sen bir yıldızsın zifirin bile örtemediği. (6)

 Yazar'dan

Berk'i aramaya çıkan gençlerin arasına Bora da karışmıştı. Ali hızla kamera odasına girerken Cemre ve Beliz bahçeyi arıyordu. 

Ali izlediği görüntülerde Berk'in en son asansöre bindiğini görmüştü. Koşarak asansörün önüne geçti. Kapısına vururken ''Berk orda mısın?'' diye bağırdı.

Berk içerde gülümserken ses çıkarmakta zorlansa da ''Evet.'' dediğinde Ali danışmaya koşarak durumu anlatırken gençlerin hepsi asansörün başına toplanmıştı. Bahçede Berk'i arayan Cemre ve Beliz'e haber vermeye gelen Zümra arkalarından bağırırken Ege'de duydu onu.

''Kızlar Berk'i bulduk. Asansörde kalmış.''

Beliz şok ile kalakalırken Ege ve Cemre'nin yüzünü büyük bir endişe kapladı. Berk'in klostrofobisi vardı. Koşmaya başlayan Cemre ve Ege'nin ardından Beliz'de koşmaya başladı. 

Cemre içeri girince ''İçerde ama neden doğru düzgün ses vermiyor?'' diyen Bora endişelenmişti. Gözleri korkuyla Cemre ile birleşti. 

''Çünkü Berk'in klostrofobisi var!'' dedi Ege açıklar gibi. Sesindeki telaşı gizlemedi.

''Servis çağırıldı ancak yollar kapalıymış.'' dedi Ali derin bir nefes verirken. Kimse ne yapacağını bilemezken Cemre önündeki kalabalığı yararak asansörün önüne gitti. Derin bir nefes aldı ve konuştu.

''Berk beni duyuyor musun?''

O an Berk'in titremeleri tüm karanlığa rağmen azaldı.

''Cemre'' dedi tek nefeste.

Cemre onun sesinin geldiği yeri takip ederken aşağıya çöktü. ''Burdayım.'' dedi elini asansörün kapısına koyarken. 

''Burdasın.'' dedi Berk fısıldarken. 

''Evet.'' dedi Cemre elini asansörün kapısına daha fazla bastırırken. ''Sakin kal Berk.'' dediğinde gözünden süzülen yaşı hemen sildi. 

''Nefes alamıyorum.'' dedi Berk ara ara durarak konuşuyordu. 

''Benimle birlikte nefes alıp ver şimdi.'' dedi Cemre ve derin bir nefes alırken ''Nefes al.'' sonra nefes verirken konuştu. ''Nefes ver.''

Berk bunları yaparken içi Cemre'nin sesiyle her nefes alıp verişinde huzurla doldu. Kenan ve Haluk haberi alır almaz oraya gelirken herkes gibi onlarda Cemre ve Berk'in arasındaki bu diyalogu izliyorlardı.

''Birazdan gelicekler.'' diyen Cemre Ali'ye döndü.

''Tekrar arayıp hızlı olmaları gerektiğini söyler misin?''

Ali hızla servisi tekrar aradı ve uzaklaşıp konuşmaya başladı.

Bora korkuyla yutkunurken Kenan sinirle danışmaya bağırıyordu.

''Asansörler tamir edilmeden neden kaldırıyorsunuz tabelaları! Bu nasıl bir sorumsuzluk?''

Danışmadaki kadın konuştu. ''Asansörler tamir edildi Kenan Bey.'' dediğinde Kenan sinirle başını iki yana salladı. ''Yapılmış gibi mi duruyor ordan hanımefendi?'' dediğinde kadın sessiz kalarak başını eğdi. 

Beliz Cemre'nin yanına çökerken Berk'e seslendi. ''Berk iyi misin?'' 

Sesi o kadar telaşlı o kadar titrek çıkıyordu ki bunu Berk bile farketti.

''Beliz sakin ol.'' dedi nefes seslerinin arasında.

''O sakin Berk sen sakin ol.'' diyen Cemre sesindeki telaşı gizliyordu.

''Cemre.'' dedi Berk derin bir nefes verirken kendini konuşmaya zorladı. 

Beliz daha fazla onun bu kadar zorlandığını duymamak için ayağa kalkarken babasının yanına gitti.

''Berk.'' dedi Cemre elini daha çok bastırırken kapıya.

''Bırakma beni.'' dediğinde Cemre başını salladı.

''Burdayım. Sen çıkana kadar da burada olacağım.''

Berk huzurla gülümserken birden yüzü düştü. Gözlerinin önünde ceza odasındaki yazılar büyüdü.

Anne korkmak yok!

Beni neden sevmedin baba?

Nerdesin anne?

Eli nefes almak için kazağının yakasını çekitirirken Cemre sessizlikten rahatsız oldu ve Berk'i eskilerden bir ana götürdü. 

Berk karanlıkta geçmişin hayaletleriyle boğuşurken Cemre'nin sesi tekrar bir ışık gibi yankılandı.

"Hatırlıyor musun," dedi Cemre, sesi titrek ama yumuşak bir tonda, "bir keresinde korkunç bir fırtınaya yakalanmıştık. Elektrikler kesilmişti, her yer karanlıktı. Ama sen korkmamam için bana o saçma hikayeyi anlatmıştın."

Berk zorlukla yutkundu, ama Cemre'nin kelimeleri zihninde yankılanmaya devam etti. "Evet, hatırlıyorum," diye fısıldadı.

Cemre devam etti. "O zaman da sana 'Bu karanlık da geçecek, Berk. Sadece gözlerini kapat ve benimle başka bir dünyaya git,' demiştim. Şimdi de aynısını yapabiliriz. Ben buradayım, Berk. Seninleyim."

Berk, Cemre'nin sözleriyle biraz daha sakinleşti. Onun güven veren sesine tutunarak nefesini düzenlemeye çalıştı. Ancak kafasının içindeki sesler kolay kolay susmuyordu.

"Anne korkmak yok!" yazısı gözlerinin önünde tekrar belirirken Cemre'nin sıcak sesi bir kalkan gibi araya girdi.

"Berk, bana bir şey söyle," dedi Cemre. "Birlikte hatırlayacağımız güzel bir anı."

''Lisede gittiğimiz kamp gezisi.'' dedi Berk korkusunu unutarak. Cemre'nin de dediği gibi ikisi de gözlerini kapatıp başka bir dünyaya gitmişlerdi. Bu andan soyutlanmış geçmiştelerdi.

Cemre gözleri kapalıyken yüzünde gergin bir gülümseme vardı. Berk derin nefesler alıp verirken mırıldandı.

''Cemre dün gece için...'' devam etmek için derin nefes alırken Cemre konuştu.

''Sorun değil Berk. Şuan yeri de değil. Sen sadece benimle kal.'' dediğinde Berk konuştu.

''Seni seviyorum.''

Cemre yutkunurken gözlerini açtı. Tam duyguları açığa çıkıyordu Berk'e onu sevdiğini söylemek için dudaklarını aralamıştı ki Ali'nin sesi ile duraksadı.

''Servis geldi!''

Cemre ağzını kapatıp gülümsedi. ''Geldiler Berk.''

Bir adam Cemre'nin yanına çökerken kapının kenarlarını kontrol etti. Arkasındaki adama ''Şartelleri kontrol et!'' dediğinde Bora'nın başı bir kez daha pişmanlıkla yere eğildi. 

''Şarteller kapalı.'' diye bağıran adama ''Aç'' dedi adam ve ayağa kalktı. Cemre'de ayağa kalkarken asansörün ışıkları yandı ve kapı açıldı. 

Berk ışıkların açılmasıyla ayağa kalkmıştı. Kapı açılır açılmaz göz göze geldiği kişi Cemre'ydi. 

Adımını dışarı attığında ileri doğru sendeledi ancak Cemre ona hızla sarıldı ve düşmesini engelledi. Cemre kollarını Berk'e sararken omzuna başını gömdü. Gözünden bir damla yaş süzüldü. ''Geçti.'' diye fısıldadı. 

Berk gözlerini kapatırken boşta kalan kollarını Cemre'ye sardı. 

Berk, vücudunu daha da yakınlaştırarak Cemre’nin kokusunu derinlemesine içine çekti. Bu koku bir zamanlar kaybettiği huzuru geri getiriyordu.

Cemre’nin nefes alışı Berk’in kalp atışlarını hızlandırıyordu. İçindeki bütün duvarlar bir dokunuşla çözüldü. Cemre’nin parmakları Berk’in sırtında gezinirken vücudu daha da rahatladı. Bir anlık sessizlik aralarındaki en güçlü bağ haline geldi. Her şey o kadar yoğundu ki sanki zaman durmuştu.

Berk, sessizce başını kaldırarak Cemre’nin dudaklarına doğru bir adım attı. Ama bu adım aceleci değildi tam tersine her hareketin anlamını taşıyan bir adım oldu. Cemre’nin gözleri Berk’in gözlerine kilitlendi. O an ne kelimeler ne de cümleler vardı. 

Cemre gözlerini kırpıştırırken bir adım geri attı. Berk'in kolları iki yanına düştü. Beliz koşarak Berk'e sarılırken ağlıyordu.

Berk Beliz'e sarılırken gülümsedi. "İyiyim." derken saçlarını okşuyordu. 

Beliz onun yüzüne bakarken gülmekle ağlamak arası bir ifadeyle konuştu. "Çok korktum salak."

"Korktu abisi korktu." diyen Ali gülümseyerek yanlarına geldi ve ikisine birden sarıldı. 

Herkes tek tek Berk'e geçmiş olsun dileklerini iletirken Kenan danışmanın oraya gitmiş bir şeyle konuşuyordu. 

"Şartellerin atması gibi bir durum söz konusu olabilir mi?" dediğinde kız başını iki yana salladı.

"Şarteller atmış olsaydı jenaratörler devreye girerdi Kenan Bey. Ancak birinin kapatması durumunda jenaratörler devreye girmez." 

"O zaman biri kasten yaptı." diyen Kenan başını salladı.

"Öyle görünüyor."

"O zaman kamera kayıtlarına baksanıza ne duruyorsunuz!" 

"Bizim kameralarımıza yansıyan bir görüntü yok. Ancak gizli bir kameramız var tam orayı gösteren." dediğinde Kenan kaşlarını kaldırdı ve konuştu. 

"Onlara da bakılsın." 

"Bakılır ancak kayıtlar başka bir şirketin elinde. Onların göndermesini bekliyoruz." dediğinde Kenan başını salladı ve kartını verdi. 

"Direkt bana atılsın!" 

Bora bu diyalogu duyar duymaz etrafa bakındı. Derin nefesler alırken Cemre yanına geldi. 

"Noldu?" 

"Bir şey yok.'' 

"Gerginsin." dedi Cemre ve duvara yaslanırken onu kolu ile dürtükledi. "Çok mu endişelendin Berk için?" dedi dudağının yan tarafıyla gülerken.

Bora ona burnundan gülerken yan bir bakış attı.

"Bacaklarım falan titredi inanamazsın." 

Cemre ona gülerken Berk'in tarafına dönmesi ile Berk ile göz göze geldi. Berk başını önüne eğerken gözünü kapatıp açtı. Cemre'de aynı hareketi yaparken gülümsedi.

"Uludağın soğuğu buzları eritti anlaşılan." dedi Bora imayla.

Haluk onların yanına gelirken gülümsedi. Bora'yı kolunun altına alırken konuştu. "Dönelim mi ne dersiniz?" 

Bora gülümseyerek başını salladı.

"Ben okeyim." dediğinde Cemre'ye baktı.

"Dönelim." 

---

Eve gelen Berk Beliz ve Ali salonda oturmuş Kenan'ın başlarında tütsü döndürmesinden sıkılmış bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Beliz bıkkınlıkla Kenan'a bakarken konuştu.

"Baba başım döndü yeter ya!" 

"Dur son 5 tane." diyen Kenan sönen tütsüyü yaktı ve etraflarında dönmeye devam etti.

"Benim kafam güzel olmaya başladı yalnız." diyen Berk ayağa kalkmak için yeltendi ama Kenan hızla onu omzundan tutarak geri oturttu.

"Özellikle sen sakın kalkma!" dediğinde yaktığı tütsüyü onun başında döndürmeye başladı.

Ali sabredemeyerek konuştu. "Kamera kayıtları geldi mi?" 

Kenan onun başına gelip döndürmeye başladığı tütsüyle konuştu.

"Yarın sabah atcaklarmış." 

"Bence şartel atmıştır." dedi Beliz.

"Adamlar jenaratörler devreye girerdi dedi ya." diyen Ali'ye başını salladı.

"Doğru da neden yetkililer dışında biri şartelleri kapatsın ki?" 

"Valla bende bilmiyorum." diyen Berk kafasını koltuğa yasladı. 

Yılmazlar eve geldiklerinde Haluk yukarı çıkan gençlere seslendi.

"Üzerlerinizi değiştirip akşam yemeğine inin." dediğinde Bora ve Cemre birbirlerine yorgun gözlerle bakıp yukarı çıkmaya devam ettiler.

Akşam yemeğine indiklerinde Haluk ayakta onları karşıladı.

Bora masaya oturacağı sırada onu durdurdu.

"Bekleyin misafirimiz var." dediğinde kapı tıkladı. 

Bora Cemre'ye dönerken Cemre'de anlamadığını belli ederek dudağını büzüp omuz silkti. 

Yardımcı kapıyı açtığında içeriye giren kişiyle Cemre'nin kaşları kalktı ve yüzüne bir gülümseme yerleşti.

"Lema." 

Hızla Lema'nın yanına giderken ona sarıldı. Lema'da onu sıkı sıkı sararken Cemre hâlâ şaşkındı.

Gülümseyerek ondan ayrıldığında Halum konuşmaya başladı.

"Bora." dediğinde Bora baygın gözlerini Haluk'a çevirdi. "Sekreterinle tanış oğlum. Lema Aslan." dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı şaşkınlıkla.

"Ciddi misin?" dedi.

"Evet neden?" 

"Hiç." dedi Cemre'nin bakışıyla kelimelerini yutarak. Sonra da elini uzattı.

"Bora Yılmaz." dediğinde Lema başını sallayarak onunla tokalaştı.

"Lema Aslan."

Cemre Haluk'a gülümseyerek baktı. Bu eve geldiğinden beri ilk defa. 

Masaya oturduklarında bir sessizlik mevcuttu. 

Haluk masadan kalkarken konuştu. "Yarın sabah 9'da toplantı var. Geçenki gibi bir saçmalık istemiyorum. Saçınız başınız da düzgün hem." dediğinde Cemre güldü. 

"Tamam baba." diyen Bora önündeki suyu içti ve Cemre'ye takılmadan edemedi.

"Kahveler senden." dediğinde Cemre ona bakarak aynen der gibi elini salladı. 

Haluk merdivenlerden çıkarken Cemre ayağa kalktı.

"Geliyorum hemen." dedi Lema'ya bakarken.

Bora onun bu neşeli haline gülerken Lema'ya döndü.

"Meşhur Lema sensin he?" dediğinde Lema anlamamış bir şekilde baktı ve gülümsedi. "Geldiğinden beri Lema da Lema düşmedin dilinden." dediğinde gülerek cevap verdi.

"Sever beni."

"Belli." diyen Bora başını salladı. "Bu arada ben abisi oluyorum." dediğinde Lema başını salladı. 

Cemre Haluk'un girdiği çalışma odasının kapısını tıklatırken içerden gelen Haluk'un sesiyle içeri girdi.

"Konuşabilir miyiz?" dediğinde Haluk başını salladı ve önündeki koltuğu gösterdi.

Cemre koltuğa otururken ona gülümseyerek baktı.

"Lema'yı çıkarman bu kadar kolay mıydı?" 

"Kolay değildi?" dedi Haluk ve gözlüklerini çıkarıp masanın üzerine koydu. "Şartları zorladım." dedi ve önündeki dosyayı kenara koyarken devam etti. "Sana da dediğim gibi Cemre. Söz konusu senin beni affetmense her şeyi yapmaya hazırım." 

Cemre gözündeki minnettarlıkla ona gülümsedi. "Teşekkür ederim..." dedi ve yutkundu. "Baba." 

Haluk bu cümle sayesinde yutkunurken gülümsedi ve gözünden bir damla yaş süzüldü. Cemre ayağa kalkarken konuştu. "Sana sarılabilir miyim?" 

Haluk ayağa kalktı ve kollarını açtı. Cemre ona sarılırken yan taraflarındaki duvarda küçük kızı gördü. Gözünden süzülen yaşlarla ona gülümsedi. 

Ayrıldıklarında Cemre koşarak aşağı indi. Bora ve Lema'nın salonda oturduklarını gördü. 

"E yapıyoruz?" dedi gülümseyerek.

"Ne ne yapıyoruz?" diyen Bora ona göz kırptı.

"Bizi bir yerlere mi götürsen?" dedi Cemre Lema'nın yanına otururken Lema'ya sarılarak.

"Hadi kalkın." dediğinde Cemre kaşlarını kaldırarak ona baktı. Geriye dönüp bakan Bora sordu.

"Ne var?" 

"İlk defa inatlaşmadın." dedi Cemre hayretle.

"Havamda değilim Cemre." dedi ve dışarı çıktı.

Cemre ve Lema'da montlarını giyip dışarı çıktılar. Arabaya bindiklerinde Bora sırıtarak sordu. "Hazır mıyız kızlar?" 

Yarım saat süren bir araba yolculuğunun ardından araba durduğunda Cemre camı indirip şüpheyle etrafa baktı. Buranın ıssız bir çiftlik olduğunu fark edince duraksadı ve Bora'ya döndü.

"Niye buraya geldik?" 

"Sorgulamayın da inin." dediğinde arabadan indiler. 

Bora gizemli duruşunu sürdürürken önden yürüdü ve ilerdeki ahıra girdi. Cemre ve Lema onu takil etti.

"Oo Bora hoşgeldin oğlum ne zamandır geliyorsun gözlerimiz yollarda kaldı ama." dediğinde Bora gülümseyerek cevap verdi.

"İşlerden dolayı. Nasılsın Ahmet Abi?" dediğinde Cemre onu şaşkınlıkla izliyordu. İlk defa biriyle bu kadar sağlıklı ilişki kurduğunu görüyordu. Şakalaşmadan içten. 

"İyiyim işte ne olsun." diyen Ahmet Abi Cemre ve Lema'yı görünce gülümseyerek sordu.

"Bu güzel hanım kızlarımız da kim?" dediğinde Bora hemen onların yanına gitti ve Cemre'yi kolunun altına alırken konuştu. 

"Bu Cemre." dedi ve ekledi. "Kendisi kardeşim oluyor." dediğinde Ahmet abi gülerek konuştu.

"Radyo kanalları o yüzden Haluk Yılmaz'ın kızı geri döndü diye haber yapıyordu." dediğinde Bora gülerek başını salladı ve Lema'yı gösterdi.

"Bu da Cemre'nin arkadaşı Lema." 

"Hoşgeldiniz kızlarım." dediğinde Lema ve Cemre gülümseyerek cevap verdi.

"Hoşbulduk." 

"Nedir bu saatte sizi buraya atan." 

Bora gülerek Cemre'nin omzundan kolunu çekti ve yürümeye başladı.

"Kızları tanıştırmam gereken kişiler var." dediğinde Ahmet Abi başını salladı.

Cemre ve Lema Bora'yı takip etmeye devam ederken Lema fısıldayarak Cemre'ye sordu.

"Abin kafadan biraz sorunlu mu?" 

Cemre ona sesli gülerken fısıldayarak cevap verdi.

"Hayır sadece biraz farklı bir karakter." 

Bora beyaz bir atın önünde durduğunda onlara döndü. 

"Evet hanımlar." dedi atı severken. "Bu İnci." 

Cemre gülümseyerek ata yaklaşırken Lema atlardan korktuğu için biraz ilerdeki masaya oturdu ve onları izlemeye başladı.

Cemre atı severken Bora'ya dönüp konuştu. "Neden İnci?" 

"Çünkü benim hayatımı kurtardı." dediğinde Bora ata gözleri parlayarak baktı. 

"Nasıl?" dedi Cemre atı sevmeye devam ederken.

"İşte geçen seni yine babamın iş muhabbetlerinden sıkıldığım bir ara buraya geldim. O gün İnci'yi almışlar. Bende ilk gördüğüm ata bindim. Sinirliyim de. Gittim ormanın derinliklerine kadar. İndim attan. Çökmüşüm bir ağacın dibine oturuyorum. Sonra bir arı koskoca ormanda beni bulup boynumdan soktu." dediğinde Cemre güldü.

"Bela mıknatısı falan mısın sen ya?" 

Bora gülümseyerek anlatmaya devam etti. "Benim arı alerjim var." dediğinde Cemre kaşlarını kaldırdı. "Nefesim daralıyor falan. Ayağa kalkmaya çalıştım kalkamadım bağırsam bağıramıyorum. İnci bağırmaya başladı benim yerime." dediğinde gülümseyerek İnci'ye baktı. "Ama ne bağırmak şaha falan kalkıyor. Onun sayesinde buldular beni. Yoksa ölmüştüm." dediğinde Cemre gülümseyerek İnci'yi sevmeye devam etti. 

"Burdaki atların hepsi senin mi?" 

"Sadece üç tanesi." diyen Bora gülümseyerek yan taraftaki atın yanına geçti.

"Bu da Romeo." dediğinde Cemre ona doğru yürüdü ve merakla sordu.

"Juliet'i nerde?"

"Onu kaybettik." dediğinde aralarındaki at başını yere doğru eğdi. "Üzdün işte." diyen Bora atı severken at başını kaldırdı. 

"Üçüncü?" diyen Cemre'ye yan tarafı gösterdi Bora. 

Burada biraz daha yaşlı bir at vardı. Onu severken yanına gelen Bora'ya sordu. 

"Adı ne?" 

"Safir." dediğinde Cemre gülümseyerek gözlerini kırpıştırdı.

"Safir de yurtdışından bizimle geldi biliyor musun?" dediğinde Cemre kaşlarını kaldırdı. "8 yaşımdan beri benimle." 

"Çok zor olmalı Safir." dedi Cemre şakayla karışık. Bora ona gülerken Safir Cemre'den başını çekti.

Bora Safir’in başını okşarken Cemre’ye döndü.

“Beni sevmedi sanki." diyen Cemre'ye güldü.

Cemre, Safir’i biraz mesafeden izlemeye devam ederken Bora konuşmaya devam etti.

“Buraya geldikçe onları daha yakından tanırsın. Her biri farklı bir karakter. İnci cesur, Romeo kibar ama biraz duygusal, Safir ise tam bir bilge yaşlı.”

Cemre hafifçe gülümseyerek başını salladı. “Belli oluyor,” dedi.

Bora İnci'yi sevmeye devam ederken Cemre’ye döndü. "Binmek ister misin?”

Cemre gözlerini Bora’ya dikti. “Ne? Şimdi mi? Bu karanlıkta?" 

“Tabii ki şimdi. Yanında ben olacağım.” dedi Bora, İnci’nin yelesini okşayarak.

Cemre tereddütle bir adım geri çekildi. “Bora, emin misin? Daha önce hiç at binmedim.”

Bora, kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Ama ben çok bindim.”

Cemre, kısa bir tereddütten sonra derin bir nefes aldı. “Tamam,” dedi. Bora ona yardım ederek İnci’nin sırtına çıkmasını sağladı.

“İyi misin?” diye sordu Bora, Cemre’nin yüzündeki ifadeyi kontrol ederek.

“Sanırım,” dedi Cemre, biraz gergin ama heyecanlı bir şekilde.

Bora İnci’nin dizginlerini hafifçe tutarak, “Tamam, şimdi sakin ol ve beni takip et,” dedi. At, yavaşça hareket etmeye başladı.

Lema uzaktan onları izlerken mırıldandı, “Kovboy olmayı bi düşün bence Cemre."

Cemre, Bora’nın rehberliğinde çiftlik boyunca küçük bir tur attıktan sonra rahatlamış bir şekilde gülümsedi. İnci’yi durdurup Bora’ya döndü. “Bu gerçekten eğlenceliymiş!”

Bora gururla başını salladı. “Sana demiştim. Belki bir gün sen de iyi bir binici olursun.”

Cemre, “Kim bilir? Belki olurum,” dediğinde ikisi de gülümsedi.

O sırada Lema, uzaktan seslendi. “Tamam yeterince izledim. Şimdi bir çay içmeye ne dersiniz?”

Bora ve Cemre gülerek atlardan indiler ve Lema’ya doğru yürümeye başladılar. Bora, “Çay mı? Ahmet Abi’nin çayını denemek iyi fikir,” dedi.

Ahmet Abi onları masada bekliyordu. “Hadi bakalım, bu turdan sonra sıcacık bir çay iyi gider,” diyerek gülümseyerek çayları doldurdu.

Cemre fincanını alırken Lema’ya fısıldadı, “Haklısın, Bora biraz farklı ama böyle bir kişilik işte. Ben onun içinde sakladığı çok başka biri olduğuna inanıyorum." 

Lema gülümseyerek omzunu silkti. “Belki alışırım, kim bilir?”

Cemre, çayından bir yudum alırken düşündü. Bora’yı her geçen gün daha farklı bir gözle görmeye başlıyordu. Bugün kendini korumada hissetmişti. Atın üstünde sadece Bora'ya güvenmişti. 

Ahmet Abi çayları masaya koyduktan sonra Bora hafifçe sandalyesine yaslandı. İnci’yle tur atmanın verdiği rahatlamayla yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Cemre, çayından bir yudum alıp Bora’ya bakarak sordu.

“Peki, bu çiftlikte hep bu kadar vakit geçiriyor musun?”

Bora omuz silkti. “Ne zaman babamın baskısından bunalsam buraya kaçarım. Burası benim kaçış noktam,” dedi.

Lema çayını karıştırırken alaycı bir ifadeyle, “Yani burası senin terapi merkezinse, bize de yer var mı?” diye sordu.

Bora gülerek Lema’ya döndü. “Siz de beni bunaltmazsanız neden olmasın?”

Cemre kaşlarını kaldırarak, “Şu anda bizi bunaltan biri var ama biz nezaketimizden susuyoruz,” dedi.

Ahmet Abi, bu tatlı atışmayı izlerken keyifle güldü. “Siz böyle devam ederseniz buranın neşesi hiç eksik olmaz.”

Bora, Cemre’ye bakarak konuşmaya devam etti. “Bir dahaki sefere seni Romeo’yla tanıştırırım. Belki Safir’le de aranı düzeltiriz.”

Cemre hafifçe gülümseyerek başını salladı. “Olabilir. Ama önce İnci’yle dostluğumu pekiştirmem lazım.”

Lema, masadaki boş fincanı Ahmet Abi’ye uzatarak, “Belli ki buraya daha çok geleceğiz. O zaman kendime uygun bir köşe bulmalıyım,” dedi.

Bora, ona dönüp alaycı bir şekilde, “Lema, burası çiftlik. Burada rahat bir köşe bulmak istiyorsan biraz toprakla haşır neşir olman gerekecek,” dedi.

Lema dudak bükerek, “Toprakla mı? Pek sanmıyorum,” diye karşılık verdi.

Cemre hafifçe güldü ve fincanını masaya bıraktı. “Lema, bence sen izlemeye devam et. Ama bir gün seni de ata bindireceğim.”

Lema gözlerini devirdi. “O gün geldiğinde haberim olsun da kaçacak bir yol bulayım.”

Ahmet Abi, masayı toplarken onlara gülerek baktı. “Buraya alışacaksınız, kızlar. Bora’nın dediği gibi, burası bir terapi merkezi.”

Bora “Ama benim kurallarıma göre.” dedi.

Cemre onun ardından bakarak hafifçe gülümsedi. “Hadi bakalım, Bora’nın terapi merkezinde neler öğreneceğiz görelim.”

Eve geldiklerinde saat epey geçti. 

"Hadi sütlerinizi içip uyuyun." diyen Bora'ya bile cevap vermeye halleri yoktu.

Sabah çalan alarmla uyanan Berk oflayarak alarmı kapatırken kafasında atılan şeyle kafasını kaldırıp kapıya doğru baktı.

Beliz odasındaki tüm peluşları almış Berk'e fırlatırken gülme krizine giriyor Berk ise ona anlamsız bir şekilde bakıyordu.

Beliz'in elindeki peluşlar bitince Berk konuştu.

"Hasta mısın kızım sen?" dediğinde Beliz yerden peluşlarını toplarken konuştu.

"Hadi kalk kahvaltı hazır." derken odadan çıktı.

Berk ise arkasından anlamsızca bakakaldı. 

Ali ve Beliz kahvaltılarını yapmış aşağıda Berk'i beklerken Beliz'in başı yavaşça Ali'nin omzuma düştü. Ali ona doğru eğilip bakarken uyuyakaldığını görmesiyle burnundan güldü.

Merdivenlerden inen Berk onları görmesiyle kaşlarını çattı.

"Uyudu mu o?" dediğinde Ali'nin önünde durdu.

"Evet." diyen Ali sırıttı.

Berk'te sırıtırken konuştu. "Sabahın köründe kalkıp üstüne kendine kendine kahvaltı hazırlarsa olacağı bu." dediğinde Beliz'in burnuna dokundu baş parmağıyla.

Beliz başını kaldırırken derin bir iç çekti. "A geldik mi?" dediğinde Berk bağırdı.

"Yok bacım senin durak kaçtı. Son duraktayız." dediğinde Beliz gözlerini kırpıştırarak ayağa kalktı.

"Hadi saat geç olmadan gidelim." diyen Ali saatine bakarak yerinden kalktı ve arabaya yöneldiler. 

Şirketin önüne arabasını park eden Ali tam önlerinde burun buruna duran arabaya çatık kaşlarıyla baktı. Berk açıklamak ister gibi omzuma dokunarak konuştu. 

"Bora." dediğinde Ali sinirle bir nefes verdi ve valeye anahtarını verdi. 

Beliz ve Berk'te indiğinde Bora ve Cemre Lema'ya etrafı gösteriyorlardı.

"O kim?" dedi Berk Lema'ya bakarken.

"Bilgim yok." diyen Beliz saçlarını düzeltti.

Bora onlara dönerken konuştu. "Bu Lema gençler." dediğinde Lema'yı gösterdi. "Kendisi sekreterim olur."  Bora Lema'ya dönüp konuşurken sırayla onları gösterdi. "Bunlarda Ali, Berk ve Beliz." dediğinde Lema başını salladı.

"Memnun oldum."

"Bizde." diyen Ali şirkete doğru yürümeye başlamıştı. Berk ve Beliz de arkasından. 

Cemre ve Lema yan yana yürürlerken Lema Cemre'yi dürtükleyerek konuştu. 

"Gözleri hep senin üstündeydi." 

Cemre göz devirirken Lema kıkırdadı.

Toplantı odasına giren Haluk ve Kenan da yerlerine oturduğunda Kenan söze girdi.

"Evet gençler. Öncelikle ilk iş gününüz hayırlı olsun. Bizim de son iş günümüz." derken Haluk'a baktı. Haluk ona başını sallarken konuşmasına devam etti. "Benim de Haluk'un da kendi ellerimizde büyüttüğümüz bu şirketleri kendi elimizde büyüttüğümüz çocuklara devretmek çok duygu verici bir şey. Ve bunu size güvenimiz tam olarak yapıyoruz." dedi.

"Ali ve Berk Yağızoğlu şirketinin iki patronu. Beliz ise sosyal medya uzmanı olarak aramızda." dediğinde bunları asistanlara anlatıyordu. Haluk'a söz verdiğinde Haluk gülümseyerek konuştu.

"Oğlum Bora'ya şirket patronluğunu, kızım Cemre'ye ise Yöneticiliği devretmekten büyük gurur duyuyorum." dedi ve ekledi. "Benim bir misafirim daha var ancak biraz geç kalacağını bildirmişti." dediğinde kapı çaldı. "Heh geldi." dediğinde kapı açıldı. İçeriye giren kişi ile Cemre'nin dudaklarından o kişinin ismi duyuldu.

"Ayaz." 

Ayaz üzerindeki takım elbise ile Cemre'nin yanındaki sandalyeyi çekti ve oturdu.

"Ayaz Albay. Şirketimizin direktörü olarak aramıza katıldı.

Cemre şaşkınlıkla Ayaz'a bakarken Berk o tarafa bakarken çenesi sinirle kasıldı masanın altındaki elini yumruk yaptı. 

Kenan çalmaya başlayan telefonunu sessize alırken telefon bir kez daha çaldı ve bir kez daha. Beliz endişelye konuştu.

"Önemli bir şey gibi görünüyor. Aç bence." dediğinde Kenan telefonu açtı ve ayağa kalkarak odanın öbür ucuna yürürken sesi masaya hâlâ çok net geliyordu.

"Ne var Metin?"

"Tamam gönder bana." 

Hızla geriye dönerken açıklama yapmak ister gibi konuştu.

"Otelin kamera kayıtları çıkmış." dediğinde Bora'nın yüzü gerilirken etrafa bakındı.

"Beraber izleyelim." diyen Haluk'a baş sallayan Kenan Lema Zümra ve Ayaz'a döndü. "Siz odalarınıza yerleşebilirsiniz." dediğinde üçü odadan çıktı.

Ali boynundaki kravatı gevşetti. 

Cemre Bora'ya dönerken masanın üzerinde sıktığı yumruğunu farketti ve ona doğru fısıldadı. "Bir sorun mu var?" 

Bora ona döndü ve yumruğunu gevşetti. Boğazını temizlerken başını iki yana salladı. Kenan'ın telefonuna düşen bildirim sesiyle yutkundu.

Haluk Ali ve Berk'te Kenan'ın yanına geçerken Cemre ayağa kalkarak cam kenarına gitti ve dışarıyı izlemeye başladı.

Bora ayağa kalkarken bir o yana bir bu yana gitmeye başlamıştı. Beliz ise oturduğu yerden onun bu davranışlarının sebebini çözmeye çalışıyordu. Canı yine bir şeye sıkılmıştı anlaşılan.

Görüntülerde Bora'yı gördüklerinde Ali şaşkınlıkla konuştu. "Bora." 

Hepsi Bora'ya dönerken Beliz ayağa kalkarak Ali'ye anlamsız bir şekilde baktı. Başını iki yana sallarken ne olduğunu sorar gibi bakıyordu Ali'ye.

"Asansörün şartellerini kapatan Bora'ymış." 

Beliz'in yüzü hayal kırıklığı ile düşerken Bora'ya döndü. 

Cemre kaşlarını çatarak Bora'ya döndü. "Ne?"

Bora Berk ile göz göze gelirken hızla yanına gelen Haluk kapattı görüş açısını.

"Oğlum sen naptığının farkında mısın?" dediğinde onu kollarından tutmuş sarsıyordu. "Geç kalsaydık ölebilirdi bile Berk." dediğinde Berk'in kulağında Önder'in ona kurduğu cümleler belirdi.

"Öldürüyordun az kalsın arkadaşını." 

Yutkunurken Haluk'un arkasında dikiliyordu. 

"Hiç mi adam olmayacaksın lan?" yine Berk'in geçmişine bir taş atıldı. Yine çok derinlere indi.

"Senden benim çakmam bile olmaz." 

Haluk'un eli Bora'ya tokat atmak için havalanırken Bora'nın yüzü sinirle kasıldı. Gözünde hissetiği sıcaklıkla gözleri dolmaya başladı. Tıpkı küçük bir çocuk gibi.


Terkedilmiş bir şehrin ortasındayım
Altım çamur üstüm, yağmur ama bak burdayım


ki bir el onun kolunu tutarak durdurdu onu. Haluk ve Bora şaşkınlıkla Berk'e dönerken Berk konuştu. "Haluk Bey yapmayın lütfen." dediğinde Haluk elini yavaşça çekti.


Bazı şeyler kaybetmeden sevilmiyor
Bedenim burda fakat ruhum kabul etmiyor 


"Ama Berk-" 

"Haluk Bey lütfen. Ben affettim siz de affedin." dediğinde Haluk geri çekilirken Bora Cemre'ye çevirdi gözlerini.

Cemre'nin çatık kaşlarının altındaki bakışları öfkeyle bakıyordu ona. Bora başını eğerek kapıya yöneldi.


Kendime yalan söyledim
Yalnızım bunu ben istedim


Beliz onun arkasından bakarken içinde bir şeyler kırıldı. Onun gözünden süzülen yaşı ve eğilen başını görünce o andan soyutlanmak istedi.


Paramparça bütün aynalar
İçinde kan revan birisi var


Bora şirketin kapısından çıkar çıkmaz merdivenlere çöktü kaldı. Gözünden süzülen yaşları durdurmak veya ağlamamak için hiçbir çaba sarf etmedi. Yenilmişti ve kabullenmişti.


Kendime yalan söyledim
Yalnızım bunu ben istedim


Cemre yutkunurken Berk'e döndü. Berk gözünün önünden geçen geçmişi ile camdan dışarı bakıyordu. 


Paramparça bütün aynalar
İçinde kan revan birisi var
Birisi var, birisi var


Beliz odadan çıkarken nefes alışverişleri hızlı ve derindi. Koşarak merdivenlerden indiğinde şirketin önünde oturan Bora'yı gördü. İçindeki aşka rağmen gözlerini öfke bürüdü.

Bora merdivenlerden zar zor kalkarken arkasından duyduğu Beliz'in sesiyle başını çevirdi.

"Bora!" 

Sonra yutkundu Beliz. Söyleyeceği lafların ağırlığıyla. "Sen Berk'e demiştin ya hani. 'Babanın gölgesinde yaşıyorsun.' diye." dedi ve güldü. "Ne acı sen babanın yörüngesine bile girememişsin." 

Bora önüne dönerken gözünden bir damla yaş daha aktı. Onun en büyük yarası babasıydı ve herkes bugün bunu çok iyi anlamıştı.


Yaşadığım ne varsa ben seçtim
Ben istedim


Arabaya binerken çalan telefonunun ekranına baktı.

'Annem'

Telefonu yüzü acı ile buluşurken sessize aldı. 


Artık sabah uyandığım ses 
Annem değil


Beliz giden arabanın arkasından bakakalırken gözünden bir damla yaş süzüldü. Az önce gözündeki öfke de aktı gitti o yaşla. Onu hiç görmeyen o adama sevgisini hiç gösterememişti ama öfkesini göstermişti.

Onu vurmuştu. Hem de en zayıf noktasından babasından.


Bazı şeyler kaybetmeden farkedilmiyor
Bedenim burda fakat ruhum kabul etmiyor 


Bora arabasını durdurduğu kayalıklara çıktı ve bağırdı.

"Neden! Neden! Neden!" 

Dizlerinin titremesiyle kendini yere bırakırken ağlamaya devam ediyordu. Acı içinde fısıldadı.

"Neden sevgini bizden esirgeyip beni bir canavara dönüştürdün baba?" 


Kendime yalan söyledim
Yalnızım bunu ben istedim
Paramparça bütün aynalar
İçinde kan revan birisi var
Birisi var, birisi var

Haluk, Kenan, Cemre, Berk ve Ali'nin olduğu odadaki sessizlik kapının aniden açılmasıyla bozuldu.

Kapıdan giren kişiyle Haluk'un sert ifadesi şaşkınlıkla gevşedi.

Cemre donakalırken gözleri şaşkınlıkla açıldı.

Kenan'ın ağzından dökülen isim odada yankılanırken Berk kapıya doğru döndü.

"Ayla." 

Ayla yanındaki küçük kızla onların karşısında dimdik ve kararlı duruşunu sürdürdü.

DEVAM EDECEK...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.