Bu benim ilk üzülüşüm değil ama ilk defa nasıl geçeceğini bilmiyorum. (4)
Bir şeylerden kaçar gibisin. Soluk soluğa ama hiçbir şey anlatmayacağına yemin etmiş gibi sakinsin. Burada kalacak belli bir yerin yok ama kalmak istediğinden artık eminsin. Sadece biraz olsun herkesin her şeyin susmasını beklemişsin. Kendini duyabilmek için.
Yazar'dan
Derya'nın elinden düşen kumanda ortadan ikiye ayrılırken televizyondaki muhabirin sesi tekrar duyuldu evin içinde.
İçeriden koşarak gelen Ali mıhlanmış gibi kalakaldı televizyonun başında.
''Ünlü iş adamı Kenan Yağızoğlu bu sabah kendi evinin bodrum katında ölü bulundu. Karnından bıçaklanmış olan Kenan Yağızoğlu'nun bir cinayete mi kurban gittiği ise soruşturuluyor.''
Gözünden bir damla yaş süzüldü. Annesine yüzündeki şok ifadesi ile döndü. ''Babam.'' dedi titreyen sesiyle. Başını iki yana salladı. Derya kollarını Ali'ye sararken Ali ağlıyordu. İkinci kez babasız kalmıştı ama bu kez her şeyin farkındaydı.
Artık bilmediğinGelip geçmediğin
Cemre aşağıdan gelen ağlama ve çığlık sesleri ile uyandı. Ceren'in ağlama sesleri annesinin çığlıkla karışık ağlama seslerine karışıyordu. Koşarak aşağıya indiğinde koltuktaki Ceren'in gözlerine ellerini kapatmış ağladığını gördü. Onu hemen kucakladı ve sordu. ''Noldu annem nerde?'' dediğinde titreyen Ceren ellerini Cemre'nin boynunda birleştirdi ve ağlaması durdu.
''Anne çok üzgün abla.'' dedi çıkaramadığı harflerle. Cemre onu koltuğa bırakarak orda durmasını söyledi.
Hızla annesinin odasına girdiğinde annesi yerde her şey yerdeydi. Hemen onun yanına çöktü. Ellerini yüzüne yapışmış saçlarına geçirdi. Yavaş yavaş yanlara aldı annesinin saçlarını. Annesi ağlamalarının arasında konuştu.
''Kenan.'' Cemre'nin yüzüne baktı uzun uzun. ''Kenan ölmüş Cemre.'' dediğinde yanında duran cam bardağı ileriye fırlattı ve sarsılarak ağlamaya devam etti. Cemre annesine sarılırken gözleri doldu. Yüz ifadesi sabit kalırken gözünden bir damla yaş süzüldü.
Hiç görmediğin bir yerdeyimSensiz
Berk çalan telefonunu açarken koltukta uyuyan annesine baktı uzun uzun. Ege'nin sesi titriyordu.
''Berk?''
''Ege iyi misin?''
''Kenan amcayı kaybettik Berk.'' Berk'in gözleri duvarda takılı kalırken elindeki telefon yere düştü. Ahu bu sesle uyanırken Berk'e baktı. Berk ise küçük televizyonu açtı. Karşısına çıkan ilk kanalda babasının fotoğrafını gördü. Başını iki yana salladı.
Artık bakmadığınBeni duymadığınIssız sormadığın bir yerdeyimSensiz
Ahu yerinde donakalırken gözleri telaşla Berk'e döndü. ''Hayır.'' diye bir fısıldama döküldü Berk'in dudaklarından.
Hızla ayağa kalktı ve Berk'e sarıldı. Sonra donakalan Berkten ayrılarak kollarından tuttu ve sarstı onu. ''Berk.'' dediğinde Berk'in gözleri ona döndü. ''Ağla Berk.'' dediğinde Berk ona bomboş baktı. Bir kez daha sarstı onu. ''Ağla artık.''
Umudum yokUmudum yokUmut riya, gerçek zamanPeşimde koşturan teselli yok
Cenazeydi onları bir kez daha birleştiren. Önder taktığı gözlüğünün üstünden Ali'ye baktı ve elindeki küreği ona uzattı. Ali eline küreği aldı ve aşağıya baktı. Yüreği titredi. Baba böyle bir şeydi. Ne kadar sevsen de nefret etsen de sana güven verirdi. Arkanda bir dağ olduğunu bilirdin. Ali babasını geç bulmuştu. Ama sevmişti. Yaptığı şakaları, her şeyi düzeltmeye çalışmasını... Ayrıca babasının o sert kişiliğinin çocukluğundan geldiğini kavramıştı. Kenan Yağızoğlu babası gibi olmaya çalışmıştı.
Ali toprağı atarken gözünden süzülen yaş toprakla birleşti.
Telafi yokHayat rüya, her şey yalanYaklaşınca zaman
Ali daha fazla dayanamayıp Önder'e uzattı tekrar küreği. Önder Ali'nin sırtını sıvazladı ve Berk'e döndü. Uzattı küreği. Berk sakinliğini koruyarak aldı küreği. Hızla sapladı toprağa ve çukura attı. Bir tane daha ve bir tane daha... Sanki 6 yılının üzerine attı bu toprağı. Sanki hayatı bitmişçesine. O mezarda aslında Berk varmış gibi. Kendi üzerine toprak atarmışçasına.
Sonra durdu. Gözlerini kapattı derin bir nefes alırken. Gözünden bir damla yaş süzüldü bugün ilk defa.
Dayanabilir mi sence sonlara?Yenebilir mi onları?
Herkes gittiğinde Derya yavaşça Berk'in yanına yaklaştı. Kolunu okşadı. ''Başın sağolsun oğlum.'' dediğinde Berk başını salladı. Ali Berk'in yanında dikildi. Gözünden süzülen yaşı sildikten sonra konuştu.
''Bize gelsene o eve gitme bugün.'' dediğinde Berk başını iki yana salladı.
''Sağol.'' dediğinde Ali ısrar etmedi.
Bozabilir mi kahpe yazgıyı?Kalbim, kalbim
Annesinin koluna girmiş olan Cemre ile göz göze geldiler. Ne Cemre ona bir adım attı ne de o Cemre'ye. Cemre gözleriyle anlattı bir şeyleri Berk ise gözlerini kırpıştırarak anladığını belli etti. Herkes Berk'in yanında olmak istediğini söyledi çıkarken. Cemre söylemedi. Çünkü biliyordu Berk'in duygularıyla ve annesi ile baş başa kalması gerektiğini.
Berk Ahu ile beraber o eve geldiğinde sanki ev hiç olmadığı kadar çok soğuktu. Mutfağa doğru çevirdi başını. Geri döndüğü sabah babası mutfakta oturuyordu.
Geçen Sabah
''Ooo aslan oğlum gelmiş.'' diyen Kenan gülümseyerek ayağa kalktı.
Berk bu tavırla gülümseyerek babasının yanına gitti. Babası ona sarılırken hayretle konuştu.
''O kadar özledin mi beni?'' dedi hayretle. Kenan kaşlarını çatıp Berk'in yüzüne baktı.
''Özlemez miyim lan? Sen benim her şeyimsin.'' dediğindeki Berk'in yüzündeki alaylı gülümseme normal bir gülümsemeye döndü.
''Niye gönderdin o zaman?'' dediğinde Kenan boğazını temizledi ve Berk'ten bir kaç adım uzaklaştı. Yerine geri oturdu.
''Öyle gerekiyordu.'' dediğinde Berk itiraz etti.
''Baba apar topar oraya gittim orda da sen ne istiyorsan öyle yaşadım. Bari nedenini öğreneyim.'' dediğinde Kenan başını iki yana salladı.
''Kötülüğün için değil Berk sadece bunu bil yeter.'' dediğinde Berk vazgeçerek karşısına oturdu.
Derin bir iç çektikten sonra oturma odasına ilerledi ve kendini iki kişilik koltuğa bıraktı. Bomboş bakıyordu. Ahu da onun çaprazındaki tek kişilik koltuğa oturdu. Berk dümdüz televizyona bakarken konuştu halsiz bir şekilde.
''Maç izlerdi hep buraya oturup.'' dediğinde Ahu ile göz göze geldi. ''Anne'' dedi sesi titreyerek. Ahu hemen Berk'in yanına oturdu. ''Ben babamdan nefret edemiyorum.'' dediğinde ağlamaya başladı. Sabahtan beri tuttuğu gözyaşlarını akıttı. Ağlamalarının arasında konuştu. ''Her şeye rağmen onu burada istiyorum.'' dediğinde boş kalan diğer tarafı gösterdi.
Ahu Berk'i göğsüne çekti. ''Çok haklısın. Çünkü o senin baban.'' dediğinde Berk başını salladı.
Tutunabilir mi sence Tanrı'ya?Geçebilir mi bu acı?Kırabilir mi kahrı zinciri?Kalbim, kalbim
Berk akşama kadar annesinin kucağında öylece ağladı. Ahu ise oğlunun saçını okşadı.
Berk çalan telefon ile yerinden doğruldu ve uyuyakalan annesinin yüzüne baktı huzurla. Cemre'nin aramasını cevaplarken ayağa kalktı ve yukarıya çıktı. Bir yandan Cemre ile konuşurken bir yandan annesine yastık ve battaniye aramaya başladı.
''Efendim Cemre''
''Merhaba Berk.'' diyen Cemre'nin sesi tereddütlüydü. ''Ben konuşmak istersen sahildeyim.'' dediğinde Berk aynadaki kendiyle bakıştı. Başını salladı.
''Geleceğim.''
''Bekleyeceğim.'' dediğinde arama sonlandı.
Berk'in yüzünde ufak hüzünlü bir gülümseme belirdi. Eline aldığı yastık ve battaniye ile aşağı indi ve annesini koltuğa yatırdı.
Cemre ise kumlara oturmuş Berk'i bekliyordu. Gözleri yavaş yavaş sulanırken elindeki defteri okşadı. Sanki acılarını okşar gibi. Ağlayacağını anladığında eli telefonuna gitti ve şarkı açtı. Gözlerini kapatırken gözlerinin önünden sadece Berk geçti.
Şarkı: Dedublüman - Bunca Yıl
Maviler saçına düşerToprağı kanatır
Berk'in arabasının ışığı Cemre'ye vurduğunda gözlerini açtı ve defteri kumlara bıraktı. Berk geldiğinde Cemre'nin yanına oturdu. Cemre ona döndüğünde gözlerini tüm karanlığa rağmen görebiliyordu.
''Nasılsın?'' dediğinde Berk hiç düşünmedi bile.
''İyiyim.'' dedi. Başını iki yana salladı Cemre.
''Değilsin.''
Budanır kanatlarınAnlaşılmaz bunca yıl nasılRüzgara kapıldığın
''Babam gittiğinde sen iyileştirmiştin beni hatırlıyor musun?'' dedi Cemre sesinin titremesini engellerken dudakları titredi. Hala ilk gün ki gibi acıdı canı.
Berk başını salladı denize bakarken. Cemre derin bir nefes verirken kumlardan defteri aldı eline ve kapağını okşadı. Sonra Berk'e uzattı. Berk defteri sorgulayarak aldığında Cemre açıklamak ister gibi konuştu.
''Bu acımın kimseye görünmeyen yüzü.'' dediğinde Berk'in elinin titrediğini gördü. ''Ön yüzü babam gittiğinde.'' dedi ve duraksadı. Berk'te ona döndüğünde göz göze geldiler. İkisinin de dolu gözleri içlerindeki çocukların ne kadar acı çektiklerini anlatır gibiydi.
''Arka yüzü.'' diye sordu Berk durgunlukla.
''Arka yüzü sen gittiğinde.'' Berk deftere dönerken elleri titriyordu.
Aşk benim tenimi çalıpKorkağı yaratırIslanır yanaklarım
''Neden bana verdin?'' dediğinde sesinin titremesini engellemedi. Görsün istedi ne kadar güçsüz olduğunu.
''Çünkü senin görmeni istiyorum acımı.'' dedi ve derin bir iç çekti Cemre. ''Acının güçsüzlük olmadığını bil istiyorum.''
Berk eli titrerken defterin ön yüzünden bir sayfa açtı ve okumaya başladı.
Suçlu ben miyim baba? Katil miyim ben? Hayır sadece çocuğum. Ve hep o beş yaşındaki çocuk kalacağım. Babasının ona ''sen katilsin'' diye bağırdığı beş yaşındaki o küçük kız. Sana inat içimde hep yaşatacağım o küçük kızı içimde.
Berk diğer sayfayı çevirirken gözünden bir damla yaş defterin sayfalarına düştü.
Anlaşılmaz bunca yıl nasıl
Nehrine kapıldığım
Elini Cemre'nin elinin üzerine koydu destek almak ister gibi. Sayfayı okumaya başladı.
Sen gittin. Ve bugün okulda şöyle bir söz duydum. ''Babalar kızlarının kahramanlarıdır.'' Gözüm doldu sanmış olabilirsin ama dolmadı. Lise2'deyim ama hala zorluyor bir şeyler. Buna rağmen dolmadı gözlerim. Çünkü benim kahramanlarım yanımdaydı. Berk ve Ege.
Berk Cemre'nin elini daha çok sıkarken okumaya devam etti.
Sen hiçbir zaman kahraman olamadın. Kahramanlar gitmez. Benim kahramanlarım Ege ve Berk. Gitmez onlar. Buna eminim. Her şeyden çok.
Berk Cemre'ye dönerken onun gözlerine baktı uzun uzun. Titreyen sesi ve dudaklarıyla konuştu. ''Özür dilerim.''
Cemre başta duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı.
"Geçti Berk. Biraz zor oldu ama geçti."
Berk merakla döndü ona. Gözleri doluyken konuştu.
"Nasıl?" burnunu çekip devam etti. "Nasıl geçti?"
"Bir insanın bu hayatta deneyebileceği en zor şeyi denedim." dedi ve elini Berk'in elinin altından çekti. Yanağından süzülen yaşı sildi ve Berk'in gözlerine kilitledi yine gözlerini. "Ne yaptım biliyor musun?" dedi sesi titrerken. "Aklımla bir duyguyu öldürmek istedim." dediğinde gülümsedi ve denize döndü. "Ama farkında olmadan belki de kendimi öldürdüm?"
Bunca yıl sen
Yaprak gibi dökül kadehe
Uyku gibi dökül gözümden
Berk daha fazla okuyamayacağını anlayarak defteri kapattı ve arka tarafını çevirdi. Elleri titreyerek açtı ilk sayfayı. Sayfada duran kendi resminin altındaki yazıyı okumaya başladı.
Kahramanlar da gidermiş. Ya da hiç kahraman değillermiş. Sana en çok beni babama karşı haksız çıkardığın için kızgınım. Kırgınlığım daha önde ama bir faydası yok. Duymuyorsun ve görmüyorsun.
Berk, Cemre'ye döndü. Cemre elini Berk'in yanağına götürdü. Ve yanağındaki yaşları sildi.
Su gibi yaşa, kar gibi yağ
Dağ gibi kaç benden
Sonra eli Berk'in eline düştü. Bunu Berk'i daha çok acı çeksin diye yapmıyordu. Sadece içine attığı acılar çok büyüktü. Ve hepsini içinde yaşamıştı Berk. Bu onun için hiç iyi bir şey değildi. O an Cemre kendine sordu. Ne zamandır Berk'in iyiliğini istiyordu? Cevabı aslında belliydi.
Berk diğer sayfayı çevirdi.
Tam 5 ay oldu Berk. Ve ben hâlâ bir şekilde elim numarana giderken buluyorum kendimi. Herkes iyileştiğimi sanıyor. Bir hastalık mıydı sanki? Sadece acı çekiyordum. Yine de sanki çıkıp gelsen bunların hepsini yok sayacakmışım gibi. Kendime saygımı çoktan feda etmeye hazırım..
Berk'in elleri diğer sayfayı çevirdi yine. Cemre ise sadece ona bakıyor ve elini sıkıyordu.
Bugün 9. ay. Evinizin önündeki çiçekler soldu geçen hafta. Ha bir de odanın penceresi açık kalmış. Metin abiden anahtarı aldım. Eve de girdim. Ama odanın kapısını açamadım. Ağlamaya başlayarak merdivenlerden koşa koşa indim. Sonra Ege'yi gönderdim kapattık camı. Baban şuan İzmir'de. 3 aydır. Belki biliyorsundur. Çok önemli bir ortak ile anlaşıyor.
Berk yavaşça diğer sayfayı çevirirken derin bir iç çekti.
1 yıl oldu. Sen tam 1 yıldır hayatımda yoksun. Bu satırları yazarken gözlerimden yaşlar süzülüyor. Havalar ısındı. Çocuklar Marina'ya gidelim diyor ama ben pek o denize girme yanlısı değilim. Çünkü girersem boğulurum.
Berk Cemre'ye döndü tekrar ve elindeki elini kavradı.
"Keşke her şeyi telafi edebilsem." dedi. Cevap beklemedi önüne döndü. Son sayfayı çevirdi.
Artık gün saymıyorum ama 2 yıla yakın bir süre oldu. Buraya yazmadıklarımı Ege'ye Çağrı'ya Hazal'a anlattım. Bir şekilde söndü içimdeki ateş. Artık sadece aileme arkadaşlarıma ve kariyerime odaklanmak istiyorum.
Bu karara nasıl vardım? Geçen kaza yaptım. Hala ayağım sargılı. İyiyim yine de. Ben o gün uyandığımda seni gördüm. Kimse inanmıyor ama sendin. Rüyalarıma bile girmiyorsun diye ağlarken uyandığımda seni gördüm. Ama doğrulduğumda kayboldun. Oturmuş bana öylece bakıyordun.
O gün sana çok ihtiyacım vardı. Hep vardı aslında ama bu kez farklıydı. Sonra kimse girmedi odama. İstemedim. Her zamanki gibi bağırıp çağırdım. Siz gidin Berk gelicek diye. Herkes delirdim sandı. Belki de ramak kalmıştı ama o gün gözlerimi sıkıp uyumaya çalıştım. Sanki sen uyandığımda başucumda olucaktın..Uyudum da. Ama gözlerimi açtığımda seni göremedim. Yatakta kıvrılıp ağlamaya başladım.
O gün orada yanımda yoktun. Sonra hiçbir zaman başımı kaldırıp göz ucuyla seni aramadım.
Berk bu cümlenin ağırlığı altında ezilirken gözlerini sildi. Cemre'ye döndü ve ayağa kalktı. Cemre'de onunla ayağa kalkarken bu yaptığının doğru mu olduğunu sorguluyordu. Ya yine içine atmayı denerse bu acıyı da?
Yaprak gibi dökül kadehe
Uyku gibi dökül gözümden
Su gibi yaşa, kar gibi yağ
Dağ gibi kaç benden
"Sana sarılabilir miyim?"
Berk'in kurduğu cümleye hazırlıksız yakalanmıştı. Çünkü bu anı hiç hayal etmemişti. Gözleri dolarken başını salladı. Berk ellerini onun beline dolarken gözlerini kapattı. Sanki evi burasıymış gibi. Cemre'nin saçlarının kokusunu içine çekti.
Cemre'de ellerini Berk'in boynuna doladı. Orda da farketti acısını içine atanın sadece Berk olmadığını. Kollarını daha çok sıktı. Sanki kaçıp gidecekmiş hayalmiş gibi.
İkisi de 6 yıldır hiç olmadığı kadar huzur doluydu. Birbirlerinin omuzunda ağlamak bile onlar için bir lükstü.
Ağlasam gücüne gider
Kol geren limanın uzanır halatların
Anlaşılmaz bunca yıl nasıl diplere batmadığım
Onlar orda sarılırken kenarda duran arabanın sahibi Sarp'tı. Cemre'nin buraya geleceğini biliyordu ama Berk'in gelişi onun için bir sarsıntıydı. Sarılmalarını izlerken dudağını ısırdı acı içinde. Gözünden yaşlar süzülürken dilinde kan tadı vardı.
Ağrılar şekeri olur kor gibi acının
Kül olur soğukların
Anlaşılmaz bunca yıl nasıl güneşe aldandığın
Cemre ve Berk ayrıldığında Cemre'nin gözleri uzakta duran arabayq ilişti. Tanıdık gelmesi ile gözlerini kıstı. Berk'te onun baktığı yöne çevirdi gözlerini.
"Sarp." Cemre'nin ağzından dökülen fısıltı ile başını yere eğdi. Cemre o tarafa bir adım attığında araba çalıştı ve uzaklaştı.
Cemre ellerini saçlarına geçirirken gözlerini kapattı ve derin bir nefes verdi.
Yaprak gibi dökül kadehe
Uyku gibi dökül gözümden
Su gibi yaşa, kar gibi yağ
Dağ gibi kaç benden
Berk başını yerden kaldırırken konuştu. "Gitmek istersen anlarım."
Cemre saçlarından ellerini çekerken başını iki yana salladı. Yere eğilip defteri aldı.
"Acıma şahit oldun." dedi ona doğru bir adım attı. "Şimdi sıra bende." dediğinde ikinci adımı attı ve artık birbirlerinin nefeslerini yüzlerinde hissediyorlardı. Gözlerini birleştirdi. "Şimdi sen göster acını." dedi.
Berk gözlerini iki yana salladı. "Yapamam Cemre." dediğinde acı çeker gibi çıktı sesi. "Hayat bu kadar dağınıkken bir de ben dağılırsam toparlanamam."
Cemre elini Berk'in eli ile birleştirdi. "Dağılmak için hayatını toplamayı beklememelisin." dediğinde elini daha çok sıkı tuttu. "Bırak bir kere de hayat seni toplasın." dediğinde Berk'e başını salladı. Berk'te ona başını salladığında ellerini ayırdı ve bir adım uzaklaştı.
"Şimdi yüzleşmekten en çok korktuğun her şey ile yüzleş." dediğinde Berk'in gözünden bir damla yaş daha düştü.
Yaşamaksızın dünya hâlini
Nedir bu yıldızlara merakın?
Adını bilmeden meşhur dip sahafların
Solu tozunu, soluk sayfa dolu rafların
''Eve gidelim'' diyen Berk arabasına yöneldi. Cemre'de onun peşinden giderken arabaya bindiler. Derin bir nefes veren Cemre Berk'e bakıp gülümsedi.
Eve geldiklerinde Ahu telaşla Berk'e koştu. ''Nerdesin oğlum sen. Aklım çıktı.'' dediğinde gözleri suluydu. Berk ona sıkıca sarılırken saçlarını okşadı.
''Burdayım.'' diye fısıldaması yetti Ahu'nun gözlerini kapatıp derin bir nefes vermesine.
Ahu Cemre'yi gördüğünde Berk'ten ayrıldı ve konuştu.
''Hoşgeldin kızım.'' diyip Cemre'ye sarıldı. Cemre'de ona sarılırken Berk gözünden yaşlar süzülerek onlara baktı.
''Hoşbuldum Ahu Teyze.'' diyen Cemre'ye döndü Ahu.
''Seninle de bir türlü tanışamadık.'' dediğinde Berk'e döndü. ''Sevgilisiniz değil mi?'' dediğinde Berk bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Cemre konuştu.
''Arkadaşız. Çocukluk arkadaşı.'' dediğinde Ahu'nun kaşları hayretle kalktı. ''Seni tanıyor muyum ben yoksa.'' dediğinde kaşlarını çattı ve bir şeyler düşündü.
Cemre başını salladı. ''Yani ben sizi hatırlıyorum. Cemre ben Ayla'nın kızı.'' dediğinde Ahu heyecanla gülümseyerek konuştu.
''Aaa sen Berk'in çocukluk aşkısın.'' dediğinde ikisi göz göze geldi. Berk gözünü silerken Cemre'ye gülümsedi. Cemre'de ona karşılık gülümserken Ahu tekrar konuştu.
''Hatırladım. Ayla ve Haluk'un kızısın.'' demesiyle Cemre gözlerini Berk'ten ayırdı ve yüzü düştü. ''Evet'' dedi kısık çıkan sesiyle.
''E geçin oturun ben tam çıkıyordum.'' dediğinde Berk kaşlarını çatarak konuştu. ''Nereye?''
''Eşyalarımı taşıyacağım. Burada yaşamak sana iyi gelecekse artık burda yaşayacağız oğlum.'' dediğinde kapıyı açtı.
''Görüşürüz.'' dediğinde kapıyı kapattı.
Berk adımlarını kupaların oraya yöneltti. Eline bir tanesini aldı ve kenara koydu. Sonra diğerini aldı. Ve hızla yere attı. Cemre olduğu yerde kalakalırken o tarafa yaklaşmadı.
''Nerdesin Kenan Yağızoğlu.'' diye bağıran Berk bir cevap bekler gibi biraz bekledi. Bir şampiyonluk kupasını daha yere atarken konuştu. ''Gelsene kızsana bunlara dokunuyorum diye.'' dediğinde Cemre'nin gözünden bir damla yaş süzüldü. ''Senin sevgini yeni hissetmeye başlamıştım.'' diyen Berk tüm kupaları bir anda yere serdi. Sadece masanın üzerine koyduğu kaldı.
Merdivenlere çöktü. Ağlarken babası duyuyormuş gibi konuştu. "Hadi gelsene. Her şeyi dağıttım bak." dediğinde elleri ile etrafı işaret etti. Sonra da hıçkırarak ağlamaya başladı.
Cemre basamakları yavaş yavaş inerken gözünden süzülen yaşı sildi. Oturduğunda Berk'in omuzlarına attı kolunu. Berk ağlarken Cemre'ye sarıldı. ''Gelsin Cemre.'' dedi sesi boğuk çıkarken. ''Kızsın yine bana ama gelsin.''
Kapının açılma sesiyle Cemre dolu gözlerini kapıya çevirdi. İçeri giren Ahu ve Ege şaşırmış görünüyorlardı. Ege'de yanlarına çökerken Ahu onları ayakta izledi.
''Belki de.'' dedi Ege iç çekerken kolunu Berk'in omzuna attı. ''Belki de yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vaktidir.''
1 AY SONRA
''Ohoo daha uyuyorlar mı?'' diyerek Cemrelerin bahçesinde söylenen Ege'nin elini tutan Zeyno'nun yüzü buruşmuştu.
''İçerden gelen şarkı sesini duymuyor musun?'' dediğinde yürümeye başladılar. İçeri girdiklerinde pembe balonlardan birine kafa atan Ege'nin vurduğu balona ayağı ile vuran Ali güldü.
''Yardımınız için minnettarız.'' dediğinde kenarda balon şişirmekten yüzü kıpkırmızı olmuş ama hala vazgeçmeyen Berk'i gösterdi. Ege ellerini havaya kaldırırken ''Zeyno hanımın uykusu tatlıydı bir saat onun kapısında bekledim.'' der demez Berk'e yöneldi. ''Helyum bulamadın mı Berk Yağızoğlu.'' dediğinde Berk'in ağzında şişirdiği balon elinden kaydı ve etrafta döne döne inerek yere düştü.
Ali yerdeki balona bakarken Berk sırıttı ve yerinden kalktı. Egenin omzuna elini koydu ve kalktığı yere onu oturttu. ''Hadi bro ciğerine kuvvet.'' dediğinde Ege'nin olayıı anlamasına izin bile vermeden koşarak Ali'nin yanına gitti.
Cemre merdivenlerden inerken kenarda süsleri yapıştıran Hazal bir ıslık çaldı. ''Bu ne güzellik be.'' dediğinde Berk gözlerini Cemre'ye yöneltti. Gerçekten güzel olmuştu.
''Ohoo balonlar daha şişmemiş diyen Cemre Ege'nin yanına gitti ve o da bir kaç balon alıp şişirmeye başladı. Berk'te onların yanına giderken Ege kaçmanın fırsatını buldu ve ordan uzaklaştı.
''Prenses napıyor?'' dediğinde Cemre kendi üzerine alındı ve gülümsedi. ''Balon şişiriyor.''
Berk bu cümleyle kahkaha atarken konuştu. ''Küçük prensesten bahsetmiştim.'' derken Cemre'nin yüzü düştü.
''Pabucum dama atılmış gibi hissettim.'' dediğinde gülümsedi. Berk buna da güldü. ''Prenses elbisesini giyiyor.'' dediğinde Berk başını salladı.
''Bu ego nerden geliyor Cemre Hanım?'' dediğinde Cemre güldü.
''Hiç mütevazı olamayacağım bugün Berk Bey üzgünüm.'' dediğinde ikiside güldü.
Kapıdan giren kişiyle ikisi de o yöne baktı. İkisinin de yüzü düşerken Cemre endişe ile ayağa kalktı. Sarp onlara doğru bakarken gözlerinde öfke vardı. Cemre tam ilerleyeceği sırada Berk kolundan tuttu.
''Geliyim yanında?'' dediğinde Cemre başını iki yana salladı.
''Ben hallederim.''
Berk arkasından gülümsedi.
''Noldu Sarp?'' kapının önüne çıktıklarında Sarp Cemre'ye bakıp gülümsedi.
''Çok güzel olmuşsun.''
Cemre başını sallayıp gülümserken Sarp konuştu.
''Ben Ceren için gelmiştim. Çağrı aradı.'' dediğinde Cemre başını salladı.
''Kusura bakma bi anda çıkıştım.'' dediğinde Sarp gülümsedi. Kırgın bir gülümsemeydi bu.
''Sorun değil. Geçelim mi içeri.'' dediğinde Cemre'nin omzuna elini koydu. Cemre başını salladığında elini kolundan çekti ve yanında yürümeye başladı.
Ahu merdivenlerden indiğinde Cemre'nin yanına dikildi. ''Çok güzel olmuşsun kızım.'' dediğinde Cemre gülümsedi.
''Siz de çok güzel olmuşsunuz.'' dediğinde Ahu gülümseyerek ona sarıldı.
''Bir yaş daha yaşlandık.'' diyerek Çağrı ve Berk'in ortasında yalancı gözyaşlarını silen Ege başını yere eğmişti.
''Abartmaa.'' diyen Çağrı elindeki peçeteyi alıp çöpe attı.
''İyi misin bro?'' diyen Berk'e döndü Ege ve tüm ciddiyetiyle konuştu.
''Altmış yaşıma girmiş gibi hissediyorum.''
Çağrı ona göz devirirken onlara yaklaşan Hazal ile gülümsedi. Ege'nin düşük suratını görünce sormadan edemedi Hazal.
''Noldu sana?''
''Yaşlanmışız.'' diyen Berk sabırsızlıkla Hazal'a döndü. ''Cemre nerde?''
Hazal gülümseyerek cevap verdi. ''Yukarı çıktı.''
Berk hızla yukarı yönelirken Çağrı konuştu. ''Arkadaş tüm duyguları yaşıyoruz.''
Cemre kopan kolyesini oflayarak masaya bırakırken arkadan gelen adım sesleri ile arkaya döndü. Berk'i karşısında görmesi ile gülümsedi.
''O çocuk niye girdi içeri'' diyen Berk kaşlarını çatmıştı. ''Seni tehdit falan mı ediyo yoksa?''
''Yok'' dedi Cemre gülümserken. ''Endişelenme.'' dediğinde elini Berk'in omzuna koydu.
''Sen istedin yani kalmasını.'' diyeen Berk bozulmuştu.
Cemre gülümserken konuştu. ''Ceren ister diyelim.'' dediğinde Berk daha çok çattı kaşlarını.
''Hadi ordan. Ceren burda dağ gibi abisi dururken o hödüğü mü isteyecek?''
Cemre gülüşünün arasında kaşlarını kaldırarak konuştu. ''Hödük?''
Berk'te kendi söylediğine gülerken Cemre onu şaşırtacak bir şey yaptı. Aniden yanağından öptü. Berk bununla donakalırken Ceren'in odasının kapısından çıkan Ayla ve arkasından gelen Ceren ikisine gülümsedi.
Ceren Berk'e koşarken Berk onu kucağına aldı ve diğer yanağını dönerken konuştu. ''Öpücük.'' dediğinde Ceren yanağını öperken Cemre kıkırdadı. ''İşte şimdi tamam.'' diyen Berk sırıtarak Cemre'ye bakıyordu.
Aşağıya indiklerinde önce bir alkış koptu ardından herkes bir ağızdan doğum günü şarkısı söylemeye başladı.
Berk ve Cemre, Hazal Ege ve Çağrı'nın yanına geçti. Alkış onlar için değildi ama onlar üzerlerine alınmak istedi. Birbirlerine gülümseyerek baktılar. Bu onların zaferiydi. Tüm kırıklarına rağmen bir araya gelebilmişlerdi ve bundan sonra birbirlerini öyle sesli alkışlayacaklardı ki kimseye ihtiyaç duymayacaklardı.
SON
Yorumlar
Yorum Gönder