1. Bölüm:Yeni Başlangıçlar
Bölüm Şarkısı: Yine Yazı Bekleriz
Vefa kalabalığı yarıp geçerken terlemesi ve baş dönmesi artmıştı. Kenarda eğlenen Ege Berk ve Çağrı'ya içeceğine ne kattıklarını sormak için onlara yöneliyordu ki kolundan tutan Hazal'a döndü ve onu görür görmez gülümsedi. Yine çok güzel diye geçirdi içinden. Sonra da içinden bir ses tam zamanı dedi.
"Vefa iyi misin?" diyen Hazal ona ve haline endişeyle bakıyordu.
"İyiyim." dedi aptalca bir gülümsemeyle. "Hazal." diye ekledi sonra.
"Efendim."
"Senden hoşlanıyorum ben." kendi söylediklerinin farkında bile değildi. Sanki biri beyniyle olan tüm kabloları söküp atmıştı.
"Efendim." diyen Hazal güldü alayla. Vefa'nın yüzü düştü. "Sen benden mi?" sonra bir kahkaha attı.
Vefa'nın iyice dönmeye başlayan başı ile gözleri de karardı. Sonra ağzından şu cümle çıktı.
"Boşversene." bununla kolunu da çekerek duvar kenarına gitti ve sırtını yasladı. Gözlerini kapattı uzun uzun.
Konser devam ederken yanında dikildiği spor salonundan yüksek sesler gelirken kendini epey toplamıştı.
Yorgun adımlarını oraya yönlendirdi Vefa. İçinden bir ses ona dur dese de durmadı. Kimse bilmiyordu ama burada bir şeyler oluyordu.
Aralık kapıdan bakan Vefa'nın görüş açısına Kenan Yağızoğlu girdi. Telaşla yanındaki yardımcısına bir şeyler söylüyordu.
"Sorgulama Metin! Kimsenin görmemesi gerekiyor duydun mu beni!"
"Ama Kenan Bey bu bir cese-"
"Metin biliyorum ceset olduğunu. Dışardaki kamera dahil kimse görmeyecek duydun mu beni!"
Vefa gözlerini sıkıp geri açarken beyninde cümleler yankılandı.
Metin biliyorum ceset olduğunu.
Kenan Yağızoğlu birini mi öldürmüştü? Vefa başını aralıkta biraz daha kaydırırken yerde yatan kadını gördü. Bir öğrenci olmadığı kesindi. Kadının yere serilmiş siyah saçlarının arasındaki kandan bir yere kafasını çarparak öldüğü anlaşılıyordu.
Vefa tam adımını geri atıyordu ki kapının açılma gıcırtısı duyuldu. Ve gözleri korkuyla ona döndü. Kenan Yağızoğlu'na.
"Vefa içeri gelir misin?" dedi sakin sesiyle Kenan.
Vefa ona korkuyla bakarken zar zor konuştu.
"Kenan Bey be...eee..ben."
"Sen gel içeri konuşacağız her şeyi." diyen Kenan elini Vefa'nın omzuna koydu. Derin bir sessizlik oluşurken oraya gelen şarkı sesinin boğukluğu dışında bir ses yoktu. Vefa Kenan'ın omzundaki eline bakarken korkuyla başını salladı ve Kenan'ın peşinden salona girdi.
Adamlar başlarını bile kaldırmadan kadını kaldırmış yerdeki kanları temizliyorlardı.
Kenan başına elini koyarken sıkıntıyla nefes verdi.
"Bak ne duydun ne gördün bilmiyorum ancak sadece bildiğim şey o duydukların ve gördüklerin o kadar değil."
"Görüyorum Kenan Bey." dedi Vefa yerdeki silinmesine rağmen gitmemiş kan izlerine bakarken. "Ölüm bir anda olmaz. Yavaş yavaş ölür insan." Yutkundu. "Ya da öldürülür."
"Vefa susmak zorundasın. Evini adresini her şeyi biliyorum. Sizi bu dünyadan kazıyabilecek kadar gücüm var." dedi ve kaşlarını çatarak Vefa'nın korkak gözlerine dikti gözlerini. Sonra da yerdeki kan izlerini işaret etti. "Sizden de kalan tek iz bu olsun istemezsin değil mi?" dediğinde Vefa yutkundu.
"Ama ben yapamam. Susamam." dedi titreyen sesiyle Vefa.
Kenan güldü. "Öyle bir susarsın ki." dediğinde Vefa'nın omzuna koydu elini. "Yanında sürekli gezen okulun önüne gelen o üç serseri arkadaşını okula burslu olarak alırım. Sen de karşılığında susarsın." dedi Kenan kararla Vefa'nın gözünün içine baktı.
Vefa başını salladı.
"Yoksa olacakları biliyorsun." diyen Kenan onun yakasını okşadı iki kez. Vefa başını salladı. Kenan yine zafer gülüşünü takındı. Az önce işlediği cinayetin korkusuyla ellerinin titremesini arkasında birleştirerek gizledi.
Vefa merakla bir soru sordu. "Kimdi o? Sadece bunu merak ediyorum. Susacağımı biliyorsunuz zaten."
"Şirket için birileriyle anlaşacaktım. Onlardan birinin karısı. Alisa Sezen."
Vefa'nın aklına bu isim kazındı. Kaşlarını çattı ve arkasını dönüp konsere geri döndü.
Bundan sonra istese bile unutamayacağı bir isimdi. Alisa Sezen.
Konserin ilerleyen saatlerinde şarkı durdu ve sanatçı sahneden indi.
Yerine Kenan Yağızoğlu çıktı.
"Eğlencenizi bölüyorum kusura bakmayın ama artık okul birincisini açıklamamız gerekiyor." dediğinde Vefa kalabalığın arasındaydı.
"Bu sene bize bu gururu yaşatan çok güzel yerlere geleceğine emin olduğumuz ve o güzel yerlere giderken hep destekçisi olacağımız Vefa Akın."
Herkes alkışlar ve gülümsemelerle Vefa'ya dönerken Vefa'nın vicdanı sızladı. Sahneye çıkarken gözünden damlayan bir damla yaşı sildi yanaklarından. Oysa hep bu günü hayal etmişti. Bu gün için çabalamıştı.
Sahneye çıktığında gözleri okulun demir kapısında onu gururla izleyen Ali ile kesişti.
Yine Ali'nin sözleri yankılandı kulağında. "Akıllı olmakla işimiz yok bizim oğlum. Vicdanımız olsun yeter. İnsan olalım yeter. Sende ikisi de var şanslısın."
Vefa içindeki vicdanı susturmaya çalışırken Kenan Yağızoğlu ona döndü ve elini uzattı. "Tebrikler Vefa." dediğinde Vefa gözlerini kapıdaki Ali'den ayırdı ve Kenan'a döndü. Kenan ile tokalaşmak için elini onunla birleştirdiğinde gözleri birleşti. Vefa'nın vicdanı sustu orda.
3 Ay Sonra
Yağızoğlu kolejine gelen Ali ve Arap etrafa bakınırken Vefa Zeyno'nun yanında dikiliyor Zeyno ise kaşlarını çatmış kara kara düşünüyordu.
"Sen ne düşünüyon kara belam." dedi Arap ona kolunu atarken alayla.
"Öf yılışma be!" derken Arap'ın kolunu omzundan itti. Az ötedeki banktan kalkıp onlara doğru yürüyen üç çocuğa bakarak çatık kaşlarıyla konuştu. "Başlıyoruz."
"Oo Vefa en son bıraktığımızda tek kişiydin çoğalmışsın." diyen ortadaki kumral çocuğa kısık gözleriyle bakan Zeyno göz devirerek bir adım geri çekilerek duvara geri yaslandı.
"Evet arkadaşlarım burs kazandılar." dedi Vefa yüzünde pek memnun olmayan gülümsemesiyle.
"Allah Allah nasıl oldu o ya?" dedi alayla esmer çocuk. Diğer ikisine de sırıtarak dönerek dalga geçti. "Jeton bir anda düşüyor anlaşılan."
"Ee tanıştırmacayak mısın bizi arkadaşlarınla?" dedi en sağdaki uzun boylu ve kumral olan.
"Tanıştırayım." dedi ve arkadaşlarına döndü Vefa. Hepsini tek tek göstererek konuştu. "Ali,Zeyno ve Arap."
"Arap mı?" diyen ortadaki kumral çocuk gülerken Arap aynı gülümseme ve alayla parmaklarıyla tırnak işareti yaptı ve konuştu.
"Nickname."
Vefa onların bu halini umursamadan diğerlerine dönerek Alilere onları tanıtmaya başladı.
Soldaki esmer çocuğu göstererek "Çağrı." dedi ve yanındaki ortada duran kumral çocuğu göstererek "Berk" diye eklerken son olarak en sağdaki kumral çocuğu gösterdi. "Ve Ege."
"Memnun olduk." dedi Zeyno memnuniyetsizce.
"Bizde ne demezsin." diyen Ege alayla sırıtıyordu.
Atışmaları devam edecekti ki bahçeye giren bir araba etrafı toz duman edene kadar.
Berk'in kaşları çatılıp Ege ve Çağrı'ya dönerken konuştu. "Bu kim şimdi?"
Arabadan inen kızıl saçlı çocuk ve yan koltuğundan inen Cemre ile şaşkınlık içinde konuştu Çağrı.
"Sana sormak lazım kim bu?"
Berk'in kaşları iyice çatılırken Ege ona döndü. "Barışmadınız mı siz?" dedi çatık kaşlarıyla.
"Barıştık." dedi yüzündeki sorgulayıcı ifadeyle Berk. Ona doğru gelen Cemre'ye gülümsedi ve kollarını açtı. Cemre'nin peşinden gelen çocuk arkasında dururken Cemre'ye dönüp konuştu.
"Günaydın sevgilim."
"Günaydın aşkım." diyen Cemre ,Çağrı ve Ege ile de sarılırken arkada dikilen Vefa'nın yanındaki Arap,Ali ve Zeyno'da gezdirdi küçümseyici bakışlarını.
Berk'in sorusuyla ona geri döndü.
"Bu arkadaş kim?" diyen Berk'in Bora'yı gösterdiğini anlayınca tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki Bora'nın cevabıyla sustu.
"Abisi."
Berk kaşları çatılarak Cemre'ye dönerken Cemre başını salladı. Berk gülümseyerek Bora'ya dönerken elini uzattı tokalaşmak için.
Arkada dikilen Ali yanındakilere mırıldandı. "Bizi insan yerine bile koymuyorlar."
"Onlar insan değil. Kılıfları bu. Zenginlerle anlaşıyorlar işte. Hepsi kirli insanlar çünkü." diyen Zeyno sinirle onlara bakıyordu. Vefa söze girdi.
"Aslında iyi insanlardır." dediğinde tam Ali ona cevap verecekti ki az önce adının Cemre olduğunu öğrendiği kız Vefa'ya doğru seslenerek yanına geldi.
"Vefa nasılsın?"
Vefa gülümseyerek konuştu. "İyiyim Cemre sen?"
"Bende iyiyim." dediğinde Ali, Arap ve Zeyno'ya döndü. "Arkadaşların mı?" dedi gözlerindeki küçümsemeyi gizleyemeyerek.
"Evet. Burs kazandılar."
Ali Cemre'yi süzerken içinde bir şeyler kıpırdandı ama çatık kaşları havaya kalkmadı.
"Ben Cemre." dedi Cemre Zeyno'ya elini uzatırken.
Zeyno onun eline garip garip bakarken hayretle kaşlarını kaldırdı. Ve elini Cemre'nin eliyle birleştirdi. "Zeyno."
Arkadaki Berk onlara döndüğünde kaşlarını çatmıştı bunu da Ali farketmişti. Cemre Ali'ye dönerek elini uzattı.
"Ali." diyen Ali Berk'in onlara baktığını bilerek onunla tokalaştı. Cemre'nin gözlerine bakarken bile diğerleri gibi olmadığını anlayabilmişti. Gülümsedi. Tam ellerini ayıracaktı ki Berk'in eli Cemre'nin kolunu kavrayıp onu çekiştirmeye başlayana kadar. Ali'nin yüzü düşerken kaşları çatıldı.
Berk Cemre'yi çekiştirerek oradan uzaklaştırırken Cemre sinirle konuştu. "Berk napıyorsun?" Berk onu umursamazken uzaktaki bankın yanında durdu ve Cemre'ye döndü.
"Asıl sen napıyorsun?"
"Tanışıyorum her insan gibi."
Berk ona alayla gülerken Cemre sıkıntılı bir nefes verdi. "Onlar insan değil ama aşkım." dediğinde Cemre onu baştan aşağı süzdü. Hayal kırıklığı içinde konuştu.
"Hani bu kez farklı olacaktı Berk? Hani karışmayacaktın her hareketime?" dediğinde Berk ciddiyete büründü.
"Tamam." dedi ve elini Cemre'nin koluna koydu. Parmağı ile kolunu okşarken konuştu. "Biraz fazla tepki göstermiş olabilirim ama onlar bizim gibi değil Cemre biliyorsun." dedi gülümseyerek ve samimiyetle.
"Tanımadan bunu bilemezsin." diyen Cemre'nin kaşları çatıktı. Berk sıkıntılı bir nefes verdi ve dudaklarını yalayıp konuşmaya başlayacaktı ki yanlarına gelen Hazal ile sustu.
"Günaydııın!" diyen Hazal'ın sesi neşeliydi. Berk'e dönerek konuştu. "Beliz nerde?"
Cemre kaşları çatık bir şekilde gülümserken "Aa gerçekten biz bir türlü tanışamadık." dediğinde Berk güldü.
"Uyuyakalmış. Hazırlanıyordu." dediğinde Hazal'a döndü. "Ama gündemin hemen değişiyor. Çünkü Cemre'nin abisi bize doğru geliyor."
Hazal şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Ne?" dediğinde Cemre gülümseyerek onlara gelen Bora'nın koluna girdi. Bora ona dönerek alayla konuştu.
"Beni niye yalnız bırakıyorsun daha ilk günüm." dediğinde Cemre ona gülerken Hazal'a döndü ve Bora'yı göstererek konuştu.
"Üvey abim yani abim değil aslında aramızda sadece 2 ay var." diye düzeltirken Bora güldü.
"Abiyim her şartta." dediğinde Hazal onun bu konuşma tarzından da görünüşünden de etkilenmişe benziyordu.
"Bora." dedi Cemre fazla uzatmadan.
Hazal elini uzattı. "Tokalaşmaktan ellerim ağrıdı siz yabancı değilsiniz sayılır." diyen Bora'ya gülerek elini aşağı indirdi.
"Hazal bende o zaman." dediğinde Bora başını salladı.
"Günayydın millet!" diyen Beliz ile herkes aniden ona döndü. Beliz'in dikkati ise Bora'yı görür görmez dağılmıştı.
"İyi insan da lafın üstüne." diyen Hazal Beliz ile sarıldı.
"Benimle ilgili mi konuşuyordunuz?" dedi Beliz hayretle kaşlarını kaldırırken. Bora onu süzerken ilk Bora'ya baktı sonra Berk'e döndü. "Yine arkamdan mı konuşuyordun?" dediğinde Berk gülerek başını iki yana salladı.
"Cemre ile tanış." dediğinde Beliz gülümseyerek Cemre'ye döndü.
"Aaa fotoğraftakilerden daha güzelsin." dediğinde Cemre ile gülümseyerek tokalaştı.
"Teşekkür ederim."
"Bora bende." diyen Bora ona elini uzattığında afallayarak ona baktı. "Ne?" dedi Bora alayla. "Daha deminden beri alamadın gözlerini."
Berk ona kaşları çatık bir şekilde dönerken Beliz hızla ellerini birleştirdi.
"Beliz bende. Memnun oldum ego yığını."
Bora ona kahkaha atarken Berk ters bakışlarını onun üzerinden çekti.
Yanlarına gelen Çağrı ve Ege, Berk'in yanına dikildi. Çağrı gülerek konuştu.
"Dönemi beş kişi olarak kapatıp yedi kişi açtık okula ve sınıfa hayırlı olsun." dediğinde Ege gülerek konuştu.
"Pek hayırlı olacak gibi değil. Şunların da bizim sınıfta olduğunu duydum." dediğinde Vefa'nın arkadaşlarını gösterdi.
"Boşverin. İki üç gün takılır dayanamaz giderler." dediğinde Cemre ona göz devirdi. Berk gülümseyerek onu kolunun altına alırken konuştu. "Dimi aşkım"
Cemre memnuniyetsiz yüz ifadesiyle başını sallarken sınıfa doğru ilerlemeye başladılar.
"Sende mi bizim sınıftasın?" dedi Çağrı yanında yürüyen Bora'ya.
"Evet." dediğinde Ege gülümsedi.
"Sınıf epey değişecek gibi."
"Çok eğlenicez gibi." dedi sınıfa giren Çağrı.
Sınıfta ön sırada oturan esmer kız ile kesişti gözleri.
Ege'nin önünde Berk, Berk'in önünde Çağrı otururdu normalde. Berk ve Ege oturmuş ancak Çağrı'nın yeri doluydu. Çağrı kaşlarını çatarak sırasında oturan çocuğa baktı.
"Orası benim yerim yalnız." dediğinde çocuk başını telefondan kaldırarak ona baktı.
"Tapulu mu?" dedi kaşlarını çatarak.
Çağrı alayla konuştu. "Evet."
"İyi tapuyu üzerime aldım o zaman." dediğinde Ali, Arap ve Zeyno çocuğa gülerek baktı. Vefa ise sırasından kaldırmadı başını.
"Uzatma kalk!" diyen Çağrı sinirlenmişti. Bunu seğriyen çene kaslarından anlayabilirdiniz.
"Uzatırsam nolur?" diyen çocuk kışkırtıcı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne ve ayağa kalktı.
"Gösteriyim nolur." diyen Çağrı tam çocuğun yakasına yapışmıştı ki kapıdan giren Önder ile ellerini aniden çekti ve etrafa bakındı.
Çocuk gülerken yerine oturdu.
"Evet çocuklar." diyen Önder öğretmenler masasına geçti. "Bir takım kaynaşmalar başlamış anlaşılan." dediğinde Çağrı'ya baktı. "Sen sıra mı bulamadın Çağrı?"
"Buldum bab-" dediğinde Önder'in bakışları ile susan Çağrı cümlesini düzeltti. "Buldum hocam."
Esmer kızın arkasına oturduğunda sırasındaki çocuk ona sırıtarak baktı.
Kapı tıklarken içeri giren kıza döndü herkes.
"Hocam çok özür dilerim." diyen kız gülümseyerek içeri girdi. Bora gördüğü kişiyle şok içinde kaşlarını kaldırırken kız ona gülümseyerek el salladı.
"Sorun değil." diyen Önder ona anlayışla başını salladı. "Tahtaya geçer misin?" dediğinde kız tahtaya geçti. "Yeni gelen herkes tahtaya geçebilir mi?" dediğinde Bora,Beliz,Arap, Ali, Zeyno ve diğerleri de tahtaya çıktı. "Evet çocuklar kendinizi tanıtmanızı istiyorum. Bora Yılmaz başlasın."
Bora gülümseyerek bir adım öne çıktı. "Bora Yılmaz ben oluyorum hocam. Amerika'dan geliyorum. Aynı zamanda Cemre'nin abisi oluyorum." dediğinde Cemre ona göz devirirken herkes Cemre'ye şok içinde döndü. Sonra ise bir kaç soru geldi.
"Abisi oluyorsan sınıfta mı kaldın?"
Şimdi gülme sırası Cemre'deydi. Gülümseyerek imayla konuştu. "Aramızda sadece iki ay var." dedi iki parmağını kaldırıp sınıfa gösterirken.
Herkes gülerken Berk Cemre'ye gülümseyerek bakarak konuştu. "Şu hallerine ayrı aşığım." diye fısıldadı Berk sırasının yanındaki Cemre'nin sırasına eğilerek.
"Evet memnun olduk Bora yerine geçebilirsin." diyen Önder sınıfı susturdu ve devam etti. "Beliz Yağızoğlu."
Herkes bu isimle bir anda sessizleşti. Soyadından dolayıydı belki de. Berk dudağının yanıyla alayla güldü.
"Ben Beliz. Londra'da okudum. Türkiye'ye babamın yanına döndüm." dediğinde kimseden çıt çıkmadı.
"Tamam Beliz geçebilirsin. Ali Öztürk."
Ali bir adım öne çıkarken Zeyno ve Arap'ta bir adım öne çıktı. Ege burnundan gülerken alayla konuştu.
"Bunlar hep yapışık üçüzler gibi mi davranıcak.." Sonra Vefa'ya bakarak ekledi. "Dördüz." dediğinde Vefa onu duymazdan gelerek Alilere baktı.
"Biz Ali, Zeyno ve Arap hocam. Vefa'nın arkadaşlarıyız ve bursluyuz." diyen Ali'ye gülerek bakan Berk konuştu alayla.
"Öyle bir tanıtım yaptınız ki sanırsın bu okulun sahiplerisiniz. Yoksa bu bir kardeşlik yemin töreni falan mı?"
Ali olduğu yerde durup Berk'e döndü. Kaşları çatıldı ama sakinliğini koruyarak konuştu.
"Sizin gibi sahte gülümseyip sahte bağlar kuramıyoruz kusura bakma. Biz birbirimize gerçekten bağlıyız."
Berk bu cevaba gülerek ayağa kalktı ve sıradan çıktı. "Vay be! Felsefi bir cevap. Ama burası felsefe dersi değil. Hangi masaldan çıktın bilmiyorum ama burada işler farklı yürür kardeşim." dedi Ali'ye bir adım daha yaklaşırken
Ali Berk’in üstüne yürüyerek cevap verdi. "Ben masaldan çıkmadım hayatın tam ortasından geliyorum." dedi ve etrafa bakındı sonra da Berk'e geri döndü. Gözlerindeki kararlılığı hiç gizlemeden konuştu. "Bizim bağlılık dediğimiz şey sizin egolarınızla kurduğunuz sahte arkadaşlıklara benzemez."
Sınıf sessizce onları izliyordu. Ege alaycı bir şekilde araya girdi. "Tam bir mahalle dizisi tadı alıyorum buradan. Sonunda kavga mı çıkacak yoksa abi-kardeş mi çıkacaksınız?"
Zeyno bu lafa dayanamayarak Ege’ye döndü.
"Sen boş yapmayı bırakıp arkadaşını mı tutsan? Ayrıca onlar abi-kardeş olamayacak kadar uzak karakterler sen mahalle dizilerinden devam."
Berk Zeyno’ya dönerek kaşlarını kaldırdı. "Zeyno muydu? Erkekler konuşuyor sen karışma."
Bu laf Zeyno’nun iyice damarına bastı. Adım atmaya yeltenmişti ki Arap kolundan tutup durdurdu. "Zeyno sakin. Şunun yüzünden değmez."
Ali Berk’e daha da yaklaşıp gözlerini onun gözlerine dikti. "Siz zengin arkadaş grubunuzun dışında kalanlara böyle tepeden bakmaya alışmışsınız. Ama burada herkes sizin kirli dünyanıza boyun eğmek zorunda değil."
Berk hafifçe gülüp alaycı bir ifadeyle karşılık verdi. "Zenginliğe kir diyorsanız, bu sizin bakış açınız. Biz dünyamızda güç kazanırız saygı kazanırız. Sizin gibiler ise sadece konuşur."
Ali gülümseyip Berk’in gözlerinin içine baktı.
"Senin gücün paradan geliyor Berk. Benim gücüm vicdanımdan ve duruşumdan. Ve senin gibi insanlar hep o paranın arkasına saklanır."
Bu laf sınıfta derin bir sessizliğe neden oldu. Berk bu kadar doğrudan bir karşılık beklemiyordu. Gözlerini Ali’den ayırmadan konuştu.
"Demek gücün vicdanın. Bakalım o vicdan seni burada ne kadar koruyacak."
Önder'in tahtaya kalem ile vurması bile onları bir adım geriye itmedi. İkisi de sinirle birbirine bakıyordu.
Önder yanlarına gelerek ikisinin arasına ellerini koydu ve ikisini de iki yana ittirdi. "Yarım saattir varlığımı hatırlayıp şu saygısızlığınıza son vermenizi bekliyorum." dedi ve ikisine baktı. "Bana saygınız yoksa tahtadaki arkadaşlarınıza saygının olsun. Yerinize geçin hemen." dediğinde Arap, Zeyno ve Ali yerine geçerken Berk ve Ege onlara alaycı gülümsemeleri ile baktılar.
"Size diyorum." diyen Önder'in uyarısıyla onlar da yerine geçti. "Devam edelim. Aren Dilmen."
Aren gülümseyerek söze başladı. "Ben Bora'nın Amerika'dan arkadaşıyım. Aren Dilmen ben. Babamın işleri nedeniyle buraya taşındık." dediğinde o da yerine geçti.
"Çınar Duman." diyen Önder tahtadaki az önce Çağrı ile kavga etmek üzere olan çocuğa döndü.
"Ta kendisiyim." diyen Çınar sırıtarak konuştu. "Ben Çınar Duman." dedi ve etrafa bakındı. "Bu kadar." dediğinde Önder kollarını önünde birleştirdi.
"Kendini tanıtıyorsun."
"Tanıttım." diyen Çınar omuz silkti.
"Hangi okuldan geldin Çınar?"
"Demirkol Koleji." diyen Çınar'a başını sallayan Önder yerine geçmesini işaret etti.
Tahtada kalan kıza gülümseyerek adını okudu kağıttan. "Lavin Sezen."
Vefa'nın yüzü düşerken tahtadaki kıza baktı. Aklında beliren isimle duraksadı. Alisa Sezen. Sonra ihtimal vermeyerek içindeki şüpheyi yok etti. Lavin söze başladı.
"Ben Lavin Sezen. Babam Yağızoğlu şirketiyle ortaklığa başlayınca bu okula yazıldım." diyen kız yerine geçerken Vefa'nın içinde az önce dağılan şüphe bulutları tekrar belirdi.
**
"Kimdi o? Sadece bunu merak ediyorum. Susacağımı biliyorsunuz zaten."
"Şirket için birileriyle anlaşacaktım. Onlardan birinin karısı. Alisa Sezen."
**
Vefa yerine geçen kıza korkak bakışlarını değdirirken Önder konuştu.
"Bu akşam bu sınıf için bir parti düzenleniyor." dediğinde Berk hayretle konuştu.
"Kim düzenliyor?"
"Kenan Yağızoğlu."
Önder'in verdiği cevapla Berk'in yüzü düşerken konuştu. "Ne alaka ya?"
"Kaynaşmanızı istiyoruz Berk." dedi Önder sabrının sonundaymış gibi.
Berk yine alaycı tavrından ödün vermeyip sırıtarak Ali'ye baktı ve konuştu. "Kaynaşalım bakalım."
Akşam parti için Cemre'yi almaya gelen Berk arabanın yan koltuğundaki Beliz'e dönüp konuştu.
"Arkaya geçmek ister misin?"
Beliz başını iki yana salladı.
Berk arabayı durdurduğunda ona dönerek "Cemre gelecek arkaya geçmek ister misin?" diye sordu, hafif bir gülümsemeyle.
Beliz, gözlerini devirerek, "Meraklıyım sanki sana." diye takıldı ama sonra gülümseyerek "Tamam, tamam." dedi ve arka koltuğa geçti.
Cemre Bora ile arabanın yanına geldiğinde kapıyı açarak ön koltuğa oturdu ve Berk'e dönerek "Teşekkürler." dedi gülümseyerek.
Bora arka koltuğa yönelirken konuştu. "Arabanı alma Berk'le gidicez diye tutturdun arkaya oturuyorum." diye söylenirken arkada oturan Beliz saçlarını düzeltip yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"İstersen gel öne." diyen Cemre'ye göz deviren Bora memnuniyetsizce konuştu.
"Yok kalsın."
Berk arabayı çalıştırırken Cemre'ye bakarak "Hazır mısın partiye?" diye sordu.
Cemre "Hep hazırım." diye cevap verdi göz kırparak.
Berk'in eli radyoya giderken sesi fulledi. Cemre saçları yüzüne vuran rüzgarda uçuşurken Berk'e dönüp gülümsedi.
Ah ne çok özledim seni
Bir bilsen ah, bir görsen
Vefa evinin önündeki sandalyede hazırlanmış bir şekilde otururken Ali'nin mahalledeki ıslığını duyamayacak kadar dalgındı.
Aklından bugün defalarca o gecenin geçmesini sağlayan sınıflarına gelen kızdı. Belki de Kenan Bey'e sormalıydı. Ya da hatırlatması hoş olmazdı. Bilinmezliğin içinde kalırken gözlerini titreyen ellerine dikti.
Vicdanı sızlıyordu.
Sonbaharlarım gelir
O yaprak hiç düşmez
Arap, Ali ve Zeyno Vefaların bahçesinin kapısını açtığında Vefa kapının gıcırtısıyla başını kaldırdı. Arap ona doğru gülerek konuştu.
"Sağır mısın oğlum. Tüm mahalle duydu bi sen duymadın ıslığımızı." dediğinde Vefa yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.
"Dalmışım işte." diye geçiştirdi onları. Ali, Zeyno ve Arap birbirlerine bakarlarken Vefa ekledi. "Hadi gidelim."
Yürümeye başladıklarında Tozluyaka sokakları her zamanki kahkahalarının aksine sessizdi. Ali, Arap ve Zeyno'nun içine düşen bu bilinmezlik Vefa'nın sessizliği ve kafasındaki düşüncelerle daha da büyüyordu.
Hepsi bitti, hepsi bitti
Hepsi kaybolan günlerdi
Çağrı, Hazal ve Ege masanın başında dikilirken Hazal merakla kapıya bakıyordu.
"Hayırdır kimi bekliyorsun?" dedi Ege merakla.
Hazal gülümsedi ve konuştu. "Cemreler nerde kaldı diye baktım."
Ege imayla konuştu. "Cemreler mi yoksa Bora mı?"
Çağrı'nın yüzü bu cümleyle düşerken sesindeki alayla konuştum "Ne alaka Bora?" dediğinde Hazal gülümsedi.
"Yani hoş çocuk bence. Biraz hoşlanmış olabilirim." dedi.
Çağrı kaşlarını kaldırırken yüzüne sahte bir gülümseme yerleşti. İçinde bir şeyler kırıldı ama her zamanki gibi belli etmedi.
Bir yalnız sen, bir yalnız ben
Bizi ne nasıl tüketti ki
Berk arabayı durdururken Cemre, Beliz ve Bora arabadan indi.
Beliz Cemre'ye gülümserken "Çok güzel olmuşsun." dedi Cemre'nin üzerindeki tonu eteklerine doğru açılan elbisesine bakarak.
Cemre gülümseyerek kolunu onun omzuna attı ve ona sarılır gibi yaparak yürümeye başladılar. "Sende öyle."
Bora hayretle arkalarıdan bakarken arabasını kilitleyen Berk'in de yanına gelişiyle yürümeye başladılar.
"Ben içecekleri alıp geliyorum sen bizimkilerin masasına geç." diyen Berk'e kafa sallayarak Beliz ve Cemre'ye yetişti Bora.
Berk içecekleri sipariş etmiş tezgaha ellerini yaslamış etrafa bakınırken yanına Lavin geldi. Ona dönüp gülümseyerek konuştu.
"Hoşgeldin."
Berk ona döndü. Yüzünü buruşturup adını hatırlamaya çalıştı sonra da gülümsedi ve elini tokalaşmak için uzattı.
"Lavin'di dimi?"
Lavin gülümseyerek ellerini birleştirirken başını salladı.
"Ta kendisi."
"Bende Berk." dedi Berk gülümseyerek. "Zaten tanıyorsundur."
Lavin başını salladı. "Evet."
"Ortak sayılırız artık." dedi Berk şakayla karışık. Lavin ona gülerken kapıdan Ali ve arkadaşları girdi.
Ali anlamsız bir şekilde bir Lavin ve Berk'e bir uzaktaki masadaki Beliz ile konuşan Cemre'ye bakarken Vefa'ya doğru sordu.
"Berk ve Cemre sevgili değil mi?"
Vefa cevap vermeden Arap sırıtarak araya girdi.
"Cemre'den alamadın gözlerini." dediğinde Ali kaşları çatık bir şekilde ona dönerken onu susturdu. Vefa cevap verdi.
"Sevgililer hemde bayadır." dediğinde Ali başını salladı. Cemre'ye bakarken konuştu.
"Zıt karakterler sanki."
"Senle ruh eşi gibi dimi Ali'm." diyen Arap sırıtırken Zeyno'nun koluyla onu dürtmesi ile sustu. Ali gözlerini Cemre'den almazken Zeyno kıskançlıkla konuştu.
"Zıt mıt bulmuşlar işte birbirlerini ne sorguluyorsun Ali? Hoşlandın mı yoksa o kızdan?"
Ali gözlerini Cemre'den çekerken iç çekerek konuştu.
"Hoş kız."
Zeyno'nun kaşları iyice çatılırken içindeki acı ile bir kez daha yüzleşti. Arap bakışlarını Zeyno'ya çevirirken Zeyno hızla bir masaya yöneldi.
Belki unuturuz onu
Tüm kasımdan kalma çiçekler gibi
Arasına koyarız şarkı yazdığımız
Kırık hayaller saklı defterin
Berk içecekleri almış masalarına yöneliren Lavin'e onlara katılmasını teklif etmişti. Lavin Berk'in peşinden giderken birinin omzuna çarpması ile telefonu yere düştü.
Vefa ona çarpan Lavin'e döndüğünde mahcup bir şekilde konuştu. "Çok pardon."
Ve yerdeki telefona uzandı. Telefon ters düşmüştü. Telefonun arkasındaki fotoğrafı görünce elleri titremeye başladı.
Bu o kadındı. Konser gecesi Kenan'ın öldürdüğü kadın. Alisa Sezen.
Lavin ile sarılırken fotoğrafları vardı kılıfın arkasında.
Belki de saklarız onu
Kalbimizde bir delik açar gibi
Lavin Vefa'nın titreyen ellerinden telefonunu alırken Berk Vefa'ya çıkıştı.
"Dikkat etsene oğlum."
Lavin Berk'e döndü sonra da Vefa'ya. "Sorun değil. Hem ben çarptım ben özür dilerim."
Vefa onun gözlerine bakarken konuştu. "Ben özür dilerim."
Lavin buna anlam veremese de ona gülümsedi.
Belki denize ulaşır, içimizdeki nehirler bir gün
Yine yazı bekleriz
Ali Berk'e ters ters bakarken Önder onların yanına geldi. "Benimle gelin çocuklar." dediğinde dördü arkasından gitmeye başladı.
Arap söylendi. "Bir rahat nefes alamıyoruz arkadaş."
Önder Berklerin masasında durduğunda hepsi onlara döndü. Ege kaşlarını çatarak konuştu.
"Hayırdır koç?"
Önder gülümsedi. "Hayır Ege'cim hayır. Arkadaşlarınız bu gece sizin masanızda kalacak." dediğinde Ali ona ititraz etmek için konuştu.
"Ama hoc-"
"İtiraz kabul etmiyorum." dediğinde Çağrı'ya çatık kaşları ile baktı. "Tamam mı oğlum?"
"Tamam." dedi Çağrı keyifsizce.
Berk’in gözleri Ali’ye dikilmiş sinirden kaşları çatılmıştı. Masanın üzerindeki peçeteyi yumruk yaptığında Ali'nin gözleri onun elindeki buruşmuş oeceteye kayarken alaycı bir şekilde güldü. "Aa beyefendi sinirlenmiş.
"Biz ne alaka bu masada bir arada?" diyen Arap'ın sesiyle Berk sırıtarak ona cevap verdi.
“Ne oldu, huzurunuzu mu kaçırdık? Rahatsız olduysanız başka yere geçelim.”
Ali kaşlarını kaldırarak bir kahkaha attı. “Rahatına bak Berk. Hani sizin gibi büyük adamların bizim gibi küçük insanlar arasında ne işi var diye soruyoruz sadece.”
Ege, Berk’ten önce atıldı. “Ne ima ediyorsun?”
Ali hafifçe gülümseyerek sandalyeye yaslandı. “Bir şey ima etmiyorum. Gayet açık konuşuyorum. Hepinizin üstümüzden baktığını görmek için dahi olmaya gerek yok.”
Berk dişlerini sıkarak konuştu. “Belki biz üstünüzden bakmıyoruzdur onun yerine sizin başınızı kaldırmanız gerekiyordur.”
Bu laf masadaki tansiyonu iyice yükseltti. Arap Berk’e doğru eğildi. “Kime ne anlatıyorsun sen? Zengin babanın parasıyla mı konuşuyorsun böyle?”
Tam Ege sinirle karşılık verecek gibi olmuştu ki Zeyno aniden masaya yanaştı. Hafif alaycı bir gülümseme ile Ege'ye döndü.
“Sen bir sus be Berk sensiz konuşamıyor mu?"
Berk, Zeyno’ya dönüp soğuk bir şekilde baktı. “Seninle alakalı değil konu Zeyno. Konuşman da gerekmiyor.”
Zeyno Berk’in önündeki boş bardağı alıp hafifçe çevirdi. “Ben de sadece merak ettim. Şu tavrınla dünyayı kurtaracak gibi konuşuyorsun da.”
Berk "Anlamayacağın konular hakkında konuşmasan mı? Kafa ütülüyorsun." dedi kaşları çatılırken.
Zeyno soğukkanlılığını bozmadan Berk’e baktı. “Ben anlamam Berk. Ama sizin gibi parayı görüp herkesi ezmeye çalışanlardan bıktık.”
Ali gülerek Zeyno’yu destekledi. “Zeyno doğru söylüyor. Belki de biraz kendi konumunuzun farkına varırsınız.”
Ege sırıtarak konuştu. “Kendi konumumuzun mu? Sizin gibi küçük hesaplarla yaşayan insanlar hep böyle konuşur zaten.”
Berk tam bir şey söylemek için sinirle ağzını açmıştı ki Cemre eliyle onun kolundan tuttu. Berk konuşmasını kesip başını çevirdi.
“Berk yeter artık!” dedi Cemre sesinde bir uyarı tonu vardı. “Dur artık.”
BerknCemre’ye şaşkın bir şekilde baktı. “Ne demek dur artık? Sen görmüyor musun neler söylediklerini?”
Cemre derin bir nefes alıp Berk’in yanına yaklaştı, alçak sesle ama kararlı bir tonda konuştu. “Evet duyuyorum. Ama bu şekilde davranarak hiçbir şey çözemezsin. Herkesi kendinden daha aşağıda görmekle sadece kendini küçültüyorsun.”
Bu söz Berk’in sinirini daha da artırdı. Gözlerini kısarak Cemre’ye döndü. “Ne demek istiyorsun? Ben mi yanlış yapıyorum yani?"
Ali'nin gözleri ikisinin arasında gezindi. Arap ise Ali'ye gülümseyerek bakıyordu.
Cemre Berk’in bu tepkisine aldırmadan sakin kalmaya çalıştı. “Berk bir kez olsun sakinleş ve düşün. Bu kadar büyütmenin bir anlamı yok. Burada kavga çıkararak ne kazanacaksın? Onlara haklı olduklarını düşündürmekten başka hiçbir şey."
Berk, sinirle çıkıştı. Sesi masadakilerin onu duyabileceği kadar yükseldi. "Sen de mi onların tarafını tutuyorsun şimdi? Bir kere de karşımda değil yanımda ol.”
Cemre’nin yüzü hafifçe düştü. Ama kendini çabuk toparladı ve sakinliğini bozmadı. “Taraf falan tutmuyorum. Sadece sana zarar verecek bir şey yapmanı istemiyorum. Ama madem beni dinlemeyeceksin o zaman istediğin gibi devam et.”
Cemre’nin bu sözleri masadaki herkesin dikkatini çekmişti. Arap ve Ali alaycı bakışlarla Berk’e dönerken Ege Cemre’ye ters ters baktı.
Berk derin bir nefes aldı.
Cemre bir an duraksadı ama daha fazla konuşmadı. Gözlerini Berk’ten çekip arkasını döndü ve hızlı adımlarla uzaklaştı.
Onun gidişiyle masadaki gerilim iyice yoğunlaştı. Ali, sırıtarak Berk’e baktı. “Bak kız arkadaşın bile seninle aynı fikirde değil. Belki biraz düşünürsün ha büyük adam?”
Bu söz Berk’i daha da sinirlendirdi. Ama Cemre’nin gidişiyle içinde bir şeyler oldu. Kaybetme korkusu. Sessizce Cemre'nin arkasından bakakaldı.
Masada oluşan sessizlikte herkesin kendi içinde farklı bir hesap yaptığı açıktı. Ama bu tartışmanın kolay kolay kapanmayacağı da ortadaydı.
Cemre Berk’le yaşadığı tartışmanın ardından kafasını toparlamak için biraz uzaklaşmış bahçenin en kuytu köşesine geçmişti. Elleriyle üzerine aldığı hırkasını sıkıca kapatırken gözleri yerdeydi. Düşünceleri karışık siniri hala geçmemişti. Tam o sırada Ali dikkatlice yanına yaklaştı.
“İyi misin?” diye sordu, sesi her zamanki alaycılığından uzak yumuşak bir tondaydı.
Cemre başını kaldırıp Ali’ye baktı. Onu görmeyi beklemiyordu ama gerginliği belli etmemeye çalıştı. “İyiyim sadece biraz düşünmek istedim.”
Ali hafifçe gülümsedi ve onun yanına oturdu. “Bazen uzaklaşmak iyidir. İnsan kendini dinler.”
Cemre.sessiz kaldı.
Ali hafifçe eğildi. “Berk’in sana nasıl davrandığını gördüm. Haksızlık ediyor sana farkındasın değil mi?”
Cemre gözlerini Ali’ye çevirdi hafifçe kaşlarını çatmıştı. “Berk öyle biri değil. Sadece sinirliydi o kadar.”
Ali, alaycı bir şekilde başını iki yana salladı. “Cemre sen onlar gibi değilsin. Ama yanlış insanlara fazla iyi davranıyorsun.”
Bu cümle Cemre'yi kısa bir süreliğine düşündürken bunu düşündüğü için bile kendine kızdı. Arkadaşlarına haksızlık yaptığını düşündü.
Tam o sırada Berk onları uzaktan fark etti. Hızlı adımlarla onların yanına gitti.
“Ne yapıyorsun sen burada?” dedi sert bir sesle Ali'ye doğru.
Cemre şaşkınlıkla Berk’e dönerken Ali sakince yerinde oturmaya devam etti. “Konuşuyoruz Berk."
Berk Ali’nin rahat tavrına daha da sinirlendi. Cemre’nin yanına geçip Ali’ye doğru eğildi. “Bunun burada işi yok. Ne konuşuyorsanız hemen bitirin.”
Cemre, Berk’in bu ani çıkışına şaşkınlıkla baktı. “Berk, yeter!"
Berk Cemre’ye dönerek eliyle Ali’yi işaret etti. “Sen bununla mı konuşuyorsun? Cemre sen ciddi misin?”
Ali Berk’in tepkisinden keyif almış gibi hafifçe sırıttı. “Sorun nedir Berk? Kız arkadaşınla konuşmak için senden izin mi alacağım?”
Bu söz Berk’i çileden çıkardı. Yumruklarını sıkarak bir adım daha Ali’ye yaklaştı. “Benden uzak duracaksın Ali. Cemre’den de. Hatta en çok Cemre'den. Anladın mı?”
Cemre araya girerek Berk’in önünde dikildi. “Berk, ne yapıyorsun? Kendine gel!"
Berk gözlerini Cemre’ye çevirdi. “Bu çocukla konuşmayacaksın Cemre." dedi sinirli nefesi Cemre'nin yüzüne çarparken.
Ali Berk’in bu sözleri üzerine ayağa kalktı. “Berk kendini fazla ciddiye alma. Normal bir şekilde konuşyorduk. Cemre az önceki davranışından rahatsız olmuşa benziyordu bende yanına geldim. Belki de Cemre senin bu kontrol manyağı tavırlarından sıkılmıştır hiç düşündün mü?”
Bu laf Berk’in kendini tutmasını imkansız hale getirdi. Öfkeyle Ali’ye doğru bir hamle yaptı ama Cemre hızlı bir şekilde araya girip Berk’i geri itti.
“Yeter artık!” diye bağırdı Cemre sesi titriyordu. “Berk, artık daha fazla dayanamayacağım. Belki de doğru söylüyor."
Berk Cemre’nin bu sözleri karşısında donup kaldı. Cemre’nin gözlerindeki hayal kırıklığı her şeyden daha ağır bir darbeydi. Ali ise sessizce gülümsedi ama bir şey söylemeden oradan uzaklaştı.
Cemre, Berk’e bir an daha baktı sonra başını çevirip yanındaki sandalyeye geri oturdu. Berk hâlâ az önceki sözün şokundayken sinirli gözlerini Cemre'ye çevirdi. Cemre'nin gözleri onun gözleri ile buluşurken Cemre yutkundu.
“Ne istiyorsun Berk?” diye sordu, sesi soğuktu.
Berk onun yanına oturup konuşmaya başladı. “Neden Ali’yle konuşuyorsun?"
Cemre derin bir nefes alarak ayağa kalktı. "O da bir insan. Onun yanına giden de ben değildim. Üstelik senin yanında olmaya seni durdurmaya çalıştım masada ama sen bunu yine yanlış anladın. Beni uzaklaştıran sendin. Yanıma gelen Ali'ydi. Kızacak birini arıyorsan bu kendinsin."
Berk’in yüzü bu sözlerle gerildi. O da ayağa kalkıp Cemre'ye döndü. "Bu benim suçum mu yani? Seni korumaya çalışıyorum Cemre!”
Cemre Berk’in gözlerine baktı. “Beni koruyorsun diye mi beni dinlemek yerine sürekli bana kızıyorsun? Bu yaptığın korumak değil beni boğmak.”
Berk bir adım geri çekildi. Cemre’nin sözleri onun düşündüğünden daha derindi. Kızgınlık yerini çaresizliğe bırakıyordu.
“Cemre… seni kaybetmek istemiyorum" dedi Berk, sesi bu kez daha yumuşak bir tona bürünmüştü.
Cemre başını eğip derin bir nefes aldı. “Berk beni sevdiğini biliyorum. Bende seni çok seviyorum. Ama sen." dedi ve yutkunarak gözlerini birleştirdi. "Bu tavrınla ikimize de zarar veriyorsun. Eğer beni korumak istiyorsan önce sakin ol. Şimdi biraz yalnız kalmak istiyorum.”
Berk yavaşça başını salladı ve geri çekildi. Cemre’ye dönüp son bir kez baktıktan sonra uzaklaşmaya başladı. Ancak bu durumun burada bitmediğini Ali’nin hâlâ bir tehdit olduğunu biliyordu. Ali’ye karşı neler yapacağını kafasında planlamaya başlamıştı bile.
O gece başlayan hislerin ve şüphelerin hepsi için bir başlangıç olduğu kesindi. O geceki kahkahalar kavgalar gözyaşları yerini daha nicelerine bırakacaktı.
1. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder