şimdi neden acı verir eski mutluluğumuz? (3)

Yazar'dan

Herkes odasına dağıldığında odalar şu şekildeydi.

Berk ve Luna. Ege ve Zeyno. Çağrı ve Hazal. Ege ve Zeyno'nun çocukları için ayrı bir oda ayrılmıştı. Ve Cemre yine tek başınaydı. Başta Yıldız Teyze gel benim yanımda yat dese de Cemre rahatsız etmemek için kendi odasına çekilmişti.

Şimdi ne mi yapıyor? Kulaklarına taktığı kulaklığıyla öylece odada oturuyordu. Ama şarkı çalmıyordu. Evet şarkı durmuştu ama Cemre bunu henüz farketmemişti. Ta ki kapı tıklayana kadar. Kulaklıklarını çıkardığında onlara anlamsız bir bakış attı. Boş bakışları duvardan ayrıldı. Kapıya yöneldi.

"Geel." diye seslendi.

İçeriye giren Yıldız Teyze ile Hazal'ı gördüğünde kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Oy benim sarı kızım." dedi ve kaşlarını çattı. "Neden boyattın sen saçlarını. Ne güzel sarıların vardı. Simsiyah olmuşsun." 

Cemre ona gülümsedi ve bir adım attı. Hazal Yıldız Teyze'nin arkasındaydı ama sesini bile çıkarmamıştı.

"Beğenmedin mi?" diyen Cemre kollarını Yıldız Teyze'ye sardı.

"Beğenmemek elde mi? Daha bi güzelleşmişsin tabi. Ama sen benim sarı kızımsın hep." dediğinde ayrıldılar.

"Sen neden gelmiyorsun aşağıya. Oyun oynuyor çocuklar." dediğinde arkadan Hazal hemen müdahale etti.

"Yol yorgunu olduğunu söylemiştim ya Yıldız Teyze." dediğinde Cemre'ye bakıyordu. Küs olduklarını bilmesini istemiyordu anlaşılan. 

"Ben inerim birazdan ya." dedi Cemre. 

"Pek iyi gözükmüyorsun Hazal ile birlikte inin yavrum. Sakarlıkların meşhurdur senin biliyoruz." dedi Yıldız Teyze ve gitti. 

Kapı kapanır kapanmaz etrafta oluşan sessizlik ve gerginlik evin dışından bile hissedilecek derecedeydi.

"Neden müdahale ettin konuşmamıza?" diyen Cemre gözlerini güçsüzce Hazal'a kilitledi. 

Hazal başını dikti ve Cemre'ye yaklaştı.

"Yıldız Teyze üzülmesin diye." dediğinde Cemre gülerek başını iki yana salladı.

"Yıldız Teyze yalandan nefret eder." dedi.

"Berk verdi akılı. Kadının üzülmemesi gerekiyormuş." dedi kaşlarını kaldırarak meydan okuyucu bakışlarıyla Hazal. "Buraya kadını mutlu etmeye geldik bari bunu başar." dediğinde arkasını döndü. Kapıya gittiğinde durdu. 

Cemre derin bir nefes alırken sessiz kalmak için zor uğraşıyordu. Çünkü biliyordu ki sesi çıkarsa büyük bir yıkım yaşanırdı. Her şey Yıldız Teyze içindi.

Cemre'den

Aşağıya inerken adımlarım kendinden emindi. Hazal'ın yukarda söyledikleri yeterince sinirlenmeme yetmiyormuş gibi bir de onlarla zaman geçirecektim. 

Aşağıya indiğimde bir masanın etrafında toplanmış birbirlerine bakıyorlardı. Hazal Çağrı'nın yanına geçtiğinde bende koltuktaki Yıldız Teyze'nin yanına geçmek için harekete geçmiştim ki Zeyno'nun sesi ile onlara döndüm.

"Cemre gelsene yanıma." Kendisi ile Ege'nin arasında kalan boşluğu gösteriyordu. Bu neydi şimdi. Acıyor muydu bu kız bana. Aramızın iyi olduğunu hatırlamıyorum. 

"Yok burası iyi." dediğimde Yıldız Teyze bana seslendi.

"Cemre. Ruhun mu yaşlandı kızım. Onların yanına geçsene. Ben burda örgü örüyorum sıkılırsın burda." dediğinde çaresizce Zeyno'nun yanına ilerledim. Diğer taraftaki Ege'ye baktığımda bu tarafa bakmıyordu bile. Yavaşça aralarına oturduğumda Zeyno dışında kimse gülümsemiyordu ve çok gergin bir sessizlik vardı.

"Eeeh siz hep böyle susar mısınız?" diyen Yıldız Teyze bıkmış gibi bakıyordu. 

"Yooo." diyen Çağrı gülmeye başladı.

"Ee bir şeyler yapın o zaman." dediğinde Çağrı ayağa kalktı. 

"Bi eğlence mekanı fena olmaz sanki?" dediğinde Ege sessizce gülerek konuştu.

"Olum Yıldız Teyze'yi yalnız mı bırakıcaz?" 

"Pardoon." diyen Yıldız Teyze elindeki örgü işini bıraktı. "Ben yalnız kalabilirim. Ayrıca benim bir hizmetçim var. Lütfen eğlenin. Bu beni daha mutlu eder. Burda oturduğunuzu gördükçe daha çok yaşlanıyorum." dediğinde Berk gülerek ayağa kalktı ve Yıldız Teyze'nin yanına gitti. Kollarını arkadan onun boynuna sardığında yanağına bir öpücük kondurdu.

"Yıldızım ne derse o. Hadi kalkın." dediğinde Yıldız Teyze'nin gözlerindeki mutluluğu gördüm. Hiç gitmek istemiyorum diyerek sorun çıkarmak istemedim. Yıldız Teyze cebindeki anahtarı Çağrı'ya fırlattığında konuştu.

"Aferim sana. Aradığım genç enerjisi bu işte." dediğinde herkes güldü. 

Herkes hazir olduğunda Yıldız Teyze'nin otobüsüne binmiştik. Otobüsü Çağrı kullanıyordu. Yan koltuğunda da Ege oturuyordu. Benim yanımda Zeyno. Berk ile Luna. Hazal ise tek başına oturmuş makyajini yapıyordu.

"Eee nereye gidiyoruz?" diyen Zeyno bir yandan saat bakıyordu. "Çocuklarım benden çok ayrı kalamaz." dediğinde Ege güldü.

"Merak etme." dediğinde arkadaki Berk'e döndü. "Bizim mekana gidelim mi?" dediğinde ikisi birlikte gülmeye başladı. Yüzümde küçük bir tebessüm oluşurken Çağrı sorgular biçimde konuştu.

"Sizin mekan neresi?" 

"Gidince görürsün bro." diyen Berk hâlâ gülüyordu. 

Bizim mekan dedikleri yer bir karaoke salonuydu. Bazı yaz akşamları sabaha kadar çıkmadığımız karaoke salonu.

Araba durana kadar Ege Çağrı'ya yolu tarof etti. Ara sıra komik tartışmaları dışında bir ses yoktu. Araba durduğunda herkes şok içinde mekana baktı. Hazal dehşet içinde konuştu.

"Ben bu kadar makyajı burası için mi yaptım?" dediğinde Çağrı bir kahkaha patlattı. 

"Çok yaratıcısınız. Burası sizin mekan mı?" dediğinde Berk sırıtarak konuştu. 

"Burdan çıkmazdık yazları. Burası ve yazlık arası mekik dokurduk. Bi gün burda uyuyakalmışız burda." dediğinde Ege güldü. Ve konuştu.

"Uyandığımızda kilitli kaldık sanmıştık. Cemre kapının açık olduğunu farketmeseydi kriz geçirecektik." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. O da benim ile alakalı bir şeyi ilk defa anlattığını şimdi anlamış olmalı ki yavaşça yüzü düştü ve şaşkınlıkla baktı etrafa.

Luna gülümseyerek konuştu.

"Ne güzel çocukluğunuz hep birlikte dolu dolu geçmiş." 

Berk'e bakmadan durmadım. Gözlerimiz kesiştiği sırada ikimizde bir süre öyle kaldık. 

Ve sana baktım. Eskiden bir eve bakardım. Sana bakınca huzur dolardım. Ama şimdi sana ev diye bakmak yıkık bir harabeden farksızdı. Soğuk ve yıkık dökük her şey. 

Ege'nin sesi ile kendimize gelmiş gibi ikimizde önümüze döndük.

"Bu kez tek bir farkımız var içkilerini de deneyebileceğiz." dediğinde gülümsedim ve kafamı iki yana salladım. 

"Tamam belki bi kaç kere ufak yudumlar almış olabiliriz." dediğinde Zeyno kahkaha attı. 

"Hadi girelim artık." diyen Hazal kolunu Luna'nın boynuna attı ve gülüşerek ilerlediler. Gözlerim buğulanırken omuzuma atılan elin sahibine döndüm. Tabiki de Zeyno'ydu.

"Biliyorum zor. Ama unutma ki yanındayım. Seni anlayabiliyorum herkesin sana sırt çevirmesi nasıl bir duygu biliyorum ve yanında olmaya hazırım." dediğinde dolu gözlerimle gülümsedim. 

"Teşekkür ederim." kısılmış çıkan sesimle omzumdaki elini çekti. Gözlerimi sildiğimde beraber içeri girdik. 

Masaya geçtiğimizde hepimiz bir masadaydık ve bizim dışımızda kimse yoktu. "Açılışı yapıyorum." diyen Hazal bir şampanya patlattı ve sahneye koştu.

Hepimizin bardakları dolarken ilk dolduğu an kafama diktim. 

Hazal. Hande Yener Kırmızı söyledikten sonra sahneden indi.

Herkes ikinci kadehi içerken ben üçüncüyü dolduruyordum. 

Sonra Luna çıktı sahneye. Önce sahneden seslendi. "En sevdiğim şarkıyı söyleyeceğim." dediğinde kafama bir kadeh daha diktim.

Gücün var mı? Sevgilim
Derin sularda inci tanesi aramaya

Sesi güzeldi. Şampanyaya elimi uzatıp kadehimi doldurdum. Luna'nın sahneye çıkmasıyla Berk ile yan yanaydım. Kadehi kafama diktiğimde bir nefes hissettim kulağımda.

"Biraz fazla hızlı gitmiyor musun?" o tarafa döndüğümde Berk ile neredeyse burun burunaydık. Ondan gelen hafif alkol kokusunu duyabiliyordum. "Çarpar seni." diye ekledi.

"Her şey aynı değil." dediğimde önüme döndüm. 

Cesaretin kaldıysa
Hâlâ benle aşktan konuşmaya

Tam o sırada karşımdaki Hazal ile göz göze geldim. Delici bakışları ben ve Berk arasında gidip geliyordu. 

Dirseğimi masaya koyum başımı da elime yasladığımda midemin bulandığını hissettim. Çarptı işte. Her şey eskisi gibi.

Herkes tek tek çıkıp şarkı söyledi. Ben ise bir iki kere kusup gelmiştim. Zeyno koluma dokundu ve konuştu. "Hadi sende söyle iyi gelir belki." dediğinde hep bu anı bekliyormuşum gibi çıktım sahneye. İlk defa hepsiyle aynı anda göz teması kurdum. Dolu gözlerimi gördü kimisi. Kimisi güçsüzlüğümü. Kimisi hiç bir şey göremedi. Görmek istemedi. 

Arkada şarkıyı ayarladığımda hepsine baktım tek tek. Ve şarkı başladı. 

Değişmiş hep buraların düzeni
Kaç zaman olmuş senin beni üzeli
Kalbim şimdi saymaya başlasa anca biter

Berk ile birleşen gözlerimi ayırmadım. Kimin farkedeceği umrumda değildi. Farketmezlerdi de zaten. 

Neşem de kalmadı içimde biraz 
Herkes değişiyo içince biraz
Ah ben üzülmeye nerden başlasam?

Ege'ye baktım sonra. Dolan gözlerimi mi görmüştü bilmiyorum. Ama düşmanca bakmıyordu. Beni her an kucaklamaya hazır bir abi gibi bakıyordu. Ama biliyordum ki ilk fırsatta ilk savaştıklarımdan olacaktı.

Serinim bu ara ama güneşsiz değil
Sen de güldün ama dikensiz değil 
Bana gülsen bi kere hiç ağlamam yemin ederim

Gözlerim tekrar Berk'e döndüğünde Luna girdi bakış açıma Hazal ile kaşlarını çatmış bir şeyler konuşuyordu. Hoş şeyler konuşmadığı belliydi.


Bi aralar aklımda nadirendin
Bu günlerde en güzel badiremsin
Senin ikliminde gözümden yağmur akar

Berk ile gözlerimiz tekrar birleşti. İlk o zaman onun da gözlerinde bir şeyler gördüm. Pişmanlık mıydı? Üzgün müydü? Gözleri dolmuştu. 

Sana kalbimi bağladım ipi koptu
Yüreğimi dağladım acı çoktu

Gözümden aşağı süzülen bir damla yaş nereye düştü bilmiyorum. 

Ağlaya ağlaya göz kurudu
Eş dost aradım işi çoktu.

Sahneden indiğimde herkes gitmek için toplanıyordu. Anlık bir afallama ile tam yere düşecektim ki kolumdan Çağrı tuttu. 

"Arabaya kadar tutiyim ister misin?" dediğinde başımı iki yana salladım. 

"Gerek yok. Ben bir lavaboya gideyim." 

Lavaboya yalpalayarak gittim. Yüzüme su çarptığımda aynadaki yansımama baktım. İyi değildim ve buna emindim. 

Garip bir sakinlikle dışarıya çıktığımda bağırış sesleri doldu kulağıma bu Berk'in sesiydi.

"Kim söyledi bunu sana?" 

Kapıya ulaştığımda Berk'in karşısındaki Luna bağırarak Berk'e bir adım attı.

"Senin tek söyleyeceğin şey bu mu ya?" dediğinde bana çevirdi kafasını. "Eski sevgilin artı çocukluk aşkın ile aynı evde kalıyoruz aynı mekanlara gidiyoruz benim bundan haberim yok. Öğrenip sorgulayınca da tek merak ettiğin kimin söylediği mi?" dediğinde ağzım şaşkınlıkla açıldı. Luna'nın titreyen ellerini nereye koyacağını bilemeyerek öfkeyle dudaklarını ısırması kalbimde bir yerlere dokundu. 

"Luna anlatıcaktım uygun bir zamanda." diyen Berk Luna'nın titreyen ellerini tuttu. Gözümden bir yaş daha süzüldüğünde kafamda yankılanan ses gözlerimi kapatmama neden oldu.

"Ben hep senin yanındayım. Her şeyi unut beni bile unut ama bunu asla unutma."

Luna hızla ellerini ondan çekti.

"Bana buraya gelmeden söylemeliydin." dediğinde bana döndü. Sesi titreyerek konuştu. "En azından sen söyleseydin. Ben Hazal'dan öğrenmeseydim." dediğinde Berk sinirle Hazal'a döndü.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Amacın ne amacın?" diye bağırdığında Hazal bana bir adım attı. Bir adım daha bir adım daha. Ve bir adım daha. Artık tamamen karşı karşıyaydık.

"Yakınlığınızı gördüm. Sürekli göz göze gelişinizi gördüm. Bu kıza haksızlık değil mi?" dediğinde Luna'ya baktı.

Derin bir nefes aldığımda bana döndü.

"Her yerde başrol sen olamazsın. Herkes senin için üzülmez anla artık bunu. Sen bizim hayatımızın figüranı bile değilsin uzun zamandır." 

Kurduğu cümleyle gözlerimi kırpıştırdım. Çatılan kaşlarım seğridi. 

"Sen ne söylüyorsun ya?" dediğimde alayla güldü.

Ege kaşlarını çatmış bize bakıyordu. "Tek işi kaçmak olan biri için fazla iddialısın." dediğinde gözlerim doluyordu. Zeyno kenarda durmuş hüzünle bana bakıyordu.

"Ben size naptım?" diye bağırdığımda Hazal'ın karşısından çekildim. Tek tek hepsine baktım. 

"Söyliyim naptığını." diyen Ege ile aramıza bir adım yoktu. "Korkakça hiçbir şey söylemeden kaçtın." dediğinde başımı salladım.

"Yanılıyorsun Ege. Korktuğum için değil. Korkmadığım için kaçtım. Sizi kaybetmekten korkmadım. Çünkü bunları kaldıramazdım anlıyor musun? Ne Hazal'ın Berk ile yaşadığı ilişkiyi kaldırabilirdim. Ne Çağrı'nın gözümün önünde Hazal için aşk acısı çekmesini kaldırabilirdim. Ne konser gecesi yaşananları kaldırabilirdim. Eğer sizi kaybetmeyi göze almasaydım kendimi kaybedicektim ben." dediğimde hepsinin bana bakışı değişti. 

Luna duydukları ile Hazal'a tiksinerek baktı. Çağrı aklına gelen gerçeklerle başını eğdi. Ege bana hâlâ öylece bakıyordu. Berk ise gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu. 

"Evet korkağım. Çünkü ben o zamanlara dönmek istemedim. Mert'in öldüğü zamanlara. Ne size ne kendime bunları yaşatmak istemedim. Ve ben uzakta bile bir gün olsun size kızmadım. Yıllarca annemden yeni doğmuş kardeşimden ayrı kaldığım için bir kere size kızmadım. Buraya geldigimde de kızmadım. Ama şimdi kızıyorum. Geldiğimden beri bana düşmanınız gibi davrandınız. Niye gittiğimi bir gün olsun düşünüp sorgulasaydınız anlardınız beni. Çünkü ben bu haldeysem sizin yüzünüzden. O gece yediğiniz haltlar yüzünden." dediğimde Zeyno ile göz göze geldik. Bana bir anne şefkati ile bakıyordu.

Luna'ya döndüğümde neye saşıracağını bilemiyormuş gibiydi.

"Şu an yaşadığın hayal kırıklığından dolayı ben özür dilerim. En başından söyleseydim bu halde olmazdın. Ama bu şekilde de öğrenmemeliydin hiç bir şeyi. Üzgünüm." dediğimde aniden hiç beklemediğim bir şey oldu. Luna bana sarılıp ağlamaya başladı. 

Bende ona sarıldığımda gözümden süzülen bir damla yaş ile karşıma baktım. Berk'e. Bana sadece baktı. 

Bakışları 3 yaşındaki o çocuğun bakışları gibi sevgi doluydu. İçim garip bir huzura kavuştu. Luna'ya daha sıkı sarıldım. 

1 Hafta Sonra

Gözlerimi açtığımda telefonun tiz sesi doldu kulaklarıma. Telefonu bakmadan açtım. Duyduğum ses beni şaşırttı. 

"Cemre." 

Berk'in sesi. 

Br hafta olmuştu. O akşam eve gittik ve apar topar herkes bir uçak ayarladı kendine. Yine koptuk sorgulamadan. 

"Efendim." 

Sesi ağlamaklıydı. 

"Yıldız Teyze'yi kaybettik." duyduğum cümle ile yataktan hızla doğruldum. Yüzüm acı ile buruştu. Telefonun diğer ucundan sessiz ağlama sesleri gelirken kulağımdan indirip kapattım. 

Gözümden süzülen bir damla yaş çok şey kattı bana. Yine içim sinirle doldu. Yine hüzünle. 

Sonra ilk bulduğum uçağa bindim. Cenaze bugündü. Ve herkes buradaydı. Luna'da gelmişti. 

Mezarın başında sadece biz kaldığımızda kenara çöken Ege'nin karşısına çöktüm. Berk'te Ege'nin yanına çökmüştü. Gözümden süzülen yaşla buruk bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. 

"Yıldızım." dedim ve sesim titredi. "Hep biz dönerken derdin ya bir gün veda etmeyi öğrenin. Geliyorsunuz eğleniyorsunuz veda etmeden gidiyorsunuz diye." dedim ve burnumu çektim. "Bak kaç yaşımıza geldik yine beceremedim veda etmeyi. Kırdık parçaladık ama sana veda edemedik." dediğimde yutkundum. 

Ege konuşurken sesi boğuk çıkıyordu.

"Demiştin ya bir şey sizi burda birleştirir diye." dedi ve yutkundu. "Keşke senin vedan olmasaydı bu." dediğinde gözlerimiz kesişti. Berk'in eli ile sıktığı toprağa gitti gözlerim. 

O an uzun zaman sonra ilk defa birlikte aynı sözler geçti aklımızdan.

Siz büyüseniz de yaşlansanız da burası sizi bir şekilde çekicek. Bir neden yüzünden burada bulusacaksınız. Aranızdaki bağ kopsada düşman bile olsanız. Bir şey sizi tekrar birleştirir. Çünkü sizin burada bir hikayeniz var. Siz ne bu hikayeden ne birbirinizden kolay kolay kopamazsınız.

O an üçümüzde büründüğümüz o kirli kişiliklerden sıyrıldık. Hepimiz o büyük halimizden utandık. Orada o mezarın başında küçüldükçe küçüldük. Bir hafta önce burada kalıp onla vakit geçirmek varken ettiğimiz kavgayla onu üzüşümüz geldi aklımıza. Biraz daha küçüldük. 

Cenazeden sonra evin önünden arabama bineceğim sırada Berk'in sesiydi beni durduran şey.

"Cemre." 

Sakince arkamı döndüm. Yavaştan esen rüzgar bir kaç saç telimi yüzüme savurdu. Çekmeye calışmadım. 

"Özür dilerim." dediğinde elini yüzümdeki saçlara yöneltti. Geri adım attım. Arkada bize hüzünle bakan Luna'yı gördüm.

"Benimki geçti Berk. Özür dilemen gereken başka biri var." dediğimde başımla Luna'yı işaret ettim. Ona döndü sonra tekrar bana. 

"Hiç şansımız kalmadı mı?" dediğinde başımı iki  yana salladım. 

"Hepsini kullandık sanırım" dediğimde gülümsedim. 

Arabanın kapısını açtığımda elimi kaldırdım. Veda eder gibi. Oysa vedayı ben gittiğim gün sessizliğimle etmiştim onlara. 

Kapıyı kapattığımda hüzünlü bakışları ayrılmadı üzerimden. 

Arabayı sürdüm arkama bakmadan. Yine en iyi yaptığım şeyi yaptım. Kaçtım. 

Ama bize sözü var hayatın. Hikayeler yarım kalmaz.

Belki başka zaman, başka bir yer, belki başka bir hayatta. Ama mutlaka...






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.