eskiden bir yıldızmış, göğünü yitirmiş.(5)

Yazar'dan

Berk sabah uyandığında Bora yatağını düzeltiyordu. Berk'in hareketlendiğini görünce konuştu.

"Oo uyuyan prens günaydın." dediğinde Berk kaşlarını çattı ve kısım gözleri ile konuştu.

"Ben buraya nasıl geldim ya." 

"Valla orası bende de yok. Cemre seni salonun ortasında bıraktı en son sende çıktın gittin." dediğinde Berk'in aklına akşam yaşananlar geldi.

Yatakta oturur pozisyona geçerken başını tuttu. Görüntü bulanıklaşırken beyninde Cemre'nin sesi dönüyordu.

"Anıların güzelliğine tutunuyorsun ama gerçekler bizi orada bırakmıyor Berk. Sen değişmeye çalışsan bile... Bazen değişim bile yetmez.”  

Bora odadan çıkarken kapıda bekleyen Beliz'i görmesiyle kaşlarını çattı.

"Napıyosun kızım? Kapı mı dinliyorsun?" 

"Sana da günaydın sevimsiz Bora." diyen Beliz ona gülümsedi ve kapıyı eliyle tuttu. "Berk'i merak ettim." dediğinde Bora gözlerini devirip yürümeye devam etti. "Sabahları daha sevimsizsin!" diye bağırdı arkasından. Sonra hızla içeri girdi. Gözleri kapalı ve eli alnında olan Berk ona seslendi.

"Beliz." 

"Berk iyi misin?" diyerek yanına oturdu. 

"Değilim. Başım çok fena." 

"Uzan şöyle." Beliz Berk'i omuzlarından tutarak yatağa geri yatırırken Berk daha fazla sabredemeyip konuştu.

"Cemre nasıl? Akşam büyük saçma-" dediğinde Beliz sözünü kesti.

"Saçmalamadın Berk. Hislerin bir saçmalıktan ibaret değil." dediğinde Berk sorusunu yineledi.

"Cemre nasıl?" 

"Keyfi gayet yerinde. Aşağıda bir arkadaşıyla karşılaşmış. Onunla kahve içiyorlardı." dediğinde Berk gözlerini zar zor açtı. Ama fazla açık tutamadı.

Berk gözlerini geri kapatırken başını salladı. 

"Ne yapabilirim senin için." diyen Beliz etrafa bakındı.

"Kahve iyi olur." dedi Berk gözlerini açmadan.

"Hemen alıp geliyorum." diyen Beliz tam kapıya yönelmişti ki kapıdan elinde üç kahveyle gelen Ege ile karşılaştı. 

"Günaydın en...en...en... neydi ya?" dedi ve kahveyi Berk'e uzattı Berk'in taklidini yaparken. "En yakışıklı brosuna kahve getirdim."

Berk ona kısık gözleri ile anlamsız bakışlar atarken Beliz açıklama yapar gibi konuştu. 

"O kısımlar daha yüklenmedi." derken Ege sırıttı. 

"Yüklendiğinde umarım intihar etmek istemez." derken Beliz onun omzuna vurdu. 

"Napmış olabilirim son konuşmadan daha saçma." 

Ege sırıttı ve onun yanına oturdu. 

"Hadi şu kahveyi içte ayıl. Zümra seni arıyordu aşağıda." 

Berk yerinden doğrulurken tek gözünü kırparak konuştu. "Neden?" 

"Bilmiyorum söylemedi." dediğinde Beliz konuştu.

"Şu kızın sende gözü var." dediğinde Berk kahvesinden bir yudum alıp yüzünü buruşturarak Beliz'e cevap verdi. 

"Ne alaka şuan?" 

"Valla kör olmayan görür." dediğinde Ege ona döndü.

"Abarttın. Nolmuş dibi düştüyse bakarken yani." dediğinde Berk'in saçlarını düzeltti. "Yakışıklı bir brom var normal bunlar." derken Berk güldü. 

Beliz ona gülerken konuştu. "Ama gözlerini oyarım o kızların." dediğinde Berk kahvesini masanın üzerine bıraktı. 

"Hadi ben aşağı iniyorum." dediğinde Beliz kaşlarını kaldırıp imayla sordu.

"Cemre'nin yanındaki çocuğu kıskandın merak ettin demi?" dediğinde Berk başını iki yana salladı. 

"İnan umrumda bile değil." 

"Nasıl?" dedi ikisi de Berk'e kaşlarını çatmış bir şekilde. 

Berk ayağa kalktığında ikisine de el hareketleri yaparak konuştu. "Diyorum ki." dedi ve bir Ege'ye bir de Beliz'e bakarak konuştu. "Cemre'nin kimle kahve içtiği veya ne yaptığı umrumda bile değil. Dün gece de dediği gibi." dedi ve elleri ile tırnak işareti yaptı. "Anıların güzelliğine tutunuyorum ama gerçekler bizi orada bırakmıyor." dedi ve ellerini indirdi. "Geçmiş hiç yaşanmamış gibi davranmam gerekiyor." dedi ve başını kararlılıkla salladı. "Sanki biz çocukluktan beri tanışmıyormuşuz gibi." 

Ege'nin gözleri yere dalıp giderken Berk tekrar konuştu.

"Kısaca o yoluna ben yoluma." dedi ve dolabından kıyafetleri aldı ve tuvalete yöneldi. Ama Beliz'in sesi ile o tarafa döndü.

Beliz işaret ve baş parmağı arasında az bir boşluk bırakarak konuştu.

"Şu kadarcık da mı bi kıskançlık hissetmedin?"

Berk yüzünü buruşturarak konuştu. "Hissettiğim tek şey bu konuşmayı bitirmek istemem." dedi ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "İyiyim ben." diyerek lavaboya girdi. 

Ege ve Beliz birbirlerine bakakaldı. 

Cemre Ayaz ile kahve içtikten sonra yukarı odasına çıkmak için asansörlere yöneldi ki asansörlerin önündeki arızalı tabelasını gördü. Ve merdivenlere yöneldi. 

Berk'i görünce duraksadı. Berk ona dönerken konuştu.

"Cemre." 

Cemre ona bakarken Berk konuştu.

"Zümra'yı gördün mü buralarda?" diye sorduğunda Cemre başta kaşlarını çattı. Ama sonra cevap verdi.

"Görmedim." 

"Tamam sağol." diyen Berk ona bakmadan hızla kafeye doğru yürüdü.

Cemre bu durumu yadırgayarak onun arkasından bakakaldı. Odasına çıktığında Zümra'nın aynanın karşısında ruj tazelediğini gördü.

"Berk'i gördün mü Cemre?" diyen Zümra ona döndü. 

Cemre merakla sordu. "Neden?" 

"Konuşmam lazım da." dediğinde Cemre yatağına oturdu.

"Görmedim. Uyanmadı galiba daha." dediğinde Zümra önüne döndü. Rujunu elinden bırakırken telefonu çaldı. 

Cemre'nin gözüne ekrandaki isim çarptığında yüzü düştü.

"Berk." 

Zümra gülümseyerek ekrana baktı ve telefonu açtı. Cemre ise önündeki kitapla ilgileniyormuş gibi yaparak onu dinliyordu. İçindeki kendine de engel olamadığı bu meraka kıskançlık dememekte kendine ısrar etse de onu kıskanıyordu. İçinde inkar ettiği bu duygular suratına acı ile çarpacağı an onun için çok acı verici olabilirdi. 

"Günaydıın." dedi Zümra gülümseyerek.

"Odadayım." dedi ve biraz karşı tarafı dinledi.

"Tabi geliyorum hemen." diyerek kıkırdadı ve telefonu kapattı. 

Cemre ona bakmazken konuştuklarını düşündü. Zümra üzerine montunu geçirirken ona döndü ve gülümseyerek sordu.

"Nereye?" 

"Dışarıya." diyen Zümra yatağının üzerindeki kamera çantasını alarak heyecanla kapıdan çıktı. Onun içi içine sığmazken odada arkasından bakan Cemre'nin içi içini kemiriyordu. 

Berk dışarda uzaklara dalakalırken beyninde bir an canlandı. Cemre onu salonda bırakıp gittikten sonra peşinden gidişi belirdi aklında. Kaşları çatıldı. 

---

Cemre kapıdan çıktığında soğuk gece havası yüzüne çarptı ama içinde yanıp duran o karmaşık duyguları söndüremedi. Derin bir nefes alarak çantasını sıkıca tuttu ve birkaç adım attı. Arkasından gelen ayak seslerini duyduğunda duraksadı ama dönmedi.  

“Cemre lütfen" dedi Berk’in sesi boğuk ve çaresiz. “Sadece bir dakika daha dinle beni.”  

Cemre yavaşça başını çevirdi, ama bakışlarında artık bir sevgi kırıntısı yoktu. “Berk bu geceyi daha fazla uzatma" dedi kararlı bir tonla. “Burada bitecek.”  

Berk bir adım daha attı, elleri boşlukta asılı kaldı. “Ne yapmamı istiyorsun? Nasıl affettirebilirim kendimi? Söyle ne gerekiyorsa yaparım!”  

Cemre bir an durdu gözleri Berk’in gözlerine kenetlendi. “Sen her şeyi yapmaya hazırsın değil mi? Ama bazen her şey yetmez, Berk. Her şey dediğin, hataların altında ezilen bir geçmişi değiştirmez.”  

Berk, Cemre’nin bu kadar sert olabileceğini hiç düşünmemişti. "Ben seni seviyorum, Cemre. Bu yeterli değil mi?"  

Cemre acı bir tebessümle başını iki yana salladı. “Beni seviyor olman bana tekrar güvenebileceğim bir dünya sunmaz. Biz birbirimize ait değildik Berk. Belki hiç olmadık.”  

Berk’in nefesi kesildi, bu sözler sanki göğsüne bir darbe indiriyordu. Cemre, konuşmaya devam etti. "Aynı hataları tekrar yaşamaya cesaretim yok."

Berk’in gözleri doldu ama tek bir kelime bile söyleyemedi. Cemre bir an duraksadı ardından arkasını döndü ve yürümeye devam etti.

Berk ise hâlâ olduğu yerde o geceyi asla unutamayacağını bilerek donup kalmıştı. "Son şans," diye mırıldandı kendi kendine.

---

Elini başına koyarken ofladı. Arkasından ona koşarak gelen Zümra hızını alamayıp yere düşerken cırlayınca düşüncelerini bir kenara bırakmak zorunda kalarak arkasına döndü. Karların arasından gözüken Zümra'nın ona doğru sallanan elini görünce kahkaha atmaya başladı. 

"İyiyiim!" diyen Zümra'nın sesi boğuk geliyordu. Berk bununla daha çok gülmeye başladı.

Zümra yerden kalktığında üzerindeki karları temizlerken hâlâ gülen Berk'e söylendi. "Sağol yardım ettiğin için ya!"

Berk gülmesini durdururken Zümra'nın yanına gitti ve onun yerdeki kamera çantasını alıp ona uzattı. Ama Zümra'nın yüzüne bakması ile tekrar gülmeye başladı.

"Ya ne gülüyorsun?" diyen Zümra Berk'in omzuna vurdu. Berk daha çok gülerken Zümra'da kendini tutamayıp gülmeye başladı.

Onları kayak yapanların yanındaki masalardan izleyen Cemre'nin ise yüzünde gülümseme yoktu. Eldivenlerini hızla çıkarırken masaya koydu ve onları izlemeye devam etti. Tüm bunları yaparken gözlerinin sulandığının farkında değildi. 


Ben bu korkuyu 
Bir türlü yenemiyorum


Yan masada oturan Çağrı Hazal ve Ege'nin konuşması doldu kulağına. 

"Ciddi misin?" diyen Hazal'ın sesi şaşkındı.

"Cemre'nin kimle ne yaptığı umrumda değil dedi." dedi Ege.

Çağrı konuştu. "Koskoca bir devir kapandı diyosun yani." 

"Ben onlar birbirleri olmadan yaşayamaz sanıyordum." dedi Hazal ardından.

"Valla bende." 

Sonra sesler bulandı beyninde. 

"Cemre'nin kimle ne yaptığı umrumda değil dedi."

Cemre'nin gözünden süzülen yaş düştü kalbine. Zaten istediğim bu değil miydi dedi kendine. Kalbi değildi diye bağırırken.


Hiçbir kere içimden söküp de 
Halledemiyorum


Zümra Berk'e konuşmak istediği konuyu anlatmaya başladığında Berk onu pür dikkat dinliyordu. "Ben şirket ile sergiyi aynı anda ilerletebileceğimi düşünüyorum. Zaten benden çok bir beklentileri yok. Çoğu fotoğrafı grubum ayarlıyor ancak benimde bir şeyler çekmem lazım." 

Berk başını salladı ve cevap verdi kollarını açıp etrafı gösterirken. "E fırsat ayaklarında işte." dediğinde Zümra ona güldü.

"Fotoğraflarda senin de olmanı istiyorum." 

Berk kollarını indirirken kaşlarını kaldırarak Zümra'ya baktı.

Cemre'nin olduğu yerden bu sohbet çok farklı gözüküyordu. Gözlerindeki yaşları sildi ancak gözlerini onlardan ayıramadı.


Denedim oysa defalarca yine denedim
Kurşun gibi göğsüme saplanmış çıkaramıyorum


Karşısındaki sandalyenin çekildiğini duyduğunda o yöne döndü. Karşısında Beliz'i gördü. Beliz ona elindeki kahve bardağını uzattı ve konuştu.

"Burnun kıpkırmızı olmuş. Üşümüşsün." dediğinde Cemre gülümsedi ona ve kahveyi aldı. Kahveden bir yudum alırken kaşlarını hayretle kaldırdı.

"Nerden biliyorsun nasıl içtiğimi?' dediğinde Beliz yüzünü buruşturarak konuştu.

"Senin ultra sevimsiz kardeşin ben kahve alırken sana da alıyordu ancak ben önünden kaptım. Napıyım senle konuşmak istiyorum ne zamandır ama bir fırsat olmuyor." dediğinde Cemre güldü.

"Dün akşamı konuşucaksan o çoktan unutmuş gibi." diyerek Berk ve Zümra'ya döndü. 

Zümra Berk'in fotoğraflarını çekerken kahkahalara boğuluyorlardı.


Ah, kimseler anlamıyor beni
Zaman olmadı öğretmenim
Sen bu acıyı bir de bana sor


"Peki sen?" dedi Beliz Cemre'nin beklemediği bir soru sormuştu. İkisi de hâlâ o yöne bakarken sordu. "Sen unutabildin mi?" 

Cemre başını iki yana salladı. "Ben unutamıyorum Beliz." dediğinde Beliz'e döndü. "Ben onun hakkındaki hiçbir şeyi unutamıyorum." dediğinde yüzüne kendiyle dalga geçer gibi bir gülümseme yerleştirdi. "Affedemememin en büyük sebeplerinden biri de bu." dedi ve kupasına çevirdi gözlerini. "Bana en güzel anları yaşatan da o. En kötülerini de." 

Beliz Cemre'nin kupanın kenarında tuttuğu titremeye başlayan elinin üzerine koydu elini. "Sen çok güçlüsün Cemre." dediğinde Cemre ona dolu gözlerle gülümsedi ve başını iki yana salladı. 

"Değilim." dedi ve Berk ve Zümra'ya döndü. "Daha dün onu sahnenin ortasında bırakıp gittim dışarda beni durdurdu onu dinlememi istedi ama ben susturdum onu." dedi ve gözünden damlayan yaşı yine sildi. "Çünkü duygularım açığa çıkardı Beliz." dedi ve Beliz'e döndü. "Onlardı beni iki yıl içerde tutan. Bir daha devreye girsinler istemedim. Ama bu sabah bana yabancı gibi davrandığında. " dedi ve derin bir nefes aldı. "Aslında biraz rahatladım. Ondan uzak olmak iyi geldi ama sanki bir parçam kopmuş gibi hissettim." Beliz ona gülümserken konuştu.

"Benimle her zaman konuşabilirsin. Berk'in ikizi olarak değil Beliz olarak. Ve söz veriyorum ki hepsi aramızda." dedi ve ağzına fermuar çeker gibi yaptı.

Cemre gözündeki yaşları silerken güldü. "Teşekkür ederim."

"Ayrıca o bir parçanın kopmuş gibi hissetmenin tek sebebi var." dedi Beliz ve Cemre'ye göz kırptı. 

Cemre "Ne?" diye sorduğunda aynı imalı bakışlarla cevap verdi.

"Aşk." 

İmalı bakışlarını sürdürüyordu ki kahvesinin yüzüne boca olmasıyla gözlerini kırpıştırdı. 

"Noluyo be?" derken kahvenin içindeki kartopunu görmesiyle yan tarafa döndü. Elinde kupası ile sırıtarak onlara doğru gelen Bora'yı görünce kaşlarını çattı. "Napıyorsun?" dediğinde Bora keyifle Cemre'nin yanına oturdu ve kahvesini içti. Derin bir nefes alıp verdikten sonra Beliz'e döndü.

"İyiyim sen?" dediğinde Beliz göz devirdi.

"Sıkıntılı mısın Bora?" 

"Yo. Senin bi sıkıntın mı var?" diyen Bora dudağını büzmüştü. Sonra da Beliz'in kupasına baktı kaşlarını kaldırarak. "Kahven soğumuş sanki?" 

"Neden yaptın ki bunu?" diyen Cemre Bora'ya döndü. Bora dudağını büzerek alayla konuştu.

"Önümden çalınan bir kahvem vardı. Ancak onun için değil." dediğinde Beliz'e döndü ve sinir bozucu bir şekilde konuştu. "Daha çok eğlence için. Ortam çok soğuktu ısıtmaya çalıştım ama senin kahven araya kaynadı."

"Senin espri anlayışın hiç ısınmamış ama." diyen Beliz masaya doğru eğildi. Kaşları hâlâ çatıktı. 

Bora ona keyifle bakarken kahvesini yudumladı. Cemre ise karışmadan edemedi.

"Bora hep böyle. Ama alışıyorsun zamanla." diyen Cemre'ye baktı Beliz ve elini yumruk yapıp dişlerine vurdu. Sonra da önlerindeki tahta masaya. 

"Alışmak mı? Allah korusun!!" dediğinde Bora ona göz devirirken masaya dayandı ve konuştu.

"Ee asıl konuya dönelim aşk falan diyordunuz." diyerek sırıttı.

"Senin anlamayacağın konular canım. İçten ve derin." dedi Beliz.

"Aa öyle deme ama ufaklık benim de bir kalbim var." diyen Bora dudağını bükmüştü. "Sen çok biliyorsan tanımla bakalım aşkı." dedi arkasına yaslanıp kahvesinden bir yudum daha alırken. 

Beliz meydan okur gibi konuştu. "Aşk bazen insanı sıcak tutan ama bazen de buz gibi üşüten bir duygu. Bazen kırıcı bazen koruyucu. Ateş ve su misali." dedi ve gülümsedi. "Senin aşk tanımın ne peki?" dedi alayla.

"Tanımına katıldım." diyen Bora masaya eğilirken konuştu. "Ama şunu da unutmayın. Aşk tıpkı bu kahve gibi sıcakken güzeldir." dediğinde kendi kupasını gösterdi.

Beliz kupasını eline alırken ayağa kalktı. "O hâlde ben kendime sıcağını almaya gidiyorum." Cemre'ye bakarak ekledi. "Sen de ister misin?" Cemre başını iki yana salladı. 

"Böyle iyi." 

"Aşk diyince hemen ayaklandın Beliz." dedi Bora ve alayla devam etti. "Soğuk kahvede fena değildi sanki?" 

Beliz ona sinirle bakarken masanın üzerindeki kupasını alıp yere boşalttı. Bora ona şaşkınlıkla bakarken gülümseyerek konuştu.

"Al sana aşk." ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

Cemre Bora'ya gülerken Bora karların üzerindeki kahvesinin izine baktı.

"Delirmiş." diyerek eli ile deli işareti yaptı ve kupasını alıp ayağa kalktı. Cemre'ye döndü. "Kahveni fazla soğutma gir içeri." derken Berk ve Zümra'nın olduğu yeri gösterdi kafasıyla. 

Cemre oraya döndü. 

Tam o sırada Zümra fotoğraf makinesiyle Berk'e biraz daha yaklaşmıştı ki ayağı kaydı. Berk refleks olarak onu belinden tuttuğunda çok yakınlardı. 

Cemre gülümsedi. 

Berk Zümra'nın belini bırakırken alayla konuştu. "Bir yerini sakatlıyacaksın bu gidişle." dedi. 

Cemre soğuk kahvesini dudaklarına götürdü. 


Geçmişe takılıp kalmışım
Aklımı nelerle yormuşum


Ali kafede tek başına kahve içen düşüncelere dalmış olan Beliz'in karşısına oturdu. 

"Hayırdır neye sıkkın canın?" dediğinde Beliz başını kaldırmadan ona kısa bir bakış attı ve bakışlarını masaya geri çevirdi.

"Cemre'ye üzülüyorum." demesiyle Ali oflayarak arkasına yaslandı.

Beliz kafasını kaldırırken ona bakarak konuştu. 

"Sana da hak veriyorum ama bir yere kadar." dedi ve ona yaklaşarak konuştu. "Cemre'ye de biraz empati yap. Onun tek suçu arkadaşına inanıp onu korumak istemesi." 

"Beliz bunu bunca yıl düşünmedim mi sanıyorsun?" diyen Ali gözlerini kaçırdı ondan.

"Düşünmedin Ali." diyen Beliz'in sesi kendinden emindi. "Çünkü içinde Cemre'yi haklı çıkarmaktan korktun. Sende biliyorsun onun suçlu olmadığını." dediğinde Ali Beliz'e baktı. "Ve içinde onu haklı çıkarırsan Vefa'ya ihanet etmiş gibi hissedeceğini düşünüyorsun." dediğinde Ali içten içe ona hak verirken başını salladı. Gözleri dolmaya başlarken konuştu.

"O gece o kadar şey oldu." dedi Ali. "Ama Vefa'yı bizden alan Cemre'ydi." dediğinde Beliz başını salladı.

"Ama Cemre'nin orda olma sebebi de şuan çevrende olan insanlar. En yakın örnek Berk." dedi ve gözlerine baktı Ali'nin. "Berk'i affedebiliyorsan ya da Çağrı'yı, Ege'yi, Hazal'ı... Neden Cemre'yi affedemeyesin?" 

Ali masaya dalıp giderken Beliz kahvesini eline alarak ayağa kalktı. "Sen bi düşün bence bunu." diyerek yanından ayrıldı.

Ali düşünceleriyle baş başa kalırken gözünün önünden o gece geçti. Gözlerini sıkarken unutmak istedi. 


Beceremiyorum şu yaşamayı
Beceremiyorum


Akşam Zeyno ve Sinan İstanbul'a geri dönerken diğerleri ise Beril'in ısrarları ile Kenan'ın otele çok yakın olan bağ evine gelmişlerdi. Aslında Beliz sadece kızlar için izin almıştı babasından ancak Ali ve Ege kızları tek başlarına bırakamayacaklarını söyleyince Kenan hepsini getirmek zorunda kalmıştı. Yardımcısı Metin'i de kapıya dikmişti. 

Bora etrafı incelerken şömineyi yakmaya çalışan Çağrı'ya takılmadan edemedi. ''Bu gidişle bu gece soğuktan ölürüz.'' dediğinde Beliz ellerini kollarına sürterek ısınmaya çalışıyordu.,

''Gerçekten ya Çağrı ne zaman yakacaksın?''

''Kolaysa sen yak.'' dedi Çağrı ona dönerken. Bora Çağrı'nın yüzünü görmesi ile kahkaha atmaya başladı. 

''Oğlum sen şömineyi değil kendini mi yakmaya çalıştın lan?'' dedi gülerken.

Diğerleri de Çağrı'ya bakarken simsiyah olan yüzünü gördüklerinde onlarda gülmeye başladı.'' Çağrı sinirle ayağa kalkarken konuştu.

''Sizin için kendini feda edende kabahat.'' dediğinde Ege gülerek yanına gelip alayla konuştu. ''Sana minnettarız brom.'' derken sırtını sıvazladı. Berk'te gülmelerinin arasında ekledi.

''Hayatımızı kurtardın.'' 

Çağrı lavaboya doğru giderken Beliz şömineyi gösterdi. ''Kim yakıcak?''

Bora ona bakarak konuştu.

''Senin yüzünden burdayız.'' dediğinde Beliz ona göz devirdi. 

''Ben yakarım.'' diyen Berk şömineye yaklaştı. Profesyonel hareketlerle şömineyi yaktı.

Cemre, şöminenin ateşine gözlerini dikip uzun bir süre sessizce izlerken, odadaki sıcak hava ona eski bir anıyı getirdi. Alevlerin hışırtısı, sanki yıllar önceki bir anın yankıları gibi kulaklarında çınladı. O an, zamanın içinde kaybolmuş gibi hissetti.

---

Berk gülümsedi, ellerini uzatıp Cemre’nin elini tuttu. O dokunuş, her şeyi daha da yakınlaştırdı. Berk, “Bazen... zamanın durduğunu düşünüyorum,” demişti, sesi biraz alçaldı. “Burada, seninle, bu şöminenin başında... hiçbir yere gitmek istemiyorum.”

O an, Cemre’nin içini bir sıcaklık sardı. O kadar sakin, o kadar huzurluydular ki, dışarıdaki karın hiç var olmadığı hissine kapıldı. Berk’in elleri, onu sarmak için açılırken, Cemre, “Ben de...” demişti. “Bu anı hiçbir zaman kaybetmek istemiyorum.”

Şöminenin ışığı yavaşça onları sararken, gözlerinde bir anlam, bir bağlılık vardı. O anın içinde, zaman durdu ve her şey mükemmel oldu. Birbirlerine dokunduklarında, dış dünyadan her şey silindi. Yalnızca birbirlerinin sıcaklığı vardı, yalnızca o anın huzuru.

---

Şömine yanmıştı ancak ne Cemre ne de Berk o günki kadar ısınamadı. Belki fiziken ısındılar ancak kalpleri hep soğuk kaldı.

İkisi göz göze geldi ama bu göz temasını fazla sürdürmediler. Vazgeçmek değildi bu. Belki biraz yorgunluk, yıpranmışlık.


Ardına bakma diyorsun öyle sever gibi
Arkamdan ağlama ne olur dik durabilmeyi


"Tabu falan mı oynasak ateşi izlemek yerine." diyen Beliz sıkılmıştı sessizlikten.

Ege ona gülerek cevap verdi. "Saçmalama ya ne tabusu. Daha eğlenceli bir şey lazım bize." dediğinde Zümra öne atıldı.

"Doğruluk Cesaretlik?" dediğinde Ali sırıtarak konuştu.

"Liseliler gibi." dediğinde Hazal başını iki yana salladı.

"Sanki çok yaşlıyız Ali." diye sitem atarken arkasındaki boş cam şişenin içindeki çiçekleri çıkarmıştı bile. 

Beliz ortaya konuştu. "Herkes oynarsa varım." dediğinde hepsine baktı. Hepsi başını salladı Berk dışında. 

"Mızıkçılık yapma Berk!" dedi sitemle.

"Kızım istemiyorum ya oynamak." diyen Berk oturduğu koltuktan kalkmamak için Beliz'e direndi. Beliz ise onun kolundan tutmuş çekiştiriyordu.

"Oynamak isteyip istemediğini sormadım Berk!!" dediğinde onu son kez çekti ve ayağa kaldırdı. 

Berk ise vazgeçerek yere oturdu. Şişeyi ilk Ege çevirdi. Şişe Cemre'de durdu. 

Ege boğazını temizleyerek sordu. "Doğruluk mu cesaret mi?" 

"Doğruluk." dedi Cemre ona bakarken.

"Hayatında eskiye dair en özlediğin şey?" 

Cemre gözlerini kaçırdı ve gözleri Hazal'ın gözlerine kaydı. Sonra Ege'ye geri döndü. Gülümseyerek konuştu.

"Ne olursa olsun arkamda duracağını sandığım bir arkadaşım vardı." Sonra Hazal ile göz göze geldi. Anlık bir göz temasıydı bu. Sonra yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "Bende onun arkasında her daim durmaya hazırdım ama..." dedi ve yutkundu. "Öyle işte." diyip hızla şişeyi çevirdi. Hazal'ın hüzünlü bakışları onunla birleşti.


Sen öğrettin aşkı bana bu şehri sevmeyi
Keşke öğrenseydim sensiz kalabilmeyi


Şişenin ucu Zümra'da durdu.

"Doğruluk mu cesaret mi?" diyen Cemre Zümra'ya baktı.

"Doğruluk." dedi. 

"Şu ana kadar hayatında aldığın en iyi karar neydi?" 

Zümra Berk'e kaçamak bir bakış atarken Cemre bu kaçamak bakışı yakalamıştı. Zümra cevap verdi.

"Sanırım şirkete sekreterlik için başvurmam." dediğinde gülümseyerek Berk'e baktı ama Berk yanındaki Beliz'e öldürücü bakışlar attığı için onun umrunda bile olmadı. 

Zümra şişeyi çevirirken şişenin ucu Bora'ya geldi. Bora Zümra'nın sormasını beklemeden cevap verdi. 

"Cesaret insanıyım ben." dediğinde Beliz ona alayla güldü.

Zümra kaşlarını kaldırdı ve konuştu. "Bu odadan birine yalnızca gözlerinle konuşarak ona karşı olan duygularını ifade et." dediğinde Bora şaşkınlıkla konuştu.

"Bir yıldır bu anı mı bekliyorsun ne bu yaratıcılık?" dediğinde Zümra güldü. Bora etrafa bakınırken sırıttı ve Beliz'i gösterdi işaret parmağıyla. "Seni seçtim ufaklık." dediğinde Beliz göz devirdi.

"Çok mutlu oldum." derken yüzüne bıkkın bir ifade takındı. 

"Hadi sadece gözler konuşsun." diyen Zümra'nın ardından ikisi de sustu ve birbirlerinin gözlerine baktılar.

Beliz'in iki yanındaki Berk ve Ali yüzlerindeki gerginlikle başlarını aynı anda eğerek Beliz'e ve Bora'ya baktılar. 

Gözlerini birbirlerinden ayırdıklarında Beliz büyülenmiş gibiydi ancak bunu belli etmedi. Berk sesindeki gerginlikle Beliz'e bakarak sordu.

"Ne anlattı?" 

Bora ordan hemen atıldı. 

"Aramızdaki nefretin ne kadar büyük olduğunu." dediğinde Beliz bozulmuştu ancak belli etmedi. 


Senle doğmuşum seninle ölemiyorum
Başucumda resmin gülümsüyor bana ben gülemiyorum


Bora şişeyi çevirdiğinde şişe Berk'te durdu. Bora sırıttı. Berk ise çatık kaşları ile ona bakmaya devam etti.

"Söyle bakalım Berk Yağızoğlu." dedi. "Doğruluk mu cesaret mi?" 

"Doğruluk." diyen Berk'in sesi keyifsizdi.

"Bu hayattaki en büyük pişmanlığın neydi?" diye sordu Bora. 

Berk'in gözleri Cemre'ye dönerken bakışları sertti. Sözleri de delici. Dün akşam canı yanmıştı hiç yanmadığı kadar. O da can yakmak istiyordu.

"Zamanında biri için Ali'yi karşıma almıştım. Keşke yapmasaydım." Berk bunları söylerken Cemre'ye çevirdi acımasız bakışlarını. Cemre'nin gözleri doldu. Hazırlıksızdı bu denli bir düşmanlığa.

Berk bunları söylerken içindeki beş yaşındaki çocuğu dinlemiyordu. Çocuk ona bağırıyordu acı içinde. "O senin canın. Onun canını yakmak kendi canını yakmaktan farksız." 


Büyüyünce geçer mi acım
O da benimle büyür mü


Berk gözündeki acımasızlığı silmeden devam etti. 

"Keşke bir katili savunup Ali'nin karşısında durmak yerine Ali ile birlik olsaydım." dediğinde herkes şok içindeydi.

Cemre'nin gözünden bir damla yaş süzüldü. Berk'in gözlerine bakakaldı. Elleri titriyordu, bedeni titriyordu ama gözleri hareket etmiyordu. Sadece gözlerinden yaşlar süzülüyordu. 


Ne bileyim hiç denemedim
Bu yol sensiz yürünür mü


Beliz Berk'e kınayıcı bakışlar yöneltti. Bora sinirle elindeki şişeyi masaya bırakırken Cemre'nin yanına ilerledi. 

"Cemre." dediğinde ceval alamadı. "Gel dışarı çıkalım." 

Cemre gözlerini Berk'in üzerinden çekti. Titreyen kollarından destek alırken ayağa kalktı. Kapıya yöneldi. Peşinden gelen Bora'ya eli ile dur işareti yaptı ve titreyen sesiyle konuştu. "Gelme Bora." 

Bora dururken kapı suratına çarpıldı.


Ardına bakma diyorsun öyle sever gibi
Arkamdan ağlama ne olur dik durabilmeyi


Bora sinirlenirken direkt Berk'e doğru yürüdü. Berk ayağa kalkarken içi pişmanlıkla dolu olsa da gülümsüyordu. Sinirle onun yakasına yapıştı. 

"Napıyorsun lan sen!" dedi hiddetle. Beliz ve Ege onları ayırırken Berk başını yere eğdi. "Neden bu kızın mutlu olmasına izin vermiyorsun Allah'ın belası. Mahvettiğin yetmedi mi kızın hayatını?" 

Beliz'in kolundan tuttuğu Berk'in gözünden gülümserken bir damla yaş süzüldü.


Sen öğrettin aşkı bana bu şehri sevmeyi
Keşke öğrenseydim sensiz kalabilmeyi


Hazal hızla kapıdan çıkarken ilerdeki bankta oturan Cemre'nin yanına gitti. Arkasında duraksadı. Cemre ellerini yüzüne kapatmış ağlıyordu. 

Hazal yavaşça onun yanına oturdu. Kolunu çekingence ona sararken Cemre'yi omzuna çekti. 

Cemre ağlamaya devam ederken konuştu. "Canım çok yanıyor Hazal." dediğinde Hazal'ın da gözünden bir damla yaş süzüldü.


Senle doğmuşum seninle ölemiyorum
Başucumda resmin gülümsüyor bana ben gülemiyorum


"Onsuz yaşamama izin vermiyor. Ne hayat izin veriyor ne o." 

İçindeki kız bağırdı ona. Kızgın bir şekilde. "Biz onsuz yaşayamayız." 


Büyüyünce geçer mi acım
O da benimle büyür mü


Evde herkes bir köşeye dağılmışken Ege Berk'e döndü ve sessizce sordu.

"Neden yaptın bunu?" dediğinde Berk buruk bir gülümseme yerleştirdi. Cemre'nin geçmişte kullandığı bir cümle kullandı.

"Canımı yakmıştı canını yakmak istedim." dedi ve gözünden bir damla yaş süzüldü. "Ama benim de canım yandı." 


Ne bileyim hiç denemedim
Bu yol sensiz yürünür mü


Bora sinirle nefes alıp verirken camdan Cemre ve Hazal'ı kontrol ediyordu aynı zamanda. Gözleri dolmuştu. O da yabancıydı bu duyguya. Daha önce annesi dışında kimse için bu denli endişelenmemişti. 

İlk gün Cemre'ye nefretle bakışı geldi aklına. Korkutmuştu onu bir kardeşi olma ihtimali. Gitmesi için her türlü şeyi yapmaya hazırdı ancak buna gerek kalmamıştı. 

Şimdi ise onun için endişeleniyordu.


Ardına bakma diyorsun öyle sever gibi
Arkamdan ağlama ne olur dik durabilmeyi


O gece hepsi içinde bir hesaplaşmaya girdi. Hepsinin yüzüne konser gecesindeki suçları belirdi. O geceki gibi de yine katil kelimesi Cemre'ye karşı kullanıldı en son. 


Sen öğrettin aşkı bana bu şehri sevmeyi
Keşke öğrenseydim sensiz kalabilmeyi
Ardına bakma, bakma
Arkamdan ağlama, ağlama, ağlama


-

Kayak yarışması için toplanan gençlerin gözlerinde birbirinden çok uzak duygular vardı. 

Kenan ve Haluk kenarda otururlarken Kenan ağzındaki düdüğü çaldı ve gençlerin ona dönmesini sağladı. 

"Hazır mısınız?" diye sorduğunda Çağrı sahte bir heyecanla cevap verdi.

"Evet."

Kenan Haluk'a dönerken konuştu.

"Bunlar mı genç ben mi bilemiyorum bazen." dediğinde Cemre ağzının kenarıyla güldü.

Berk ise bunu görerek yüzüne bir huzurlu gülümseme yerleştirdi. 

"Takımları sayıyorum." dedi Kenan ardından ekledi. "Zümra hakem."

"Ege, Cemre, Bora ve Hazal bir takım." diyen Kenan sözü Haluk'a bıraktı. 

"Berk, Ali, Beliz ve Çağrı bir takım." 

"Şimdi çiftlerimizi açıklıyorum."

"Bora ve Beliz." dediğinde Beliz Bora'ya sırıtarak baktı.

"Korkma yemem seni." dedi ve ekledi. "Yenerim." 

Bora gülerken konuştu. "Çok korktum." 

"Ali ve Ege." 

Ege gülerek Ali'ye takıldı. "Yangın Ali burlarda da yangın çıkarabilecekler mi bakalım." dediğinde Ali ona gülerek karşılık verdi.

"Hazal Çağrı." dediğinde Çağrı gülümsedi ve Hazal'a bir öpücük attı.

"Ve son olarak Berk ve Cemre." 

Berk Cemre ile göz göze gelirken ikisi de hırsla bakıyorlardı birbirlerine. 

"İyi olan kazansın." dedi Cemre başını dikerek. 

Berk ise sadece tebessüm etti.

"İlk olarak Bora ve Beliz." diyen Kenan düdüğü çaldı. 

Bora ve Beliz yerlerini aldıktan sonra Kenan'ın düdüğünü duyar duymaz yarışmaya başladılar. 

Beliz düşerken Bora kahkaha atarak ona döndü. Ancak o sırada önüne bakmadığı için dengesini sağlayamayıp o da yere düştü. 

Berk Bora'ya seslendi. "Son gülen iyi güler Bora'cım." dediğinde Bora sinirle o tarafa döndü. 

"Sus lan!!" diye bağırdığında onu geçen Beliz bir kahkaha attı.

Kenan düdüğü çalarken Bora kalkmak istediği yerden hâlâ kalkamamıştı. 

"Kazanan Beliz Yağızoğlu." 

Berk koşarak Beliz'e sarıldığında Bora sinirle eldivenlerini yere attı. Cemre onun yanına gelirken yerdeki eldivenlerini aldı ve ona bakarak konuştu.

"Tamam sorun yok." dediğinde Bora hiddetle konuştu.

"Şu herifin lafının ardında kalmaktan nefret ediyorum." dediğinde Cemre başını salladı. 

"İkinci tur için biraz ara verelim ortam yeterince gergin sanki ne dersin Kenan?" diyen Haluk'a katıldı Kenan. 

Berk odasına çıkacağını Ege'ye söyledikten sonra otele girdi. 

Bora ise onun ardından. Asansörleri tamir etmişlerdi anlaşılan. Tabelalar kalkmıştı. Berk asansöre bindi ve tuşa bastı.

Ancak asansör daha hareket edemeden karanlık kapladı etrafı. Başta anlayamadı. Sonra elleri ile önündeki demirden tutundu. Gözlerini sıktı. 

Gözünün önüne o oda geldi. Ceza odasının penceresinden süzülen bir tutam ışık. 

Berk yere çökerken nefeslerini kontrol etmeye çalıştı. 

Bora indirdiği asansör şartellerinin ardından direkt boş olan kamera odasına yöneldi ve görüntülerde çıkıp çıkmadığını kontrol etti. Sandığı gibi çıkmamıştı. Hızla ordan çıktı.

Berk karanlığa gömülürken annesi belirdi gözünün önünde. Oysa annesi onun için büyük bir aydınlıktı. 

Berk, karanlıkta kaybolurken, annesinin sözlerini mırıldandı "Karanlık ne kadar derin olursa, içindeki ışık o kadar parlak yanar.Ve her karanlık, bir başkasının aydınlığıyla dengelenir."


DEVAM EDECEK....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.