kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.
2 hafta sonra...
Sabah uyandığımda saatin 10 olduğunu fark ederek hızla yataktan fırladım. Deniz'in okul saati geçmişti. Koşarak odasına gittiğimde kıyafetleri ile yatağının üzerinde oturan kızıma baktım.
"Annecim niye uyandırmadın beni?" dediğimde duraksadı. Dudaklarını bükerek konuştu.
"Babam almaya geleceğini söylemişti. Bu saate kadar bekledim ama gelmedi." dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Kaldırsaydın beni." dediğimde yatağa karşısına oturdum.
"Ama anne, babam gelicekti. Seni rahatsız etmek istemedim." dediğinde başımı salladım. Sulu gözlerine baktığımda konuştum.
"Belki baban da uyuyakalmıştır." dediğimde başını yere bakarak salladı.
"Şöyle yapalım." dedim çantasını omuzlarından çıkarırken. "Ben üzerimi giyinene kadar kurabiye ile çizgi film izle." dediğimde başını iki yana salladı. Kaşlarım çatılırken önüme gelen saçlarımı kulaklarımın arkasına aldım. "Neden?" dediğimde ayağa kalktı ve camdan baktı.
"Babam hâlâ gelmedi." dediğinde ayağa kalkarak odama gittim ve telefonumu alıp onun yanına döndüm.
"O zaman arayalım." dediğimde bana döndü ve başını salladı.
Derin bir nefes alırken Berk'in numarasına tıkladım.
"Buyrun benim." diyen sesi keyifli gelirken Deniz'in yüzü daha çok düştü.
"Günaydın ne yapıyorsun?" dediğimde merakla ekrana baktı.
"Hato'yu yürüyüşe çıkardım." dediğinde Deniz yanımdan ayrılarak yatağın üzerine geri oturdu. Haporlörü kapatıp telefonu kulağıma götürdüğümde mutfağa indim.
"Deniz'e söz vermişsin Berk. Bu saate kadar seni beklemiş." dediğimde kısa bir sessizlik oldu.
"Ben onu unuttum ya."
"Tamam Berk kapatıyorum." dediğimde çizimimde karalmaya yapmaya başlamıştım.
"Cemre-"
Telefonu kapattığımda oflayarak telefonu masanın üzerine bıraktım. Çalan kapı ile başımı iki yana sallayarak kapıyı açtım.
Karşımda neşeyle dikilen Ege'yi ve ellerinde pastane poşetleri gördüğümde gülümseyemedim. Onun da yüzü düşerken kapıyı kapatıp masaya geçtim.
"Noldu kızım. Yüzün sirke satıyor." dediğinde masaya poşetleri bıraktı.
"Deniz okula geç kaldı."
Ege sırıttı.
"Nolcak?" diye sorduğunda elimi alnıma koydum.
"Berk söz vermiş. Ve almaya gelmemiş. Bu saate kadar onu beklemiş." dediğimde kaşları sinirle çatıldı. "Aradığımızda yürüyüşte olduğunu söyleyince daha çok üzüldü." dediğimde Ege sıkıntılı bir iç çekti.
"Hallederiz." diyerek omzuma dokunduğunda yukarı çıktı. Telefonuma gelen mesaj bildirimine bakmadan telefonu koltuğa fırlattım ve elbise çizimime döndüm.
2 hafta önce başlamıştım bu tasarımlara. Yani Berk ile tekrar aramızda bir şeyler olabileceğine inandığım gece. Her çizimim ayrı bir neşeyle süslenmişti.
Merdivenlerden inen Ege ve omuzlarında kıkırdayan Deniz'e döndüm. Kalemi kağıdın üzerine bırakarak onlara döndüm.
"Annesi okula gitmeden kahvaltı yapma şansımız var değil mi?" dedi Ege sırıtarak.
Deniz'e döndüm ve gülümseyen yüzüne baktım. Başımı salladığımda onlara döndüm. Gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı.
Portakal sularını koyduktan sonra yanlarına oturdum.
"Ee şansa bak ki poğaçaları üç kişilik almışım." dedi Ege göz kırparak.
"Kim gelicekti?" diye sorduğumda konuştu.
"Yiğit." dediğinde başımı salladım.
Deniz poğaçasını yerken gülümsedi.
"Yiğit Abi bana kızamaz zaten." dediğinde onun yanağından bir makas aldım ve gülümsedim. Kapı çaldığında gülümseyerek ayağa kalktım.
"Yiğit Abinde geldi galibaa." dedi Ege.
Kapıyı gülümseyerek açtığımda karşımda Berk'i görmemle yüzüm düştü. Hızla içeri girerken Ege'yi görmesi ile duraksadı.
Ege ile arası düzelmemişti. Ege ona bir şans vermeme bile sinirlenmişti ama üzülmeyeyim diye üstelememişti.
"Babaaa!!" diyen Deniz koşarak Berk'in boynuna atladı. Berk ise onu kucağına alarak ona sarıldı.
Onu yere bıraktıktan sonra arkasındaki oyuncak bebek kutusunu ona uzattı.
"Bu da özür hediyem." dediğinde Ege ile göz göze geldik. Kapıyı kapatarak Ege'nin yanına geçtim.
"Nerdeydin baba?" diye Deniz sinirli değildi. Gülümsüyordu. "Hato'yu yürüyüşe çıkarıp beni unuttun."
"Hayır tabiki seni unutmadım." dedi Berk ve onun saçlarını okşadı. "Sadece onun işi biraz daha acildi. O yüzden sana geç kaldım diyelim." dediğinde Deniz gülümsedi.
"Ne de olsa geldin." dediğinde ona tekrar sarıldı. Ege'ye döndüğümde telefona kilitlendiğini gördüm.
Berk ayağa kalkarak bana baktığında konuştu.
"Biraz konuşalım mı?" dediğinde başımı salladım. "Bizde tam kahvaltı yapıyorduk gelsene." dediğimde telefonundan başını kaldıran Ege gözlerini büyüterek bana baktı. Ona gülümserken Deniz ısrarla Berk'in elinden çekiştirdi.
"Hadii baba Ege'nin getirdiği poğaçalar çok güzel hem. Bende Yiğit Abininkileri yiyordum." dediğinde Berk sandalyeye oturdu ve kaşlarını çatarak bana döndü.
"Yiğit?" dediğinde ona baktım.
"Arkadaşımız." dediğimde başını salladı.
Kapı çalarken ayağa kalktım. Berk sıkıntıyla nefes verirken gerildiğini anlamıştım. Bunun sebebi Yiğit miydi yoksa Ege ile aynı sofraya oturması mı bilmiyordum.
Kapıyı açtığımda aniden bana sarılan Yiğit'e güldüm.
"Kızım nerelerdesin üç gündür." dediğinde yüzüme baktı ve gülümsedi. "Yüzüne bir renk gelmiş." dediğinde sırıttım.
"Deniz'le vakit geçiriyoruz." dediğimde gülümsedi. "Yarın olucak defileye de mi bu bücürle geliyorsun?" dediğinde Deniz kaşlarını çatarak gülümsedi.
"Ben değil Ege yedi poğaçalarını." dediğinde Ege kahkaha attı.
"Afiyet olsun birader." diyen Yiğit Ege'nin yanındaki sandalyeyi çekerek oturdu. Berk'in yanındaki sandalyeye oturduğumda Yiğit konuştu.
"Tanıştırmayacak mısın?"
"Berk." dedim ona bakarken. "Deniz'in babası."
Yiğit'in düşen yüzüne rağmen konuşmaya devam ettim. "Yiğit." dedim Berk'e dönerek. "Bizim atölyeden bir arkadaşımız."
"Herhangi biri gibi tanıttın adama beni pees." diyen Yiğit sırıttı.
Elini Berk'e uzatırken Berk onunla tokaştı.
"Yiğit ben Cemre'nin sağ koluyum." dediğinde Ege gülmeden edemedi.
Berk yutkunduğunda derin bir nefes alıp verdi ve konuştu.
"Berk." dedi ve elini çekti. "Memnun oldum."
"Bende Berk. Kalıyor musun buralarda?" dediğinde Berk başını salladı.
"Bir buçuk aydır yerleştim. Gitmeye de niyetim yok." dediğinde Deniz gülümsedi.
Yiğit bana dönerek konuştu. "Yarın ki defileyi napıyoruz?"
"Yapıyoruz." dediğimde sesimdeki heyecanı saklayamamıştım.
"Defile mi var yarın?" dedi Berk kaşlarını kaldırarak.
Ona dönerek konuştum. İçimde az önceki heyecandan eser kalmamıştı. "Bahsetmiştim." dediğimde yüzüm düşmüştü.
"Bir aydır hazırlanıyor Cemre buna aslında ama." dedi Yiğit Berk'e bakarken. "Belki sana anlatmamıştır." dediğinde Berk'e döndüm. Aşağıdaki elini yumruk yapmıştı.
"Eee bücürü napıyoruz? Ayarlayalım mı bi VİP koltuk." dedi Yiğit Deniz'e göz kırparak.
"Hayır çok sıkıcı." dedi Deniz. "Babamla kalamaz mıyım?" dedi bana dönerken.
Berk'e dönen gözlerimde tereddüt vardı. Gülümseyerek başını salladı. Deniz'e döndüm ve konuştum.
"Yiğitle arkada takılsan olmaz mı?" dediğimde Berk'in yüzünü göremiyordum ancak Ege'nin yüzündeki memnuniyetten sinirlendiğini anlayabiliyordum.
"Hayır. Babamla kalıcam." dediğinde bıkkınlıkla ona baktım. "Ne var anne?" dedi ve ayağa kalkıp Berk'e sarıldı. Berk'te ona sarılırken başımı salladım.
"Hadi o zaman Ege seni okula bıraksın." dediğimde babasından ayrıldı.
Yiğitte ayağa kalkarken Ege'ye döndü.
"Atölyeye demi ordan." dediğinde Ege başını salladı.
"Sabahlıyoruz bu sabah." dediğinde bana döndü.
"Sende geliyorsun ve çizimleri tamamlıyorsun."
Gülümseyerek başımı salladım.
"Kahve stokları sende dimi?" dedim Yiğit'e gülümseyerek işaret parmağımı ona doğrultarak.
"Ben nolucam?" dedi Deniz bana dönerek.
"Ananenle kalırsın kızım." dediğimde başını iki yana salladı.
"Ama seni özlerim."
Onun yanına gidip sarıldım.
"Ben söz seni arayacağım." dediğimde başını iki yana salladı.
"Bende sizinle gece oturmak istiyorum." dediğinde başımı iki yana salladım. "Senin uykunu alman lazım." dediğimde kollarını birbirine bağlayarak dudağını büktü.
Derin bir iç çekerek son kozumu oynadım.
"Babanla kalırsın." dediğimde kollarını birbirinden ayırarak bana sarıldı. "Teşekkür ederiim." diye bağırdığında gülümseyerek onu öptüm.
"Hadi okula." dediğimde Berk'in yanağından da öpüp Ege'nin elinden tuttu. Onlar kapıdan çıkarken Yiğit bana el sallayarak onda peşlerinden gitti. Kapı kapandığında Berk yavaşça bana döndü.
"Niye böyle yapıyorsun?"
Kaşlarımı çatarak sandalyeye oturdum. "Ne yapıyorum?"
"Ben onun babasıyım. Neden benimle zaman geçirmesini istemiyorsun?"
"Berk zaman geçirmesini istemesem babası olduğunu söylemezdim." dediğimde yumruk şeklinde sıktığı elini gevşetti ve karşımdaki sandalyeye geçti.
"Neden o zaman her seferinde tereddüt ediyorsun?" dediğinde gözlerimiz birleşti. Garip bir sessizlik oluşurken cesaretimi toplayarak konuştum.
"Çünkü olmuyor." dediğimde elimin üzerine elini koydu. Bana acı ile baktı. Gözlerinde bunu gördüm.
"Ne olmuyor?"
"Güvenemiyorum sana Berk."
Başını sallarken dudağını ısırdı ve gülümsedi acı ile. Gözleri dolarken konuştu.
"O Yiğit'e benden fazla güveniyorsun yani." dediğinde elimi onun elinin altından çektim.
"Berk ne alakası var." dediğimde titreyen elimi saklamak için elime çizim defterinin üzerindeki kalemi aldım.
"Yiğit ile kalması bile sana daha güvende hissettiriyor. Evet Ege'yi anlıyorum. Hatta memnunum da. Çünkü Ege bu yani. Biz Ege'yi başından beri tanıyoruz. Ama Yiğit." dedi ve yutkundu. Masanın üzerinde yalnız kalan eline baktı ve konuştu. "Yiğit ile ona bu kadar güvenecek kadar ne yaşadın Cemre?"
Gözlerim onun gözlerini bulurken sinirle ayağa kalktım.
"Saçmalamaya başladın Berk. Bence bu konuşma daha fazla çirkinleşmeden git." dediğimde gözlerim yerdeydi. Çünkü ona bakarak git diyecek kadar gücüm yoktu. Çünkü o yıllar önce çok güzel gitmişti. Yine yapardı biliyordum.
Ayağa kalkarken bana yaklaştı.
"Neden cevap vermiyorsun?" dediğinde nefesi yüzüme çarptı. Gözlerimi kapatırken titreyen ellerimi birbirine kenetledim. "Ben bize bir şans verdiğimizi sanıyordum." dediğinde gözlerine kaldırdım gözlerimi. Gözünden akan bir damla yaş yavaşça yanağımdan süzüldü gitti. Elimle o yaşı silmek istedim.
"Bende öyle sanıyordum." dedim sinirle. "Sen bu soruyu karşıma geçip sorana kadar."
"Aranızda bir şey yoksa neden kızımın onunla zaman geçirmesi benim zaman geçirmemden daha az şüphelendiriyor seni? Olmayan ne?"
"Çünkü sen değil o vardı." dediğimde ağzımdan çıkan cümleleri duymuyor gibiydim. "Bunca yıl sen değil o vardı." Berk kaşlarını kaldırırken gözlerime acı ile baktı. Başını salladı. Söylediğim cümlelerin ağırlığı benim de üstüme otururken Berk benden uzaklaştı.
Kolundan tuttuğumda "Berk." dedim. Gitsin istemiyordum. Bu böyle kalamazdı.
Kolunu yavaşça çekti. "Ben cevabımı aldım Cemre." diyerek arkasına döndü. Kapıyı açtı. Arkası hâlâ dönükken konuştu. "Deniz'i ben alırım okuldan ordan da babama geçeriz. Size kolay gelsin."
Kapı kapandığında sankı kapı değilde suratıma bir tokat çarpmıştı.
İlk bi′ kaç hafta zordu kabul
Devam eden aylar yordu beni
Gözümden damlayan yaş ile mutfağın camından giden arabasının arkasından bakakaldım. O gün gibi hissettim. Nikah günü. Beynimde o sesler yankılandı.
"Berk nerde anne?"
"Arıyorlar kızım sakin ol."
Gözleri bakış açımı iyice bulanıklaştırırken sonunda bir damla yaş yanaklarıma doğru süzüldü. Araba görüş açımdan çoktan kaybolmuştu.
"Nikah memuru daha fazla duramayacağını söylüyor Cemre."
"Gitsin Ege."
"Emin misin?"
"Evet."
Ellerim tezgaha yaslanırken derin nefesler almaya çalıştım ama akciğerlerim sanki bunu kabul etmiyordu. Nefes alış verişlerim hızlanırken gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım.
"Berk İzmir'deymiş Cemre."
"Niçin bi sorun mu varmış Kenan Amca."
"Hayır. Ev tuttuğunu söylüyorlar."
O gün bunu duyduğumda yere yığılmıştım. Şimdi ise inatla doğruldum yaslandığım tezgahtan.
Elim bi kaza bu elimde değil
Ben ağır hasarlı sen daha da iyi
Masanın üzerindeki çizimlerimi toplayarak gözlerimdeki yaşları sildim. Odaya çıkıp üzerime kalın bir şeyler geçirdim ve trençkotumu da giyerek çıktım.
Atölyeye gittiğimde toplantı odasına geçtim. Ege ve Yiğit içerde çalışıyorlardı. Ege masanın baş köşesinde otururken Yiğitten onun sağında oturuyordu. Yiğit'in karşısına oturdum ve çizimlere döndüm.
"Noldu?" dedi Ege keyifsiz bir şekilde.
"Bir şey yok." diyip çizimlerime döndüğümde Yiğit ayağa kalktı ve bana seslendi.
"Kahve?" dediğinde ona baktım ve buruk bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Baśımı salladığımda gitti.
Ege'ye döndüğümde bana düşüncelerle baktığını gördüm.
"Cemre." dedi ve duraksadı. "Berk'in seni üzmesine izin vermem. Onun yüzündense..." başımı iki yana salladım.
"Buna bende izin vermem Ege." sesimin titremesi ile sustum. Önüme dönüp çizime uzun uzun baktım. Gözümden düşen yaş kağıdı buruşturunca kağıdı elim ile buruşturdum ve masanın üzerine bıraktım. Çizime tekrar başladım.
Nasıl bi' kin bu neyin intikamı?
Hasım bilip döktün gözümden yaşları
Yiğit kupayı bana uzattığında gözümdeki yaşı silip ona doğru kaldırdım başımı. Gülümseyerek konuştum.
"Teşekkür ederim."
Kahveyi içerken duraksadım. Kupayı masaya koyarken iki gün önce gittiğimiz sinema geldi aklıma.
2 Gün Önce
"Babam filmi izlemedi ki uyudu." diyen Deniz'e gülen Cemre Berk'e bakarak konuştu.
"Üzgünüm kızım baban uykuyu biraz fazla seviyor." dediğinde Berk gülümsedi.
"Ama senden çok değil." dedi Berk Deniz'e bakarken. Deniz babasına sırıttı ve kenardaki oyuncaklara doğru koştu.
Berk ve Cemre trabzanlara yaslandığında Berk Cemre'ye dönerek konuştu.
"Bi gün de baş başa mı çıksak?" dediğinde Cemre gülümseyerek ona döndü. Anlamamış gibi yaparak konuştu.
"Baş başa?"
"Deniz'siz."
"Ne çabuk sattın kızını?" dediğinde Berk gülümsedi. "Ne yapacağız baş başa?" dedi Cemre.
"Kahve içeriz." dediğinde Cemre başını salladı.
"O zaman baş başa kahve içiyoruz." dediğinde Berk gülerek konuştu.
"Hem kırk yıllık hatrı da var."
"Oo bi kırk yılı garantiledik bile." diyen Cemre kahkaha attı.
Yutkunurken boğazım yandı. Gözlerime dolan sıcaklık bedenimi de kapladı.
Çek kalbine ver ihtarı artık
Bil ki Bıraktım Uğraşları
Masanın üzerinde çalan telefonuma baktığımda Berk'in aradığını gördüm. Telefonu alıp salona çıktım.
"Efendim."
"Annee!!"
Deniz'in sesini duymam ile gülümsedim.
"Kızım. Nasılsın?"
"İyiyim. Arayacağım demiştin unuttun mu?" dediğinde konuştum.
"Unutmadım tabiki. Sadece işim yoğundu."
"Seni çok özledim." dediğinde burnunu çekti. Şuan yüzünün aldığı şekili tahmin edebiliyordum.
"Bende annecim. Ama babanı da özlüyordun. Bu gece onunla kal yarın sabah kahvaltıya gelirsin buraya." dediğimde konuştu.
"Tamam. Babama vereyim mi?" dediğinde duraksadım.
"Verme bebeğim zamanım yok. Çok öpüyorum seni." dediğimde kıkırdadı.
"Bende çok öpüyorum. Kolay gelsin."
Telefon kapandığında gülümsedim.
Nasıl bi′ kin bu neyin intikamı?
Hasım bilip döktün gözümden yaşları
Saatler geçtikçe atölye boşalmış yalnızca biz kalmıştık. Yiğit'in kapanmaya başlayan gözlerini görüp sırıttım. Ona doğru önümdeki kalemlerden birini attığımda korkuyla sıçradı yerinde.
"Bombalandık sandım kızım ya." dediğinde kahkaha attım. Ege'de gülerken Yiğit bana döndü. "Sonunda." dediğinde duraksadım.
"Ne sonunda?"
"Gülüyorsun." dediğinde sırıttım.
"Gece saatleri kafamı güzel yapıyor." dediğimde o da güldü.
Kapı tıklama sesi ile üçümüz de birbirimize baktık.
"Cinlendik." dedi Ege korkuyla.
Yiğit ikimize baktı.
"Yaptığınız şakalardan biri mi?" dediğinde başımı iki yana salladım.
"Gel." diyen Ege'nin ardından kapı açıldı ve içeri önden Deniz arkasında Berk girdi. Telefonumu açıp saate baktığımda saatin 5 olduğunu gördüm.
Hızla ayağa kalkıp yanlarına gittim.
"Ne işiniz var burda?" dediğimde Berk uykulu gözleriyle konuştu.
"Durduramadım. Çok özlemiş seni." dediğinde Deniz'e doğru eğildim. Berk'in aksine enerji doluydu.
"Anne ben erken uyudum zaten yeterince de uyudum. Sizinle çalışabilirim." dediğinde gülümsedim ve esnedim.
"Tamam o zaman geç masaya." dediğimde koşarak Yiğit'in yanına oturdu.
Berk'e döndüm ve konuştum.
"Teşekkürler." dediğimde başını salladı.
"Bende kalıyorum." dediğinde yürüyerek masaya oturdu.
Peşinden bakarken anlam veremedim.
Çek kalbine ver ihtarı artık
Bil ki Bıraktım Uğraşları
Yerime geçtiğimde Berk yanımda oturuyordu. Ona doğru yaklaşarak fısıldadım.
"Sen gitseydin."
"Sabah zaten tekrar gelicektim. Merak etme burda olmak istediğim için burdayım." dediğinde başımı salladım.
Önüme döndüğümde Ege bana bakıyordu. Ona gülümsediğimde yüzünde mimik oynamazken Berk'e kilitlenmiş gibiydi.
Yiğit ayağa kalkarak yanındaki Deniz'e eğilerek sordu.
"Süt koyiyim mi sana bücür. Kurabiyem de var." dediğinde Deniz sırıtarak başını salladı ve çantasından boyama kitabını ve kalemlerini çıkardı.
Yiğit Berk'e bakarak konuştu.
"Kahve ayıltır belki." dediğinde Berk başını salladı. Yiğit gittiğinde çizimime tekrar odaklanmaya çalıştım. Ama Berk yanımdayken bu pek mümkün değil gibiydi.
Yan tarafıma döndüğümde Berk'in dirseğini masaya yaslayıp bana baktığını gördüm. Daha fazla bakamadan önüme döndüm.
Bıraktım uğraşları
Sahte telaşların yok artık
Çizimlerimin çoğu bittiğinde Ege'ye döndüm ve kağıtları uzattım. Saat 6'ya geliyordu. Ege çizimleri incelerken Yiğit hâlâ yarının programını oturtamamıştı.
Deniz'e döndüğümde kurabiyelerinden yiyerek boyama yaptığını gördüm.
Berk'e döndüğümde telefonuna bakıyordu. Yavaşça arkama yaslandığımda bana döndü ve telefonunu masaya bıraktı.
"Bitti mi işin?" diye sorduğunda başımı salladım.
"Ama bi kaç tasarım üzerinde oynamalar yapmam gerekebilir o yüzden burdayım biraz daha." dediğimde başını salladı ve kahvesinden bir yudum aldı.
"Ee Berk." dedi Yiğit Berk'e bakarken. "Sen ne işle meşgulsun?"
"Şirketim var." dedi Berk büyük bir özgüvenle. Yüzüm düşerken Ege ile göz göze geldik.
"Oo nerde?" dedi Yiğit merakla.
"İzmir." dedi Berk sessizce.
"Aaa baba beni de götürür müsün şirketine." diyen Deniz'e bakarak başımı iki yana salladım.
Deniz boyamasına dönerken Yiğit devam etti sorularına.
"E gitmiyecek misin şirketinin başına." dediğinde Berk'in telefonu çalmaya başladı. Ekrandaki ismi hayal meyal gördüm.
"Sarp." yazıyordu. Berk kaygıyla telefonunu eline aldı ve masadan kalktı. Kapıdan çıkarken duraksadım. Onu bu kadar kaygılandıran neydi.
Yavaşça ayağa kalkarken sessizce kapıya yöneldim. Koridorun sandalyelerinin yanındaki Berk'in sesini duyabiliyordum.
"Yapamaz mısın bensiz o toplantıyı."
"Gelmiyorum Sarp gelmiyorum anla artık."
"İyi batsın o zaman şirket."
Telefonu sinirle kapattığında arkasına dönerek beni gördü. Kapıyı kapatıp onun yanına gittiğimde koridor sessizdi.
"Belki de." dedim ve yutkundum. "Gitmelisin."
Gözümde başkasın
Sebebi yanında bi başkası
Berk bana kaşlarını çatarak bakarken sinirle konuştu.
"Senin ihtiyacın olmayabilir bana." dediğinde bana çok sinirliydi. "Ama Deniz'in ihtiyacı var." dediğinde başımı salladım.
"Kal o zaman Berk." dediğimde kaşları hâlâ çatıktı.
"Kalıyorum ya Cemre." dedi.
"Gerçekten kal." dedim ve iyice çatılan kaşlarının altındaki gözlerine kenetledim gözlerimi. "Öyle kaygıyla korkuyla değil. Her an gidicekmiş gibi değil. Kızını unutarak değil. Aklında o şirket olmadan gerçekten kal ki." dediğimde bana bakmayı sürdürdü. "Ki sana güvenebiliyim."
Berk'in gözünden bir damla yaş süzülürken hızla sildi o yaşı. Kaşlarını kaldırdı ve başını salladı.
"Eyvallah." dedi ve yanımdan gitti.
Bıraktım yaşları
Çatılan kaşlarım yok artık
İçeri girdiğimde hava aydınlanıyordu ve Berk ile Deniz camın önünden dışarıyı izliyorlardı.
"Anne hadi sende gel. Gündoğumunu izliyoruz. Babamın en sevdiği şeymiş." dedi ve Berk'e döndü. Sonra konuşmaya devam etti. "Ama uzun zamandır izlememiş." dedi ve sırıtarak konuştu. "İzmir'de güneş doğmuyor galiba."
Berk ile göz göze geldiğimizde yanlarına gidip camdan dışarı baktım. Gözlerim dolarken aklımdan izlediğimiz gündoğumları geçti. Şuan kızımızla izliyorduk bu tam olarak hayallerimiz gibiydi ama mutlu değildik. Bir şekilde içimizi bir şeyler yiyordu.
Bu kez bi' başka Kasım
Sebebi bu derdimin atlası
Deniz heyecanla bana döndü. "Dışarı çıkalım mı?" dediğinde başımı salladım.
Berk'te Deniz'in elinden tutarken aşağı indik ve banka oturduk.
"Senin uykun gelmedi mi?" diyerek Deniz'e döndüğümde başını iki yana salladı.
"Ben uyudum anne uyudum."
"Hiç uyumadın." dedi Berk ona dönerek.
"Uyudum baba. Sen hep uyuyodun nasıl görcen?" dediğinde güldüm.
"Sesin hep burdaydı." dedi kulağını gösterirken Berk. "Hem." dedi ve onun kulağına eğildi. Sessizce konuştu. "Hato bana her şeyi anlatıyor."
"Yalan söyleme Hato benle arkadaş. O benim sırlarımı anlatmaz." dedi kaşlarını çatarak.
"Sen öyle san." dedi ve ellerini önünde kavuşturdu Berk.
"Ben şurdaki çiçekleri suluyacağım." diyerek koştu Deniz. Kenardan suluğu aldı ve oraya yavaşça götürdü.
Berk bana döndüğünde bende ona döndüm.
"Özür dilerim." dedim sessizce.
"Niçin?"
"Sabah söylediklerim için." dediğimde gülümsedi.
İlk çok üzünçtü oldu sıradan
Bahanelerini başkasına sırala
"Haklıydın." dedi ve yukardaki cama döndü. Sonra da tekrar bana. "Yiğit size önem veriyor." dediğinde cama döndüm. Camdaki Yiğit'i gördüğümde o içeri girdi. Berk'e döndüğümde gülümsedi. "Belki de geç kaldım." dediğinde gözleri gözlerime kilitliydi. Biraz dolmuşlardı ama kendini tutuyordu. Hep böyle yapardı. Ağlamamak için gülerdi.
Yaşandı ve epey geçti aradan
İbaret tüm her şey bir eski yaradan
"Her şey için." dedi ve sıkıntılı bir nefes verdi. "Ne Ege affedebildi beni ne sen." dediğinde dudağını ısırdı ve başka yöne baktı. Sonra tekrar bana dönerek konuştu. "Hazal haklıydı. Ben sadece kendimi kaybettim sanıyordum. Ama çok şey kaybetmişim."
Ellerine gitti gözlerim. Hafifçe titremeye başlamışlardı.
En zor gecenin bile bir sabahı oldu
Kurudu tüm göz yaşlarım
"Vaz mı geçiyorsun?" dediğimde başını iki yana salladı.
"Eğer." dedi ve uzaktaki Deniz'e baktı. "Her şeyi kaybetmiş olsaydım vazgeçerdim." dedi ve ona gülümseyerek baktı. "Ama o." dedi ve bana döndü. "Ben onu kazandım Cemre." dedi ve gözlerini kapatarak derin bir nefes verdi. "Seni kaybetmiş olsam bile. Onu kazandım. Ve bu tüm kayıplarıma bedel bir kazanç." dediğinde gülümsedim.
Sana dair ne varsa geçmişte kaldı
Bil ki Bıraktım Uğraşları
"Ben." dedim ve içimdeki tüm şeyleri söylemeye karar verdim. "Senden sonra." gözlerimin dolduğunun farkındaydım. Ama tutmadım. Süzülsünler istedim gözlerimden her şey. Bunca sene içimde tutmuştum da nolmuştu? Ödül mü vermişlerdi?
En zor gecenin bile bir sabahı oldu
Kuruttum tüm yaşları
"Hiç kimseye bir şey hissetmedim. O kafaya girmedim bile." dediğimde gözlerindeki şeyi çözemedim. "Sonra Yiğit geldi." dediğimde gözleri yıllar önce babasının karşısındaki Berk gibi baktı bana. Korku dolu. "Bana hislerini açıkladı. Tabi bu üç ay önceki olay." dedim ve nefes verdim. "İlk defa acaba dedim. Acaba bir şansım olabilir mi?" dediğimde başını salladı. "Ama yapamadım." dediğimde gözlerinde şaşkınlık vardı. "Sanki sana ihanet ediyormuş gibi hissettirdi düşüncesi bile."
Senin için üzülmemi bekleme artık
Bil ki Bıraktım uğraşları
"Sonra bunları Yiğit'e bunları anlattım ve bu konu kapandı. Sen sabah böyle bir soru sorunca haliyle sinirlendim. Canım yandı." dedim ve cümlemi o tamamladı.
"Canımı yakmak istedin."
Bu diyalog ikimizi de bir anıya götürürken ellerimi ellerine kenetledim. Bana şaşkınlıkla bakarken konuştu.
"Bu ne?" dedi ellerimize bakarken.
"Elim." dedim ve gülümsedim.
"Orda ne işi var?"
"Ellerinde."
"Bu ne demek?" dediğinde gözlerine baktım ve bankta aramızdaki boşluğu kapattım.
"Yani artık sadece Deniz'in babası değilsin. Hani geçen hafta sormuştun bende seni cevapsız bırakmıştım" dediğimde başını salladı. "O sorunun cevabı evet demek." dedim. Omuzlarımız birbirine değerken yüzlerimizde birbirine çok yakındı. "Artık sevgilimsin." dediğimde kocaman gülümsedi.
Başımı omzuna yasladım. Onun başını da başımın üstünde hissettiğimde huzurla gözlerimi kapattım.
Ben hem kendime hem Berk'e hem de ailemize bir şans verdim bugün. Yıllar önce üstünde gelinlikle odasında herkesten gizli ağlayan o kıza şimdi kocaman bir gülümseme ile bakıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder