11.Bölüm: Uzaklar Yakın Olur
Merhem elinde, fakat bizi yaralı bırakıyorsun.
Yazar'dan
"Söyle bakalım." dedi Berk nefes nefese Çınar'a doğru. "Neyden bahsediyorlar?"
Çınar da onun yaslandığı arabanın önüne doğru yaslandı.
"Lavin'in annesi..." dedi Çınar yutkundu. "Öldürülmüş."
"Emin misin?"
"Evet. Okula girişi var o akşam. Ama çıkış kayıtlarına ulaşamadık." dedi ve Berk'e döndü. "Belirli saatler arası silinmiş nedense. Alaz baktı. Başına bela olur diyip bıraktı. Gerçekten büyük biri var bu cinayetin arkasında." dedi düşünceler içinde.
"Ben.." dedi Berk. "Arşive bakabilirim. Ordan da alınmadıysa. Yani kimsenin aklına geleceğini ya da varlığından haberdar olduğunu da sanmıyorum."
"Yapar mısın?" dedi Çınar merakla. Berk başını salladı.
"Yaparım da.." dedi ve yaslandığı arabadan doğruldu. "Bu senin için neden bu kadar önemli?"
"Lavin için önemli." diyen Çınar'a hayretle bakarak başını salladı.
"Haberleşiriz." dedi Berk arabasına doğru ilerlerken. "O zamana kadar başını belaya sokma."
Çınar sırıttı. "Düşünülür." dedi ve arabasına bindi.
Berk uzaklaşan arabanın ardından bakarken telefonunu çıkardı. "Alo Serhat senden önemli bir şey isteyeceğim. Babamın ya da başka birinin haberi olmasın."
Beliz ayağı ile yere ritim tutturmuş Berk'i bekliyordu. Arkasından gelen Bora ve Cemre'yi gördü ama umursamamayı seçti. Cemre ona dönerek konuştu.
"Beliz böyle devam mı edeceğiz?" dediğinde Beliz ona döndü.
"Nasıl?"
"Yani böyle küs gibi." dedi Cemre ona bakarken.
"Küs değiliz ki." dedi Beliz omuzlarını silkelerken. Sonra Cemre'ye doğru gülümsedi. "Hatta barıştık şuan."
"İyi o zaman ödevi nerde yapıyoruz?" diyen Bora aralarına girdi.
Beliz imalı bir bakışla ona döndü ve konuştu. "Dondurmacı nasıl fikir? A olmaz doğru eve gizlice sokulacak biri yok." dediğinde Bora ona göz devirdi.
"Ne abarttın kızım ya." dediğinde Beliz başını salladı.
"Nerde yapalım o zaman Bora Bey?"
"Gel bize." diyen Bora'ya Cemre ve Beliz aynı anda şaşkınlıkla döndü.
"Geleyim size." dedi Beliz başını sallarken.
"Biz gidiyoruz. Sen neyi bekliyorsun? Berk nerde?" diyen Cemre'ye döndü Beliz.
"Arabasını ara sokağa çekmişler oraya gitti. Bi gelemedi." dediğinde yolun kenarından bir korna sesi duyuldu. O tarafa döndüklerinde Berk'i gördüler.
Beliz oraya doğru ilerlerken Cemre de onunla yürümeye başlayınca Bora'da onun peşinden yürürken konuştu.
"Biz nereye gidiyoruz?" dedi Bora arkasından yürürken.
Beliz sırıtarak Cemre'ye döndü ve onun koluna girdi.
"Sevgilisini görücek." dedi ve kol kola yürümeye başladılar.
Bora onların bu haline şokla bakarken arabadaki Berk'te ondan farksızdı.
"Noldu sana!" diyen Cemre açık camdan elini sokarak Berk'in yanağına elini koydu. Kaşındaki ve dudağındaki kanlara baktı.
Berk bıkkın bir nefes verirken Beliz konuştu. "Söylesene!"
"Bela mıknatısıyım ben." dedi Berk ellerini iki yana açarken. Cemre'nin yanağındaki elini eliyle tuttu. "Abartılacak bir şey yok bi kaç serseri işte."
Cemre başını sallarken geri çekildi. Beliz ona doğru gülümsedi. "Ben pansuman yaparım merak etme." dediğinde Cemre başını salladı. Beliz Berk'in önüne doğru eğilerek arkadaki Bora'ya baktı. "Akşam sizdeyim." diyip göz kırptı.
Berk çatık kaşlarıyla ona dönerken Beliz omuz silkti. Berk Cemre'ye döndü.
"Sen napıyosun? Tozluyaka'ya mı gideceksin?"
Cemre başını salladı. "Öyle olucak galiba."
"Ben de gidiyorum. Haberleşiriz. Ben götüreyim seni." dediğinde Cemre gülümseyerek başını salladı ve ona doğru eğilip yanağını öptü.
Arkadaki Bora oflayarak konuştu. "Tamam yeter vallahi kusucam artık aşk böcekliğinizden."
"Kıskanma." diyen Beliz eğilip ona doğru baktı. "Bi gün seninde olur." dediğinde Bora yüzünü buruşturdu ve konuştu.
"Allah korusun. Ben aşktan aşk benden uzak olsun." dediğinde Beliz hayretle kaşlarını kaldırdı.
"Senin bir kalp kırıklığın olabilir mi acaba?" dediğinde Bora başını iki yana salladı.
"Benim kalbimi kimse kıramaz."
Beliz sırıttı. "Büyük konuşuyoruz."
O sırada Cemre Berk'in kaşına bakıyordu. "Baya derin gibi hastaneye mi gitseniz?"
"Oldu bi de ambulans çağıralım Cemre." diyen Berk ona doğru baktı. "Yok bir şeyim diyorum." dediğinde Cemre başını salladı.
"Görüşürüz o zaman." dediğinde Berk gülümsedi.
"Akşam alıyorum seni prenses." diyip göz kırptı. Araba ordan uzaklaştı.
Lavin'in kapısı tıklarken Lavin mutfaktan koşarak kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında karşısında bir çikolata paketiyle Çınar'ı gördü.
Bir pakete bir Çınar'a bakarken Çınar açıklamak ister gibi konuştu.
"Misafirliğe geliyorum ya. Elim boş gelmiyim dedim. Çok mu saçmaladım?"
Lavin gülerek başını iki yana salladı. "Belki çikolata krizimiz tutar çok düşüncelisin." dedi ve elinden çikolata paketini aldı.
"Buyruun!" dedi ve kenara çekildi. Çınar'ın gözü etrafta gezinirken köşedeki küçük ama lila ve mint yeşili karışımı çizilmiş uçurtma tablosunu gördü.
"Çok güzelmiş bu. Sanatla baya ilgiliyiz." dedi Lavin'e dönerken. Lavin başını salladı.
"Ben çizdim." dediğinde Çınar şaşkınlıkla ona döndü.
"Niye burda duruyor?"
Lavin alt dudağını kıvırdı çikolata paketini masanın üzerine koyarken konuştu. "Çok önemli değil gibi gelmişti. Koydum oraya kaldı."
Çınar ona döndü. "Önemsiz değil bence. Yeni de yapılmış gibi. Boyaların kokusu hâlâ yakınına gelince duyuluyor." dedi ve tabloya döndü. "Anlamı ne? Yani ne düşündün çizerken."
"Bir sürü şey düşündüm." dedi Lavin Çınar'a dönerken. Dudağının kenarındaki yarayı ve yanağındaki morluğu farketti. Dikkati dağıldı. "Yüzüne noldu?"
Çınar ona dönerken elini önemsiz der gibi salladı. "Bir şey değil eski okuldan arkadaşlar gelmiş çıkışa onlarla özlem giderdik." dediğinde Lavin kaşlarını çattı ve sırıtarak sordu.
"Sen rahat duramıyor musun? Elin daha iyileşmedi şimdi bir de kavga etmişsin." dediğinde Çınar sırıttı.
"Duramıyorum rahat. Hayatıma da.." dedi ve gözleri Lavin'in gözlerine kilitlendi. Küçük sessizliğin ardından işaret parmağıyla yüzünü gösterirken konuştu. "Yüzüme de renk gerekiyor."
Lavin ona gülerken Çınar'ın gülümsemesi büyüdü.
İçinden geleni söyle, kalırsa yazık olur
Hayata küsüverirsin, hüzünler seni bulur
"Çivi ve çekiç var mı?" dedi Çınar ciddiyete bürünürken.
Lavin ona bakarak sordu. "Var niye ki?"
Çınar eğildi ve yerdeki tabloyu aldı. "Burda kalmamalı çünkü." dedi ve Lavin'e döndü. "Zahmet olmazsa getirir misin?"
Lavin ona gülümserken gözleri parladı. Birinin onun yaptığı çizimi beğenmesi onun için çok şey ifade ediyordu.
Lavin yandaki dolaba eğilerek alet çantasını çıkardı ve içinden bir çivi alıp Çınar'a uzattı. Çekici de uzattıktan sonra dolabı kapattı ve salonun duvarına yaklaşan Çınar'ın yanına gitti.
"Burası olur mu?" diyen Çınar duvarı gösterirken Lavin başını salladı. Çınar çiviyi tutup çekiçle üzerine bir kaç kez vurduktan sonra tabloyu oraya astı. Sırıtarak Lavin'e döndü. "Nasıl?"
Lavin yüzünü buruşturdu ve tabloyu tuttu. "Biraz yamuk." diyerek tabloyu düzeltti. "Şimdi oldu?" diyen Lavin başını yana çevirdiğinde Çınar'la neredeyse burun burunalardı. Göz göze geldiler. Çınar büyülenmiş gibi Lavin'e baktı.
Bi' şeyler yapabilirsem güzel gözlerin için
Başından geçeni anlat, masaldır benim için
Hazal konuma baktığı telefonu indirirken gözündeki güneş gözlüğünü indirdi ve önündeki eve baktı. Yavaşça bahçe kapısını açtığında evin kapısı açıldı ve kapıdan Vefa çıktı. Hazal'ı görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti.
Hele bi' gel, uzaklar sana gelir
Sen hele bi' gel, bütün dertler bitiverir
Aren ve Çağrı kafede buluşmuşlardı. Aren dalgın olan Çağrı'ya bakarak konuştu.
"Konuş bakalım. Nedir aşk?" dediğinde Çağrı gözlerini onun gözlerine kaldırdı. Yutkunurken bakışları masaya daldı.
"Korkmaktır bence. Kaybetmekten korkmak, başına bir şey gelmesin diye korkmak..." dediğinde Aren başını iki yana salladı.
"Bence tam tersi." dediğinde Çağrı ona doğru döndü. "Cesarettir aşk. Onun için her şeyi göze almaktır."
Gözleri bitişti. Çağrı'nın gözlerindeki gölgenin nedeni Hazal'dı. Aklı ise Aren'in sözüne takılmıştı.
Hep seni bulur uzun, zor, sıkıcı günler
Yazık olur, hadi gel kurtar bizi
Berk Cemre'yi Arapların kapısının önünde bırakırken konuştu. "Bitince ara. Gelirim hemen." Cemre gülümseyerek ona el salladı.
"Tamam görüşürüz."
Berk Alilerin bahçesine girerken etrafa bakındı. Etraf renkli çiçeklerle doluydu. Yüzüne bir tebessüm yerleşirken bahçeye elindeki tabakla gelen kadına çevirdi gözlerini.
"Merhaba Berkcim." dedi kadın ve tabağı masaya koyup ona döndü. "Ben Derya. Ali'nin annesiyim." dediğinde Berk gülümsedi.
"Bende Berk. Arkadaşıyım desem..." dedi ve etrafa bakındı. "Yalan olur." diyip güldü. "Pek anlaşamadık oğlunuzla." dediğinde Derya hayretle kaşlarını kaldırdı.
"Aslında pek geçimsiz değildir ama.." diyen Derya'ya ekledi.
"Ben geçimsizim biraz." dediğinde Derya ona gülümsedi.
"Anlaşırsınız inanıyorum." dediğinde kapıdan elinde sarma tabakları ile çıkan Ali'ye döndüler.
İçinden geleni söyle, kalırsa yazık olur
Hayata küsüverirsin, hüzünler seni bulur
Bora kapının çalmasıyla kapıya yönelen Ayla'yı durdurdu. "Ben açarım."
Ayla şaşkınlıkla yerine geri otururken kapıdan giren Beliz'i görüp gülümsedi. Bora Beliz'e gülümserken konuştu.
"Hoşgeldin küçük cadı." dediğinde Beliz montunu çıkarırken sırıttı ve göz devirerek konuştu.
"Hoşbulduk kara vezir." dediğinde ona koltuktan gülümseyerek seslenen Ayla'ya döndü.
"Hoşgeldin tatlım."
"Hoşbuldum Ayla Teyze." diyen Beliz onun yanına gidiyordu ki kıyafetinin ensesinden tutan Bora ile duraksadı. Hızla kendini çekerken çatık kaşlarıyla ona döndü.
"Ödevi bahçede yaparız." dediğinde Beliz çatık kaşlarıyla cevap verdi.
"Bu soğukta."
"Isıtıcı koydurttum. O kadar da soğuk değil hem abartma."
"İyi yarın hasta olup okula gelmezsem ve ödevi sunamazsan görüşücez." dediğinde Bora ona gülerken yanağından makas aldı. Beliz afalladı.
Bi' şeyler yapabilirsem güzel gözlerin için
Başından geçeni anlat, masaldır benim için
Devin çalan telefonunu açtı. "Efendim Alaz."
"Aşağıdayım kapıyı açsana."
Devin'in gözleri şok içinde açıldı. "Nerdesin nerdesin?"
"Evinin önünde." dedi kapı sert bir şekilde çalarken. "Yardımcınız da yok galiba yarım saattir burdayım."
"İzin verdim ben ona." dedi Devin aşağı inerken.
"Ben napayım Devin kapıyı aç şu ödevi konuşalım gideyim."
Devin telefonu kapatırken hızla kapıyı açtı. Alaz'a doğru konuştu.
"Haber verseydin ne bileyim insan gibi gelip konuşsaydın sizde yapalım falan diye bunları yaşamazdın." Alaz ofladı.
"Dondum içerde azarla." dediğinde Devin kenara geçti. Alaz onu baştan aşağı süzdü ve konuştu. "Pijama takımı güzelmiş." dedi ve gülmesini zor tutarak ekledi. "Tavşanlı."
Devin yavaşça üzerindeki pijamalara baktı.
Hele bi' gel, uzaklar sana gelir
Sen hele bi' gel, bütün dertler bitiverir
Ege'nin bahçesinin kapısı sertçe çalınıyor ama Ege duymuyordu. Kapıdaki Zeyno bu kez telefonu eline aldı ve sınıf grubundan bulduğu Ege'yi aradı. Ancak telefon meşgule atıldı. Zeyno oflarken kapıyı tekrar çaldı.
"Ege'ye mi bakmıştın kızım?" arkasından gelen bir amcanın sesiyle Zeyno o tarafa döndü.
"Evet amca. Ege'ye baktım..da duymuyor. Kendisi duymuyor da annesi babası da mı duymuyor ya da hizmetçisi falan anlamadım gitti." dediğinde karşısındaki amca konuştu.
"Ne hizmetçisi ne anne babası. Ege on altı yaşından beri yalnız yaşar bu evde." dediğinde Zeyno'nun kasları havaya kalktı. Amca devam etti. "On altı yaşından önce de zaten bir gelip bir gidiyorlardı bir senedir falan hiç gelmiyorlar."
"Oha." dedi Zeyno. Sonra amcaya geri döndü. "Peki ben nasıl girebilirim içeri amca. Arasan falan olur mu?" dediğinde amcanın eli kapıya uzandı ve kapıyı itti. Kapı açılırken Zeyno şaşkınlıkla oraya baktı. Önündeki kocaman sarmaşıklarla dolu uzun merdivenlere.
"Kapıyı açık unutur dalgın olduğu zamanlar." diye açıkladı karşısındaki amca. "Şanslıymışsın."
Zeyno "Teşekkür ederim." dedikten sonra merdivenlere yöneldi ve kapıyı kapattı. Merdivenleri çıkarken söylendi. "İnanılmaz şanslıyım ben ya inanılmaz." dedi ve merdivenlerin döndüğü kısma geldi. Karşısında bi o kadar daha merdiven görmesiyle sinirle tekrar söylendi. "İngiltere kralının yanına çıkıyoruz sanki."
Sonunda bahçeye çıktığında etrafa baktı. Önündeki havuzdaki flamingolu şişme yatak ve bir kaç simit vardı. Kenardaki şezlong sandalyeleri ve şemsiyeler. Kaşlarını kaldırarak konuştu. "Vay be!" dediğinde önündeki lüks evden çıkan Ege'yi gördü.
"Ne işin var senin burda?" dedi Ege sinirle.
"Hiç öyle canım sıkıldı. Dedim ki kimin yanına gitsem bu can sıkıntım geçer? Pat aklıma sen geldin. Dedim bu Ege ile oturur bir güzel çay kahv-" onu başını sallayarak dinleyen Ege'ye sinirle çıkıştı. "Oğlum sen deli misin ödev yapacağız ya."
"Beni ilgilendirmiyor." dedi Ege önünde kollarını birleştirirken. "Nasıl geldiysen şimdi öyle çekip gidiyorsun burdan." dedi merdivenleri gösterirken.
Zeyno sinirle kaşlarını çattı. "Yok ya. Başka isteğin var mı paşam giderken çöplerini de taşıyım istersen."
Ege sırıttı. Eve dönerken Zeyno'nun sinirli bakışları onu takip etti. Ege içerden elindeki iki çöp torbasıyla çıkarken Zeyno'nun ellerine tutuşturdu. "İyi fikir aklıma gelmemişti." dediğinde Zeyno sinirle güldü.
Ege onun bu haline şaşkınlıkla bakarken Zeyno çöp torbalarını iki yanına kaldırdı. "Giderken bunları da atıyim dimi?" dediğinde Ege sırıtarak başını salladı. Zeyno elindeki çöp torbalarını onun beklemediği bir anda havuza savurduktan sonra ellerini silkelerken konuştu. "Attım." dediğinde Ege'nin kaşları çatıldı ve bakışları havuzun üzerinde yüzen çöplere döndü.
Anında Zeyno'nun kolundan tuttu ve onu havuza doğru itmeye başladı. Zeyno ona direnmeye çalışırken bağırdı. "Napıyosun be!"
"Toplayacaksın onları." dedi Ege Zeyno'yu iterken. Zeyno arkaya doğru düşüyordu ki iki eliyle de Ege'nin elinden tuttu ve beraber havuza düştüler.
Zeyno kahkaha atarken Ege'nin bakışları etraflarındaki çöpler ve Zeyno'nun üzerinde gezindi. "Nasıl bir ruh hastasısın sen ya?"
Hep seni bulur uzun, zor, sıkıcı günler
Yazık olur, hadi gel kurtar bizi
Zeyno yan tarafındaki flaminglu yüzme yatağına sert bir şekilde vurup Ege'nin üzerine doğru ittirdi ve konuştu. "Asıl sen nasıl bir ruh hastasısın? Bu soğukta beni havuza ittin."
"Sende çöpleri attın." dedi Ege yüzme yatağını Zeyno'nun üzerine iterken.
"Sende çöpleri benim ellerime tutuşturdun." dedi Zeyno yatağı sinirle geri ona iterken.
"Sende evime habersiz geldin." yüzme yatağı tekrar Zeyno'nun üzerine doğru geldiğinde Zeyno geri itti.
"Sende ödev hakkında benle konuşmadın. Bursumu yakamam." dediğinde Ege flamingoyu yan tarafa iterken Zeyno'ya doğru konuştu.
"O nerden geldiğini bilmediğimiz bursunuz sizin için bu kadar önemli mi? Gidin işte siz de rahatlayın şu saçma ödevlerden kurtulun biz de." dediğinde Zeyno başını salladı.
"Geleceğimiz için önemli." dediğinde Ege başını salladı.
"Tabi ata bindiniz eşeğe inmezsiniz." dediğinde Zeyno sinirle yandaki kocaman pizza paketini eline almış ona fırlatacaktı ki Ege kollarını kaldırarak bağırdı. "Tamam!" dedi ve ekledi. "Tamam sakince şurdan çıkalım konuşalım ne konuşuyorsak git." dediğinde Zeyno ona ve kendine baktı.
"Kıyafet?"
***
Elinde uzun bir kazak ve şortla gelen Ege salonda dikilen Zeyno'ya doğru döndü ve ona doğru fırlattı.
"Koridorun sonunda solda bir oda var orada giyinebilirsin." dediğinde Zeyno kıyafetleri alarak başını salladı.
"Sağol." dedi ve ekledi. "İnsan olmaya çalıştığın için." diyip koridorda ilerlerken Ege kaşlarını kaldırdı ve sırıtarak baktı arkasından.
Hele bi' gel, uzaklar sana gelir
Sen hele bi' gel, bütün dertler bitiverir
"Ooo neler yaptın?" diyen Çınar merakla mutfağa doğru bakarken Lavin konuştu.
"Pizza sever misin?" dediğinde Çınar gülümseyerek işaret parmağıyla onu gösterdi ve konuştu.
"Mantarlı." dediğinde Lavin'de işaret parmağıyla onu gösterirken sırıttı.
"Damak zevklerimizin uyuştuğunu lazanya yediğimiz akşam anlamıştım." dedi ve fırından çıkardığı pizzayı sunum tabağına aldı.
"Yardıma gerek var mı?" diyen Çınar'a döndü.
"Valla gerek yok diyeceğim yerinde duramayacaksın." dedi ve ekledi. "Malum en son elinde çekiç ve çivi vardı. O yüzden sosları çıkarabilirsin." dediğinde Çınar mutfağa girdi ve buzdolabının içinden sosları eline aldı.
Buzdolabını kapattığında üzerinde gördüğü resimle duraksadı. Fotoğrafta Lavin ve annesi vardı. Annesi otururken Lavin sandalyenin arkasından yüzünde kocaman bir tebessümle ona sarılmıştı.
Dalgın bir şekilde arkasına dönerken Lavin'e çarptı ve Lavin'in elindeki cam kavanoz yerle buluştu. Çınar hemen Lavin'i kolundan tutup kenara çekerken yere saçılan salatalık turşularına bakakaldılar.
Yavaşça birbirlerine dönüp gülmeye başladılar.
Hep seni bulur uzun, zor, sıkıcı günler
Yazık olur, hadi gel kurtar bizi
"Sürpriz olarak aceleyle turşu sunumu yapacaktım." dedi Lavin ona bakarken. "Ama sunumu bu şekilde hayal etmemiştim." dediğinde Çınar ona güldü.
"Ben de de hata var. Bir anda döndüm." dediğinde Lavin getirdiği silecekle yeri silerken Çınar bir anda sapından tuttu. "Ben sileyim."
"Aa abartma Çınar. Misafir olan sensin." dedi Lavin yeri silerken.
Çınar yere doğru eğildi ve yerdeki camları toplamaya başladı.
"Dur suları bi alayım öyle toplarız." diyen Lavin yeri silmeye devam ederken Çınar viledayı eliyle iterken konuştu.
"İlk camlar toplanır. Sonra silinir." dediğinde viledayı eliyle itmesiyle viledanın içinde giren cam eline battı. Hızla elini çekerken elindeki kana baktı.
Lavin telaşla onun yanına eğildiğinde konuştu. "İyi misin?"
"Başladık yine." dedi Çınar ona bakarken. Lavin başını ona doğru çevirdi. Aralarındaki mesafe azdı. Lavin'in eli merakla Çınar'ın elini kavramıştı. Çınar'ın bahsettiği ana döndüler ikiside.
Çınar arkasına yaslanırken Lavin ona döndü. "İyi misin?"
"İyi gibi mi duruyorum?" diyen Çınar sinirle eline baktı. "Şu saçma soruyu sorup duracağına sür."
"Yarabandı getireyim." dedi Lavin yüzüne vuran Çınar'ın nefesinden uzaklaşırken. Çınar'ın dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşti.
Hele bi' gel, uzaklar sana gelir
Sen hele bi' gel, bütün dertler bitiverir
Hep seni bulur uzun, zor, sıkıcı günler
Yazık olur, hadi gel kurtar bizi
Berk masaya otururken Derya ona doğru dönüp konuştu. "Berk ne seversin bilmediğim için her şeyden azar azar yaptım." dediğinde o da masaya oturdu.
Berk gülümseyerek başını salladı. "Teşekkürler. Hepsi çok güzel gözüküyor ellerinize sağlık." dediğinde Ali masaya oturup sordu.
"E anlat bakalım kardeşliğinizi Beliz'le." dediğinde Berk ona döndü.
"Ee sen ne hakkında konuşacaksın görünüşe göre tek kardeşsin." dediğinde Derya'nın gergin bakışları ikisi üzerinde gezerken Ali konuştu.
"Kardeş sadece kan bağı mı demek oğlum?"
Berk başını iki yana salladı. "Asla öyle bir şey iddia etmedim ki... aksine sen iddia ettin. Direkt Beliz dedin. Ege Çağrı Hazal onlarda benim kardeşim gibiler." dediğinde Ali başını sallayarak konuştu.
"Yani Beliz ikizin ya. Doğduğunuzdan beri berabersiniz falan diye öyle dedim." dediğinde Berk'in yüzü düştü.
"Biz Beliz'le üç aydır tanışıyoruz." dediğinde masada garip bir sessizlik oluştu. "Doğduğumuzda ayırmışlar bizi." dedi ve yutkundu. "Yani annem bi akrabasına evlatlık vermiş Beliz'i."
"Neden?" dedi Ali merakla.
Derya ona dönerken konuştu. "Ali!"
"Yok sorun değil." dedi Berk. "Benim babam..." dedi ve yutkundu. "Annem onun iyi bir baba olamayacağını düşünmüş."
"Beliz affetti mi peki anneni?" Berk'in boğazına bir yumru otururken konuştu.
"Affetti. Annem özür dilemedi ama affetti."
"Niye özür dilemedi?" dedi Ali çattığı kaşlarıyla.
Berk Ali'nin gözlerine çevirdi gözlerini. "Dileyemedi. Ben beş yaşındayken kaybettik annemi. Belki de bizden defalarca kez özür diledi ama biz hatırlayamıyoruz." dedi gözleri Derya'nın endişeli gözleriyle birleşti. "Küçük olduğumuz için."
Ali başını sallarken konuştu. "Kusura bakma ben..bilmiyordum. Başın sağolsun."
Berk başını salladı. "Ama biliyorum kardeşlik ne demek. Ege vardı. Üç yaşımdan beri. Belki Beliz'le açmadım gözümü ama Cemre ve Ege ile açtım." diyip gülümsedi. "Bizde biliyoruz yani kardeşlik nedir neyin nesidir." dedi.
"Nedir kardeşlik?" dedi Ali yutkunurken.
"İlk defa sana katılarak cevap vereyim o zaman." dedi Berk gülümseyerek.
Derya'nın endişeli bakışları onun üzerindeydi. Düşünmeden edemedi neler yaşadığını. Belliydi çünkü gülüşünden. Biraz kırgın hüzünlü bir gülümsemesi vardı.
"Kan bağı olmadan canlarını bağladığındır." dediğinde Ali güldü.
"İlk defa mantıklı konuştun lan." dediğinde Derya'nın hüzünlü bakışları ikisi arasında dolaştı.
Savaşıp yenilmişim
İnan umurumda değil
Alaz ve Devin'in arasındaki sessizliği Alaz bozdu.
"Konuşmamız gerekiyor farkındasın değil mi?"
Devin başını salladı. "Konuş o zaman." dedi gözlerini birleştirirken.
"Konumuz aile." dedi Alaz iç çekerken.
Devin'in yüzüne küçük bir gülümseme yerleşti. Acı doluydu ama çok güzel gülüyordu. Acı mıydı gülüşünü güzelleştiren?
"Şu bir anne bir baba ve çocuklardan oluşan aileden bahsediyoruz değil mi?" dediğinde Alaz ona baktı ve başını salladı. "Benim aile tanımım ve aile hakkındaki bilgim bu kadar." dedi Devin ona dikerken gözlerini.
"Nasıl?"
"Ben bilmiyorum aile ne demek? Uzun zamandır bir ailem de yok demek."
Bu cümleyi tek seferde kurmuştu. Ama kimse içinde bu cümlenin ne kadar gücüne gittiğini bilmiyordu.
Güvenip yanılmışım
İnan incitmez beni
"Annen nerde?" dedi Beliz karşısındaki Bora'ya.
"Amerika'da." diyen Bora'nın yüzünü ilk defa bu kadar duygun görüyordu. Belliydi vardı bir yarası derinlerde.
"Sen neden burdasın?"
"Çünkü bir kardeşim varmış." dedi Bora kollarını masanın üzerine koyarken. "En iyi sen anlarsın belki bilmiyorum da..." dedi ve yutkundu. "Cemre'nin varlığını ilk duyduğumda neler kaybettik dedim. Ne çok zaman kaybettik?" dediğinde ikisinin gözleri buluştu. "Kaybettiklerimi telafi etmek istedim ama annem uzağımda kaldı." dediğinde Beliz başını salladı.
Gözleri buluştu. İlk defa konuşmadılar tartışmadılar veya gülmediler. Birbirlerinin yaralarını gördüler.
Yalnızlık karıştı, kendimle barıştım
Ben çoktan değiştim, zordu ama alıştım
Zeyno dizlerine kadar gelen siyah kazağı giyip gelmişti. Ege ise mutfaktaydı. Zeyno'yu görünce kahkaha attı.
"Çuval gibi olmuş." dediğinde Zeyno konuştu.
"Güzele çuval bile yakışır." dediğinde çalan telefonla dikkati dağıldı. Ege mutfaktan bir adım atmıştı ki Zeyno telefonun geri bildirim düğmesine basarken konuştu. "Hiiç kusura bakma bir de senin bir saat konuşmanı bekleyemem." dediğinde Ege'nin düşen yüzüyle karşılaştı. Hemen ardından banttan Ege'nin kaydettiği geri bildirim sesi duyuldu.
"Aradığınız anne babaya şuanda ulaşılamıyor. Ulaşırsanız evde onları bekleyen bir çocukları olduğunu da söyleyin. Onlar unutmuş olabilir."
Gözleri birleşti. Ege gözleri dolarken konuştu sinirle.
"Kelimemiz aileydi dimi?" dediğinde Zeyno epey afallamıştı. "Sınıfta bunu sunarsın. Ailesi tarafından unutulmuş bir çocuk diye manşette açarsın." dedi ve gözlerini elleriyle sildi. Güçsüzlüğünü yine öfkesinin arkasına sakladı. Ve sinirle konuştu.
"Şimdi git burdan!" diye bağırdığında Zeyno hızla kapıya yöneldi ve arkasına dönüp konuştu.
"Ne halin varsa gör. Beter ol!" dedi Ege'nin az önceki bağırışına karşılık olarak.
Ege merdivenlerden inen Zeyno'nun arkasından bağırdı. "Daha beter nasıl olabilirim biliyorsan sen söyle Zeyno."
Bu saatten sonra yansam ne olur?
Yağıyor yağmurlar
"Güven?" dedi Lavin Çınar'a bakarken. "Nasıl konuşalım ki bunun hakkında."
"Kimse güvendiğini söyle mesela." dedi Çınar.
"Sen?" dedi Lavin onun gözlerine bakarken.
"İlk ben sordum." dedi Çınar sırıtarak.
"Kimseye güvenmiyorum." dedi Lavin. Sonra Çınarla gözleri buluştu. "Güveniyordum. Ama şimdi sana güveniyorum." dediğinde Çınar kaşlarını kaldırdı.
"Bana mı?" dediğinde ekledi. "Devin'in söylediklerine rağmen mi?"
''Bence ona çok güvenme. Sonra bedelini ödersin.''
"Devin'in söylediklerine rağmen." dedi Lavin gözlerini ayırmazken. "Sadece sen yardım ettin bana. Berk anladı sanmıştım beni.." diyen Lavin'in gözleri yere kaydı. "Anlamamış." dediğinde Çınar tam ona Berk'in yardım ettiğini söyleyecekti ki Lavin'in gözleri ona döndü. "Teşekkür ederim." dedi ve yutkundu Lavin. "Beni anladığın için."
Olan olmuş artık, dönsen ne olur?
Sönüyor yangınlar
"Ali." dedi Vefa Hazal'a. Hazal ona anlamsız anlamsız bakarken Vefa açıklamak ister gibi ekledi. "Kelimemiz dostluk ya. Ali, Sinan, Zeyno." dedi. "Benim için dostluk kelimesi onlar. Sen?"
Hazal her zamanki güçlü gardını takınmak dalga geçmek üzereyken gözünden damlayan yaş ona da Vefa'ya da büyük bir şaşkınlık yaşattı. "Benim hiç dostum yok sanırım." dedi Hazal gardını yıkarken. Yanağındaki yaşı sildi. "Dışarıya yaptığım mutlu grubun en deli dolusu tavırlarımdan da bıktım yoruldum. Değilim mutlu. Onlarla mutluyum ama.." dedi ve yutkundu. "Dostluk bu değil. Çok güzel gözüküyor her şey birbirlerine çok bağlılar mükemmel bir fotoğraf var dışardan ama.."
Vefa sordu. "Sen o fotoğrafın neresindesin?"
"Ben." dedi Hazal. Titreyen sesini farkedip duraksadı. Yutkundu ve sesini topladı ancak gözünden bir damla yaş firar etti. Ona dokunmadı işte. "Ben çerçeveyim. Kırılıp resim düşünceye kadar fark edilmem." dediğinde dolu gözleri yere döndü. "Ama gıkım bile çıkmadı biliyor musun? O kalabalığın içinde yapayalnız hissettim herkesin yarasına koşmaya çalıştım ama onlara ağzımı açmadım." dedi ve Vefa'ya döndü. "Bu dostluk mu sen söyle Vefa?"
Vefa yutkunurken cevap veremedi. Aralarına büyük bir sessizlik çöktü.
Bir daha kandırmam
Kendimi inandırmam
"Peki vazgeçmekte aşktan mıdır?" diyen Aren Çağrı'ya baktı.
"Bilmem hiç denemedim." dedi Çağrı. "Vazgeçmeyi."
Aren başını salladı. "Kimden?" diye sorduğunda Çağrı ile göz göze geldiler.
"Boşver." dedi Çağrı geçiştirir gibi.
"Ben arkadaşız sanıyordum." dedi Aren ona bakarken. "Birbirimizi dinleyebilecek kadar en azından." dediğinde Çağrı onun gözlerindeki kırılmışlığı gördü ama gözlerindeki ona olan duyguları görmedi.
"Hazal." dediğinde Aren şok içinde kaşlarını kaldırdı. İçinde bir şeyler kırıldı. Ama bunu kendinden bile gizledi.
Sevilip sayılmışım, inan umurumda değil
Bir hata mı yapmışım? O da tecrübem benim
Berk ayağa kalktığında Derya'ya döndü. "Çok teşekkür ederim her şey için." dedi ve kapıdan giren Metin'in uzattığı buketi uzattı. "Gelirken unutmuştum." dedi ve etrafa baktı. "Gözlemlerime göre gül lale karışımı bir şeyler yaptırdım." dediğinde Derya gülümseyerek buketi aldı.
"Teşekkür ederim." dedi içindeki tüm sıcaklıkla. "Başka bir zaman tekrar beklerim. Ödevsiz bir günde." dediğinde Berk ona başını salladı. Ali'ye döndü.
"Sana da teşekkürler." dediğinde Ali başını salladı. Tam cevap verecekti ki Berk'in telefonu çaldı.
Berk cebinden telefonu çıkarırken Ali'nin gözü ekrandaki isme takıldı. "Cemre Arıyor."
Ali'nin yüzü düşerken Berk telefonu açtı. "Efendim aşkım." diyen Berk karşı tarafı dinledi. "Tamam geliyorum." dediğinde başını kaldırdı. "İyi geceler." dediğinde Derya cevap verirken Ali başını sallamakla yetindi.
"İyi geceler."
Berk giderken Derya arkasından bir annenin çocuğunu bir yere gönderirken arkasından baktığı gibi baktı.
Ne kazandım, kaybettim, beni her gün mahvettim
Soğuyordum kendimden, ölüyorken fark ettim
Hazal kalkarken Vefa ona döndü. "Yalnız hissettiğin zaman kimseyi bulamazsan beni arayabilirsin."
Hazal ona baktı. "Tamam." dedi ve güneş gözlüğünü taktı karanlık olan havaya rağmen. Duruşunu dikleştirip yürümeye başladı. Vefa ise düşüncelerle onun arkasından bakakaldı.
Bu saatten sonra yansam ne olur?
Yağıyor yağmurlar
Ege havuzu temizledikten sonra eve girdi ve kendini koltuğa bıraktı. Gözleri ev telefonuna döndü. Oraya daldı gitti.
Olan olmuş artık, dönsen ne olur?
Sönüyor yangınlar
"Bitti galiba." dedi Aren Çağrı'ya bakarken.
"Bitti." dedi Çağrı başını sallarken.
"Görüşürüz o zaman." diyen Aren ayağa kalktı.
Çağrı ona döndü.
"Ben bırakırdım seni."
"Gerek yok." diyen Aren hızla uzaklaştı. İçinde buna kaçmak dedi.
Bir daha kandırmam
Kendimi inandırmam
"Beliiiz!" aşağıdan gelen Berk'in sesiyle oflayarak kapıyı açtı Beliz.
"Geldim." diyerek merdivenlerden indi ve sırıtarak sordu. "Naptınız bakalım Ali'yle?" dediğinde Berk sahte bir sırıtış yerleştirdi yüzüne.
"Halay çektik." dediğinde Beliz ona göz devirirken konuştu.
"Ne hoş."
Okula geldiklerinde Ege'nin yanına geldiler. "Günaydın bro." diyen Berk Ege'ye doğru baktı.
"Günaydın." diyen Ege ona gülümseyerek dönerken arkadan gelen Zeyno'yu gördü. Ve yüzü düştü.
Zeyno Ege'nin yanına geldiğinde Bora ve Cemre şaşkınlıkla yanlarına gelip Zeyno'ya baktılar.
Zeyno elindeki siyah kazağı Ege'ye uzattı. "Kusura bakma üzerimde kalmış." dediğinde Berk'in gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bir Ege'ye bir Zeyno'ya bakarken Ege kazağı iterek alayla Zeyno'ya cevap verdi.
"Geceleri koklar da uyursun gerek yok."
"Ne koklicam be?" diyen Zeyno kazağı Ege'nin üzerine doğru fırlattı ve okula doğru yürümeye başladı.
Berk Ege'ye döndü ve sırıtarak göz kırptı.
"Hayırdır siz?"
Arkadaki Bora gülerken Ege'nin yanına geldi ve Berk'e dönerek ekledi. "Ödevi yanlış anlayıp aile olmuş olabilirler mi?" dediğinde Berk kahkaha attı.
"Her şey olabilir. Söz konusu kazak bu." dediğinde Ege sinirle onlara döndü.
"Saçmalamayın oğlum!" dediğinde ekledi. "Dün havuza düştük.." dedi ve Berk ve Bora'nın aynı anda keyifle konuşmasıyla cümlesi yarıda kesildi.
"Havuzda bi dee!"
"Bi rahat bırakın çocuğu." diyen Beliz sinirle onlara baktı.
"Noldu brocum bana anlat." diyen yeni gelen Çağrı elini Ege'nin omzuna koydu.
"Çöpleri havuza fırlattı. Bende onu havuza itecekken beni de çekti düştük."
Beliz sırıttı. "Romantik komedilerdekiler gibi." dediğinde Bora sırıttı.
Ders başladığında sınıftaki gergin havanın sebebi ödev sunum saatinin gelmiş olmasıydı. Sınıfa giren öğretmen gülümsedi.
"Hemen başlayalım." dedi ve kağıdın en üstünde yazan isimleri okudu. "Ege ve Zeyno. Buyrun.Aile." dediğinde Ege gergin bir şekilde Zeyno'ya döndü ve hemen konuştu.
"Zeyno ailesini özellikle babasını çok seviyor." dediğinde Berk şaşkınlıkla ona döndü ve kaşlarını kaldırıp dudağını hayretle yukarı kıvırırken Ege'yi dinlemeye başladı. "Babasını çok özlüyor. Babası işi gereği yanında değil ama ayda bir onu görmeye geliyor." dedi ve ekledi. "Ailesi sadece anne ve babasıyla sınırlı değil. Vefa, Arap ve Ali'yle de kardeş gibiler. Ve onların aileleri ile. Kocaman bir ailesi var kısaca." dediğinde öğretmen hayretle başını salladı ve Zeyno'ya döndü.
"Ege'nin puanını verdim. Sıra sende." dediğinde Ege'nin gergin bakışları Zeyno'ya döndü. Zeyno ise hocaya gülümseyerek baktı.
"Ege ve ailesi çok mutlular. Evlerine gittim bizzat şahit oldum." dediğinde Ege'nin yüzündeki gerginlik kayboldu ve kaşlarını kaldırdı. Zeyno ona bakıp gülümsediğinde Cemre ve Berk aynı anda Ege'ye döndüler. Zeyno devam etti. "Özellikle babası ile sıcak havalarda yaptıkları maçlar ve sabahları balık tutmaları en aklımda kalan aktivitelerinden oldu. Onun dışında bir panosu var. Arkadaşlarıyla dolu. Berk ve Cemre'yle çekindikleri çocukluk fotoğrafları ya da Çağrı ile olan komik pozlarından tutun her anları mevcut. İki yüzden fazla fotoğraf var belki de." dediğinde ekledi. "Onun için çok önemliler belli." dediğinde öğretmen gülümsedi.
"Devam edelim. Ali ve Berk. Kardeşlik."
Berk konuşmaya başladı. "Ali sevdikleri için her şeyi göze alan bir çocukmuş hocam. Bu kişilerin başında annesi geliyor. Devamında da kardeşim dediği kişiler yani Vefa, Arap ve Zeyno. Çocuklukları beraber geçmiş. Ali küçükken kardeşi yok diye üzülüyormuş. Annesi ise ona Vefa, Zeyno ve Arap'ın kardeşleri olduğunu söylemiş. İlk orda anlamış kan bağı olmadan kardeş olunduğunu." dediğinde Ali yüzündeki tebessümle Berk'e döndü.
"Ali." diyen öğretmenle Ali önüne döndü ve konuştu.
"Beliz." dedi ve ekledi. "Berk için çok önemli. Birbirlerini geç bulmuşlar ama ikiz onlar. Kalpleri birmiş bir kere. Kilimetrelerce ötede belki kalplerindeki küçük bir sızıyla birbirlerini hissetmişlerdir. Ege." dedi ve Ege'ye döndü. "Yeri başka Berk'te. Çocukluk arkadaşı bir kere." dediğinde öğretmene döndü. "Bu ödev sonucu beni de şaşırttı. Bu kadar bağlı olduklarını bilmiyordum." dediğinde öğretmen gülümsedi.
"Ödev için teşekkürleri Önder Hocamıza ediyoruz." dediğinde ekledi. "Çınar Lavin. Güven."
"Bizim ödevimiz çok kısaydı hocam." dedi Çınar. "Lavin sadece bana güvendiğini söyledi." dediğinde Lavin'e döndü. Lavin ise devam etti.
"Çınar güven duygusunu çoktan kaybetmiş hocam. Güvenmiyormuş kimseye. Güven de vermek istemiyormuş. O yüzden bana pek konuşacak bir şey çıkmadı."
"Bu sözleriniz bile o kadar anlamlı ve birbirinizi tanıdığınıza işaret ediyor ki. Eksi puan eklemiyorum." diyerek kağıda bir şey yazdı. Kafasını kağıttan kaldırıp konuştu. "Bora ve Beliz. Anne."
Beliz konuştu. "Bora annesine neredeyse aşık. Yani annesini yanında görseydim kesin karşımda bir ana kuzusu görürdüm ona eminim." dediğinde Bora omuzlarını silkeledi.
"Ne alakası var?"
"Ben eminiim." dedi Beliz arkasına yaslanırken. "Umarım bir gün annesiyle tekrardan yakınlaşır. Bir şeyleri kazanmak için sevdiği şeylerden uzaklaşmak zorunda kalmaz." dediğinde Bora'nın gülümsemesi yüzünde donarken göz göze geldiler. Bu göz temasını bozan öğretmenin sesiydi.
"Bora peki sen söyle bize Beliz'deki anne kavramını." dediğinde Beliz yavaşça önüne döndü. Berk endişeli ve meraklı gözlerini Bora'ya çevirdi. Çünkü o da bilmiyordu ikizindeki anne kavramını.
"Beliz'e göre annelik kutsal bir duygu. Hiç bir anne çocuğuna isteyerek kötülük yapmaz diye bir cümle kurdu hatta." dediğinde Devin ve Çınar göz göze geldi. Çınar'ın kulaklarında yankılanmaya başladı cümleler.
"Hepimiz Çınar'ın yüzünden olduğunu biliyoruz kendini kandırma Oğuz.''
"Bize bu hayattaki en büyük kötülüğü o kadın yaptı. Şuan sende bunun farkındasın ama kendine itiraf edemiyorsun"
"Biliyo musun o kadın beni ve babamı geç en büyülük kötülüğü sana yaptı. Seni katil olduğuna inandırdı.''
''Bu hikayedeki tek suçlu oydu ama o bunu değiştirmek için seni suçladı. Sana karşı. Bizi..Birbirimizden ayırdı.''
Çınar gözlerini sıkıca kapatıp önüne dönerken içten içe istemiyordu annesine kızmak. Bunu reddediyordu.
Bora devam etti. "Annesini fotoğraflardan tanımasına rağmen o kadar hayran ki ona. O babasına ve ikizine tutunmuş. Tutunmasa da güçlü bence ama onlardan biri bile olmasa gücünü kaybetmiş olduğunu söylüyor." dediğinde Beliz ile gözleri birleşti tekrar. Beliz küçük bir tebessümle teşekkür eder gibi başını salladığında o da aynısını yaptı.
"Alaz ve Devin. Aile."
Devin elini kaldırırken öğretmenin başını sallamasıyla konuşmaya başladı. "Alaz'ın ailesi babası. Demir Vural. Onun gücünden kudretinden kendisini ne kadar sevdiğinden bahsetti. Çok güzel büyütmüş babası onu. Düştüğü çukurdan.." dediğinde Alaz'la göz göze geldiler. Cümlesini gülümseyerek devam ettirdi. "Çok güzel çıkarmış babası. Ha bir de köpeği var. Çok seviyormuş." dediğinde öğretmen başını salladı.
Alaz'a döndüğünde Alaz konuştu. "Devin aile kavramının ne olduğunu bilmiyor. Bunu söylememden de rahatsız olmuyor. Kendisi ısrar bile etti hatta. Baya garip bir kız. Cio diye bir köpeği varmış. Ayrı geçirdikleri bir an yok. Ailesi her şeyi Cio olmuş diyebiliriz." dediğinde Çınar yutkundu.
"Hazal Vefa. Dostluk." dedi ve önde gözleri yere dalmış olan Hazal'a döndü. "Sen başla Hazal. Nedir Vefa için dostluk."
"Ali." dedi Hazal. "Vefa aynen böyle demişti hocam. Zeyno ve Arap'ı da saydı ancak daha ödeve başladığımız ilk an Ali dedi." dediğinde Ali'nin bakışları Vefa'yı buldu. Hazal devam etti. "Dostluk yeri gelince kırılmakmış ona göre. Yeri gelince sırtını sıvazlamak yeri gelince kavga etmek.. Ama hepsini yeri gelince yapmakmış. Söylediği şu cümle aklımda kaldı. Korkak gözüküyor olabilirim ama onlar için yapmayacağım şey yoktur. Söz konusu onlar olursa gözümü bile kırpmam." dediğinde sınıfta bir alkış tufanı koptu. Herkes Vefa'yı alkışlarken Vefa Ali'ye döndü.
Ali alkışlarken ona bakıyordu. Birbirlerine tebessüm ettiler. İlk defa uzun süredir konuşmuyorlardı. Yine konuşmamışlardı. Ama içten içe anlamışlardı birbirlerini.
"Tamam." diyen hoca sınıfı susturdu. "Vefa sende sıra."
Vefa boğazını temizlerken aklında Hazal'ın cümlesi belirdi.
"Ben çerçeveyim. Kırılıp resim düşünceye kadar fark edilmem."
Yutkundu ve konuştu. "Hazal arkadaşlarına çok bağlı. Hepsinin yarasına merhem olmaya çalışıyor eğlendirmeye çalışıyor ki bu dışardan da belli oluyor. Onun gerçek dostları onlar." dedi ve Cemre Çağrı Berk ve Ege'ye döndü. "Yani sizsiniz." dediğinde Hazal başını çevirmedi. Direkt olarak tahtaya bakıyordu. Kırgın ve kızgındı. Ama sözünde haklı çıkmamıştı. Kırılınca fark edilmemişti.
"Aren Çağrı. Aşk."
Çağrı yutkundu ve Aren'e döndü. Aren ise onun korkusunun aksine rahat bir tavırla konuştu.
"Çağrı ne anlar hocam aşktan." dedi ve burnundan güldü. "Ona anca kavga olsun." dediğinde sınıfta bir kahkaha tufanı koparken Çağrı'nın yüzüne rahat bir gülümseme yerleşti.
"Çağrı." diyen öğretmenle konuştu.
"Cesaret." dedi hızla. "Aşk cesaretmiş Aren'e göre hocam. Ama bazen cesur olmak iyi sonuçlar doğurmaz diye de bir kamu spotu geçmek isterim." dediğinde Aren sırasında doğruldu.
"İyi sonuçlar doğuradabilir ama. Sadece bir ihtimal. Asıl korkaklık ve korkmak." dedi Aren ona imayla. "Yerinde sayarsın." dediğinde Çağrı tam ağzını açacaktı ki öğretmen konuştu.
"Ödevi yapmışsınız üzerine münakaşaya hiç gerek yok bence." dedi ve kağıda bir şeyler yazıp konuştu. "Cemre ve Arap. Aile."
Cemre heyecanla konuştu. "Çok misafirperver ve çok tatlı bir ailesi var. Çoğu zaman tartışsalarda daha eve girdiğiniz an hiç konuşmadan bile o aile duygusunu hissediyorsunuz." dediğinde Arap başını salladı.
"Eyvallah." dedi ve o da konuştu. "Ailesi Berk Ege Çağrı ve Hazal'mış. Tabi ayrıca Bora'yı da ekledi. Onları ve sevdikleri ilgilendikleri şeyleri anlatırken gözlerinin içi parlıyordu." dedi. Öğretmen gülümsedi ve konuştu.
"Çok güzel olmuş gençler." dediğinde gerisine yaslandı öğretmen. "Ellerinize sağlık."
Zil çalarken "Afiyet olsun hocam." diyen Bora'ya güldüler.
Cemre kalktı ve Berk'in sırasının yanına dikildi. Omuzlarına ellerini koyarken konuştu. "Ne yapacağız çıkışta?" dediğinde Berk sırıttı.
"Bilmem ne yapalı-" sözü telefonunun çalmasıyla kesildi. Ekranda "Serhat Arıyor." yazısını görünce yerinden kalktı. Cemre'ye döndü. "Bunu açmam gerek sonra konuşuruz." dediğinde Cemre başını sallarken Berk koridora çıktı.
"Efendim Serhat. Adamsın. Gönder." dediğinde sınıfa doğru ilerledi ve Lavin ile konuşan Çınar'a seslendi.
"Çınar bir gelir misin?"
Çınar onun yanına geldiğinde koridorun köşesine gittiler. "Spor salonunun görüntüleri çıkmış. Bilgisayar odasına gidip izleyelim." dediğinde Çınar başını salladı.
Bilgisayar odasına girip telefonu bilgisayara bağladı ve gelen videoya tıkladı Berk.
İkisi de karanlık odada yüzlerine vuran bilgisayar ışığına odaklanmışken o görüntü açıldı. İkisi de kaskatı kesildi.
Kadraja giren Kenan Yağızoğlu ve karşısındaki kadın epey gerilimli bir kavga ediyor gibilerdi. En son Kenan Yağızoğlu kadını omuzlarından itti ve kadın kafasını arkadaki futbol kalesinin demirine çarparak yere yığıldı.
Berk'in neredeyse nefesi kesilirken video sona erdi. Çınar ve Berk birbirine döndü. Çınar tam arkasını dönüp gidecekti. Berk'in beyninde Bora'nın sınıfta Beliz adına kurduğu cümle belirdi.
"O babasına ve ikizine tutunmuş. Tutunmasa da güçlü bence ama onlardan biri bile olmasa gücünü kaybetmiş olduğunu söylüyor."
Berk eliyle Çınar'ın kolundan yakaladı. "Dur." diye bir fısıltı döküldü dudaklarından. Çınar'ın bakışları bakışlarıyla birleşti.
11. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder