4.Bölüm: Kumdan Kaleler
"balonu olan hiç kimse mutsuz olmaz."
onca lafın arasında
küfür gibiyim.
Yazar'dan
Lavin elleriyle sandalyeden destek alarak kalkarken Berk'in gözleri onun üzerindeydi. Lavin Çınar'a yönelirken Berk onun titreyen ellerinin saçlarının arasına karışıp kulaklarının arkasına sıkıştırdığını gördü.
Sonra Lavin'in titreyen ellerine inat güçlü çıkan sesi duyuldu. "Ne demek bu?"
Çınar karşısındaki kıza bakarken onu baştan aşağı süzdü. Gayet güçlü görünüyordu.
"Benden bu kadar." diyip arkasını dönmüştü ki Lavin sertçe kolundan tuttu. Çınar'ın da beklemediği bir sertlikteydi bu tutuş. O sırada hissetti kızın ellerinin titremesini. Bileğini tutarken bile bu denli titriyordu elleri.
"Çınar cevap ver." dedi Lavin sesindeki gücü koruyarak.
Çınar gözlerini onun üzerinde gezdirirken sandalye itilme sesinin ardından yanlarına Berk geldi. Çınar'a doğru döndü ve konuştu.
"Sen miydin o mesajları atan?"
Çınar gözlerini Lavin'den ayırırken kaşlarını çattı ve Berk'e döndü.
"Ne mesajı?"
Lavin'in titreyen elleri telefonuna gitti. Çınar onun ellerine bakarken bakışları ilk defa boş değildi. Acıma mı vardı gözlerinde ya da üzülmüş müydü biri için? Sanmazdı. Onun kalbi artık yoktu çünkü. Bunu kendine kabul ettirmişti.
Lavin telefonu Çınar'a uzatırken Çınar mesajları okudu. Başını iki yana salladı. "Ben değilim bu."
Lavin telefonunu ceketinin cebine koyarken Berk Çınar'a doğru sert sesiyle konuştu.
"Niye güvenelim sana?"
Çınar kaşları çatıkken Lavin'e baktı. "Güvenmenizi istemiyorum. Ama Lavin güvenmelisin."
Lavin'in ürkek bakışları Çınar ile birleşti. "Neden?" dedi kısık çıkan sesiyle.
"Çünkü yalan söylemiyorum."
"Bunu nerden bilebiliriz?" dedi Berk meydan okur gibi.
Çınar sinirlenmesiyle yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi. "Siz?" dediğinde Lavin Berk'e döndü.
"Seninle bir alakası yok. Sen karışma."
Berk kaşlarını kaldırırken Lavin'in bu halinin sabah sınıftaki hareketli olduğunu biliyordu.
"Lavin." dedi gözlerine bakarken.
"Berk." dedi Lavin ona dönerken. Gözleri masadaki Cemre'ye kaydı. "Lütfen kendi sorunlarınla ilgilen."
Çınar Berk'e bakarken gülerek konuştu. "İlk defa yan karakter olucaksın galiba Berk Yağızoğlu." dedi ve Berk'in gözlerine dikti gözlerini. "Herkesin hayatında da başrol olamazsın."
Berk sinirle sıktığı yumruğu ile ona bakarken derin bir nefes verdi. Lavin Çınar'a döndü. "Konuşabilir miyiz?"
"Burada mı?"
"Neresi olursa."
Berk endişe ile Lavin'e baktı. Kısık çıkan sesiyle konuştu. "Lavin."
Lavin arkasına bakmadı. Adımları Çınar'ı takip ederken mahallenin yolunda gözden kayboldular.
Berk'in yumruk yaptığı eli gevşedi. Lavin için endişeleniyordu. Çünkü Çınar'ın iyi niyetli biri olmadığını biliyordu. Belki söyledikleri bile yalandı ve kızın zayıf noktasını kullanarak onunla oyun oynayacaktı.
Cemre kaşları çatık bir şekilde Berk'e bakarken içinde bu hareketlerine anlam veremedi. Ayağa kalkarken Ali'ye döndü. "Ben teşekkür ederim davetin için. Çok güzeldi her şey. Taksi mahallenin aşağısından geçiyor demiştin değil mi?"
Ali başını salladı. "Seni bırakırdım ama annemi bulmam lazım."
"Yok gerek yok zaten." diyen Cemre ona gülümsedi.
Hızla yola yöneldiğinde Berk onun arkasından ilerledi. Arkasından seslendi.
"Ben bırakıyım."
Cemre ona döndü. "Berk bence Lavin'in peşinden git." dedi ve onu baştan aşağı süzdü. " Hatta bence bir süre konuşmayalım." dediğinde Berk sinirle onun yanına gitti.
Çattığı kaşlarıyla konuştu. "Ne demek bu?" dedi ve yutkundu.
"Şu demek." dedi Cemre Berk'e dönerken. "Bir süre konuşmayalım. Sonra belki arkadaş kalırız."
Berk Cemre'nin kolunu tutup onu kendine çevirdi. Göz göze geldiklerinde Berk'in gözlerindeki sinir çok net okunuyordu.
"Cemre saçmalamayı kes artık!"
Cemre kaşlarını çattı ve Berk'in kolunu sıkan eline bakarken konuştu. "Ben mi saçmalıyorum?" dediğinde Berk başını salladı.
"Evet sen saçmalıyorsun. Ya da saçmalamayı seçiyorsun." dediğinde dudaklarını ıslatıp Cemre'nin kolundaki elini gevşetti. Eli yanına düşerken konuştu. "Sahi Cemre.." dedi nefesi Cemre'nin yüzüne çarparken. "Sen ne zaman yapıcı taraf olacaksın?"
Cemre'nin çatık olan kaşları daha çok çatıldı. "Ne diyorsun Berk? Açık konuşsana."
"Hep yıkan tarafsın diyorum. Sen bizim inşa ettiğimiz kaleleri yıkıyorsun. Ben baştan inşa etmek için her seferinde tekrar tekrar çabalıyorum." dedi ve vurgu yaparak ekledi. "Tek başıma."
Cemre'nin çatık kaşları eski halini alırken gözlerini kısıp konuştu. "Sende bırak Berk. Demek ki olmuyor. Bırakta yıkık kalsın o kale." dediğinde Lavin'in kırmızı arabası yanlarından geçiyordu.
Berk sürücü koltuğundaki Lavin'e ve yan koltuğundaki Çınar'a baktı çatık kaşlarıyla. Araba giderken Cemre Berk'e döndü.
"Yeni yapılacak kalelerin vardır belki de."
Arkasını dönüp gittiğinde Berk sinirle arabasına bindi. Gaza basarken Cemre'nin yanından çekti gitti. Lavin'in arabasının peşinden.
Araba bir evin önünde durduğunda uzak mesafeye park etti Berk aracını. Evin tüm ışıklarının yandığını görünce buranın Lavin'in evi olduğunu anlamıştı.
Arabadan inen Çınar ve Lavin bir süre kapının önünde hararetli bir şekilde konuştular. Sonra Lavin endişeyle başını salladı. Berk aralarında olan o kadar mesafeye rağmen yüzündeki endişeyi görebiliyordu Lavin'in. Direksiyondaki eli farketmeden sıkılaştı.
Çınar kabanının cebindeki elini çıkarıp Lavin'den bir kaç adım uzaklaştıktan sonra Lavin'e el salladı ve bahçe kapısından çıkıp karşısına çıkan taksiyi durdurdu.
Lavin bir süre kapının önünde kalırken aklında Çınar'ın sözleri yankılandı.
"Fazla bir şey bilmiyorum. Ama cinayetin... yani annenin ölümünün spor salonunda gerçekleştiğini biliyorum. Bir arkadaşım vardı burda okuyan. Ondan duydum. Geri döner bir kaç güne zaten. Her şeyi detayıyla konuşuruz. Haber veririm sana merak etme."
Kafasının içinde bir sürü soru vardı. Çınar niye ona yardım etsin? Ya da neden böyle bir şeyi o ortamda söylesin?
Kapıyı açarken aydınlık olan eve baktı. Evin boşluğu yüzüne bir kez daha çarptı. Yalnızlığı her eve girdiğinde o sessizlikten bir kez daha beliriyordu içinde. Gözünden bir damla yaş süzülürken anahtarını masanın üzerine bıraktı ve koltuğa oturdu. Etrafa bakındı.
Yatak boş, oda boş, ev boş
Duvarlara vuran ışık, yüzümde karanlık
Yine mi sen? Bayram günü gibi gelen
Berk derin bir nefes alırken bir süre evi izledi. Arabasından indiğinde Lavin ile konuşmayı kafasına koymuştu.
Önündeki tüm ışıkları yanan eve baktı. Aklında Lavin'in sözleri belirdi.
"Ben duvarları karalardım hep. Ceza olarak beni karanlık bir odaya kitler orada bırakırdı. Beni karanlığa mahkum ederdi. Ben orda karanlıktan korkuyorum diye bağırırken annem bana alışırsın derdi. O kadar alışırsın ki bir gün sende karanlık olursun. Ama olmadı. Ben karanlık bir yerde duramıyorum artık. Karanlık olmadım. Karanlıktan korkar oldum."
Kaçamadım külleri hala sıcak
Kalbimi durdurup kaybolan bir tuzak
Oluyor, her sokak
Lavin yanındaki sehpanın üzerinde duran küçükken çizdiği resime baktı. Babasını kocaman çizmişti. Gözünde ne çok büyüktü babası.
Annesiyle kendisi el ele tutuşmuş ellerinde papatyalar vardı. Buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarına.
Hiçbir şey istemedim
Ne yatak, ne oda, ne de ev
Sen de bırak her şeyi sadece beni sev
Berk telefonuna gelen arama sesiyle gözlerini evden çekip arka cebindeki telefonu çıkardı ve ekrana baktı. "Cemre arıyor..."
Burnundan derin bir nefes verirken telefonu sessize aldı ve geri arka cebine koydu.
Dizlerimde dizlerin, boynunda ellerim
Boğulur gibi yeniden her gece her gece
Doğalım mı sevgilim?
Doğalım mı sevgilim?
Berk tam dayanamayıp telefonunu arka cebinden tekrar çıkarıyordu ki bir anda önündeki ev karanlığa büründü. Endişeyle eve döndü.
Lavin sönen ışıklarla başta gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. Derin nefesler almaya başlarken kulağında kendi sesi yankılandı.
"Anne!"
"Çok korkuyorum kapıyı aç."
Elleri titrerken ayağa kalkmaya çalıştı yanındaki sehpadan tutunurken. Ama titreyen bacakları ile sehpanın üzerine doğru sendeledi ve sehpanın üzerindeki vazo ile beraber yere düştü.
Elinde hissettiği sıcaklığı umursamadan yerden doğrulmaya çalışırken tek hedefi kendini dışarı atmaktı. Aydınlığa ulaşmak.
Azalırken, azalırken kapılar ardında
Kaçtığım zamanlar, boşvermiştim aslında
Berk duyduğu gürültü ile koşarak kapıya ulaştı.
"Lavin!!" diye bağırdığında yerdeki Lavin ona cevap vermek istedi ancak artan ağlamaları ve kontrolden çıkan nefesleri buna izin vermedi.
Berk telaşla kapıya tekme atmaya başlarken son bir darbeyle kapı açıldı.
Berk telefonunun fenerini açıp koşarak Lavin'in yanına geldi.
Yere bulaşan kanı gördü. Koşarak Lavin'e sarıldı. Lavin hıçkırıklarla kollarında ağlarken Berk onu daha sıkı sardı ve elindeki yaraya baktı.
"Burdayım." dedi fısıldarken. "Etraf aydınlık." dedi telefonunu feneri tavana bakar şekilde koyduktan sonra.
Yıkılırken kumdan kalelerim, birer birer karşında
Zırhı paslanmış bir kahraman gibiyim
Lavin'in eli Berk'in koluna dolanırken nefesleri kontrole girmeye başlamış ancak titremeleri ya da ağlamalarından hiç bir şey eksilmemişti.
Hiç bir şey istemedim
Ne yatak, ne oda, ne de ev
Sen de bırak her şeyi, sadece beni sev (sev)
Berk Lavin’in sırtını usulca okşarken kollarındaki titremeyi hissetti.
"Lavin buradayım" dedi tekrar. "Korkmana gerek yok tamam mı?"
Lavin başını Berk’in omzuna yasladı. Bir süre konuşmadan sadece nefeslerinin düzensiz ritmi eşliğinde kaldılar.
Dizlerimde dizlerin, boynunda ellerim
Boğulur gibi yeniden her gece her gece
Doğalım mı sevgilim?
Doğalım mı sevgilim?
Sonra Lavin usulca mırıldandı.
"Ben... ben yapamıyorum Berk. Annem haklı belkide."
Berk onun saçlarına hafifçe dokundu. "Hayır. Sen karanlık falan olmadın. Karanlıktan korkan bir insan asla o karanlığa dönüşmez. Sen sadece geçmişinden kaçmaya çalışıyorsun Lavin. Ama kaçtıkça peşinden geliyor."
Lavin gözlerini kapattı. "Bazen kaçmaktan başka çarem yokmuş gibi hissediyorum..."
"Kaçmana gerek yok" dedi Berk. "Kaçarsan seni korkutan şeyler hep büyür. Ama yüzleşirsen... belki de sandığın kadar güçlü değiller."
Lavin yavaşça başını kaldırdı. Gözleri kızarmış yüzü yorgundu. Berk'in gözlerinin içine baktı. O an ona tutunmazsa düşecekmiş gibi hissetti.
"Berk..." dedi kısık bir sesle.
Berk Lavin'in gözlerinin içine baktı ona cesaret vermek ister gibi.
O sırada etrafı aydınlatan telefonunun yere bakan ekranında Cemre'nin araması belirdi defalarca.
Hiçbir şey istemedim
Ne yatak, ne oda, ne de ev
Sen de bırak her şeyi, sadece beni sev
Berk Lavin'in elindeki kanı daha net görebilmek için telefonunun fenerini aşağı tuttu. Cemre'nin araması sonlandı.
Lavin başını başka yöne çevirirken Berk elini nazikçe kavradı.
"Elini görebilir miyim?" diye sordu sesi düşündüğünden daha yumuşaktı.
Lavin yavaşça elini uzattığında Berk yaranın düşündüğünden daha derin olduğunu fark etti. Kesik Lavin’in avucunun yan tarafından bileğine doğru ilerliyordu ve kan hala akıyordu. Kaşlarını çatıp hızlıca montunun cebinden peçete çıkardı ve yaraya bastırdı.
“Dikiş gerekebilir" dedi endişeyle.
Lavin başını iki yana salladı. "Gerek yok iyiyim ben..."
"İyi falan değilsin." dedi hâlâ biraz titreyen elini tutmaya devam ederek. "Eğer şimdi bir doktora göstermezsek enfeksiyon kapabilir.
Lavin’in gözleri tereddütle Berk’inkilere kilitlendi. Onun böyle panik olduğunu görmek içinde garip bir huzur uyandırdı. Biri onun için gerçekten endişeleniyordu.
Berk iç geçirip başını iki yana salladı. "Ya Lavin... Şimdi götürmezsem on dakika sonra kendi kendime ‘Keşke onu dinlemeyip hastaneye götürseydim’ diyeceğimi biliyorum."
Lavin ona biraz daha baktıktan sonra yavaşça başını salladı.
Berk hafifçe gülümsedi. "Gidelim."
Onu nazikçe ayağa kaldırdı ve kapının önüne kadar eşlik etti. Kırılan kapıyı hafifçe çekerken peçeteyi hala Lavin’in eline bastırıyordu. Arabasına yöneldiklerinde Lavin derin bir nefes alıp geceye baktı.
Berk arabayı çalıştırırken bir an Lavin’e baktı.
"İyi misin?"
Lavin gözlerini kapadı ve başını hafifçe salladı. "İyiyim."
Berk vitesi atıp gaza basarken gözlerini yola dikti.
Hastaneye geldiklerinde Lavin'in eline dikiş atılmış ve eli sargıya alınmıştı.
Kapıdan çıkarlarken Berk gülümseyerek Lavin'e baktı ve elindeki sargıyı gösterdi. "Kombinlerine yeni bir aksesuar eklendi." dediğinde Lavin yüzündeki gülümsemeyi engelleyemedi.
"Kombinlerim önemli değil de voleybol antrenmanlarında ne yapacağımı düşünüyorum."
Berk kaşlarını kaldırdı. "Oo ben onu unutmuşum." dediğinde Lavin Berk'in montunun cebinden yükselen ışığa bakarak gülümsedi.
"Fenerini de açık unutmuşsun." dediğinde Berk şaşkınlıkla telefonunu cebinden çıkardı ve hızla ekranı açıp feneri kapattı. Bildirim ekranında Cemre'den 7 cevapsız arama 2 mesaj bildirimini gördü. Kaşları endişeyle çatılırken Lavin'e döndü.
Yıldızları izliyordu. "İsim de koyuyor musun?" sorusuyla Lavin ona döndü. "Yani yıldızlara." diyen Berk telefonu cebine attı.
Lavin yüzündeki buruk gülümsemeyle gözlerini gökyüzüne çevirdi.
"Hani diyorlar ya insanlar ölünce gökyüzünden bir yıldız kayarmış diye." dediğinde Berk konuştu.
"He ona inanıyorsun." dedi gözlerini Lavin'e çevirirken.
Lavin gözlerini gökyüzünden çekmeden başını iki yana salladı. "Aksine. Ben ölenlerin bir yıldıza dönüştüğüne inanıyorum." yutkundu ve yüzüne acı dolu bir gülümseme yayıldı. "Çünkü geceleri daha çok özlüyor insan. Sabah bir şekilde hayat devam ediyor diye geçiştiriyorsun etrafa bakınıyorsun ama gece..." Berk'e döndü. "Gece aklına geliyor. Daha büyük bir acı çekiyorsun. Ve yıldızlarda sadece gece ortaya çıkıyor." dediğinde Berk ona gülümsedi. Sonra yüzünü gökyüzüne kaldırdı.
"İyi geceler anne." dedi.
Lavin de gökyüzüne yüzünü çevirirken konuştu.
"İyi geceler anne."
***
Cemre sabah uyandığında mutfağa indi ve kendine bir kahve aldı. Geç saatlere kadar Berk'in aramalarına dönmesini beklediği için gözleri epey şişmişti. O sırada uykulu gözlerle Bora mutfağa girdi ve Cemre'nin yüzünü görmesiyle korkuyla ona baktı.
"Kızım sana dedim o mahalleye gitme diye. Naptın uyuşturucu falan mı kullandın?"
Cemre ona göz devirirken kahvesinden bir yudum aldı. "Hiç seninle uğraşamayacağım bugün kendine başka eğlence bul."
"O kahve ayıltmaz seni." diyen Bora kahvesini aldı ve tezgah sandalyesine oturdu.
Bora kahvesini yudumlarken tezgahtaki Cemre'nin telefonu titrediğinde Bora eğilip ekrana baktı. Cemre gözlerini açarak Bora'ya döndü. "Berk mi?"
Bora başını iki yana sallarken Cemre'nin telefonunu Cemre'ye doğru kaldırdı. Cemre ekrandaki yazıyı okudu. Hazal arıyor...
Telefonu açarken gözlerini kapatarak konuşmaya başladı.
"Günaydın Hazalcım."
"Evet niye sordun?"
Bunu duyan Bora gülerek fısıldadı. "Beni soruyor dimi?"
Cemre ona göz devirirken konuştu. "Bi on beş dakikaya çıkarız. Öpüyorum."
Bora ona gülerken Cemre kahvesinden bir kaç yudum aldı. "Beni mi sordu?"
"Evet Bora." dedi Cemre çatık kaşlarıyla.
"Selam söyleseydin." dediğinde Cemre ona alayla güldü.
"Hazal senin karşına çıkan kızlardan değil." dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı. Aynı alaycı tonlamayla konuştu.
"Nasıl kızlardan?"
"Hazal istemediğini hissettiği anda soğur. Bir bakmışsın bugün seni seviyor yarın senden nefret ediyor." dediğinde gözlerinin içine baktı. "Yani aşık değil sana. Ufak bir hoşlantı." dedi ve ekledi. "Arkadaşım diye demiyorum erkek seçimi her zaman çok yanlıştı." dedi ve onu gösterdi. "Seninle de kanıtlanmış oldu." dediğinde Bora ona kahkaha attı.
"Ya hadi canım. Napalım kardeşin dünyanın en yakışıklı erkeğiyse." dediğinde ayağa kalktı ve Cemre'nin yanağından makas aldı. Cemre ona gözlerini devirirken konuştu. "Arabaya geçiyorum gelirsin."
"Bu sabah araba şovunu bırakıyorsun." dedi Cemre arkasından. Bora arkasını döndü.
"Nedenmiş o?"
"Kenan Amca söyledi de ondan."
Bora oflarken kapıdan çıktı.
***
Okulun bahçesinden girdiklerinde bankta oturan Berk ve Beliz'in yanına ilerlediler. Cemre hızla Berk'e döndü. Ona günaydın diyen Beliz'i umursamadı bile.
"Sen nerdesin ya?"
Berk tereddütle Beliz'e baktı ve ayağa kalkarak Cemre ile gözlerini birleştirdi.
"En son uzak kalıyorduk birbirimizden." dedi Berk cesaretle.
"Ne meraklıymışsın Berk." dedi Cemre hayretle. "Benden uzak kalmaya."
"Alakası yok Cemre." dedi onun gözlerinden gözlerini çekmeden. "Ben sana iyi geliyor uzak kalmak diye-" Cemre sözünü kesti.
"İyi gelseydi sana söylediklerimi kafamda tartıp seni defalarca aramazdım. Başına bir şey mi geldi diye merak etmezdim."
Bora oflarken konuştu. "Biz her Allah'ın okul sabahı sizin çift dramalarınızı mı dinleyeceğiz?"
"Git Bora." dedi Cemre sinirle. "İlkokul çocuğu gibi peşimde dolanmana gerek yok."
"Uuu!!" dedi Bora şaşırırken. "Baya sinirliymiş."
Beliz onun bu hallerine gülmemek için kendini zor tutarken yanlarına gelen Çağrı aniden hapşurdu
"Sana noldu?" diyen Berk çatık kaşlarıyla Çağrı'ya döndü.
"Tozluyaka havası çarptı." diyen Çağrı'ya kahkaha attı Bora.
"Size büyü yapmışlar." dediğinde Berk ve Cemre'nin sert bakışlarıyla konuştu. "Hiç espriden de anlamıyosunuz sustum." dediğinde ağzına fermuar çeker gibi yaptı.
Beliz ona gülerken gelen Hazal gülümseyerek Bora'nın yanına geldi. "Günaydın Bora. Dün gelmemiştin merak ettim." dediğinde Bora gözlerini kocaman açarken dudaklarını birbirine bastırıp etrafa bakındı.
Cemre ona dirseğiyle vururken öksürdü ve ağzındaki fermuarı açar gibi yapıp konuştu. "Sizin de ne istediğiniz belli değil bi konuşma bi konuş bıktım."
Cemre ona sinirli bir ifadeyle gülümserken konuştu. "Konuş Bora. Sadece boş konuşma."
Bora ona göz devirirken Hazal'a döndü. "Oralar bana göre değil." dedi ve kolunu Cemre'nin omzuna attı. "Cemre çok ısrar etti ama." dudağından bir cık sesi çıkardığında Cemre onu daha fazla dinlemedi. Omzundaki kolunu çekerken Berk'e döndü.
"Söyleyecek bir şeyin yoksa gidiyorum."
Berk etrafa bakındı. "Sen söylenecek her şeyi dün akşam söyledin zaten."
Cemre hızla arkasını dönüp giderken Beliz Berk'in omzuna vurdu. "Sen çok büyük öküzsün!"
Bora Berk'e dönerken Beliz'i işaret etti. "Katılıyorum ve gidiyorum." dediğinde Cemre'nin peşinden gitmeye başladı.
Hazal Bora'nın gitmesiyle sinirle Berk'e döndü. "Ya sen şaka mısın?" dedi sinirle. Berk başını iki yana sallarken Hazal kendi kendine cevap verdi. "Değilsin çünkü hiç güldürmüyorsun."
Çağrı alayla ona döndü. "Başarısız deneme iki." dedi iki parmağını gösterirken.
Hazal çattığı kaşlarıyla ona bakarken arkadan gelen Ege onlara gülümsedi. "Yine çok mutlusunuz canım arkadaşlarım sıfır gerilim başlıyoruz sanırım güne." dedi alayla. "Ve yine ve yine Cemre yok."
"Berk öküzü kızı bezdirdi." diyen Beliz Berk'e ters bakışlar atarken Ege Berk'e döndü.
"Kanka, çok yoruyorsun ama. Vallahi dışardan izleyeni bile yoruyorsun.”
Berk oflayarak konuştu. "Tamam arkadaşlar en kötü en haksız benim." dediğinde Çağrı ve Hazal aynı anda konuştu.
"Evet!!"
Berk onlara göz devirirken bahçe kapısından giren Lavin'i gördü. Adımları ona doğru ilerlerken diğerlerinin şaşkın bakışları o tarafa döndü.
"Ne alaka şuan?" dedi Çağrı.
Beliz sıkıntılı bir nefes verdi. "Canım ikizim yavaştan kafayı yiyor." dedi ve gözleri okulun kantin camına kaydı. Camdan o tarafa bakan Cemre'ye bakarak mırıldandı. "Cemre'ye de kafayı yedirtiyor."
Berk Lavin'in karşısında durduğunda sargının renginin değiştiğini fark etti. "Noldu kanadı mı?" diye sorduğunda Lavin gozlerini eline çevirirken konuştu.
"Yoo kombinime uymadı." dedi şakacı bir tavırla. Berk ona gülümserken ekledi. "Pansuman yaptırdım da ondan değişti. Hem voleybolu da sordum." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı.
"Bu kadar voleybol aşığı mısın?" dediğinde Lavin başını salladı.
"Yani mecbur bırakıldım aşık olmaya diyelim. Ben resim kursuna giderken annem kaydımı ordan alıp beni zorla voleybola göndermişti." dediğinde Berk başını salladı.
"Oynayabilecek misin?" diye sordu.
"Evet. Çok fazla kullanmamaya dikkat edeceğim."
"Dikkat et." dedi Berk vurgularken.
O sırada köşeyi dönen Çınar'ın bakışları onların üzerinde durdu. Lavin'in sarılı elini görünce duraksadı. Kaşları çatıldı içinde bir endişe belirdi. 'Anlattıklarım yüzünden mi oldu?' diye geçirdi içinden.
Sonra yavaş adımlarını Lavin ve Berk'e çevirdi. Yüzündeki endişeyi saklarken konuştu.
"Günaydın Lavin." dedi Berk'e bakmadan.
"Günaydın." diyen Lavin ona döndü. "Bir gelişme mi var?"
Berk'in gözleri Çınar'a döndü. Çınar konuştu.
"Yok. Eline noldu?"
Lavin gülümserken konuştu. "Küçük bir kaza. Önemli bir şey değil."
O sırada onları uzaktan izleyen Devin gözlerini kıstı.
Çınar Lavin'e "Geçmiş olsun." dedikten sonra okula yöneldi. Önüne dikilen Devin'le duraksadı.
"Ne var?" dedi sinirle.
"Sen ne zamandır birileri için endişeleniyorsun canım abim." diye sorduğunda meydan okur gibiydi.
"Beni rahat bırak Devin. Evdeki gibi yokmuşum gibi davran." dediğinde Devin güldü.
"Yoksun zaten Çınar. Sen benim hayatımda tam 3 yıldır yoksun." dedi ve yanından gitti. Bu gerçek Çınar'ın yüzüne tokat gibi çarparken affalamış olduğu yerde kalmıştı.
Kantinin camındaki Cemre Bora'nın karşısına oturduğunde derin bir nefes verdi. Gözlerindeki kırgınlık çok net okunuyordu.
Kantinin kapısından giren Berk hızla Cemre'ye yöneldi. "Konuşalım mı?"
Cemre ona ifadesiz bir yüz ifadesiyle döndü. "Hayır." dediğinde Berk afallamıştı. Gözleri Bora ve Cemre'nin arasında gezinirken Bora'nın sert bakışları ile burnundan sıkıntılı bir nefes verdi ve arkasını dönüp gitti.
Cemre başını masanın üzerinde birleştirdiği kollarının üzerine.
Lavin sırasında otururken yanında duran Hazal'a çevirdi gözünü.
"Sen yapmaya çalışıyorsun?" diyen Hazal elini Lavin'in masasına koymuştu.
Lavin'in bakışları onun elinden yüzüne doğru kaydı. "Anlamadım."
"Anladın anladın sen beni çok iyi anladın. Berk'i ayartmaya çalışıyorsun."
Lavin'in kaşları sinirle çatıldı. Ayağa kalkarken Hazal ile yüzleri birbirine yakındı. "Ne saçmalıyorsun be?"
"Saçmalamıyorum. Kızım ba-" Berk'in Hazal'ı kolundan arkaya çekmesiyle Hazal'ın sözü yarıda kesildi. Bunu gören Çağrı'nın kaşları çatıldı. Yaslandığı duvardan doğruldu.
"Napıyorsun Hazal?"
"Birinin bu kıza dur demesi gerekiyor yoksa paramparça olacağız."
"Ne alaka!" dedi Berk sinirle.
"Berk görmüyor musun bu kız geldiğinden beri bir günümüz kavga etmeden geçmiyor."
"Bunu Lavinle alakası yok Hazal! Saçmalamayı kes!"
Çağrı Berk'in yanına geldiğinde onun Hazal'ın kolunu çekiştiren elinin üzerine elini koydu. "Orda dur." dediğinde Berk Hazal'ın kolunu bıraktı. Çağrı ile buluştu sinirli gözleri.
"Karışma Çağrı."
"Ne karışma ya. Bu kadar sert çıkışmana ne gerek var." dedi Çağrı sinirle.
Yanlarına gelen Ege konuştu. "Bro tamam saçmalamayın."
"Bu kız Berk'i gün geçtikçe kendine çekiyor ve sonrada saf kızı oynuyor." diyen Hazal sinirle Lavin'e döndü.
Lavin kaşları çatıkken konuştu. "Ağzını topla."
"Doğruları söyledim dimi?" diyen Hazal sinirle gülümsedi.
"Yeter!" diyen Berk sinirle Hazal'a döndü. "Şu saçmalığa bir son ver yoksa hiç iyi şeyler olmayacak."
Çağrı kaşlarını kaldırdı ve Berk'e döndü. "O ne demek? Napıcaksın?"
"Lan oğlum sende bi git." diyen Berk Çağrı'yı göğsünden itmişti. Etrafta bir sessizlik oluşurken Çağrı sinirle Berk'e döndü.
"Bir daha bize karşı cephe alırsan asla seninle aynı cephede olmam." dediğinde kapıdan sinirle çıkıp giderken kapıdan giren Cemre ile gözleri kesişti.
Cemre orada durup anlamsızca gergin ortama bakarken Hazal Berk'e döndü.
"Sana paramparça oluyoruz demiştim." dedi ve o da hızla Çağrı'nın peşinden gitti. Ege bıkkınlıkla duvara yaslanırken Berk kapıdan onlara bakan Cemre ile göz göze geldi.
Cemre yerine geçmek için Berk'in omzuna sert bir şekilde çarparak arkaya doğru ilerlerken Berk derin ve titrek bir nefes verip gözlerini kapattı.
Ali, Arap, Vefa ve Zeyno sınıfa girdiğinde gergin ortamı farkettiler.
Kapıdan giren Önder Hoca ile herkes ayağa kalkarken Çağrı ve Hazal kapıdan girerken yerlerine oturdular.
"Antrenmana iniyoruz!" diyen Önder Hoca heyecanlıydı.
Aren ayağa kalkarken sordu. "Voleybol mu futbol mu?"
"Önce bir tur futbol yapalım dedik yarın da voleybol yaparız." dediğinde Aren anlayışla başını salladı.
"Bi de katılmayacaktın." dedi yanına gelen Bora gülümseyerek. Aren ona gülerken Önder Hoca'nın peşinden spor salonuna indiler.
Ege, Berk, Ali, Çağrı, Çınar ve Bora giyinmeye giderken Zeyno zaten kıyafetleriyle gelmişti.
Tribünlerde gençler sırasıyla soldan sağa Beliz, Lavin, Duru, Devin, Aren, Cemre, Hazal şeklinde oturmuşlardı.
Havanın güneşli oluşu etrafa pozitif bir hava katıyordu.
Arap ve Vefa yedek kulübesinde oturuyorlardı.
Zeyno kaleciydi.
Önder Hoca Arap'a doğru döndü. "Sende gir oğlum iki takım yapın bir ısınalım." dediğinde Arap ayağa kalktı ve sahaya girdi.
Önder etrafa bakarken konuştu. "Birinci takım. Berk, Ege, Çağrı." Dedi ve onlara bakarken gülümsedi. "Sizi yine ayırmadım." dediğinde Berk ve Çağrı'nın arasında Ege vardı. Berk ve Çağrı çatık kaşlarıyla birbirlerine bakarlarken Ege gülümsedi.
"Allah razı olsun hocam."
Önder ona gülümserken etrafa bakındı. "Çınar sende geç birinci takıma." dediğinde Çınar da onların yanına geçti.
"Siz de bir takımsınız." diyen Önder Ali,Arap,Zeyno ve Bora'yı gösterdi.
Bora başını sallarken diğerleriyle el sıkıştı. "Bizdee!" diye bağırdığında karşı takıma sırıtarak baktı.
"Erken konuşma." diyen Ege sırıttı.
"Biz görüneni söylüyoruz." dedi Zeyno sırıtarak gergin olan Çağrı ve Berk'e baktı.
"Maçtan sonra göz doktoruna gidersin." diyen Ege güldü.
Ali ona gülerken takımına döndü. "Zeyno kaleci hepinize uyar mı?" dediğinde Bora tereddütle Zeyno'ya döndü. Onu baştan aşağı süzdü.
"Emin miyiz?"
Zeyno ona gülerken konuştu. "Bendee." dedi az önceki Bora'nın tonlamasıyla.
Bora başını sallarken Ali diğerlerine döndü. "Paslarla karşıya gideriz. Birbirimize uyum sağlamamız yeter. Zaten onlar yeterince düşük." dediğinde Bora gülerek başını salladı.
"Biz tamamız hocam."
Karşı taraf ise hiç toplantı yapmamış Ege direkt kaleye geçmişti.
"Herkes hazır anlaşılan başlıyoruz." diyen Önder düdüğü çaldığında top sahayla buluştu.
Ali topu alıp ilerlerken ilerdeki Bora'ya pas attı. Bora, Arap'a pas atarken Arap hızla kaleye ilerliyordu ki önüne geçen Berk bir bilek hareketi ile topu ayağından aldı ve Ege'ye uzun bir pas attı. Karşı tarafın kalesine çok yakın olan Ege Zeyno'ya sırıtarak bağırdı.
"Geliyoo!"
Topu attığında Zeyno profesyonel bir hareketle topu Ali'nin ayaklarına gönderirken Ege'ye dönerek kahkaha attı.
Ali topu alıp karşıya gittiğinde Çağrı hızla topu kaptı ve pas atacak birini aradı. İlerdeki Berk ona seslendi. "Çağrı."
Çağrı başını ondan çevirip Ege'ye dönerken Bora çoktan topu alıp kaleyle buluşturmuştu bile. Çınar yere düşerken yandaki topa baktı.
Ali ve Arap Bora'yla el çakışırken Cemre tribünde ayağa kalkıp bağırdı. "Bravoo!"
Berk'in ters bakışları önce Çağrı'yı sonra Cemre'yi buldu.
Düdük sesiyle Önder'e döndüler.
"Mesela." dedi Önder bir kaç adım atarken Çağrı'nın omzuna elini koydu. "O pası Berk'e atsaydın bu gol sizindi."
Çağrı'nın bakışları Berk'le buluştuğunda Berk Önder'e döndü.
"Kime ne anlatıyorsun hocam sen? Çağrı kişisel meseleleri dışarda bırakabilen bir karakter değil."
Önder çatık kaşlarla onlara döndü. "Sizin aranız mı bozuk?"
Ege bıkkın bir nefes verirken konuştu. "Yok koç önemli bir şey değil. Biz tam ısınamadık ondan oldu." dediğinde Berk ve Çağrı'ya döndü. "Dimi?"
Çağrı başını sallarken konuştu. "Aynen ısınamadık."
"Öyleymiş." dedi Berk ve düdüğün çalmasıyla üzerine gelen Ali'nin ayağındaki topu aldı.
Çağrı'ya pas attığında Çağrı bu pası hızla kalenin yanındaki Ege'ye gönderdi. Ege nefes nefese kendine dikkat kesilmiş Zeyno'yla göz göze geldi ve topu kalenin içine gönderdi.
"Brom bee!!" diyen Berk koşarak Ege'ye sarılırken Çağrı'da onların yanına gelmişti. Çınar kaleden onları alkışladı.
Yeni bir düdükle Çağrı atağa geçerek Berk'e pas attı. Ancak Berk'in anlık gözlerini Cemre'ye çevirmesi ve karşı takıma tezahüratlar yaptığını görmesiyle dikkati dağımıştı. Bu sırada Ali topu onun ayağından alarak Arap'a pas attı.
Arap topu karşı takımın kalesine gönderirken tekrar alkış sesleri yükseldi. Düdük sesi duyulduğunda herkes Önder'e döndü.
"Maç bitti!" dedi ve Alilerin takımına döndü. "Tebrikler çocuklar."
"Sağolun hocam." diyen Ali gülümsedi.
"Sizde ısının ya da aranızda bir sorun mu var halledin yoksa takımdan birinizi çıkarmak zorunda kalacağım." diyen Önder Berk ve Çağrı'ya baktı ve okula doğru ilerledi.
Cemre koşarak Bora'ya sarılırken diğerlerini de tebrik etti.
Beliz Berk'in yanına geldiğinde konuştu. "İyi oynadın."
Berk ona dönüp başını sallarken gözleri karşı takımla konuşan Cemre'deydi.
"O son pası değerlendirseydin bu maç bizimdi." diyen Çağrı gergindi.
"Sende benim ilk pasımı değerlendirseydin Çağrı." dedi Berk ona dönerken.
"Tamam hayat bu." diyen Ege gülümsedi ikisine de. "Kaybetmekte var kazanmakta." dediğinde Beliz'e döndü. "Bunu söylediğime inanamıyorum." dediğinde Beliz ona gülerken işaret parmağını Berk'in dudağının kenarına götürdü.
"Güler misin?" dediğinde Berk Beliz'in bu haline gülerken bir ses ile bahçedeki herkes o yöne döndü.
"Çınar!"
Çınar arkadaşını görmesiyle şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
"Alaz."
Alaz ve Çınar tokalaşıp sarılırken Lavin oturduğu yerden kalktı ve gözlerini kısarak oraya baktı. Bu o çocuk muydu? Annesinin spor salonunda öldüğünü iddia eden...
Hazal'ın sinirli bakışları onun üzerine dönerken Lavin tribünlerden inerken Çınar ve Alaz'ın yanına ilerledi.
Çınar ona döndüğünde gülümseyerek Alaz'a Lavin'i işaret etti.
"Lavin." dediğinde Alaz başını sallayarak elini uzattı. Lavin kısa bir durgunluk yaşarken Alaz'ın eline kilitlendi bakışları.
Ellerini birleştirdiğinde Alaz gülümsedi. "Alaz."
Herkes onlara merakla bakarken Lavin ve Alaz'ın elleri ayrıldı. Çınar açıklar gibi konuştu.
"Alaz. Geçen sene A şubesindeydi." diye açıkladığında diğerleri de Alaz ile tanıştı.
***
Akşam telefonlarına gelen bildirimle hepsi doğruldu. Mesaj okul grubundan gelmişti.
-Evimdeki partiye hepiniz davetlisiniz.
Çınar
Berk telefonu karşı koltuğa fırlatırken Beliz önündeki jelibon kasesini kenara koydu ve yüzüne kocaman tatlı bir gülümseme yerleştirerek ona döndü.
"Gidelim mi?" dediginde Berk başını iki yana salladı.
"Hayır."
Berk'in tek düze ve sıkıcı çıkan sesine inat koltuğun üzerine dikildiğinde ne yaptığını anlayan Berk ona çatık kaşlarıyla baktı.
''Sakın!'' dediğinde Beliz ona gülerken konuştu.
''Gidiyoruz diyene kadar durmam.'' dedi ve koltuğun üzerinde zıplamaya başladı.
Berk gözlerini büyüterek koltukta zıplayan Beliz'e bağırdı. ''Çınar'ın partisi kızım bu Çınar'ın.'' derken Beliz ona güldü.
''Farkındayım.''
''Ee ne diyosun hâlâ?"
Beliz bu kez daha yukarı zıplarken konuştu. "Oarti partidir eğlenilir." dediğinde Berk Beliz'in zıplamasıyla sarsılırken ofladı.
"Tamam." dediğinde Beliz sevinçle zıplayarak Berk'in yanına oturdu ve ona sarıldı.
"Canımsın ya." dedi ve koşarak yukarı çıktı.
"İşine gelirse." diyen Berk'i duymuş ve merdivenlerden ona seslenmişti.
"Hayır ciddiyim."
***
Parti alanına geldiklerinde Ege Hazal ve zorla ikna ettikleri Çağrı masada birbirlerine pek de hoş olmayan bakışlar atıyordu.
"Gergin miyiz?" diyen Beliz gülümseyerek onlara döndü.
Ege sırıttı. "Biz çamaşır ipi değiliz ki tatlım gerilelim." dediğinde Beliz ona ciddiyetle baktı Ege başını kaldırırken konuştu. "Olmadı dimi?"
Beliz başını iki yana salladı. "Bu kez olmadı."
"Bora ve Cemre nerde kaldı ya?" diyen Hazal etrafa bakındı.
Berk ona dudağının kenarıyla gülerken konuştu. "Bora'yı merak ettiğini hepimiz biliyoruz. Cümlelerine ve sorularına Cemre'yi ekleyerek kılıf giydirmiş olmuyorsun."
Hazal çattığı kaşlarıyla ona baktı. "Sende etrafa boş boş bakınarak gözlerinin Lavin'i aradığını gizleyemiyorsun. Ayrıca Cemre'yi gerçekten merak ediyorum." dedi ve kaşlarını kaldırıp vurguladı. "Senin aksine."
Berk burnundan bir nefes verirken masadan ayrıldı. O sırada gözüne kapıdan giren Ali, Zeyno, Arap, Vefa, Cemre ve Bora takıldı.
Ali ve Cemre köşedeki masaya geçerken aralarında derin ve komik bir sohbetin olduğu belliydi. Berk tezgaha dayanarak bir kadeh alırken kafasına dikti.
Ali Cemre'ye hayranlıkla bakarken konuştu. "Çok güzel olmuşsun."
Cemre ona gülümsedi. "İki gündür iltifatın karşısında ne diyeceğimi şaşırıyorum." dediğinde Ali yüzlerini biraz daha yakınlaştırdı.
"Bir şey demene gerek yok." derken gözleri Cemre'nin dudaklarına kaydı.
"Nasıl?" diyen Cemre onun gözlerine baktı.
"Gülsen yeter." diyen Ali biraz daha yakınlaşırken Cemre'den cesaret almak ister gibi gözlerine bakmak istemişti. Cemre ise ne yapacağını bilmiyordu. Bir hareketle ondan uzaklaşmayı düşünmüştü ki onun bir şey yapmasına gerek kalmadı.
Ali'nin üzerine dökülen alkol ile Zeyno bağırdı. "Çok pardon ya ayağım şeyetti." dediğinde Ali geriye doğru çekilmiş üzerindeki lekeye bakıyordu.
Elindeki alkollerle gelen Bora ona güldü. "Git bir kadeh daha al gel."
Arap ise imayla Ali'yi dürtüklüyordu. "Keşke biraz daha geç geleydik."
Berk sinirle üçüncü kadehi başına dikerken Cemre kenardaki koltukta oturan Aren'in yanına oturmuştu. "Napıyorsun burda?" dediğinde Aren'in endişeli bakışları ile karşılaştı. "Noldu?"
"Cemre ben bir şey öğrendim ama sana söylemeli miyim bilmiyorum."
"Neyle alakalı?" diyen Cemre'nin kaşları çatıldı.
"Berkle."
"Söyle." diyen Cemre'nin gözleri onunla birleşti.
"Sen dün akşam Berk'i çok aradığını ama ulaşamadığını söylemiştin ya." dediğinde Cemre sabırsız bir şekilde başını salladı. "Berk o sırada Lavinleymiş." dediğinde Cemre'nin kaşları şaşkınlıkla kalkarken içinde kırılan her şeyin sesi kesildi.
Tüm anlamları ve cevapları bulmuşken
Bilmem gerekeni bildiğimi sanıyordum
Sen dünyaya küfürler saçıyorken
Ben toplumcu şiirler yazıyordum
"Lavin'in elindeki sargıda derin bir yara izinden kaynaklıymış. Beraber gelmişler hastaneye."
Cemre'nin gözleri Berk'e döndü. Cemre'nin bakışları yorgundu. Ama buna son vermesi gerekiyordu.
Son gücüyle ayağa kalktı ve Berk'in yanına gitti.
"Bana Lavin ile aranızda ne olduğunu anlatmak için son bir şansın var." dedi kendinen emin bir sesle. İçinde çok şey olmuştu ama gözlerinde ufak bir hareketlilik bile yoktu. Aksine çok güçlü bir nefretle bakıyorlardı Berk'e.
Kendime bir söz vermiştim ve sözümde durdum
Şimdi yalanlar var yamacımda
Ben de az değilim, ne dallara kondum!
Ama yuvam senin ağacında
"Anlamadım." diyen Berk kaşları çatık bir şekilde döndü ona. "En son anlatmak istedim ama izin vermedin."
"Şimdi anlatmanı istiyorum." dedi Cemre onun gözlerine bakarken.
Berk güldü. "Pardon." dedi ve dayandığı tezgahtan doğruldu. "Bunun hesabını bana az önce Ali ile burun buruna olan Cemre mi soruyor?" dediğinde Cemre'nin kaşları çatıldı.
Vursam devirir miyim on adam?
İlham da, hüzün de bu havadan
"Noldu cevap veremedin?" diyen Berk sinirle gülümsedi. "Cemre hanım istesin Ali'ye saldırmayalım. Cemre hanım istesin Lavin'den uzak duralım. Cemre hanım istesin kendimi açıklamayalım. Hatta çabalamayalım bile. Sonra o isterse açıklayalım." dedi ve Cemre'ye yaklaşarak konuştu. "Ne olsun istersin sen Cemre?"
Bize bu acılar anadan babadan kalmış, sevgilim
Yüzün aklıma geldi dün akşam
Cemre dudaklarını birbirine bastırırken kaşlarını kaldırdı. "İzle ve gör o zaman." dedi Cemre arkasını dönerken. Berk onu şaşkınlıkla izliyordu.
Cemre hızla Ali'ye yaklaştı ve onu kendine çekip dudaklarını birleştirdi.
Tek dal kalmıştı sigaradan
Mutsuz hayatlar bize sıradan olmuş, sevgilim
Berk'in eli sinirle yumruk haline gelirken Ali'nin karşısında duran Zeyno'nun gözünden bir damla yaş süzüldü. Korkmadı Ali'nin o yaşı görmesinden veya sebebini sormasından. Ali onu hiç görmezdi zaten.
Aslında uzak gelecekte
Bir hamakta ve tek başımayken
Dünyaya en iyi şarkımı susarak söyleyeceğim
Berk sinirle partiden çıkarken peşinden koşan Beliz ona seslendi. "Berk!"
Berk arkasına bakmadı. Gaza bastığında arabadan çıkan yüksek ses yankılandı dışarda. Gözlerinden yaşlar süzülürken aklında bir sürü cümle yankılandı.
Belki de Cemre senin bu kontrol manyağı tavırlarından sıkılmıştır hiç düşündün mü?
Berk'in ayağı gaza daha fazla basarken elleri direksiyonu daha çok sıktı.
Kapına gelemem elde çiçekle
Benim aram iyi börtü böcekle
Seviyorsam bir çiçeği, onu bahçeme ekeceğim
Bu yaptığın korumak değil beni boğmak.
Berk sinirle elini bir kez direksiyona vurdu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Bakış açısı bulanıyordu ama ayağını gazdan çekmiyordu.
Sana bir söz vermiştim ve sözümde durdum
Olmak için doğduğuma dönüştüm
Benim en güvenli yerim senin yanın biliyor musun?
O zaman hep burada kal. Yanımda.
Zaten başka gidecek bir yerim yok.
"Kalmadı." diye fısıldadı ağlarken. "Gidecek bir yerim kalmadı."
Belki fazla değil, ama yine de huzur buldum
Gerekenden fazlasını bölüştüm
Cemre eve geldiğinde kendini koltuğa attı. Ne yaptığını bilmiyordu. Berk'e olan siniriyle Ali'yi öpmüş sonra da Ali'ye bir şey söylemeden oradan ayrılmıştı.
Vursam devirir miyim on adam?
İlham da, hüzün de bu havadan
Berk'in kafasındaki sesler susmazken ayağı biraz daha bastı gaza.
Keşke bilmediğini söyleseydin.
Biliyorum.Ne dileceyeksen olamayacak gibi. Beni unutmayı mı dileyeceksin?
Bize bu acılar anadan babadan kalmış, sevgilim
Yüzün aklıma geldi dün akşam
Aklında beliren an direksiyondaki ellerini sıkılaştırmasına neden oldu.
Berk gözlerini kapattı. 'Cemre.'
Tek dileği buydu. Sanki diğer her şeyden ümidini kesmiş gibi. Gülümseyerek gözlerini açarken Cemre'ye baktı. Feneri bıraktıklarında Cemre'ye biraz yaklaştı ve parmağıyla feneri gösterdi.
"En parlak o." dedi ve yeni onlardan uzaklaşmaya başlayan feneri gösterdi. "O gerçek olucak." dediğinde Cemre gökyüzüne bakarken Berk ona döndü. Onu izledi.
Tek dal kalmıştı sigaradan
Mutsuz hayatlar bize sıradan olmuş, sevgilim
Görüş açısı bulanırken karşıdan gelen korna sesi ve ışık ile direksiyonu hızla sola kırdı.
Büyük bir gürültü koparken duvara çarpan arabanın önünden dumanlar yükseldi. Berk'in gözlerinden süzülen yaşlar alnından süzülen kanlarla birleşti.
Berk'e de kızmamak gerekiyordu aslında. Lavin'e olan yaklaşımları iyileştirmek istediği içindi. Çünkü onda da aynı yaralar vardı. Ama insan kendi yarasına çözüm bulmadan başkasınınkini sarabilir miydi hiç?
Gecenin sonunda dumanların içinde olan bedeni de ruhu da yeterince yorgundu. Son günlerde defalarca geçmişinden kaçışı burda bir duvara çarparak son bulmuştu.
O koşturan aslında çocukluğuydu. Aslında günlerdir kendi dizindeki kanları görmeyip elindeki yara bantlarıyla başkasının yaralarını sarmaya çalışıyordu.
En sonunda düşmüştü yere ve her yer kandı artık. Peki Berk'i kim iyileştirecekti bundan sonra? Ya da iyileştirebilecek miydi?
4. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder