yarınlar var, yürünür belki çok dağılmazsak.

Yazar'dan

"Çağrı Koçak geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Ünlü iş adamlarının da katılacağı cenaze töreninin yarın 12'de olacağı söyleniyor. Baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz." 

Berk duyduğu haber ile başını karşıdaki televizyona kaldırdı. Paramparça arabanın yanında verilen Çağrı'nın fotoğrafına bakarken aniden ayağa kalktı. Herkes dönüp ona bakarken o bunu umursamadı. Hızla arabasında ilerledi. Peşinden seslenen Sarp'ı duymadı bile.

8 yıl önce gelmişti buraya. İzmir'e. 8 yıl önce Cemre ile evlenecekleri gün... Nikah dairesi yerine İzmir'e gelmiş Cemre'yi de herkesi de terketmişti. Şimdi onu döndüren şey arkadaşının ölüm haberiydi. 

8 yıl boyunca kimse ile iletişim kurmamış yalnızca kariyerine odaklanmıştı. İyi bir iş adamı olmak için aldığı teklifi sırf babasının gözünde büyümek için yalnızca babasına değil herkese sırt çevirmesi gerekmişti. 

Aynadan baktığında gördüğü kirli sakallı görüntüsünden rahatsız oldu önce. Eli ile sakallarını avuçladı. Derin bir nefes verdi. Kaşları çatıktı. Çağrı ölmüştü. Lise yıllarını birlikte geçirdiği arkadaşının ölümü Berk'te yıllardır uyanması gereken o duyguyu uyandırdı. Pişmanlık...

Sabah'ın ilk ışıkları ile arabasını kenara çektiği sahilde uyandı. Saate bakıp bir iç çekti. Cenazeye 5 saat vardı. 

Başını denize çevirdi. Aklına yine ilk Cemre geldi. Cemre'nin ondan nefret ettiğini biliyordu. Belki de kendisi de kendinden nefret ediyordu. Bilmiyordu. Yıllardır hemde. Hırsının sürüklediği bu yolculukta kendi gibi değil babasına ders vermiş biri olmayı seçmişti. Bununla kendini de kaybetmişti. 

Yavaşça elini yıllardır açmadığı çantasına götürdü. İçinden telefonunu çıkarıp açtığında arayacak kimsesi olmadığını farketti. Başını sallarken gelen bir sürü bildirime baktı. Cemre'den gelen 1055 cevapsız çağrı ve 9545 mesaj vardı. Kim bilir neler anlatmak istemişti de Berk asla görmemişti.


Önce bir berbere girdi ve sakallarını kestirdi. Eski Berk olmaya mı çalışıyordu?


Cenaze saati geldiğinde tabutu Önder ve Kenan önde Ege arkada ve daha bir kaç kişi daha sırtlanmıştı. Ege'nin dolu gözleri tabuta kaydı. İçi yanıyordu. Arkada yürüyen Cemre ve Hazal ise ağlamaktan harap olmuştu. 

Tabut toprağa konulduğunda Berk mezarlığın girişinden orayı izliyordu. Ancak daha fazla duramazdı. Hızla oraya doğru ilerlemeye başladığında buğulanan gözlerini silmedi bile. Sonra birinin omzuna çarptı. Yavaşça gözlerini silip çarptığı omuzun sahibine baktığında hem çok tanıdık hem çok yabancı gözler vardı karşısında. Cemre...

"Pardon." dedi Cemre yanındaki küçük kıza bakarken kime çarptığına bakmak için o da kafasını kaldırmıştı. Kızarmış gözleri ile Berk'e şaşkınlık içinde bakarken yanındaki kız konuştu.

"Anne hadi gidelim Çağrı Amcama veda edeceğiz." 

Berk yutkundu. Yavaşça başını eğip kıza baktı. Saçları sapsarı, gözleri kocaman ve yeşildi. 

"Tamam gidiyoruz." dedi Cemre ve hızla mezara doğru yürümeye başladılar. 

Berk ellerini cebine koyarken gözünden bir damla yaş daha süzüldü. O da emin adımlarla mezarın yanına geldiğinde Ege güçlükle mezara toprak atıyordu. Elleri ve dizleri titrerken ağlamasını tutmaya çalışıyordu. Berk bir adım attı ve elini küreğe doğru uzattı. Berk'i gören herkes gibi Ege'de başta şaşırsa da küreği ona uzatıp kenara çekildi. Berk derin bir iç çekerek toprağı attı. 

Herkes dağıldığında Kenan Berk'in yanına geldi ve konuştu.

"Sonunda gelebildin. Nerdesin sen?" 

"Biliyorsundur baba nerde ve ne mevkide olduğumu boşuna laf kalabalığı yapma." dedi kestirip atarak.

"Ulan herkesi yarı yolda bırakıp gittin. Ardında bıraktıklarını hiç düşünmeden şirket mi açtın?" dediğinde Berh kaşlarını kaldırarak konuştu.

"Bunun yeri burası değil ama hepsi senin yüzünden. Yok adam olamazmışım yok bu olamazmışım hırs bürüdü gözümü be. Daha bugün o haberi görene kadar hayatta olduğumun farkında değildim. Dediğin gibi oldum işte."

Kenan yine küçümseyici bakışları ile baktı ona.

"Sen beni çok yanlış anlamışsın. Ben sana güçlü ol demedim. Önce adam ol dedim." dediğinde Berk bıkkınlıkla konuştu.

"Yeri burası değil."

"Bana bak." dedi Kenan. "Cenazeden sonra defol git işinin başına. Sakın Cemre'ye yaklaşma bile." dediğinde Berk başını salladı ve mezarın başına ilerledi. Önder Kenan ile arabaya binerken Berk çaresizce yere çöktü. 

Hazal'ın sessiz ağlamaları dışında ses yoktu. Ege mezarın yanında oturmuş başını tahtaya yaslamış öylece toprağa dalmıştı. Hazal mezarın diğer yanına oturmuş toprağı severek ağlıyordu. Cemre Ege'nin yanında kızına sarılmış dikiliyordu. Berk ise mezarın ayakucuna çökmüş hüzünle mezara bakıyordu.

"Sürprizi vardı bana." dedi Hazal ağlamalarının arasında. Berk dahil herkes kafasını kaldırıp ona baktı. "Her zamanki gibi evimin önüne gelip kornayı çalacaktı." dedi ve burnunu çekti. Elindeki toprağı daha çok sıktı. "Ben onu biraz bekletecektim ve indiğimde buna söylenecekti." 

Kimse ses çıkarmazken küçük kız yavaşça Hazal'ın yanına gidip oturdu. Cemre'de Ege'nin omzuna elini koyarak yanına oturdu.

"Onu artık göremeyebiliriz ama o hep orda." dedi ve gökyüzünü işaret etti. Hazal ona yaşlı gözlerle dönerken gökyüzüne çevirdi yüzünü. Diğerleri de. "Onu her özlediğimizde gökyüzüne bakacağız. Annem demişti." diyerek Cemre'ye baktı. Berk'in yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken önce kıza sonra Cemre'ye baktı. Cemre yüzünde buruk bir gülümseme ile kızına bakıyordu. Kızı da ona. 

Hazal dönüp ona sarıldı. "Tamam." dedi küçük kız ve kollarını Hazal'a sardı. "Bana da sarılabilirsin." Hazal buna gülümserken Cemre gururla onlara baktı.


Sesimde söyleyemediğim sözler var. Gizleyemediğim gözyaşlarım.


"E o zaman bende isterim." dedi Ege yorgun sesiyle küçük kız heyecanla Ege'ye koştu. 

Cemre ayağa kalkarak onları izledi. Kızı ayrılarak ona döndüğünde ona da sarıldı. Sonra kız Berk'e döndü.

"Sen kimsin bilmiyorum ama sarılmaya ihtiyacın var mı?" 

Berk'in bu soru ile gözleri parıldadı. 

"Sarılınca geçiyormuymuş?" dedi Berk titreyen sesini kontrol etmeye çalışırken.

"Evet. Sarılmak iyileştirir." dedi kız. 


Silip de unutamadığım sabahlar
Kokladığım eşyaları


Sonra annesine izin almak istercesine baktı. Cemre başta tereddüt etse de başını salladı. Kıza koşarak Berk'e sarıldığında Berk'te ona kollarını sardı.


Bi' çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi' çaresi bulunur elbet canım
Bi' uyuyup uyanalım


İçinde bir şeyler dindi. Sanki fırtınanın sonundaki o sessiz limandaydı. Sonra fısıldadı.

"Gerçekten iyileştiriyormuş."


Ah bi' yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi' çaresi bulunur çıkmazların
Bi' uyuyup uyanalım


Hazal şok içinde Cemre'ye döndüğünde gözleri dolu bir şekilde onları izlerken buldu Cemre'yi. 


İçimde saklayamadım, anladılar
Hiç bitmeyen yalnızlığımın


Kız Berk'ten ayrıldığında konuştu. 

"Ben Deniz. Senin adın ne?" dediğinde Berk gülümsedi ve konuştu.

"Bende Berk. Tanıştığıma memnun oldum Deniz." 

"Bende." diyen Deniz annesinin yanına gitti. 

Berk oturduğu yerden kalkarken güçlükle onlara baktı.

"Başımız sağolsun." dediğinde Ege'de ayağa kalktı ve başını salladı. Sonra da çekti gitti. Cemre kızını tutup onun peşinden giderken Hazal yavaşça ayağa kalktı. 


Silip de unutamadığım geceler
Dönüşü yok hep kalp ağrısı


"Hemen gidiyor musun?" dedi Berk'e sessizce.

"Gitmeyi düşünmüyorum." dediğinde Hazal güldü.

"Pardon komik geldi de." dediğinde Berk kaşlarını çattı.

"Neden?" 

"Yapamazsın Berk. Yıktığın bir şehre bir daha dönemezsin." 

"Ya yıktığım şey şehir değil kendimsem." diyen Berk'e baktı sonra da mezara doğru döndü Hazal.

Geri Berk'e döndüğünde titrek bir nefes vererek konuştu.

"Ya kendinle beraber bir sürü insanı yıktıysan." dedi. Sonra devam etti. "Sen en yakın arkadaşını son bir kez göremedin bile." dedi titreyen sesiyle. Yanaklarından yaşlar süzülürken devam etti. "Sana o düğünden sonra nasıl ulaşmaya çalıştık bilmedin. Burda çırpındık durduk duymadın." dedi gerçekleri yüzüne vurmak ister gibi. "Şimdi bir anda uyandın ve geri mi döndün? Bunun için illa kayıp vermemizi mi bekledin?" 

Berk başını yere eğdi ve öylece kaldı. 

"Çağrı'nın okuması var akşam. Gelmek istersen." dedi ve gitti. 

Berk acı ile dudağını ısırdı. Yerdeki başını zar zor Çağrı'nın mezarına kaldırdı. 

"Özür dilerim." dedi sesi titrerken. Ağlıyordu. Sonra gülümsedi. Ağlarkende gülümsüyordu insan bir şekilde. "Bro." 


Bi' çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın


Cemre arabaya bindiğinde Deniz uyumuştu. Gözlerini kapattı yavaşça. Gözünden yaşlar süzüldü sessizce.


Bi' çaresi bulunur elbet canım
Bi' uyuyup uyanalım


Berk eve geldiğinde Kenan henüz eve gelmemişti. Berk telefonunu aldı ve Cemre'nin attığı sesli mesajları tek tek dinlemeye başladı. Hepsi 8 yıl öncesine aitti. Cemre hepsinde ona bir neden vermesini ve neden gittiğini soruyordu. Ve onu hâlâ beklediğini. Sonra bir sesli mesaj daha açtı.

"Bu mesajı dinleyeceğini sanmıyorum. Ama eğer bir şansımız olur da dinlersen diye bırakıyorum. Yine bulunduğun şirketi aradım ama ulaşamadım. Bana meşgul olduğunu söylediler ve sesli mesaja yönlendirdiler. Ben hamileyim Berk. Beni o nikahta bırakışından iki hafta sonra öğrendim bunu. Defalarca kürtaj düşündüm ama yapamadım. Senden bir beklentim yok ancak varlığına ihtiyacım var. Her şeyi affetmeye hazırım." 

Berk şok içinde ayağa kalktığında gözünün önünden Deniz geçti. Elleri titrerken ne yapacağını bilmiyordu. 


Ah bi' yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın


Berk telefonundan Duru'nun numarasını çevirdi hızla. 

"Efendim."

"Duru benim Berk"

"Aa Berk duydum geri gelmişsin hoşgeldin.''

"Hoşbuldum. Bana Cemre'nin şuan nerede olabileceğini söyler misin?" 

"Neden?"

"Konuşmam lazım lütfen Duru."

"Moda Tasarım Atölyesi var Ege ile birlikte açtığı ordadır. Konum atarım ancak." Duru derin bir nefes verdi. "Bence bir şansınız yok."

Berk başını salladı.

"Konumu bekliyorum." 

Telefonu kapatır kapatmaz telefonuna gelen konum ile koşarak evden çıktı. Yıllardır tek değişmeyen şeye arabasına bindi. Eski hayatına dair her şeyi bırakmış yalnızca arabasını bırakamamıştı.

Konuma geldiğinde Atölye'nin önünde durup tabelasına baktı.

DENİZ MODA

Huzurlu bir gülümseme yerleşti yüzüne. 


Bi' çaresi bulunur çıkmazların
Bi' uyuyup uyanalım


İçeriye girdiğinde bir sürü üniversiteli genç ile karşılaştı. Tek tek sınıfları dolaştı. Kıyafetler ile dolu olan çizim odasını gördüğünde cam kapısından içeri baktı ve içerde ağlayarak çizim yapan Cemre'yi gördü. 

Yavaşça kapı kolunu indirdi ve içeri girdi. Cemre kapıya döndüğünde Berk'i görmesi ile ayağa kalktı.

"Ne işin var burda." dedi sert sesiyle.

"Cemre ben." dedi ve yutkundu Berk Cemre'nin nefesini yüzünde hissedecek kadar yakınındaydı. "Özür dilerim."

Cemre dolan gözlerini onun gözlerine çevirdi.

"Neden?" dedi aynı sertlikle.

"Her şey için. Nikah için, Deniz için..." 

Cemre'nin kaşları bir anda çatıldı. 

"Deniz?" dedi sesindeki sertlikten eser kalmazken.

"Deniz benim kızım değil mi?" dedi Berk fısıldayarak. Bir adım daha attı. Artık burun burunalardı. 

"Nerden öğrendin?" dedi Cemre aynı fısıltıyla.

"Ses kayıtlarını dinledim." 

Cemre yüzünde buruk bir gülümseme ile konuştu.

"Erken olmuş." dediğinde Berk tekrar özür diledi.

"Ben çok özür dilerim." 

Cemre yutkundu ve bir adım geriye giderek aralarındaki mesafeyi açtı.

"Telafisi olmayan seylerin özrü olmaz." dedi.

"Vardır belki telafisi?" dedi Berk dolu gözleri ile.

"Yok." dedi Cemre emin sesi ile.

"Babası hakkında ne biliyor? Ne söyledin ona?" 

"Yalan söylemedim. Uzaklarda dedim. İşleri var dedim." dediğinde Berk elini yumruk yaptı.

"Tanıştırır mısın bizi?" 

"Berk hayır." dedi Cemre masasının başına giderken. "Buna izin vermem." dedi ve ordaki kağıtları toplayıp bir kenara koydu. "Herkesi yıktın ama onu yıkmana izin vermeyeceğim." 

"Ben onu yıkmam zaten Cemre." dedi sessizce. "Ben geri döndüm." dediğinfe Cemre'nin yüzü buz kesti. "Her şey babam yüzünden bir hırsla oldu. Ama artık..."

Cemre yüzünde acı dolu bir ifadeyle konuştu.

"O kötülediğin baban var ya." dedi sert sesiyle. "Sana babalık yapamamış ama Deniz'e çok güzel dedelik yaptı. Kendi hırsların yüzünden ona kızma. Ve şunu kabul et Berk." dedi yanına yaklaşırken. İşaret parmağını Berk'in göğsünün üzerine koydu. "İçinde yaşattığın o adamı kabul et. Yıllardır o kişisin çünkü." 

Berk'in gözünden bir damla yaş süzüldü. Kapı açıldığında Ege'nin sesi duyuldu.

"Ne işi var bunun burda?" Cemre hızla konuştu.

"Berk tam da gidiyordu." dediğinde Ege'ye döndü. 

Berk önce Ege'ye baktı sonra Cemre'ye. Derin bir nefes verdi. 

Kapıya doğru yöneltti adımlarını. Ama kapıyı kapatıp kenara geçince durdu. Onların boğuk seslerini duydu.

"Niye gelmiş?" diyen Ege'nin sesindeki öfkeyi hissedebiliyordu. Onları bu hâle o getirmişti. O seçmişti bunu.

"Deniz'i öğrenmiş. Tanışmak istiyor." dedi Cemre bıkkınlıkla. Sonra ekledi. "Geri döndüm dedi." 

"Ben onu bi tanıştırırım." dedi Ege sinirle. 

"Belki de doğru olan budur. Deniz'e de ona da bunu yapmamalıyım." dedi Cemre ellerini saçlarına geçirirken. Sonra derin bir iç çekti. "Neyse Kenan Amcalardan Deniz'i alır mısın benim bir kaç işim daha var da." dediğinde Ege başını salladı. 

Kapıda duran Berk o an adımlarını hızla arabaya yöneltti. Onların karşısındaki halini düşündü. Arabayı eve sürmeye başladı. Evine... 

Birisinin hüngür hüngür ağlayarak kurduğu bir cümlenin, hiç kimsenin gönlüne değmemesi kadar canı yandı o an. Sonra gırtlağında yüklemi olmayan bir cümle ile eve döndü. İnsan aptal olduğunu öğrenince eve döner hep. 

Berk evin önünde durduğunda derin bir nefes verdi. Kendi odasının camına baktı önce özlemle. Koşarak merdivenleri indi ve bahçedeki çocuk oyuncaklarına baktı. 

Kendisine baba olamaya adam kızını onun yokluğundan korumuştu. 

Kapıyı zar zor tıklattığında kapıyı Kenan açtı.

"Hoşgeldin." dedi.

"Hoşbuldum." diyen Berk mahçuptu.

İçeri girdiğinde salonda çizgi film izleyen Deniz'i gördü. Deniz merakla kapıya dönerken Berk'i görmesi ile ayağa kalktı. 

"Aa Berk gelmiş." dediğinde gülümsüyordu.

"Merhaba Deniz." dedi Berk onun yanına giderken. "Seni görmeye geldim."

"Dedee." diye bağırdı Deniz. "Biraz kurabiye ve süt koyar mısın bize?" 

"Koyarım bal küpüm." dedi Kenan.

Berk ilk defa babasının sesindeki fazla şefkati duydu. Belki babası haklıydı. Her şeyi olmuş adam olamamıştı. 

"Çizgi film izler misin?" diye sorduğunda Berk gülümsedi. Ve fısıldayarak konuştu.

"Aramızda kalsın çok severim." dediğinde Deniz gülümsedi. 

"Demek ki büyükler de çizgi film izlemeyi seviyormuş. Annem tek değilmiş." dediğinde Berk daha kocaman gülümsedi. 

"Annen de mi çizgi film izliyor?" dediğinde Deniz gülerek başını salladı.

"Hatta benden bile çok izliyor. Bir gece ben uyumaya gittiğimde biraz odada durduktan sonra su içmeye indim ve televizyonda hâlâ çizgi film açıktı. Annem hâlâ televizyona bakıyordu." dediğinde Berk güldü.

"Kurabiye ve sütleriniz." dedi Kenan iki bardağı ve kurabiyeleri masaya koyarken. 

Deniz uzanarak bir kurabiye aldı ve süte batırdı. "Bak böyle çok güzel oluyor sende yesene." dediğinde Berk yüzündeki gülümseme ile bir kurabiye aldı ve süte batırdı. 

"Gerçekten güzelmiş." dediğinde Deniz güldü. 

"Ama sana bir tabaktan fazlası yasak biliyorsun dimi bal küpü?" diyen Kenan'a üzgün bir ifadeyle başını salladı Deniz.

"Neden?" dedi Berk Kenan'a dönerken.

"Annesi yasak koydu." dediğinde Berk Deniz'e döndü.

"Ben kurabiyeleri çok seviyorum Berk." dedi Deniz kurabiyeden bir ısırık daha alırken. "Ama bazen abartabiliyormuşum." dediğinde gülümseyerek konuşmaya devam etti. "Bir gün o kadar abartmışım ki bayıldım." diyerek kahkaha attı.

Berk buna gülümserken o konuşmaya devam etti.

"Annem o yüzden bir tabaktan fazlası yok dedi. Ve bana kurabiye canavarı diyor." dediğinde Berk başını salladı.

"Annen haklı. Ne kadar sevsen de her şeyin fazlası zarar Deniz." dediğinde Deniz gülümsedi.

"Bücür." dedi Deniz hemen. "Bücür de bana. Ege Dayım da Çağrı Amcam da annem ve Hazal Teyzem de hep bücür der bana." dediğinde Berk başını salladı.

"Tamam o zaman bende bücür diyorum artık." dedi ve televizyon izleyen Deniz'e uzun uzun baktı huzurla.

Kapı çaldığında Kenan kapıya doğru gitti. Berk ise hâlâ Deniz'i izliyordu. 

Ege içeri girdiğinde Deniz kapıya doğru döndü ve Ege'yi görmesiyle yerinde zıplayarak onun yanına doğru koşmaya başladı.

"Egeee annem nerde?" dedi onun kucağına atlarken.

"Annenin bir kaç işi var. Noldu benimle zaman geçirmek istemiyor musun bücür?" dedi Ege ona gülümseyerek. 

"Annemi özledim sadece. Son gördüğümde de çok üzgündü." dediğinde Ege Berk'in varlığını yeni farkediyordu. 

"Annen iyi bücür. Sadece biraz üzgün." dediğinde Deniz konuştu. 

"Nerede?" 

"Bilmiyorum. Hadi sen arabaya geç." dediğinde Deniz ofladı.

"Ama Ege biz Berk'le çizgi film izliyorduk." dediğinde Ege Berk'e döndü. Berk Deniz'e doğru eğilip konuştu.

"Başka zaman izleriz bücür." dediğinde Ege kaşlarını çattı. 

"Bücür de nerden çıktı?" dedi.

"Ben öyle seslenmesini istedim. Berk'i çok sevdim ben Ege." dedi Ege'nin işaret parmağından tutarken. 

"Hadi gidelim." diyen Ege Berk'e sırtını dönmüştü ki Berk ona seslendi.

"Ege." dedi ve yutkundu. Ege ona dönerken gözlerinde hiç değişmeyen öfke vardı. "Konuşabilir miyiz?" 

"Sonra." dedi ve onu baştan aşağı süzdü Ege. "Bu kez de gitmezsen sonra konuşalım." dediğinde Deniz'in elinden tutarak kapıdan çıktı. 

Berk kendini koltuğa bırakırken masadaki Deniz'in kurabiyelerine bakıp gülümsedi. Kızının hakkında çok az şey biliyordu. Ama bu bile onun için kaybolan senelerin ardından kazançtı. 

Cemre deniz kenarında otururken saçına değen rüzgar saçlarını göz yaşlarına yapıştırmıştı. Sessiz iç çekişleri ile onu tek iyileştiren şeye bakıyordu. Denize..

Deniz ve Ege bir yere otumuş yemek yerlerken Cemre Ege'yi aradı.

"Deniz nasıl?" dediğinde Ege gülümsedi.

"İyi merak etme." dediğinde Deniz Ege'nin konuştuğu kişinin annesi olduğunu anladı ve telefona doğru konuştu.

"Nerdesin anne yanına gelmek istiyorum." dediğinde Cemre kaşlarını çattı.

"Neden bir şey mi oldu?" 

"Hayır. Egeyle çok eğleniyorum ama sen çok üzgündün sana sarılmak istiyorum." Cemre buruk bir şekilde gülümsedi.

"Ege gelebilir misiniz buraya?" diye sordu. Ege başını salladı ve cevap verdi.

"Geliriz geliriz." dedi ve telefonu kapattı. 

Deniz'e bakarak göz kırptı ve gülümseyerek konuştu. "Doydun mu bücür?" dediğinde Deniz kafasını salladı. "Hadi anneye gidiyoruz o zaman." dedi Ege ayağa kalkarken. 

Deniz onun elinlen tuttu ve arabaya bindiler. Arabada çalan şarkı sesini yükselten Deniz'e dönen Ege gülümsedi.

"Berk arkadaşınız mı?" diye soran Deniz'in kafasında bir sürü soru işareti var gibi gözüküyordu.

"O nerden çıktı şimdi?" diye sordu. 

"Bilmem. Merak ettim." dedi Deniz omuz silkerken.

"Boşver." dedi Ege ve önüne döndü. Direksiyondaki elini daha çok sıktı.

Sahilde oturan Cemre'nin yanına geldiklerinde kumlara oturdu Deniz'de. Ege de onun yanına. Deniz annesinin karnından ona yaslanarak sarıldı. Cemre'de ona kollarını sararken gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

"Çağrı abi ağladığınızı görse çok kızar biliyorsunuz değil mi?" dedi Deniz ikisine de bakarken. Ege elinin tersiyle gözünden süzülen yaşları sildi. "Hatta size ağlak bebekler derdi." dediğide ikisi de güldü. Buruk bir gülüştü bu. 


Sen bedenim oldun, ruhum oldun
Karanlık gecemde güneş oldun


"Neler yaptın bakalım dedende bücür." dedi Cemre onun yanağından bir makas alırken. 

Deniz kafasını gömdüğü annesinin karnından kalktı ve konuştu.

"Berk geldi." Cemre'nin yüzü düşerken Ege ile göz göze geldiler. "O da çizgi film izlemeyi seviyormuş anne. Beraber kurabiye yiyip çizgi film izledik." dediğinde Cemre başını salladı. "Ben Berk ile arkadaş olabilir miyim? Onu çok sevdim." dediğinde Cemre başını salladı. 


Ben önümü bile göremezken
Beni düştüğüm yerden doğrulttun


"Ol tabi." dediğinde yanaklarındaki yaşları sildi. "Hadi sen arabaya daha çok üşütme." dedi sonra. Deniz ona bakarak güldü.

"Noldu kız?" dedi Ege sırıtarak.

"Şey hangi arabaya gideceğim?" dediğinde arkada duran üç arabayı gösterdi. Ege kendisi ve Cemre'nin arabası dışında Berk'in de arabasını görünce ayağa kalktı. Cemre'de ayağa kalkarken gözlerindeki yaşları sildi. 

Cemre kızının kulağına doğru ilerledi. "Benim arabaya hadii." 

"Oof tamam anneee." diyen Deniz yavaş adımlarla arabaya ilerlerken durdu ve Berk'e döndü. 

"Görüşürüz Berk." diye bağırarak el salladı.

Berk siyah paltosunun içinden çıkardığı elini sallayarak ona seslendi. "Görüşürüz bücür." 

Cemre derin bir iç çekerek Berk'e doğru yürüdü. Ege de onun arkasından. "Ne işin var burda?" dediğinde Berk başını iki yana salladı.

"Burda olduğunuzdan haberim yoktu." dediğinde Cemre başını salladı.

"Kızımın babanın evinde olduğundan da mı haberin yoktu?" dediğinde Berk başını iki yana salladı.

"Kızımızın." dediğinde Cemre elindeki çantayı fırlattı. Çanta Berk'in göğsüne denk gelip yere düşerken Berk gözlerini kapattı.


Şimdiyse bitti diyorsun
Gerçekten bırakıp gidiyor musun?


"Ne kızımız ya sen ne saçmalıyorsun?" diyen Cemre'ye baktı.

"Bak Cemre. Konuşmalıyız. Ben kızımı tanımak istiyorum." 

Ege Cemre'nin önüne geçerken Berk'i göğsünden itti. "Bana bak. O kız senin kızın olabilir ama tanıtmak Cemre'nin görevi değil. Hem nerde görülmüş bir babanın yedi yaşındaki çocuğunu tanıdığını." dediğinde Berk öfkeyle yanağındaki yaşı sildi.

"Sen karışma." dediğinde Ege sinirle onun yakasına yapıştı. 

Cemre Ege'yi kolundan geri çekerken ona bakarak konuştu.

"Ege Deniz korkmasın yanına gider misin?" dediğinde Ege sinirle arkasına döndü ve yürümeye başladı.

"Ne istiyorsun Berk. Bırak bir nefes alayım artık. Her yerden çıkma." diyen Cemre'ye baktı Berk. 


Sen ilk öptüğüm, dokunduğum
Hakkında durmadan hayaller kurduğum


"Kızımı tanımak istiyorum Cemre." 

"Berk yeter! Hepimizin ne haldeyiz farkında değil misin?" dediğinde Berk bir adım ona yaklaştı. 

"Ben ne haldeyim Cemre. Yıllar önce hırsıma yenik düşüp gittim ve ne çok şey kaybettim. Ben kızımın ilk adımlarını, ilk gülüşünü, ilk baba diyişini, ilk doğum gününü her şeyi kaçırdım." dediğinde o da bağırıyordu ve öfkeliydi. 


Ben aşk denen o ünlü kelimenin sözlük anlamını senin kollarında buldum


"Sadece bunları mı kaçırdın?" dedi Cemre kaşlarını kaldırırken. "Sen Deniz'in beni sinir krizleri geçirirken sakinleştirmeye çalışmasını ve bunu sadece onun becerebilmesini de kaçırdın. Sen Deniz hastalandığında ne yapacağımı bilmeyerek çaresizce evde koşuşturmalarımı, babam nerde diye her soruşunda yüzümdeki acı ve mahcubiyeti de. Ve Deniz'in arkadaşları babaları ile aktivitelere katılırken Deniz'in kenarda buruk bakışlarını gören babanın onunla beraber etkinliğe katılışını da kaçırdın." dedi ve yüzündeki saçları çekti. "Sahi Berk sen neyi kaçırmadın." 

Berk gözlerinden yaşlar süzülürken çaresizlik ile Cemre'ye baktı.


Şimdiyse bitti diyorsun
Öylece bırakıp gidiyor musun?


"Biliyorum öfkelisin ne yapsan haklısın. Daha nicelerini kaçırdım. Ama sadece genç ve aptaldım." dediğinde Cemre yerdeki çantasını aldı ve Berk'e yaklaştı. Sıcak nefesi ona çarparken konuştu.

"Bende sadece sevmiştim." dedi ve konuşmaya devam etti. "Sizi ayırmak ya da gerçeği ondan saklamak gibi bir niyetim yok. Sadece biraz zaman ver en azından acımızı yaşayalım." dediğinde Berk başını salladı. 

Cemre tam arkasını dönüp gidecekken kolundan tuttu.

"Cemre." dediğinde Cemre ona döndü. "Peki biz." 

"O konuda hiç şansımız yok." dedi Cemre ve elini hızla çekip arabasına bindi.


Dur, çıkma hayatımdan
Hayır inanmam
Bu kötü bir şaka


 Ege o arabadan inerken kendi arabasına binerek uzaklaştı ordan. Berk ise hâlâ duran Cemre'nin arabasına baktı. 

Kapı açılırken Deniz indi içinden. Koşarak ona doğru geldi ve kollarını açtı.

"Annemden zor izin aldım ama sana sarılmak istiyorum." dediğinde Berk arabaya doğru baktı ve Cemre ile göz göze geldi. 

Yavaşça Deniz'e doğru eğildi ve ona sıkı sıkı sarıldı. Gözlerinden yaşlar süzülürken ondan hiç ayrılmak istemedi.

Ayrıldıklarında Deniz küçük elleri ile onun gözyaşlarını sildi. 

"Ağlama Berk. Sen de mi Çağrı'yı özlüyorsun?" dediğinde Berk başını onaylar şekilde salladı. Yüzü acı ile doldu. 

"Teşekkür ederim Deniz." dedi onun saçlarını okşarken. 

"Ne için?" 

"Sarıldığın için." dediğinde Deniz gülümsedi. 

"Ağlama tamam mı artık." derken gözünden akan bir yaşı daha sildi küçük eliyle.

"Ağlamam. Hava soğudu hadi git sen." dediğinde Deniz başını salladı ve koşarak arabaya bindi. 

Ayağa kalkıp onun ardından bakakalan Berk Cemre ile göz göze geldi. Cemre'ye teşekkür eder gibi başını salladı. Araba uzaklaşırken o onu daha fazla taşıyamayan dizlerinin üzerine çöktü.


Dur, konuşsaydık iki dak'ka
Sen de biliyorsun, halledebillir
Halledebilir, halledebilir
Halledebilirdik
Üstesinden gelebilirdik


Yanaklarına dokundu elleri titreyerek. Yumruğunu yerdeki kuma geçirdi sonra. "Ben bilmiyordum ki." dedi çaresizce. "Ben yaşadığım kaybın bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum." gözünden damlalar süzülmeye devam ederken Deniz geldi gözünün önüne.

"Ağlama tamam mı artık?" 

Gözlerinden süzülen yaşları sildi. Ama yerine yenileri eklendi. 


Bak, iki damla gözyaşı daha
Süzülüyor senin için yanaklarımdan


Cemre arabayı sürerken yanında oturan Deniz çizgi film izliyordu. Gözleri bulanıklaşırken gözlerini sildi. 

Bir kez daha kızdı kendine. Nasıl ondan bu kadar nefret ederken hâlâ çok sevebiliyordu onu.


Ah, anlamıyorum nasıl bi' şey bu
Nasıl da hastalıklı bir duygu


Deniz ona döndü ve gülümsedi. Cemre'de ona gülümserken konuştu. 

"Çok üzgün gözüküyordu anne." dedi annesinin gözlerine bakarken.

"Kim?" dedi Cemre.

"Berk." dedi Deniz ve bir iç çekti. "Berk'in ailesi yok mu anne? Yanında kimse yok." dediğinde Cemre'nin gözünden bir yaş süzüldü. Arabayı aniden sağa çektiğinde yola bakakaldı. 


Zaman bile gücünü yettiremez buna
Hatırlarım hâlâ, bilirim daim olduğunu


Deniz'e döndü ve ellerini tuttu. "Deniz bazen insanlar bir seçim yapmak zorundadır annecim. Sevdikleri ile başka şeyler arasında." dedi Cemre.

"Babam gibi mi?" 

"Kızgın mısın ona?" dedi Cemre merakla.

"Hayır." dedi Deniz gözleri dolarken. "Sadece kırgınım." 

Cemre başını salladı ve önüne döndü.


Dur, çıkma hayatımdan
Hayır inanmam
Bu kötü bir şaka


Cemre arabayı sürmeye devam ederken Deniz tabletini kapatıp cama yasladı başını. Gözlerinden yaşlar akarken elleri ile sildi annesi farketmesin diye. 

Berk sahilde ayağa kalktığında yanaklarındaki yaşları sildi ve arabasına ilerledi. Arabaya bindiğinde derin bir nefes aldı. Başını direksiyona yaslarken gözlerini kapattı. Yine aklına ilk Deniz geldi.

"Sen kimsin bilmiyorum ama sarılmaya ihtiyacın var mı?" 
"Sarılınca geçiyormuymuş?" 
"Evet. Sarılmak iyileştirir." 
"Gerçekten iyileştiriyormuş."

Gülümsedi gözleri kapalıyken. Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu.


Dur, konuşsaydık iki dak'ka
Sen de biliyorsun, halledebillir
Halledebilir, halledebilir


"Ben Deniz. Senin adın ne?"
"Bende Berk. Tanıştığıma memnun oldum Deniz." 
"Bende." 

"Bücür de bana. Ege Dayım da Çağrı Amcam da annem ve Hazal Teyzem de hep bücür der bana." 

Berk'i çok sevdim ben Ege." 

Berk gözlerini açarken yüzündeki gülümseme devam ediyordu. 

"Annemden zor izin aldım ama sana sarılmak istiyorum." 


Halledebilirdik
Üstesinden gelebilirdik


Berk arabayı sürdüğünde sahilde ses kalmadı. 


1 Ay Sonra

"Anneee hadi uyan çizimlerin başında uyuyakalmışsın işte." diye bağıran Deniz'in sesi ile Cemre başını kaldırdı. 

"Noldu kızım." dedi uykulu gözlerle.

"Burda uyumuşsun. Ama söz vermiştin erken uyuyacağına ve Berk'in kahvaltıya geleceğine. Cemre başını salladı ve onu kucağına aldı. 

"Seninle bir şey konuşmam lazım kurabiye canavarı." dediğinde koltuklara bıraktı onu ve karşısına oturdu. 

"Bu duyduklarından dolayı bana kızmak yok bu konuda anlaşalım." dedi ve serçe parmağını uzattı ona doğru. 

Deniz gülümseyerek serçe parmağını onun parmağına doladı ve sırıtarak konuştu.

"Ben sana kızmam kii." 

Cemre gülümsedi ve onun ellerini tuttu sıkıca. 

"Sen bana soruyordun ya babam ne zaman dönecek diye." dediğinde Deniz başını salladı. 

"Sen de gidenler dönmek için gitmez ama bir mucize olur da dönerse ilk sana gelecektir derdin." dedi Deniz.

"Evet." dedi Cemre gülümseyerek ve konuştu. "Baban geldi kızım." dediğinde Deniz'in yüzü şaşkınlık dolu bir ifade alırken konuştu.

"Nerde?" 

"Uzun zaman önce döndü." dedi Cemre. Deniz'in yüzü düştü.

"Yani mucize olmuş ama ilk bana gelmemiş mi?" dedi hayal kırıklığı ile dolu bir sesle Deniz.

"Hayır. Aksine sana gelmiş ilk." dedi ve ellerini daha sıkı tuttu. 

"Ben niye görmedim."

"Berk." dedi ve yutkundu Cemre. "Berk senin baban." 

Deniz'in yüzünde kocaman bir gülümseme belirirken yanağından bir damla yaş aktı.

Cemre ona sarılırken Deniz daha kocaman gülümsedi. 

Kahvaltıyı Cemre hazırlarken Deniz masanın üzerine getirdiği defterine bir şeyler çizmeye başladı.

"Ee misafirimizi sen çağırdın ama ben hazırlıyorum küçük hanım." dedi Cemre gülümseyerek. Bir aydır babasının dönebileceği gerçeğine onu alıştırmıştı. Bu durum da aşırı tepki vermesini engellemişti. 

Berk ile o günden beri görüşmemişlerdi. Yalnızca Kenan'ın evinden Deniz'i alırken karşılaşıyorlardı. 

"Ama anne o misafir değil ki." dedi Deniz sitemle.

Kapı çaldığında ikisi de telaşla birbirine baktı

"Al işte kahvaltı hazır değil." dedi Cemre kaşlarını çatarken.

Deniz fısıldayarak ve sırıtarak konuştu.

"Babam geldi." 

Cemre'nin yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. 

"Hadi kapıyı açalım." dediğinde Deniz koşarak kapıya gitti. Kapıyı açtığında Deniz her zamanki gibi sevgiyle bakıyordu Deniz'e.

"Hoşgeldin." dedi Deniz küçük bir tebessümle.

"Hoşbuldum bücür. Al bakalım." dediğinde elindeki pembe hediye kutusunu uzattı Berk. 

"Bu çok kocaman boyum kadar." dedi Deniz kutuyu tutarken. Elindeki buketi de Cemre'ye uzattı Berk. 

Elinin titremesi Cemre tarafından farkedilecek kadar fazlaydı. 

"Bunu da sana almıştım." dediğinde Cemre yüzüne zorla bir gülümseme yerleştirdi ve elinden buketi aldı.

"Sağol." dediğinde kenara çekildi. Deniz elindeki kutu ile içeri geçerken Berk'in kolundan tuttu Cemre. Berk ona döndü.

"Söyledim biliyor."

"Nasıl?" dedi Berk şok içinde.

"Babası olduğunu biliyor." 

"E tepki vermedi."

Cemre dudağını büzdü ve gülümsedi. Dostane bir tavırla elini Berk'in omzuna koydu.

"Ben yukarıya çıkıp bir şeylerle oyalanıyım siz konuşun." dediğinde Berk Cemre'nin eline bakarak gülümsedi ve başını salladı.

"Teşekkür ederim Cemre." dedi.

Cemre gözlerini yumup başını salladı. Ve yukarı çıktı.

Berk heyecanla hediye kutusuna bakan Deniz'in yanına gitti. Deniz onu görünce duraksadı ve koltuğa oturdu. Berk'te onun yanına oturduğunda ne diyeceğini bilmiyordu.

"Sen benim babammışsın." dedi Deniz. Sesinde biraz mutluluk biraz kırgınlık vardı.

"Üzüldün mü?" dedi Berk sessizce.

"Hayır. Ama..." dedi Deniz ve Berk'e döndü. "Babam olduğun için çok mutluyum ama annemi yıllardır üzen adam olman beni üzüyor." dediğinde Berk yere kilitledi gözlerini. "Annem hep güçlüydü. Sanki babamı özlemiyormuş gibi yapardı yani seni." dedi ve gözlerine baktı. "Ama ben uyurken ya da uyuma taklidi yaptığım zamanlar onu hep ağlarken bulurdum. Bir ara her yeri kırıp dökmüştü. O kadar öfkeliydi ben sarılınca geçti. Ondan sonra anladım sarılmak her şeyi geçiriyordu." dediğinde Berk başını salladı.

"Baba." dedi Deniz. Berk'in gözleri mutlulukla doldu. "Annemle ikinize aynı anda sarılsam iyileşir misiniz?" dediğinde Berk'in gözünden bir damla yaş süzüldü.

"Bazı yaralar vardır Deniz." dedi yanağını silerken. "Sadece zaman iyileştirir." dediğinde onun saçlarını okşadı. "Ben bu yaraları iyileştirmek için elimden geleni yapacağım tamam mı?" dediğinde Deniz başını salladı ve hızla ona sarıldı. 

Berk onun saçlarını okşayarak ona sarıldığında her zaman sarılışlarından farklıydı bu. İlk defa baba-kız olduklarını bilerek sarılıyorlardı. 

Ayrıldıklarında Deniz mutfağa baktı. "Annem kahvaltıyı yetiştiremedi." dediğinde Berk güldü. 

"Önce hediyeni açalım sonra anneni de çağırır beraber kahvaltı hazırlarız olur mu?" dediğinde Deniz başını iki yana salladı. 

"Önce kahvaltı. Çünkü kurt gibi acıktım." dediğinde Berk kahkaha attı.

"Hadi anneni çağır o zaman." dediğinde Deniz koşarak yukarı çıktı. Odasında yere çökmüş camdan dışarıyı izleyen annesine doğru yavaşça ilerledi ve ona sarıldı. Ayrıldıklarında konuştu.

"Babamla birlikte kahvaltı hazırlayacağız." dediğinde Cemre başını salladı. 

Aşağıya indiklerinde Berk mutfaktan bir önlük bulmuş sandalyelerden birine yaslanmış bekliyordu. 

Deniz onu görünce kahkaha attı. Cemre'de gülerken konuştu.

"Onu nerden buldun?"

"Şurda asılıymış aldım giydim." dedi Berk anlamsızca onlara bakarken. 

"Mutfağın Kraliçesi yazıyor üzerinde baba." dediğinde Berk başını eğerek önüne baktı. Dudağını ısırıp kaşlarını kaldırırken arkasındaki ipi çözdü ve Deniz'in boynundan geçirdi önlüğü. 

"Şimdi oldu." dediğinde Deniz kahkaha attı. 

Birlikte kahvaltı hazırlayıp yedikten sonra Cemre Atölyeye gitti. Berk ve Deniz ise Berk'in hediyesi olan oyuncak ev ile oynadılar. Akşam olduğunda Cemre eve geldi ve Deniz koşarak ona sarıldı sırıtarak konuştu.

"Babam başka önlük bulamayınca yine o önlüğü giydi." dedi. Cemre gülerek mutfağa ilerledi. Makarnaları masaya koyan Berk'e baktı.

"Merhaba kolay gelsin." dediğinde Berk gülümsedi. 

"Hadi soğumadan oturun yiyelim." dediğinde Cemre başını salladı. 

Yemek yerlerken Deniz heyecanla Berk'e döndü.

"Baba bu gece gitmesen olmaz mı?" dediğinde Berk ona döndü. Tam cevap verecekti ki Cemre'ye baktı. 

"Bilmem ki." dediğinde Deniz annesine döndü ve konuştu.

"Lütfen film gecesi yapalım."

"Baban da isterse." dedi Cemre ve Berk ile göz göze geldiler. "Olur." dediğinde Berk başını salladı.

"İsterim." dediğinde Deniz gülümseyerek ikisine baktı. 

"Ben odamdan oyuncaklarımı indiricem onlarda izlesin bizimle." dedi ve koşarak yukarı çıktı.

"Emrivaki yapmış gibi olmadım değil mi?" dedi Cemre Berk'e soran gözlerle bakarken.

Berk hızla başını iki yana salladı.

"Aksine bundan daha çok istediğim bir şey yoktu. Benim bundan sonra zamanım sadece sizinle geçirmeye müsait." dediğinde Cemre'nin masanın üstündeki elinin üzerine koydu elini.

"Tabi sen de istersen." 

Cemre kalbinin atışlarının hızlandığını hissetti. Yüzüne doğru basan ateşle ellerine baktı. Elini çekmesini söyledi aklı ama kalbi buna izin vermedi. 

"İsterim." dediğinde uzun zaman sonra kalbi galip geldi. Aynı nehirde bir daha boğulmak ister miydi bilmiyordu ama dalgaları hissetmek istiyordu. 

Bu zamana kadar her şeye kendi göğüs germişti. Şimdi birine yaslanmak istiyordu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.