2.Bölüm: Küçük Çatlaklar
Duruldu sonra. Etrafına baktı. Nerdeyim ben? Veya kimim? Uzun zamandır kendimden uzaklaştığım kişi miyim? Yoksa şimdi mi uzaklaşıyorum gerçekten? Kafasındaki sorularla duruldu. Yavaş yavaş dinginleşti deniz.
Yazar'dan
Berk içindeki kaybetme korkusuyla geri masaya gelirken Ali'nin gözleri onun üzerinde gezindi. Beliz merakla Berk'e yaklaşırken konuştu.
"Noldu kavga mı ettiniz?"
"Yok bir şey." diyen Berk gözlerini kaldırmadan konuştu. İçinde bir yerelere dokunan o sesler yankılanıyordu ama hâlâ etkilenmemiş gibi davranıyordu.
“Beni koruyorsun diye mi beni dinlemek yerine sürekli bana kızıyorsun? Bu yaptığın korumak değil beni boğmak.”
Berk gözlerini sıkıp geri açarken Bora masaya doğru gelen Cemre'ye bakarak söylendi.
"Şimdi görürüz var mı bir şey." dediğinde çene kasları kasılmış Berk'e dönmüştü.
Cemre masadan çantasını alırken Berk onu kolundan kavradı.
"Nereye?" dedi daha güçsüz çıkan sesiyle.
"Sakinleşmeye." diyen Cemre hızla önüne döndü ama Berk'in onu daha sıkı bir şekilde kendine çevirmesiyle kaşlarını iyice çattı. Dolu gözleri Berk'in gözleriyle buluştu.
Olmuyor böyle
Bora araya girerken Berk'e döndü ve konuştu. "Bırak kızı." dediğinde Berk derin bir nefes verirken gözlerini kapattı. Gözlerini geri açarken elini gevşetti. Cemre hızla arkasını dönüp giderken Bora Berk'e doğru yaklaştı ve sesindeki gerginliği belli ederek konuştu. "Bir daha onun canını yaktığını görmiyeceğim." dedi ve elini omzuna koydu. Gülümseyerek bu kez herkesin duyabileceği ses tonuyla konuştu. "İyi eğlenceler Berk." dediğinde Cemre'nin arkasından gitti.
Berk'in eli sinirle yumruk halini alırken içindeki kaybetme duygusu her zamankinden daha ağırdı.
Günüm gecem bir çile
Ali Berk'e sırıtarak dönerken sinir bozucu bir şekilde konuştu.
"Ne oldu? Kuşu kafesinden mi kaçırdın? Belki o sadece özgürlük istiyordur." dediğinde Berk elindeki yumruğu sıkılaştırdı.
"Sen karışma." dedi ve masadan uzaklaşırken adımlarını çıkışa yöneltti. Beliz arkasından bakakaldı.
Berk arabasına yönelirken yavaştan bastırmaya başlayan yağmurla etrafa bakındı. İlerde yürüyen Bora ve Cemre'ye takıldı gözü. Sıkıntılı bir nefes verirken arabasına bindi.
Yağmurun sesine senden bahsedeyim
Berk arabayla yanlarına yaklaşırken Bora ve Cemre'nin arasında sessizlik hakimdi. Yanlarında duran arabayı farkettiklerinde o tarafa döndüler.
Berk çekinerek sorsa da onları bu havada yürütmek istemiyordu.
"Ben getirdim ben götüreyim yağmurda arttı." dediğinde Cemre'ye baktı ancak Bora'nın yanında dikilen Cemre ona bakmıyordu bile.
Sen canımı en çok yakansın
En kıymetli zamansın
Bora Berk'e kaşlarını hayır der gibi kaldırırken kararlıydı.
"Senin arabanla yağmurdan korunabileceğimizi sanmam devam." dedi ve Cemre'ye kolunu atarak yürümeye başladı.
Berk arkalarından bakarken başını salladı ve git gide ıslanmaya başlayan arabasına bakındı ve ofladı.
Arkadan koşarak gelen Beliz'in topuk seslerini duyduğunda göz devirirken Beliz arabaya binmek yerine Bora ve Cemre'nin arkasından koştu ve onları durdurdu.
"Arabanın üstü açık ama daha hızlı gideriz ve daha az ıslanırsınız en azından." dedi ve Cemre'ye dikti gözlerini. Cemre'nin gözlerindeki değişmeyen duygusuzluğa rastladı. Ama her zamanki gibi kocaman gülümsedi. "Arabada o olduğu için değil ben olduğum için. Hem babam partiyi bırakıp Ayla Teyzenin yanına geçmiş diye duyduk sebebini merak ediyorduk her şartta size gitmiş oluyoruz." dediğinde Bora Cemre'ye döndü.
Cemre başını sallarken üçü birlikte arabaya yürümeye başladılar. Cemre ve Bora arkaya binerken Beliz öne bindi ve şaşkınlıkla ona bakan Berk'e doğru konuştu.
"Babam Ayla Teyzenin yanındaymış gidelim." dediğinde Berk'in gözleri Cemre'nin gözleriyle birleşti dikiz aynasından.
Güzelsin ya elbet, eminim sen banasın
Arabadan inip eve girdiklerinde sırılsıklamlardı dördü de. Bora paltosunu yardımcıya verirken söylendi. "Yürüsek daha az ıslanırmışız." dediğinde oturma odasından Ayla'nın sesi duyuldu.
"Gelin çocuklar." dediğinde salona ilerlediler.
Ayla şaşkınla onlara bakarken Kenan'ın yüzünde bir gülümseme belirdi. Hatta kahkahasını tutmaya çalışıyordu.
Beliz babasına bakarak sordu. "Noldu baba?'
Kenan kahkahalarını daha fazla tutamazken konuştu.
"Denizden mi çıktınız." dedi kahkahalarının arasında.
Ayla ona cevap verdi. "Allah aşkına Kenan bi sus! Çocuklar hadi hemen degiştirin şu üzerinizi. Berk ve Beliz'e de kıyafetlerinizden verin." dediğinde Bora kaşlarını kaldırarak konuştu.
"Ben kıyafetlerimi paylaşamam ki." dediğinde Berk yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirerek Cemre'ye döndü ve konuştu.
"Benim Cemre'de bir kaç kazağımı kalmış olması lazım." dediğinde Cemre ona göz devirirken Berk Bora'ya döndü. "Sende bir tanecik eşofman feda edebilirsin herhalde. Babamların keyfini bozmayalım epey kalıcıyız galiba." dediğinde Kenan kupasını masaya koyarken konuştu.
"Takılın siz." dediğinde Berk'in yüzündeki gülümseme büyüdü.
Cemre yukarı çıkarken diğerleri de peşinden gitti. Cemre Beliz'e odasının kapısından seslendi.
"Beliz sen gel buraya ben lavaboda degiştiririm üzerimi." dediğinde Beliz odaya yönelirken Cemre Berk'in yüzüne bir kazak fırlattı.
"Al kazağın!" dediğinde kapıyı sertçe kapattı.
Berk kollarına düşen kazağa bakarken gülümsedi.
Aşağıya indiklerinde Berk Bora'nın eşofmanını giymişti. Beliz ona gülerken konuştu.
"Kazağın çok güzelmiş." dedi imayla Berk gülümseyerek Cemre'ye baktı. Sonra üzerindeki kazağın yakasını çekiştirip burnuna götürdü.
"Kokusu da öyle." dediğinde Cemre sert tavrına inat tebessüm etmeden edemedi.
Gel, yaralarını ben sarayım
Ömrümü ömrüne katayım
Bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım
Kapının tıklaması ile bu diyalog bozulurken Cemre kapıya yöneldi.
Kapıyı açtığında kapıda Lavin'i görmek beklediği bir şey değildi. Lavin çekinerek ama sabırsızlıkla sordu.
"Berk burada mı?"
Cemre tereddütle başını sallarken kaşları çatılmıştı. "Nolmuştu?"
"Konuşmak istiyorum." dediğinde Cemre merakla tam arka tarafında dikilen Berk'e döndü.
"Lavin seninle konuşmak istiyor." dedi tansiyonunu ölçmek ister gibi. Berk başını salladı ve kapıya yöneldi. Cemre kaşları çatık bir şekilde onun hareketlerini izlerken içindeki kıskançlığa hakim olamadı.
Kapı kapanırken sıkıntılı bir nefes verdi ve arkasında ona sırıtan Bora ve Beliz'e döndü. Başını sallayarak sordu.
"Ne var?"
"Hiiç." diyen Beliz gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Bora gülerken konuştu. "Kaşlarını kaldır kırışıklık oluşacak."
"Hadi filminiz hazır biz çalışma odasına çıkıyoruz." diye bağıran Ayla'nın sesiyle Bora burnundan soludu.
"Niye robot gibiyiz kim ne derse sorgusuz yapıyoruz?" dediğinde Beliz ona gülerken içeri geçtiler.
"Korku filmi izleyelim bence." diyen Bora kumandayı eline almıştı.
"Romantik komedi daha cazip geliyor bana." dedi Beliz.
"Korkuyor musun yoksa?" diyen Bora sırıtarak ona döndü.
"Ne alaka? Gerilmeyi sevmiyorum." Bora ona gülerken konuştu.
"Cemre karar versin o zaman. Romantik komedi mi korku mu?" dediğinde ikisi de Cemre'ye döndü. Cemre yere dalmış düşünceler içindeydi. "Cemre." dedi Bora ona sorar gibi.
"Ne konuşuyor olabilirler?" dediğinde Bora ofladı.
"Ooo sen burda bile değilsin." diyip kumandanın tuşuna tıkladı ve korku filmi açıldı. Beliz oflarken arkasına daha çok yaslandı.
Cemre kalkıp giderken kafasındaki bir sürü soruyla savaşıyordu. Kapıya gelince duraksamadı ve dışarı çıktı. Köşedeki taşlara oturmuş konuşan Berk ve Lavin'e takıldı gözleri.
Yağmur azalmış sadece ciseliyordu. Cemre derin bir nefes alıp verirken dolan gözlerini farketti. Sebebi neydi bunun bilmiyordu. Ama içindeki kıskançlığın çok büyük olduğunu biliyordu. Gecenin bu saatinde Cemre'nin evinde Berk ile konuşacak neyi vardı Lavin'in?
Lavin gözlerindeki yaşlarla Berk'e dönerken titreyen sesiyle konuştu. "Gelen mesajla yerimde dondum kaldım. Ben annemi trafik kazasında öldü sanarken mesajda bana sizin okulunuzun spor salonununda öldürüldüğü yazıyor Berk. Annem öldürüldü mü?"
Berk şüpheyle kaşlarını kaldırdı. Düşünürken dudaklarını kemirmeye başlamıştı.
"Şimdi..." dedi ve düşüncelerle konuştu. "Mesajı atanı da bilmek lazım. Böyle insanlar var. Seni şaşırtmaya çalışıyor olabilirler." dediğinde Lavin'in yanaklarından süzülen yaşları silmek istedi.
"Annem.." dedi Lavin gözlerini ilerdeki çiçeklere dikerken. "Beni hiç sevmedi. Sevgisini hiç göstermedi. Hatta bir sabah beni terk etti." Berk afallamış bir şekilde onu dinlerken ne yapması gerektiğini bilmiyor sadece Lavin'e bakıyordu. "Ben duvarları karalardım hep. Ceza olarak beni karanlık bir odaya kitler orada bırakırdı. Beni karanlığa mahkum ederdi. Bunlar olurken babam evde yoktu. Bilmiyordu haliyle. Çoğunlukla evde yoktur zaten o." dedi ve burnunu çekti Lavin. Berk'in gözleri dolarken gözlerini sıkıca kapattı aklından kendi geçmişinin gitmesi için.
"Ben orda karanlıktan korkuyorum diye bağırırken annem bana alışırsın derdi. O kadar alışırsın ki bir gün sende karanlık olursun. Ama olmadı." dediğinde Berk'e döndü Lavin. "Ben karanlık bir yerde duramıyorum artık. Karanlık olmadım. Karanlıktan korkar oldum." dedi ve yutkundu. Berk gözlerini onun titreyen ellerine dikti. Tereddüt etse de ellerini onun ellerinin üzerine koydu.
Dur, yanıma öyle yanaşma
Doğru söylemem inanma
Severim seni yine elbet, sen buna aldanma
Cemre kaşlarını çatarken onları izlemeye devam etti. Seslerini duymuyordu.
Ah, canımı yakıyor
Ah, beni öldürüyor
Berk orada Lavin'in içindeki çocuğun seslerini duyarken kendi çocukluğundan yaralar gördü. O yaralara dokunmak istedi.
Ah, canımı yakıyor
Ah, beni öldürüyor
"Sonra bir sabah uyandım." diyen Lavin'in sesi daha güçlüydü ama gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu. "Ev sessizdi. Merdivenlerden indim. Babama seslenmedim. Evde olmasına alışkın değilim zaten. Anne dedim. Ses yok. Her yeri gezdim müthiş bir sakinlikle." dedi ve Berk'in ellerinin üstünde olan ellerine baktı. Bir yaş düştü Berk'in ellerinin üzerine gözünden.
Gel, yaralarını ben sarayım
Ömrümü ömrüne katayım
Bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım
"Annem yoktu. Naptım biliyor musun?" dedi dolu gözlerini Berk'in dolu gözlerine çevirirken. "Elime kalemleri aldım ve duvarlara resimler çizmeye başladım." Berk'in gözünde halihazırda bekleyen o yaş süzüldü yanaklarından. Lavin gülümseyerek anlatmaya devam etti. "Çizerken aynı zamanda etrafa bakıyorum. Annem gelip beni karanlık odaya kitler diye." Berk sessizce ağlıyordu. "O gün anladım ki ben karanlıktan korkuyorum ama yalnızlıktan daha çok korkuyorum."
Berk acı dolu bir ifadeyle gülümserken Lavin'e sarıldı. Lavin onun omzunda sarsılarak ağlamaya başladı.
Dur, yanıma öyle yanaşma
Doğru söylemem inanma
Severim seni yine elbet, sen buna aldanma
Cemre onları izlerken içindeki kıskançlık büyüyordu. Derin bir nefes verirken Berk ve Lavin ayrıldı.
Lavin iki eliyle gözyaşlarını silerken gülümsedi ve konuştu. "Kusura bakma senin de başını ağrıttım akşam akşam. Tanıdığım başka kimse yok şuan yalnızı-" Berk onun sözünü kesti.
"Yalnız değilsin." dediğinde onları bağlayan çocukluklarıydı. Lavin'in elinde tuttuğu telefonunu aldı ve numarasını girdi. "Ne zaman dertleşmek konuşmak istersen." dedi ve telefonu uzattı. Lavin telefonu alırken gülümsedi.
"Teşekkür ederim. İyi geceler." dedi ve bahçe kapısına yöneldi ki evin kapısının önündeki Cemre'ye takıldı gözü. El sallarken seslendi.
"İyi geceler Cemre."
Cemre de ona el sallarken Berk Cemre'nin oradaki varlığının yeni farkına varmıştı.
Lavin gözden kaybolunca Cemre hızla Berk'in yanına gitti. Gözünün önünden Ali yanında otururken Berk'in verdiği tepki geçti. İntikam mı alıyor diye düşündü. Ya da o da böyle mi hissetti?
"Özür dilerim." dedi Cemre kendisinin de beklemediği titrek bir sesle. "Sana hissettirdiklerim için." dedi açıklar gibi.
Berk'in gözlerinden yaşlar süzülürken şuan en ihtiyacı olan kişi Cemre'ydi. Onu ceketinin yakasından tutup kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı.
İçeride korku filmi izleyen Bora ve Beliz'in arasındaki mesafe film ilerledikçe azalıyordu. Beliz son olarak biraz daha yaklaşırken filmden bir çığlık sesi duyuldu ve Beliz'de cırlayarak Bora'nın koluna sarıldı. Bora ağzındaki mısırla gülümseyerek ona baktı ve konuştu.
"Ne ödlek çıktın ya." derken kapı açıldı ve içeri giren Berk ve Cemre onlara şok içinde baktı.
"Beliz?" diyen Berk'in sesi sorgulayıcıydı.
"Sorma ya!" diyen Bora gülüyordu. "Senin ikizin koalaymış. Garibim kolumu bırakmıyor." dediğinde Cemre sırıtırken Berk koltuğa oturdu.
Beliz Bora'nın kolundan ayrılırken Berk'e döndü ve konuştu. "Nerdesin sen! Korku filmi izledim tam yarım saat yani otuz dakika." dedi sinirli sinirli.
Bora ona gülerken Cemre'ye Beliz'i işaret ederek konuştu. "Sanki atomu parçaladı." dediğinde Berk Bora'nın elinden tek hareketle kumandayı aldı ve Beliz'e uzattı.
"Ohooo!" diyen Bora Beliz'in açtığı romantik filme dikti gözlerini.
Cemre Berk'e daha çok yakınlaşırken Berk başını Cemre'nin omzuna koydu. Beliz yüzündeki zafer gülümsemesiyle televizyona bakarken Bora ona göz devirdi.
"O erdi muradına." dedikten sonra yüzündeki bıkkın ifadeyle televizyonu izlemeye devam etti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yukardan inen Kenan gençlere baktı ve konuştu. "Hadi gidiyoruz çocuklar."
Beliz ayağa kalkarken gözünü Cemre'nin omzunda uyuyakalan Berk'e çevirdi.
"Uyandırıyım ben onu." dediğinde Cemre işaret parmağını dudağına götürüp fısıldadı. "Uyandırma kalsın burda." dediğinde Beliz anlayışla başını sallarken Kenan konuştu.
"Uykusu derin biliyorsun. Sabaha kadar tutulursun burda." diye uyarısını yaparken Cemre ona gülümsedi.
"Sorun değil." dediğinde Beliz ve Kenan ona iyi geceler dileyerek çıktılar.
Filmin son sahnesi geldiğinde Bora mısırından bir avuç daha ağzına atarken gözlerini televizyondan çekmeden konuştu. "Onu uyandırmayacak mısın?"
"Uyandırmayacağım tabiki de." derken parmakları ile usul usul Berk'in saçlarını okşuyordu.
Bora onlara bakarak omuz silkti. "Sabah boynun ağrırsa şikayet etme sonra."
"Etmem." dediğinde Bora ayağa kalktı.
"Bana bugünlük bu kadar romantik komedi yeter bir de sizi izleyemeyeceğim iyi geceler." diyerek yukarı çıkarken Cemre gülümseyerek başını Berk'in başına yasladı.
Cemre tam uykuya dalıyordu ki Berk'in gerilen vücudunu hissetti. Başını başından kaldırarak yüzüne baktı. Hafiften çatılan kaşları ile fısıldayan Berk'in cümleleri canını yaktı.
"Anne beni neden bıraktın?"
"Geri gel."
Cemre Berk'in saçlarını okşarken fısıldadı. "Burdayım Berk."
Berk'in vücudu sanki bunu uykusunda bile hissediyormuşçasına gevşedi. Sonra yavaşça gözleri açıldı. Cemre ona bakarken o kısık gözleri ile Cemre'nin omzundan doğruldu ve uykulu sesiyle konuştu.
"Uyuyakalmışım."
"Evet. Rahatsız etmek istemedim." dedi Cemre. Sonra ekledi. "Uykuna yukarda devam etmek ister misin?"
Berk uykulu gözlerle sordu. "Misafir odasında mı?"
"Benim odamda." diyen Cemre'ye gülümserken konuştu.
"Büyük bir zevkle." dediğinde Cemre gülümseyerek televizyonu kapattı.
Cemre Berk'in yanına uzanırken Berk çoktan uykuya dalmıştı. Onun huzurla dolan yüzünü izledi bir süre yüzünde bir gülümsemeyle. İçinden şunu geçirdi.
"Hep böyle olmalı hep bu kadar huzurlu olmalısın."
Sabahın ilk ışıkları odaya vururken Berk gözlerini açtı ve yüzüne düşen bir kaç tutam saçı yüzünden çekerken yanında uyuyan Cemre'ye baktı. Elleri Berk'in göğsündeydi. Saçları ise yastığa dağılmıştı. Uyurken bile sakin ve güzeldi.
Hareket etmeden onu izlemeye başladı.
Cemre hafifçe kıpırdanırken Berk'i görmesiyle yüzüne huzurlu bir gülümseme yayıldı. Başını biraz daha yastığa gömerek konuştu.
"Uyandın mı?"
Berk boğuk bir sesle cevap verdi. "Sanırım."
Cemre gözlerini kırpıştırırken gözleri komidinin üzerindeki saate takıldı. Saat daha sabahın 6'sıydı. Berk'e döndü sonra. Yüzü çok yakınındaydı. Nefesini yüzünde hissedecek kadar yakında.
Berk’in gözleri Cemre’nin dudaklarına kaydı sonra tekrar gözlerine döndü. Eli refleksle Cemre’nin yanağına gitti. Başparmağı hafifçe yanağında gezindi. “Beni böyle uyandırmana alışabilirim.” dedi.
Cemre gülümseyerek gözlerini devirdi ama yanaklarının kızardığını gizleyemedi. “Eminim.”
Berk yavaşça ona daha da yaklaştı. Cemre’nin nefesi hızlandı ama geri çekilmedi. Aralarındaki mesafe neredeyse yok olmuştu.
“Beni böyle yanında tutmaya da alışabilir misin?” diye mırıldandı Berk alnını Cemre’nin alnına yaslarken.
Cemre kalbinin hızına engel olamadan gözlerini kapattı. “Zaten hep yanımda değil misin?” diye fısıldadı.
Berk hafifçe gülümsedi. Aralarındaki mesafe tamamen kayboldu. Ayrıldıklarında Cemre Berk'in göğsüne elini koydu kalp atışlarını hissetmek ister gibi.
Berk gözlerini onun gözlerinden ayırmadan elini Cemre’nin beline doladı onu biraz daha kendine çekti. Onun gözlerine bakarken "Beni böyle rahatlatma gücünün olması haksızlık" diye mırıldandı Berk sesi uykulu ama içtendi.
Cemre gülümsedi parmaklarını onun saçlarının arasına geçirdi. "Öyle mi?"
Berk başını hafifçe eğdi dudaklarını Cemre’nin alnına dokundurdu. "Öyle."
Cemre gözlerini kapattı Berk’in kokusunu içine çekti. "Öyleyse kal" diye fısıldadı.
Berk’in kolları onu biraz daha sıkı sardı. "Zaten gidemezdim."
Cemre aklına gelen soruyla hiç aralarındaki mesafeyi açmadan konuştu. "Lavinle ne konuştunuz?"
Berk derin bir nefes verirken gerilmişti. "Anlatabileceğim şeyler değil?"
Cemre kaşlarını çatıp Berk'in ğöğsünden yüzüne doğru kaldırdı yüzünü. "Nasıl?"
Berk gözlerini kaçırarak derin bir nefes aldı. "Cemre gerçekten önemli bir şey değil."
Cemre'nin kaşları biraz daha çatıldı. "Bunu neden söyleyip duruyorsun? Eğer önemli değilse neden geriliyorsun Berk?"
Berk birkaç saniye düşündü, sonra gözlerini Cemre'ye çevirdi. "Çünkü Lavin’in anlattıkları bana bazı şeyleri hatırlattı."
Cemre dikkatlice onu süzdü. "O zaman neden bana anlatmıyorsun? Beni dışarıda bırakıyorsun gibi hissediyorum."
Berk iç çekti. "Ben senin yanındayken o umutsuzluk yok oluyor çünkü. O karanlık dağılıveriyor."
Cemre birkaç saniye sessiz kaldı. Berk'in içinde fırtınalar koptuğunu hissediyordu ama ona nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyordu.
Berk Cemre'nin elini tuttu ve parmaklarını onun parmaklarının arasına geçirdi.
Cemre bir şey diyemedi. Sadece Berk’in elini sıktı ve başını onun göğsüne yasladı. "Tamam" diye fısıldadı.
Berk içten içe Cemre'nin huzursuzluğunu hissedebiliyordu. Yüzündeki sorgulayıcı ifade silinmemişti.
Berk Cemre’nin beline sarıldı ve konuştu.
"Benim en güvenli yerim senin yanın biliyor musun?"
Cemre gözlerini kapattı ve içinden geçeni söyledi. "O zaman hep burada kal. Yanımda."
Berk kollarını daha da sıktı. "Zaten başka gidecek bir yerim yok."
Kapı tıklarken Berk kollarını Cemre'den ayırdı. Cemre sıkıntılı bir nefes verirken ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Karşısında kahve fincanı elinde okul kıyafetlerini giymiş Bora'yı gördü.
Bora onu şöyle bir süzüp kaşlarını kaldırdı.
"Ne bu hal? Sanki savaş çıkmış da tek başına cepheye gitmişsin gibi görünüyorsun."
Cemre gözlerini devirdi. "Ne istiyorsun Bora?"
Bora omzunu silkti. "Ne isteyeceğim sabah oldu. Kahvaltı hazır ye de okula geç kalmayalım.
Tam bu sırada içeriden Berk'in sesi duyuldu. "Sana da günaydın Bora."
Bora’nın yüzü anında değişti. Şaşkın bir ifadeyle Cemre’ye sonra içerideki Berk’e baktı. "Oha. Şaka yapıyorsunuz."
"Salak salak konuşma." diyen Cemre Bora'ya öldürücü bakışlar atıyordu.
Bora kahvesinden bir yudum daha aldı ve sırıtarak kafasını içeri uzattı.
Bora kahvesini işaret ederek gülümsedi. "Beyefendi keyif çayı içmeden uyanamıyor mu? Ne bu rahatlık?"
Berk esneyerek gözlerini Bora'ya çevirdi. "Kardeşim sabah sabah enerjin fazla. Bi’ kahve iç sakinleş."
Bora kahkahalarla güldü. "Ooo, daha şimdiden ‘kardeşim’ mi olduk? Hızlı ilerliyoruz." dedi ve arkada asılı olan kıyafetleri Cemre'ye uzattı. "Beliz geldi kahvaltıya Berk'e formalarını getirmiş. Misafir odasına uğrıyacaktım burdan ama gerek kalmadı." dedi imayla.
Cemre sinirle Bora’nın omzuna vurdu. "Gereksiz yorumlarını al ve kahvaltıya git! Biz de geliyoruz."
Bora alaycı bir bakış attı. "Tabii canım aceleniz yok istediğiniz kadar yatakta keyif yapabilirsiniz. Ben sofraya bir yastık koyayım mı senin için Berk?"
Cemre gözlerini devirdi. "Bora! Git artık!"
Bora kahkahalarla kapıdan uzaklaşırken "Siz çok tatlısınız ama!" diye bağırarak merdivenlere yöneldi.
Cemre arkasını dönüp Berk'e baktığında Berk gülmemek için dudağını ısırıyordu.
Cemre kollarını bağlayarak kaşlarını çattı. "Berk!" dedi uyarıcı bir tonda.
Berk gülümseyerek ellerini kaldırdı. "Tamam tamam."
Cemre onun üzerine okum formalarını fırlatırken konuştu. "Yan odada giyinirsin."
Berk ona sırıttı. "Sende şu kıyafet fırlatma işine alıştın. Kazağı bırakıyım mı burda?" derken gözünü kırptı.
"Bırak." diyen Cemre ona kapıyı açtı. Berk ona gülerken formalarıyla kapıdan çıktı.
Beraber kahvaltıya giderken içeriden Bora'nın sesi duyuldu. "Oo prens ve prenses teşrif etti!"
"Seni boğmak istiyorum." diyen Cemre Bora'ya baktı.
Berk gülerek elini Cemre’nin sırtına koydu. "Boğma sabah sabah cinayetle uğraşmayalım."
Bora başını iki yana sallayarak iç çekti. "Ah be Cemre… Yani kız kardeşim olduğunu bilmesem derim ki vicdansızsın. Çocuk geceyi kanepede geçirdi sonra benim odamda mis gibi yatak dururken sen tuttun kendi yanında yatırdın. Şimdi ne diyelim, ne düşünelim?"
Berk hafifçe öksürdü. "Bora sen konuyu biraz…"
"Evet evet doğru anladım. Zaten bunu bilerek soruyorum Berk’cim." Bora sırıtırken Cemre derin bir nefes alarak sabrını sınadığını hissetti.
"Kahveni iç de sus!" dedi.
Beliz de onları keyifle izliyordu. Sonunda dayanamayıp araya girdi. "Bence çok tatlı bir tablo var burada."
Bora bir kaşını kaldırarak Beliz’e baktı. "Tatlı mı? Yani Cemre’nin bakışları yüzünden az önce kül oluyordum ama sen bilirsin."
Cemre hafifçe gülümseyerek omuz silkti. "Abartıyorsun."
Beliz gülümseyerek Cemre ve Berk’e baktı. "Bence sabahları hep beraber kahvaltı yapmalıyız. Çok eğlenceli oluyor.
Bora başını iki yana sallarken konuştu. "Ama Berk her akşam misafirimiz olmasın. Kardeşime sarılıp uyuyan misafirlerden korkarım ben."
Berk hafifçe gülümserken Cemre başını iki yana salladı. "Bence sabahları sessizlik daha iyi." dedi ama yüzündeki ifade bunun tamamen ciddi olmadığını gösteriyordu.
Berk ona bakarak hafifçe gülümsedi. "Bence de böyle güzel."
Okula girdiklerinde Cemre Hazal'ın yanında giderken Beliz'de onun peşinden gitmişti. Bora ve Berk Çağrı ve Ege'nin yanına giderken Berk sorgulayarak sordu.
"Hayırdır Hazal'la niye ayrı duruyorsunuz?" diyen Berk'e bakan Çağrı gözlerini bir anlığına Bora'nın üzerinde gezdirdi.
"Bilmem bugün havamızda değiliz galiba." dediğinde Cemrelerin tarafına bakan Ege sıkıntılı bir nefes verirken konuştu.
"Bu yine napıyor?" dediğinde Berk Cemre ile konuşan Ali'yi gördü. Eli refleks olarak yumruk şeklini alsa da derin bir nefes vererek sakinleşti.
"Hadi kızları yalnız bırakmayalım." diyen Berk önden yürümeye başlarken Bora, Çağrı ve Ege'de arkadan yürüyordu. Bora sırıtarak konuştu.
"Yoksa kurt kapar." dediğinde Çağrı ona ters ters bakarken dudağının yanıyla sırıttı ve konuştu.
"Kurt aramızda olmasın." dediğinde Bora kendini üzerine alınmadı.
"Bende merak etmiştim seni dün akşamdan sonra." diyen Ali Berk'e sırıtarak dönerken Cemre ona gülümseyerek cevap verdi.
"Yok sorun yok. Biz barıştık zaten." Ali'nin yüzü düşerken şaşkınlıkla Cemre'ye döndü. "Biz hep böyleyiz. Kavga ederiz ama sonunda yine buluruz birbirimizi." dedi Cemre gülümsemesini büyütürken.
Berk'in arkasındaki Ege ekledi. "Alışsan iyi olur."
"Neye?" diyen Zeyno bir adım öne çıktı. "Sizin sahte ilişkilerinize mi?"
"Sen hayırdır ya ne zaman konuşsam atlıyorsun konuşmaya hoşlandın galiba benden."
Zeyno ona kahkaha atarken konuştu. "Sende Berk'in arkasını tutmak dışında bir şey yaparsan bu ihtimal belki gerçek olur."
Ege tam ağzını açıyordu ki Çağrı uzaktan onlara yaklaşan babasını gördü ve araya girdi. "Tamam uzatmayalım hadi sınıfa geçelim." dediğinde Cemre Ali'nin yanından ters bir bakışla geçtiğinde Ali kaşlarını kaldırdı. Berk Ali'nin yakınından geçerken fısıldadı.
"Cevabını almışsındır."
Onlar giderken Arap Zeyno'ya döndü ve konuştu. "Konuşmayalım şunlarla ayarlarımızı kaçırıyorlar."
Zeyno sinirle Ali'ye dönerek konuştu. "Bunu bana mı diyon Arap? Sanki bu cümlenin muhattabı Ali." dediğinde Ali ona dönmedi bile.
"Tamam gerilmeyin onlar yüzünden." diyen Vefa'ya döndü hepsi.
"Bizim burda ne işimiz var Vefa?" diyen Ali Vefa'ya bir adım yaklaştı. "Bir gün geldin. Okulun bize burs vermek istediğini söyledin. Sorduk cevap vermedin ama yeter."
Zeyno ve Arap onlara bakarken Ali'nin bu kadar sinirlenmesine şaşırmışlardı.
"Her şeyin sebebini bilmen gerekmez. Bazen sadece sonuca bakman gerekir." diyen Vefa rahattı.
"Hayır gerekir!" diyen Ali sesini yükseltmişti. "Bunlar çıkarcı insanlar. Karşılığı olmadan bir çıkarı olmadan iyilik yapacak adamlık yok bunlarda. Bunu hepimiz biliyoruz."
Vefa'nın kaşları çatıldı. Ali’nin gözlerindeki öfkeyi görünce derin bir nefes aldı. Onu yıllardır tanıyordu çocukluklarından beri… Ama şimdi karşısında ona yabancı biri varmış gibi bakıyordu. Berklere baktığı gibi.
"Sen gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu Vefa sesi normalden daha sert çıkmıştı.
Ali alaycı bir gülümsemeyle başını iki yana salladı.
"Nasıl düşündüğümü sen söyle Vefa. Çünkü belli ki bu zamana kadar bize neyin doğru olduğunu öğretmeye çalışıyorsun."
Vefa’nın gözleri kısıldı.
"Saçmalama Ali."
"Saçmalamak mı? Şu an bana susmamı söylüyorsun bilmemem gerektiğini söylüyorsun!"
Vefa bir adım attı gözlerini Ali’ninkilerden ayırmadan konuştu.
"Çünkü bazen fazla bilmek zarar verir Ali."
Ali bir kahkaha attı ama bu öfkeli bir kahkahaydı.
"Hah! İşte ben tam da bu yüzden sana güvenmiyorum! Sen her zaman böyleydin. Hep bir şeyleri saklamaya kendince korumaya çalışırdın. Ama bu işler böyle yürümüyor Vefa! Onların hangi yalanını örttün ya da naptın da bizi bu okula aldılar?"
"Bunu bana anlatmana gerek yok. Ben senin aklından neler geçtiğini bunu ne kadar merak ettiğini görebiliyorum."
"Öyle mi? O zaman neden şu an karşımdaki sen, benimle aynı yerde durmuyorsun?"
Vefa sustu. Bu sefer cevabı yoktu.
Ali dişlerini sıktı.
"Bir şey saklıyorsan bil ki sen de onlardan birisin artık." Bunu duyan Arap ve Zeyno'nun yüzünü büyük bir şaşkınlık kapladı.
Vefa’nın yüzü gölgelendi.
"Eğer böyle düşünüyorsan Ali… O zaman ilk defa yanılıyorsun."
Ali'nin gözleri bir an için yumuşar gibi oldu. Ama sonra o da başını iki yana salladı bir adım geri çekildi.
"Bilmiyorum Vefa. Bilmiyorum artık."
Ve sonra arkasını dönüp uzaklaştı.
Vefa olduğu yerde kaldı. İlk defa Ali'yle gerçekten kavga etmişti.
Arap kollarını göğsünde kavuşturup kaşlarını çattı.
"Hayda… Biz şimdi bu iki manyağın arasında mı kalacağız?"
Zeyno’nun yüzü öfkeyle gerildi ama bu öfke tam olarak kimeydi belli değildi.
"Vefa niye hiçbir şeyi açık açık söylemiyor ki? Ali haklı! Böyle üstten konuşup her şeyi kendi bildiği gibi yapmaya çalışıyor! "
Arap içini çekti Ali’nin uzaklaşan sırtına bakarak başını iki yana salladı.
"Sana göre hep Ali haklıdır zaten." dedikten sonra Zeyno'nun delici bakışları sayesinde sustu ve sonra devam etti. "Ama Ali de fazla sert girdi. Vefa her şeyi anlatmasa da kardeş gibiyiz la biz. Direkt sen de onlardansın demek biraz ağır oldu."
Zeyno kollarını göğsünde kavuşturup Vefa'ya doğru bir adım ileri çıktı.
"Sen ne yapıyorsun Vefa? Ali gitti işte. İlk kez gerçekten kavga ettiniz ve sen hâlâ burada susuyorsun!"
Vefa yavaşça başını kaldırdı gözleri dalgındı.
"Ne yapmamı bekliyorsunuz?"
Zeyno dişlerini sıktı.
"En azından bir şey söyle! Bir tepki ver! Yoksa Ali’yi kaybetmeye göz mü yumuyorsun?"
Vefa başını iki yana salladı ama sesi hâlâ sakindi.
"Ali’nin beni kaybettiğini düşündüğünü sanmıyorum."
Arap bir adım attı, Vefa’nın omzuna hafifçe vurdu.
"Bir noktada artık bir şeyler anlatman lazım."
Vefa gözlerini kaçırdı.
"Eğer Ali’ye şimdi anlatırsam geri dönülmez bir noktaya geliriz. O yüzden susuyorum. "
Zeyno öne atılıp parmağını Vefa’nın göğsüne bastırdı.
"Sen… sen gerçekten inatçının tekisin!"
Vefa hafifçe gülümsedi ama bu gülümseme hüzünlüydü.
"Bunu daha yeni mi fark ettin?"
Zeyno derin bir nefes alıp geri çekildi.
"Biliyor musun Vefa? Umarım Ali sana gerçekten sırtını dönmez. Çünkü eğer bu böyle devam ederse… geri dönüşü olmayabilir. "
Vefa Ali’nin gittiği yöne bir kez daha baktı.
"Bunu biliyorum."
"O zaman içine atmayı bırak. Çünkü bu böyle devam ederse sana sırtını dönen sadece Ali olmayacak."
Ders zili çalarken bahçede sadece onların kalmasıyla hiç konuşmadan sınıfa gittiler.
Çağrı kendi sırasına oturmanın rahatlığıyla sırıtarak Berk'e döndü. "Çınar Bey tapulu yerinden erken vazgeçti." dediğinde Berk konuştu. "Erken konuşma bro."
Sınıfın kapısından giren Lavin'in gözleri ilk Berk'i buldu. Ona gülümsediğinde Berk'te gözlerini kırpıştırarak ona gülümsedi.
Çağrı onlara anlamsız bakışlar atarken Hazal'ın elini yüzüne yaslayıp Bora'ya baktığını gördü ve derin bir iç çekti sinirle karışık.
Öğretmen içeri girdiğinde etrafa bakındı ve konuşmaya başladı.
"Evet çocuklar. Dönemin başındayız ve size proje ödevi vermem gerekiyor biliyorsu-" sözü açılan kapı ile kesildi.
Kapıdan sırıtarak giren Çınar'a döndü ve çatık kaşlarıyla konuştu.
"Geç kaldın farkında mısın?"
"Ne yapalım hocam sabah erken kalkmak bana göre değil." dedi Çınar ukalaca.
Öğretmen başını iki yana sallayıp iç çekti. "Geç yerine ama bu son olsun!"
Çınar sırayla öğrencilerin yanından geçerken gözleri Çağrı’ya takıldı. Hafifçe başını yana eğip alaycı bir ifadeyle konuştu.
"Kalk yerimden."
Çağrı başını kaldırıp ona sert bir bakış attı. "Burası senin yerin değil git başka yere otur."
Ona sırıtarak bakmaya devam eden Çınar'a döndü çatık kaşlarıyla. "Geç bir yere otur uğraşma benimle." diye yineledi Çağrı sesi keskin ve netti.
Sınıftakiler kısık kısık gülüşürken Çınar’ın yüzündeki gülümseme kayboldu. Ellerini masaya dayayıp eğildi.
"Seninle uğraşmamı istemiyorsan kalk şurdan."
"Uzatma Çınar." diyen Aren'in sesini duymazdan gelerek sırıttı Çınar.
"Yerimden kalkmayacak mısın yani?" diye sordu sesi alaycı ama tehditkârdı.
Çağrı dişlerini sıktı. "Kalkmayacağım ne yapacaksın?"
Çınar yüzündeki gülümsemeyle konuştu. "Beni iyi tanımıyorsun herhalde. Sözümü ikiletmeyi seven biri değilim." Ellerini masaya dayayıp eğildi Çağrı'nın gözlerinin içine baktı. Kaşlarını kaldırarak konuştu. "Beni sinirlendirme. Senin için iyi olmaz."
Arap sırıtarak Zeyno'ya döndü. "Zengin kavgası başka oluyo he." dediğinde Zeyno ona güldü.
Hazal Ege'ye doğru eğilirken konuştu. "Araya girmeyi düşünmüyor musun? Uzamasın."
Ege sırıttı. "Yoo şuan gayet iyi ilerliyorlar." dedi ve iç çekti. "Keşke teneffüste olsak."
Çağrı sandalyesini geriye itip ayağa kalktı. Şimdi yüz yüze gelmişlerdi. Çınar’dan biraz daha kısa olsa da geri adım atmadı.
"Senin için de iyi olmaz Çınar," dedi, sesi buz gibiydi.
Sınıf sessizleşmişti. Herkes onları izliyordu. Öğretmen dahil. Çınar başını yana eğdi gözlerini kısıp Çağrı'yı süzdü.
"Bak sen. Küçük çocuk bana kafa tutuyor" dedi alaycı bir sesle.
Çağrı'nın kaşları çatıldı. "Sadece kendini herkesten üstün sanan şımarık tipleri ciddiye almamayı öğrendim."
Arap sırıtarak Zeyno'ya döndü. "Bu bebe kendini de ciddiye almıyor o zaman."
Çınar’ın yüzündeki gülümseme silindi.
"Ne dedin sen?" diye sordu Çağrı'ya doğru sesi daha tehditkardı şimdi.
Çağrı geri adım atmadı. "Duydun."
Çınar aniden yaklaşıp eliyle Çağrı’yı itekledi. "Bak, haddini bilmezsen sana öğretmek zorunda kalırım." dedi sert bir sesle.
Çağrı dengesini kaybedip hafifçe geriledi ama hemen kendini toparladı ve gözlerini Çınar’a dikti. "Denemek istersen buradayım."
Çınar tam Çağrı'ya doğru bir adım atmıştı ki önüne dikilen Aren ile duraksadı.
"Yeter Çınar. Başka yere otursan ölür müsün?"
Çınar yüzünü ekşitti. "Sen kimsin ya?" dediğinde Aren gülümsedi.
"Aren ben." dedi.
Çınar sırıtarak kaşlarını kaldırdı. "Ee yani? Çağrı'nın koruması mısın?"
O sırada kaşlarını çatmış onlara bakan Hazal mırıldandı. "Bu ne alaka ya."
Bunu duyan Çınar sırıttı ve Hazal'a döndü. Gülümseyerek sordu.
"Hazaldı dimi?"
Çağrı'nın elleri yumruk şeklini alırken Berk ayağa kalktı. Çağrı söz konusu Hazal olunca kontrolü kaybederdi çünkü. Bunu hepsi biliyordu görüyordu. Bir Hazal görememişti.
"Evet." diyen Hazal başını salladı.
"Bence de bu ne alaka ya." dedi Çınar Aren'e dönerken.
"Bana bak!" dedi Çağrı.
Çınar sırıtarak ona döndü. Çağrı’nın öfkesini gördüğünde daha da keyiflendi. Dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı kollarını göğsünde kavuşturup başını hafifçe yana eğdi.
"Ne oldu? Küçük bey sinirlendi mi?" dedi alaycı bir sesle.
Çağrı’nın yumrukları daha da sıkıldı ama yerinde sabit kaldı. Derin bir nefes aldı.
O sırada öğretmenin sandalyesini gıcırdatarak ayağa kalktığını fark ettiler. Derin bir nefes aldı belli ki sabrı tükenmişti.
"Yeter artık! Çınar geç yerine! Çağr sen de otur. Ders işliyoruz burada!" dedi sesi otoriter ve sertti.
Çınar öğretmene döndü ama yüzündeki sırıtma hâlâ yerindeydi. Ellerini kaldırıp başını iki yana salladı. "Tamam hocam tamam. Zaten şu anlık bir derdim yok." dedi göz ucuyla Çağrı’ya bakarak. Sonra da gülümseyerek Hazal'a baktı.
Belli ki Çağrı'nın zayıf noktasının Hazal olduğunu o da görmüştü.
Çağrı’nın yanından geçerken omzuyla ona hafif bir darbe vurdu ve arka sıralardan boş bir yere geçti.
Arap sesli bir şekilde konuştu. "Güzel bölümdü. Heyecanlıydı."
Hazal gözlerini devirdi. "Saçmaydı."
Berk Çağrı’nın hâlâ yumruk yapılı ellerini fark etti ve alçak sesle "Boş ver bro." dedi.
Çağrı Berk’in sözlerini duysa da hâlâ öfkeliydi. Ama bunu belli etmeden yavaşça sandalyesine oturdu. Sınıftakiler hâlâ olayın etkisindeydi ama öğretmenin bakışıyla herkes önüne dönmek zorunda kaldı.
"Saçmalıklarınıza son verdiyseniz en son ne diyorduk?" diyen öğretmen sınıfa döndü.
Ege gülümseyerek cevap verdi. "Proje ödevi veriyordunuz en sevdiğimiz." dedi.
"Evet." diyen öğretmen bakışlarını sınıfta gezdirdi. "Bir film çekmenizi istiyorum." diyen öğretmenle herkes şaşırmıştı.
"Nasıl olucak hocam o?" diyen Arap'a döndü hoca.
"Şimdi sizin görevlerinizi sayıyorum." diyerek masasındaki kağıdı aldıktan sonra gözlerini kağıda çevirdi. "Yapımcı Çağrı." dedi ve Çağrı'ya döndü. "Ekipman mekan çekim zamanı başlangıç bitiş bunlarla sen ilgileneceksin." dediğinde Çağrı yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirerek konuştu.
"Yani patron benim."
Öğretmen gülümsedi. "Aynen öyle."
"Ege sen kameramansın." diye ekledi öğretmen. Ege sırıttı.
"Kamera bayılırım." dediğinde Zeyno ona burnundan güldü. Ege ona dönerek konuştu. "Komik mi arkadaşım?"
"Yoo tam sizin işiniz." dedi Zeyno mırıldanırken. Öğretmen merakla sordu.
"Ne diyordun Zeyno?"
"Arkadaşların içi zaten diyorum. Onları projenin başına koyduğunuz iyi olmuş." dedi ve sandalyesinde yan döndü. "Seviyorlardır film çevirmeyi."
Ege ona cevap vermek için ağzını açmıştı ki öğretmen gözlerini büyüterek onu susturdu. "Yönetmen Bora. Sen filmi yöneteceksin sahne düzenlemeleri oyuncuların performansları çekim açıları her şey senin elinde.”
"Makyöz Hazal." dedi ve Hazal'a göz kırptı öğretmen. Hazal gülümserken Çağrı gülümseyerek ona döndü ve konuştu.
"Senin işin." dediğinde Hazal ona gülümsedi.
"Senaristler Ali ve Cemre."
"Yok artık." diyen Zeyno itiraz eder gibiydi.
"Pardon." diyen öğretmen ona döndü yine.
"Bir şey yok hocam." diyerek Ali'ye döndü Zeyno. Ali ise halinden gayet memnundu anlaşılan. Gülümseyerek Cemre'ye dönmüştü.
"Kurgu aslında hepiniz. Yani kurgu ve montajı Çınar ve Aren yapacak ancak hepiniz bir kere izleyip eklemeler yapabilirsiniz." dedi.
"Dekor ve mekan Arap, Duru ve Beliz."
"Kostüm Zeyno."
"Müzik ve ses Vefa."
"Ve oyuncularımız Lavin ve Berk." dediğinde Berk sırıtarak konuştu.
"En doğru karar hocam sınıfta benden başka başrol ışığı yok çünkü." dediğinde Cemre gülümseyerek ona döndü.
"Size tam üç gün veriyorum. Üç gün içinde bu proje biticek." dedi ve sınıftan çıktı.
"Üç gün mü?" diyen Bora etrafa bakındı.
"Yaparıız." diyen Berk arkasına yaslandı.
***
"Hadi Berk Lavin!" diyen Çağrı kendine özel yaptırdığı yapımcı koktuğuna oturdu ve ellerini bir birbirine vurdu.
"Fazla kaptırdırdın sen kendini he!" diyen Ege yanından ona sırıttı.
"Ege kamera hazır mı?" diyen Çağrı onu duymamış gibi davranıyordu. Berk Ege'ye dönerek gülümsedi.
"Çattık bro."
Cemre tenefüste oluşturdukları kısa sahnenin yazılı olduğu senaryoyu elinde tutarken Ali onun yanında dikiliyordu.
"Herkes ve her şey hazır mı?" diyen Çağrı etrafa baktı.
"Hazır!" sesi yükseldiğinde ellerini çırptı. "Vefa şarkımızı ver arkadan." dediğinde Vefa tereddütle ona döndü.
"İyi de içerde ders işliyorlar."
"Bir şey olmaz biz de proje ödevi yapıyoruz." diyen Çağrı sırıttı.
Vefa yanındaki sisteme bağlandıktan sonra Çağrı'nın geri sayım sesi duyuldu. "3...2...1....Kayıt."
Adın başka, tadın başka
Sığmıyorsun ele avuca delisin sen
Ege kamerayla çekimi yaklaştırırken Berk ve Lavin bir bankta oturuyorlardı. Kavga eden bir çift yazılmıştı ilk sahnelerine.
Zeyno ise Ege'nin yanına geçmiş kostümleri kontrol ediyordu. Ege tam kamerayı uzaklaştırırken geriye doğru bir adım attı ve Zeyno'nun çığlığı duyuldu.
"Kestik." diyen Çağrı'yı duyan Ege arkasına döndü ve Zeyno'nun ayağına bastığını farketti.
Zeyno acıyla yerinde zıplarken Ege’ye öfkeyle baktı.
"Ne bağırıyorsun kızım ya?"
Zeyno gözlerini kısıp Ege'ye baktı. "Pardon da sen benim ayağıma fil gibi basınca teşekkür mü etmem gerekiyordu?"
Ege başını geriye atıp alaycı bir kahkaha attı. "Fil gibi mi? Niye ayağımın altında dolaşıyorsun o zaman? Ben mi suçluyum yani?"
Zeyno kollarını göğsünde kavuşturdu. "Evet, suçlusun. Çünkü dikkat etmeyi bilmiyorsun!"
Ege gözlerini devirdi. "Tamam, bir daha ayaklarını fosforlu boyayla işaretleyelim de görebileyim."
Zeyno kaşlarını kaldırarak konuştu. **"Harika fikir. Senin de ağzını bantlayalım böylece saçmalamayı kesersin."
İkisi de birbirlerine meydan okur gibi bakarken aralarındaki elektriklenmenin farkına varmadılar.
Çağrı başını iki yana sallayıp "Tamam birbirinizi yeme işini sonra halledersiniz. Şimdi sahneyi çekiyoruz." dedi.
Ege Zeyno'ya sırıtırken konuştu. "Anladık hep yanımda durmak istiyorsun da az ötede dur görüyorsun çarpıyorum." dediğinde Zeyno ona çatık kaşlarıyla bakarken uzaklaştı.
Dilerim ki benle yaşa
Bildiklerin ezber değil, yenisin sen
Çağrı tam kayıdı başlatacaktı ki Berk parmağını kaldırarak Çağrı'ya doğru konuştu.
"Ben bir şans öpücüğü alıp geleyim mi?"
Çağrı başını sallarken Berk koşarak Cemre'nin yanına gitti ve yanağına bir öpücük kondurdu. Sonra ona gülümseyerek bakarken işaret parmağıyla kendi yanağını gösterdi. Cemre kıkırdarken onu öptü.
Onları izleyen Ali'nin kaşları çatıktı. Belki kalbi kırılmıştı. Bilmiyordu bu duyguyu. Ama acıttığı belliydi. Aşktı belki de bu. Belki de değildi.
Boşuna mı yaprak gibi rüzgarına kapıldım ben
Unutup kendimi bir divaneye takıldım ben
"Şans öpücükleri de alındıysa şu sahneyi çekelim daha spor salonuna inicez. 3...2...1...Kayıt."
Sahne oynanmaya başlarken Çağrı'nın yanına gelen Hazal elindeki makyaj fırçasını onun burnuna dokundurdu.
Çağrı burnunu dokunan şeyle sinirli bir ifadeyle yan tarafına döndü. Karşısında Hazal'ı görünce dudakları iki yana yayıldı.
Ayağı eşikten dışarda, git gidersen
Bu gönül senden çoktan razı, nasıl istersen
Vefa ses sisteminin yanında Ali'ye bakarken Ali'nin yere bakıp düşüncelere dalmış olduğunu gördü. Sebebinin onların kavgaları olmadığını biliyordu. Cemre ve Berk'e olan bakışlarını görmüştü. Başını iki yana salladı. Yanlış olduğunu biliyordu çünkü.
Çünkü o da aynıydı. Gözleri kenardaki Çağrı ve Hazal'a takıldı. Hazal Çağrı'nın yüzüne fırçayı dokundurup gülüyordu. Çağrı da ona gülüyordu. Vefa'nın dudakları hüzünlü bir tebessümle iki yana yayıldı.
Delip geçen gözlerinle
Söylenmemiş sözlerinle
Sırsın sen
Kenarda oturan Duru,Arap ve Beliz mekandaki her şeyi ayarladıkları için rahattı.
Duru Lavin ve Berk'in sahnesini izlerken yan tarafına döndüğünde Arap'ın bakışları ile karşılaştı.
Hiç oyunsuz, sorunsuz
Ne bir eksik ne bir fazla
Canımsın sen
"Ege biraz daha yakın çekim." diyen Bora Beliz'in sandalyesine yaslandı ve onunla uğraşmadan edemedi.
"Korku filmi mi çekseydik ne?" dediğinde Beliz ona çatık kaşlarıyla döndü. Bora yine sırıtarak ekledi. "Ama kolumu feda edemem." dediğinde Beliz ofladı ve konuştu.
"Senin de içinde bir romantik komedi aşığı oluştu farkındayım."
Bora dudaklarının arasından bir ses çıkarırken kaşlarını kaldırdı. "Cık bilemedin. Benim bu hayatta aşık olduğum tek şey kahve." dedi ve önüne döndü.
Beliz ona gülümseyerek bakarken o bunu görmedi. Beliz aklının bir köşesine kazıdı.
Kahve seviyor. Çok seviyor.
Boşuna mı yaprak gibi rüzgarına kapıldım ben
Unutup kendimi bir divaneye takıldım ben
Spor salonuna indiklerinde sıra Ali'nin yazdığı sahneye gelmişti. Bu sahnede basketbol oynarlarken Berk Lavin'i belinden tutup kendine çekiyor ve burun buruna kalıyorlardı.
Cemre sahneyi okurken Ali'ye döndü. "Şaka mı yapıyorsun ne alaka bu sahne?" dediğinde Ali kaşlarını kaldırarak konuştu.
"E böyle ilişkiler var. Az önce kavga ederlerken sonunda yine birbirlerini buluyorlar işte." dedi Cemre'nin sabahki sözlerine gönderme yaparken.
Cemre sandalyeye otururken Berk ve Lavin'in kayıt başlamadan önce konuşmalarını izledi bir süre.
Aren Çağrı'nın yanına gitti ve elindeki çayı uzattı. Çağrı gülümseyerek çayı aldı ve teşekkür etti. Çayından bir yudum alıp hayretle Aren'e döndü.
"Sütlü içtiğimi nerden biliyorsun?"
Aren gülümsedi. "Ege'den öğrendim."
Çağrı ona gülerken Aren'in içindeki kelebekler ve hızla atan kalbi bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Ayağı eşikten dışarda, git gidersen
Bu gönül çoktan razı senden, nasıl istersen
Berk kayıt sırasında Lavin'i kendine çekti ve burun buruna kaldılar.
Etraf sessizdi sadece Ege'nin kamera ile ileri geri giderken adım sesleri yankılanıyordu.
Lavin bu yakınlaşma ile Berk'in gözlerinin renginin farkına vardı. Dudaklarına küçük bir gülümseme yerleşirken içinde yeşeren duygulardan habersizdi.
Senden önce senden sonra
İki ayrı devir, iki ayrı dünya
Bir daha da olmayacak
Hiçbir şey eskisi gibi yarınlarda
"Evet iyi iş çıkardınız. Yarın devam ederiz." diyen Çağrı yönetmen koltuğundan kalkarken okulda hiç ses kalmadığını farkettiler.
Ege gülerken Çağrı'ya döndü.
"Bi ara oraya yapıştın sandım bro." diyerek kolunu onun omzuna attı.
Berk ve Lavin konuşarak kapıdan çıkarken Cemre kahküllerini sinirle düzeltti. Yanına gelen Beliz onun koluna girip gülümsedi.
"Noldu?"
Cemre önden çıkan Lavin ve Berk'i gösterdi. "Çekimin bittiğinin farkında değiller galiba." dedi kaşları çatıkken.
Beliz başını sallarken konuştu. "Bir şeyler var ama ne bilmiyorum." dediğinde arkadan gelen Bora onlara seslendi.
"Bekleme yapmazsak yalnız hadii!"
Beliz ona göz devirirken Cemre'ye döndü. "Sen buna nasıl dayanıyorsun?"
"Dayanabiliyor gibi mi duruyorum?" diyen Cemre başını iki yana sallarken güldü.
Beliz ve Berk eve geldiklerinde Kenan evdeki mutfaktaydı.
"Hoşgeldiniz çocuklar." diyerek gülümsedi.
"Merhaba baba." diyen Beliz kol çantasını koltuğa fırlattı ve mutfağa gidip babasının yanına oturdu.
"Selaam." diyen Berk'te mutfaktan su alırken masanın üzerine bıraktığı telefonu çaldı.
Kenan ve Beliz aynı anda eğilip telefona baktıktan sonra ikisi de aynı senkronize hareketlerle arkalarına yaslandılar.
"Lavinciğin arıyor." diyen Beliz'e döndü Berk. Sonra da masanın üzerindeki telefonu alıp kulağına götürdü ve oturma odasına doğru ilerledi.
Beliz kısılan gözleriyle Berk'i izlerken Kenan ona döndü ve sırıtarak sordu.
"Bu Lavin kimmiş bakalım?" dediğinde Beliz ona döndü.
"Siz ortaklık yapmışsınız babasıyla. O da bizim okula yazılmış. Lavin Sezen."
Kenan'ın yüzündeki gülümseme azalırken yutkunarak Berk'e döndü.
Hararetli bir şeyler konuşuyorlardı telefonda. Telefonu kapattığında Berk masaya oturdu.
"Akşam Lavin'leyim." diye bilgilendirme geçtiğinde Beliz kaşlarını çattı.
"İyi de Cemre'ye söz vermiştik. Bizim kafede buluşacaktık çocuklarla." diye itiraz etti.
Berk Beliz'e kaldırdığı kaşlarıyla masum bir çocuk rolü yaparak konuştu. "Beliz canım ikizim en sevdiğim kardeşim.." Kenan araya girdi.
"Başka kardeşin mi var zaten." diyerek göz devirdi. Berk ona dönerek konuştu.
"Sen araya girme." dedi ve Kenan'ın ne yaparsan yap bakışıyla geri Beliz'e döndü.
"Cemre'ye hasta olduğumu ve gelemeyeceğimi söylersin akşam." dediğinde Beliz kaşlarını kaldırdı.
"Neden?" Berk'i süzdü. "Neden yalan söylüyorum ben Cemre'ye be?" diye sordu çatılan kaşlarıyla.
"Ya şimdi Lavin'le buluştuğumu söylesem veya söylesen büyük karmaşa çıkar." Beliz sırıttı ve Berk'in alnına işaret parmağı ile dokundu.
"O zaman Lavinle buluşma!" dediğinde Berk ona alaycı bir gülüş attı.
"Buluşucam." dediğinde Kenan ona döndü.
"Cemre'yi mi aldatıyorsun sen lan?" dedi sandalyesinde ileri doğrulurken.
"Ya ne saçma şeyler düşünüyorsunuz? İnsan arkadaşı ile buluşamaz mı?" dediğinde Beliz kaşlarını kaldırıp dudağını yukarı kıvırdı.
"Bilmem yani sevgilisinin ayarladığı bir buluşmaya gelmeyip üstüne sevgilisine hastayım diyip buluşulacak bir arkadaş?" sonra kaşlarını çatıp devam etti. "Hem siz iki günde nasıl bu kadar arkadaş oldunuz?"
Berk ona göz devirdi ve masadan kalktı. "Cemre'ye hasta olduğumu söylersin."
Beliz arkasından bağırdı.
"Yahu arkadaşınsa niye yalan söylüyorum?"
Berk merdivenlerin başında durup Beliz'e döndü. "Güzel soru." diyip elini yanağına koydu ve düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra konuştu. "Cemre'nin kıskançlığını görmedin o yüzden sorma." dediğinde Beliz başını iki yana salladı.
"Yoo gördüm bugün siz Lavinle kapıdan çıkarken size bakarken." Berk ona kahkaha attı ve arkasını dönüp merdivenlerden çıkarken sesli bir şekilde konuştu.
"Sen daha hiçbir şey görmemişsin!"
Beliz ona göz devirirken sandalyeden kalktı ve babasına gülümseyerek koltuktaki kol çantasını alıp yukarı çıktı.
Kafeye giren Cemre ve Ege gülümseyerek masaya oturduklarında Hazal ve Çağrı çoktan gelmişlerdi. "Erkencisiniz." diyen Cemre'ye gülümseyerek cevap verdi Çağrı.
"Siz geç geldiniz." dediğinde Hazal merakla Cemre'ye doğru konuştu.
"Abin nerede?"
Çağrı'nın gülümsemesi solarken Ege Hazal'a sırıtarak cevap verdi. "Siparişleri veriyor. Geldi merak etme."
Bora masaya otururken Hazal gülümsedi.
"Selam." diyen Bora'ya heyecanla cevap verdi.
"Selam!"
Kapıdan giren Beliz masaya geldiğinde gülümseyerek el sallayarak konuştu. "Selam."
"Aleyküm selam." diyen Çağrı arkasına yaslandı.
"Berk nerde?" diyen Cemre merakla Beliz'e döndü.
"Hasta." dedi Beliz sıkıntılı bir nefes verirken. "Bugün hava falan çarptı galiba çok hasta gelemiyor."
Cemra merakla kaşlarını kaldırdı ve konuştu. "Doktora falan gitti mi?"
Beliz başını salladı. "Doktor çağırdık merak etme sadece dinlenmesi gerekiyor." dediğinde Cemre endişeyle konuştu.
"Ben bakmaya gitsem ayıp olur mu size?"
Masadan "Yoo." sesi yükselirken Beliz Cemre'nin kolunu tuttu ve konuştu.
"Olur çok ayıp olur." Herkes garip garip ona dönerken gülerek açıklama yapar gibi konuştu. "Bana ayıp olur. Seninle hiç dışarı çıkmadım zaman geçimedim. Bunlarla yaz boyu birlikteydik." dediğinde Bora'nın varlığını unutmuştu.
"Benim niye haberim yok yaz boyu birlikte olduğumuzdan?" diyen Bora'ya döndü.
"Sende Cemre ile birliktesin ya. O giderse sende gidersin."
Hazal bu sözle kaşlarını kaldırıp Cemre'ye döndü.
"Ayıp Cemre çok ayııp! Hem sen ayarladın hem bizi bırakıp gidiyorsun. Çok kırılırım valla."
Çağrı yüzünü ekşitirken alayla Ege'ye fısıldadı.
"Ne kadar da çıtkırıldım."
"Tamam gitmiyorum ama Berk'i arayıp geleyim." diyen Cemre telefonunu alıp masadan uzaklaştı. Beliz sıkıntılı bir nefes verirken arkasına yaslandı.
"Efendim aşkım." diyen Berk Lavin'in yanından uzaklaşmıştı.
"Nasılsın?"
"İyiyim sen?"
"Hastaymışsın."
Berk kaşlarını kaldırıp öksürdü.
"Evet ya çok kötü oldum."
"Yanına geliyim ister misin?"
"Yo- Yok ya." diyen Berk yanından geçen arabanın kornasıyla gözlerini sıktı.
"Dışarda mısın sen?"
"Evet..." dedi Berk öksürüklerine devam ederken. "Evdeki yardımcı odamdaki çöpü atmayı unutmuş onu atmaya çıktım."
Cemre kaşlarını çattı. Berk bunu hasta değilken bile yapmazdı.
"Neden?"
"E mikrop yuvası." dedi Berk hızla.
"Çok kötü olursan bana haber ver tamam mı?" dedi Cemre sesindeki endişeyle.
"Tamam aşkım." diyen Berk'in yüzü düşmüştü. İçten içe kendine çok kızarken yutkundu. "Görüşürüz yarın."
Telefonu kapattığında Lavin'in yanına oturdu. Denize bakan bir banktalardı.
"Ee ne yemeye karar verdin?" dedi Lavin'e dönerken.
"Bilmem." dedi ve etrafa bakındı. "Balık ekmek?" dedi gülümseyerek.
Berk şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Lavin onu görünce gözünü kırparak sordu. "Noldu seni bozar mı?"
"Yoo sadece senin böyle bir seçim yapmana şaşırdım."
"Ben o sandığın zengin kızlardan konuşmamı yapmayacağım çünkü çok açım hadi." dediğinde Berk ona gülerek ayağa kalktı.
Balık ekmeklerini yerken Lavin merakla sordu. "Cemre sorun etmiyor mu benimle olmanı?" dedi.
"Yoo." dedi Berk gülümseyerek. "Birbirimizin arkadaşlıklarına saygı duyuyoruz."
Lavin bununla güldü. Berk kaşlarını çattı ve sordu. "Ne?"
"Partide epey saygı duyuyordun kıza." diyen Lavin gülmeye devam etti.
"O akşam dozu biraz fazla kaçırmış olabilirim ama haklıydım dimi?" diyerek Lavin'e baktı. Lavin ona gülerken başını salladı.
"Haklıydın."
İkisi gülüşürken arabasını park etmiş olan Çınar gülümsedi ve telefonunu yan koltuktan aldı. "Demek burdasın Berk Yağızoğlu." dediğinde her kareyi ayrı ayrı çekmişti. Telefonunu indirirken yüzündeki zafer gülümsemesi büyüdü.
2. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder