şimdi sadece bir anıyız. (1)
Cemre'den
Odama geldiğimde çantamı bıkkınlıkla yere bıraktım. Başım ağrıyordu ağlamaktan. Vefa'nın katili aranırken şüpheler yine bana yönelmişti. Yavaşça yatağıma girip oyuncak tavşanıma sarıldım. Gözlerim dolarken korkuyla titredi tüm vücudum.
"Kimse bilmiyor." diye fısıldadım kendimi teselli etmek istercesine. Kafamı yastığa koyum gözlerimi kapattım. Her seferinde gözümün önüne gelen Vefa'yı itişimle açtım gözlerimi. Delirecek gibiydim.
Gözyaşları içinde aldım telefonumu. Berk'e yazdım hemen.
-buluşmalıyız.
Ali ile bir ilişkim vardı şuan. Şüpheleri üzerimden çekmek için yapmıştım bunu. Önce Vefa'nın ölümüne çok üzüldüğümü belli ettim sonra katili beraber bulalım dedim. Kafasını karıştırmak amaçlı. Berk ise hâlâ benden vazgeçmiş değil farkındayım. Ama ne onla ne onsuz. Onla olmaz biliyorum ama ilişkimizi özlüyorum.
-Nerde?
Telefonuma gelen mesajla gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve gülümseyerek yazmaya başladım.
-Konum atıyorum.
Bir sahil kenarı konumu attıktan sonra hazırlandım. Berk'e her şeyi anlatacaktım. Bu konuda tek güvenebileceğim kişiydi.
Sahil kenarına geldiğimde Berk çoktan buradaydı. Bana döndü ve yüzündeki sırıtmayla göz kırptı.
"Ne çabuk özledin beni?"
Cümlesiyle gülerken başımı iki yana salladım.
"Önemli bir şey konuşmamız lazım Berk."
Kurduğum cümle ve gözlerimdeki o duyguyla banka oturdu. Bende yanına oturdum.
"Anlat bakalım." dediğinde ona döndüm.
"Katil benim." dedim aniden.
Bana aniden başını çevirdi. Yüzünde bir şok ifadesi vardı.
"Se sen misin?" dediğinde gözlerim dolmaya başlamıştı. Başımı salladım.
Önüne döndü ve gözlerini ovuşturdu. Elleri titriyordu. Bir süre sustu. Sonra döndü ve titreyen sesiyle konuştu.
"Sen benim yüzümden katil oldun." dediğinde kafamı salladım.
"Beni kurtar demiyorum Berk. Ama belirsizlik de istemiyorum. Ya git ihbar et beni ya da şüpheleri çek üstümden." dediğimde yere dikti bakışlarını. Sonra aniden ayağa kalktı.
"Nereye?" dedim aniden.
Bana döndü. Ayağa kalktım gözlerine bakmak için. Kollarını açtı.
"Son bir kez sarılabilir miyiz?" dediğinde anlamıştım beni ihbar edeceğini. Gözlerim yavaştan dolarken tereddüt ettim.
Bunu hakediyorduk. Berk benim için saçma sapan bir lise aşkı değildi. O ben kendimi bildim bileli benimleydi. Daha 5 yaşlarımızda sahilde kumdan kaleler yapardık. Her seferinde de dalgalar alıp götürürdü kalelerimizi. Bizi uyarırlardı oysa denizin yakınına yapmayın diye. Biz ise her seferinde denize en yakın yerde yapardık. Belki de olayımız buydu. Her kalemiz yıkılmıştı. Ama biz yapmaktan vazgeçmemiştik.
Ona sarıldığımda gözümden bir damla yaş süzüldü. Onunda titreyerek ağladığını hissettim.
Ondan ayrılırken gözyaşlarını sildim. Ellerim yanaklarındayken titreyen sesimle konuştum.
"Beni ziyarete gelmeyi unutma tamam mı?" dediğimde başını salladı. Sonra ellerimi yanaklarından indirdi.
"Sende beni ziyarete gelmeyi unutma." dediğinde kaşlarımı çattım. Niye deme fırsatım bile olmadan döndü arkasını ve gitti.
Bu da neydi şimdi.
Koşarak taksiye bindiğimde kafamda saçma soru işaretleri vardı. Eve vardığımda odama çıktım. Evimin her yerini inceledim. Burası benim doğduğumdan beri yaşadığım evimdi. Bugün buraya veda edecektim ha? Acı dolu bir gülümseme ile odamın balkonuna çıktım. Tam o sırada bir bildirim sesi ile yatağımın üzerinde duran telefonuma koştum. Berk yazmıştı.
-Bize gelir misin?
-Neden?
Hızla yazdığım mesajla çantamı koluma takmıştım bile.
-Cemre lütfen
Koşarak merdivenleri indim. Ne oluyordu? Acaba onunda mı psikolojisini alt üst etmiştim. İhbar etmeyi de mi başaramamıştı?
Evlerinin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. Kapıyı Kenan Amca açtı.
"Berk nerde?" dedim aniden.
"Az önce çıktı." dediğinde kaşlarımı çattım.
Elim telefonuma giderken bildirim geldi.
-Odamdaki çekmecenin üzerindeki zarf.
"Benim odasına çıkmam lazım." dediğimde elini içeri doğru uzatıp buyur dedi.
Koşarak merdivenleri çıktım. Kalbim sıkışıyordu sanki. Kötü bir his vardı içimde.
Odasındaki çekmecenin üzerindeki zarfı hızla açtığımda bir bildirim daha düştü ekrana.
-Seni hep çok sevdiğimi unutma. Her şeyi berbat eden benim. Her an için ayrı ayrı özür dilerim. Bu dünyada adam akıllı tek şey yapıyorum sanıyordum. Seni sevmek. Onu bile beceremedim.
Gözlerim dolup kaşlarım çatılırken elimi göğsüme götürdüm ve zarfın içinden çıkan kağıdı okumaya başladım.
Merhaba deniz kızı;
Hani hiç bir filmin sonunu seninle izleyemezdim uyuyakalırdım ya. İşte şimdi o sonu ben yazacağım.
Gözlerim gittikçe buğulanırken yatağın üzerine bıraktım kendimi.
Bugün bir kez daha yüzüme çarpıldı ne kadar iğrenç bir insan olduğum. O gece olanların hepsinin suçlusu benim. Ondan öncesinin de. Nasıl becerdim bilmiyorum ama bir anda herkesin hayatını alt üst ettim. Üstüne sen bugün bana gelip katil olduğunu söylediğinde dank etti her şey kafama.
Ben o gece sadece bir hayat değil bir sürü hayatı sonlandırdım. Şimdi ise Vefa'nın öldüğü yerde kendi hayatımı sonlandıracağım.
Yüzümü buruşturarak gözlerimi kapattım ve kağıdı yere attım.
Koşarak çıktım evden. Taksiye atladığımda telefonum çaldı. Ege arıyordu.
"Alo"
"Cemre, Berk okulun çatısında." dediğinde gözlerimi kapattım.
"Geliyorum."
Okulda indiğimde koşmaya başladım. Bahçeye girdiğimde Ege ve Çağrı'nın burda olduğunu gördüm. Bakışlarımı çatıya çevirdim. Berk ordaydı.
"Beerk!" diye bağırdım ağlarken. "Sen bunu yaparsan ben yaşayamam." dediğimde başını iki yana salladığını gördüm.
"Yapmazsamda ben yaşayamam Cemre." diye bağırdı. O da ağlıyordu.
"Konuşabiliriz." dedim çaresizlikle. "Daha veda konuşması bile yapmadık."
"Bunu veda konuşması say." dedi ve bir adım daha attı. Attığım çığlık yankılandı duvarlarda. "O gece ölmesi gereken Vefa değil bendim. O gece her şeyi mahveden bendim. Size bu anı yaşattığım için de üzgünüm. En iyi yaptığım şey üzgün olmak zaten. Üzgün olunca hiçbir şey değişmiyor." dedi ve bir adım daha attı. Artık çatının en ucundaydı.
"Berk!!" diye bağırdığım sırada arkasını döndü.
"Berk yapmaaa!"
Vücudunu geriye doğru bıraktı. Ömrüm boyunca hiç unutamayacağım hatırladıkça öleceğim o an yaşandı. Berk'in vücudu yere serildi.
Dizlerimin bağı çözüldü. Şokta gibiydim. Gözlerim sonuna kadar açıktı. Koşarak yanına gittim. Dizlerimin üzerine çöktüm.
Kandı her yer. Ellerimi saçlarının arasına geçirip kucağıma aldım kafasını. Yüzünü ellerimle okşadım. Yanağımdan süzülen bir damla yaş onun yanağına düştü.
•Bir sabah saçlarımı, okşayıp da rüzgar
İzlerini sürüp de , gidecek beyaz beyaz
Başımı başına yasladım. "Gitme." dedim titreyen sesimle. Kafama sürülen kanı hissediyordum. Burnundan süzülen kanı sildim. Yerine yenisi eklendi. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Bu andan soyutlanmak istedim. Kaybolmak, yok olmak.
•Ve güneş aynaya baktığımda çizgilerden
Yeni bir yüz gösterecek üzülerek biraz
Alnından kaldırdım alnımı. Saçlarını çektim yana. Her hareketimde biraz daha kan bulaşıyordu. Saçlarını geriye doğru tararken konuştum.
"Berk ben napıcam?" dedim hıçkırıklarımın arasında. Kimse cevap vermedi. İki yanımızda duran Ege ve Çağrı'ya baktım kafamı kaldırarak.
"Bir şey yapıın!!" diye bağırdım. "Bir şey yapın gitmesin gidemez." dediğimde Ege çöktü yanıma.
Onun omzuna yasladım başımı. Berk'in yüzünden elimi çekmedim. Hıçkırıklarla ağlamaya başladım.
"Gidemez Ege gitmesin." dedim yalvarırcasına.
•Yok olamaz erken daha,biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Ege donmuş kalmıştı. Kafamı kaldırıp sinirle baktım onlara.
"Ne duruyorsunuz ya!!" dedim. Çağrı'ya baktım.
"Bir şey yapsana!!" o da öylece Berk'e bakıyordu. Gözlerinden akan yaşlarla.
Ege'ye döndüm. "Bir şey yapsanızaaa!" dedim sesim yankılanırken. Öfkeliydim.
•Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz
Gelen ambulans sesi ile Ege'ye baktım umutla. Onun donuk bakışlarının aksine.
"Ba bak geldiler geldiler." dedim. "Berk uyanıcak." dediğimde ayağa kalktım bir kaç görevli geldi. Elini boynuna koydu. Karşısındaki hemşire başını iki yana koydu. Bir kaç cihaz taktılar sonra söktüler.
Sonra gözlerim bir yerde durdu. Ambulanstan getirdikleri siyah ceset torbasında. Bu da neydi şimdi.
"Noluyor?" dedim merakla.
Hemşire bize döndü. Üçümüze baktı.
"Başınız sağolsun." dediğinde kulaklarımda bu ses yankılandı. Ege'ye baktım. Ağlıyordu. Çağrı'ya baktım ağlıyordu.
"Hayır." dedim başımı iki yana sallarken. "Olamaz. Gitmez ki gidemez."
•Yok olamaz dur dur gidemezsin
Gözlerimin rengi dur, bulutlara dönemezsin
Koşarak siyah ceset torbasını açtım. Berk'in huzur dolu yüzünü gördüm. Başımı göğsüne doğru yasladım. Ağlamaya devam ederken konuştum.
"Neden bıraktın beni?" fısıldayarak kurduğum cümle içimde çok sey kırmıştı.
Hemşirelerin biri omuzumdan tutarak uzaklaştırmaya çalıştı beni. Ben ise onun bedenine sarılmış gitmek istemiyordum. Burda böyle kalmaya bile razıydım. Yeter ki Berk gitmesin.
Ege geldi yanıma omzuma koydu elini.
"Cemre gitmeliyiz." dediğinde başımı iki yana salladım.
"Nereye gidiyoruz Ege?" dedim kaşlarımı çatarak. "Berk'i almadan nereye gidiyoruz?"
•Yok alamazsın beni deli zaman dur
Ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin
Sonra hemşirelerin hepsi üşüştü başıma. Sakinleştirici iğne yapacaklarını anladım. Elimle dur işareti yaptığımda konuştum.
"Tamam. Kalkacağım." dediğimde birinin eli fermuara gitti ceset torbasını kapatmak üzere.
Aceleyle yüzüne baktım. Ellerimi kana karışmış sarı saçlarında gezdirdim. Yüzünün her milimini ezberlemek istedim. Gözlerimden süzülen yaşları sildim. Alnına bir öpücük bıraktım. Sonra Ege'ye döndüm. Bana başını salladığında ayağa kalktım.
Ceset torbası gözlerimin önünde kapandı. Berk'in yüzü kayboldu. Bunların hepsi bir anda oldu. Daha 2 saat öncesine kadar sarıldığım o çocuğun cansız bedenine sarıldım son kez. İçimde bir şeyler koptu.
•Yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Ege'ye yaslandım. Ambulans giderken yere çöktüm. Ege'de karşıma çökmüştü. Çağrı ise köşede babasıyla konuşuyordu.
Gelen araba ile kafamı oraya çevirdim. Kenan Amca gelmişti. Son bir gayretle dizlerim titreyerek kalktım yerden. Arabadan inen telaşlı yüzüne baktım. Hızla ona sarıldım. Boşta kalan ellerini sırtıma koydu.
"Berk nerde?" dediğinde gözleri arkamda kalan kanlardaydı.
"Berk gitmiş Kenan Amca." dedim sesim titrerken ondan ayrılıp yüzüne baktım. Yüzü acıyla buruştu önce. "Bizi bırakıp gitmiş. Öyle diyorlar."
•Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz
Gözünden süzülen yaş ile bana daha sıkı sarıldı.
"Sen inanıyor musun?" dedim omzundan. "Berk bizi bırakıp gitti mi?"
Sadece ağlıyordu. Önder Amca, Kenan Amcayı arabaya bindirirken Çağrı'da bindi arabaya. Önder Amca Ege ve bana seslendi.
"Çocuklar hadi binin arabaya gidelim."
Kafamı iki yana salladım.
"Siz gidebilirsiniz." dediğimde Ege'ye döndüm. Ege diz çöktüğü yerden kalkmadı. Hayatımda duyduğum en güçsüz ses tonuyla konuştu.
"Ben gelmiyorum."
Önder Amca ikimize bakarken başını sallayıp arabaya bindi. Araba gittiğinde bir süre şokla ayakta kaldım. Her şey zaman geçtikçe kafamda farklı bir hâl alıyordu. Yerdeki Ege'nin yanına çöktüm.
•O gün başka renkte ağaracak biliyorum
Ve zorla değil ya, o rengi hiç sevmiyorum
"Ege." dediğimde bana döndü. "Napıcaz biz?"
Başını iki yana salladı. "Bilmiyorum. Ama burdan gitmek istemiyorum." dediğinde başımı salladım.
Dizine başımı koydum.
"Ne hissediyosun?" dedi sessizlik olmamasını ister gibi.
"Hiç bir şey. İçimde bir şeyler kanıyor sesim çıkmıyor." dediğimde başını salladı.
"Kendisi dememiş miydi sizi ardımda bırakmam diye?" dedi sesi titreyerek.
O ana döndüm. Çocukluğumuzda en masum zamanlarımızda birbirimize verdiğimiz sözlere.
12 Yıl Önce (6 yaşındalar)
Ege Berk ve Cemre Kenan'ın onları getirdiği paintball etkinliğinde takım olmuşlardı. Başka takımlara karşı savaşırlarken üçü de aynı yere saklanmaya çalışmışlardı. Ama Ege'nin yere düşmesiyle diğer takımdan biri onları gördü.
Ege kaçarak kurtuldu. Berk ve Cemre saklandıkları yerden çıkıp Ege'nin yanına geldiler.
"Niye geldiniz yine başımın belaları." diyen Ege'ye güldüler.
"Biz bi takımız oğlum." diyen Berk elini Ege'nin ensesine koydu.
"Az önce yere düştüğümde hiç takım gibi davranmadınız dostum." dediğinde Cemre bir anda kaçmaya başladı. Ege ona hayretle bakarken Berk hızla Ege'yi itti ve Berk'in üzeri kırmızı boya oldu.
"Aaaaa!" dedi Cemre saklandığı yerden hayretle.
Ege'de aynı şaşkınlıkla konuştu. "Elendin laaan." dediğinde kaşları kalkıktı.
Cemre öne atılıp konuştu.
"Niye böyle bir şey yaptın ki?" dediğinde Berk güldü.
"Ben sizi ardımda bırakmam oğlum." dediğinde Cemre Ege'nin arkasından yaklaşan diğer takımdan bir oyuncuyu farketti ve Ege'nin arkasına atladı.
Böylece Cemre'ninde üzeri kırmızıyla kaplanmıştı.
Ege gülerek ikisine baktı.
"Üzgünüm ama sizi ardımda bırakmam lazım. Bende kırmızıya boyanmak istemiyorum." dediğinde koşarak sakladı.
Cemre ve Berk gülerek birbirlerine baktılar.
Dizindeki kafamı kaldırdım ve kan dolu olan ellerime ve üzerime baktım.
"Keşke hep o kırmızıya boyansaydık." dediğimde burnunu çekti.
•Ne olur sanki biraz daha zaman verseniz
Yıllar öfkenizi hiç mi hiç anlamıyorum
"Keşke." dediğinde gözleri kan dolu olan yere kaydı. "Ben yani biz.. Berksiz ne yapacağız." dediğinde ona döndüm.
Bunu hiç düşünmemiştim. Berksiz bi hayat düşünmemiştim.
•Yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Gözlerim tekrar dolmaya başlarken bu fikir beni çıldırtacak gibiydi.
Okulun kapısına çevirdim bakışlarımızı.
"Ne anılarımız var buralarda. Her yer Berk kokuyor. Ama burası biraz daha fazla." dedigimde yerdeki kanlara döndüm.
Aklımda canlandı bu senenin başı. Ali ile konuşurken arkamdan gelip onun önüne geçmişti.
"Cemreden uzak dur" diyip Ali'yi itmişti.
Gözlerimi acıyla yumdum. Sonra ilerdeki banklara baktım. Orda Aliyle otururken aniden gelmiş ve bir sürtüşme yaşamışlardı. Ardından da ona yaklaşmış ve şu cümleyi kurmuştu.
"Cemre benim en kıymetlim. Eğer ona yaklaşıcak olursan Vefa'ya selamını bizzat senle gönderirim." demişti.
En kıymetlisi olan Cemre'yi bugün burda öldürmüştü kendiyle birlikte. Ellerimi saçlarımın arasına aldım. Ben artık kırmızıyı hiç sevmiyordum.
•Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz
Ege yüzüne hüzünlü bir gülümseme yerleştirdi.
"Biz birbirimizi bildik bileli birlikteyiz. Ama şimdi bir yanımız hep yarım. Şimdi sadece bir anıyız."
Ona dönüp sarıldım. O da benden güç almak istercesine sarıldı. Gökyüzüne baktım.
Berk beni hep Ege' ye emanet ederdi. Ama Ege'de şuan benden farksız değildi. Küçükken Berkle inatla yaptığımız kumdan kalelerimiz gibi bir kalemiz yıkılmıştı. Yanında da umutlarımız. Gökyüzüne tekrar dolu gözlerle baktım. Ve fısıldadım. "Biz birbirimize emanetiz."
Berk böyle olmasını isterdi. Bu günden sonra Ege'den kopmamaya emindim. Çünkü o da kayıp bir çocuktu. Ve benim bir kayıp daha vericek kadar çok şeyim yoktu.
DEVAM EDECEK...
Yorumlar
Yorum Gönder