tanıdık ama bambaşka. (4)
Yazar'dan
"Baba ben diyorum ki işler başlamadan bir kar tatili yapıp gelsek Beliz ve Berk'le." diyen Ali'nin amacı yaşanılan gerginlikleri unutturmaktı. Mutfakta karşısında oturan Kenan gülümsedi.
"Gidersiniz ama Bora ve Cemre ile birlikte." dediğinde Ali'nin yüzü düştü.
"Ne alaka şuan?"
"Aklıma bu fikri getirdiğin için sağol." diyen Kenan telefonunu karıştırmayı bırakıp hızla ayağa kalktı ve kapıya yöneldi.
Ali şaşkınlıkla konuştu. "Napıyosun?"
"Şirkete gidiyorum. Yukardakileri de uyandır geç kalmayın." dediğinde Ali başını salladı. Kapı kapandığında hızla yukarı çıktı.
Önce Beliz'in odasına yöneldi..Kapıyı tıklattı ve seslendi. "Beliz uyanık mısın?" gelen homurtulardan Beliz'in yeni uyandığını anladı.
Yavaşça kapıyı açtı ve Beliz'e baktı. Beliz ise sinirle yastığını fırlattı kapıya doğru. "Ne oluyor be! Daha kargalar bokunu yemedi." dediğinde Ali gülmeden edemedi.
"Sen artık bir iş kadınısın kendine gel!" dediğinde Beliz yavaşça ayağa kalktı ve ağlamaklı bir sesle konuştu. "Ne yani artık her sabah bu saatte mi uyanacağım ben?" Ali sırıtarak başını salladı.
"Hadi hazırlan kahvaltı hazır." dediğinde itiraz beklemeden kapıyı kapattı. Berk'in kapısına yöneldi. Derin bir nefes aldı ve kapıyı tıklattı.
Ses gelmeyince içeri girdi. Berk'in yatakta uyduğunu gördü. Önce yerdeki kırılan çerçeve parçaları dikkatini çekti. Sonra komidinin üzerindeki çerçevenin olmadığını gördü. Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Cemre ile fotoğrafı olan çerçeveyi kırmıştı. Sonra Berk'in yanına ilerledi camların arasından. Çerçeve kırılmıştı ancak fotoğraf Berk'in elindeydi. Ali gözlerini kapattı ve derin bir nefes verdi.
"Berk uyan hadi." diye seslendiğinde Berk gözlerini açtı ve Ali'ye baktı.
"Ne var!"
"Şirkete gidiyoruz."
"Ben gelmiyorum." diyen Berk yorganı başına kadar çekti. Ali ise umursamayarak tam arkasını dönmüştü ki Berk'in aklına Bora'nın sözleri geldi.
"Diyorum ki. Hâlâ babanın gölgesinden çıkamıyorsun değil mi?"
Hızla yorganı üzerinden attı ve konuştu. "Geliyorum."
Ali şaşkınlıkla arkasını dönerken Berk'in yanına gitti ve oturdu.
"Berk." dedi fısıldayarak. "Ben senin karalarını yönlendiriyorsam ve bu hâle getiren bensem özür dilerim." dediğinde Berk başını iki yana salladı.
"Hiçbir şeyi bu hâle getiren sen değilsin. Aksine benim." dediğinde yere bakıyordu. "Ama şimdi." dedi ve Ali'ye baktı. "Bora ve Cemre'ye benim şımarık bir zengin çocuktan fazlası olduğumu anlatmam lazım." dediğinde Ali gülümserken kapıda hazırlanmış olan Beliz gülerek konuştu.
"Beni de ekle o listeye. Beni de ikna et zengin şımarık bir çocuk olmadığına." dediğinde Berk ve Ali o yöne döndü.
Berk cevap vermek için açtığı ağzını kapattı. İkisi de Beliz'e bakakalırken Beliz konuştu.
"Ne bakıyosunuz be?"
Berk ayağa kalkarken ikizine yaklaştı. "Bu ne güzellik prenses." dediğinde Beliz yüzüne gülümsemesini tekrar yerleştirdi.
"Her zamanki halim." dediğinde Ali de gülerek kardeşlerinin yanına geldi.
"Ne kadar mütevazı bir kişiliksin." diyen Ali'ye kıkırdadı Beliz.
Pembenin açık tatlı tonlarında dizlerine kadar bir elbise giymiş. Aynı renk topukluları ve üzerine aldığı beyaz peluş mont ile kombinini tamamlamıştı. Yüzüne de sade ama etkileyici bir makyaj yapmıştı. Saçları ise dalgalıydı. Kahküllerini de dalgalandırması ona farklı bir hava katmışti.
"Niye bu kadar özendin?" diyen Berk ciddiydi.
"E şirkette ilk günüm." diyen Beliz saçlarını savurdu.
"Kızım şirkete utanmasan pijamayla gidecek kızdın sen?" diyen Berk'e şaşkınlıkla baktı Beliz.
"O zaman babamı ziyarete gidiyordum Berk!" dedi Beliz de kaşlarını çattı. "Şimdi iş için gidiyorum." dedi ve Berk'in omuzlarına ellerini koydu ve sanki toz varmış gibi silkeledi. "Senin içinde aynısını öneririm." dediğinde Berk güldü. Aynanın karşısına geçti.
"Takım elbise giymeyeceğim değil mi?" dediğinde Ali güldü.
"Naparsan yap." demesiyle Berk'te yüzüne gülümseme yerleştirdi.
"Beklediğim cevap." dediğinde Ali Beliz'in yanına gitti ve kapıdan konuştu.
"Hazırlan biz başlıyoruz kahvaltıya!" dedi ve kapıyı kapattı.
Yılmazların evinde durum farklıydı. Ev sessizdi. Garip bir sessizlik. Bora hazırlanmış bir şekilde Cemre'nin kapısını çaldı. İçerden gelen "Gel!" sesi ile içeri girdi. Cemre'ye hayretle baktı.
"Ooo hanımefendi yine çok güzelsiniz!" dediğinde Cemre kaşlarını kaldırdı ve ona döndü.
"Hayıdır hangi dağda kurt öldü sen bana iltifat ediyorsun?" dediğinde Bora göz devirdi.
"Senle de tartışsak ayrı diğer türlü ayrı." dediğinde Cemre güldü.
Bora şaşkınlıkla konuştu. "Nasıl bu kadar çabuk atlatıyorsun?" dediğinde Cemre'nin yüzü düştü.
"Atlatmak zorundayım." dedi ve aynaya bakmaya devam etti. "Atlatmazsam her şey karışır ve bu durumu baban bile çözemez." dediğinde Bora yine hayretle sordu.
"Babama ne zaman senin de babanmış gibi konuşmaya başlayacaksın?"
"Niye ona babam dememi istiyorsun?" diye soran Cemre'nin kaşları çatıktı.
"Çünkü onu ilk defa bu kadar çabalarken görüyorum." dedi ve konuyu değiştirdi hemen. "Napıyosun aynanın karşısında?" dediğinde Cemre saçlarını tutmuş konuştu.
"Çok bakımsızlar. Bir yenilik şart." dediğinde Bora güldü. "Ne?" dedi Cemre sinirle.
"Sen ve yenilik?" dediğinde Cemre güldü ve ayağa kalktı.
"Aşağıda beni bekle. Kuaföre gidiyoruz." dediğinde Bora şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
"Ben niye?"
"Kim yeniliğe daha açıkmış göreceğiz." diyen Cemre Bora'nın suratına kapıyı kapattı.
Üzerine boğazlı bordo bir kazak geçirirken bu kombini bol beyaz pantalonuyla tamamladı. Üzerine krem rengi kabanını aldığında hazırdı. Cebine telefonunu atarak odadan çıktı. Aşağı indi ve kahvesini içen Bora'ya seslendi.
"Hadi gidelim!"
"Yalnız şirkete geç kalırsak babam canımıza okur!"
Cemre düşündü ve gülümsedi.
"İlk günün affı olur." dediğinde Bora kahkaha attı.
"Gören de büyük bir değişiklik yaptıracak sanır. Altı üstü kırıklarını aldırırsın." dediğinde Cemre tek kaşını kaldırarak yüzünde bir gülümseme ile konuştu.
"İddiaya var mısın?" dediğinde Bora kahvesini kenara bıraktı.
"İddia mı bayılırım." dediğinde Cemre güldü. Ve serçe parmağını kaldırdı.
"Sen de saçlarına dokundurtursan bende yapacağım büyük değişiklikte senin de bir şeye karar vermene izin veririm." dediğinde Bora başta düşünsede serçe parmağını Cemre'ninkine doladı gülerek.
"Kahkül kestir." dediğinde Cemre kaşlarını kaldırdı.
"Yaratıcısın. Tamam. Eğer sen o kızılımsı saçlarına dokunuş yaptırtacaksan bende siyaha boyayacağım saçlarıma bir de kahkül kestiririm." dediğinde Bora başını salladı.
"İddialısın. Ama kızıllarıma dokunma. Boya yaptırmam." dediğinde Cemre güldü.
Evden çıkarken arkasındaki Bora konuşuyordu.
"Beni kuaför diye öylesine bir yere götürme sakın. En azından bir kahve al! Senin yüzünden kahvemi yarım bıraktım."
Cemre kahkaha attı. "İlerdeki kahvecide dur." dediğinde Bora gülümsedi.
"Kahve dersen moodum direkt yerine gelir işte."
Cemre ona gülerken araba durdu. Cemre kahve almaya inerken konuştu. Yüzünü ekşiterek.
"Şekersiz ve sütsüz." dediğinde Bora gülümseyerek başını salladı.
Cemre arkasını dönüp yürürken Bora'nın telefonu çaldı. Babası arıyordu.
"Efendim baba."
"Nerdesiniz Bora? Hepimiz sizi bekliyoruz Kenan Amcan bir konuşma yapacakmış size bir sürprizi varmış. Ayrıca sekreterin de geldi. Nerdesiniz?" dediğinde Bora kaşlarını çattı.
"Biz kuaföre gidiyoruz."
Kuaför mü?" sesi fazla çıkan Haluk'a döndü odadaki Beliz, Ali, Berk ve Kenan. Haluk sesini kısarak bir daha sordu. "Ne kuaförü Bora?"
"Cemre saçlarına bir şeyler yaptırcakmış baba. Hızlı oluruz. Beklersiniz az." dedi ve telefonu kapattı.
Haluk diğerlerine dönerken açıklama yapmak ister gibi konuştu.
"Biraz geç kalacaklarmış." dediğinde Berk gülerek konuştu.
"Bora'nın disiplini anca bu kadar işte." derken Beliz onu susması için dürttü.
Kuaföre geldiklerinde Bora sandalyeye oturdu Cemre ise kuaföre saçlarının uçlarından alınmasını söyledi. Kuaför makaslarını almaya giderken Bora Cemre'ye korkuyla döndü ve sordu.
"Ne dedin?" dediğinde Cemre dudağını büzdü. Sonra Bora yüzündeki korkuyu dağıtırken konuştu. "Senin kahkül kestirmen için sıfıra bile vurdururum biliyosun dimi?" dediğinde Cemre güldü.
"Fena fikir değilmiş." dediğinde kuaför geldi.
Bora'nın saçları bittiğinde Bora kalktı ve aynada kendini incelemeye başladı. Bu sırada Cemre'nin saçlarına başlanmıştı bile.
"Yine çok yakışıklıyım." dediğinde Cemre onun bu haline güldü.
Arabaya bindiklerinde Bora, aynadan Cemre’ye kısa bir bakış attı. Cemre, kahkülünü eliyle düzeltirken düşünceli görünüyordu. Sessizliği fark eden Bora, direksiyonu çevirirken dudak büktü.
“Ne oldu, kahkül kraliçesi? Moral niye bozuk? Saçların gayet güzel oldu.”
Cemre omuz silkti, camdan dışarı bakmaya devam etti. “Bilmiyorum. Kendimi biraz garip hissediyorum. Şirket içindir belki."
Bora gözlerini yoldan ayırmadan hafifçe gülümsedi. “Garip mi? O Berk yüzünden mi?"
Cemre, iç çekti. "Keşke sadece o olsa."
Etraftaki kasveti dağıtmak isteyen Bora başını hafifçe eğdi, sesine alaycı bir ton ekledi. “Cemre Yılmaz, dünyanın en çok kahkül yakışan kızı. Verdiğim fikrin bu kadar iyi olacağını bilseydim vermezdim. Herkes senin havanı konuşacak."
Cemre gülümsememeye çalışarak Bora’ya döndü. “Havam mı? Komik olma, Bora.”
Bora kaşlarını kaldırıp ciddiyet takınarak konuştu. “Evet, havan. Şimdi dinle. Şirkete girince herkes sana bakacak. Belki bir iki kişi şaka yapar ama ne yaparsın biliyor musun?"
Cemre kaşlarını çatarak Bora’ya baktı. “Ne yapacakmışım?”
Bora büyük bir ciddiyetle parmağını havaya kaldırdı. “Başını gururla dikersin ve ‘Bu saçları kestirdim çünkü yeni bir ben olmaya karar verdim’ dersin. Hatta gözlerini kıs ve karizmatik bir ton ekle.”
Cemre istemsizce kahkaha attı. “Saçmalıyorsun. Böyle bir şey söylersem herkes daha çok güler.”
Bora sırıtıp omzunu silkti. “O zaman onlara doğruları söyle. Mesela ‘Saçlarımı kestirdim çünkü Bora’dan daha havalı olmak istedim’ diyebilirsin. Aksini söyleyen olursa beni çağır onu kendi saçlarımla boğarım."
Cemre gülerek başını iki yana salladı. “Senin havalı olduğunu düşünen var mı ki?!”
Bora kahkahayla direksiyonu kırarken konuştu. “O kadar çok var ki, sıraya giriyorlar." dedi gurula.
Cemre yüzüne yayılan gülümsemeyle Bora’ya "Bu kadar mütevazı olmayı kimden öğrendin?" dediğinde Bora otaparka giriş yaptı.
"Kahkül fena oldu bu arada." dedi Bora sırıtarak.
"Sana bir sır vereyim mi?" dedi Cemre ve Bora'ya doğru eğildi. Bora arabayı park ederken Cemre'ye döndü. "İlk kahkül deneyimim değil." diyen Cemre fısıldıyordu ve sırıtıyordu. "Lisede de kahkülüm vardı."
Bora kaşlarını çattı. "Boşuna gitti güzelim saçlarım." dediğinde Cemre güldü.
"Hâlâ uzunlar bana kalırsa." dediğinde Bora başını salladı.
"Sana kalsa sıfıra vurcaktık zaten." dediğinde ikisi de arabadan indi.
"Babam saçlarımıza bayılacak. Onları bir saat beklettiğimiz için."
Odaya girdiklerinde herkesin dikkati onların üzerindeydi. Cemre ilk Berk ile göz göze geldi. Sonra hemen gözlerini kaçırdı.
Berk'in kaşları kalktı. Gözlerini Cemre'nin üzerinden çekmedi. Nasıl bu kadar yakışmıştı? Her şey nasıl bu kadar yakışıyordu ona?
Bora gülümsedi ve Kenan'a doğru konuştu. "Kusura bakma Kenan Amca." dedi.
"Sorun değil." diyen Kenan'da gülümsedi. Sonra Cemre'ye baktı ve konuştu. "İlk günün affı olur." dediğinde Cemre'de gülümsedi. "Her dönem başı ilk bahanesi bu olan bir grup öğrencim vardı." dediğinde Cemre Berk'e döndü. Berk ise gözlerini yere çevirdi. İkisi de o günlere gittiler.
---
Ege, elinde bir kahve bardağıyla gülerek grubun etrafında döndü. “Valla bu en iyi kararımızdı. Bugün okula gitmektense burada takılmak daha keyifli,” dedi.
Cemre gülümseyerek, “Evet, okulun ilk günü zaten bir sürü boş muhabbetle geçiyor. Ama ne olur ne olmaz, Kenan Bey bizi görmesin,” dedi. Cemre, biraz endişeli ama neşeliydi.
Berk, gülerek Cemre’ye dönüp, “Emin ol, Kenan Bey sabahları toplantıda oluyordur, bir şey yapmaz,” dedi. “Ama yine de dikkatli olalım. Bu kadar rahat olmam, biraz garip geldi,” diye ekledi, hala biraz çekingen bir şekilde.
Çağrı, bir adım geride durarak, “Berk sen rahat olmayacaksın da ben mi rahat olacağım. Üstelik bugün babamla dersimiz var!"
Hazal, grubun geri kalanına bakarak, “Aman, Berk zaten bu işin içinde olduğu için en rahat o olmalı,” dedi. “Belki sinemaya gideriz?”
Berk, sonunda biraz rahatlayarak, “Peki, peki. Ama önce bir yerde yemek yiyelim, aç kaldım,” dedi.
Cemre, gülerek, “Tamam o zaman, hep birlikte bir yerlere gidelim. Ne yaparsak yapalım, okula gitmekten çok daha eğlenceli,” dedi.
Ege gülerek konuştu. "Hem ilk günün affı olur."
Grup birlikte gülerek plan yapmaya devam etti.
---
Cemre boğazını temizlerken paltosunu çıkardı ve askıya asıp masaya oturdu.
Bora onun yanına oturdu.
Kenan sözüne başlayınca hepsinin dikkati onun üzerine döndü.
"Önce sizi sekreterleriniz ile tanıştırayım." dediğinde Berk ve Bora doğruldu. Ali sekreterini tanıyordu çünkü babasının sekreteri otomatik olarak ona geçiş yapmıştı.
Kenan telefonu kulağına dayayarak "Gelsinler." dediğinde kapı tıkladı.
İçeriye giren kız Kenan'ın yanına geldi. "Bu Zümra. Berk'in sekreteri."
Berk ayağa kalkarak kız ile el sıkışırken kız Berk'i gördüğü an gülümsemeye başlamıştı. Bu Cemre'nin gözünden kaçmamıştı. Kaşları çatık bir şekilde kıza bakarken kız Berk'in yanına oturdu.
"Bora'nın sekreteri haftaya katılıyor aramıza." dediğinde Bora kaşlarını çattı.
"Bir hafta boyunca napacağım ben?"
Kenan gülümsedi ve konuşmaya başladı.
"Bir hafta boyunca şirkette olmayacağız. Bu odadaki kişiler olarak." dediğinde herkes sorgulayıcı bakışlarını Kenan'a çevirdi. "Kar tatiline gidiyoruz."
Ali gözlerini devirirken babasına çevirdi sinirli bakışlarını.
Berk arkasına yaslanırken dalga geçer gibi konuştu. "Ben de neye ihtiyacımız var diyorum." dediğinde Cemre ile göz göze geldi. "Kar tatiliymiş." dedi gözlerini çekmeden.
Beliz gülümseyerek babasının yanına gitti ve sandalyede oturan babasının arkasından boynuna doladı kollarını.
"Ne güzel düşünmüşsün bayılırım." dediğinde yanağına bir öpücük kondurdu babasının.
"Hem Zümra ile de tanışır kaynaşırsınız. Hem de aranızdaki sorunları düzeltirsiniz." diyen Haluk'a güldü Bora.
"O karları bile eritiriz de bizim aramızdaki buzları sanmam." dediğinde Cemre ona gülmemek için elini ağzına kapattı. "Neye gülüyosun kızım?"
"Bence sus. Laf sokucam diye ergen gibi konuşmaya başladın." diyen Cemre'ye göz devirdi Bora.
"Akşama yola çıkarız." diyen Kenan herkesi şoka uğratmıştı yine.
"Birilerinden mi kaçıyoruz?" diyen Berk'e gülen Beliz dışında herkes gergindi.
"Bu arada." diyen Kenan'ın lafının arasına Berk girdi.
"Daha ne olabilir baba?" derken gergindi.
"Berk'in arkadaşları da gelmeyi teklif etti diyecektim." dediğinde Berk arkasına yaslandı.
"Bi onlar eksikti." dediğinde Ali Kenan'a döndü.
"Sinan ve Zeyno'yu da çağırıyorum o zaman."
Kenan başını sallayarak konuştu. "Berk'in arkadaşlarının arasında onlar da var zaten oğlum." dediğinde Berk güldü.
Cemre ise elini alnına koymuştu. Bora ona dönerek fısıldadı. "O Ege falan senin arkadaşın mıydı?" dediğinde Cemre ona döndü.
"Sen nerden tanıyosun?"
"Bu ego balonu onlarsız adım atmaz. Bi iki kez karşılaştık o kadar." dedi.
Akşam olduğunda Kenan'ın ayarladığı otobüsün orada buluşmak üzere arabaya bindi çocuklar. Haluk ve Kenan önden gitmişti.
Berk arabayı sürerken yanında oturan Beliz konuştu.
"Ya niye bu kadar gerginsiniz." dedi arkadaki Ali'ye baktı önce. Sonra yanındaki Berk'e döndü.
"Bora mesela Beliz." dedi ve ona döndü. Sonra geri önüne döndü. "Mesela Cemre." dedi.
"E sen hep Cemre'yi görmek istemiyor muydun? Neden huzursuzsun?"
Berk yutkundu. "Bana düşman gibi bakmıyordu ama hayallerimde." dediğinde Beliz ofladı.
"Kusura bakmayın ama Cemre haklı."
Arkadaki Ali sinirle konuştu. "Saçmalamaya başladın yapma." dediğinde Beliz omuz silkti.
"Benim görüşlerim." dedi ve gülümseyerek önüne döndü.
Araba durduğunda aşağı indiler. Kenarda dikilen Kenan ve Haluk'un yanına gittiklerinde Zümra çoktan gelmişti.
"Hoşgeldiniz Berk Bey." dedi Berk'e gülümseyerek. Berk garipsedi ve gülerek konuştu.
"Berk Bey mi?" dedi. "Berk daha mantıklı. İş şirkette kalsın." dediğinde Zümra başını salladı.
"Aslında biz tanışıyoruz Berk." dedi Zümra gülümseyerek.
"Nasıl?" diyen Berk ellerini montunun cebine koydu.
"Üç ay önce. Kapadokyada bir fotoğraf çekiyordum köprünün ortasında. Geçecek olan herkes durup fotoğrafı çekmemi beklerken kapüşonunu başına örtmüş bir adam tam fotoğrafı çektiğim sırada önümden geçti." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı ve güldü.
Ali sırıtarak Berk'in omuzlarına koydu elini. "Bu benim ultra melankoli kardeşim işte."
"Aa hatırladım. Özür dilemiştim ama." dediğinde Zümra kahkaha attı. "Sergide yayınlayacağını söylemiştin yeni fotoğraf çektin mi?" dediğinde Zümra başını iki yana salladı.
"Sergi çok güzel geçti. Ama ben o fotoğrafı koydum sergiye." Onlar gülerek sohbetlerine devam ederken yanlarına Sinan, Zeyno, Hazal,Ege ve Çağrı'da eklenmişti.
Onlar orda gülüşüo sohbet ederken bir fren sesi duyuldu. Hepsi o yöne döndüklerinde Bora'nın arabasını gördüler.
Berk sinirle konuştu.
"Şov yapıcam diye deli etti kendini." dedi sinirle. Bir yandan o arabanın içinde Cemre'nin de olmasına sinirliydi.
Arabadan indiklerinde Cemre'nin gözü hepsinin üzerinde gezindi. Çağrı, Hazal ve Ege. Yutkundu ve Bora ile beraber babasının yanına gittiler.
"Evet gençler!" diye seslenen Kenan önlerinde duran otobüsü gösterdi. "Uludağ yolcusu kalmasın!"
Otobüs yolculuğu sessiz geçti. Otelde indiklerinde Kenan gülümseyerek konuştu.
"Odalarınız hazır. Kızlar biriniz tek kalıyordu bende o şanslı kişiyi Zeyno seçtim." dediğinde Zeyno gülümseyerek konuştu.
"Teşekkürleer Kenan Amca."
"Resepsiyona sorarsınız kiminle kaldığınızı." dedi ve kahkaha attı. "Okul gezisi diye yazdırdım. İndirim verdiler." dediğinde Haluk ona gülerken Zeyno dışındaki gençler gergindi.
Ege'ye "Umarım babam beni o Bora'yla aynı odaya koymamıştır." diyen Berk'i önde Cemre'nin yanında yürüyen Bora duymuştu.
"Baba hayran olduğunu biliyorum abartmasak mı?" dediğinde Berk göz devirdi.
Resepsiyona geçtiklerinde Sinan en öne geçerek konuştu. "Sinan Narinses." dediğinde kız cevap verdi. "Ali Yağızoğlu ile aynı odasınız. Kartınız buyrun."
''Oh bee!" diyen Sinan arkaya dönüp kartı salladı.
"Evlendin sanki çekilde biz de alalım." diyen Ege'ye dil çıkararak kenara çekildi.
"Çağrı Koçak."
"Ege Şimşek ile kalıyorsunuz. Buyrun oda kartınız." dediğinde Çağrı kartı aldı ve Ege'nin eline çaktı.
"Bro'm be." diyen Ege rahatlamıştı. Berk ise onlara sinirle baktı.
"Allah kurtarsın bro." diye bağıran Çağrı'ya ters ters baktı.
Bora danışma masasına yaklaştı ve adını söyledi. "Bora Yılmaz."
"Berk Yağızoğlu ile kalıyorsunuz. Oda kartınız."
"Oda değiştirebilir miyim? Ayırsak odaları." dediğinde kız başını iki yana salladı.
"Üzgünüm. Boş odamız bulunmamakta."
Bora sinirli bir yüz ifadesiyle kartı alırken Berk seslendi. "Para her yerde işine yaramıyormuş değil mi Bora'cım?"
Bora sinirli bir nefes verirken şakaya vurmaya çalıştı ve gülümsedi. "Benimle aynı odada olduğun için çok mutlusun bakıyorum."
"A ne mutluluk. Hangi camdan atlasam diye düşünüyordum."
Bora elini kalbine koydu. "Kalbim bunu kaldırmaz."
"Biliyorum bensiz yaşayamazsın."
Bora göz devirerek Cemre'yi kolunun altına aldı ve öne geçmesini sağladı.
"Kızlar haksızlık diye ağlamazsanız kardeşimi aldım buraya." dediğinde Hazal ona göz devirdi.
"Cemre Yılmaz." dedi Cemre bıkmışlıkla.
"Zümra Akçay ile kalıyorsunuz. Buyrun kartınız."
Cemre kartı alırken Zümra yanına geldi ve elini uzattı. "Zümra ben. Oda arkadaşın." dedi ve gülümsedi.
"Cemre."
Gülümseyerek verdiği cevapla tokalaştılar.
"O zaman bana sen kaldın." diyen Beliz sevinçle Hazal'a gülümsedi.
Onlarda kartlarını aldıktan sonra herkes odalarını yerleştirmeye başladı.
Berk bavulunu yerleştirip koltuğa oturduğunda Bora sessizliği bozma kararı aldı ve kıyafetlerini yerleştirirken Berk'e bir soru yöneltti.
"Nasıl bi miden var?" dediğinde Berk yüzünü ekşiterek baktı ona.
"Ne alaka?"
"Hazal ile iletişime nasıl hâlâ devam ediyorsun diyorum. O gün Cemre'nin Hazal diye bahsettiği bu Hazal herhalde değil mi?"
Berk'in yüzü düşerken sakin kalmaya çalıştı.
"Bora başka eğlence bul kendine oğlum burdan ekmek çıkmaz sana."
"Cesaretim yok diyosun." dedi Bora gardrobu kapatırken.
Berk yerinden kalktı ve kapıya yöneldi. "Kavgaya gerek yok diyorum." diyip çıktı.
Akşam yemeğinde hepsi bir aradaydı. Masada sadece Haluk ve Kenan'ın kahkahaları ve sohbetleri duyulurken arada bu konuşmaya Sinan ve Ali'de katılıyordu.
Hazal sessizliği bozmak ister gibi aniden konuştu.
"Karaokeye mi gitsek? Aşağıda varmış." dediğinde Ege kulaklarını kapatarak konuştu.
"Buna hazır olduğuma emin değilim."
Bora Cemre'ye döndü. Önündeki yemeğe dalgın bakışlar atıp yemekle oynadığını gördü. Kendi çatalını da onun tabağına doğrulturken yemekle oynamaya başladı.
"Yemekle oynamak o kadar eğlenceli mi?" dediğinde Cemre ona bıkkın bakışlar atıyordu. "O karaokeye gidiyoruz. Senin onların karşısında daha dik durman lazım." dediğinde Cemre başını iki yana salladı.
"Gerçekten istemiyorum."
"İlk şarkıyı Cemre söylüyormuş." dediğinde herkes bir anda o yöne döndü. Bora sırıtırken Cemre ona öldürücü bakışlar atıyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sahne boşalınca Hazal'a döndü Berk. Ağzını yaya yaya konuşurken kelimelerin sonlarını getiremeyecek kadar sarhoştu.
''Sen dedi gelelim diye çık sahne!''
Bora ona sırıtarak baktı ve baygın gözleri ile konuştu.
''O kelimeleri veriyor cümleyi biz kuruyoruz.'' dediğinde Berk gülerken kaşlarını çattı.
''Komik çocuksun aslında biraz sevimsizsin sadece.''
Bora gülerken Ali'ye döndü. ''Bak söz konusu bensem nasıl toparladı kelimeleri.'' dediğinde Ege Berk'in yanına geldi ve omzuna dokunarak konuştu.
''Çıkarıyım mı seni odana bro?''
''Gece yeni başladı.'' diyen Berk kafasına kaçıncı olduğunu bilmediği kadehi dikiyordu ki Ege onun kolunu ittirdi. Biraz hızlı ittirmiş olmalı ki içindeki alkol Cemre'nin üzerine döküldü.
''Yavaş biraz ya!'' diyen Cemre'nin sesi uyarıcı tondaydı. Ege ona doğru eğilirken yüksek sesle konuştu.
''Kusura bakma yanlışlıkla oldu.''
Cemre önüne dönüp üstündeki ıslaklığı silerken Berk ona dönüp kahkaha attı.
''Pardon pardon.'' diyerek gülmesini gizlemeye çalışırken Cemre'nin sinirli gözleri ona dönmüştü. ''Tamam'' dedi Berk ve ellerinin avuç içlerini birleştirirken beni affet der gibi baktı ona. Berk onun kolundan sıkıca tutup ayağa kalktı ve konuştu. "Hadi kendimi affettireceğim. Seninle düet yapacağız." dediğinde Cemre kolunu çekmeye çalışırken itiraz etti.
"Olmaz şu haline bak!"
"Ne varmış halimde?" diyerek kollarını açtı ve kendine baktı. "Hee" dedi Cemre'ye sırıtarak dönerken. "Maşallahım varmış."
Bora kendini tutamayarak bir kahkaha attığında aynı zamanda Ege'nin yanına gitti. Kulağına eğilerek yüksek sesle konuştu.
"Şu arkadaşını rezillik çıkarmadan al."
Cemre kolunu Berk'ten çekerek konuştu. "Sen çık sahneye ben seni en önden izlerim söz." dediğinde daha fazla dikkat çekmek istemiyordu. Berk başını yana eğerek yüzünde salakça bir gülümseme ile onun yüzüne baktı bir süre.
"Söz verdin bak." dedi işaret parmağını kaldırdırken. Cemre başını salladı. Berk'in arkasından giderken sahnenin önünde durdu ve Berk'in yalpalayarak sahneye çıkmasını izledi. Berk arkada şarkıyı ayarlarken ekran ile bağlantıyı kesmişti.
Sinan sırıtarak Ali'ye döndü. "Bu çocuk son zamanlarda akıllı gözüküyodu yine dönmüş lisedeki salaklığı." dediğinde Beliz sırıtarak cevap verdi.
"Aşk işte." dediğinde Zümra bu konuşmalar ile kaşlarını çattı ve sahnede dikilen Berk'in bakışlarının gittiği yöne yani sahnenin önündeki Cemre'ye baktı.
Berk mikrofonu aldı ve konuşmaya başladı.
"Sevgili dinleyiciler. Bu gece size gecenin en...en...en...." Karşlarını çattı ve Cemre'ye doğru sordu. "Neydi ya?" dediğinde Cemre gülmesini engelleyemezken dudağını büzdü. "En aşık adamı olarak şarkı söyleyeceğim." dediğinde Cemre derin bir iç çekerek başının dönmesini kontrol etmeye çalıştı. Kendini sabah bunları hatırlamayacağını hatırlatarak rahatladı.
"Bu şarkı benden ilk aşkıma." dediğinde boğazını temizledi. Tüm sarhoşluğuna rağmen şarkıya çok iyi bir giriş yaptı.
Bir istiridyenin kıymetli incisini sakladığı gibi, saklarım seni
Sadece Cemre'ye bakarken gülümsemesi de yüzünden eksik olmuyordu.
Bir bahar dalının narin tomurcuklarını sakındığı gibi, korurum seni
Etraftan bir alkış tufanı koparken Cemre'de asla arkasına dönmedi. Kilitlenmiş gibi orada kalakaldı. Ne gözünü Berk'ten çekebildi ne gülümsemesini yüzünden.
Çok derin derin
Derin derin derin derin derinlerimde, ellerin
Berk'in aklından yaşadıkları anlar geçti. Ama sadece güzel olanlar.
Bunlarda o Cemre'nin saçlarını okşarken Cemre ona aşk ile bakıyordu.
Bir armağan gibi, Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin
"Ben seni ne kadar çok sevdiğimi düşünüyordum. Ve ne yaparsan yap sevmeye devam edeceğimi. Ben seni ardımda bırakmam Cemre."
Cemre'nin gözünden bir damla yaş süzüldü. Ne güzel yazık etmişti Berk onlara. Gözlerindeki hüzün yavaş yavaş yine nefrete dönüştü.
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Berk'in yüzü aklına gelen güzel anıları ile huzurlu bir ifade alırken Cemre'nin yüzü bir o kadar nefretle kaplanıyordu.
Biri geçmişin ağırlığı altında ezilirken diğeri geçmişe sığınıyordu.
Berk Cemre'nin gözlerindeki nefreti gördükten sonra gözlerini sıkıca kapattı ve şarkının sonunu getirdi.
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Salondaki herkes onları izlerken Berk mikrofonu bırakıp aşağı indi. Salon sessizdi ve sadece onları dinliyorlardı.
Cemre, Berk’in eline uzanan dokunuşunu yarıda kesti, geri çekildi. Gözleri bir an boşluğa daldı, ardından Berk’e odaklandı. “Berk yapma,” dedi alçak bir sesle ama o kadar netti ki sessiz salonun her köşesinde yankılandı.
Berk’in yüzündeki umut dolu ifadede bir çatlak belirdi. Gözleri Cemre’nin gözlerindeydi, ama Cemre’ninki daha soğuktu, kararlıydı. “Geçmişte bıraktığımız şeyleri sürekli deşmek bizi iyileştirmez. Bu şarkı... Bu sözler... Bu an..."
Berk boğazını temizledi bir şey söylemek istiyordu ama Cemre izin vermedi. “Anıların güzelliğine tutunuyorsun ama gerçekler bizi orada bırakmıyor Berk. Sen değişmeye çalışsan bile... Bazen değişim bile yetmez.”
Berk’in yüzü düşerken Cemre arkasını döndü, kalabalığın arasından sessizce ilerlemeye başladı. Alkışlar azalmış herkes şaşkınlıkla bu sahneye tanık oluyordu. Berk elini yumruk şeklinde sıktı ardından başını eğdi. Cemre'ye bir şey daha söylemek istiyordu ama bu gece onun son sözüydü.
Cemre, kapıya yaklaşırken derin bir nefes aldı. Kalbi hâlâ hızla atıyordu, ama arkasına bakmadı. Kapıdan çıkıp geceye karıştığında, yıldızların altında kendini biraz daha hafif hissetti.
Berk ise sahnede tek başına kalmıştı. Şarkı, sahne, alkışlar… Hiçbiri artık bir anlam ifade etmiyordu. Bu gece kaybettiğini biliyordu. Hem Cemre’yi, hem de geçmişin yükünü.
DEVAM EDECEK....
Yorumlar
Yorum Gönder