8.Bölüm: Sevgi Emekti
ve seninle geçirdiğim her günüm benim en sevdiğim günümdür. Yani bugün benim yeni favori günüm.
Winnie The Pooh
Yazar'dan
Hazal Cemre'nin mumu üflerken çektiği fotoğraflarını incelemeye başlarken pastanın üzerindeki yazıyı gördü ve fotoğrafı zoomladı. O sırada Çağrı pastayı Cemre'ye hızla kestirmeye çalışıyordu.
"Hadi kızım kessene neyi bekliyorsun ya."
"Çağrı bi dur fotoğraf çekicek daha Hazal." diyen Cemre'ye dönen Çağrı korkuyla Hazal'a döndüğünde onunla göz göze kaldı.
"Bu yazı ne Çağrı?"
"Yazı işte." diyen Çağrı pastayı masaya bırakırken Cemre'ye sitemle baktı ve fısıldadı.
"Al işte."
Cemre ona gülerken yanına gelen Beliz'e döndü.
"Cemre annen çağırıyor." dediğinde Cemre ona başını sallarken annesinin ve Nesrin'in oturduğu masaya doğru ilerledi ve ortalarına oturdu.
"Hanımlar beni çağırmışsınız." dediğinde Ayla Cemre'ye döndü.
"Kızım Berk'le biraz ilgilensene çocuk kıyıda köşede gezinip duruyor." Cemre'nin gözleri salıncakta oturup telefonuna bakan Berk'e kaydı.
"Canı sıkkındır anne." dediğinde Ayla kaşlarını çatıp konuştu.
"Sen bu çocuğun sevgilisi değil misin? Git ilgilen."
Cemre'nin gözleri endişeyle annesine dönerken ayrıldıklarını annesine söylerse akşam azar yiyeceğini biliyordu. Hatta Ali'yi öğrenirse olacakları düşünemiyordu bile.
"Tamam şimdi gider konuşurum." dediğinde yavaşça sandalyeden kalktı. Nesrin ona doğru gülümseyerek konuştu.
"Yine çok güzel olmuşsun Cemre'cim."
Cemre gülümseyerek cevap verdi. "O sizin güzelliğiniz." diyip tam giderken evin bahçeye giren kapısından giren Önder ile karşılaştı.
"Hoşgeldiniz Hocam." dediğinde Önder gülümseyerek ona sarıldı.
"Doğum günün kutlu olsun Cemre." dediğinde Cemre de teşekkür edip yanından ayrıldı.
Adımları önce tartışan Çağrı ile Hazal'ın yanına geldi. Sonra ise köşede şarkı ayarlamaya çalışan Ege'nin yanına gitti.
"Ege ya." dediğinde yanındaki boş sandalyeye oturdu.
Ege başını ses sisteminden kaldırırken ona baktı. "Noldu?"
"Annem Berk'le ayrıldığımızı bilmiyor." dediğinde Ege'nin gözleri Aylaların oturduğu tarafa doğru kaydı sonra direkt Cemre'ye dönerken kaşlarını kaldırdı.
"Gözü burada." dediğinde Cemre'ye sordu. "Ee napıcaksın? Öğrense başını ağrıtır dimi?" dediğinde Cemre başını salladı. "E git kızım." diyen Ege'ye şaşkın bir şekilde baktı.
"Kendi doğum günümden mi?" dediğinde Ege ona güldü.
"Berk'in yanına git."
Cemre'nin gözleri tereddütle Berk'e kaydı. "Emin misin?"
Ege başını salladı. "Evet. Belki bir fırsattır bile hatta." dediğinde Cemre onun omzundan tutunarak ayağa kalktı.
"Ters teperse seni öldürürüm." dediğinde oradan uzaklaştı.
Ege ise bıkkın bir nefes verirken söyletti. "Öldürün de kurtulun." dedikten sonra ses sistemine dönüp kaşlarını çattı. İlerde kavga eden Çağrı ve Hazal'a dönüp bağırdı.
"Hazal'cım çok haklısın ama şuan bana lazım." dediğinde Hazal sinirle arkasını dönüp pastayı mutfağa götürürken Ege dikilen Çağrı'ya bağırdı. "Gel lan!"
Cemre Berk'in oturduğu salıncağın yanına geldiğinde Berk'in gözleri hâlâ telefondaydı. "Canın mı sıkıldı?" dedi ona bakarken.
Berk gözlerini telefondan kaldırdığında Cemre'yi karşısında görmeyi beklemiyordu. Telefonu bırakıp doğruldu.
"Diyebiliriz." dedi ve etrafa bakındı.
"Ege ve Çağrı şarkıyı ayarlamaya çalışıyor." dediğinde Berk başını sallarken Cemre yanındaki boşluğu göstererek ekledi. "Oturabilir miyim?"
Berk başta şaşırsa da yanında biraz daha boşluk açtı ve başını salladı. "Oturabilirsin."
Cemre yanına otururken Berk Cemre'ye uzun zaman sonra bu kadar yakındı. Kokusu burnuna gelir gelmez gözlerini kapatıp açtı.
"Ağrın var mı?" diye sordu Cemre kafasındaki banta bakarken.
Berk kaşlarını kaldırdı. "Yok. Kalmadı."
Cemre kolundaki alçıyı gösterdi. "Ne zaman çıkacakmış bir şey söylediler mi?"
"Çatlakmış. İyileşme sürecine göre karar verilecekmiş."
Cemre gözlerini Berk'in gözlerine dikerken aralarında olan sessizliği Çağrı ve Ege'nin sonunda açtıkları şarkı bozdu.
Memleket sevda oluncaGöz başka gözde durmayınca
Onlara pasta getiren Hazal'ın tabakları uzatmasıyla dikkatleri dağılırken Hazal onlara gülümseyerek pastaları uzattı. ''Biz masaya geçiyoruz ama siz konuşacak bir şeyleriniz varsa kalın burda.
Berk tabağını alırken Cemre ona döndü. Berk ise ona bakmadan konuştu. ''Yok konuşacağımız bir şey. Geçelim biz de.'' dediğinde salıncaktan ayağa kalktı ve masaya doğru ilerledi. Cemre'de masaya doğru ilerlerken derin bir iç çekti.
Kavurur beni hasretin en serin gecelerdeAdın dillerde duyulmayınca
''Senin eline noldu?'' diyen Bora Çınar'ın sargısını gösterirken Çınar'ın gözleri Devin'i buldu. O sırada karşısındaki Lavin gülümseyerek çatalını kaldırdı ve konuştu.
''Benim sargımı kıskanmış.'' dediğinde Çınar ona gülerken sargılı elini kaldırdı ve sordu.
''Benimkinin daha havalı olduğu konusunda hemfikir miyiz?'' dediğinde Berk keyifsizce alçılı kolunu kaldırdı.
''Değiliz daha havalısı burada.'' dediğinde Bora gülerek konuştu.
''Benim imzamı taşıdığı için.'' dediğinde ona güldüler.
Hangimiz körkütük sabahları buldu?Hangimiz bir yalnız göçebe oldu?
''Pastaya geldiğinden beri laf ettiniz ama tadına bayıldım.'' diyen Aren'e dönen Çağrı ellerini gülümseyerek iki yana açarken konuştu.
''Sonunda gecenin benim övüldüğüm kısmına geldik.'' dediğinde Ege göz devirerek konuştu.
''Pastayı sen yaptın da benim mi haberim yok?''
''Ya Aren bunlarda böyle işte.'' dedi ve Ege'ye doğru dönerek ve kelimeyi bastırarak ''Nankör.''
Aren ona güldü.
Birinin kalbi kıyılara vurduBazı yanar, bazı söner
''Ben o zaman daha fazla sabredemiyorum.'' diyen Ege ayağa kalkıp diğer masanın üzerindeki hediye paketini aldı ve sandalyesine geri otururken yanında oturan Cemre'ye döndü.
''İyi ki doğdun.''
Cemre ona gülümseyerek paketi eline aldı ve paketi açtı. İçinden çıkan masaüstü süs ile gülümsemesi büyüdü. Üzerindeki bebeklik resmini görünce gözleri doldu.
"Yaa." derken hızla Ege'ye sarıldı. "Teşekkür ederiim."
Ege gülerken konuştu. "Hiç duygusala bağlamayalım bu gece göz yaşı yok." derken ondan ayrıldığında Çağrı gülümseyerek Cemre'ye bir hediye paketi fırlattı.
Cemre paketi havada tutarken Berk Çağrı'ya dönüp söylendi. "Bi yerden şunun hayvanlığını kapatamaz mıyız?"
Cemre Çağrı'nın hediyesini açtığında gülümseyerek ona döndü ve dudağını yukarıya doğru kıvırdı. "Çok tatlıı." diyerek Çağrı'nın aldığı el yapımı oyuncağı kaldırdı.
"Sana o kadar benziyor ki evde sizi karıştırabilirim." diyen Bora'ya güldüler.
Herkes hediyelerini verdikten sonra en son Beliz kocaman bir paket getirdi.
"Benim hediyem en tatlısı." dediğinde Çağrı ona burun kıvırırken Beliz hediyeyi açan Cemre'yi Çağrı'ya göstererek konuştu. "Şaka yapmıyorum izle ve gör."
Cemre kaşlarını kaldırarak paketin içine baktı ve gülümsedi. Etrafa bakarak başını salladı. "Gerçekten en tatlısı." dediğinde paketin içindeki kocaman yenilebilir çiçek buketini çıkardı.
"Bol kalorili." diyen Hazal Beliz'e ters ters bakarken konuştu.
Beliz ona göz devirirken Cemre Beliz'e döndü. "Çok güzel teşekkür ederim."
"Doğum günün kutlu olsun."
Kenan gülümseyerek onların yanına gelirken konuştu. "Hediyeleşmeniz bittiyse ben de hediyemi vereyim de tutmayalım sizi." diyerek saatine baktı ve Berk'e döndü. "11'deydi değil mi?" dediğinde Ege Berk'e döndü.
"Ne 11'de?"
Berk kaşlarını kaldırdı. "Benimde bir sürprizim var." dediğinde Cemre ile gözleri kesişti. Cemre'nin dudaklarına küçük bir tebessüm yayıldı.
Az da güler o tabi ki ben
Bazı yanar, bazı söner
Yine de güler o
Kenan elindeki hediye paketini Cemre'ye uzatırken Cemre paketi masaya koydu ve açtı. Gülümserken içinden çıkardığı peluş ayıcıkla Berk ve Ege birbirine gülümseyerek baktı. Cemre Kenan'a dolu gözleriyle dönerken onu en çok etkileyen hediye belki de buydu.
Ayağa kalkıp Kenan'a sarıldı ve konuştu. "Çok teşekkür ederim."
Berk ve Ege onlara bakarken geçmişe götürdü onları bu ayıcık.
11 Yıl Önce (7 Yaşındalar)
"Denize ayıcığım kaçtı ben girebilir miyim?" diyen Cemre annesinden izin alıyordu.
"Olmaz Cemre akıntı duyurusu yaptılar."
Cemre gözlerinden yaşlar süzülürken konuştu. "Ama onu bana babam almıştı."
Berk hızla denize koşarken Kenan onu durdurdu. "Sen nereye?"
"Alıp gelebilirim." diyen Berk babasının yanından geçmeye çalıştı.
"Sen onu almazsın deniz seni alır." dediğinde Berk hâlâ gitmek için uğraşıyordu. Berk'i kucağına alan Kenan Cemre'nin ve yanında onu teselli etmeye çalışan Ege'nin yanına gitti. Berk'i yanlarına bırakırken Cemre'ye doğru döndü.
"Cemre ben sana onun aynısını alacağım şuan onu almak çok tehlikeli." dediğinde Cemre sinirle ayağa kalktı.
"Sen alamazsın aynısını! Babam almıştı onu bana." diyerek denizin karşısına oturdu ve dalgaların arasında kaybolup giden ayıcığına dikti gözlerini.
İlk orada yüzleşti babasının yokluğu ve onu terk edişiyle. Sonra da bir daha ona babası gibi yaklaşan herkese öfkeyle baktı.
Cemre gözünden süzülen yaşı silerken Kenan'a gülümsedi. Kenan'da sulanmış gözlerini açıp kapatırken yüzüne bir tebessüm yerleştirip konuştu.
"Metin sizi bekliyor." dediğinde bahçenin kapısından gözüken siyah minibüsü gösterdi. Minibüs kornasına iki kere basarken Berk ayağa kalktı.
"Hadi o zaman Metin Abimi bekletmeyelim." dediğinde Çağrı ayağa kalkarken konuştu.
"Nereye gidiyoruz söylemezsen adımımı atmam o mafya arabasına." dediğinde Berk ona döndü.
"Tamam bro. Kalıp babamlarla sohbet edebilirsin." dediğinde Hazal gülerek Çağrı'ya döndü.
Çağrı kaşlarını kaldırırken konuştu. "Tamam çok ısrar ettiniz geliyorum." dediğinde Beliz ona gülerken Berk'in yanına doğru ilerledi.
"Ne bu gizem anlamadım ki?" diyen Çağrı en önden yürüyerek minibüse bindi.
Arap Zeyno ve Vefa daha fazla kalamayacaklarını söyleyerek onlardan ayrılmışlardı.
***
Sinema salonuna girdiklerinde Çağrı kollarını iki yana açarken derin bir nefes aldı. "Kapattırdın dimi lan salonu.'' derken Berk onu hiç duymuyormuş gibi herkese biletlerini dağıtıyordu.
''Film yeni vizyona girmiş Çağrı nasıl kapattırsın?'' diyen Ege kaşlarını çattı.
''Sen Berk Yağızoğlu'sun kendine gel.'' diyen Çağrı Berk'e dönerken Berk salonun önündeki görevliyle konuşuyordu.
''Biz bilet çoğalttırmıştık.'' dediğinde görevli başını salladı.
''İki kişilikten on iki kişiliğe çıkartan grup siz olmalısınız.'' Berk başını sallarken Çağrı etrafına bakındı.
''O kadar var mıyız lan?''
''Buyrun geçebilirsiniz.'' Görevlinin sesiyle içeri girdiler. Hepsinin koltuğu yan yanaydı ve bir sıranın tümünü kaplıyorlardı.
Alaz gülerek yanındaki Çınar'a dokundu. ''Uykumda saydığım koyunlar bile daha az lan.'' dediğinde Çınar ona güldü.
Berk ve Cemre yan yana oturuyorlardı. Yerlerini önceden bilet alındığı için değiştirememişti Berk. Cemre gülümseyerek Berk'e döndü.
"Berk." dediğinde sesi titremişti. Berk ona dönerken dolmaya başlayan gözlerine baktı. "Teşekkür ederim." dediğinde Berk gülümsedi.
Gözlerinin içine bakarken konuştu. "Kutlu olsun." yutkundu ve devam etti. "Doğum günün."
Cemre gülümserken yanağından bir yaş süzüldü.
Ah benim sevgili kalp sancım
Sen su, sen nefessin muhtacım
İçindeki ses yine onunla konuşuyordu. Her şey farklı olabilirdi diyordu. Yine her şeyi mahvettin diyordu.
Cemre gülümsedi. Onun gülümsediğini gören Berk yüzündeki gülümsemeyi büyüttü.
Ah benim sevgili baş tacım
Bir gün, bir ömür muhtacım
Beliz Bora'nın yanında oturuyordu ve ona bu kadar yakın olmak kafasını karıştırmıştı. Kalbi hızla çarpıyordu.
O sırada Bora'nın yere düşen telefonuna refleks olarak hızla eğildi. Kafaları birbirine çarparken aynı anda başlarını kaldırıp birbirlerine baktılar. Göz göze kaldılar.
Bora gülmeye başlarken telefonunu yerden aldı ve doğruldu.
"Filmlerdeki sahneler gibi." derken Beliz de gülmeye başladı.
Beliz kalbinin sesini duymaya devam ederken yüzüne hücum eden sıcaklıkla yüzü kızardı.
Ah benim sevgili kalp sancım
Sen su, sen nefessin muhtacım
Çağrı, Hazal'a bakarken yanında onu izleyen Aren'in farkında değildi. Bu zamana kadar Hazal'ın ona kör olmasından yakınan Çağrı şimdi Aren'e kördü.
Ah benim sevgili baş tacım
Bir gün, bir ömür muhtacım
Çınar yan tarafındaki yere gözlerini dikmiş olan Lavin'e bakarken ona doğru konuştu. "Başlıyor." dediğinde Lavin gözlerini ekrana çevirirken ekranda geri sayım başlamıştı.
3...2...1
Sayımdan sonra anlık oluşan karanlıkla Lavin'in sargılı eli Çınar'ın sargılı elini buldu. Sıkıca tuttuğunda kendi elini de Çınar'ın elini de acıtıyordu. Ama ikisi de bunun farkında değildi. İkisinin sebebi de başkaydı.
Lavin korkuları yüzünden yok saymıştı acısını. Çınar ise Lavin'e karşı olan duygularından.
Işıklar açıldığında gözleri buluştu. Elleri yavaşça birbirinden ayrıldı.
Hangimiz körkütük sabahları buldu?
Hangimiz bir yalnız göçebe oldu?
Film bittiğinde salondan çıktılar.
Çağrı esneyerek etrafa bakınırken Ege ona güldü. "Uyudun mu yoksa lan?" dediğinde Hazal gülerek ona döndü.
"Bir ara horlayacak diye çok korktum." dediğinde Ege ona gülerken Çağrı'nın omzuna elini attı.
Cemre kenarda konuştuğu telefonunu kapatan Berk'in yanına gitti.
Hiç tereddüt etmeden elleri ile elini tuttu. Berk afallayarak kaşlarını kaldırıp Cemre'ye baktı.
Cemre "Berk ben seni çok seviyorum." dediğinde Berk yutkundu. "Özür dilerim. O kadar salağım o kadar..." derin bir nefes verdi. "Saçmaladım. Çok saçmaladım. O gece.." sözünde devam etmek için tekrar ağzını açmıştı ki Berk bu zamana kadar çekmediği elini o geceden bahsedince ellerinin arasından çekti.
"Tamam Cemre." dedi ve yutkundu. "Lütfen." gözlerini Cemre'nin umut dolu gözlerinde gezdirdi. "Her şeyi mahvettik bari bu geceyi mahvetmeyelim."
Cemre'nin yüzü düşerken başını salladı.
Birinin kalbi kıyılara vurdu
Bazı yanar, bazı söner
Lavin Çınar'a döndü. "Ben elini sıktım bi anlık korkuyla içerde ama.." dedi ve eline baktı. "Acıttım mı?"
Çınar başını iki yana salladı. "Acıtmadın." dedi ve gülümsedi. "Kolay kolay acımaz benim canım." dedi.
Az da güler o tabi ki ben
Bazı yanar, bazı söner
Yine de güler o
Çınar ve Devin'i evlerinin önünde indirdiklerinde minibüs uzaklaşır uzaklaşmaz orada donakaldılar.
Devin yavaşça Çınar'a döndü. "Seviyo musun o kızı?" dediğinde Çınar'da ona döndü. Ağzından soğuk yüzünden çıkan buharla konuştu.
"Lavin'i mi?" dediğinde Devin başını salladı. Çınarla konuşurken yüzünde mimik oynamıyordu.
"Lavin'i." dediğinde Çınar başını salladı.
"Seviyorum." dedi.
Devin tam ağzını açtı konuşuyordu ki. Çınar sözünü kesti. "Benc-"
"Biliyorum." dedi ve yutkundu. "Uzak durmam gerekiyor. Dediğin gibi bana güvenmemeli." sonra önüne döndü ve gözlerini eve dikerken konuştu. "Zaten yeterince yarası var." dedi ve sesi titreyerek ekledi. "Kıyamam."
Devin dudaklarını ıslatırken o da eve çevirdi bakışlarını. "Korkma diyecektim." dediğinde Çınar ona döndü afallayarak. Devin'de ona dönerken konuştu. "Sevmekten ya da aşktan korkma." dedi ve gözü onun sargılı eline kaydı. "Ayrıca benim sinirliyken söylediğim şeyleri de bu kadar kafana takma." dedi ve sırıttı. "Yanarsın."
Eve doğru yürürken Çınar başını salladı. Yüzüne bir gülümseme yerleşti. Kardeşiyle uzun zaman sonra konuşmuştu.
Aklına Lavin geldi. Gülümsemesi büyüdü.
Ah benim sevgili kalp sancım
Sen su, sen nefessin muhtacım
Berk ve Beliz eve geldiklerinde Beliz kendini koltuğa atarken yüzünü buruşturdu. ''Filmde çok sıkıcıydı zaten.'' dedi ve bahçeye çıkmak üzere olan Berk'e bakarak imayla konuştu. ''Zevksizmiş!''
Berk ona döndü ve sırıttı. ''Hediyesini veririken için düşüyordu onu napcaz?''
''Sen filmi izlemedin be!'' diye çıkıştı Beliz. ''Boynun kopacaktı boynun yan tarafa döne döne.''
''İyi geceler Beliz. Fazla konuşma ömür kısaltıyormuş.'' diyerek bahçeye çıkan Berk'in ardından göz devirerek yukarıya çıktı. Kendini yatağa atarken gözünün önünde Bora ile kafalarının çarpıştığı an belirdi ve yüzündeki sırıtmayla gözlerini tavana dikti.
Ah benim sevgili baş tacımBir gün, bir ömür muhtacım
Berk bahçedeki koltuğun üstünde kalan Cemre'nin atkısını alıp kendini salıncağa bıraktığında atkıyı burnuna götürdü. Gözlerini kapatırken aklında bu gece Cemre ile yaşadığı tüm anlar belirdi. Gülümsedi. Gece soğuğunu arttırırken o yüzündeki tebessümle uyuyakaldı.
Ah benim sevgili kalp sancımSen su, sen nefessin muhtacım
Cemre evdeki koltukta Berk'in hazırladığı deftere sarılarak uyunuştu. Yukardan inen Bora onu koltukta öyle görünce güldü ve üzerine battaniyeyi yavaşça örterken defterde açık kalan Berk ve Cemre'nin fotoğraflarına baktı.
Ah benim sevgili baş tacımBir gün, bir ömür muhtacım
Sabah Beliz'in bağırışlarıyla titreyerek uyanan Berk gözlerini kısık bir şekilde açtı. Ve karşısında ona bağırıp duran Beliz'i gördü.
"Ya sen kafayı mı üşüttün bu soğukta bu halinle dışarda uyudun." dediğinde Berk yerinden doğrulurken Beliz elindeki atkıyı aldı. "Bununla mı ısınmaya çalıştın?" dediğinde Berk eliyle yüzünü sıvazladı.
"Uyuyakalmışım ne ötüyorsun kafamda?"
Beliz elini Berk'in alnına koydu. "Ateşin de çıkmış." diyen Beliz Berk'in koluna girip eve doğru yürürken konuşmaya devam etti. "Yahu şüphe etmiyor değilim şu ameliyatta senin beynini mi aldılar diye ama sonra aklıma hep böyle olduğun geliyor sonra-"
Berk kendini salondaki koltuğa bırakırken onun sözünü kesti. "Susar mısın? Başım çatlıyor."
Beliz mutfakta bez ıslatıp Berk'in başına koyarken konuştu. "Hep ben susayım zaten." dediğinde Berk oflayarak alnındaki bezi yere attı. Bununla Beliz'in gözleri kocaman açılırken bağırmaya başladı. "Ya napıyorsun?"
"Çok soğuk." diyen Berk'in gözleri kapanmayla açık kalma arasında kalmış gibiydi.
"Çocuk musun Berk. Ateşin düşsün diye koydum onu alnına." dediğinde Berk ofladı.
"İstemiyorum."
"Ya Allah'ım bana sabır ver!" diyen Beliz sinirle yerdeki ıslak bezi alırken merdivenlerden inen Kenan kaşları çatık bir şekilde sordu.
"Noluyor sabah sabah?"
Berk zar zor konuştu. "Beliz alarmımız açık kalmış ötüyor." dediğinde Beliz Kenan'a döndü.
"Ultra zeki oğlun bu soğukta gece dışarıda uyumuş ve ateşi var." dediğinde Berk küçük bir çocuk gibi itiraz etti.
"Yanlışın var. Yalan konuşma. Uyumuş değil uyuyakalmış." dediğinde Kenan onun alnına elini koymuştu.
"E yanıyor." dediğinde Berk başını salladı.
"Yanıyorum."
Beliz gözlerini devirdi, elindeki bezi sıkarak mutfağa yöneldi. "Seninle uğraşan biz isyan eden yine sen. Ne güzel hayat." diye homurdanırken Kenan Berk'e dik dik baktı.
"Gerçekten ne işin vardı dışarıda?"
Berk battaniyeyi üzerine çekip kanepeye gömüldü. "Düşünüyordum." dedi sesi yorgundu.
Kenan kaşlarını kaldırdı. "Ne düşündün bakalım donarak?"
"Hayatın anlamını." diye mırıldandı Berk.
Beliz mutfaktan elinde sıcak bir çayla döndü Berk’in önüne koyarken homurdandı. "E var mıymış bir anlamı? Ona göre biz de bilelim."
Berk battaniyenin arasından elini çıkarıp bardağı kavradı bir an cevap vermedi. Sonra hafif bir gülümsemeyle "Yokmuş." dedi.
Beliz iç çekti. "Soğukta aydınlanma daha kolay yaşanıyor anlaşılan."
Kenan başını iki yana salladı. "Bence de bir dahakine aydınlanmalarını içeride yaşa."
Berk cevap vermedi sadece çayından bir yudum aldı. Göz kapakları ağırlaşıyordu
Kenan yukarıya ilaç dolabından ateş ölçer almaya çıkarken Beliz battaniyeyi biraz daha Berk'in üzerine çekti.
Berk’in uykuya dalmadan önce duyduğu son şey, Beliz’in alçak sesle "Aptal." diye mırıldanışıydı.
"Sen niye bu kadar erken uyandın?" diyen Kenan ateş ölçeri masanın üzerine koyarken Beliz kendine kahve hazırlıyordu.
"Okula döniyim demiştim. Ama dönemiyorum." dediğinde Kenan kaşlarını çattı.
"Neden?"
Beliz elindeki kupayla koltukta yatan Berk'i işaret etti. "Onu böyle bırakamam. Sürekli ateşinin ölçülmesi falan lazım." dediğinde Kenan gülümsedi.
"Ben bakarım." dedi ve Berk'e döndü. "Saat biraz ilerlesin doktor da çağırırım senin aklın kalmasın burda." dediğinde Beliz gülümsedi.
"Gitmesem de olurdu aslında.." dediğinde Kenan ona döndü.
"Okul babanın diye sınırsız devamsızlık hakkı vermiyorlar Beliz Hanım." dediğinde Beliz kıkırdadı.
"O zaman sana kolay gelsin." derken kahveyi kupaya koymaktan vazgeçip termosa doldurdu. Babasının yanağından öpüp merdivenlere koşarken Berk'in uyuduğunu unutup bağırarak konuştu. "Ben kaçtım!!"
Berk gözlerini aralarken mırıldandı. "Beliz nereye kaçıyor?" dediğinde gülen Kenan ona cevap verdi.
"Bir şey yok yat uyu." dediğinde Berk hiç sorgulamadan zaten kapanmak üzere olan gözlerini tekrar kapattı.
***
Beliz okulun bahçesine girerken kenarda dikilip bir şeyler konuşan Hazal, Bora, Çağrı ve Ege'nin yanına geldiğinde "Günaydıın!" dedi.
"Ooo Beliz Yağızoğlu. Sen okula gelir miydin?" diyen Ege'ye döndü.
"Gelmek zorunda kaldık diyelim." dediğinde Çağrı güldü.
"Fazla bile tatil yaptın."
"Doğum günü kızı nerde?" dedi Beliz Bora'ya dönerken. Cemre umrunda değildi. Bora ile konuşmak için sormuştu.
"Ayılamamış kantinde üçüncü kahvesini bitiriyor." dediğinde Çağrı konuştu.
"Kalp çarpıntısı yapar yalnız." dediğinde Ege bahçenin kapısını göstererek konuştu.
"Geldi senin kalp çarpıntısı." dediğinde Çağrı onun baktığı yöne bakarken onlara doğru gelen Aren'i gördü.
"Ne alaka?" dediğinden Hazal da kaşlarını çatarak ona katıldı.
"Evet ne alaka?"
"Kızın Çağrı'ya olan bakışlarını ilk günden beri bi tek ben görmüş olamam." dediğinde Bora güldü.
"Ben de gördüm. Ki Aren'i kaç yıldır tanıyorum epey şaşırttı beni." dedi ve ona bakan Çağrı'ya döndü. "Daha önce hiç kovalayan taraf olmamıştı."
"Bu kız Çağrı'dan mı hoşlanıyor şimdi?" diyen Hazal'a başını salladı Bora.
"Gözlemlerimize göre."
"Yanlış görmüşsünüzdür kardeşim böyle bir şey olsa ben hissederim." dedi ve onlara yaklaşan Aren'le sustu.
"Turnuvalar ne zamanmış Çağrı?" diyen Bora konuyu dağıttı.
"Haftaya galiba. Babam Berk dönünce durumuna göre bakarız dedi."
Beliz güldü. "Bence Berk'i takımdan çıkarın malum şu aralar bela mıknatısı kendisi. Okula da ne zaman döner bilmiyorum."
"Neden?" diye sordu Ege ve Çağrı aynı anda.
"Dün akşam bahçede uyumuş." dedi ve sırıttı. "Uyuyakalmış. Baya ateşi falan vardı sabah."
"Aa geçmiş olsun." dedi Bora sahte bir şaşkınlıkla. "Acaba bi röntgen mi çektirseniz?"
Beliz kaşlarını çattı. "Neden?"
"Beyin için." dediğinde Beliz güldü.
"Düşünmeye başladık." dediğinde Ege sertçe çıkıştı.
"Düzgün konuşun Berk'im hakkında." dediğinde Çağrı da ona gülerken yanlarına gelen Aren'in sesiyle ona döndü ve göz göze geldiler.
"Günaydın."
"Günaydın." dedi Çağrı ona gülümserken.
"Cemre nerde?" diyen Aren Bora'ya baktı.
"Kantinde." diyen Bora'nın omzuna bir kere vurup okula yöneldi.
"Cemre ile best friend oldular da benim mi haberim yok?" diyen Hazal arkasından ters ters bakıyordu.
Bora güldü. "En çok onunla kafası uyuştu." dediğinde Hazal ters bakışlarını ona yöneltti.
"Uyuşamaz." dediğinde Çağrı ona güldü.
"Cemre'yi mi kıskandın?" dediğinde Hazal ona döndü.
"Bu kız biraz garip sadece. İlk günden Çınar ile senin arandaki kavgaya karışması da bir garipti." dediğinde Bora hemen söze girdi.
"Onun doğası bu. Bi kavga gördü mü dayanamıyor. Ee Çağrı'dan da hoşlandıysa." dedi ve imayla Çağrı'ya döndü.
Hazal sinirle yanlarından ayrılırken Çağrı arkasından seslendi.
"Nereye?"
Hazal arkasını dönüp konuştu. "Cemre'nin yanına."
***
Sınıfta garip bir sessizlik vardı. Kimse doğru düzgün konuşmazken sınıfa giren Önder bununla şaşırdı.
"Karadeniz'de gemileriniz mi battı çocuklar?" dediğinde sınıftan ses çıkmadı. ''Dersiniz boş antrenman yapmak ister misiniz voleybol takımı.'' dediğinde kızlar birbirine baktı. ''İstemiyorsunuz anlaşılan.'' diyen Önder ekledi. ''Haftaya erteledik zaten. O zaman haftasonu hepiniz okuldasınız futbol ve voleybol takımları.'' diyerek sınıftan çıktığında Alaz ayağa kalktı.
Sınıftan çıkarken Çınar'ın omzuna dokundu. Çınar da peşinden çıktığında koridorda Alaz ona döndü.
''Kanka bu olay.'' dediğinde Çınar'ın kaşları çatıldı. ''Yani Lavin'in annesi.'' dediğinde Çınar başını salladı.
''Oğlum söylesene karşımda kıvranacağına.''
''Sabah kamera kayıtları için erkenden geldim konuştuğumuz gibi.'' Çınar başını salladı. ''Kadının bahçe kapısından girişi dışında tüm kamera kayıtları silinmiş. Spor salonunun o geceye dair hiç kaydı yok.''
Çınar kaşlarını kaldırıp hayretle konuştu. ''Silmişler yani.'' dediğinde Alaz başını salladı. Sonra da yanından düşüncelerle ayrılmak üzere olan Çınar'ın kolundan tuttu.
''Çınar.''
Çınar ona döndü. ''Bu işin peşini bırakmamız daha iyi olur. Kamera kayıtlarını sildirebilecek kadar yetkili kişilerin parmağı var işte anlaşılan.'' dedi ve ona baktı. ''Kıza da Alaz uydurmuş falan dersin kapatalım konuyu.'' dediğinde Çınar başını iki yana salladı.
''Sen bırakabilirsin.'' dediğinde adımları Alaz'dan uzaklaştı. Alaz derin bir nefes verirken arkasından bakakaldı.
Sınıftan çıkan Devin hızla Alaz'a döndü. ''Ne oluyor?'' dediğinde Alaz sıkıntılı bir nefes verdi. ''Boşver.''
Yanından geçip giderken Devin çatık kaşlarıyla ardından baktı.
''Berk iyileşir herhalde hafta sonuna.'' diyen Ege Beliz'e dönmüştü.
''Hiç bilmiyorum iyileşse de alçısı var oynayabilir mi?''
''Berk hasta mı?'' diyen Cemre Bora'ya dönmüştü.
Bora başını salladı. ''Dün gece bahçede uyuyakalmış.''
Cemre'nin gözlerine bir endişe yerleşirken sınıftan çıktı. Telefonunu aldı ve tereddüt de etse Berk'i aradı.
Telefonun ucundan gelen Berk'in sesi yorgundu.
''Efendim.''
''Berk nasılsın?'' diye soran Cemre'nin sesini şimdi tanıyan Berk kaşlarını kaldırdı.
''Cemre.'' dedi. ''İyiyim.''
''Hastaymışsın.''
Berk öksürüklerinin arasında konuştu. ''Öyle üşütmüşüm çok önemli değil.'' dediğinde öksürükleri artmışsın.
''Hiç öyle durmuyor.'' dedi Cemre gülümseyerek. Sesindeki endişe telefonun öbür ucundan okunuyordu.
''Atlatırım akşama.'' diyen Berk ekledi. ''Sağol aradığın için.''
''Dikkat et kendine.''
Berk'in yüzüne istemsizce bir gülümseme yerleşti. Tam ayrıldıklarını unutuyordu ki yüzü düştü. ''Ederim.''
Telefon kapandı.
***
Akşam Çınarların yemek masasında büyük bir sessizlik hakimdi. Devin önündeki yemeği çatalıyla kurcalıyor Çınar ile anlık kurduğu göz temaslarından gözlerini kaçırıyordu.
Babaları Oğuz Duman ise aralarındaki bu gerilimi fark etmiş ve sessizliği bozmuştu.
''Okulunuz nasıl alışabildiniz mi?''
Devin başını tabaktan kaldırmadan başını salladı. ''Alıştım ben.'' dediğinde Çınar'da ona katıldı.
''Ben de.''
Devin ona bakarken sandalyesini yavaşça ittirdi ve ayağa kalktı. ''Ben odama çıkıyorum size afiyet olsun.''
Babası arkasından seslenirken onu umursamadı bile. ''Daha doğru düzgün bir şey yemedin.''
Çınar çatalını bırakırken konuştu. ''Hiç affetmeyecek beni.'' dediğinde Oğuz ona döndü.
''Sen affedilmeyecek bir şey yapmadın.'' dediğinde Çınar gözlerini masaya dikti.
''Sen affedebildin mi beni?''
''Affedilmeyecek bir şey yapmadın.'' diye yineledi Oğuz.
Çınar gözlerini babasının gözlerine çevirdi. ''Neden hala benimle yaşamak istiyorsun. Yıllar önce senin yerine annemi seçtiğimde sarsılmıştın.'' dediğinde Oğuz'un gözlerine bir hüzün çöktü.
''Annenin senin adına verdiği kararlar saçmaydı. Sadece seni düşündüm ama sen bunu bir savaş olarak algıladın.'' dedi ve yutkundu.
Çınar masadan hızla kalkarken ona döndü. ''Devinle konuşmak istiyorum.'' dediğinde Oğuz başını sallarken Çınar mutfağa gitti.
Çalışanları Aysel Abla ona dönerek sordu. ''Bir ihtiyacınız mı var Çınar Bey?''
Çınar gülümsedi. ''O süt Devin'e mi?''
Aysel başını salladı. ''İstisnasız her akşam içiyor.'' dediğinde Çınar başını salladı.
''Bir bardak da bana koyar mısın?''
Aysel Abla bir bardak süt daha ısıtırken Çınar bir tepsi çıkardı ve sütleri alarak yukarıya çıktı. Devin'in odasının kapısında duraksadı ve derin bir nefes aldı. Kapıyı tıklattığında gelen Devin'in ''Geel.'' sesi ile içeri girdi.
Devin yatağın üzerinde bağdaş kurmuş gözlerini telefondan ayırmadan konuştu. ''Masanın üzerine koyabilirsin Aysel Ab-'' başını kaldırıp Çınar'ı gördü. Elindeki tepsideki iki bardak süte bakarken başını hızlı bir şekilde iki yana salladı. 'Ne var?' demek ister gibi.
Çınar kapıyı kapatırken elindeki tepsiyi yatağın üzerine koydu ve o da yatağa oturdu.
''Süt içmeyi bırakamamışsın hala.'' dediğinde Devin eline bardağı aldı.
''Bıraktım aslında ama kemiklerim buna izin vermedi.'' dedi ve bir yudum alırken konuştu. ''İki yıl önce kurtuldum kemiklerimin güçsüzlüğünden ama sütten kurtulamadım.'' dediğinde Çınar afalladı. Ne kadar çok şey kaybettiği ne kadar kardeşinin yanında gücünü hissettiği ama olamadığı bir kez daha yüzüne çarptı.
''Geçmiş olsun.'' dedi çatallaşan sesiyle.
Devin gülümsedi. ''Geçti zaten.'' bitirdiği bardağı tepsiye koydu. ''Daha neler neler geçti haberin bile yok.'' dedi yüzündeki gülümsemeyle. Sesindeki kırgınlığı da en az gözlerindeki kadar iyi sakladı. Meydan okurmuş gibi konuşuyordu ama aslında kırgınlığını dile getiriyordu. ''Mesela astım krizlerim çoğaldı. Sonra bir aya yakın makinelere bağlı yaşadım. Onlarsız nefes alamıyordum.'' dedi ve Çınar'ın gözlerindeki pişmanlığa dikti gözlerini. ''Adını hiç haketmiyorsun.'' dedi. Ve ekledi.
''Çınarlar 600 yıl aynı yerde yaşar. Olduğu yere kök salar. Her şeye direnir. Bir çınarın seni asla yüzüstü bırakmayacağını bilirsin..'' dedi ve derin bir nefes aldı. ''Ama sen biz tüm acıları yaşarken yoktun.'' dedi ve yutkundu.
''Yoktun. Ve geçti.'' dedi sulanmaya başlayan gözlerini tavana dikerken.
''Çünkü-'' diyen Çınar'ın sözünü kesti.
''Çünkü o kadınla gitmeyi seçtin.'' dedi titreyen sesiyle.
''O kadın bizim annemiz Devin.''
''Benim değil.'' dedi Devin başını iki yana sallarken. ''Bize bu hayattaki en büyük kötülüğü o kadın yaptı. Şuan sende bunun farkındasın ama kendine itiraf edemiyorsun.'' dedi Çınar'ın gözlerine daha derin bakarken. ''Çünkü o senin annen.'' dedi ve güldü. ''Biliyo musun o kadın beni ve babamı geç en büyülük kötülüğü sana yaptı.'' dedi ve yutkundu. ''Seni katil olduğuna inandırdı.''
Çınar'ın gözü kapanıp açılırken gözünden bir damla yaş yanağına doğru süzüldü.
''Seni katil olduğuna inandırdı.''
Beyninde yine yıllar öncesi yankılandı.
3 Yıl Önce
''Ben oğlumu alıp gidiyorum.'' diyen Serap bavullarıyla kapıya yönelirken duvara sırtını yaslanmış olan Çınar'a döndü Oğuz.
''Çınar benim de oğlum ve onun yaptığı bir şey yok.'' dediğinde Cınar'ın gözleri yerden kalkmıyordu. Dün gece Ada ölmüştü. O andan beri annesinden duyduğu tek söz ''Senin yüzünden''di.
Devin merdivenlerden hızla inerken kapıdaki annesine baktı. ''Nereye gidiyorsun?'' dediğinde Serap kızına doğru döndü.
''Sana bizimle gelmeni teklif ettim Devin. Sen babanla kalmayı seçtin.'' dediğinde Oğuz'un yüzü düştü.
''Serap!'' dediğinde sesi her zamankinden sertti. Konu çocukları olunca o hep böyleydi. ''Neden çocuklara böyle bir seçim yaptırıyorsun hem böyle apar topar kaçar gibi olmaz oturur konuşur bu kararı ailecek veririz. Bir yere gideceksek ailecek gideriz.'' dediğinde Serap başını iki yana salladı.
''Hepimiz Çınar'ın yüzünden olduğunu biliyoruz kendini kandırma Oğuz.'' diyen Serap ile sakinleştiricilerin etkisi altında olan Çınar'ın gözünden bir damla yaş süzüldü.
Devin onun yanına gitti. ''Çınar hiçbir şey senin yüzünden değil.'' dediğinde Çınar başını iki yana salladı. Dudaklarından annesinden dün geceden beri kendisine kabul ettirilen o cümleler döküldü.
''Benim yüzümden.''
Çınar gözünden akan bir damla yaşı silerken Devin ona bakarak devam etti.
''O kadın o geceyi fırsat bildi ve seni katil olduğuna inandırarak yasak aşkının yanına sürükledi.''
Onun da gözünden bir damla yaş süzüldü. ''Bu hikayedeki tek suçlu oydu ama o bunu değiştirmek için seni suçladı. Sana karşı.'' dediğinde Çınar yutkundu. ''Bizi.'' dedi Devin derin bir nefes alırken. Sesi titredi. ''Birbirimizden ayırdı.''
Çınar sesi titrerken Devin'e baktı ve konuştu. ''Sarılabilir miyim?''
Devin'in içindeki duvarlar ona engel olsa da Devin buna dayanamadı ve sarıldı.
Çınar kollarını Devin'e sarar sarmaz ağlamaya başladı. Devin de farksızdı.
Ben bu korkuyu bir türlü yenemiyorumHiçbir kere içimden söküp de halledemiyorum
Ali bahçede tek başına otururken yanına gelen Derya onun üzerine bir battaniye serdi ve yanına oturdu.
''Anlat bakalım. Sorun ne?''
Ali dolu gözlerini Derya'ya çevirdi. ''Aşk acıtır mı anne?''
''Acıtır.'' dedi Derya gözlerini masaya dikerken başını salladı. ''Hatta en çok aşk acıtır.''
Denedim oysa defalarca yine denedimKurşun gibi göğsüme saplanmış çıkaramıyorum
Ali'yi görmeye gelen Zeyno bahçe kapısından aralarındaki diyalogu duyarken gözünden bir damla yaş süzüldü. Aşk acıtırdı. Önünde birleştirdiği ellerine eğdi gözlerini. İzleri hala duran bileklerine baktı. Sonra da arkasını dönüp gitti.
Ah, kimseler anlamıyor beniZaman olmadı öğretmenimSen bu acıyı bir de bana sor
Lavin salonda otururken kapının açılmasıyla başını çevirip kapıya döndü. Kapıdan giren babasıyla ayağa kalkmıştı ki babasının ilerdeki çekmeceden hızla dosya alıp çıkışıyla ayakta kaldı. Kapı kapanırken Lavin kendini koltuğa bıraktı ve gözlerini yanındaki çerçeveye çevirdi.
Geçmişe takılıp kalmışımAklımı nelerle yormuşumBeceremiyorum şu yaşamayıBeceremiyorum
''Bora.'' diyen Cemre yavaşça Bora'nın yanına oturdu ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
''Ne istiyeceksin?'' diyen Bora'ya gülerek konuştu.
''Diyorum ki. Siz Beliz'le bi yere çıksanız. Bende Berk'i bir görsem.'' dediğinde Bora kaşlarını kaldırmış cevap veriyordu ki Cemre hızla konuştu. ''Lütfen hayır deme.''
''Kızım Beliz Berk'i evde tek başına bırakmaz ki.'' dediğinde Cemre gülümsedi.
''Hazal da bizimle geliyor.'' dediğinde Bora ofladı. ''Lütfeen.'' diyen Cemre'ye burnundan derin bir nefes verirken başını salladı.
''Hadi çıkalım.''
***
Berklerin evinin önüne geldiklerinde Cemre biraz uzaklaştı. Bora ve Hazal kapıyı çalarken Beliz koşarak kapıyı açtı. Karşısında Bora'yı görünce şaşırmıştı. Yüzüne bir gülümseme yayıldı.
''Buyrun.''
Hazal memnuniyetsizce konuştu. ''Ben Berk'i görmeye gelmiştim.'' diyerek içeri girerken Beliz ona seslendi.
''Odasında.''
Hazal yukarıya çıktığında odasına televizyon kurdurmuş film izleyen Berk'i görünce kendini gülmemek için zor tutarken arka bahçeye bakan pencereden aşağı baktı ve Cemre'ye el salladı.
"Sen?" diyen Beliz gülümseyerek Bora'ya bakıyordu.
"Ben aslında.." dedi Bora gülümseyerek. "Dondurma yiyelim mi?"
Beliz kaşlarını çattı. "Bu havada?"
"Evet. Benim favori dondurma mevsimim sonbahardır." derken kaşlarını kaldırdı ve ekledi. "Farklı biriyim işte."
Beliz ona gülerken tereddütle konuştu. "Berk'in ateşi hâlâ doğru düzgün düşmedi. Babam da yok evde." dediğinde Bora güldü.
"E Hazal kalsın." dediğinde Beliz kaşlarını kaldırdı.
"Kalır mı ki?"
"Kalır kalır." dediğinde kapıdan yukarıya doğru bağırdı. "Hazal! Biz Beliz'le dışarı çıkıyoruz. Berk'in başında kalır mısın?"
Berk bu sözle aşağıya doğru bağırdı. "Bakıcıya ihtiyacım yok!"
Yanındaki Hazal gülerken cevap verdi. "Tamam bendee!"
Beliz gülümseyerek montunu giyerken Bora arabaya doğru yöneldi.
Onlar uzaklaşırken Cemre arka kapıyı tıklattı.
Berk Hazal'a döndü. "Gerizekalı Beliz bir şey unuttu herhalde." dediğinde Hazal gülerek cevap verdi.
"Hadi görüşürüz." derken merdivenlerden hızla inmeye başladı. Berk arkasından kaşlarını çatarak bakmaya başladı. Aynı zamanda ona sesleniyordu.
"Hoop! Nereye gidiyorsun ya? Alo? Ya havale geçirirsem."
Hazal Cemre'yi içeri alırken kendini bahçenin kapısından çıktı ve Cemre'ye elini dudaklarına götürererek bir öpücük atıp hızla oradan uzaklaştı.
Cemre merdivenlerden çıkarken Berk onun adım seslerini duydu ve seslendi.
"Hazal?"
Cemre merdivenlerden çıkıp odasının kapısında durduğunda gözleri kesişti.
Ardına bakma diyorsun öyle sever gibi
Arkamdan ağlama ne olur dik durabilmeyi
Cemre odaya girerken adımları tereddütlüydü. Oturacağı sandalyenin üzerindeki atkısını gördü önce. Yüzüne bir gülümseme yerleşiyordu ki tuttu kendini.
Sen öğrettin aşkı bana bu şehri sevmeyi
Keşke öğrenseydim sensiz kalabilmeyi
"İyi misin?" dediğinde Berk başını salladı.
"İyiyim." dedi ve gözlerini gözlerine çevirdi. "Niye geldin?"
"Seni merak ettim." diyen Cemre ile önüne döndü. Cemre televizyona baktı ve gülümsedi.
"Ne izliyorsun?"
"Öyle bilim kurgu falan." dediğinde Cemre montunu çıkarıp arkasına yaslandı.
"Birlikte izlemeyi teklif ediyorum." dediğinde televizyona bakan Berk'in dudaklarına ufak bir tebessüm yerleşti.
"Kabul." dediğinde Cemre gülümseyerek gözlerini ona çevirdi. Sonra'da televizyona.
Senle doğmuşum seninle ölemiyorum
Başucumda resmin gülümsüyor bana ben gülemiyorum
Çınar odasına gittiğinde telefonuna gelen mesaja baktı.
Lavin
-Buluşalım mı?
Bu mesaj 40 dakika önce yazılmıştı. Onun altında ise 10 dakika önce yazılmış bir mesaj vardı.
Lavin
-Pardon rahatsız ettim iyi geceler.
Çınar telefonu eline alırken derin bir nefes verdi. Bu akşam için yaşadıkları çok fazlaydı. Geçmişiyle büyük bir yüzleşme yaşamıştı. Aklında hâlâ Ada'nın kanlar içindeki görüntüsü gözünün önüne gelirken telefonu geri bıraktı.
Lavin'e zarar vermekten korkuyordu.
Büyüyünce geçer mi acım
O da benimle büyür mü
Çağrı evde gözlerini tavana dikmiş Hazal'ı düşünürken telefonuna bir bildirim geldi.
'aren.dilmen sizi takip etmeye başladı'
Çağrı 'geri takip et' tuşuna basarken arkasına geri yaslandı ve karşıdaki panoda asılı olan resimlerinden Hazal'ın yüzüne baktı.
Ne bileyim hiç denemedim
Bu yol sensiz yürünür mü
Film izleyen Cemre Berk'e dönerken elini ateşine bakmak için alnına götürdü. Berk başını ona doğru çevirirken neredeyse burun buruna kalmışlardı.
Cemre Berk'in gözlerine bakarken derin bir nefes aldı. Gülümseyerek geri çekilirken Berk bu anın etkisinden yeni çıkar gibi kaşlarını kaldırıp gözlerini kırpıştırdı.
"Düşmüş ateşin." diyen Cemre ayağa kalkarken Berk anlık bir refleksle onun elini tuttu. Cemre şaşkınlıkla ona dönerken Berk dudaklarını ıslatıp konuştu.
"Gidiyor musun?"
Cemre başını iki yana salladı. "Çorba getirecektim." dediğinde Berk'in elindeki eli gevşeyip yatağa düştü.
Ardına bakma diyorsun öyle sever gibi
Arkamdan ağlama ne olur dik durabilmeyi
Sen öğrettin aşkı bana bu şehri sevmeyi
Keşke öğrenseydim sensiz kalabilmeyi
Beliz ve Bora eve döndüğünde Beliz kapıdan girer girmez içeriye seslendi.
"Hazal!"
Bora yutkunurken başıyla yukarıyı gösterdi. "Bi bakalım istersen." dediğinde Beliz gülümseyerek başını salladı ve ekledi.
"Yalnız haklıymışsın dondurmanın mevsimi bu mevsim." dediğinde Bora gülerken merdivenleri bitirip odaya yöneldiler.
İçeriye girdiklerinde Berk yatakta uyuyakalmıştı. Cemre ise onun yanındaki sandalyede uyuyordu.
Beliz kaşlarını çatarken Bora'ya döndü. Bora ise gülümseyerek omuzlarını silkeledi.
8. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder