7.Bölüm: İçlerimizdeki Karanlık

Her şeyi yırtıp atabilirsin,
ama bir gün bir kitap içinde saklanan mektup
ya da fotoğraf sana tek el ateş eder.
Anılar ölümsüzdür;
sen değil.

Yazar'dan

Lavin'e doğru başını çeviren Çınar yavaşça kolundan tuttu. ''Lavin..'' dedi ama bu Lavin'in gözlerinin Vefa'dan ayrılmasına yetmedi. Vefa'nın dudakları titreyerek aralandı.

''Ben..Benim..'' dediğinde Lavin onun karşısına geçti. Titreyen elleri cebindeki telefonunu aldı ve kılıfın arkasından çıkardığı fotoğrafı gösterdi.

''Bak bu fotoğrafa!'' diye bağırdı yüzüne doğru. ''Bu fotoğraftaki benim annem!'' Gözünden süzülen yaşı sargılı eliyle sildi. ''Ben ona veda bile edemedim.'' dedi ve yalvarır gibi baktı Vefa'nın gözlerinin içine. ''Ne biliyorsan anlat!''

Vefa başını iki yana sallarken konuştu. ''Ben bir şey yapmadım.''

Lavin eliyle onun kolundan tuttu ve onu sarsarak konuştu. ''Ne işin vardı o zaman orda!''

Ali araya girdi. ''Sen saçmalamayı kessene.'' dedi Lavin'e bakarken. ''Anladık..'' dedi ve yutkundu. ''Acın var. Ama önüne ilk çıkan kişiyi suçlayamaz öyle ekip biçemezsin.''

''Açıklasın o zaman.'' dedi Lavin ona bir adım yaklaşırken.

Ali Vefa'ya döndü. Başını sallayarak konuştu. ''Açıkla kardeşim. Benim senden şüphem yok. Ama açıkla.''

Vefa Lavin'e baktı. ''Ben o gece bir şey içtim sonra da kötü oldum işte. Ve spor salonuna girdim.'' dediğinde Lavin kaşlarını kaldırdı. 

''Bu kadar mı?''

Ali ona döndü. ''Bu kadar.'' dediğinde Lavin elindeki fotoğrafı geri telefon kılıfının arkasına koyarken Vefa'ya döndü. 

''Eğer bu işin altından sen çıkarsan bugün söylemediğin için çok pişman olucaksın bil.''

Hızla koridora çıkan Lavin derin nefesler alıp verirken yanına gelen Çınar'a döndü. ''O arkadaşın emin mi?'' dediğinde Çınar başını salladı.

''Onun da video görüntüleri var ancak sana göstermemiz uygun olmaz.'' dediğinde Lavin'in yüzü acıyla buruştu. 

''Nasıl?'' dedi. Sesi titrerken devam etti. ''Nasıl ölmüş?''

Çınar bununla yutkundu. ''Kafasını çarpmış.''

Sınıftan hızla çıkan Devin Çınar'a döndü. ''Sen napıyorsun ya?'' diyerek onu göğsünden itti. ''Saçma sapan insanları suçluyorsun falan.'' Lavin'in gözleri merakla ikisi arasında gidip geldi. ''Geçmişini unutma.''

Çınar gözlerini kırpıştırdı. ''Devin..'' dediğinde Devin onu umursamadan Lavin'e döndü. 

''Bence ona çok güvenme.'' dedi Çınar'ı kastederken. ''Sonra bedelini ödersin.''

Hızla giderken Çınar derin bir nefes verdi ve Lavin'e baktı. ''Onun siniri bana. Yalan söylemiyorum sana merak etme.'' dedi ve gözleri eline kaydı. ''Tekrar kanamasın bence hastaneye git bi pansuman yaptır.'' Hızla yanından çıkıp gitti. 

Arkasını döndüğü an gözünden bir damla yaş süzüldü ama bunu kendine yakıştıramadı ve sildi. Lavaboya girdiğinde aklında beliren Devin'in sesiydi. 

''Geçmişini unutma.''

Zamansız olur bu tükenişlerimin
Senden çok şey götürüşleridir


Aynadaki yansımasına baktı. Gözünden süzülen yaşlara ve çatılmış kaşlarına. Kendine bir zavallıymış gibi baktı.


Benim derdim belki kaderimdendir
Gülüşündendir
Varda bir yok, yokta biri var


Kafasında yankılanan seslerle gözlerini sıkı sıkı kapattı.

''Çınar benden ayrılamazsın.''

''Yeter Ada bıktım anlıyor musun bıktım! Bitti.''

''Ben sensiz yaşayamam Çınar.''

''Herkes herkessiz yaşayabilir hiç merak etme!''

Gözünden bir damla yaş süzüldü.


Feryadım bazen bir şarkı
Bazen de göğsümde sancı


3 Yıl Önce

Çınar telefonuna gelen bildirimle telefonunu kaldırdı. Gelen mesajın Ada'dan olduğunu görünce oflayarak açtı telefonu. Gelen sesli mesajı oynattı.

''Sevgilim. Son kez sana böyle seslenmem biraz acı veriyor. Bitti dedin bana. Bu kez gerçekten bittiğini anladım. Ama biliyorsun ben seni çok seviyorum. Sensiz yaşayamam.'' 

Burun çekme sesi duyuldu. Sonra Ada titrek sesiyle devam etti.

''Keşke sonu olmasaydı. Benim yaptığım hatalar olmasaydı.'' Kısa bir süre ses gelmemişti. Düşünüyordu anlaşılan. ''Sen yine de beni çok affettin. Kalbin o kadar güzel ve beni öyle güzel sevdin ki..'' Yutkunma sesi duyuldu. ''Kendimi her şeye her yaptığıma rağmen iyi ve mükemmel biri gibi hissettirdin. Yani iyi dayandın bana.''

Çınar'ın yüzü şaşkınlıkla gerilirken ses kaydı devam etti.

''Kesin şuan şaşırıyorsundur. Senden vazgeçmiş gibi konuştuğum için.'' dediğinde Çınar gülümsedi. ''Ama ben senden vazgeçmiyorum Çınar. Vazgeçemem de. O yüzden kendimden vazgeçiyorum.'' Çınar'ın yüzü düştü. ''Sana sensiz yaşayamam demiştim.''

Çınar telaşla ayağa kalkarken yan taraflarındaki eve doğru koştu. Evleri yan yanaydı. Çınar'ı gören annesi de onun peşinden giderken Çınar'ın adımları bahçedeki havuzun önünde durdu. Çünkü yerdeki Ada'nın vücuduyla karşılaştı. Balkondan atlamıştı. ''Hayır.'' diye bir fısıltı koptu dudaklarından. 

Hızla yere eğildi. ''Ada aç gözlerini.'' dedi Ada'nın başını elleri arasına alırken. Ellerine doğru akan ılık kan tüm bedenini titretirken annesi kollarından tuttu onu. 

''Anne her yer kan. Ada nefes almıyor Anne!''

"Çınar kalk oğlum gidelim."

"Anne Ada ölmüş. Benim yüzümden." 

''Çınar kalk.'' diyen annesi onu sertçe ayağa kaldırırken Çınar ellerindeki kana baktı.

''Anne..'' dedi Çınar annesine sarılırken. ''Benim yüzümden. Bana sensiz yaşayamam demişti. Ben umursamadım anne.'' dedi ağlamalarının arasında.

Evden koşarak gelen Ada'nın annesi ve babası gördükleri görsel karşısında donakalmışlardı. 

Çınar ise ağlamaya devam ediyordu. ''Biraz daha erken gelseydim beni görüp vazgeçerdi.'' 

Çınar gözlerini açtığında kendine olan öfkesi biraz daha artmıştı. Yumruk şeklindeki elini karşısındaki aynaya geçirdiğinde büyük bir gürültü koptu. Sonra kanayan eline baktı. O geceden asla kurtulamayacağını biliyordu.


Anlatmam, zaten duymazlar
Öp dilimde kan tadı var


Kenarda bulduğu peçeteyi eline sardı. Dışarıya sızan kanı da gözünden akan yaşları da umursamadı. Kapıyı açıp çıktığında koridordaki Lavin'in gözleri merakla ona döndü. Az önceki gürültüyü duymuştu. Eline sarılı peçetenin dışına sızan kanı gördüğünde hızla yürüyen Çınar'a yetişti.

''Çınar iyi misin?''

Çınar onu duymuyormuş gibi yürümeye devam ediyordu. Hızla kolundan tuttu Lavin. ''Çınar iyi misin?'' diye yinelediğinde Çınar'ın ağladığını ferketti. Gözlerindeki yaşları gördü. 

''Değilim. Ben hiç iyi değilim.'' dedi Çınar ona bakarak. ''Sen en iyisi Devin'i dinle.'' dedi ve kolunu çekti. ''Bana güvenirsen bedelini ödersin.'' Sonra önüne döndü. Ve gözlerinden akan yaşlarla yürümeye başladı. Yine başa dönmüştü. İçinde Ada'dan sonra oluşan tüm aşk kıvılcımlarını söndürmüştü. 


Umrumda değil bu yağmurlar
Ben çoktan sönmüş, donmuş bi' mezar


Ancak bilmediği bir şey vardı ki Lavin onu böyle bırakmaya niyetli değildi.

Çınar arabaya bindiğinde yan koltuğa binen Lavin'e döndü.

"Ne işin var senin burda?" dediğinde Lavin ona baktı ve direksiyondaki elini gösterdi.

"Tam da bunun için." diyen Lavin arkasına yaslandı. Çınar ona çatık kaşlarıyla ona bakarken Lavin konuştu. "E süremeyeceksen ben süreyim." dediğinde Çınar önüne döndü ve bıkkın bir nefes verdi. Elini direksiyona götürdüğünde peçete sarılı elinin titrediğini gören Lavin arabadan indi ve hızla onun kapısını açtı.

"Hadi geç." dediğinde Çınar elinde hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu ve arabadan indi. Yan koltuğa geçerken Lavin arabaya bindi.

Çınar arkasına yaslanırken Lavin ona döndü. "İyi misin?" 

"İyi gibi mi duruyorum?" diyen Çınar sinirle eline baktı. "Şu saçma soruyu sorup duracağına sür."

Lavin ona göz devirirken önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. "Madem canın tatlı niye elini yarıyorsun?" diye söylendi. Çınar ise elindeki kana daha fazla bakmamak için başını Lavin'e çevirdi.


Sen bilmezsin
Sen bilmezsin, sen bilmezsin
Haydan geldim, huya giderim, ah


"Niye bu kadar yakınımdasın?" dediğinde Lavin ona cevap verdi.

"Ne yakını?" 

"Bilmem. Yakınsın bana sanki." 

Lavin çatık kaşlarıyla ona döndü. "Yakın değilim koltukta oturuyorum işte." dediğinde bakışlarını geri yola çevirdi.

"Ruhun neden benimkine bu kadar yakın." dedi Çınar dudağından fısıltı şeklinde çıkan sesiyle. "Ruhum seninkine çarpacak diye o kadar korkuyorum ki.. Ödüm kopuyor seninle göz göze geleceğim diye." 


Sen aşk rüyası görürsün
Ben kemik


Lavin bu sözlere anlam veremezken bu sözler Çınar için fazla anlamlıydı.

Aşık olmaktan kaçıyordu. Bunca sene. Ama Lavin ile kurduğu ilk diyalogtan beri onda uzun zamandır içinde olmayan bir şeyler olmuştu. 

Ama bu olsun istemiyordu. Çünkü kendini hep Ada'nın ölümünden suçlu tutmuştu. 

Çoktan içindeki aşkın alevlendiğinin farkında olmadan korkuyordu aşktan. 


Feryadım bazen bir şarkı
Bazen de göğsümde sancı


"Zarar veririm sana.." diyen Çınar'ın gözleri acıyla kapanmıştı. "Uzak tut ruhunu."

Lavin onun sözleriyle yutkunurken hastanenin önünde durdu. Yavaşça Çınar'a döndüğünde endişeyle kanaması artan eline baktı. 


Anlatmam, zaten duymazlar
Öp dilimde kan tadı var


"Çınar." dediğinde Çınar'ın kapalı olan gözleri açıldı. "Geldik." dediğinde Çınar ayağa kalkarken elinde kandan parçalanmış peçeteyi daha fazla sarabilirmiş gibi eline bastırdı ve arabadan indiler.

Acil kapısından girdiklerinde Çınar'ın eline dikiş atılmış eli sargılanmıştı. Hemşire serumu takarken konuştu.

"Ağrı kesici serum veriyorum. O bitince gidersiniz. Geçmiş olsun." dediğinde Lavin ona gülümseyerek cevap verdi.

"Teşekkürler."

Çınar Lavin'e dönerken Lavin istemsizce güldü.

"Noldu?" diye sordu Çınar.

Lavin gülerken konuştu. "Sargımı mı kıskandın?" 

Çınar ona gülerken başını yan yatırdı. Lavin onun bu çocuksu halini görünce gülümsemesi büyüdü. 
Çınar hafifçe başını iki yana sallayarak gülümsedi. "Benimki daha havalı" dedi alçak bir sesle. Lavin gözlerini devirdi ama gülümsemesi kaybolmadı. Bir anlık sessizlik çöktü aralarına sadece hastane koridorundan gelen ayak sesleri ve tıbbi cihazların hafif bip sesleri yankılanıyordu.

Lavin, Çınar’ın gözlerine baktığında içinde bir huzursuzluk hissetti. Çınar'ın kahkahasının ardında ne kadar çok acı sakladığını görebiliyordu. Belki de insanlar en büyük kederlerini gülümsemelerin arkasına saklıyorlardı.

"Çınar" dedi yumuşak bir sesle. "Devin ile aranız neden kötü?''

Çınar gözlerini kaçırdı başını arkaya yasladı ve derin bir nefes aldı. "Söylediği gibi. Bana..yani abisine güvendi ve bedelini ödedi.'' dediğinde Lavin'le gözlerini birleştirdi. ''Gitmek uzaklaşmak istersen anlarım.''

Lavin başını iki yana salladı. ''Arabada söylediklerin.''

Çınar hatırlıyordu. Ancak hatırlamıyormuş gibi yapmak işine geldi. Yada cesareti yoktu. ''Ne söyledim ki. Bende direksiyondan indikten sonrası yok.''

Lavin başını salladı. ''Acın artmıştı normaldir.''

Serumun son damlaları tüplerden akarken Lavin elindeki sargıya bakarak iç geçirdi. "Annem ile kavga etmiştik o akşam.'' dedi ve yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti. Gözlerini sargıdan çekmeden konuştu. ''Yine.''

Çınar'ın gözleri onun yüzüne kayarken fark etti ki Lavin'in acı çekmesine dayanamıyordu. Elini onun elinin üzerine koymak için kaldırdı ama tereddütle geri indirdi.

''Sence ne işi vardı orada?''

Lavin gözlerini onun üzerine yöneltti. ''Bilmiyorum. Kaç gündür aklımda bu soru dönüp duruyor ama cevaba bir türlü ulaşamıyorum.'' Gözleri seruma kayarken ayağa kalktı ve hemşireye seslendi.

Gelen hemşire serumu çıkardıktan sonra onlara döndü. ''Geçmiş olsun. Çıkabilirsiniz.''

Lavin ayağa kalkan Çınar'ın yanına yaklaşıp gülerek sordu. ''Yürüyemeyeceksen koluna giriyim.''

''Sedye falan da getirtebilirsin.'' diyen Çınar gülerek üzerine montunu geçirdi. 

''Yine sinir bozucu moodun açıldı.'' dedi Lavin'de yandaki koltuğun üzerinden kabanını alırken. 

Dışarı çıktıklarında havanın çökmüş olduğunu gördüler. Lavin iç çekerek etrafa bakınırken Çınar onun yalnız kalmak istemediğini anlamıştı. 

''Acıktın mı?'' dedi ona bakarak. 

Lavin ona dönerken gözleri parlamıştı. ''Biraz olabilir.''

Çınar sırıttı. ''Sen de şu prenses moodunu kapatta acıktım de.'' dediğinde Lavin kıkırdadı.

''Tamam.'' dedi başını sallarken. ''Acıktım.''

''Eee ne yiyoruz?'' dedi Çınar ona gülümserken. 

''Yolda karar veririz.'' diyen Lavin telefonunu çıkardı cebinden. ''Benim önce bi Beliz'i aramam lazım. Berk'i sorayım.'' dediğinde Çınar'ın yüzü düştü. 

''Arabadayım.'' dediğinde Lavin başını salladı ve merakla telefonu kulağına götürdü.

Çınar onu arabadan izlerken yüzündeki merakı görebiliyordu. ''Aptalsın.'' dedi kendine. ''Kıza bir de uzak dur diyorsun. Yakınlaşmamış bile sana.'' derin bir iç çekerek Lavin'i izledi.

Of, kırılıyor muyum?
Yoksa direniyor muyum kendime?


Lavin arabaya bindiğinde Çınar ona döndü. ''Nasılmış Berk?''

''Yarın sabah taburcu oluyormuş.'' diyen Lavin gülümsedi. 

''Hemen iyileşti.'' dedi Çınar önüne dönerken Lavin başını sallayıp sordu.

''Sen kullanabilecek misin?''

Çınar sırıttı. ''Kullanırım.''

Lavin başını sallayarak arkasına yaslandı. ''Ne yiyoruz?''

Çınar arabayı sürmeye başlarken konuştu. ''Lazanya sever misin?''

Lavin yerinden doğrularak kocaman gülümsedi. ''Bayılırım.''

''O zaman bilmen gereken mükemmel bir mekan var.'' dediğinde Lavin ona gülerken gözünü yola çevirdi.

Lavin başını cama yaslarken aklına gelen ilk kişi Berk'ti. Bunu engellemeye çalıştı. Çünkü yanlış hissediyordu. Ama her boş anında aklında beliriyordu. Derin bir nefes verdi.


Eziliyorum altında kelimelerin
Çıkmayan bi' türlü ağzımdan


Evde odasının camından gözlerinden süzülen yaşlarla dışarıya bakan Devin'in beklediği kişi abisiydi. 

Arkasından gelen babası ona nolduğunu sorup sarıldığında konuştu.

''Onu en zayıf noktasından vurdum. Bunu düşünmeden yaptım.'' dedi ve babasına döndü. ''Yine bırakıp gider mi beni?'' dediğinde babasından cevap alamadı. Sesssizce camdan bakarak ağlamaya devam etti. 


Kime danışsam seni?
Anlatıyor, ne bilsin insanlar?


Berk hastane odasında sonunda yalnız kaldığında içinde tuttuğu tüm duygular gözlerinden firar etmiş gibiydi. Önündeki battaniyeyi sinirle yere fırlatırken gözlerinden süzülen yaşları sildi. 

Beyninde defalarca tekrar eden an'la bu gece bu hastane odasında yalnızdı.


Yıkılıyor bir bir içimde
Umuttan sığınaklar


Cemre odasındaki mantar panonun üzerindeki Berk ile olan fotoğraflarına yüzündeki gülümsemeyle bakıyordu. 

Telefonuna gelen bildirimle telefonunu eline aldı. Mesaj Hazal'dandı. 

-Yarın dünyanın en en en iyi arkadaşının doğum günüü!

Cemre mesaja gülümserken aklına gelen ihtimalle yutkundu ve mantar panoya çevirdi başını. Berk ile geçen sene doğum gününde çekildikleri fotoğrafa baktı. 

Cemre elinde pastayı tutmuş kameraya gülümserken Berk'in eli onun beline sarılıydı ve Cemre'nin yanağından öpüyordu. Cemre derin bir iç çekti fotoğraftan gözlerini çekerken.


Sen değil, sana benzeyen her şeye ihtiyacım var
Aşka değil, dursun dünya, sen dön, ihtiyacım var


Çağrı Ege ve Hazal, Cemre'nin doğum gününü organize etmek için bir kafede buluşmuşlardı.

''Bora'yı da mı çağırsaydık.'' diyen Hazal'ın sözüyle Çağrı'nın yüzü düştü.

''Her sene biz düzenliyoruz.'' diyen Çağrı ona baktı. ''Sadece Berk eksik tamam da hallederiz.'' dediğinde Hazal elini yanağına yasladı.

''Gelse bile yeterdi.'' 

Çağrı ona bakarken önündeki malzemeler kağıdını tamamlamaya devam etti Hazal. 


Sen değil, sana benzeyen her şeye ihtiyacım var
Aşka değil, dursun dünya, sen dön, ihtiyacım var sana


Berk telefonuna gelen mesajla başını kaldırarak telefona baktı.

HATIRLATICI: Yarın Cemre'nin doğum günü ve en sevdiği film vizyona giriyor.

Telefonu geri bırakırken başını geri yasladı ve bakışlarını tavana dikti.


Dursun, dursun dünya
Dursun, dursun dünya
Sen dön
Sen dön


Bora telefonda annesiyle görüntülü konuşurken onu ne kadar özlediğini fark etti. Herkesin bir kırmızı çizgisi vardı. Bora'nın kırmızı çizgisi de annesiydi. Telefonu kapatırken gülümseyerek elini salladı ancak ekran kapanır kapanmaz yüzü düştü. Düşüncelerle tavana çevirdi bakışlarını.


Dursun, dursun dünya
Dursun, dursun dünya
Sen dön
Sen dön


Ali Arap Vefa ve Zeyno, Arapların çatısında buluşmuşlardı. Ali yanan ateşe bakarken konuştu.

''Bize bir şey anlatmayı düşünüyor musun?''

Herkes muhatabının Vefa olduğunun farkındaydı. 

''Anlatılacak bir şey yok. Orda da anlattığım gibi.''

Ali Vefa'ya dönerken ayağa kalktı. Çatık kaşlarıyla konuştu. ''Biz salak mıyız oğlum?'' dedi ona bakarak. ''En yakın arkadaşımızı tanımayacak kadar salak mıyız?'' dediğinde Vefa'da ayağa kalktı ve onun karşısına dikildi. ''Yalan söylediğini anlayacak kadar seni tanıyorum. Ya da.'' dedi ve Vefa'nın üzerinde gezdirdi bakışlarını. ''Tanıyordum.''

''Niye savundun o zaman beni.''

''Sen beni tanımıyor musun Vefa? Sevdiğim insanları her koşulda savunur korurum. Ama sen..'' dedi ve gzölerini ondan ayırdı. ''Sen bana bir şey anlatmadığın sürece seni savunmamı zorlaştırıyorsun. Ne işin vardı o gece spor salonunda.'' dediğinde Vefa'nın kulaklarında Kenan'ın cümleleri yankılandı.

"Vefa susmak zorundasın. Evini adresini her şeyi biliyorum. Sizi bu dünyadan kazıyabilecek kadar gücüm var."

''Savunma o zaman Ali.'' diyen Vefa hzla merdivenlere yönelirken Ali olduğu yerde kalmıştı. Vefa katil olabilir miydi?


Krılıyor muyum?
Yoksa direniyor muyum kendime?


Zeyno ayağa kalkarken merdivenlerden inmeye yeltendi ancak onu durduran Ali'nin sesiydi.

''Sen nereye Zeyno?''

Zeyno ona döndü. ''Biliyo musun Ali.'' dedi ve onun karşısına geçti. ''Biz geçtik onların karşısında estik gürledik sahte ilişkileriniz dedik falan ama.'' dedi ve gözlerini Ali'nin gözlerinin içine kilitledi. ''Bizim ne farkımız kaldı?'' dedi ve başını meydan okur gibi kaldırarak konuşmaya devam etti. ''Vefa zaten belli bir şeyler saklıyor. Sen o gece o kızın seni öpmesine izin veriyorsun.'' son cümlesinde titreyen sesini kontol atına aldı. ''Bizim halimiz belki onlardan beter. Otur önce bunu düşün.'' dediğinde arkasını döndü. Merdivenlerden indi ve yolda yürümeye başladı. Gözünden bir damla yaş süzülürken hızla o yaşı sildi.


Eziliyorum altında kelimelerin
Çıkmayan bi' türlü ağzımdan


Lavin önündeki lazanyadan bir parça ağzına attıktan sonra gülümseyerek gözlerini kapadı.

''Mm çok iyiymiş.'' dediğinde onu izleyen Çınar gülümsedi. Lavin gözlerini açınca karşısındaki Çınar' doğru konuştu.''Abartıyosun sanıyodum. Abartılacak kadar varmış.'' dediğinde Çınar başını salladı.

''Eee Çınar Duman her zaman haklıdır.'' dediğinde Lavin ona gülerken Çınar'ın gözleri onun gülüşünde kaybolmak istercesine baktılar Lavin'e.


Sen değil, sana benzeyen her şeye ihtiyacım var
Aşka değil, dursun dünya, sen dön, ihtiyacım var


Çınar arabayı Lavin'in evinin önünde durdurduğunda Lavin ona döndü ve konuştu.

"Teşekkürler. İyi geceler." 

Arabadan inerken Çınar evin açık ışıklarına baktı. Sonra hızla arabadan inip Lavin'in kolundan tuttu. Lavin bu hamleyle saçları savrularak Çınar'a dönmüştü.

Çınar gülümsedi. "Asıl ben teşekkür ederim." dedi ve sargılı elini havaya kaldırdı. "Her şey için." 

Lavin ona gülümsedi. "Bugün anlatmadın ama bir gün anlatcaksın." dediğinde Çınar başını salladı.

"Bi gün anlatırım. Söz." dediğinde Lavin başını salladı. Çınar evi göstererek konuştu.

"Baban evde mi? Annen hakkında onla da bi konuşsam." 

Lavin başını iki yana salladı. "Babam yok." dediğinde Çınar'ın gözleri tereddütle ışıkları açık eve döndü. Lavin gülümsedi. "Işıkları ben açık bırakıyorum. Karanlıktan biraz korkuyorum da." dediğinde Çınar'ın kaşları havaya kalktı. 

"Anladım." dedi ve etrafa bakındı. "Yardıma bir şeye ihtiyacın olursa ya da ne bileyim korkarsa falan beni arayabilirsin." 

Lavin başını salladı ve konuştu. "Sende beni." 

Lavin tam arkasını dönmüş gidiyordu ki Çınar yüzündeki gülümseme ve içindeki dürtüyle aniden ona seslendi. "Lavin." 

Lavin ona döndüğünde Çınar'ın beyninde Devin'in sesi yankılandı.

"Geçmişini unutma." 

Yüzünde donup kalan gülümsemeyle ekledi. "İyi geceler."

Lavin ona gülerken el salladı. "İyi geceler."


Sen değil, sana benzeyen her şeye ihtiyacım var
Aşka değil, dursun dünya, sen dön, ihtiyacım var sana


Arabaya binen Çınar yüzündeki gülümsemeyi kontrol edemezken ışıkları yanan eve baktı uzun uzun.


Dursun, dursun dünya
Dursun, dursun dünya
Sen dön
Sen dön


Lavin eve girince yine evdeki sessizlikle karşılaşırken gözleri geçen gece düştüğü yere kaydı. Aklındaki Berk'in sesiyle yüzünde bir gülümseme belirdi.

"Ya Lavin... Şimdi götürmezsem on dakika sonra kendi kendime ‘Keşke onu dinlemeyip hastaneye götürseydim’ diyeceğimi biliyorum."  


Dursun, dursun dünyaDursun, dursun dünyaSen dönSen dön

***

Bora inatla çalan kapıyı açtığında uykulu gözleriyle kargocuyla karşılaştı.

''Cemre Yılmaz.'' diyen kargocuya başını sallayarak kargoyu elinden aldı ve içeri girerken paketin üzerindeki isime baktı.

-Berk Yağızoğlu
Dünyamı aydınlatan kadına...

Bora gülerken kargoyu mutfak tezgahına bıraktı ve kendine kahve yapmaya başladı. Kapıdan gelen adım sesleriyle saçları dağınık Cemre'ye döndü ve sırıtarak konuştu.

''Hayatımda gördüğüm en çirkin doğum günü kızıı.'' diyerek yanına geldi ve Cemre'ye sarıldı. Saçlarını öperken ekledi. ''İyi ki doğdun başımın belası.''

Cemre gülerken ona kollarını sardı. ''Tatlı kelimesini eklemeyi unuttun.'' dediğinde Bora başını iki yana salladı.

''Tatlı falan değilsin dümdüz belasın.'' dediğinde güldü. Cemre ondan ayrılırken Bora tezgahın üzerindeki paketi gösterdi. 

''Sana gelmiş. Berk'ten.''

Cemre saçlarını geriye atarken paketi aldı ve üzerindeki yazıyı okudu. Gözleri buğulanırken yüzüne bir gülümseme yerleşti. 

Bora kahvesini yudumlarken ona merakla bakıyordu. Cemre yavaşça paketi açtı. İçinden çıkan defteri aldı. İlk sayfasını açtığında sayfada yapışık olan fotoğraflarının üzerindeki yazıyı okuması bile yetmişti gözlerinde bekleyen yaşın akmasına yetmişti.

Her anı, bir başka anının başlangıcıdır. Bu defter bizim özel anlarımızın, kahkahalarımızın ve gözyaşlarımızın tanığı olsun.

(Bu defteri doğum gününden 1 ay önce hazırlayıp kargoya veriyorum çünkü kesin bir şekilde bulursun. :))

Cemre gözündeki yaşı silerken defterin diğer sayfasını çevirdi. 

Cemre'nin bir tatlıcıda elini ağzına kapatmış gülerken karşıdan gizlice çekilmiş fotoğrafı vardı.  Altına yazan alıntı da şu şekildeydi.

Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı 
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı  Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak  Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı  Sen geldin benim deli köşemde durdun  Bulutlar geldi üstünde durdu  Merhametin ta kendisiydi gözlerin.

Bora Cemre'nin yanındaki sandalyeye otururken başını deftere doğru eğdi ve kaşlarını kaldırdı. ''Berk mi hazırlamış bunu?'' dediğinde Cemre başını salladı ve yan sayfadaki okulda çekindikleri fotoğrafın yanındaki yazıya çevirdi gözlerini.

Sonra sen girdin hayatıma;

Günlerin, ayların, yılların ve mevsimlerin sonsuz olduğunu öğrendim. Günleri hesap etmeyi öğrendim senin sayende, ellerine kavuşmak için. Şarkıları sevmeyi öğrendim seni anlatan cümleler yakaladığım için.

Yağmurdan sonra oluşan gökkuşağının rengarenk olduğunu sende gördüm.

Bir insanı insan yapan onu tanımlayan, tamamlayan hisleri sende öğrendim. Sonra sen geldin işte hayatıma yazılarımı seni düşünerek yazmayı öğrendim.

Sonra sen geldin işte hayatıma...

Bütün bu olanları senin sayende göğüs kafesime sığdırabildim. Yaşanabilecek güzel günleri senin sayende öğrendim... Teşekkür ederim sevgilim. Öğrettiklerin ve öğreteceklerin için...

Cemre diğer sayfayı çevirdiğinde bir paragraf vardı. Okumaya başladı.

Hani bir şarkıyı açarsın, şarkıda çok sevdiğin bir yer vardır onun gelmesini beklersin. Beklerken biri seslenir o kısmı duymazsın, başa sararsın. Sürekli baştan alırsın. İşte sen o şarkısın benim için. En güzel kısmını beklediğim ama sürekli kaçırdığım. Ya yine kaçırırsam diye korktuğum, o yüzden insanlar gidene kadar açmadığımsın.

Cemre'nin yanağından süzülen yaş defterin yaprağına düşerken yan sayfadaki fotoğraflarına baktı. Bu fotoğraf çocukluklarındandı. Altına yazılmış yazıyı okurken yanaklarından damlayan yaşları sildi.

Geçen sene bana bir soru sormuştun. Demiştin ki ''Bana aşık olduğunu nasıl anladın?'' Bende gülüp geçiştirmiştim. Nasıl anladım bilmiyorum. Bana sorsan hep aşıktım. Ama neyime aşık oldun deseydin verecek bir cevabım var.

Gülünce kısılan gözlerine mesela.. Sinirlenince dudağın sertçe kıvrılıyor, şaşırınca bir kaç saniye donup kalıyorsun.

Sarılınca dünya bambaşka bir yer oluyor. Neyine aşık olayım demiyorum. Öylece izliyorum seni. Daha neyine aşık olabilirim diye...

Diğer sayfayı çevirdiğinde sayfaya yapıştırılmış iki tane mumu gördü. Altındaki yazıya kaydı gözleri

Eğer dilemek istersen. (İçinde ben varımdır diye duşünüyorum.)

Yan sayfada sadece kocaman fotoğrafları vardı. Cemre son sayfayı çevirdi. Sayfanın ortasındaki cümleyi okudu.

Kimsenin beni anlamadığı bu dünyada beni anlaman başta olmak üzere en büyük şansımsın... İyi ki doğdun sevgilim.

Cemre defteri kapatırken telefonu çaldı. Hazal arıyordu. Bora güldü. ''Bora uyuyo de.'' dediğinde Cemre gözlerindeki yaşları silerken ona güldü ve telefonu açtı.

''Efendim Hazal.''

''Günaydın prensees!'' diyen Hazal'ın sesi neşeliydi.

''Günaydın.''

''Akşama planın var mı?''

''Yok.''

''Artık var!!'' diyen Hazal gülümsedi. ''Berklerin evinde toplanıyoruz.''

''Berk mi çağırdı?'' diyen Cemre merakla kaşlarını kaldırdı.

''Yok. Kenan Amca çağırdı. Yemek yeriz dedi.'' dediğinde Cemre başını salladı.

''Oluur.''

''Kıyafetini ben seçeceğim için yanına geliyorum öptüm bay.'' diyen Hazal telefonu yüzüne kapattığında Cemre gülerek telefonu tezgaha koydu. Ona bakan Bora'ya sırıttı.

''Buraya geliyormuş.''

''Beni görmeye dimi?'' dediğinde Cemre ona göz devirdi.

''Bana kıyafet seçmeye. Akşam Kenan Amcalardaymışız.''

''Sana Kenan Amcalar bahane Berk şahane. Hazal'a kıyafet seçmek bahane beni görmek şahane ancak Hazal'ın şahane kısmı olamayacak çünkü ben çıkıyorum Alya teyzeyi spordan almam lazım şoför izinli.'' diyerek ayağa kalktı ve hızla mutfaktan çıktı.

***

Berk taburcu olmuştu ve odasındaki yatakta Beliz'in sürekli değiştirdiği yastıklarla yatağı yastık dolmuştu. Beliz elinde bir yastıkla daha geldiğinde Berk gözlerini kocaman açarak kaşlarını kaldırdı.

''Ben kalkayım onlar yatsın istersen Beliz ne dersin?'' dediğinde Beliz elindeki yastığı sinirle ona fırlattı. 

''Sana da iyilik yapanda kabahat.'' dediğinde kapıdan giren Kenan gülümseyerek onlara baktı.

''Akşama Cemre'nin doğum günü partisi var.'' dediğinde Berk ve Beliz ona döndü ve aynı anda konuştular.

''Bize ne?''

''Bizim evde.'' diyen Kenan sırıttı.

''Ne?'' dedi yine ikisi aynı anda.

''Şu bağlantıyı kesin de Ege ve Çağrı geliyor onlara yardım edersiniz bahçeyi hazırlıyoruz zaten.'' dediğinde Berk başını kaldırdı.

''Neden bizim evde?'' dediğinde Kenan ona döndü.

''Cemre'yi kandıramazlarmış. Senin iyileşmen şerefine yemek yiyeceğimizi söylemişler bende gençlere ayak uydurdum.'' diyen Kenan ekledi. ''Tüm sınıfı davet ettim haberiniz olsun.'' dedi ve gitti.

Berk göz devirirken konuştu. ''Kandıramazlarmış... Onların kafasındaki tilkilerden haberdar değilim sanıyorlar.'' dediğinde Beliz sıkıntılı bir nefes verdi.

O sırada merdivenlerden gelen Ege'nin sesiyle kapıya döndüler. Ege elindeki süsleri Berk'in yatağına fırlatırken Berk'e sarıldı.

"Kral yerine yatmış." dediğinde kapıdan giren Çağrı Berk'in yatağına bakarak konuştu.

"Aslan yattığı yerden belli olur." dediğinde hepsinin ona anlamsız bakışları karşısında ekledi. "Tamam gereksiz ve saçmaydı. Hatta ne alaka anasını satayım." dediğinde Beliz ona güldü.

"Bu Cemre'nin doğum günü organizasyonunu bu evde yapma fikrini veren hangi akıllıydı?" dediğinde Ege ve Çağrı aynı anda cevap verdi.

"Hazal!" 

Beliz onlara şaşkınlıkla bakarken Berk konuştu.

"Yalan söylüyorlar." dediğinde ikisine baktı. "Hazal cafcaflı lüks bir mekan önermiştir." dediğinde ikisi aynı anda birbirini gösterdi. "Hanginiz lan?" diyen Berk kaşlarını çattı.

"Ben." dedi Ege gururlu bir şekilde. 

"Neden peki brocum?" diyen Berk başını ona çevirdi.

"Oğlum bu kadar güzel bir tepki vereceğini bilseydim ben derdim." diyen Çağrı'ya dönmedi. 

Ege konuştu. "Cemre'nin doğum günü bi mekanda olsaydı gelemezdin yeni taburcu oldun."

"Gelmeme gerek yok." diyen Berk başını iki yana salladı.

"Saçmalama oğlum. Bi kere ayrı kutladık mı doğum günlerimizi biz?" dedi Ege ona doğru.

"Hayır." dedi Berk. Sonra üzerine şişmemiş bir sürü balon fırlatan Çağrı'ya döndü.

"O zaman nefesine kuvvet bro-cum." diyen Çağrı sandalyeye oturdu ve balonun birini ağzına götürüp şişirmeye başladı.

"Benim haberim yoktu." diyen Beliz göz devirdi. "Meraklı değilim onun doğum gününü kutlamaya da hediye almam gerekmez mi?" dediğinde Ege başını salladı.

"Barışsanız yeter." dediğinde Beliz ona göz devirdi.

Berk'in aklına 1 ay önce kargoya verdiği hediye geldi. Telefonuna uzanıp bildirimlere tıkladığında Cemre'ye ulaştığını gördü.

"Benim hediyem gitmiş bile." dediğinde Beliz çatık kaşlarıyla ona döndü.

"Ne hediyesi sen hastanede hediye mi ayarladın?" 

"1 ay önce hazırlamıştım." diye açıkladı Berk.

"Yaa!" diyen Ege telefonu eline aldı. "Cemre'm şimdi hüngür şakır ağlıyordur." dedi ve Berk'e döndü. "Görüntülü arayalım mı bro?" 

"Ege saçmalamayı kes. Bu akşama okey olduğuma şükret." dediğinde Ege ona ters ters bakarak önüne döndü.

Berk hâlâ yatağında yatarken Çağrı ve Ege balonları şişiriyor Beliz ise süsleri ayırıyordu.  

Ege elindeki balonu Berk’in kafasına doğru attı. “Tamam izleyici bey senin de fikir vermen lazım. Masalara ışık mı asalım yoksa sadece mumlarla mı halledelim?”  

Berk balonu başından iterek Ege’ye baktı. “Sen ikisini de yap ben uzanırken karar veririm.” dedi rahat bir şekilde.

Ege balonu ağzından çekerek konuştu. “Senin kadar rahat birini görmedim.”  

Çağrı hemen lafa atladı. “Oğlum adam taburcu oldu diye bir günde ayaklanamaz. Dinlenmesi lazım."

Berk başını hafifçe salladı. “Teşekkür ederim bro.”  

Çağrı devam etti. “Ama en azından oturup şu süsleri katlamaya yardım edebilir.”  

Berk kaşlarını kaldırdı. “Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?”  

Beliz bu sırada elindeki süsleri bırakıp Berk’e baktı. “Bu arada Cemre’ye ne aldın?”  

Ege hemen lafa girdi. “Kesin bileklik falan almıştır.”  

Çağrı başını sallayarak ona katıldı. “Evet evet hatta üstüne baş harflerini kazıtmıştır.”  

Berk onlara ters ters baktı. “Sizin romantik anlayışınız ortaokul seviyesinde yemin ederim.”  

Beliz kollarını göğsünde kavuşturdu. “O zaman ne aldın?”  

"Kapatın konuyu." dedi Berk bıkkın sesiyle. 

Beliz oflayarak önündeki süslere döndü.

Cemre hazırlandığında onu aşağıda bekleyen Bora ve Hazal yukarıdaki kapının açılma sesini duydu ve merdivenin yanına geldiler. 

Hazal gülerek konuştu. "Çok garip hissettim. Sanki Cemre şimdi şuradan gelinliğiyle inecek gibi."

Bora gülerken konuştu. "Siz kadınlar bir şeyi bu kadar abartmayı nasıl başarıyosunuz ya?" dediğinde Hazal kaşlarını kaldırarak konuştu.

"Çünkü abartı güzellikte varlıklarız." dediğinde Bora gülerken gözleri merdivenlerden söylenerek inen Cemre'ye döndü.

"Ya Hazal bu çok abartı bi yemek için." diye sitem eden Cemre merdivenlerin sonunda durup Bora'ya döndü ve sordu. "Değil mi?" 

Bora dudağını kıvırdı ve konuştu. "Yo bence tam doğum günü kızı elbisesi." 

Cemre şaşkınlıkla ona bakarken Hazal sinirle Bora'ya döndü.

"İnanamıyorum sana ya inanamıyorum!" 

"Doğum günüm için mi toplaşıyoruz?" diyen Cemre Hazal'a döndü. Hazal çattığı kaşlarıyla başını salladı ve sinirle Bora'ya döndü.

"Sürprizdi of ya." dediğinde Bora alt dudağını ısırdı.

"Ağzımdan kaçtı." 

"Berk evde mi?" diyen Cemre ikisine baktığına Hazal bıkkınlıkla konuştu.

"Evde hadi çıkalım. Heveste kalmadı zaten." dediğinde Cemre ona gülerken Bora oflayarak kapıdan çıktı.

"Bir şey olmaz yalandan şaşırıveririm." 

Hazal Cemre'ye gülerken birlikte evden çıktılar.

***

Çağrı kendini heyecanla Berk'in oturduğu salıncağa atarken Berk yaşanan sallantıyla göz devirdi.

"Çağrı bir tane normal hareket bekliyorum senden ya çok değil bro bir tane." diyerek işaret parmağını Çağrı'ya gösterdi.

Onlara doğru gelen Ege sırıtarak konuştu. "İnşallah o mantıklı hareket hakkını pasta tasarımında kullanmışsındır." dediğinde Berk dehşete düşmüş gibi gözlerini açtı ve konuştu.

"Pasta siparişini Çağrı mı verdi?!" dediğinde Ege başını salladı.

"Çok sıkıştık. Her şey ayarlı bir pastayı unutmuşuz. Çağrı da hallederim diyince." 

Berk Çağrı'ya sırıtarak döndü. "Ne yazdırdın lan üstüne." derken kolunu onun omzuna attı. Çağrı sırıtarak ona döndü.

"Berk'in kalbinin sahibi iyi ki doğdun yazdırdım." dediğinde Berk Çağrı'nın omzuna vururken konuştu.

"Bi şeyin de bokunu çıkarma." dediğinde Çağrı konuştu.

"Pasta gelince görürsünüz." 

"Kim alıyor?" diyen Ege merakla Çağrı'ya baktı.

"Lavin." diyen Çağrı açıklama yapar gibi ekledi. "Onun evine çok yakındı pastane."

Kapı çalarken Beliz kapıyı açtı ve kapıdaki Zeyno, Arap ve Vefa'yı görmesiyle kaşlarını kaldırdı. 

"Buyruun!" derken kenara çekildi ve sordu. "Ali yok mu?" 

"Rahatsız da biraz." diyen Zeyno ona gülümsedi. 

Beliz başını sallarken onları bahçeye doğru yönlendirdi. "Burdan." 

Ardından çalan kapıyla geri döndü. Kapıdaki Ayla ve Nesrin'i görünce gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı. "Buyruun. Ama çıkaramadım." 

Ayla gülümseyerek ona döndü. "Ben Ayla. Cemre'nin annesiyim." dediğinde Beliz gülümseyerek onunla tokalaştı ve konuştu.

"Aa çok memnun oldum." 

Ayla yanındaki Nesrin'i gösterirken konuştu. "Bu da Nesrin. Çağrı'nın annesi."

Beliz gülümseyerek başını salladı ve Nesrinle de tokalaştı.

"Hoşgeldiniiz." diyerek bahçe kapısını gösterirken Ayla ve Nesrin içeri girdi. 

Beliz tam kapıyı kapatmak üzereydi ki kapı itilerek ona doğru açıldı. 

"Yetiştim." diyen Alaz içeri girerken Beliz ona yan yan baktı.

"Tıklatsaydın geri açardım." dediğinde Alaz omzunu silkeledi. 

"Zahmet olmasın diye." dediğinde Beliz ona güldü.

Alaz'da bahçeye geçerken Berk ofladı. "Bir geçmiş olsun daha geliyor. Darlandım vallahi darlandım billahi darlandım." dediğinde yanlarına gelen Alaz Berk'e doğru baktı.

"Geçmiş olsun Berk." 

Berk yüzüne bir gülümseme yerleştirirken konuştu. "Sağol Alaz." 

Alaz yan taraftaki masaya otururken Beliz Çağrı'ya seslendi. "Hazal'ı arasana nerdelermiş? Daha pasta gelmedi." 

Çağrı cebinden telefonu çıkarırken Berk Ege'ye döndü. Göz kırparak sordu.

"Ne aldın?" 

"Kime?"

Berk Ege'nin Zeynolara kayan bakışlarıyla sırıttı.

"Bana." dediğinde Ege ona döndü. "Cemre'ye." dediğinde Ege kaşlarını kaldırdı.

"He." dedi ve gülümsedi. "Çocukluk resmi basılı bir süs diyebiliriz." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı ve kapıdan giren Çınar ve Lavin'i görürken konuştu.

"Bayılır Cemre." dediğinde Ege başını salladı.

Lavin pasta ile Çağrı'nın yanına gelirken Çınar da peşinden gelmişti.

Lavin masanın üzerine pastayı bıraktı ve sitemle ona doğru konuştu.

"Çağrı beni rezil ettin. Doğum günü pastası üzerine 'Söneriz diye üflediniz alev aldık' yazdırmak nedir ya?" dediğinde Berk kahkaha atarken Ege sinirle Çağrı'ya döndü.

"Çağrı ben bir şeyi sana veremiyecek miyim oğlum ya." dediğinde Berk konuştu.

"Ben demiştim." 

Çağrı Lavin'e dönerken konuştu.

"Acaba nasıl rezil olmuş olabilirsin?" dediğinde Lavin sinirle cevap verdi.

"Kadına bir doğum günü pastası siparişimiz var diyorum. Üzerinde 'Söneriz diye üflediniz alev aldık' yazan mı diyor. Bende yok o değildir Çağrı Koçak adına sipariş dedim. Ve bana Çağrı Koçak'ın siparişi o şekilde zaten dedi." 

Berk gülerken Çağrı'ya döndü. "O söz nerden çıktı?" 

Çağrı kaşlarını kaldırdı ve bozulmuş gibi konuştu. "Derin anlamlar siz anlamazsınız Cemre bayılacak." dediğinde Ege başını salladı. 

"Cemre bayılır mı bilmem ama Hazal seni fotoğraflarının estetiğini bozdun diye parçalayacak o net." 

Beliz Aren ve Devin ile yanlarına gelirken konuştu. "Aradın mı Çağrı herkes tamam gibi." dediğinde Çağrı başını salladı.

"Aradım da sürpriz yapamayacakmışız." 

"Neden?" diyen Ege'nin kaşları çatıldı.

"Bora sürprizi patlatmış." dediğinde Berk bir kahkaha daha attı. 

Ege Çağrı'ya bakarken sırıttı. "Oğlum sen bittin. Hazal zaten şimdi sinir küpüdür bir de bu pastayı görünce... Hadi geçmiş olsun." diyerek Çağrı'nın omzuna vurdu.

Kapı çalarken Beliz bahçeye seslendi. "Işıkları kapatıyorum. Sizde mumları yakın."

Çağrı ve Ege pastanın başına geçerken Berk'te yavaşça salıncaktan kalkıp ortalarına gitti ve kollarını ikisinin omzuna attı.

Mumları yakan Ege'ye doğru fısıldadı. "Üfleyelim bakalım alev alcaklar mı?" Ege gülerken nefesi ile tüm mumlar söndü.

Çağrı sinirle ona döndü. "Bi rahat durun!" dediğinde Ege ve Berk gülerlerken Çağrı mumları tekrar yaktı. "Kim eline alıyo?" derken pastayı Berk'e doğru uzattı. Berk başını iki yana sallarken konuştu. 

"Sen al." 

Gelen Cemre'yi görünce pasta Çağrı'nın elinde kaldı. Ege bir alkış ritmi tuttururken doğum günü şarkısını söylemeye başladı.

"İyi ki doğdun Cemre! İyi ki doğdun iyi ki doğdun mutlu yıllar sana!" 

Cemre pasta tutan Çağrı'nın yanına gelirken loş ışıkta görünen Berk'in gözlerine baktı. Gülümsemesi yüzüne yayılırken pastaya çevirdi gözlerini. 

Üzerindeki yazıyı okuyunca kahkaha attı ve Çağrı'ya döndü. "Pastayı sen mi yaptırdın?" dediğinde Çağrı kibirle Ege ve Berk'e döndü.

"Bayılacak demiştim." dediğinde Cemre gülerek mumları üfledi. 

Çağrı merakla sordu. "Dilek diledin mi?" 

Cemre Berk ile göz göze gelirken konuştu. "Diledim." 


                          7. BÖLÜM SONU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.