varoluşun sızlayan yeri de hep çocukluktur. (7)

Yazar'dan

Bazı yaralar dikiş tutmaz. Sadece kabuklaşır. Zaman zaman kanar. İyileşmez. İlerde o yarayı gelir kaşır biri. Başa dönersin. İyileşti sanırsın. İzine rastlarsın. En çokta anne babaların açtığı yaralar... Onlar en derin yaralardır. İyileşmez. Ömür boyu peşindedir.

Cemre gözlerini Ayla'dan çekerken yutkundu. İkinci bir yüzleşmeye hazır değildi. Annesi de onu terk etmişti. Cezaevine girerken en azından annem gelir diye düşünürdü. Gelmemişti. 

Berk'in gözleri Cemre'ye dönerken titreyen ellerine kaydı. Duruşu çok güçlü ve kararlıydı ama titreyen ellerini bir tek Berk görüyordu. Hep böyle olmuştu. Cemre'nin güçsüzlüklerini hep Berk görmüştü. 

Ayla'nın yanındaki küçük kız gülümseyerek Berk'e el salladı. Berk gülümsedi elini sallarken. Gözleri Kenan'a döndü sonra. 

Kenan ne yapacağını bilemezken gözleri kız ve Ayla arasında mekik dokuyordu. Tam yanındaki Haluk ise duruşundan ödün vermemişti. 

Sanki odaya bir bomba atılmıştı herkes patlamasını bekliyordu.

"Ayla." dedi Haluk bir adım öne giderken. Cemre'nin ve Berk'in başı aynı anda ona döndü.

Ayla başını iki yana salladı.

"Haluk sen benim muhattabım değilsin. Kenan konuşabilir miyiz?" 

Haluk'un kaşları çatılırken Kenan'a döndü. Kenan şaşkınlıkla konuştu.

"Tabi konuşalım." dedikten sonra kapıdan çıkan Ayla'nın peşinden gitti. Odanın ortasında kalan küçük kız ise yavaş yavaş Berk'in yanına geldi.

Cemre donmuş bir şekilde sadece olanları izliyordu. 

"Süt." diyen kızın elaya çalan gözleri Berk'in üzerindeydi.

Berk kıza doğru eğilirken konuştu.

"Süt mü istiyorsun." 

Kız başını salladı. Berk ayağa kalktı ve elini kıza uzattı. "Tut elimi gidelim süt almaya." dediğinde kız tereddüt etmeden onun elini tuttu. Kapıdan çıkarken Cemre'ye dönüp bakan Berk bakışlarının karşılığını alamadı. Cemre'nin gözleri yerdeydi. 

"Bunlar ne alaka?" diyen Haluk'un sesi sinirliydi.

Cemre yutkundu ve konuştu. "İlişkileri vardı." dediğinde Haluk kaşlarını kaldırdı. 

Önündeki sandalyeyi ittirirken konuştu.

"Benim gitmemi mi beklemiş fırsatçı?" dedi derin nefesler alırken. 

Sonra da kapıdan çıktı gitti. Cemre önündeki sandalyeye otururken ellerini saçlarının arasından geçirdi. 

Ayla Kenan'a büyük bir ciddiyetle bakıp konuştu.

"Kenan yardımına ihtiyacım var." dediğinde Kenan kaşlarını çattı.

"Seni Türkiye'ye geri döndürecek kadar önemli olan şey ne?" 

"Ölüyorum Kenan." Kenan ve Ayla'nın gözleri birleştiğinde Kenan'ın gözlerine endişe yerleşti. Ayla'nın gözlerinde var olan korkuyu daha net gördü.


Nihayetinde yüksüz ve mülksüzsün dünyada
İnsanın en bariz lüksü bu rüyana
Karabasanlar bile hayran olur o zaman


Cemre Lema'nın zoruyla kafeye indirilmiş karşılıklı kahve içiyorlardı. Gözüne çarpan küçük kız ve Berk'e baktı. 

Berk kıza sütü içirirken bir şeyler anlatıyor beraber gülüyorlardı. 

---

***  

Cemre, çimenlere yayılmış, defterine birkaç çizim karalıyordu. Yanına uzanan Berk, kollarını başının altına koyup gökyüzüne bakarken, aniden gülümseyerek sordu .

“Cemre, hiç düşündün mü? Bir gün bizim çocuklarımız olsa…" oturur pozisyona gelerek ona baktı. "Kaç tane olur?"

Cemre, kaşlarını düşünceli bir şekilde çattı, sonra tebessümle cevap verdi: “İki. Biri kız biri erkek. Ama kız küçük olacak. Çünkü abi koruması altında büyüsün kimse ona yanlış yapamasın.”  

Berk kahkahayla güldü. “Kardeşini küçük delikanlı, ha? Güzel fikir. Ama benim hayalimde tam tersi var. İki kızımız olur, bir oğlumuz. Ve o oğlan evin en küçüğü. Ablaları onun üzerine titrer her istediğini yaparlar.”  

Cemre gözlerini devirdi, ama yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. “Ah, tabii. Sen prensesler istiyorsun. "

Berk yan dönüp Cemre’ye baktı, gözlerinde sıcak bir ışık vardı. "Senin hayalin ne?”  

Cemre duraksadı, gözleri uzaklara dalmıştı. “Bir kızımız olur,” dedi usulca. “Benim gibi inatçı, ama senin gibi güler yüzlü. Kitap okurken uyuyakalır belki de. Oğlumuz  seninle bahçede koşturur. Hep birlikte akşam yemeği yeriz, sonra sen çocuklara yıldızları gösterirsin.”  

"Ve en büyük yıldızın sen olduğunu söylerim." diyen Berk Cemre'nin yanağına bir öpücük kondurdu. Cemre ona gülerken derin bir iç çekti ve gökyüzüne baktı.


---

Cemre aklına gelen anıyla derin bir iç çekerken kafenin camından gözlerini gökyüzüne dikti. Ancak o günün aksine bugün havada kara bulutlar vardı.


Yarışa girmezsen kaybetmen imkansız
Üstelik yetmiş seksen yıl ömrün varmış


Bora sürdüğü arabasını çiftliğin önüne park ederken arabadan indi. Arkasından gelen başka bir araba sesiyle arkasını döndü. 

Arabadan inen Berk ile duraksadı. Ona doğru gelen Berk tam önünde durduğunda Bora acı içinde gülümsedi.

"Hadi sinirini çıkart git. Hazırım." dediğinde eli ile kendisini gösterdi.

Berk yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Gözleri dolarken elini Bora'nın sırtına yerleştirdi ve onu kendine çekerek ona sarıldı. 

Bora bu hareket ile şaşırsa da gözlerinden sanki hep bu anı bekliyormuş gibi yaşlar süzülmeye başladı.


Peşinde kaç hırsız çalmak için koşacak
Ama korkma


Berk ve Bora masaya oturduklarında Berk konuşmaya başladı. Geçmişin acısı sesine vuruyordu.

"Ben seni anlıyorum oğlum." dediğinde Bora gözlerini ona çevirdi. "Sinirlisin. Hep kazanmak istiyorsun. Mağlubiyeti kazanamıyorsun. Hatta şuan ben senin gözünde bir tehtidim." dediğinde Bora başını masaya doğru eğerek salladı. "Her elini attığın şeyde benim bir izim olmasına sevdiklerini Cemre'yi üzmeme o kadar sinirleniyorsun ki hırs gözünü bürüyor." dediğinde Bora dolu gözlerini ona çevirdi. "Ama seni üzen bu değil. Ya da babanın sana orda tokat atacak olması değil." diyen Berk işaret parmağını masaya vururken devam etti. "Seni üzen babanın sevgisizliği. Her yaptığın hatanda karşında durması senin için sorun değil. Doğrularında arkanda durmaması senin için sorun olan." 

Bora gülümsedi. Gülümsemesi acı doluydu.


Bundan kötüsü gelemez başımıza
Bundan kötüsü gelemez


"Günü kendin için kurtardın Berk Yağızoğlu. Şirketteki hareketin sayesinde herkesin gözünde biraz daha büyümüşsündür." dedi ve kaşıyla yolu işaret etti. "Ama sana bugünlük bu kadar kahramanlık yeter." yutkundu. "Git ve yalnız bırak beni." 

Berk başını salladı. Ayağa kalkarken konuştu. "Senin suçun değil. Bu sevgisizlik ne senin ne benim suçum." 

Berk arkasını dönüp giderken Bora onun karşısında takındığı güçlü tutumunu yıktı. Ağlamaya başladı.


Ondan rahatım sen de rahat ol
Zemine uzananlar düşemez


Beliz odasının boydan boya olan camın önündeki minderine oturmuş gökyüzünü izlerken kapısının tıklamasını bile duymamış kapının diğer tarafındaki Berk ise içeri girmişti.

"Birilerinin yine canı sıkkın sanki." diyen Berk sırıttı ve onun yanına oturdu.

Beliz yan tarafına dönerken ona gülümsedi. "Sen nerdeydin bu zamana kadar?" 

"Bora'nın yanında." 

Beliz şaşkınlıkla ve merakla ona baktı. "Nasıl?" 

"Ne nasıl? Benim orda olmam mı nasıl yoksa Bora mı nasıl?" 

Beliz afalladı. "Yani.. sen nasıl gittin yanına?" 

"Arabayla." Beliz ona göz devirirken Berk güldü. 

"Bora iyi merak etme." dediğinde sesindeki imayı gizlemedi.

"Berk ne bu hareketler?" diyen Beliz şaşkındı.

"Seviyorsun işte çocuğu." dedi Berk. Beliz hemen itiraz etti.

"Saçmalama." 

"Utanma hadi utanma." diyen Berk Beliz'e kolunu atarken gülüyordu.

Beliz konuyu değistirerek konuştu. Yanakları yeterince kızarmıştı.

"Ayla Hanımlar bizde bu arada." dediğinde Berk şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. 

"Neden?" 

"Bilmiyorum. Babam onunla konuştuktan sonra baya değişik." dediğinde Berk derin bir iç çekti.

"Kim bilir yine ne oluyor?" diyen Berk gözünü gökyüzüne dikti. 

"Bora nerde?" dedi Beliz merakına yenik düşerek.

Berk ona dönerken konuştu. "Çiftlikte." 

"Çiftlik mi?" 

Berk başını salladı. Beliz ise yüzünü yine gökyüzüne çevirdi ve gülümsedi. 'En azından iyi.' dedi içinden.


Bundan kötüsü gelemez başımıza
Bundan kötüsü gelemez


Kenan çalışma odasından çıkarken düşünceleri onu bırakmıyordu. 

"İki ay ömrümün kaldığını söyledi doktor. Bilemeyiz belki de daha az diye ekledi."

"Çok korktum Kenan orda ölürüm de Ceren orda yalnız kalır diye."

"Onu sana babasına emanet etmeye geldim."

Koltukta oyuncakları ile oynayan Ceren'e baktı hüzünle.


Ondan rahatım sen de rahat ol
Zemine uzananlar düşemez


Bora yüzündeki gülümsemeyle Safir'i severken gülümsüyordu. "Babam eskiden benim için endişelenirdi dimi Safir." dedi ve yere dikti gözlerini. "Bak şimdi ilk aklına gelicek yere bile gelmedi." dediğinde gözünden damlayan yaşı sildi. 


Yanlışlar yaptın çokça
Doğrular yanlış olunca
Bilinmezlikte altın çağ
Bu çağ

Berk Kenan'dan duyduklarıyla kendini Haluk'un evinin önünde bulmuştu. Kapıyı tıklattığında salondaki Cemre kapıya yönelen yardımcıyı durdurarak hızla kapıyı açtı.

Karşısında Berk'i görmesiyle yüzü düşerken Berk gülerek konuştu.

"Pardon başka birini bekliyordun galiba?" 

"Yok...Ee...Yani evet. Bora geldi sandım da." dedi Cemre afallayarak.

"Bora çiftlikte." dedi Berk onun merakını gidermek için. 

Cemre hayretle kaşlarını kaldırdı.

Berk çekinerek sordu. "Biraz konuşalım mı Cemre?" 

Cemre kapıda kenara geçerek konuştu. "Bahçeye geçelim o halde." dediğinde kenardaki askılıktan montunu aldı ve arka kapıya yöneldi.

Bahçede karşılıklı oturduklarında etraf sessiz ve serindi.

"Cemre annen..." 

"Lütfen Berk. Konuşacağımız konu oysa konuşmayalım."

Berk başını salladı. "Tamam konuşmayalım. Ne yapalım?" 

Cemre dudaklarına küçük bir tebessüm yerleştirdi.

"Beraber susalım mı Berk?" dedi ve yutkundu. "Belki buna ihtiyacımız vardır sadece." 

Berk'in onunla birleşen gözleri parlarken dudaklarına bir tebessüm yerleşti. Başını salladı.


Yolunda gitmiyorsa
Yoldan gitmezsin sen de
Açarız bi kaç patika
Sen korkma


Bora çiftliğin yanındaki eve girerken ışıkları yaktı. Çalan telefonunu eline aldı ve açtı.

"Efendim anne."

"Oğlum nerdesin sen? Sabahten beri seni arıyorum." dediğinde Bora acı içinde gülümsedi. Ağlaması sessizdi annesi duymadı. Kendisi bile duymadı belki de. Yanağından yaş süzüldüğünde farketti.

"Toplantı falan vardı anne çok yoğundu bugün şirket bakamadım."

"Tamam oğlum iyisin dimi?"

"İyiyim anne." dedi ve yutkundu. "Seni çok seviyorum anne." 

"Bende seni oğlum. Hadi yat sen yorulmuşsundur." dediğinde Bora başını salladı.

"İyi geceler."

Kendini koltuğa atarken gözü duvardaki aile fotoğraflarına kaydı.


Bundan kötüsü gelemez başımıza
Bundan kötüsü gelemez


Babası onu kucağına annesini de kolunun altına almıştı. Kameraya gülümsüyorlardı. Bora gülümsedi.

Gözleri yavaş yavaş kapandı. 


Ondan rahatım sen de rahat ol
Zemine uzananlar düşemez


O gece herkes içinde büyük bir kuşkuyla uyudu. Bora sevilmemenin şikayetçisiydi. Berk Cemre'ye anlatamadıklarının. Beliz gösteremediği sevgisinin. Haluk güvenini sorguladı Kenan'a karşı. Kenan kızınım kokusunu içine çeke çeke uyudu ilk defa. İçlerinden en ağır kuşku Ayla'ya aitti. O yarın sabaha uyanabilecek miyim kuşkusuyla uyudu. Kırgınlıklar kızgınlıklar bugünde kalsın istedi. Yarın uyanırsa yine bir şeyleri düzeltmek için uğraşacaktı. Ne için mi? Hayatını güzel bitirebilmek için.

Sabah Bora şirkete geldiğinde arabasının arkasına park edilen arabaya döndü çatık kaşları ile. Berk ve Beliz'in indiği arabanın arkasından Ali'de indiğinde göz devirerek şirkete yöneldi. 

Arkasından duyulan ismi ile durdu.

"Bora." 

Cemre diğer tarafın merdivenlerinden çıkarken yanına geldi.

"Konuşalım mı?"

"Niye?" dedi Bora kaşları çatıkken. "Çok sinirlisin ve babamın atamadığı tokadı sen mi atıcaksın." 

Cemre gözlerini kapatırken derin bir nefes verdi.

"Kafeye geçelim." diyip önden yürümeye başladı.

Bora onun arkasından söylendi. "Sana arkandan geleceğimin garantisini veren ne?" sonra camın yansımasından Berk, Beliz ve Ali'yi gördü. Sıkıntıyla nefes verirken Cemre'ye yetişti. 

Cemre kahve siparişlerini verip masaya oturduğunda karşısına oturdu. "Say söv kalkıyım." dediğinde Cemre çatık kaşları ile ona baktı.

"Neden yaptın Bora?" 

Bora sıkıntılı bir nefes verirken konuştu.

"Önceki gece sana söylediği söz senin o geceki halin zaten başlıca sebepleri." dedi ve yutkundu. "O yarışta da bana laf atınca sinirlendim işte." dedi ve kaşlarını çattı. "Gözüm döndü. Durdum ve dedim ki bu herif kimde hayatımızda bu kadar var." dedi ve gelen garsondan kahveleri aldı. "Saçmaladım işte. Ama bunu yaparken Berk'in klostrofobisinden haberim yoktu. Biraz eğlenir açarım şartelleri diyordum olay bambaşka bir yere evrildi. Yerimden hareket etsem herkes anlardı." dediğinde Cemre konuştu.

"Sende izlemeyi seçtin." dedi ve yutkundu. "Berk çok zor bir çocukluk geçirdi Bora. Annesini öldü bildi 5 yaşından sonra. Babası psikopat ve kontrol manyağına bağladı." dedi ve gözlerini kıstı. Sanki o zamanki Berk'in acısını hissediyormuş gibi. "Oğluna bodrumda bir ceza odası yapmış. Oraya kapatıyordu. Görsen bir ışık süzmesi bile girmiyor o küçük pencereden." Bora Cemre ile göz göze geldi. "O asansörün içinde gözünün önünden geçenleri hayal edebiliyor musun şimdi?" 

"Bilmiyordum dedim ya Cemre." diye sinirle çıkıştı Bora. "Kahraman olmak kazanan olmak istedim ama bu yine Berk'i herkesin gözünde büyütmekten başka işe yaramadı." 

"Sen ne kazanmasından bahsediyorsun Bora? Siz yarışmıyorsunuz." 

"Yanılıyorsun Cemre. Ben onunla yarışıyorum. Onun içindeki karanlıkla." dediğinde Berk'e öfkeliyfi çünkü dün en güçsüz noktalarını onun yüzüne vuran Berk'ti.

"Bora senin içindeki karanlık ne olacak peki?" Bora bu söz ile kaşlarını çattı. 

"Ne saçmalıyorsun sen?" 

"Diyorum ki yaptığın davranış senin nasıl biri olduğunu açık açık gözler önüne seriyor zaten." 

Bora gülerken alayla konuştu ve ayağa kalktı.. "Kötü oldum yani ben." dedi ve dudağını yaladı. "Siz iyi kalmaya devam edin ben kötü olurum." 

Merdivenlerden çıkarken merdivenlerin en aşağısından ona seslenen Beliz ile duraksadı.

"Hoop!" 

"Ne var yine?" dediğinde arkasına döndü. Beliz gülümseyerek sordu.

"Neden asansör kullanmıyorsun?" dedi ve dudağını büzerek konuştu. "Yoksa şartelleri indiririz diye mi korktun?" 

"Beliz." dedi Bora dişlerinin arasından. "Belanı benden arama."

"Senden arasa nolurmuş lan?" diyen Ali Beliz'in yanına geldi. "Şirketin şartellerini mi indirirsin yoksa."

"Sizin şartelinizi indiririm abisi." dediğinde Ali öne bir adım attı.

"Gelde indir lan!" 

Bora hızla aşağı inerken bir el göğsünden onu geriye itti.

"Orda bir dur aslan parçası." diyen Berk sinirle Bora'ya baktı. 

"Şaşardım sürpriz yumurtamız çıkmasa." dedi Bora alayla. 

Kapıdan giren Haluk sinirliydi. Bora onu görmesiyle geri çekilirken o direkt Ali'yi hedef aldı.

"Ben bu ortaklığı bitiriyorum!" dediğinde herkes sustu ve Haluk'a döndü.

Kapıdan giren Kenan'a döndü ve konuştu. "İmzaları atalım ve ortaklığı sonlandıralım." dediğinde Kenan ona katıldı.

"Bencede geç kalmayalım hatta hızla." 

Berk alayla güldü. "Yalnız o yetki artık bizde beyler. Siz bize devrettiniz ya şirketleri." dediğinde Kenan ve Haluk şaşkınlıkla birbirine döndü. 

"Siz şoku atlatın ben akşamki sergi için sponsor olacağım." dediğinde Bora'nın yanına gelen Cemre merakla sordu.

"Ne sergisi?" 

"Zümra'nın arkadaşları ile düzenlediği sergi. Bu kez biz sponsor olalım istedim." Cemre'nin yüzü düşerken yutkundu. 

"Ne sergisiymiş bu?" diyen Bora iş ciddiyetini takınmıştı." 

Berk etrafına bakındı ve konuştu. "Toplantı odasına geçelim." dediğinde orada karşı karşıya Kenan ve Haluk kaldı.

Toplantı odasına geçen gençler için masa düzeni bu kez farklıydı.

Masanın bir ucunda Ali bir ucunda Bora otururken bir tarafında Beliz ve Berk diğer tarafında Cemre ve Ayaz oturuyordu.

"Önce mekanı belirleyelim." diyen Bora diğerlerine baktı. Ali başını sallarken Cemre söze girdi.

"Bence çok büyük ve lüks bir yer yerine daha küçük bir yer seçebiliriz. Böylece atmosfer sıcak olur." dediğinde Beliz ona katıldı.

"Bencede. Hem bence hazırlıklar için adam göndermeyelim biz yapalım." dediğinde Berk alayla konuştu.

"O niye?" 

"Sosyal medya uzmanıyım ya canım ben. Tüm bunlar yapılırken video da çekerim." 

"Adamlarla gidince de çekersin canım." diyen Berk'e gülümseyerek döndü Beliz.

"Ama patronların hazırlık yapması bu sıcak ortamı daha sıcak hâle getirmez mi?" diyen Beliz masadaki herkeste göz gezdirdi.

Bora konuştu. "Çok saçma."

"İlk defa." diyen Berk işaret parmağını ona doğrulttu. "İlk defa katılıyorum sana." 

Cemre söze girerken Beliz'e bakarak gülümsedi. "Bence çok mantıklı." dedi ve meydan okur gibi Berk ile gözlerini birleştirdi. "Hem Zümra içinde çok değerli bir şey olur bu." dediğinde yanında oturan Ayaz ona katıldı.

"Bence de." 

Berk'in yüzü onun konuşması ile düşerken Ali söze girdi.

"E kalkın gidelim o halde mekan bakmaya." dediğinde ayağa kalktılar. 

Cemre Bora'nın yanına giderken fısıldadı. "Beni arabana alırsın dimi?" 

Bora sert duruşunu bozup ona istemsiz gülümserken "Yo arkadan koşarsın." dediğinde Cemre güldü.

Ayaz da Bora'nın arabasına binerken önde Ali'nin arabası arkada Bora'nın arabası yola çıktılar. Ali'nin durduğu yer küçük ve boş bir dükkandı. 

"Nereye getirdi bizi ya?" diyen Bora arabayı park etti ve arabadan indi.

"Tamam usta sağol." diyen Ali dükkanın yukarısındaki apartmana baktı. 

"E abi böyle bakıcak mıyız öküzün trene baktığı gibi?" diyen Beliz sabırsızdı.

"Ben anahtar almaya gidiyorum bekleyin." diyen Ali'ye baş salladılar. 

"E ne planlıyorsun sosyal medya uzmanı?" diyen Berk imayla Beliz'e baktı. 

"Neler yapabiliriz diye düşünüyorum." 

Cemde dükkana yaklaşıp camlardan içeri bakarken konuştu. 

"Sizce burası uygun mu?"  

Bora kaşlarını kaldırarak cevap verdi. "Ali'nin nerden bulduğunu bilmiyorum ama burası sergi için fazla... sade."  

Cemre omuz silkti. "Bazen sadelik iyidir."  

Ayaz araya girdi. "Belki içeriye bakınca fikriniz değişir. Ali bir şey yapıyorsa arkasında bir plan vardır."  

Berk, arabaya yaslanmış bir şekilde Ayaz'a seslendi. "Sen hep böyle iyimser misindir?"  

Ayaz hafif bir tebessümle karşılık verdi. "Hayatta kötü şeylere odaklanmak yerine çözüm bulmayı tercih ederim."  

Berk, başını iki yana sallayarak mırıldandı. "Fazla iyimsersin."  

Bu sırada apartmandan Ali çıkageldi, elinde salladığı anahtarları göstererek konuştu. "Hadi bakalım, içeri giriyoruz."  

Grup yavaşça dükkânın kapısına ilerledi. Bora hâlâ şüpheliydi, ama bir şey söylemeden Ali’nin peşinden içeri adım attı. İçeri girer girmez hepsi durakladı.  

Dükkanın içi dışarıdan göründüğünden çok farklıydı. Eski ahşap zemin, yüksek tavanlar, ve duvarlara gömülmüş, hafif sarı ışık yayan lambalar sıcak bir atmosfer yaratmıştı. Ortadaki boş alan sergi için mükemmel görünüyordu.  

Beliz etrafına hayranlıkla bakarken "Burası... harika." dedi.  

Cemre de duvarlara dokunarak onayladı. "Tam da düşündüğüm gibi sıcak bir yer."  

Bora derin bir nefes aldı. "Fena değil."  

Berk alaycı bir şekilde güldü. "Bora'nın bir şeyi beğenmesi ne büyük lütuf."  

Beliz hemen atıldı. "O zaman önce dekorasyonu konuşalım. Sergiye uygun ama samimi bir atmosfer yaratmalıyız."  

Cemre, Beliz'e dönerek ekledi. "Belki köşelere bitkiler yerleştiririz. Sadece sanat eserleri değil, mekanın enerjisi de önemli."  

Ayaz başını salladı. "Benim de birkaç ışık fikrim var. Mekanı daha geniş gösterebilir."  

Berk hafif bir homurtuyla konuştu. "Bir de müzik meselesi var. Sessizlik mi, yoksa hafif bir fon müziği mi tercih edeceğiz?"  

Ali nihayet söze girerek grubu toparladı. "Tamamdır, o zaman herkes bir görev seçsin. Hazırlıklara hemen başlıyoruz."  

Berk, Ayaz'ın Cemre'yle ilgilendiğini fark ettiği andan itibaren içten içe onu kıskanmaya başlamıştı. Ayaz Cemre'ye bazı fikirler sunarken, Berk'in bakışları sertleşti. 

Ali, bu sırada duvarlara bakarak, "Burası boyansa güzel olur," diye düşündü.

Bora, ciddiyetini koruyarak, "Gelin, bir plan yapalım. Mekanı boyayalım, ışıklandırmayı ayarlayalım. Bu serginin başarılı olması gerekiyor," dedi. 

"Boya ile zaman kaybedebilir miyiz bilmiyorum." diyen Ayaz saatine baktı. Berk alayla ona doğru konuştu.

"Saatini çıkarman kaç dakika sürer bilmem ama bence epey zaman var." 

Bora ona katıldı. "O zaman ben boya almaya gidiyorum benle gelicek var mı?" 

"Beliz sende git." dedi Ali Beliz'e dönerek. 

"O niye?" dedi Beliz.

"Desen falan çizerseniz uyumlu olur diye." dediğinde Beliz başını salladı. 

"Gidelim bakalım." dediğinde Bora'ya döndü memnuniyetsiz yüz ifadesiyle. 

Bora anahtarlarını cebinden çıkartıp hızla kapıya yöneldi. Beliz de peşinden ilerlerken Berk, Ayaz'a dönüp gülümsedi.  

"Ne oldu? Korktun mu boya diyince?" dedi Berk, alayını gizleme gereği bile duymadan.  

Ayaz kaşlarını çattı. "Hayır ama boyadan sonra bir plan yapmayı öneriyorum ona göre ilerleyelim."  

"Sen hep böyle düzen takıntılı mısın?" diye sordu Berk ama Ali dönüp onları sertçe uyardı.  

"Yeter. Tartışmak yerine herkes işine odaklansın. Vakit kaybetmeyelim."  

Ayaz ve Berk susup birbirlerine kısa bir bakış attılar. 

Beliz ve Bora arabaya binerken Beliz ileriye bakıp konuştu. "Gelirken bir boyacı görmüştüm ilerde."

Bora ona alayla döndü. "Boyacıdan mı alacağız boyaları?" 

"Daha iyi bir fikrin mi var Bora?" diyen Beliz bıkkınlıkla ona döndü.

"Evet." diyen Bora sırıttı ve alayla konuştu. "Sen bir fikir sunuyorsan bil ki benim her zaman daha iyi bir fikrim vardır."

Beliz ona gülmeden edemezken konuştu. "Nereye gidiyoruz?"

"Atölyeye." dedi Bora gözlerini yoldan çekmeden. Sonra arabayı kenara park etti. 

Beliz durdukları yere baktı ve buranın bir kahveci olduğunu gördü. 

"Burası mı?" dediğinde Bora başını iki yana salladı.

"Ben kahvesiz güne başlayamıyorum." dediğinde Beliz 'biliyorum' dememek için kendini zor tuttu. 

Bora inerken konuştu. "Nasıl içiyorsun?" 

"Sütlü alıyım." dediğinde Bora sırıtarak ekledi.

"Kar topu eklemeyi unutmasınlar." dediğinde arkasını dönüp gitti.

Beliz ise onun arkasından gülümsedi. Eli radyoya giderken başını yüzündeki gülümsemeyle koltuğa yasladı.


Belki durup dururken yanına gelince
Söylediklerimi anlamsız buldun


Ayaz ışıklandırmayla uğraşırken Cemre'de tabureye çıkmış camların üzerini siliyordu. 

"Berk." dedi yerleri süpüren Berk'e dönerek. Berk ona dönerken tabureye çıktığını gördü ve endişelendi. Cemre devam etti. "Tabureyi tutar mısın biraz sallanıyor da." 

Berk hızla sandalyeyi tutarken Cemre'ye kızmadan edemedi.

"Niye böyle yerlere çıkıyorsun ki?" dediğinde Cemre gülerek cevap verdi.

"Camları benden başka silecek kimse yoktu çünkü." 

"Ama ya düşseydin?" 

"Düşmedim ama Berk." dedi Cemre bıkkınlıkla. "Bundan sonra da düşmem." dediğinde Berk'e baktı. "Dimi? İyi tut sandalyeyi." 


Oysa vakit yoktu ama sen haklıydın
Çünkü böyle şeyler aceleye gelmezdi


Berk gülerek başını salladı. "Sandalyeyi iyi tutmazsam seni tutmak zorunda kalırım." dediğinde Cemre'nin de aklına o an geldi.

Lisede tiyatro kulübü için yaptıkları hazırlıklarda yaşanan an...

---

Cemre, sahnenin kenarına perde ışıklarını asmak için bir tabureye çıkmıştı. İpin ucunu bir türlü bağlayamıyordu, bu yüzden dengesi biraz bozulmuştu. Berk ise biraz ilerde sandalyeleri yerleştirmekle uğraşıyordu.  

“Berk, bir saniye gelir misin? Şu ışığı tutmam lazım, ama tabure pek güvenli değil,” dedi Cemre, dikkatle dengesini sağlamaya çalışırken.  

Berk, elindeki sandalyeyi bırakıp başını kaldırdı. “Sana o tabureye çıkma demedim mi? Bekle, tutuyorum seni.”  

Tam o anda Cemre ipi sıkıca bağlamaya çalışırken bir anlığına dengesini kaybetti. Tabure hafifçe sallandı ve Cemre sendeledi.  

“Aaaa!" diye bir çığlık attı ama yere düşmeyi beklerken birdenbire kendini güçlü kolların arasında buldu.  

Berk Cemre’yi düşmeden son anda yakalamıştı. Bir anlık sessizlik oldu. Cemre’nin şaşkın gözleri Berk’in gözlerine kilitlenmişti.  

“Tam zamanında tuttum değil mi?” dedi Berk, hafif bir gülümsemeyle.  

Cemre kalbi hızla çarparken hafifçe gülümsedi. “Evet kahramanım oldun resmen.”  

Berk hala onu tutarken “Sen böyle tehlikeli işler yapmaya devam edersen, hep yanında olmam gerekecek,” diye şakayla karışık bir laf attı.  

Cemre, sonunda yere indiğinde hafifçe Berk’in omzuna vurdu. “Ee o zaman ben hep böyle işler yaparım. Sende yanımda ol hep."

“Seve seve" dedi Berk göz kırparak. İkisi de biraz gülüştü ve hazırlıklara dönmeden önce o anın tatlılığını kısa bir süre paylaştılar. 

---

Cemre inerken Berk'in kolundan tutundu. "Gördüğün gibi düşmedim." dediğinde Berk gülümsedi. 


Yalandan da olsa
Ne güzel güldün o akşam bana


Beliz geldikleri atölyede Bora'nın boya seçişini izliyordu. 

Beliz beğendiği renkleri Bora'ya uzatırken konuştu. "Şu tonlara bir bak, bence harika olur. Hem sakin, hem de şık."

Bora gözlerini Beliz'in gösterdiği renklere çevrdi. "Hmm, bence biraz daha enerjik olmalı. Şu turuncu ve sarı arasında bir şeyler deneyelim." dediğinde Beliz gülümsedi ve konuştu.

"Sen hep enerjiksin zaten, Bora. Ama bence biraz daha sakinleştirici bir şeyler de olsa iyi olur."

Bora'nın gözleri Beliz'in gösterdiği renklerde gezindi. "Beliz, bu mint yeşili... çok güzel."

"Evet. Belki de turuncuyla birleştirebiliriz? Senin bahsettiğin cesurluğu da katarız." dedi ve gülümseyerek Bora'ya baktı. 

Bora renklerden başını kaldırmadan güldü ve konuştu. "İlk defa bir orta yol bulduk galiba." dedi ve Beliz'e bakarak elleri ile tırnak işareti yaptı.  "Sakin ve cesur." 

Beliz Bora'nın gülümsemesini izlerken gülümsemesi daha çok büyüdü. 


Belki tanışmak zor, iyi anlaşmak zor
Peki görüşmek çok mu kolaydı?


Bora ve Beliz ellerinde kovalarla içeri girdiğinde Berk onlara doğru döndü ve konuştu.

"Sonunda ya! Nerden aldınız boyaları atölyeden falan mı?" derken dalga geçiyordu ancak boya kovalarını koyan Beliz başını sallayarak "Evet." dedi.

Cemre gülümseyerek aldıkları fırçalara ve boyalara bakarken konuştu. "Aa çizim yapabileceğimiz boyalardan da almışsınız." dedi sevinçle.

"İyi de kim yapacak?" dedi Ali. 

Cemre kaşlarını kaldırarak konuştu. "Lema yapar." dedi. Sonra da ekledi. "Çağırıyım mı?" 

Beliz gülümseyerek başını salladı. "Çağır ama Zümra'ya çaktırmasın. Sürpriz olsun." dedi.

Cemre başını sallarken mutlulukla Lema'yı aradı. Bu sırada boya kutularını açan Berk onun gülümsemesini izliyordu.


Çok kısa bir zamanda, belki biraz da zorla
Bence gayet iyi de anlaştık


Cemre telefonu kapattığında Beliz'in kahkahasıyla arkasına döndü ve o da gülmeye başladı.

Çünkü Berk boyayı fazla hızlı açtığı için mit yeşili olan renk yüzüne sıçramıştı.

Beliz onu göstererek Bora'ya doğru konuştu. "Hâlâ mint yeşili o kadar güzel mi?" 

Bora sırıtarak konuştu. "Sanki biraz solmuş rengi." dediğinde Berk ona bakarken burnundan güldü. 


Yalandan da olsa
Ne güzel güldün o akşam bana


Lema içeri girerken duvarlar boyanmıştı. "Eveet!" diyen Lema ellerine eldivenleri geçirdi ve konuştu.

"Ne çiziyoruz?" dediğinde Ali konuştu. 

"Bi köşeye ağaç dalları çizebilir misin? Çok detaya gerek yok dal olduğu belli olsun yeter." dediğinde Lema başını salladı.

Berk ekledi. "Şu köşeye de kar taneleri çizsen fena olmaz. Malum benim fotoğraflar karlı da." dediğinde Cemre'nin gülen yüzü düşerken Beliz'e seslendi. 

"Çağırdığın kamyon ne zaman gelir?" demesiyle dışardan korna sesini duydular.

"Geldi." diyen Beliz gülümseyerek camdan baktı.

"Ne geldi?" dedi Ayaz merakla.

"Biraz bitki dekor ve-" diyen Cemre'nin sözünü Beliz kesti.

"Peluş." dediğinde Berk bıkkınlıkla konuştu.

"Gözümü açıyorum peluş kapatıyorum peluş." dediğinde Beliz güldü. 

"Peluş ne alaka?" dedi Bora lambanın üzerine yapıştırılan kağıtları Ayaz'a uzatırken.

"Sıcak bir ortam yaratıyoruz." diyen Beliz kapıdan bir kaç peluş oyuncakla girdi.

"Sıcak ortam diye diye oturma odasına çevireceksin burayı." diyen Ali'ye sahte bir şekilde güldü.

"Hahaha! Cidden çok komiksin abicim."

"Şaka yapmamıştım ki?" dedi Ali Ayaz'a doğru. Ayaz ise gülerek onun uzattığı kağıdı aldı. 

Lema çizimlerini bitirdiğinde hepsi geriye doğru çekilerek çizimlere baktılar. 

"Valla helal olsun Lema." diyen Ali Lema'ya döndü. "Süper oldu." 

Etraftaki çöpleri de topladıklarında sergiye yaklaşık üç saat vardı. 

"Hadi o zaman gidelim de hazırlanalım." diyen Beliz ekledi. "Akşam konuşmayı kim yapıyor." 

Ali Berk'e gülerek konuştu. "Fikir Berk'ten çıktı." dediğinde Berk'in itirazları ve Ali'nın ısrarları ile eve gelmişlerdi. 

Berk Zümra'ya konumu attıktan sonra hazırlandı. 

Zümra ve arkadaşları mekana geldiklerinde ortamı çok beğenmişlerdi. 

Kapıdan giren takım elbiseli Berk ile başını oraya çevirdi ve gülümsedi.

Berk'in koluna girmiş olan Beliz Berk'e doğru eğildi ve konuştu. "Sabah bu kadar güzel değildi burası." dediğinde Berk konuştu.

"Işıklandırma sistemi de daha net gözüküyor şuan." dediğinde Beliz onu sinir etmek için konuştu. "Adam biliyor işini." dediğinde Berk başını iki yana sallarken yanlarına gelen Zümra gülümsedi. 

"Çok güzel olmuş. Çok teşekkür ederim." dediğinde Berk gülümsedi.

"Fotoğraflar daha güzel bir hale getirmiş." dediğinde sergi halinde olan fotoğrafları gösterdi. 

Cemre gülümseyerek etrafa bakarken Bora'ya doğru konuştu. "Burayı biz mi yaptık şimdi?" dediğinde Bora gülümseyerek başını salladı.

Zümra sahneye çıkıp konuşmaya başladı.

"Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz." dediğinde bir alkış sesi yükseldi. "Bu gece çektiğimiz fotoğrafları sizinle paylaşacağız. Umarım memnun kalırsınız ancak ondan önce bu geceyi hazırlamamda bana en çok katkı sağlayan.." dedi ve gülümseyerek Berk'i gösterdi. "Berk Yağızoğlu'na çok teşekkür ediyor ve onu sahneye davet ediyorum." 

Alkışlar eşliğinde sahneye çıkan Berk konuşmaya başladı.

"Ben öncelikle bana burayı baştan yaratmama yardım eden arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum." dediğinde bir alkış tufanı daha koptu. Berk konuşmasına devam ederken Cemre'nin kafasında sesi bulanıklaştı.

Kapıdan giren Ayla ve Kenan'a bakarken kaşlarını çattı. Kenan Ayla'yı bir masaya bırakırken karşılaştığı arkadaşlarıyla konuşuyordu. 

Cemre önüne dönerken Ayla'nın bakışları ona döndü. Uzun zaman sonra doya doya izledi kızını. Herkes resimlere Berk'e odaklanmışken o Cemre'yi izledi.


DEVAM EDECEK...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.