göğsünden kan sızan bir güvercin.
Yazar'dan
Psikolog hanım gözlerini notundan ayırarak genç kıza çevirdi.
''Kendinizi kaybettiğinizi söyledin. Kendini nerde kaybettin peki Yaz.''
Genç kız annesinden aldığı yeşil gözlerini titreyen ellerine çevirdi. Bu da mı annesinden kalmıştı ona. Yüzü buruştu. Annesinden nefret ettiğini kendine bir kez daha hatırlattı. Yutkundu.
''Annem.'' dedi. Psikoloğu sesinden bile anladı annesine olan mesafesini. Gözlerini kısarak daha dikkatli dinledi kızı. ''Annemin nasıl biri olduğunu anladığım gün.'' dediğinde psikolog bir not daha aldı önündeki deftere.
''Nasıl biriymiş anneniz?''
Kızın gözlerindeki öfke çoğaldı. Seans başından beri soruları üzerinde düşünerek cevaplamasının aksine bu kez aniden cevap verdi.
''Annem dışardan melek gibi bir kadın. Saçları duruşu gülüşü.. Aşık olunası türden.'' dedi ve yutkundu. ''Ama aslında öyle biri değil. İçinde bir şeytan yaşıyor.'' dediğinde psikolog hanım merakla sordu.
''Size annenizin şeytan olduğunu düşündüren ne?''
''İçinden çıkan o kişi.''
''Peki baban?''
Kızın yüz ifadesi birden yumuşadı. Yüzüne çok yakışan o gülümsemesi yerleşti.
''Babam bir kahraman gibi.'' sonra yüzü düştü. ''Gibiydi yani.'' dediğinde önüne gelen saçını işaret parmağıyla kulağının arkasına yerleştirdi. ''Annem mahvetti onu da. Annem neyi mahvetmedi ki?.'' dedi yüzündeki buruk gülümsemeyle.
''Peki ailenizin geldiği bu durumu değiştirmek için bir şey yaptın mı?''
Kızın gözünden bir damla yaş süzüldü hızla.
''Çocuktum. Onların beni teselli etmesi gerekirken her kavgalarında ben onları teselli ederdim.'' Yanağını titreyen eliyle sildi. ''Evde yanlışlıkla bir şey düşse yine kavga ediyorlar diye korkuyla odamda kulağımı kapıya yaslardım. Onlar bana anne baba olmadı ki.''
''Peki ne zaman ailenizin arasında koşuşturmaktan vazgeçtin?''
''Vazgeçmek değil benimki. Kabullenmek. Değiştiremeyeceğim şeyler varmış. Gücümün yetemeyeceği olaylar, mutsuz olsam da elimden bir şeylerin gelmeyeceği durumlar varmış. Büyümek de denebiir buna belki olgunlaşmak da.'' titreyen ellerini kucağında birleştirdi ve psikologa döndü. ''Ama hissizleşmek bunun adı. Herkese, her şeye, en çok kendime.''
''Seansın son sorusunu soruyorum. Belki de senin için en zoru.''
Kız kaşlarını ve başını cesaretle kaldırdı.
''Annenizden nefret etmenizin em belirgin sebebi ne?''
Kız kaşlarını çattı. Yere bakarak düşündü. Sonra da başını kaldırdı.
''Dedemin ölümüne sebep olması.'' dediğinde psikolog hanım bunu da not alarak elini ona doğrı uzattı. Hafif beyazlamış saçlarının arasındaki maviliğe baktı kız. Sonra o da elini uzattı.
''İkinci seansın sonunda tanışacağımızı söylemiştim.'' dedi psikolog hanım. Ve adını söyledi. ''Mavi Güneş ben.''
''Yaz Yağızoğlu.'' dedi kız. Ve odadan çıktı.
Mavi gözlüğünü işaret parmağı ile düzelterek önceki seans kızın yazdığı yazılara baktı.
Bir insanın ailesinde başlar hayata kırgınlığı. Ailesinden sevgi görmediğinden sevgi arar; başka bir insanda, ona dair tüm duygularda. Ailesinden öğrenir bir insan güvensizliği. Sırtına binen acının hep orada kalacağını. Kalbi çabuk kırılır kalbinde kötülük olmadığından belki de. Herkesi kendi gibi sanar. Kaç yaşında olursa olsun çocuk ruhlu olur. Bir çocuğun acısı ailesinde başlar ve bitmez. Çünkü insan ailesinin sevgisi kadar değerlidir. Ve herkes sevildiği kadar hayatı güzelleştirir.
Mavi okuduklarıyla kaşlarını hayretle havaya kaldırdı. Kızın içindeki sevgi açlığını hissetti. Eli çekmecesine giderken çekmeceden bir fotoğraf çıkardı. Lise yıllarından kalan eskimiş bit fotoğraf. Cemre elindeki pastayı sevinçle Mavi'ye uzatırken çekilmiş bu fotoğrafa hüzünle baktı. Derin bir iç çekerek çekmeceye geri koydu ve sertçe kapattı çekmeceyi.
Camdan aşağı baktığında Yaz'ın bankta oturduğunu gördü.
Yaz yüzüne vuran soğukta kollarını birleştirmiş birazdan okulda olan sunumu için içinden tekrar yapıyordu. Sonra telefonu çaldı. Telefonu çantasından çıkardığında ekrana baktı. "Babam." yazısını görünce bıkkınlıkla kulağına götürdü.
"Efendim baba."
"Nerdesin Yaz?"
"Okula geçiyorum." diyip ayağa kalktı ve arabasına doğru ilerledi Yaz.
"Tamam. Akşam erken geliyorsun evlilik yıldönümümüz için davet ayarlamış annen."
Yaz olduğu yerde durdu. Derin bir nefes verdi.
"Tamam." dedi en son.
Okulunun önüne gelip indi. Sunumu ortak hazırladıkları arkadaşı Derin'i aramak için telefonunu kulağına götürüp konuştu. "Nerdesin?"
"Ben bugün gelemiyorum."
"İyi de sunum." dedi Yaz endişeyle.
"Umrumda değil Yaz."
"Benim geçmem için lazım ama."
"Kapatıyorum."
Yaz telefonunu sinirle çantasına koyarken titreyen ellerine sinirlendi. Ellerini yumruk yapıp kucağına koydu. Gözlerinden yaşlar süzülürken ellerini yüzüne yasladı.
"İyi misin?"
Yanından gelen sesle yanaklarındaki yaşları silip sese doğru döndü. Karşısında daha önce görmediği çocuğu görünce afalladı.
"İyiyim." dedi. Siniri sesinden hala belliydi.
Yanına oturan çocuk başını iki yana salladı.
"Gördüm az önce ağlıyordun." dedi ve Yaz'a döndü. "Neden?"
"Arkadaşım gelmiyor sunumumu yapamıyorum ve dersten geçmiyorum." dedi Yaz lafı dolandırmadan.
Çocuk gülümsedi ve ayağa kalkıp ona doğru elini uzattı. "Hangi bölüm?"
Yaz elinden tutarak ayağa kalkarken cevap verdi. "Türk Dili ve Edebiyatı." dediğinde çocuk sırıtarak konuştu.
"Yazar Hanım." dediğinde Yaz istemsizce güldü.
"Gel gidiyoruz." dediğinde Yaz kaşlarını çattı. "Nereye?"
"Dersin sorumlu hocası kim?"
"Umay Hoca."
"Onun yanına." diyip yürümeye başlayan çocuğun arkasından yürümeye devam etti.
"Neden?"
Çocuk ona cevap vermezken Umay Hoca çoktan karşılarındaydı.
"Merhaba hocam." dedi çocuk.
"Merhaba." dedi hoca da anlamayarak.
"Ben sanat bölümünde okuyorum. Ama sizden bir isteğim olucak." dediğinde Hoca merakla konuştu.
"Yardımcı olabileceğim bir konuysa neden olmasın?"
"Yaz'ın bugün yapacağı sunumda partneri olmak istiyorum." dediğinde Yaz şaşkınlıkla ona döndü.
"Olur." diyen Hocaya teşekkür etti çocuk.
Çocuk ona dönerken Yaz yüzüne içten bir tebessüm kondurdu.
"Ben ne desem bilmiyorum. Nasıl teşekkür etsem senden?"
"Dur daha sunumu yapmadık." diyen çocuk gülümsedi. Gülümseyince yanağında çıkan gamzeye takıldı Yaz'ın gözü. O da istemsizce güldü.
"Hadi gidip yapalım o zaman."
Sunum bittiğinde sınıftaki çoğu kişinin ve hocanın yüzünde hayranlık dolu bakışlar vardı. Yaz çocuğa dönüp gülümserken çocuk gözlerini kırpıştırdı. Yaz'ın gülerken ne kadar güzel olduğunu düşündü. Sanki zaman durdu o an. Yüreğindeki çarpıntının sesi yükseldi. Yaz'ın gözlerine vuran güneş gözlerini daha da güzel bir renk haline getirdi.
Herkes sınıftan çıktığında Yaz çocuğa döndü ve konuştu.
"Çok teşekkür ederim." dedi ve elini uzattı. "Yaz ben."
Çocuk gülümseyerek ellerini birleştirdi. "Ayaz bende."
"Memnun oldum." diyen Yaz'ın çalan telefonu bozdu aralarındaki göz temasını.
"Bende."
"Efendim Anne?"
"Nerdesin daha kuaföre gideceksin?"
"Gerek yok." Yaz'ın sesi sertti. Ancak sertliğini de annesinden almıştı. Aynı sert sesle ona cevap gecikmedi.
"Var."
"Geliyorum anne." diyip telefonu kapattı.
"Gitmen gerek sanırım. Bırakıyım istersen seni?" dedi Ayaz ona doğru.
"Yok gerek yok. Arabam dışarda. Ben sana borcumu nasıl ödeyeceğim."
"E bi kahve içeriz." diyen Ayaz gülümsedi. Yaz da yüzüne aynı tebessümü yerleştirirken başını yana yatırdı.
"Tamam o zaman. Numaranı almalıyım." diyen Yaz'ın kızaran yanaklarını farkeden Ayaz gülümsedi.
"Al." dedi kenardaki kullanlımamış pilastik bardaklara uzandı ve cebindeki kalemi çıkarıp üzerine numarasını yazıp Yaz'a uzattı.
"Görüşürüz o zaman." diyen Yaz ona el salladı.
Ayaz da gülümseyerek ona el salladı. Yaz evine giderken yüzündeki gülümseme solmadı. Aşk denen duygu bugün ona da uğramış ve savunmasız yakalamıştı. Kapıyı açan yardımcılarına gülümseyerek eve girdi ve evdeki hazırlıkları gördü. Sonra da merdivenlerden duyduğu topuk sesleri ile duraksadı. O tarafa döndüğünde annesinin ona doğru geldiğini gördü.
Yine güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemişti. Sanki yıllar yaşlanıyor da o yaşlanmıyordu.
"Nerdesin sen?"
"Okuldaydım anne. Sunumum vardı."
"O sunumları vermene gerek yok yıl sonunda hocalarınla konuşup geçiririz seni dersten."
Yaz'ın gülen yüzünden hiç bir eser kalmadı.
"Bunlara ihtiyacım yok anne."
"Neden sana yardım etmemize izin vermiyorsun?" sinirliydi Cemre. Ama kendini de sorguluyorlardı son zamanlarda. Kızı psikologla görüşmeye başladığından beri kendinde hata aramaya başlamıştı.
"Çocukken nerdeydiniz?" dedi sesinin titremesini engelleyemeyen Yaz.
"Yaz bencillik yapma biz elimizden geleni yaptık." diyen Cemre elini samimiyetle kızının eline uzattı. Ancak Yaz aniden çekti elini.
"Siz öyle sanmaya devam ederek avutun kendinizi." diyen Yaz sinirle merdivenlere yöneldi. Merdivenlerde babasıyla karşılaştığında yüzüne bile bakmadan çıktı.
Odasında girer girmez kapının arkasına yaslandı. Daralan nefesi ile eli boynuna gitti. Gözlerinden süzülen yaşlarla elbise dolu odasına baktı. Yine her şey onun isteği dışında şekillenmişti.
Dün gece yaralı küçük bir kız bulunmuş
Etrafına sarı kurdeleler sarılmış
Ayağa kalkıp elbiselere baktı. Gözlerinden yaşlar süzülürken elleri titreyerek yanaklarındaki yaşları sildi. Aynanın karşısına geçtiğinde kendini tanıyamaz haldeydi. O sırada Mavi onun yazılarını okuyordu.
Aile: bütün kötülüklerin iyi niyetle yapıldığı yer.
Son bir kez süslemek istemiş onu büyükler
Yine yasaklarıyla
Kenardaki oyuncak tavşanına baktı. Ona sarılıp bağırışları dinlerken ağlayışları. Kenarda o küçük kızı gördü. O gece o köşede ağlayarak uyuyakalışı.
Yaklaşıp yakından bakınca gördüm
Yatan benim küçüklüğüm ve ben büyüdüm
Aşağıdan gelen bağırış sesiyle başını iki yana sallayıp gözlerini kapattı. İçindeki o çocukla sarıldı.
"Anlamıyor musun Berk bu akşam çok önemli gerginim."
"Sen hep gerginsin Cemre. Bu yüzden bu haldeyiz."
"Tamam Berk şuan bunu tartışamayız. Kıyafetlerini giy az kaldı davetlilerin gelmesine. Yaz'a da söyle o da giyinip makyaja insin."
Yaz kulaklarını kapattı. Ağlama krizi daha çok çoğalırken artık sesini bastırmak istemedi.
Mevsimlik elbisemle,
Cenaze alayını izlerken
Berk bıkkınlıkla ona bakarken Cemre çoktan masanın üzerindekileri düzenlemeye devam ediyordu.
Derin bir iç çekerek yukarı çıktı. Kızının odasına doğru yöneldi ki içerden gelen hıçkırık seslerini duydu. Kapıyı tıklatmak için kaldırdığı elini yumruk yaparak aşağı indirdi.
Mavi o sırada hâlâ seansları değerlendiriyordu.
"Benim babam bir kahraman gibi. Gibiydi yani. Annem mahvetti onu da. Annem neyi mahvetmiyor ki?"
Geçtim meyveli ağaçlarla,
Mis kokan bahçelerden
Yaz olduğu yerden kalktı ve tuvalete girip yüzüne su çarptı. Yavaş yavaş gelmeye başlayan davetlilerin sesini duydu. Derin bir nefes aldı ve üstüne yatağın üzerinde duran yeşil tonlarındaki elbiseyi giydi. Aynanın karşısına geçip makyaj yapmaya başladığında karşısında az önceki Yaz yoktu. Çünkü o böyleydi.
Az önce yangın yeri olan kalbi şimdi buz kesmişti.
Mavi Yaz'ın ona verdiği defteri tekrar açtı.
"Annem ve babam kavga ettiğinde anlıyorum buranın bir ev olmadığını. Evet dört duvarı bir çatısı var hatta daha çok şeyi var ama bir ev değil burası. Çünkü ev hiç bu kadar korkak hissettirmez insana. Ev güvende hissettiğin yerdir."
Bir çiçek kopardım, son kez ona baktım
Çiçeğimi taktım, göğsüme
Yaz aşağıya inerken yüzüne sahte bir tebessüm kondurdu. Cemre ona bakarak gülümsedi ve yanındakilere ona bakarak bir şeyler anlatmaya başladı.
Yaz zamanı orda durdurmak istedi. Annesinin ona gülümsediği nadir anlardan birinde.
Kimse yeni yara açamaz artık
Çok canım yandı acımaz artık
Arkasından omzuna dokunan el ile arkaya döndü ve babasını gördü. Ona da gülümserken o önüne dönüp annesine baktı.
"Çok mutlu." dedi babasına.
"Öyle."
"Hep böyle miydi?" dedi ve babasına döndü. "Annem hep gösterişten mi hoşlanırdı?"
Berk başını iki yana sallarken başını yere doğru eğdi. Yüzüne bir gülümseme yayılırken konuştu.
"Annen ufacık şeyden bile mutlu olan biriydi. Herkese her şeye içi titrerdi."
Yaz duyduklarıyla kaşlarını kaldırdı. Gözleri dolarken ağlamamaya kararlıydı
"Annem babamdan hep nefret ediyor. Nedenini bilmiyorum. Ama benim babam bu dünyadaki en iyi baba. Bundan eminim.
Bugün düşerse yarın kalkar
Bu kız kendine acımaz artık
"Peki ne zaman değişti?"
"Lisenin son yılı." dedi babam yüzü düşerken. "Yani bir yılda değişti."
Yaz merakla sordu.
"Bir yılda ne değişebilir ki?"
"Her şey."
Yaz sesi titrerken bir soru daha sordu.
"Sevdiğin insanlar bile mi?"
Berk başını salladı.
"En çok sevdiğin insanlar değişir."
Annemin de bir kalbi olduğunu biliyorum. Bugün uyuma taklidi yaparken benim üzerimi örtüp öptü beni. Sonra babamla aşağıda yine kavga ettiler. Babam evden gidince merdivenlere koştum. Annemin ağladığını gördüm. Keşke gerçek bir aile olabilsek. Birbirimizi kanatmak yerine yaralarımızı sarabilsek.
Ardımdan konuşulurken
Fısıltılar duydum tesadüfen
Yaz aşağıya inerken Berk'te onun arkasından ilerledi. Cemre'nin yanına gittiklerinde Cemre gülümseyerek onlara baktı. Yaz memnuniyetsiz ifadesini saklamak için elinden geleni yaptı. Berk ise hâlâ içinde bir sorgudaydı.
Cemre birilerine el sallarken Yaz o tarafa döndü. Bir kadın ve arkasında bir çocuk yürüyerek onlara doğru geliyordu. Kadın annesi ile sarılırken çocuğun yüzünü tam gördüğünde kocaman gülümsedi. Ayaz'dı bu.
Sordum tanır mıydınız bu yatan kızı
Henüz nefes alırken?
"Hoşgeldin." dedi ona yaklaşırken.
"Hoşbuldum. Cemre Abla senin annen miydi? Senden hep bahseder ama hiç görmedim seni." dediğinde Yaz başını salladı.
"Ben pek annemle takılmam da." dediğinde annesi ve diğerleri konuşmaya dalmıştı. "Hava alalım mı biraz?" dedi heyecanla.
"Olur." diyen Ayaz ile kapıya doğru yürüdüler. Dışardaki mermerlerin üzerine oturdular. Bozmaya başlayan hava ile herkes eve doğru hareket ediyordu.
Ayaz Yaz'ı biraz izledi ve konuştu.
"Hiç mutlu görünmüyorsun neden?" dediğinde Yaz ona döndü. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
"Burda rolümü bir kenara bıraktım." dedi gülümsemesi yüzünden silinmezken.
"Ne rolü?"
"Mutlu aile rolü."
Mutluluk başka kalplerde saklı sanırdı
Hep yarımdı, yanıldı
Yaz'ı aile konuşması için çağırmaya gelen arkalarındaki Cemre bu diyaloga şahit olarak dolan gözlerinden bir damla yaş süzüldü.
Kimse yeni yara açamaz artık
Çok canım yandı acımaz artık
"Yaz." dedi cesaretini toplayarak. Yaz ona döndüğünde devam etti. "Aile konuşması yapacağız." Yaz başını sallayarak ayağa kalktı. Ayaz da ayağa kalktığında Ayaz'a bakarak başını salladı ve yüzüne yine o sahte gülümsemesini yerleştirerek annesinin ona uzattığı elini tutarak içeriye girdi.
Bugün düşerse yarın kalkar
Bu kız kendine acımaz artık
Sahneye Berk Cemre ve Yaz çıktığında kapıdan gelen topuk sesleri bir kaç kişinin fısıldaşmasına sebep olmuştu bile. Cemre söze başlarken fısıldaşmalar susmadı.
"Hepiniz hoşgeldiniz. Öncelikle sizden sonra küçük ailemden bu gün ki mutluluğumuz için teşekkür ediyorum." herkes alkışlarken Cemre kalabalığın arasında gördüğü tanıdık suretle boşta kalan elini Berk'in eliyle birleştirdi.
Berk onun gözlerini takip ederken göz göze geldiği kişiyle o da şok içinde kaldı.
Mavi Güneş buradaydı.
Cemre elindeki mikrofonu Yaz'a uzatırken elleri titriyordu. Geçmişe dair her şeyden kaçmıştı bu zamana kadar. Berk hariç. Gerçi onunla da sürekli geçmiş yüzünden ettiği kavgaları vardı. O geçmişten kaçsa da geçmiş onu hep yakalamıştı.
Berk ile göz göze geldiklerinde Berk başını iki yana salladı. Cemre'nin dolan gözlerine uzun uzun baktı.
Geçmiş geçti ikisinin de gözlerinin önünden.
"Hazal'a o gece tecavüz eden Berk'ti."
"Hem ayrılmadınız mı artık? Kaç kere dilimin ucuna geldi Berkle ilişkimiz var demek."
"Hazalla ben aşk yaşadık. Ama artık yasaklar kalktı."
"Dur Berk! Ben öptüm diyorum ben."
"Hiç bir hikaye yarım kalmaz Cemre."
Yaz dışarıya aceleyle çıkan anne ve babasının ardından elindeki mikrofonla sahnede tek başına kalmış etrafa bakınırken konuşması gerektiğini hatırladı.
"Annemin de dediği gibi. Bugün bu ailenin kurulmasının yıl dönümünde burda olduğunuz için çok teşekkür ederiz. Eğlenmeye devam edelim."
Koşarak anne ve babasının peşinden giderken dışarda bir köşede konuştuklarını gördü.
"Gir içeri ve misafirleri bekletme Berk." dedi Cemre. Yaz ile göz göze geldiklerinde annesinin gözlerinden süzülen yaşları farketti. Berk içeri girerken Yaz annesinin yanına oturdu. Yere bakarak konuştu.
"Yıllardır merak ediyorsun dimi? Neden annem böyle diye." dediğinde Yaz başını salladı. Cemre gülümsedi hala yere bakarken. "Kaçıyorum çünkü. Her şeyden ve herkesten. Sizden bile."
Mayın tarlasında dolaşıp durmuşum aşk sanıp daHerkes arkamdan bağırmış kimseyi duymamışım
''Peki neden bırakmadın onu.''
Yaz annesinin gözlerine uzun uzun baktı derinlerdeki o acıyı hissetti. Cemre buruk bir şekilde gülümserken konuştu.
Savaş filmlerinde olur ya yaralı yaralı devam etmişimSonuna kadar aşk ya yanımdasın sanmışım
''Berk benim için bir alışkanlık gibi. Ya da aşk. Veya hırs. Ne dersen. Ben o dönem o kadar çok şey kaybettim ki. Sonunda artık bir şey kaybedecek olan ben olmayacağım dedim. Galip gelmenin bu kadar acı vereceğini bilmiyordum.'' ellerini yüzüne koyarken yıllardır Berk ile ettikleri kavgalar geçti gözünün önünden. Her kavga sonunda onları merdivenden izleyen Yaz.
''Biz bir aile olamadık. Ve bunun hepsi benim hırsım ve bitmek bilmeyen anılarım yüzünden.''
Mayın tarlasında yürüyüp durmuşum aşk sanıp daTel örgülerde durmamış bir delikten geçmişim
Cemre'nin gözleri bir yerlere dalıp giderken konuştu.
''Haklıydın belki de bu hikayenin tek kötüsü benimdir.'' dedi ve Yaz'a baktı.
Her şey bana dur demiş kulağım darbe almış duymamışımSonuna kadar aşk ya sadece inanmışım
Yaz başını iki yana sallarken bu hikayenin kötüsü olmadığını biliyordu. Yıllar önce annesi kurban seçilmişti. Hem de en güvendikleri tarafından. Her şeye rağmen devam etmişti savaşmaya. Annesine ilk defa hayranlıkla baktı. Elini daha sıkı tuttu.
Koşmuşum düşmüşüm kalkmışımSevişmek sevmekten gelir inanmışım
Onlara doğru gelen Mavi'yi gören Cemre apar topar ayağa kalktı ve yanaklarındaki yaşları sildi. Yaz şaşkınlıkla bir ona bir de baktığı yere dönerken kaşlarını kaldırdı.
''Mutluluklar Cemre.'' diyen Mavi'nin gözlerinde ima vardı. Arkasından gelen Berk hemen Cemre'nin yanına geçti ve elini tuttu.
Elimden tuttuğunda öyle bir güvenmişim kiBize bir şey olmaz sanmışım
Mavi'nin gözleri onların ellerine kayarken içinde sinirden delirse de yüzüne yansıtmadı bunu. Berk ile göz göze geldiğinde Berk ona nefretle bakıyordu. Mavi tam arkasını dönmüştü ki Berk ona seslendi.
''Mavi.''
Mavi merakla oraya dönerken yine Berk'in karşısında kontrolden çıkan kalbinin seslerini bastıramadı. Berk ise gülümseyerek konuştu.
''Hiç bir hikaye yarım kalmaz demiştin dimi?'' dedi ve Cemre ile birleşik olan ellerini Mavi'ye doğru kaldırırken. ''Haklıymışsın.''
Mavi içindeki acı ve öfkeye rağmen gülümseyerek başını salladı ve arkasını dönüp gitti.
Mayın tarlasında bir adam sevmişim aşk sanıp da (aşk sanıp da)Soyunup korkusuzca çırılçıplak kalmışım
Cemre gözünde daha fazla tutamadığı yaşlar yanaklarından süzülürken Berk'e döndü. Berk ona hala ilk gün ki hayranlıkla bakarken Yaz gülümsedi.
Aşk buydu demek. Acıtırdı ama bitmezdi. Savaşırsan yüreğin dağılırdı savaşmazsan sen.
Aşk filmlerinde olur ya işte öyle sevmişimSonunda, bedenim sağlam bulunmuş, yüreğim paramparça
Cemre ve Berk içeri el ele girerken Cemre kendine bir söz verdi.
''Geçmişi hayatından silmek gerekir bazen. Hırsta aşkta bir yere kadardır. Unutmak gerekir acıları. Onları ne kadar özgür bırakırsan o kadar özgür olursun. Ve ne olursa olsun bu savaşı kazanmışsındır. Kazandıktan sonra çabalamak sadece kendini yıpratmaktır.''
Gülümseyerek arkadaki Yaz'a döndü. Sonra yanındaki Berk'e.
Yorumlar
Yorum Gönder