gelen bir mesaja tıkladı. Bunun bir fotoğraf olduğunu gördü. Fotoğrafa baktığında ceza odasının kapıdan çekilmiş fotoğrafını gördü. Artık babasının haklı olduğunu Ali'de biliyordu. Çünkü Berk korkaktı. Hala 5 yaşındaki o korkak çocuktu Berk.
Bazen yalnız bırakıcaklar
Ne yapacaksın bakıcaklar
Planları olucak
Hep bir başları olucak
Kırılacak sanıcaksın
Ama hep sen başarıcaksın
İçinden yanmayı gösterice'm
Kendini sevmeyi öğretice'm
Arabayı sürmeye başladığında tek yapmak istediği o odayı ve fotoğraflarını yok etmekti. Kimse onun güçsüz olduğunu bilmemeliydi. Gaza daha çok basarken Ali'yi aradı. Uzun çalışlar sonunda açıldı telefon.
"Sil o fotoğrafları." dedi sinirle.
"Berk kurtulacaksın bu fotoğraflar sayesinde." diyen Ali'nin sesi beyninde yankılandı. Acıyla gülümsedi.
"Sen nüfus işlemlerini başlatmaya bak Ali. Bir de babam bilmesin o odaya girdiğini. Yoksa seni de o odayı da yok eder."
"Polise gidicem." diyen Ali'nin sesi netti.
"Gitme. Hâlâ evde misin?"
Gaza biraz daha bastı. Babasını kurtarmak içindi bunlar. İnsan neden hayatı ona zindan eden birinin özgülüğünü sağlamaya çalışır? Bunun tek bir cevabı var. Yalnızlık.
"Evdeyim."
"Tamam bekle konuşalım. Sakın ben gelmeden polise-"
Ali telefonun ucundan bir fren sesi ve büyük bir gürültü duydu. Sonra ise bağırışan insanların sesleri. Korna sesleri. Ve çalan şarkının son melodisi.
Gidip de varmayı öğretice'm
Ali fısıldadı.
"Berk?"
Sonra bağırdı.
"Berk orda mısın?"
Ses gelmedi.
Ali telaşla telefonu kapattığında elleri titriyordu. Etraf bulanıklaşırken farketti. Gözleri mi dolmuştu? Koşarak mutfaktan Kenan Bey'in yanına gitti.
"Kenan Bey."
Kenan oturduğu yerden Ali'nin halini görünce doğruldu.
"Berk." dedi eli tek nefeste. Yutkundu.
"Yapmış yine?"
"Kaza yaptı Kenan Bey. Biz telefonda konuşuyorduk. Bir anda bir gürültü koptu. Gitmemiz lazım."
Kenan hemen telefonunu kulağına götürürken telefon açıldı.
"Kenan Bey merhaba."
"Merhaba kimle görüşüyorum oğlum nerede?" sesi epey soğuk çıkıyordu ama içi telaşla yanıyordu.
"Berk Yağızoğlu. Şuan hastanemizin ameliyathanesinde. Geçirdiği trafik kazasında başına epey darbe almış. İç kanama şüphelerini de araştırıyoruz."
"Hemen geliyorum." diyen Kenan hızla evden çıkarken Ali'de onu takip etti.
Arabaya bindiklerinde önce birbirlerine baktılar.
Hastaneye geldiklerinde koşarak ameliyathanenin yerini öğrendiler ve önüne gittiler. Orada duran kadın ayağa kalkarak onlara döndü.
"Merhaba Kenan Bey." dediğinde Kenan ile el sıkıştılar.
"Merhaba. Siz kimsiniz?"
"Oğlunuzu o arabadan çıkaran çevredeki ilk yardımı uygulayan kişiyim. Arabadan çıkarana kadar sizin oğlunuz olduğunu bilmiyordum. Çıkardıktan sonra bir kaç bir şey fısıldadı." dediğinde Kenan telaşla susturdu kadını.
"Dışarda konuşalım isterseniz." dediğinde elini Ali'nin omzuna koydu. "Bana haber verirsin oğlum." dediğinde Ali kendini sandalyeye bırakarak başını salladı.
Kenan kadın ile dışarıdaki banka oturduğunda derin bir nefes verdi kadın.
"Çok mu kötü bir kazaydı?" dediğinde kadın başta yutkundu.
"Karşıdaki araçta pek hasar yok. Ancak oğlunuz onlara çarpmamak için kırmış direksiyonu ve bariyere çarpmış. Karşı araç yanlış şeritten geliyormuş." dediğinde Kenan sinirle elini oturdukları banka vurdu.
"Berk nasıldı?" dedi sesi titreye titreye. İlk defa endişesini gizleyemedi. Elleri titremeye gözleri dolmaya başladı.
Kadının da gözleri dolarken konuştu.
"Önce bir süre bilinci yerinde değil sandım. Başını çarpmış direksiyona. Yüzünde de cam kesikleri vardı. Boynunda da. Boynunu koluma aldığımda sürüldü bunlar." dediğinde kolunu gösterdi. Sadece boynundan olan yaranın ne kadar fazla kanadığını gördü Kenan.
Kadın yutkundu ve devam etti. "Önce gözlerini açtı. Sonra da bir şeyler söylemeye başladı. Bende bilinci açık dursun diye onunla bir şeyler konuşmaya çalıştım. "Anne" dedi önce. Sonra gözünden bir damla yaş süzüldü. Sonra sizi sayıkladı. "Baba" dedi. Uzunca bir süre sustu. Açıktı.bilinci. Zar zor konuşuyordu zaten. "Lütfen sev artık beni" dedi. Konuşurken yüzünde bir acı yoktu. Ama yanağından yaşlar süzülüyordu."
Kenan'ın gözünden ilk defa o zaman yaş süzüldü. O ona eşinden kalan son emaneti de nasıl 13 yıl boyunca hiç koruyamadığını o an anladı. Kendine kızdı.
"Hastaneye geldiğimizde bilinci hâlâ açıktı. Ancak beyin kanamasından şüpheleniyorlar." dediğinde Kenan ayağa kalktı.
"Teşekkür ederim." diyebilde sadece. Hızla içeri girdi.
Ali'nin yanına oturdu yavaşça. Ali ona döndü.
"Benim yüzümden değil mi? Eğer eve gelmeseydim bunlar olmayacaktı." dediğinde Kenan başını iki yana sallayarak konuştu. Yine duygularını devre dışı bıraktı.
"Hayır tabiki. Berk'in şımarıklığı bu. Hâlâ küçük bir çocuk gibi şımarık." dediğinde Ali'nin gözünün önüne bodrum katı geldi. Duvarlardaki yazılar.
Anne korkmak yok.
Özür dilerim baba.
Çok karanlık.
Yutkundu. Berk'in o odanın fotoğraflarını yok etmek için geldiği hali düşündü. İçi daha çok yandı.
Kenan Beye ciddi bir yüz ifadesiyle döndü.
"Çocuklar ne kadar büyürse büyüsün sevilmedikleri yaşta kalırlar Kenan Bey."
Sesi bir yerlerde bir şeyi yardı geçti Kenan'ın içinde. Berk hâlâ Kenan'ın ilk bodruma kapattığı o 5 yaşındaki çocuktu.
Ameliyathanenin kapısı açılırken hemşire çıktı içerden. İkisi de ayağa kalktı. Hemşire konuştu.
"Normal odaya alıyoruz. Oğlunuz epey güçlüymüş." dediğinde Kenan derin bir nefes verip gülümsedi. Ali de gülümserken telefonunu çıkardı. Çalan telefonu ile eli cebine gitti. Cemre arıyordu.
"Alo?"
"Alo Ali?"
"Efendim Cemre?"
"Berk nerde ben bir türlü ulaşamıyorum. Telaşlanmaya başladım haberin var mı?" dediğinde Ali başta tereddüt etse de konuştu.
"Berk kaza yaptı."
"Nee!" diye bağıran Cemre'nin sesi telaşlıydı.
"Durumu iyi merak etme."
"Konum at bana." diyen Cemre telefonu kapattı. Ali titreyen elleri ile aceleyle konum attı.
Kapıdan çıkan sedye ile ikisi de Berk'in başına gitti. Kafası sarılıydı ve çoğu yerinde kesik izleri vardı. Gözleri yarım şekilde açılırken onlara hafif bir tebessüm etti.
O sırada kapıdan koşarak giren Cemre sedyenin yanına geçti. Berk'in yanağına elini koydu. Berk'in küçük tebessümü büyürken Cemre minnetle fısıldadı.
"İyisin."
"İyiyim." dedi Berk gözlerini Cemre'nin gözlerine dikerek.
Sedye giderken Cemre Kenanların yanına ilerledi. Hazal kapıdan girerken çok telaşlıydı.
"Berk nerede?" diye bağırdı onlara doğru.
Ali derin bir nefes alırken yüzündeki sinirli ifadeyi önleyemedi.
"Odaya aldılar." dedi Kenan müthiş bir sakinlikle.
"İyiydi." dedi Cemre gülümseyerek.
Kenan yerinden doğrularak odaların olduğu kata çıktı Ali'de peşinden giderken Kenan konuştu.
"Ben bir konuşayım." dediğinde Ali Kenan'ın koluna elini koydu.
"Ben girebilir miyim önce." Kenan bu cümleyi duyar duymaz gülümsedi ve başını salladı. İstediği düzen buydu.
Berk içerde yatarken kapının açılmasıyla doğrulmaya çalıştı ancak ağrıyan kafası buna izin vermedi. İçeriye giren Ali'yi görünce güldü.
"İyi misin?" diyen Ali yatağın yanındaki koltuğa oturmuştu bile.
"Noldu çok mu endişelendin?" diye sordu Berk alayla.
"Endişelendim tabi oğlum." diyen Ali'nin ciddiyetini görünce gülmeyi bıraktı. "O kaza sesini duymak ne halde olduğunu bilmemek ne kadar kötüydü biliyor musun?" dediğinde Berk başını iki yana salladı.
"Bilmiyorum ben. Birinin benim için endişelenmesi ne demek bilmiyorum." dediğinde gözleri doldu sesi titredi. "Peki o?" dedi sesi titreyerek. "Yani babam?"
"O da çok endişelendi." dedi Ali hızla. "Seviyor seni." dediğinde Berk güldü gözleri dolarken.
"Hadi ya." dediğinde gözünden bir damla yaş aktı.
"Ne kadar sevdiğini görmüşsün zaten." dediğinde telefonu işaret etti.
"Neden korumak istedin onu?"
"Kimsem yok Ali." diyen Berk'in sesi kimsesiz bir çocuk gibiydi. "Cemreden ve babamdan başka kimsem yok benim." dediğinde gözlerine bir duygu daha yerleşti. Korku. "Cemre'ye" yutkundu. "Söyledin mi?"
Ali başını iki yana sallarken konuştu. "Ben varım." dedi bir cesaretle. Gözünden bir damla yaş aktı onunda.
Berk güldü. "Amma drama bağladın Ali Öztürk ya. Pardon Yağızoğlu demeliydim. Yakında bizim nüfustasın." dediğinde Ali gözlerindeki yaşları sildi ve konuştu.
"Vazgeçtim." dediğinde elindeki telefonu gösterdi. "O odayı gördüğüm an."
Berk başını salladı. Kapı açılırken içeriye Cemre ve Hazal girdi. Cemre kapıyı kapatırken Hazal koştu Berk'in yanına.
"İyi misin? Noldu sana?" dediğinde Berk,Ali ile göz göze geldi. Ali kaşlarını çatmış Hazal'a bakıyordu.
"İyiyim." dedi Berk kısaca.
Cemre Berk'in yanına geldiğinde elinde bir pet şişe vardı.
"Kalkabilecek misin?" diye sordu Berk'e. Berk üzerindeki pikenin altından kumanda çıkardı ve gülümsedi. Oyuncağım burada." diyip bir tuşa bastı ve yatak oturur pozisyona geldi.
Cemre suyu tam Berk'in ağzına götürürken Hazal aniden seslendi.
"Dur!" Herkes şok içinde ona dönerken tekrar konuştu. "Doktora sordun mu? Ya zararlıysa."
"Merak etme yeterince düşünceliyim." diyen Cemre suyu Berk'in ağzına götürdü.
Hazal çıkıp giderken Ali ,Berk ve Cemre'yi izledi.
Cemre ile Berk biraz konuştuktan sonra Cemre'nin işi olduğundan dolayı çıktı. Ali ise hâlâ onun başındaydı.
"Ben dururum oğlum burda." diyen Berk Ali'ye gözlerini zar zor açarak konuşuyordu.
"Bende durmak istiyorum Berk uzatma işte."
Berk sırıtarak Ali'ye seslendi. "Şşş. Sen bana abilik mi taslıyosun lan?"
Ali de sırıttı. "Abinim sonuçta." dediğinde ikisi de güldü.
"2 ay var aramızda."
Kardeşlik buydu. İkisi de burada tatmışlardı.
Gözleri yavaşça kapanan Berk'in üzerindeki pikeyi düzeltti Ali.
Berk ise bilerek uyudu. Sevildiğini...
Yorumlar
Yorum Gönder