vazgeçince bile vazgeçemeyenlere... (1)


Cemre'den

Deniz ve martı sesleri ile güne gözümü açmak benim için artık neredeyse normalleşmişti. 

Şuan 27 yaşımda bir moda tasarımcısıyım. Bu sabah alarmım çalmadan kalktım. Kahvemi kahve makinesine koyduğumda derin bir nefes alıp camı açtım. Deniz kokusunu içime çektim.

Ben Cemre Yılmaz. Hayatım lise bittiğinde tamamen değişti. Arkadaşlarımdan hatta sevgilimden ayrıldım. Garip bir şekilde tüm bağlarımız koptu. Sonra koşuşturma acısını yaşamadım bile. Deniz kenarında bir evim var ve İzmir'de yaşıyorum. Hayatım son 3 yıldır mükemmel diyebileceğim derecede ilerliyor. İlişki durumumu sorarsanız. Yok. Herneyse bu seste nerden geliyor. 

Bu düşüncelerden sıyrılmamı sağlayan telefonumun sesiydi. Ekranda gördüğüm isim kaşlarımı çatmama sebep oldu. Kenan Yağızoğlu.

"Efendim."

"Cemre. Nasılsın?"

"İyiyim sağolun siz?"

"İyi olmaya çalışıyoruz. Seninle önemli bir şey konuşmak istiyordum zamanın var mı?"

Kaşlarım git gide çatılırken yavaşça koltuğa oturdum.

"Tabii. Kötü bir şey yoktur inşallah." 

"Var aslında ne yalan söyliyim." dediğinde derin bir nefes aldığını duydum. "Yıldız Teyzeniz." dediğinde kaşlarım havaya kalktı. Yıldız Teyze bizim küçükken yazları yanında geçirdiğimiz kadındı. Ailelerimiz bizi her yaz oraya bırakır 3 ay boyunca almazlardı. Yutkunduğumda boğazım acıdı.

"Evet." 

"Hastalanmış. Biliyorsun ki çocukları da yok." Kafamı salladım.

"Doktorla konuştum çok ömrü kalmadığını söyledi." dediğinde gözlerim dolmuştu.

"Berk Ege Çağrı ve Hazal'ı aradım. Hazal ve Çağrı'nın alakası olmamasına rağmen onlarda gitmek istedi. 1 hafta da olsa gidelim dediler." dediğinde başımı salladım. "Yani sende gitmek istersen. Bu cuma orda olucaklar." 

Gülümsedim. Garip bir gülümsemeydi. Yıldız Teyze ile gözümün önünden geçen çocukluğumun gülümsemesiydi.

"Teşekkürler Kenan Amca." 

"Ne demek. Ben teşekkür ederim zamanını bana ayırdığın için." 

"Peki aynı ev mi?" 

"Evet."

"Görüşürüz tekrardan teşekkürler."

"Görüşürüz."

Kahve makinemden kahvemi alıp balkona çıktım. Yüzüme hafiften esen rüzgar içimin üşümesine neden olmuştu. Şimdi nasıl olacaktı. Ne olacaktı?

Uzun zaman geçmişti. Baya uzun zaman. Şimdi düşününce bile kaşlarım çatılıyor. 9 yıl geçmişti. 9 yıl boyunca görmediğim o insanları 9 yıl öncesine kadar her gün görüyordum. O an ilk defa suratıma çarptı o yaşayamadığım acı. Onlarla ne kadar çok şey kaybettiğimi düşündüm. Acaba nasıllardı? Evlenmişler miydi? Hayatlarında biri var mıydı? Hep beraberler miydi? 

Elim telefonuma gittiğinde derin bir nefes aldım. İnstgrama girdiğimde ilk Hazal'ın hesabını arattım.


hazalkck: my darling 🤍

@cagrikocak: Işığından ışığım sönmüş ✨
↪️ @hazalkck: o pek mümkün değil sevgilim

@berkyagizoglu: Hazal seni tanıyamadım onun dışında brom yine her zaman ki gibi çok karizmatik.
↪️@hazalkck: kiricisin.
↪️ @berkyagizoglu: saygılarımla.

@simsekege: Hazalcım sende çok iyisin ama kocan olaaayy 🔥 git tadını çıkar.
↪️@cagrikocak: eyvallah brom. 
↪️@simsekege: eyvallah bizden.

@zeynosmsk: Düğün ne zaman bize onu haber edin.
↪️ @hazalkck: düğününde çiçeği ben tuttum diye evlenmek zorunda değiliz!!! eğlence arıyorsan @berkyagizoglu yatta bir düğün yapabilir.
↪️ @zeynosmsk: @berkyagizoglu ne diyosun bu duruma.
↪️@berkyagizoglu: düşünülür. @lunabsr sende düşün.
↪️@lunabsr: düşünülür.

Buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme. Yanağımda hissetiğim ıslaklığa şaşırdım. Ağlamış mıydım? Ne bekliyordum ki? 

Elim Ege'nin hesabına tıklarken titrek bir nefes verdim. Bir zamanlar ikiz gibi olduğumuz o çocuğun hayatında neler olduğunu böyle öğreniyordum şimdi. Ne garipti.


simsekege: O artık 27 (yirmiyedi) kendimi harcadım her şey karım için...

@zeynosmsk: pastamın hepsini sen bitirdin!!!
↪️@simsekege: Al sende benim ömrümü ye o zaman.

@cagrikck: pasta lezizdii 🥱
↪️@simsekege: 🙏

@berkyagizoglu: iyi ki doğdun zeyno ⚡
↪️@simsekege: ⚡ bunu sevdim.
↪️@cagrikck: yandik.

@hazalkck: benim küçüğüm 27 mi olmusss
↪️@simsekege: yanılıyordun küçük olan sensin o bir ⚡
↪️@cagrikck: yandik demistim.

Yüzüme geniş bir gülümseme yerleşirken içimden helal olsun diyordum. Resmen bir aile olmuşlardı. Ve bana o ailede yer yoktu. Çağrı'nın hesabına tıkladım.


cagrikck: aramissin cano tatildeyim 👌

@hazalkck: Yanındaki kiz benim bosuna bakmayin.
↪️@cagrikck: ❤️

@simsekege: Calvin Klein'i görebilir miyiz?
↪️@cagrikck: bunlar özel mevzular.

@berkyagizoglu: facan yansin kardesim.
↪️@cagrikck: 🔥
↪️@simsekege: facan yerine paçan yanmasın dikkat et cagrim.

@onderkocak: şekiilll 👌
↪️@cagrikck: genler hep.

@nesriiin: oglusuumm ❤️
↪️@cagrikck: sagol anne. kullanici adindaki yaraticiligina hayran kaldim.

Yüzümdeki gülümseme hiç eksilmezken gözümün önünden lise yıllarım geçti. 

Sonra parmağım titreyerek Berk'in hesabına tıkladım.


berkyagizoglu: cok sevdigim birinin gozunden @lunabsr 

@lunabsr: sadece manzarayi cekmistim 🤍
↪️@berkyagizoglu: 🤍

@simsekege: Luna ARO. 
↪️@berkyagizoglu: kapmissin biseyler brocum.
↪️@simsekege: her zaman gangs 🥱
↪️@cagrikck: o ne demek?
↪️@simsekege: Allah Razı Olsun.
↪️@cagrikck: senden de de ne demek oldugunu sormustum ama?
↪️@simsekege: hasbinallah
↪️@berkyagizoglu: bi ara anlatiriz.

@hazalkck: marifet cekende.
↪️@berkyagizoglu: bende de ufaktan bi karizma pariltisi var sanki hakkimi yeme.
↪️@hazalkck: ufaktan olabilir.

@cagrikck: kis mi geldi hayirdir?
↪️@berkyagizoglu: parçalı bulutlu hava cagri bey.
↪️@cagrikck: benim gibi 😔

@zeynosmsk: Ege'ye de soyle aciklamalar yazmayi ogretir misin artik bro? ayrica cok iyisinizz.
↪️@berkyagizoglu: tşk. düşünürüz.

@ozturkali: baya iyii 👌
↪️@berkyagizoglu: hep bu genler canim abim ☺️

Gözümden bi damla yaş süzülürken açıklamayı defalarca okudum. Çok sevdiğim biri demişti ona. Ondan önce de Hazal'ın gönderisinin altında evlilikten onunla birlikte bahsetmişti. 

Elim etikete dokunurken içimdeki duyguyu bilmiyordum. Bu kıskançlık değildi. Geç kalmışlıktı. Haketmişlikti. Onlarla tüm bağımı koparan bendim. 


lunabsr: ne yazıyoduk buraya??

@berkyagizoglu: cok guzelim yazsan yeterdi.
↪️@lunabsr: ceken cok yakisikli yazardim.

@cagrikck: sanatsal.
↪️@lunabsr: ondan

@zeynosmsk: oy oyy bu ne guzellik cicegim💐
↪️@lunabsr: kaptik senden biseyler guluum.
↪️@berkyagizoglu: gülüm mü? (yüz ekşitme emojisi) aşkım zeynoyla muhabbeti biraz azaltsan mı?

@hazalkck: guzeller icinden bir seni seçtim.
↪️@berkyagizoglu: ben sectim yalniz.
↪️@lunabsr: ahahaa bende sizi sectim 🤍

Gözümden süzülen yaşları sildiğimde telefonu koltuğa bıraktım ve balkona ilerledim. Mermerlere dayadım ellerimi. Orda duran yağmur damlaları ellerimi ıslattı. Düşüncelerim de gözlerimi.

Telefonum çalmaya başladığında ellerimi üzerime sildim. Sonra da ellerimle yanaklarımı. Ekrana baktığımda gördüğüm yabancı numara gözlerimi çatmama neden olmuştu. 

"Efendim?" dedim açar açmaz.

"Cemre." 

Karşıdan gelen ses beni geçmişe götürürken içim huzurla doldu. Çağrı aramıştı.

"Çağrı?" 

"Sen de geliyormuşsun. Kenan Amca'dan buldum bu arada telefonunu. Nerdesin sen?" 

"Evde" dedim boş bulunarak. Aptalsın.

Karşıdan gülme sesi gelirken kekeleyerek konuştum.

" Yani İzmir'deyim." 

"Biz yarın uçakla gitmeyi planlıyoruz da eğer yalnızsan bizimle gel." dediğinde başımı salladım.

"Yalnızım ama Kenan Amca cuma günü gideceğinizi söylemişti."

"İşlerden izin alabilince gidelim hemen dediler. Ben kadını hiç tanımıyorum ne götürsem ki. Burda bana gülerler diye soramıyorum." dediğinde güldüm.

"Deniz kabuklarına bayılır." 

"Deniz kabuğu sağol."

"Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz." 

Telefonu kapatamadım. Sanki geçmişten bir kapı açılmış gibiydi. Sonra arkadan açılan kapının sesini duydum. 

"Çağrı nerdesin yine oğlum ya." 

Berk'in sesiydi. Gözümden bir kez daha süzülen yaş nedendi bilmiyorum. Seslerini bile bu kadar özlemiş miydim?

"Cemreyle konuşuyordum." diyen Çağrı hala telefonu kapatmadığımı farketmemişti.

"Cemre mi?" diyen Berk'in sesi değişti. Sonra karşıdan bir ses geldi.

Dıt dıt dıt.

Koşarak odama gittim. Aynaya bakarak konuştum.

"Sen böyle çok mutlusun. Onlarsız da çok iyisin. Onların mutlulukları sana dokunmadın çünkü bunu sen seçtin." dediğimde kendime aynada parmak salladığımı farkettim. 

"Deli misin ya?" diyerek parmağımı indirdiğimde telefonu elime alıp Sarp'ı aradım.

Sarp yaptığımız defileleri organize ediyor. Tek iletişimim olan erkek arkadaşım. Onun dışında iki tane arkadaşım var. Işıl ile Derya. 

"Kimsin?" uykulu gelen sesi ile güldüm.

"Cemre Yılmaz." 

"Emret komutanım." dediğinde hâlâ uyuyacak gibiydi. Burnundan güldü. "Günaydın."

"Günaydın. Ne bu gerginlik?" 

"Valla sorma 2 saat önce yattım ama uyku tutmadı yatakta döndüm durdum. Yeni uyumuşum hayalle rüya arasındayım çalmaya başladı."

Güldüğümde o da güldü. 

"Ben bi süre yokum." 

"Nasıl?" telaşla gelen sesinin ardından paldır küldür sesler geldi. Oluşan kısa sessizliğin ardından çekinerek konuştum.

"İyi misin?" 

"İyiyim iyi. Sadece kalkayım derken yuvarlandım ve burdan kalkmaya niyetim yok." dediğinde kıkırdadım. "Nereye gidiyosun?" 

"Muğla'ya."

"Neden?" 

"İşlerim var Sarp." 

"Peki." sesi hayal kırıklığına uğramış gibi geliyordu.

"Tamam. Bi anlığına sinirlendim. Kusura bakma."

"Sorun değil. Ben sadece... merak ettim."

"Şöyle ki..."

Her şeyi anlattım. Çocukluğumuzda ordaki anılarımızı. Ailelerimizin her yaz bizi oraya bırakışını. Ege ve Berk ile büyüdüğümüzü. Tek bir şeyi söylemedim. Berk ile olan ilişkimizi. Garip ama dilim varmadı ona. Bilse ne değişirdi ki? 

"Anladım. Aslında bende senle gelmek isterim ama biliyosun yarın bi defile organizasyonum var."

"Bende gelmeni çok isterdim. Yani orda yalnız kalmak istemezdim. Neyse. Sorun olmaz dimi gitmem."

"Yok. Işıl halleder. Ama 1 ay falan uzamaz herhalde."

Yüzümü buluşturdum.

"Ne 1 ayı? En fazla 2 hafta kalabilirim zaten. O da Yıldız Teyze için."

"Neden onlara bu kadar düşmansın?" 

"Bilmiyorum. Konuşmasak olmaz mı?"

"Sen nasıl istersen."

"Görüşürüz o halde."

"Görüşürüz iyi yolculuklar."

Telefonu kapattığımda koşarak odama gittim. Bavulumu topladığımda saate baktım. Gece'nin 12'siydi. Evden çıkarak hızla arabama bindim. 

Uçağımız yarın sabah 8'de kalkıyordu. Yola şimdiden çıkıp İstanbul'da uykumu alsam iyi olurdu.

Çalan telefonumu açtığımda yolu yarılamıştım. Yine yabancı numara arıyordu. 

"Efendim?" yine sorgulayıcı sesimle açtım.

"Cemre." Yine Çağrı aramıştı.

"Efendim?"

"Yetişebilirsin değil mi sabah uçağa?" 

"Evet."

"Koltuğun kaç numara. Bizle yan yana mısın? Bizimkiler, Ege'nin 2, Zeyno'nun 3, 4 numarayı bilmiyoruz. 5 benim ,6 Hazal ,7'yi bilmiyoruz. 8 Luna o da tanıdık."

Yutkundum. O konuşmaya devam etti heyecanla.

"9 Berk, 10'u da bilmiyoruz. Sen kaçsın?"

"Keşke ben kaç numara olduğumu söyleseydim." dediğimde gülümsedim. Elim çantama giderken konuştu.

"Koltuklar üçlüymüş. Yanımıza düşsen iyi olur." dediğinde başımı sallayarak hem bileti aradım hemde yola bakıyordum. Bileti elime aldığımda koltuk numarama baktım. 10 yazıyordu. Evet 10. 

Berk 9 numaraydı. Berk'in yanında oturuyordum. ALLAH KAHRETSİN.

"10" dedim sesim kısık çıkarken. 

Garip bir sessizlik oluştu. Bu sessizlikten rahatsız olarak konuştum.

"Görüşürüz." 

Beklemedim cevap vermesini. Kapattım telefonu. Direksiyondaki parmaklarımın titremeye başladığını gördüm. Bunu istemiyordum. Ona yakın olmak onun mutluluğunu izlemek istemiyordum. 

Elim araba ekranına giderken oynat tuşuna bastım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken direksiyonu yolun yanına kırdım. Ara yol yine bir denize çıktı. 

Arabadan indiğimde etraf sessizdi. Sadece yol kenarından geçen arabaların sesi ve dalga sesleri vardı. Arabamdan gelen şarkı sesi dışında ses yoktu. 

•Üç yıl olmuş artık ayrıldığımız
Dönüşü olmayan yollardayız

İçimdeki hisler birbiriyle savaş halindeydi adeta. Korku belirdi önce. Korkuyordum. Onu görüp tekrar o duygulara kapılmaktan korkuyordum. Pişman olmaktan. Kendimden nefret etmekten. Gözlerimdeki yaşları sildiğimde rüzgar yüzümü üşüttü.

Üç yıl olmuş artık son bakışmamız
Ne ay kaldı şimdi ne haftası

İstanbula geldiğimde saat 05.30'du. Gidecek bir yerimin olmayışı daha çok ağlamama neden olurken sahil kenarındaki banklardan birine oturdum. Saçlarıma elimi geçirdiğimde derin nefesler alıp verdim. Sabaha kadar uyuyamadım.

Gözlerimden uzaklarda
Benim içimde güzel yerdesin

Sabahın ilk ışıkları yüzüme vururken telefonum çalmaya başladı. Yine aynı numara arıyordu. Gülümsedim. Onca yılın ardından sadece Çağrı arıyordu. Bu da canımı acıtırken sadece gülümsedim.

"Efendim Çağrı."

"Sonunda kaydettin galiba numaramı." 

"Evet. İstanbuldayım ben." 

"Almaya gelelim mi?"

"Yok benim arabam var."

"Tamam o zaman. Görüşürüz havaalanında."

"Görüşürüz." 

Arabaya bindiğimde ellerim tekrar titremeye başladı. Aynadan kendime baktığımda gözlerimin altının berbat olduğunu gördüm. Elimi tekrar çantaya attığımda ellerim hâlâ titriyordu. 

•Hasret olsaydı tek nedenim
Bu yürek acısı neden yarim?

Aynadaki kendime bakarak konuştum.

"Korkman gerekmiyor. Yıllar önceydi. Kimse hatırlamıyacak bile belki. Umursamayacak."

Elime aldığım kapatıcıyı gözaltlarıma bocalarken gözümden süzülen yaşı elimin tersiyle sildim yanaklarımdan. 

"Geçmesi lazım." Elimi göğsümün üzerine koydum. "Bunca yıl geçti bitmesi lazım. Herkes gibi unutman lazım." 

Tozlu raftan aldım tüm anılarımı acılarımı
Unutmak istiyorum

Yüzümün silik gözükmemesi için biraz ruj ve rimelde sürdüğümde yüzüm gayet güzel gözüküyordu. 

Havaalanına geldiğimde kapalı olan camı yavaşça indirdim. Bugün İstanbul'da yağış vardı. İçeriye dolan soğuk bana huzur verdi. 

Sonra gözlerim bir yerde takıldı. Tanıdık bir yerde. Beyaz bir araba. Arabadan inen Berk'i gördüm önce. O an durdu ellerimin titremesi. Her şey durdu o an.

Sonra yan koltuktan inen o kızda dolaştı gözlerim. Birlikte bagaja geçip bavullarını aldılar.

Özlesem bile senin o güzel gözlerini sözlerini
Unutmak istiyorum 

Gözlerim kısılırken yan tarafıma çekilen araba camını indirdi ve görüş açıma Çağrı girdi. Yan koltuğunda Ege oturuyordu. Hiçbiri değişmemişti. Ege saçlarını uzatmıştı biraz. Yanları tıraşlıydı.

"Selaam." diyen Çağrı bana el sallarken elimi belirli belirsiz kaldırdım.

"Selam." dediğimde Ege başını diğer tarafa çevirdi ve hızla arabadan inip bagaja yöneldi. 

Diğer tarafa bir araba parkedildiğini duydum. Ve heyecanla gelen sesten bunun Hazal olduğunu anladım.

"Ege Zeyno ve çocuklar nerde?"

Yavaşça kapıyı açtığımda ayaklarım yere basmaktan korkuyordu. Bende bagaja gidio bavulumu çıkarırken Hazal'ın bana değen gözleri ile yavaşça yüzü soldu. Ona dönüp baktığımda benim gözlerime bakarak bi tebessüm yerleştirdi dudaklarına.

Ege hızla bir bavulu indirdiğinde yüzünde tek bir ifade vardı. Öfke.

"Onlar diğer arabayla gelicek. Zeyno bu arabaya sığdıramadı eşyaları" dediğinde Hazal gülerek başını salladı. 

Hazal bavulunu indirirken gelen araba yanımızda durup korna çalmaya başladı. Zeyno kafasını camdan çıkarırken Egelere doğru bakıyordu. 

"Muğla yolcusu kalmasııınn!!"

Ege tam gülecekti ki bir anda bana dönüp derin bir nefes vardı. Benim dudaklarımdaki hafif tebessüm solduğunda Zeyno benim varlığımı yeni farketti. 

Çağrı Zeyno'nun arabasına doğru koşarken arka kapıyı açıp bir puset aldı eline. Sonra diğer tarafa dönüp ikinci bir puset aldı. 

Dudaklarım bu kez iki kenara kıvrılırken gözlerimde acı vardı. Ege'nin ikizleri olmuştu. Hemde biri kız biri erkekti. Gözlerim dolmaya başlarken yukarı bakarak bagajımı hızla kapattım.

Bu sırada herkes eşyalarını indirmişti.

"Berkler gelmiş." dedi Ege Çağrı'ya dönerek. "Hadi yanlarında gidelim." 

Önde Zeyno ve Ege yürürken arkalarında pusetlerin birini Hazal birini Çağrı tutmuş yürüyorlardı. Çağrı arada dönüp beni kontrol ediyordu. 

Havaalanına girdiğimizde onları takip ettim. Sandalyelerde oturan Berk ve yanındaki o kız kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Berk Ege'yi görür görmez ayağa kalktı.

"Yeğenlerim nerde?" dediğinde beni hâlâ görmemişti.

Bense onu Ege'nin arkasından çok net görebiliyordum. 

"Biri Çağrı'da biri Hazal'da." dediğinde ikisi de Ege'nin arkasına doğru baktı. O an göz göze geldik. Kalbim yine çok hızlı atmaya başladı. Başka ses duyamaz oldum. Aceleyle kaçırdı bakışlarını. 

Luna ayağa kalkarak Berk'in yanına geldi. Ve Ege'ye bakarak konuştu.

"Naber dostuum!"

"İyidir."

"Keyfin kaçık sanki."

"Öyle."

Ege'nin gözleri benimle kesişti. Neden bana bu kadar kızgındı anlamıyordum. 

"Merhaba!" 

Luna'ya döndüğümde bana el uzattığını gördüm. Tereddütle Berk ile göz göze geldim. Sonra Luna'nın elini sıktım.

"Merhaba."

"Hadi ama bizi tanıştırmayacak mısınız?" diyen Luna Berk'e dönmüştü.

Berk gülümseyerek konuştu.

"Tanıştıralım tabi." dedi ve boğazını temizledi. "Cemre dedi beni gösterirken. Liseden bi arkadaşımız. Yani çocukluktan." 

"Aaa sizin bi çocukluk arkadaşınız daha var ve siz anılarınızı anlatırken ondan hiç bahsetmediniz mi?"dediğinde Ege ve Berk'e döndü. Bende ona katılarak ikisine baktım.

Ege bana sinirli bakışlarını yöneltirken konuştu.

"Onsuz olanları anlattık sana Luna. Abartmasak mı?" diyerek uzaktaki Çağrı ve Hazal'ın yanına gitmeye başladı.

Luna Zeyno ve Berk'e bakarken konuştu.

"Neyi var Ege'nin?" 

Zeyno arkasındaki eşyalara bakarak konuştu.

"Tüm eşyaları ona taşıttım diye mi kızdı acaba?" dediğinde güldü.

"Onla alakası yok." diyen Berk'e baktığımda gözlerimiz buluştu.

"Doğru." dedim kısılan sesimle. "Onla ilgisi yok. Tek sorun benim." 

Devam Edecek.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.