6.Bölüm: Işığın Peşinde
Çocukça bir küsme değil bu dargınlık. Hala yanındayım yüzüne bakıyorum ama içim sana sırtını dönmüş.
Yazar'dan
Makineden çıkan tek düze ses kesilip yerini bip bip seslerine bırakırken Beliz gözyaşlarının içinde gülümsedi.
''Hasta hayata döndü.'' diyen doktorun sesi duyulduğunda herkes durgunlaştı. Gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu ama içlerine bir su serpilmişti.
Beliz titreyen bacaklarıyla sandalyeye oturduğunda derin nefesler alıp verirken elini hızla atan kalbine götürdü.
Cemre başını cama yaslarken Bora Beliz'i fark edip yanına oturdu. Beliz ellerini yüzüne kapatmış titremelerini durduramazken hastane koridoru az önceki bağırışlardan sonra yerini sessizliğe bırakmıştı. Bora Beliz'e döndü ve tereddüt ederek konuştu.
“Beliz…” diye başladı ama Beliz hızla başını iki yana salladı.
“Konuşma,” dedi sesi titreyerek. “Sakın bana sakin olmamı söyleme. Sakın her şeyin düzeleceğini söyleme, çünkü bilmiyorsun. Hiçbirimiz bilmiyoruz.” Hızla ayağa kalkarken ağlamaları artmıştı. Kendini koşarak dışarıya attı. Ağlamayı reddediyordu ama duramıyordu.
Hastanenin bahçesinden çıkarken daha hızlı koşmaya başladı. Koştukça hıçkırıkları arttı. Bir şeyden veya birinden kaçtığı yoktu. Kendinden kaçıyordu o. Duygularından.
Hava karanlıktı. Sokaktaki insanlar tek tüktü ama her yanından geçtiği bir kez Beliz'e dönüp bakıyordu. Beliz kulaklarından gitmeyen makinedeki o tiz sesle daha çok koştu. Yol nereye varacaktı? Berk'e mi? Hayır.
Bora ona camın karşısında ''Kazanamayacağı savaşa baştan girmez.'' dediğinde ona o kadar inanmıştı öyle bir umut yerleşmişti ki içine... Şuan bir duvara çarmış gibi afallamıştı. Adımları yavaşlarken nefesi daralmaya başlamıştı. Önündeki banka bıraktı kendini. Derin nefesler alıp verirken önünde kalan çocuk parkına döndü bakışları.
İçinde bir şeyler kıpırdandı.
Bomboş rüzgardan salınan salıncağa bakarken gözyaşları akıyordu. Alt dudağını acı dolu bir ifadeyle ısırdı ve gözlerini kapatıp başını gökyüzüne doğru kaldırdı.
Yıllar önce başka bir ülkede salıncakta tüm kalabalığa rağmen tek başına sallandığı zamanlar geldi aklına. Etraftaki insanların dili yabancıydı. Aldığı dil dersleri sonucu anlıyordu onları konuşabiliyordu da. Ama onu anlayan yoktu. Konu dil değildi. Kimse anlamamıştı ki onu. O yaşına kadar neredeyse iki annesi var gibi büyümüştü. Şimdi başka bir ülkeye gelmişti biriyle. Ne garip dimi? Kimse onu anlamaya veya anlatmaya çalışmamıştı. Belirsizlik içinde öyle gülmüştü işte acı tatlı demeden.
Yavaşça ayağa kalktı. Gözyaşlarını sildi. Arkasını döndü. Ve karşısında Bora'yı gördü. Yüzüne gülümsemesini geri yerleştirdi. Bora onun bu haline alışmış gibiydi. Gülümseme yerleştirdi yüzüne. ''Müjdemi isterim.'' dedi kollarını açarken. ''Berk'in iç kanama riski yokmuş. Normal odaya aldılar.''
Beliz'in kaşları mutlulukla havaya kalkarken ağzından bir gülme sesi çıktı. Yüzüne gerçek gülümsemesi yerleşti. Koşarak sevinçle Bora'ya sarıldı. Bora başta bu hareketle afallayıp kaşlarını çatsa da gülümseyerek o da kollarını doladı.
Beliz ondan ayrılırken gülümsemesi büyümüştü. ''Ben bi an şey..'' dedi ve ona baktı. Sonra gülümserken bağırdı ve yerinde zıpladı. ''Çok sevindim.'' dediğinde Bora ona gülerken Beliz'in ayağı taşa takıldı ve sendeledi. Bora'nın kolundan tutunurken Bora gülerek konuştu.
''Hooop!! Dikkat.'' sonra Beliz'in ona odaklanmış gözleriyle birleşti gözleri ve devam etti. ''Dikkat yoksa Berk'in yoğun bakımdaki yerini seninle doldurucaz ve Berk uyanınca bizi öldürecek.''
Beliz bu düşünceyle daha çok gülümseyerek Bora'ya bakarken Bora ona anlamamış bir şekildee başını iki yana sallarken Beliz başını yana yatırarak konuştu.
''Uyanması sözde bile o kadar güzel geliyor ki..'' diyen Beliz heyecanla alt dudağını ısırdı. "Berk uyanıyoo!" dedi elini ağzıyla kapatırken gözlerinin içi gülüyordu.
"Hadi gidelim de bizsiz uyanmasın." diyen Bora önden yürümeye başladı. Beliz onun arkasından gülümseyerek giderken bir kaç insan yine dönüp ona baktı. Az önce ağlayarak burdan geçen kızın şimdi yüzünde güller açıyordu.
Ağlaya ağlaya geldiği bu yolu dönüşte karanlığına doğan bir güneş parlatmıştı.
Hastaneye geldiklerinde koridorda dikilen Lavin gülümseyerek kollarını Beliz'e doladı hızla.
Beliz ona sarılırken Lavin'in kollarının bedenindeki sıkılığını çok net hissetti. Sarılmak için Beliz'i mi beklemişti?
Ondan ayrılırken hızla kapıda duran Ege'ye yöneldi. "Girebiliyoruz dimi?" Ege tereddütle başını salladı. Beliz hızla içeri girdiğinde Berk'in yanındaki sandalyede oturan Cemre'yi gördü.
Cemre onu görür görmez sandalyeden kalktı ve karşıdaki duvarda dikilen Çağrı'nın yanına gitti.
Beliz sandalyeye otururken odada sessizlik hakimdi.
***
Sabahın ışıkları odaya dolarken odada sadece Beliz kalmıştı. Cemre Çağrı ve Ege dışarda oturuyorlardı. Bora ise eve gitmişti. Hazal kantinden getirdiği suları Cemrelere uzatıp yanlarına oturdu.
Lavin ise karşıdaki duvara yaslanmış bekliyordu.
Sonra içerden bir ses geldi. Beliz'in mutluluk dolu sesiydi bu. "Uyandı!" koşarak kapıya çıktı. "Berk uyandı."
Hemşire gelirken diğerleri de odaya girdi.
Hemşire kontrolleri yaptığında kısa bir açıklama yaptı hastayı yormamaları konusunda ve çıktı.
"Günaydın bro!" diyen Ege gülümseyerek Berk'in omzuna elini koydu. Berk kaşlarını çatıp Ege'ye baktı.
"Siz kimsiniz?" dediğinde herkes birbirine baktı.
Beliz'in yüzü düşerken kafasını Berk'e doğru itti. ''Gerçekten mi?'' dediğinde Berk rolünü devam ettirecekti ancak yüzüne yayılan gülümseme kendini ele verdi.
''Şaka şaka.'' derken Beliz'e gülümsedi.
Çağrı kahkaha atarken konuştu. ''Zaten benim gibi birini unutmaya ömrün yetmez.'' dediğinde Ege onun ensesine koydu elini.
''Ömrü yeni yenilendi.'' dediğinde gülen Berk Cemre ile göz göze gelmesiyle yüzü düştü.
''Geçmiş olsun Berk.'' diyen Lavin'in sesiyle Lavin'e döndü.
''Sağol.'' dediğinde kafasını tuttu hissettiği acıyla. ''Pek geçmemiş ama..'' dediğinde Ege'ye döndü. ''Nolmuş bana?'' dediğinde son hatırladığı görüntü Cemre'nin yanından uzaklaşıp Ali'nin dudaklarına yapışmasıydı. Yüzünü buruşturdu.
''Arabayla duvara girmişsin.'' dediğinde Berk hayretle kaşlarını kaldıracaktı ki başındaki ağrıyla tekrar yüzü acıyla buruştu.
''Tamam bunları sonra konuşuruz.'' diyen Beliz Berk'i doğrulduğu yatakta yatar pozisyona getirdi. ''Yorma kendini.''
Berk Beliz'e dönerken konuştu. ''Ölüyo muydum bu ne endişe?'' dediğinde Beliz sinirle alçısız olan koluna vurdu.
''Bir daha ölüm kelimesini kullanırsan ben öldürürüm seni.'' dediğinde Berk anlamsız bakışlarını Çağrı'ya çevirdi.
''Uzun hikaye bro.'' diyen Çağrı sırıttı. ''Bi gittin geldin diyebiliriz.'' Ege ona gülerken Hazal koluna vurdu.
''Beliz birazdan sizi öldürücek.'' dediğinde Çağrı Beliz'e döndü ve attığı öldürücü bakışları gördü. ''Tamam sustum katil civciv.'' dediğinde Beliz yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.
''Ağrın var mı?'' diyen Cemre'nin sesi odada ilk kez duyulurken Berk'in bakışları onunla kesişti. Yüzünde garip bir ifade oluştu. Acı mıydı bilmiyordu. Kalbi sızladı. Gözlerini Cemre'den çekerken konuştu.
''Yok.''
Cemre'nin endişeli yüzüne bir gülümseme yerleşti. ''İyi olmana sevindim.''
Berk'in gözünde yine beliren anla yüzü buruştu ve Cemre'ye döndü. ''Gerek yok.''
''Neye?''
Herkes onların diyalogunu dinlerken Berk yutkundu.
''Sevinmene. Veya bu sahte meraka.''
Cemre'nin kaşları çatıldı. ''Berk ben gerçekten merak..''
''Cemre.'' dedi Berk. Sesi ilk defa belki bu kadar sertti. Cemre ilk defa ondan sesini bu tonda duyuyordu. Afalladı. ''İyiyim ben. Sende artık gitsen iyi olur.''
''Ne?'' diyen Cemre'nin dudakları şaşkınlıkla aralandı. Bunu nasıl yapabilirdi? Onun için ne kadar endişelendiğini bilmiyor muydu ki?
''Git Cemre. Burada olman bir şeyi değiştirmez. Artık birbirimize zarar vermekten başka bir şey yapmıyoruz.''
Cemre'nin boğazı düğümlendi. İçinde bir şeyler kopuyordu ama Berk'in yüzündeki kararlılığı görünce başını eğdi. Tam bir şey söyleyecek gibi oldu ki Berk Lavin'e döndü.
''Elin nasıl?''
Cemre yutkundu. Yavaşça arkasını dönüp kapıya yönelirken gözünden bir damla yaş süzüldü.
Kalbim söyle ne oldu bize
Nasıl ihanet etti sözümüze
Berk Lavin ile konuştuktan sonra yavaşça kapanan kapının sesini duydu ve o tarafa döndü. Gözlerine bir sıcaklık yükseldi dolacak gibi oldular ama buna izin vermedi. Sadece boğazında bir yumruyla yutkundu.
Ah kalbim sevmek iyi gelmez bize
biraz çeksek bile çıkarız biz düze
Cemre kapının önüne çıkar çıkmaz esen rüzgar saçlarını yüzüne yapıştırdı. Gözlerinden akan yaşlar yüzünde bir üşüme yarattı. Karşıdan gelen Ali'yi gördü. Pişmanlıkla gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Çıkışa doğru yürürken gelen Ali ona döndü. ''Cemre-''
Cemre başını iki yana sallarken adımlarını hızlandırdı. Ali ise arkasından bakakaldı.
Onu bir daha görmeyi inan istemezsin
Sana da acı verir bu son hallerim
Berk arkasına yaslanırken gözlerini kapattı. Ama her boş anında beyninde yankılanan o an ile gözlerini bir kabustan uyanır gibi açtı.
Bilirim sen de benim kadar kolay silemezsin
Ama şimdi başka renkte bakıyor gözleri
Hastanenin bahçesinden çıkan Cemre köşeyi döndü. Bastıran soğukla hırkasının fermuarını çekmek istedi. Titreyen elleriyle fermuarı tuttu ancak çekemedi. Fermuar takılı kaldı. Sinirle iki üç kere denedikten sonra gözlerindeki yaşlar arttı. Titreyen dizleri onu daha fazla taşıyamadı. Kaldırıma çöküp ağlamaya başladı.
Ağla kalbim ağla sen ağla kalbim ağla
Sus sesin duyulmasın içinden ağla
Kolundan tutan kişiye döndüğünde karşısında Bora'yı gördü ve titreyen dizlerine inat ayağa kalkıp ona sarıldı. Ağlamaya devam ederken konuştu. ''Ben her şeyi mahvettim.''
Ağla kalbim ağla sen ağla kalbim ağla
Sus sesin duyulmasın içinden ağla
İçinden ağla
Bora Cemre’nin titreyen bedenini kollarına alırken bir an bile tereddüt etmedi. Onun güçlü durmaya çalışıp dağılmış halini görmek içini burkuyordu. Cemre’nin gözyaşları Bora’nın montunun üzerine düşerken Bora hafifçe başını eğip fısıldadı:
“Hiçbir şeyi mahvetmedin.”
Cemre iç çekerek Bora’nın omzuna başını yasladı. Gözyaşları artık sessizce süzülüyordu. Derin bir nefes aldı ama bu nefes boğazına düğümlendi içindeki sancıyı az da olsa hafifletmeye yetmedi. Bora, Cemre’yi biraz daha kendine çekip başını usulca okşadı.
“Berk… Beni gerçekten istemiyor mu?”
Bora içini çekti Cemre’nin sırtını sıvazladı.
“Berk'in seni ne kadar çok sevdiğini ve bu sevginin bitmeyeceğini ben bile biliyorum.''
''Ama bana git dedi.''
''Çünkü insanlar en çok sevdiklerine en büyük duvarları örerler. Çünkü onları en çok onların canını yakabileceğini bilirler.”
Cemre derin bir iç çekti gözlerini kapadı. “Ama ben sadece… onun iyi olmasını istedim.”
Bora gülümsedi ama bu gülümseme buruk bir gölge taşıyordu. “Biliyorum.”
Cemre başını kaldırıp gözlerini Bora’nın gözlerinde gezdirdi. “Peki ben ne yapacağım?”
Bora bir an düşündü sonra içinden geçen ilk şeyi söyledi. “Ya pes edersin ya da onun için savaşmaya devam edersin.'' dediğinde Cemre bakışlarını yere kilitledi.
Cemre yutkundu. Kaybetmekten korkuyordu ama zaten kaybetmemiş miydi? Savaşmalı mıydı?
Aklında Berk'in sözleri belirdi tekrar.
"Hep yıkan tarafsın diyorum. Sen bizim inşa ettiğimiz kaleleri yıkıyorsun. Ben baştan inşa etmek için her seferinde tekrar tekrar çabalıyorum. Tek başıma."
Hazır mıydı peki kendi yıktığı kaleleri baştan onarmaya?''
Bora ile arabaya yönelirken Ege'ye bir mesaj attı.
-Beliz gittiği zaman haber verir misin?
Ege'den cevap geldi.
-Aklın burda kalmasın her anı sana rapor ederim.
Cemre'nin yüzünde ufak bir tebessüm oluşurken arabaya bindi ve başını geriye yasladı.
***
Gece telefonuna gelen mesajla uyandığında mesaj Ege'dendi.
-Herkesi zar zor evine gönderdim koş!!
Heyecanla yatağından kalkarken koltuğun üzerinde duran sweatini üzerine geçirdi. Altındaki siyah eşofmana dokunmadı. Hızla montunu da giyerken evden çıktı.
Saate baktığında saat 02:30'du. Hızlı adımlarıyla geri eve girerken Bora'nın odasının kapısını açtı yavaşça. Komidinin üzerinde duran anahtarları aldı ve hızla evden çıkarak arabaya yöneldi.
Arabaya bindiğinde yüzüne bir gülümseme yerleşti. Arabayı çalıştırırken elini radyoya götürdü. Hızla bir şarkı açtı.
Benim hala umudum var
İsyan etsem de istediğim kadar
İnat etsem bile bırakmazlar sahibim var
Hastaneye girdiğinde yan koltuğundaki çantayı aldı ve indi. Koşarak içeri girerken koridordaki Ege ona gülümseyerek el salladı.
"Sen bitanesin biliyorsun dimi?" diyen Cemre onun yanağını sıkarken Ege kaşlarını kaldırarak dudağının kenarına küçümseyici bir gülüş ekledi.
"Biliyorum." dediğinde Cemre ona güldü. "Hadi gir içeri Beliz'in sağı solu belli olmaz her an damlayabilir buraya." dediğinde Cemre başını salladı. "Haber veririm gelirse." diyen Ege kendini sandalyeye bırakırken Cemre yavaşça kapıyı kapattı.
Adımlarını hafifleterek uyuyan Berk'in uyanmamasına dikkat etti. Yanındaki koltuğa otururken çantayı da yere koydu.
Durdu. Sadece Berk'i izledi.
Benim hala umudum var
Seviyorlar bazen soruyorlar
Hayran hayran seyret ister katıl ister vazgeç
Sonra eli çantasına gitti. Çantayı yavaşça açarken oda karanlıktı. Ona rağmen içindeki kocaman saklama kabını çıkardı ve yaptığı eklerleri karşıdaki masanın üzerine koydu.
Sonra tekrar koltuğa otururken çantadan bu kez bir battaniye çıkardı. Battaniyeye gülümseyerek bakarken yavaşça zaten Berk'in üstünde olan hastane battaniyesinin üzerine örttü.
Güzel günler bizi bekler
Eyvallah dersin olur biter
Çantasını kapattıktan sonra eli istemsizce Berk'in saçlarına uzandı. Tereddüt etse de yavaşça okşamaya başladı saçlarını. Yüzünde uzun zamandır olmayan bir gülümseme vardı.
Güzel günler bizi bekler
Eyvallah dersin geçer gider
Başını yan taraftaki komidine koyarken başının altındaki eli yavaş yavaş Berk'in yanına düştü. Amacı ordan gitmekti bir an önce ama gidemiyordu.
Berk'in elinin yanına düşen eli Berk'in eliyle temas ederken Berk yerinde kıpırdandı. Berk'in eli Cemre'nin elini kavrarken Cemre'nin kapanmak üzere olan gözleri huzurla yüzünde bir gülümsemeyle çoktan kapanmıştı.
Boyun büküp önünde, ağlasam sessizce
Şu garip gönlüm affolur mu
Güneşin ışıkları odaya dolarken gelen Lavin koridordaki sandalyede uyuyakalmış Ege'ye bakarak gülümserken odaya girdi.
Uyuyan Cemre ve Berk'in ellerinin birbirine kenetlendiğini görünce gözlerindeki hafif doluluğun sabebini bilmiyordu ama dudaklarına bir gülümseme yerleşmişti.
Bu fırtına durulur mu, benden adam olur mu?
Korkarım aşka zararım dokunur mu?
Lavin odadan çıkarken uyanan Ege telaşla ayağa kalktı. "Cemre içerde mi?" dedi ayağa kalkarken.
Lavin başını salladı. "Evet."
"Ben gidiyim çıkarıyım. Birazdan Beliz gelir." dediğife hızla odaya ilerlerken Lavin'i duymadı bile.
"Bence.." Ege'nin gittiğini gören Lavin gülerek kendi kendine devam ettirdi cümlesini. "Uyandırma."
Ege içeri girdiğinde Cemre ve Berk'in ellerini görerek şaşırmıştı. Ama hızla Cemre'yi uyandırdı.
Cemre gözlerini kırpıştırarak uyanırken hastanede olduğunu farkedince başını hızla kaldırdı. Kaşları şaşkınlıkla kalkarken elini tutan Berk'in eline kaydı. Yüzündeki kocaman gülümsemeyle Ege'ye bakarken Ege ona gülümsedi. Ama bir taraftan da cama bakıyordu.
"Cemre hadi gitmen lazım."
Cemre ellerine bakarak konuştu. "Gidemem ki." fazla heyecanla çıkan sesi Berk'in kıpırdanmasına neden olurken Ege ona döndü.
"Gitmelisin hadi ben sana haber veririm."
Cemre başını sallarken Berk'e kenetli olan elini yavaşça Berk'in elinden çekti.
Çantasını yerden alırken Ege'nin yanağından bir makas aldı. "Teşekkürler."
Ege ona gülümserken Cemre hızla kapıdan çıktı ve koridordaki Lavin'le göz göze geldi.
Başta duraksasada yanından geçerken seslendi. "Günaydın Lavin."
"Günaydın." diyen Lavin onun arkasından anlamsızca bakıyordu.
Cemre gittikten beş dakika sonra koridorda adım sesleri duyuldu. Lavin'in kapanmak üzere olan gözleri yavaşça açılırken yanına Çınar oturdu.
"Sen gitmedin mi eve?" dedi Lavin'e bakarken.
"Gittim." dedi Lavin gözlerini açmak için kaşlarını kaldırırken. "Ama duramadım."
Çınar başını salladı. "Berk'e karşı bir şeyler mi hissediyorsun?"
Lavin başını iki yana salladı. "Hayır." dedi kendinden emin bir sesle. Ama bunun cevabını kendi içinde kendine veremedi.
"Berk nasıl?"
"İyi. Dün uyandı." dedi Lavin ona kaşları çatık bir şekilde döndü. "Niye soruyosun ki?''
Çınar bu soruyla gülerken kaşlarını çattı. ''Niye sormayayım ki?''
Lavin al dudağını büzdü. ''Bilmem..yani. Sormazsın diye düşündüm.''
''Lavin..'' dedi onun gözlerine bakarken Çınar. ''Bende insanım.''
Lavin gözlerini onun gözlerine çevirdiğinde orda gizli olan kırgınlığa rastlayarak afalladı. Yüzü aniden düştü.
''Ben özür dilerim öyle demek istemedim.'' dediğinde Çınar başını iki yana salladı. O kırgınlığı kimse görmüyor sanıyordu. Lavin'in de görediğini sanmıştı.
''Yok ne alaka şaka yaptım.'' dedi gülerken. Lavin onun gözlerine baktı. Başını sallarken Çınar konuştu.''Sargın..'' dedi ve elini Lavin'in sargılı eline götürdü. Sargının dışına taşan kanı görünce elini çekerek Lavin'e de gösterdi. ''Kanıyor.''
Lavin eline bakarken Çınar ayağa kalktı. ''Gel bi gösterelim.''
Lavin ona baktı. Elindeki kana daha fazla bakmamak için direndiğinin farkındaydı ama inatla kolunu çekiştiriyordu.
''Tamam geliyorum.''
Acil kapısına geldiklerinde Çınar hızla hemşireyi çağırdı. ''Bakar mısınız yarası kanıyor.''
Lavin ona gülerken konuştu. ''Dur ya sanki silah yarası.''
''Allah korusun.'' dedi Çınar gülerek ona dönerken.
Hemşire yanlarına geldiğinde Beliz'i boş yatağa yönlendirdi ve sargısını açtı. Çınar kanayan yarayı görür görmez beyninde tiz bir ses duyuldu. Gözlerini sıkıca kapattı ve başını diğer tarafa çevirdi.
"Anne her yer kan. Ada nefes alamıyor anne!"
"Çınar kalk oğlum gidelim."
"Anne Ada ölmüş. Benim yüzümden."
Gözlerini açarken derin bir nefes alıp kaşlarını kaldırdı. Bakışlarını yere kilitledi. Yarayı bir daha görmemek için. Görürse dayanamazdı çünkü. İterdi onu geçmişe.
"Zorladınız mı elinizi?" diyen hemşire yaraya pansuman yapıyordu.
"Aslında hayır.. Ama istemsizce sıkabiliyorum elimi." diyen Lavin'in yüzüne doğru baktı Çınar.
"Artık dikkat edelim olur mu?" diyen hemşireye başını salladı Lavin.
Hemşire sargı almaya gittiğinde Çınar sordu. "Nasıl bir kaza oldu da elin bu hâle geldi?"
"Vazoyla beraber yere düştüm." diyen Lavin'e bakarken gülmesini engelleyemedi.
"Fazla sakarız galiba." dediğinden Lavin dudaklarına bir gülümseme yerleştirdi.
"Biraz." dediğinde kafasında soru işaretleri vardı. Çınar neden yanında duruyordu?
Hemşire elinde sargıyla gelirken hızla sargıyı eline sardı güzelce. "Geçmiş olsun."
"Sağolun." diyen Çınar Lavin'in sargılı eliyle almak üzere olduğu çantayı aldı hızla. Lavin ona dönerken kaşlarını çatıp sırıttı.
"Zorlamak yoktu." dediğinde Lavin ina gülümserken diğer eliyle Çınar'ın elindeki çantayı aldı.
Onlar acil kapısından çıkarken hastane koridoruna giren Çağrı ve Hazal ile karşılaştılar. Çağrı sinirle homurdandı. "Bunun ne işi var burda?"
Çınar yakın mesafeden bunu duymuştu. "Seni özledim şekerim." dediğinde Çağrı onu umursamadan ilerlemeye devam etti.
"Bari burda yapma." diyen Hazal Çağrı'nın peşinden ilerledi.
"Ben şimdi naptım ya?" diyen Çınar Lavin'e döndü.
Lavin ona bakarken konuştu. "Zor bir dönemden geçiyorlar normal." dediğinde Çınar başını salladı.
"O zaman ben gidiyorum. Onların yüksek gerilim hattında daha fazla dolaşmayayım." dediğinde Lavin kaşlarını kaldırarak sordu.
"Berk'i görmeye gelmemiş miydin?"
"Evet de.." dedi Çınar gözleri onun üzerinde gezerken. "İyiymiş işte söyledin."
"Tamam."
"Eline ve kendine dikkat et." dediğinde arkasının döndü ve gitti.
Lavin arkasından bakarken yutkundu. Kafası karışıktı. Adımlarını Berk'in odasına yönelttiğinde herkesin orda olması lazımdı. Koridor boştu. Yavaşça içeri girerken Çağrı ona doğru seslendi.
"Koş kız koş. Bunlar efsane." diyen Çağrı'nın ağzının kenarları çikolata olmuştu.
"Onlar neymiş?" diyen Lavin yavaşça kapıyı kapattı.
"Ekler." dedi Ege sırıtarak.
Hazal ekledi. "Berk'in gizli hayranından."
Ege ve Lavin göz göze geldiğinde Ege gözlerini kırpıştırdığında kimsenin Cemre'nin geldiğini bilmediğini anladı. Bunları da Cemre yapmıştı anlaşılan.
"Oğlum benim gizli hayranımdan gelmiş bana vermediniz bi tane." dedi Berk itiraz eder gibi.
"Bro Beliz doktora sormaya gitti." diyen Çağrı ağzına bi tane daha attı.
"Çağrı şekerin çıkıcak." diyen Ege'yi duyunca Çağrı aklına gelen şeyle cam kenarındaki Lavin'e döndü.
"Çınar nerde halüsinasyon mu gördüm ben?"
"Gitti. Sizin yüksek gerilim hattınıza girmek istemiyormuş."
"Ay kıyamam." diyen Çağrı ağzının kenarlarını silerken konuştu. "Niye acilden çıktınız siz bir şey mi var?"
"Yok ya.." diyen Lavin elini kaldırarak gösterdi. "Biraz kanamışta."
Berk ona dönerken konuştu. "Niye ki?"
"Bilmiyorum. Zorladım galiba biraz."
Çağrı bi anda kahkaha atmaya başladığında hepsi ona anlamsız bakışlar atıyordu.
Berk kaşlarını çattı. "Noldu Çağrı?"
"Birinizin sol kolu sargılı diğerinizin sol kolu alçılı. Sıra kimde acaba?" dediğinde Ege ona döndü.
"Sende gibi düşünmeye başladım." dediğinde kapıdan giren Beliz'e seslendi Berk.
"Cevap?"
"Yiyebilirmişsin." dedi ve onun önüne Ege'nin getirdiği saklama kabına baktı. "Ama kimden geldi bilmiyoruz ya zehirliyse."
O sırada bir ses duyuldu. "Aaa!"
Herkes ağzını eliyle kapatmış Çağrı'ya dönerken Çağrı konuştu. "Çınar getirmiş olmasın. Kesin zehirlidir." dedi ve hızla kapıya yöneldi.
"Nereye?" diyen Ege onun arkasından seslendi. Çağrı olduğu yerde durdu.
"Kusmaya."
"Ya saçmalama. Kim geldiyse gece benim uyuduğum sıra gelmiş olabilir. Çınar sabah geldi." dediğinde Lavin'e döndü. "Dimi?"
Lavin başını salladı. "Evet Çınar sabah geldi."
Berk saklama kabının kapağını açtı ve içinden bir tane alıp ağzına attı. Aldığı tatla gözlerini kapattı. Aklında canlanan anıyı engelleyemedi.
***
"Ooo Cemre hanım napıyorsunuz mutfakta?" diyen Berk tezgaha elini dayamış yüzündeki gülümsemeyle onu izliyordu.
"Ya sen niye geldin?" diyen Cemre ona döndü.
"Gelmese miydim?"
"Yok gel gel de.." diyen Cemre Berk'in yanına geldi ve kollarını onun boynuna doladı. Bakışları dudaklarına kayarken konuştu. "Ben sana sürpriz yapacaktım."
"Hmm.." diyen Berk kollarını onun beline doladı. "Ne sürpriziymiş?"
"En sevdiğin tatlı." dedi Cemre gülümseyerek.
"Şaka yapıyosuun." diyen Berk ekledi. "Ekler mi yapıyorsun?"
"Evet. Kremasını tatmak ister misin?" diyen Cemre Berk'ten ayrıldı ve bir kaşıkla kremayı getirdi. Kaşığı Berk'in ağzına götürürken Berk gözlerini kapattı.
"Bu.." dedi gözlerini açarken. "Bu mükemmel bir şey."
Cemre gülerken Berk ekledi. "Ne kattın içine. Çok başkalaşmış tadı."
Cemre gülerken konuştu. "Sevgimi desem çok mu klişe olur?" dediğinde Berk ona kahkaha attı.
"Yoo. Ama farklı bir şey olduğunu bilecek kadar iyi bir ekler gurmesiyim Cemre Şef." dediğinde Cemre güldü.
"Gizli tarifim." dediğinde Berk'in karşısına geldi. "Ama bir dahakine benimle birlikte yaparsan tarifi öğrenebilirsin."
"Bu bir şereftir." diyen Berk'e gülen Cemre işine geri dönerken Berk'te onu yaslandığı tezgahtan izlemeye devam etti.
***
"Tekrar komaya mı girdin bro?" diyen Çağrı Beliz'in ayağa kalkmasıyla kaçmaya başlamıştı. "Ya gelme kızım tamam ağzımdan kaçırdım valla." diye bağırarak kaçan Çağrı'nın peşindeki Beliz bağırdı.
"Kaç kere uyardım kaç keree!"
Onlar odada koşarken Ege Berk'i izliyordu. Berk gözlerine hücum eden sıcaklıkla bakışlarını aşağıya indirmişti ki battaniyeyi gördü. Saklama kabını bir kenara bırakırken battaniyeyi kaldırdı.
Bunu gören Çağrı durduğunda arkasındaki Beliz tam onu ensesinden tutmuştu ki Çağrı konuştu.
"Battaniye de getirmiş." dediğinde Beliz Çağrı'nın ensesindeki elini çekti ve Berk'in yanına gitti.
"Kim bu ya?" dediğinde kaşlarını çatıp Ege'ye döndü. "Bir daha da seni bırakır mıyım ben burda?"
"Bende insanım içim geçmiş." diyen Ege acıtasyon yapar gibi bir yüz ifadesi yaptı.
Berk battaniyenin üzerindeki küçük noktalara bakarken gelen kişinin Cemre olduğunu anlamıştı. Yüzüne anlık bir gülümseme yerleşse de hemen sildi yüzünden.
"Sen hiç mi uyanmadın?" diyen Beliz Berk'e döndü.
"Hayır." dediğinde Ege güldü.
"Bu soruyu da Berk'e sorman garip. Uykusundan daha değerli bir şey mi var?" dediğinde aklına gelen şeyle Berk'e döndü. "Araban." dediğinde Berk ona baktı.
"İstedin mi fotoğrafları?" dediğinde Beliz kaşlarını çattı.
"Yahu dikkat bozukluğunuz mu var nerden nereye atlıyorsunuz?"
"Arabanın görüntülerini istemişti Berk." dedi Ege açıklar gibi. Çağrı'da yanlarına eğilirken Berk arabasının halini görmesiyle yüzünü buruşturdu.
"Allah kahretsin ya. Mahvolmuş." dedi ve Ege'ye döndü.
"Ezilmiş baya." diyen Hazal başını salladı.
Çağrı Berk'e dönerken sırıttı. "Araba ezilmiş." dediğinde işaret parmağını ona yöneltti. "Sen de fıstık ezmesi olmuşsun."
Kimse ona gülmezken Berk Ege'ye döndü. "Sordun mu yapılabilir miymiş?"
"Valla sordum. Zor dedi. Ama denerlermiş."
"Denesinler." diyen Berk arkasına yaslandı ve refleks olarak yanındaki saklama kabını aldı. Ağzına ekler atarken konuştu. "Ve başarsınlar."
"Denemesinler de başarmasınlar da." diyen Beliz sert bakışlarıyla Berk'e döndü. "Çünkü artık araba kullanmayacaksın.".
"Anlamadım." diyen Berk kaşlarını çatmıştı.
"Artık Metin abi bırakıcak gideceğin yere." dediğinde Berk başını iki yana salladı.
"Hayatta olmaz." dediğinde Beliz ona döndü.
"Berk seni döverim."
Berk ona kahkaha atarken ağzına attığı kaçıncı kaçıncı eklerdi bilmiyordu.
Beliz hızla elinden saklama kabını aldı. "Yeter sana bu kadar." diyip ağzına bir tane attığında Berk güldü.
"Kısa süreli sessizliğin keyfini çıkarın." dediğinde Beliz ağzındaki eklerin ne kadar büyük olduğunu farketti. Zar zor çiğneyeme başlarken kapıdan giren Bora'nın sesiyle ağzını kapatıp arkasına döndü.
"Günaydıın!"
Hazal gülümseyerek konuştu. "Günaydın."
Bora Berk'e dönerken konuştu. "Maşallahın var be ne çabuk toparladın."
"Ee ne sandın Bora'cım." diyen Berk sırıtarak ona ve elindeki çiçeğe baktı. "Bana mı aldın?"
"Evet." diyen Bora çiçek buketini yatağın üzerine bıraktığında arkası dönük olan Beliz'i görmesiyle kaşları çatıldı.
"Sana noldu?" dediğinde Çağrı kahkaha attı.
"Kendi kapat tuşuna bastı." dediğinde Beliz ağzındakini bitirmiş o tarafa dönmüştü. Ancak ağzının kenarındaki çikolatalarla Bora'da gülmeye başladı.
"Oo tatlı mı yaptınız?" dediğinde saklama kabından bir ekler aldı ve ağzına attı.
"Biz yapmadık. Berk'in gizli hayranı yapmış." diyen Çağrı'ya döndü Bora sonra da Berk'e.
"Vay vay vay!" dediğinde alçısına bakarak konuştu. "Kalem yok mu kalem?" dediğinde Berk sırıttı. "Ciddi misin?"
"Evet."
Kenardaki çekmeceleri karıştırırken çıkan kalemi eline aldı ve alçının üzerine yazdı.
-Bora Yılmaz was here.
(Bora Yılmaz buradaydı.)
"Okula ne zaman dönüyorsunuz?"
"Biz yarın." dedi Çağrı. "Berk haftaya."
"Bende haftaya." diyen Beliz elini kaldırmıştı. Berk onun eline vururken konuştu.
"Yarın dönüyorsun kafayı bozdun benle." dediğinde Beliz omuzlarını silkeledi.
"İyi o zaman ben geç kalmayayım." diyen Bora kravatını düzeltti.
Bora hastaneden çıkıp arabasına bindiğinde yan koltuktaki Cemre merakla sordu.
"Berk nasıl?"
"Gayet iyi." dedi Bora ve arabayı çalıştırdı. "Gizli bir hayranı varmış." dedi sırıtarak ona baktı.
"Ne?" diyen Cemre'nin kaşları çatıldı.
"Biri ekler getirmiş Berk Bey'e."
Cemre'nin yüzüne bir gülümseme yerleşirken sordu. "Yiyor muydu?"
"Evet..de sen buna niye sevindin kızman gerekmez miydi?"
"Yoo." dedi Cemre önüne dönerken. Bora'nın ona attığı anlamsız bakışlarla arkasına yaslandı. "Hadi okulumu özledim."
"Değişik birisin." diyen Bora arabayı sürdü.
Okula geldiklerinde Cemre'nin önüne dikilen Ali'nin kaşları çatıktı.
"Konuşmalıyız." dediğinde Cemre gözlerini kaçırdı.
"Konuşmak istemiyorum."
Ali Cemre'nin kolunu tuttuğunda eli sıkıydı. "İsteyip istemiyor musun demedim. Konuşucaz."
Göğsünden bir el sertçe onu ittiğinde geriye doğru savruldu. Onu iten Bora hızla yakasına yapıştı.
"Sen kimsin lan?!! Sen kimsin oğlum!"
"Cemre'nin geçen akşam öpüp hiçbir şey olmamış gibi davrandığı kişiyim." diyen Ali Bora'yı ittirdi. "Yeterince iyi hatırladın mı?"
"Bana bak oğlum." diyen Bora Ali'ye yöneliyordu ki Çınar'ın bağırışıyla duraksadı.
"Alii!" Elleri rahat bir şekilde montunun cebindeydi.
"Ne var?" diyen Ali ona doğru gelen Çınar ve Alaz'a döndü.
"Arkadaşın nerde?" diyen Çınar açıklama yapar gibi ekledi. "Vefa."
"Napacaksın?"
"Hakkında bir şey biliyorum." dedi Alaz sırıtarak. "Sizin de bilmediğiniz bir şey. Masum çocuk."
Cemre ve Bora'nın gözleri Alaz'a dönerken okul bahçesindan giren Lavin'e döndü Çınar ve Alaz.
"Sınıfta konuşalım." dediğinde elleri cebinde okula doğru yöneldiler Lavin'in arkasından.
Bora Ali'ye döndü. "Cemre'den uzak dur."
Cemre ile beraber okula yönelirlerken Ali arkalarında kaldı. Ellerini yumruk şeklinde sıkarken sinirle bir nefes verdi.
Sınıfa çıktıklarında Çınar Lavin'in yanına gitti. "Alaz'ın söyleyecekleri var. Ama hazır mısın emin değilim." dediğinde Lavin heyecanla ayağa kalktı. Alaz'a döndü. Gözleri dolmaya başlamıştı.
"Annem mi?" dediğinde Alaz başını salladı. "Katilini mi biliyorsun?".
"Biliyor olabiliriz. Sadece bir ihtimal."
"Kim?" dedi Lavin titreyen sesiyle.
Alaz telefonunu alırken Vefa'nın karşısına dikildi.
"Konser gecesi spor salonunda ne işin vardı?" dedi ve telefonu Vefa'ya doğru tuttu.
Alaz'ın arkadaşlarını çektiği videonun arkasında spor salonu vardı. Alaz o gece de Vefa'yı fark ederek Vefa'nın spor salonuna girişini zoomlamıştı kamerada.
Lavin'in eli titremeye başlarken Vefa'nın gözleri ona döndü. Gözleri buluştuğunda Lavin'in gözünden bir damla yaş süzüldü.
Çınar'ın gözü Lavin'ın sıkmaya başladığı sargılı eline kaydı.
6. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder