12.Bölüm: Bu Işık Hepimize Fazla
seni boğan denizin sana sarıldığını sandın.
Yazar'dan
"Dur." Berk'in cümlesi boş odada yankı yaparken Çınar ona çatık kaşlarıyla baktı. "Söyleme kimseye." dediğinde Çınar ondan elini çekti.
"Ne demek bu? Lavin bunu bilecek. Senin baban da cezasını çekecek."
Berk başını iki yana salladı. "Kimseye söylemeyeceksin Çınar. Doğru zaman değil. Kimse için." dedi ve yutkundu. "Lavin o yalnızlığın içinde bir de bunu öğrenirse nolur sanıyorsun?" dediğinde ekledi. "İçindeki acı büyür."
"Bilecek Berk. Şuan inan daha fazla acı çekiyor."
"Kendine de yazık edersin. Hiç söylemeyelim demiyorum. Zamanı gelince söyleyelim diyorum. Herkes bir kendine gelsin." dediğinde Çınar başını iki yana salladı.
"Ben Lavin'in yüzüne bakamam. Saklayamam." diye fısıldadı ve tekrar arkasına dönüştü ki Berk hızla tekrar kolundan tuttu.
"Çınar.." dedi neredeyse güçsüz bir sesle. "Lütfen."
"Ne diyeceğim peki çıkınca Lavin'e yüzüne nasıl bakacağım? O öğrenmek için bu kadar sabırsızken ben nasıl doğru zamanı bekleyeceğim?"
"Senden bencilce bir şey istemedim Çınar. Beni de anla. Kolay değil bunu görmek. Bu gerçek ortaya çıkınca yanan sadece sen veya Lavin olmazsınız." dedi ve başını iki yana salladı. Sesi titredi. "Beliz var."
Çınar'ın bu cümleyle beyninde bir göle taş atıldı. Devin'in cümleleri yankılandı beyninde.
"Geçti zaten. Daha neler neler geçti haberin bile yok.''
"Ama sen biz tüm acıları yaşarken yoktun... Yoktun. Ve geçti.''
Çınar gözlerini sıkıca kapatıp derin bir nefes verdi. Başını salladı ve hızla odadan çıktı. Çok az bir zaman dedi içinden.
Sınıfa girdiği an ona gülümseyerek bakan Lavin'le göz göze geldi ama hemen gözlerini kaçırıp sırasına geçti.
Arkasından sınıfa giren Berk'te sırasına oturduğunda tahtaya bir fotoğraf yansıtıldı. Bu görüntü spor salonunun görüntüsüydü. Ve o akşama aitti.
Çınar yutkundu ve Berk'e döndü. Ancak Berk'in gözlerinde de aynı endişeli duyguyla karşılaştı ve Lavin'e döndü.
Lavin'in kaşları çatılırken yerde yatan kadını gördü. Anında doldu gözleri. Dudaklarından bir fısıltı koptu. ''Anne.'' gözünden süzülen bir damla yaş önündeki sırayla buluştu.
''Kim açtı lan bunu?'' diyen Çınar ayağa kalktı. ''Kim açtıysa hemen kapatsın!!''
Alaz arka sıradan ona sırıtarak baktı. Ve zevkle izlemeye devam etti.
Çınar'ın sesinin ardından Lavin başını iki yana salladı. ''Kapatmasın.'' dedi titreyen sesiyle. Ayağa kalktı ve tahtaya doğru bir adım attı.
Alaz ayağa kalktı. ''Ben açtım.''
Lavin gözlerini tahtadan ayırmazken Çınar şok içinde Alaz'a döndü. ''Neden?''
Alaz sırıtarak onun karşısına geçti. ''Çünkü çok sıkıldım be Çınar. Senin böyle iyi çocuk rollenmelerinden. Kahramanlıklarından. Biraz da ben rolleneyim dedim.'' dediğinde Lavin'e döndü. ''Lavin.'' dediğinde Lavin yavaşça ona döndü dolu gözleriyle. ''Bu görüntünün öncesinde..'' dediğinde Berk endişeyle kaşlarını kaldırdı. Gözleri onları merakla izleyen Beliz'i buldu.
''Annenin ayağı kayıyor ve kafasını çarpıp yere düşüyor.'' dediğinde Lavin'in kaşları havaya kalktı. ''Yeni ortak olacağınız için burayı incelemeye gelmiş anlaşılan. Okulun müdürü de olayın duyulmasını istememiş ve trafik kazası denmiş size.'' dediğinde Lavin'in gözleri acıyla kapanırken gözlerinden yanaklarına yaşlar süzüldü.
Alaz meydan okuyan bir bakışla Çınar'a döndü ve konuştu. ''Çınar'ın çözeceği bir cinayet yok ortada yani.'' dediğinde Çınar çenesini sinirle sıkarken bakışları tahtaya geri dönen Lavin'e döndü.
Vefa hızla sınıftan çıkarken buna anlam veremeyen Ali Zeyno ve Arap'ta peşinden ilerledi.
''Lavin.'' dedi Çınar onun dikkatini tahtadan çekmek ister gibi. Ama Lavin ona dönmedi. Hızla kapıdan çıkıp giderken Çınar'da onun peşinden gidecekti ki kolundan tutan kişiyle duraksadı.
''Sakın yanlış bir şey yapayım deme.'' diye fısıldayan Berk'ten hızla kolunu çekti ve Lavin'in peşinden gitti.
Lavin okuldan çıkıp yüzüne vuran rüzgarla duraksadı. Gözleri spor salonu binasını buldu. Korkmadı. Hızla oraya ilerledi. Kapıyı yavaşça açtığında içerideki loş ışık ve bunaltıcı havayla derin bir nefes aldı. Etrafa baktı. Burası artık onun için ölüm kokuyordu.
Arkasından gelen adım sesiyle yavaşça arkasını döndü. Karşısında dikilen Çınar'ı gördü. Nefes alış veriş sesleri duyuluyordu sadece bomboş salonda. Çınar'ın gözleri loş ışığa rağmen ona çok net gözüken gözlerini buldu.
Lavin nefes nefese konuştu. ''Çıkarır mısın beni burdan?''
Çınar'ın eli onun elini buldu. En çok yapmak istediği şey buydu. Onu bu kabusun içinden çekip çıkarmak. Ama o da artık bu kabusun içine çekilmişti.
Spor salonundan çıktıklarında Lavin ellerini ayırıp sanki soyutlanmak istercesine sıkıca Çınar'a sarıldı. Çınar yutkundu. Ellerinin onun sırtına koyarken sırtına doğru düşen saçlarını okşadı. ''Geçti.'' diye fısıldadı. Geçmeyeceğini bilerek. Gözünden bir damla yaş süzüldü.
Lavin'in çektiği acı canını yakıyordu. Hemde çok.
Bir süre öyle kaldılar. Lavin yavaşça Çınar'dan ayrılırken burnunu çekti ve elleriyle yanaklarındaki ıslaklıkları sildi.
Çınar'ın gözleri üzerinden bir an ayrılmadı.
"En azından.." dedi Lavin kendini teselli etmek ister gibi. "Biri öldürmemiş onu." sesi titremişti ama yüzünde bir gülümseme hakimdi.
Çınar yutkunurken titrek bir nefes verdi. Boğazında düğümler oluştu. Başını sallamakla yetindi. Lavin başını ona doğru kaldırdı.
"Teşekkür ederim."
Çınar'ın gözlerine büyük bir gölge yayıldı.
"Gerçeği bulmamdaki en büyük yardımı sen ettin."
Çınar'ın içi ürperdi. 'Söyle.' dedi içindeki ses. 'Şu an söylemezsen aranıza büyük bir duvar örülür.'
Gözleri Lavin'in az öncekine nazaran gülümseyen gözleri ile buluştu. 'Sen zaten bunu istemiyor muydun? Uzak durmak. Ona ne kadar uzaksan o kadar az zarar görür.'
İstemiyordu. Ama sustu. Onu bu kadar severken, güvendiği tek kişiyken, annesinin katilini bilmesine rağmen sustu.
Yüzünde bir tebessümle başını sallamakla yetindi.
Lavin montunun yakalarını düzeltti.
Çınar içinde büyüyen suçluluk duygusuyla başını hafifçe yere eğdi.
Lavin Çınar’ın duraksadığını fark etti. "Sen iyi misin?" diye sordu başını hafifçe yana eğerek.
Çınar gözlerini Lavin’e kaldırdı ve gülümsedi. Sahte bir gülümsemeydi bu. "İyiyim." dedi kısık bir sesle. "Sadece... olanlar biraz fazla üst üste geldi."
Lavin başını salladı. Gözleri Çınar'ın arkasından yaklaşan Alaz'a kaydı.
''Ne güzel sahne ama. Kahraman ve prenses sarılır.'' dediğinde Çınar hızla Lavin'in önüne geçti ve sırıtarak konuşan Alaz'ı ittirdi.
''Git lan burdan.'' dediğinde sesi sertti.
''Aaa!'' dedi Alaz ona alayla. ''Kardeşim diyodun daha düne kadar.''
''Tanıyamamışım demek ki.'' dedi Çınar çatık kaşlarıyla. ''Bundan sonra benden uzak dur yoksa.'' dedi ve işaret parmağını salladı. ''Yapacaklarımdan ben sorumlu değilim kardeşim.'' dedi Çınar 'kardeşim' kelimesini vurgulayarak.
Lavin o an karşısında ilk gün okula gelen o serseri çocuğu gördü. İnsanlara karşı zırhı mıydı onun bu? Yoksa içinde gerçekten böyle biri mi yatıyordu?
Alaz sırıtarak elini kalbinin üzerine koydu. ''Kalbimi kırıyorsun ama..''
Çınar onun yakasından tutarken Lavin araya girdi. ''Çınar gidelim mi?''
Çınar eline değen Lavin in eliyle duraksadı. Gözleri üst üste olan ellerine kaydı. Yavaşça Alaz'ın yakasını bıraktı.
Alaz gülerken geriye doğru bir adım attı. Onlara el sallarken uzaklaştı.
Çınar Lavin'e döndü. Lavin konuştu.
''Yalnız kalmak istemiyorum. Bir şeyler yapalım mı?'' dediğinde Çınar dudaklarını araladı.
''Bende seni yalnız bırakmam zaten.'' dediğinde Lavin'in gözleri parladı.
''Bana verdiğin sözü tutmaya ne dersin?'' dedi Lavin ona bakarken.
Çınar ''Olur.'' dedi kısık sesiyle. Epey durgunlaşmıştı.
''Bildiğim bir yer var.'' dedi Lavin sonra gözlerini havaya çevirdi. ''Ama biz gidene kadar hava kararabilir ve..''
''Sen karanlıktan korkuyorsun.'' diye ekledi Çınar ellerini ceplerine sokarken. ''Bir dağ başına çıkıp bağıracağımız hiç aklımdan geçmedi asla.'' dediğinde Lavin ona güldü.
''Fazla mı basit düşünüyorum?''
Çınar onun gülümsemesine bakarken istemsiz bir gülümseme yerleşti dudaklarına. ''Hayır ben fazla zor düşünüyorumdur.'' dediğinde Lavin kıkırdadı. Çınar derin bir nefes verdi. ''Araba uzunları işimizi görmez mi?''
Lavin kaşlarını kaldırdı. ''Akıllı çocuksun bu arada.'' dediğinde Çınar'ın yüzündeki sırıtma büyüdü.
''Hiç mütevazı olamayacağım hanımefendi.'' derken arabasının kapısını açtı ve Lavin arabaya bindi. Çınar sürücü koltuğuna yönelirken yandan geçen Berk'in arabasıyla duraksadı. Berk ona korna çaldığında başını sallamakla yetindi.
Berk'in yan koltuğunda oturan Cemre Berk'in ciddi bakışlarıyla konuştu. ''Noluyor?''
''Efendim.'' diyen Berk gözlerini yoldan ayırmadan cevap verdi.
"Bir değişiksin diyorum. Noldu?"
Berk ona çevirdi gözlerini. "Bir şey yok."
"Berk!" dedi Cemre ona bakarak. "Anlamaz mıyım bir şey olmasa?"
Berk önüne döndü. "Bir şeyim yok Cemre. Kafam dolu biraz."
"Bana anlatabilirsin." diyen Cemre'de gergin bakışlarını yola çevirdi. "Kafanın neden dolu olduğunu."
"Önemli bir şey değil." diyen Berk'e döndü ve sıkıntılı bir nefes verdi.
"Yine aynısını yapıyorsun işte."
Cemre'nin sitem dolu sesiyle Berk arabayı kenara çekti. Ona döndü. Sakin bir ses tonuyla sordu.
"Napıyorum?"
"Bana anlatmıyorsun. Dışarda bırakıyorsun ve sonra dışarda kaldığım için de beni suçluyorsun." dediğinde Berk elini onun elinin üzerine koydu.
Gözleri Cemre'nin gözlerine kilitlendi. Sesi her zamankinden daha alçak ama kesin bir tondaydı.
"Benim seni dışarıda bırakmam mümkün değil." dedi yavaşça. "Çünkü sen benim içimsin Cemre."
Cemre'nin bakışları yumuşadı.
"Ama anlatmıyorsun. Ben bilmek istiyorum canını ne sıkıyorsa." dedi daha alçak bir tonda.
Berk gülümsedi. "Aklım Belizlerin ödevinde geçen sözlerde kaldı." dediğinde Cemre başını salladı. "Onu düşünüyordum."
"Çok şanslı." dedi Cemre dudaklarına bir tebessüm yerleştirirken. "Senin gibi bir ikizi ve Kenan Amca gibi bir babası olduğu için."
Bu cümleyle Berk elini onun elinden çekti. Kaşlarını kaldırarak önüne geri döndü.
"Evet." diye fısıldadı.
Ben köşeliydim, hayat dedi "Düz olana yanaşırım"
Neydi bu, neydi bu?
Berk evin kapısından girdiğinde salonda sarılan Kenan ve Beliz'le karşılaştı. Baygın bakışları onların üzerinde gezinirken Beliz sırıtarak konuştu.
"Babam bana büyüük bir sürpriz yaptı." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı. Yüzünde mimik oynamazken Kenan'a döndü gözleri. Fazla bakamadı. Geri Beliz'e döndü.
"Neymiş?"
"Karadeniz turu!" diyen Beliz babasına bir kez daha neşeyle sarılırken Berk'e seslendi. "Yüzün sirke satıyor kıskandın mı yoksa?" dediğinde eliyle ona gel işareti yaparken devam etti. "Gel gel kıskanma."
Berk dudağına sahte bir tebessüm yerleştirdi. "Neyini kıskanıyım Karadeniz turunun be. Yeşil yeşil yeşil."
"Cemre'nin gözleri de yeşil." dedi Beliz onun keyfini yerine getirmeye çalışır bir ifadeyle.
Berk'in dudaklarına bir tebessüm yerleşti. Sonra gülümserken konuştu. "Ben tüm yeşil ihtiyacımı karşıladığım için başka yeşiller ilgimi çekmiyor canım."
Gülüşü soldu. Aklına babasının varlığı geldi.
"Ama sizi sınıfça gönderiyorum." dedi Kenan ona doğru. Berk yorgun gözlerini ona çevirdi.
"Öyle mi?" dedi kaşları kalkarken. Yüzünde bir tiksinti oluştu olur olmadık. "Ne kadar iyisin." dediğinde Kenan'ın kaşları çatıldı. Berk merdivenlerden çıkarken Kenan Beliz'e döndü.
"Neyi var?"
Beliz ona gülümseyerek bakarken konuştu. "Bizi kıskandı diyorum ya." dediğinde kıkırdayarak geri babasına sarıldı.
Merdivenlerin korkuluğundan onları izleyen Berk yorgun adımlarını odasına yöneltti.
"Tamam" dedim, "Al ama ver bana mutluluğu, barışalım"
Oldu mu, oldu mu?
Çağrı Hazal'ı defalarca aramış ama ulaşamayınca kendini onun evinin önünde buluvermişti. Kapıyı tıklattığında kapıyı açan yardımcı yukarıya doğru seslendi. "Hazal Hanım Çağrı Bey gelmiş."
Merdivenlerden gelen adım sesleriyle Çağrı başını kapıdan uzattı ve el salladı. Hazal uykulu gözleriyle ona el sallarken yardımcıya döndü. "Tamam Ayşe Abla sağol sen geçebilirsin." dediğinde yardımcı giderken Çağrı'ya döndü. "Noldu?"
"Yakında dumanla haberleşicez." dedi Çağrı sırıtırken. Hazal hırkasını önünde sıkıca birleştirdi ve kapıdan çıkıp kapıyı kapattı. Kaşlarını çattı.
"Çağrı yeni uyandım lütfen şifreli konuşma." dediğinde Çağrı gülümseyerek bahçedeki banka oturdu. Hazal'da yanına otururken Çağrı konuştu.
"Merak ettim seni. Telefonlarımı da açmıyorsun. Dün akşamdan beri de bir durgunsun." dediğinde Hazal kaşlarını kaldırdı.
"Ben ve durgun olmak. Bu iltifatı beğenmedim hemen sus." dediğinde Çağrı ona gülerken o da güldü. Sonra yine gülerek sordu. "Sen niye Aren'in yanında değilsin?" dediğinde Çağrı kaşlarını çattı.
"Ne alaka? Niye Aren'in yanında olayım?"
Hazal omuzlarını silkelerken esnedi. "Bilmem. Maçtan sonra onu tebrik ettin ya."
Çağrı ona doğru döndü. "Sen ona mı bozuldun?"
Hazal kaşlarını çattı. "Sana kaç kere bozulmadığımı söylemem gerekiyor?"
"Tamam. Tamam bozulmadın." dedi Çağrı ona bakarken. "Kırıldın." dediğinde Hazal suskunlaştı. "Özür dilerim." dedi teslim olur gibi.
"Neden?"
"Yanına gelmediğim için."
"Gelmek zorunda değildin." dedi Hazal gözlerini yere dikerken.
"Gelmeliydim." dedi Çağrı. "Dün akşam aklım çıktı neye bozulduğunu anlayayım derken." dediğinde Hazal güldü. "Affedildim mi?" dedi Çağrı ona doğdu dönerken.
Hazal yüzündeki gülümsemeyle ona döndü. "Affedildin. Çünkü beni anlamaya çalışan tek kişi oldun." dediğinde başını Çağrı'nın omzuna yasladı. Çağrı derin bir iç çekerken gülümsedi.
Uykusunda her biri
Yorma sakın kendini
Anlatıp derdimizi onlara
Ege çantasından çıkardığı kazağı kenara koydu. Aklına Zeyno'nun sınıfta söyledikleri geldi.
"Ege ve ailesi çok mutlular. Evlerine gittim bizzat şahit oldum. Özellikle babası ile sıcak havalarda yaptıkları maçlar ve sabahları balık tutmaları en aklımda kalan aktivitelerinden oldu."
Ege yüzüne yerleşen gülümsemeyle masanın üzerine yüz üstü bıraktığı çerçeveyi kaldırdı.
Sen, ben, bi'kaç kişi
Bırakmışız bütün işi
Vurmuşuz kendimizi yollara
"Baya aydınlatıyolarmış." dedi Lavin arabanın kaputuna yaslanırken.
"Sizi aydınlatabilsiysek ne mutlu bize." dedi Çınar yanına gelirken. O da kaputa yaslandı. "Sen buraları nerden biliyorsun?"
"Bilmem. Yalnızlığım her beni boğduğunda arabama atlar turlarım. Öyle bi günde keşfettim." dediğinde gökyüzüne bakıyordu. "Hem yıldızlara daha yakın burası." Çınar başını ona çevirdi. Gözleri Lavin'in yan profilinde gezindi.
"Yıldızlar?" dediğinde anlamını çözmek ister gibi baktı.
"Sevdiklerimiz. Artık göremediklerimiz." dediğinde Çınar yutkundu ve başını gök yüzüne çevirdi. "Bak." dedi Lavin. "Bir tane yıldız seç ordan. O senin kaybettiğin bir yakının olsun." dediğinde Çınar'a döndü. Bu kez onun gözleri bir şeyleri çözmek ister gibi yan profilinde gezindi. "Var mı bilmiyorum kaybettiğin yakının." dediğinde Çınar gözlerini bir yıldıza kilitlemişti. Başını salladı usulca. "Bu gece boyu o yıldızla konuş. İçinden de olabilir dışından da. O seni duyacaktır." dedi ve yutkundu. "Ben bunu üç aydır yapıyorum ve içimi öyle bir ferahlık kaplıyor ki." dediğinde Çınar ona döndü. Gözleri kısa bir süre temas ettikten sonra ikisi de yıldızlarına döndüler.
Lavin annesine, Çınar Ada'ya...
Çınar'ın dudaklarından bir fısıltı koptu. "Özür dilerim." gözleri yıldızının üzerindeyken Lavin'in başı Çınar'a doğdu döndü.
Çınar'ın seçtiği yıldız kaydı.
Uzunlar yanıyo' arabamızda
Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler
"Efendim Alaz." dedi ısrarla çalan telefonunu açan Devin.
"Abin evde mi?"
"Değil sayende." dedi Devin ve ekledi. "Ayarlarını kaçırdığın için."
"Gelince haber verirsin." diyen Alaz'ın sesi tek düzeydi.
"Emreders-"
Telefondan gelen sesle sinirle dudaklarını birbirine bastırdı. Dıt..dıt..dıt
Bilmem ne olabilir aramızda
Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar
Araba uzunlarının aydınlattığı uçurumda sessizlik hakimken Çınar sessizliği bozdu.
"E bağırmayacak mıyız?"
Lavin güldü. "Bağırmayacağız içimizi dökeceğiz."
"Örnek alabilir miyim?" dedi Çınar onu eliyle gösterirken.
Lavin uçuruma doğru döndü ve yüksek sesle konuştu. "Annemle ne kadar anlaşamasakta ona veda etmek isterdim!" sesi yankılandı yankılandı Çınar'ın vicdanına çarptı.
Lavin ona döndü. 'Sıra sende.' der gibi. Çınar başını uçuruma çevirdi. "Korkağın tekiyim!" dediğinde gözleri dolmuştu. Lavin buna şaşırmadı. Biliyordu onun bu güçsüzlüğünü göreceğini. Çınar derin bir nefes aldı ve devam etti. "Kalıp her şeyi kabullenmek varken hep kaçan korkağın tekiyim! Yıllar önce de böyleydi şimdi de böyle!" dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü.
Denizde açıldım, hayat dedi "Dön geriye, bozuşuruz"
Neydi bu, neydi bu?
Çınar bu kez konuşma tonunda konuştu. Lavin'e verdiği sözünü tutarcasına.
"Çınar" dedi yumuşak bir sesle. "Devin ile aranız neden kötü?''
Lavin ona gülümsedi. "Bugün anlatmadın ama bir gün anlatcaksın." dediğinde Çınar başını salladı.
"Bi gün anlatırım. Söz." dediğinde Lavin başını salladı.
"Üç yıl önce." dedi Çınar titrek bir nefes verirken. "Annem yasak aşkının yanına taşınmak için fırsat kollarken beni tutmuş. Beni gitmeye ikna etmiş. Bir şekilde." dedi ve yutkundu. "Babam da Devin'de duyar duymaz büyük bir tepki verdi. Böyle olmaz beraber gidelim diye. Ama ben annemle gittim. Onları yüz üstü bıraktım." dedi. "Devin beni ben Devin'i üç yıl sonra gördük. Aramızda artık kardeşlik yoktu. Kaybetmiştim onu. Onunla beraber bir çok anıyı da." dedi ve Lavin'e döndü. "Sence de haklı değil mi o sözleri söylemekte? Bana geçmişini unutma demekle. Seni bana güvenmemen konusunda uyarmakla." dediğinde Lavin ona döndü. Çınar'ınki kadar güçsüz çıkan sesiyle sordu.
"Sarılmak ister misin?"
Çınar başını salladığında ikisinin de kolları birbirlerinin bedenlerine dolandı. Çınar pişmanlık ve vicdanının sızlamasıyla Lavin'in omzunda ağlarken Lavin kollarını biraz daha sıkılaştırdı. Ne kadar sıkı sararsa acısı hafifler sandı.
Tamam, boğulursam haber veririm, o zaman konuşuruz
Oldu mu, oldu mu?
Berk yatağa yatmış gözlerini tavana dikmişti. Gözünün önünden gitmeyen kamera kayıtları ile düşünüp duruyordu. Kapısı tıkladı. Yorgun sesiyle konuştu.
"Uyuyacağım."
Kapı açılırken sinirle doğruldu ve oturur pozisyona geçti. "Uykum var dedim Bel-" karşısında Kenan'ı gördü ve cümlesi yarıda kesildi. "Ne var?" dedi ona bakarken.
"Bende onu sorucam ne var? Neyin var?"
"Bir şeyim yok." dedi Berk gözlerini ondan kaçırdı.
"Oğlum." dedi Kenan yanına otururken. Berk'in içi titredi. Bu sıcak yaklaşımı yıllarca beklemişti. Tam yakalamışken bunu da mı kaybedecekti.
Kenan elini onun omzuna koydu.
"İyi gözükmüyorsun. Merak ediyorum."
Berk ona döndü. Gözlerindeki şefkati gördü. Dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşti.
"Yorgunum sadece." diye geçiştirdi yine.
"O zaman." diyen Kenan yataktan kalktı. "Uyu ve dinlen. Yarın sabah erkenden balık tutmaya gidelim. Ama." dedi ve gülümsedi. "Beliz duymasın." dediğinde Berk sordu.
"Yarın okul var?"
"Yarın yola çıkıyoruz. Saat dokuzda." dedi Kenan ve Berk'in komidindeki telefonunu gösterdi. "Sınıf grubunuza yazdım aslında." dediğinde Berk başını salladı.
"Hadi iyi geceler. Saat altıda hazır ol benden söylemesi." dediğinde Berk gözlerindeki durağanlıkla başını salladı.
"İyi geceler." dediğinde kapı kapandı. Berk yine düşünceleriyle baş başa kaldı.
Uykusunda her biri
Yorma sakın kendini
Anlatıp derdimizi onlara
Çınar'ın arabası Lavin'in evinin önünde durduğunda Lavin başını yavaşça ona çevirdi. "İyi geceler." dediğinde Çınar'da ona döndü.
"İyi geceler."
Lavin ekledi. "Teşekkür ederim."
"Lavin." dedi Çınar ve duraksadı. "Teşekkür edip durma lütfen. Bunu bi kaldıralım aramızdan." dediğinde Lavin gülümseyerek başını salladı.
"O zaman görüşürüz yarın dokuzda."
Çınar gülümsedi. "Çok mutlusun. Yoksa içinde bir Karadenizli mi yatıyor?"
Lavin ona gülerken konuştu. "Yok ama güzeldir Karadeniz."
"Sende." Çınar ağzından kaçan kelimeyi yeni fark ederken duraksadı. "Ee...Yani..Sende Karadeniz.." duraksadı ve sırıttı. "Kurtaramadım."
Lavin ona kahkaha attı. "Ben anladım. Ama.." dedi ve sırıttı. "Teşekkür edemediğim için arabadan iniyorum." dediğinde Çınar'ın yanakları kızardı.
Lavin arabadan inip ışıkları yanan evin kapısını açtı ve dönüp Çınar'a doğru el salladı. Çınar'da ona el salladıktan sonra kapı kapandı.
Sen, ben, bi'kaç kişi
Bırakmışız bütün işi
Vurmuşuz kendimizi yollara
Çınar arabasını evin önüne park ederken arabanın uzunlarıyla gördüğü evin önündeki diğer arabaya çatık kaşlarıyla baktı. Arabadan indikten sonra arabanın kapısı açıldı ve içinden Alaz indi.
Çınar sinirle onun yakasına yapıştı ve onu kaputa yatırdı. "Ne işin var oğlum senin benim evimde. Uzak dur demedim mi sana lan!"
"Hoop!" diyen Alaz onu yavaşça üstünden itti. "Doğru düzgün konuşmaya geldim." dediğinde Çınar kaşlarını çattı.
"Ne konuşcan daha?"
"Bugün sınıfta söylediğim kahramanlık zırvalıkları o fotoğraf falan senin götünü kurtarmak içindi?" dediğinde Çınar'ın elleri cebine girerken sinirli ses tonuyla konuştu.
"Ne saçmalıyorsun yine?"
"Dövmüşler oğlum seni. Kimse çok yakınımızda. Sınıftaki olanlar da çalınmıştır elbet kulağına. Ki okul müdürü kısmı yalan değildi. Gittim müdürle konuştum." dediğinde Çınar yutkundu. "Annesinin düşerek öldüğünü farzetmişler. Bak sanmışlar demiyorum. Çünkü buna inanacak kadar salak değilim." dediğinde elini Çınar'ın omzuna koydu. "Daha fazla zarar görme diyeydi bugünki her şey."
Çınar başını salladı. "Eyvallah. Ama ihtiyacım yoktu."
"Bu işin peşini bırak Çınar. Bi kez daha söylüyorum. Harcarlar seni." dedi ve arabasına bindi. Çınar arabanın önünden çekilirken Alaz bahçeden ayrıldı.
Uzunlar yanıyo' arabamızda
Bu ışık hepimize fazla, geceyi böler
Bora kupasıyla bahçeye indiğinde gözüne masanın üzerindeki saç fuları takıldı. Aklına Beliz'in ödev yaptıkları gün taktığı fular geldi. Beliz'indi. Hemen sırıtarak telefonunu aldı ve Beliz'e yazdı.
-Bende emanetin var.
Çok gecikmedi. Bir dakika sonra mesaj geldi.
-Ne emaneti?
-Kalbin ;)
Yazdığı mesaja kendisi gülerken Beliz'den gelen mesajla daha çok güldü.
-Haa o zaman sorun değil. İhtiyacım yok sağol.
Bora sırıtarak işaret parmağı ve baş parmağıyla fuları yüzünün yanına getirdi ve poz verdi. Fotoğrafı Beliz'e yolladı.
Beliz fotoğrafı açtığında yüzüne aptal bir gülümseme yayıldı ve telefona doğru başını yan yatırıp baktı bir de.
Bilmem ne olabilir aramızda
Bu ışık ikimize fazla, arayı bozar
***
"Oğlum bu iş hiç bizlik değilmiş ya." diyen Ege Berk'e doğru dönmüştü.
"Al benden de o kadar." diyen Çağrı uykulu gözleriyle denize bakıyordu.
"Ohoo! Gençler bende sizi çok isteklisiniz sandım Berk gelecekler diyince." dedi Kenan onlara bakarken.
Çağrı gözlerini kocaman açıp ona döndü. "Yaşamımızla tehdit edildik." dediğinde Berk savunmaya geçti.
"Aşk olsun brolarım. Şunca yıllık arkadaşlığımızda balık tutmadık demeyelim dedim sizi de çağırdım aldığım ithamlara bak." dediğinde Kenan onlara bakarken güldü.
"Çok iyi düşünmüşsun canımın içi." diyen Ege oltasını biraz yana kaydırdı. "Ne anlar yeni nesil gençler." diye iç çekerken Çağrı ve Berk ona güldü.
''Pozitif yönünden bakalım. Bakın güneş doğuyor ve biz burdayız. Ne garip?'' dediğinde Çağrı esneyerek iç çekti.
"Abi sen yine felsefi moda girdin.''
Ege Çağrı’ya dönerek kaşlarını kaldırdı. "Kanka Berk’in varoluşsal krizleri olmadan bir gün geçirmek mi? Gerçekten mi?"
Berk başını iki yana salladı. "Tamam ya ne var yani? Derin bir adamsam.''
''Tabi tabi ne derinlik.'' diyen Ege ona güldü.
Çağrı oltasını oflayarak aşağı indirirken konuştu. "Kardeşim geçen ay da ‘Acaba paralel evrende biz ne yapıyoruz?’ diye tartıştık. Yetmedi mi?"
Kenan gülerken konuştu. ''Geçen de bu varoluşsal sancıları yüzünden bahçede uyuyup hasta olmuştu.'' dediğine Ege ve Çağrı kahkaha atarken Çağrı konuştu.
''Yakında Sokrates'e dönüşecek.'' dediğinde Kenan ve Ege ona güldü.
Berk gözlerini kıstı. "Şu an çok kalp kırıcı konuşuyorsunuz ama neyse."
Ege Berk’in omzuna vurdu. ''Ah benim derin brom.'' dedi ve iç çekti.
''Burdan sonra bir de yolculuk var.'' dedi Çağrı Berk'e dönerken. ''Şu anıyı başka bir sabah gerçekleştiremez miydik Allah aşkına.'' dediğinde Berk sırıttı.
''Ne var oğlum. Yolda uyursun işte..'' dedi ve imayla ekledi. ''He ben unutmuşum Hazal'ı izleme planlarını.''
Ege ona gülerken Çağrı ekledi. ''Ya uykum var uykum.''
Ege esnedi ve Berk'e dönüp gülerek konuştu.
"Senin en ufak uykusuzlukta trip atma süren ortalama ne kadardı?" dedi kışkırtıcı bir gülümsemeyle.
Berk gözlerini kıstı. "Bir kere ben trip atmıyorum. İkincisi tamam belki uykusuzken biraz huysuz oluyorum ama siz de çok abartıyorsunuz."
Çağrı ve Ege aynı anda başlarını salladılar. "Tabii tabii."
Çağrı aklına gelen soruyla gözlerini kıstı ve sordu. “Şoför kim?”
Kenan hafifçe gülümsedi. “Murat Hoca.”
Üçü aynı anda birbirlerine baktılar.
Ege kaşlarını kaldırdı. “Murat Hoca mı? Cidden mi?!”
Çağrı alnına vurdu. “Lan biz kesin yolda kalırız.”
Berk kahkaha attı. “Adam geçen gün projeksiyon açmaya çalışırken bilgisayarı formatladı otobüsü nasıl sürecek?”
Kenan omuz silkti. “Gönüllü bi o vardı.'' dedi.
Çağrı derin bir nefes aldı. “Allah’ım bu yolculuğun sağ salim bitirmeyi nasip et.''
Ege ve Berk gülümseyerek aynı anda konuştular. ''Amin!''
''Eee oltalar ne durumda.'' diyen Kenan oltasını bi kez daha çekerken ucundaki balığı aldı ve kovaya attı.
Ege üçünün de oltasının hareketsizliğine bakarak konuştu. ''Bizim oltalar aşağıda halay falan mı çekiyor acaba?'' dediğinde Çağrı sırıtarak cevap verdi
''Halay çekseler bile bu kadar hareketsiz olmazlar.'' dediği anda oltası bir anda hareketlendi. ''Aaa!! Tuttum lan!!'' dedi ve oltasını çekmeye başladı. Ege ve Berk heyecanla onun oltasına bakarken Kenan hemen onun yanına geldi ve oltayı çekmesine yardım etti.
Oltanın ucu gözükür gözükmez Berk ve Ege kahkahalara boğuldu. Kenan da onlara katılırken Çağrı oltanın ucundaki yosuna hayal kırıklığıyla baktı.
"Hadi ya hep böyle oluyor işte" dedi. "Başta hevesleniyoruz sonra bir de bakıyoruz ki olmamış. Bu benim kaderim.''
Ege gülerken oltasını sudan çıkardı. ''Ben pes ediyorum. Acıların çocuğu Çağrı'ya yapılanları kınıyorum!'' dediğinde Kenan'da oltasını çekti.
''Toplanın o zaman.'' dediğinde Çağrı ve Berk hep bu anı bekliyormuş gibi oltalarını çektiler.
''E Kenan Amca şimdi bi balık ızgara hiç fena gitmez sanki.'' dediğinde Berk yüzünü buruşturdu.
''Sabah sabah.''
''Damak zevkin olmadığını bana kanıtlama.'' dedi Ege ona bakarken.
Kenan önündeki kovayı aldı ve içindeki balıkları denize geri saldı. ''Naptın ya.'' diyen Ege ona baktı.
''Yaşasınlar.'' dedi denize bakarken.
Berk'in bakışları ona döndü. Yüzü düştü.
Okulun önüne geldiklerinde servisin önünde bekleyen Murat Hocayı gördüklerinde Çağrı Ege ve Berk'in ortasında yürürken fısıldayarak konuştu.
''Azrail saat iki yönünde.'' dediğinde Berk sırıtırken Murat Hocaya doğru sesli bir şekilde konuştu.
''Günaydın hocam!''
Murat Hoca gülümserken cevap verdi. ''Günaydın çocuklar.''
Berk Kenan'a döndü. ''Beliz'i almadık. Gidiyim mi?'' dediğinde Kenan başını iki yana salladı.
''Metin abin almış geliyor.'' dediğinde bahçeye Bora'nın arabası girdi.
Arabadan inen Cemre bavulunu almadan Berk'e doğru ilerledi. Ona sarılırken ''Günaydıın.'' dediğinde Berk sırıtarak cevap verdi.
''Altıdan beri uyanığım ama günüm şuan ayıyor.'' dediğinde Ege sırıtarak konuştu.
''Dedi derin adam.''
''Oh hava ne güzel yürü önden. İçine sanki iki gün değil bir yıl gidiyormuşuz gibi sıkıştırdığın kıyafetlerini ben taşıyım.'' diyen Bora iki bavulla yanlarına geldiğinde Cemre ters bakışlarla ondan bavulunu aldı.
''Az çok az centilmenlik yapsan ölürsün aman aman sakın!'' dedi sitemle.
O sırada Berk Metin'in bahçeye giren arabasını gördü ve adımlarını oraya yöneltti. Bagajdan indirdikleri bavulu alırken Beliz ona doğru şaşkınlıkla baktı. ''Noluyor ölüyor muyum?''
Cemre kaşlarıyla onları Bora'ya gösterirken konuştu. ''Görüyosun dimi? Analar neler doğuruyor.'' dediğinde Bora ona göz devirdi.
''Şov yaptığını inşallah sadece ben anlayacak kadar akıllı değilimdir.'' dediğinde Çağrı elini kaldırdı.
''Bende anladım.'' Bora ona eliyle çakarken güldü.
Herkes geldiğinde sürücü koltuğunun yanında Kenan ve Önder oturuyordu. Arkada ikili koltukların en önünde Çağrı ve Hazal onların arkasında ikili koltuğa tek başına yayılmış Ege onun arkasında Berk ve Cemre onların arkasında Beliz ve Lavin onların arkasında Bora ve Çınar otururken en arkadaki dörtlü koltuklarda Ali, Zeyno, Arap ve Vefa oturmuştu.
Diğer taraftaki tekli koltukların en önünde Aren onun arkasında Devin onun arkasında Alaz ve onun da arkasında Duru oturuyordu.
''Eğleniyor musunuz gençler?'' diyen Kenan'a bıkkın sesiyle cevap verdi Çağrı.
''Hem de ne eğlenmek.'' dedi gözleri kapanmaya yakınken. Hazal gülümseyerek konuştu.
''Çağrı birazdan horlayabilir korkmayın.'' dediğinde otobüsten gülme sesleri yükselirken Önder Çağrı'ya döndü.
''Gel de şurdan şarkı falan aç.'' dediğinde Çağrı'nın gözleri aniden açıldı. Beliz bıkkınlıkla seslendi.
''Çağrı'nın şarkılarını mı dinleyeceğiz of.'' dediğinde Çağrı ona dönüp dil çıkardı.
Çağrı telefonunu açıp müzik listesini karıştırırken otobüsün içinden birkaç itiraz sesi yükseldi.
Beliz arkasına yaslanıp kollarını kavuşturdu. "Çağrı bak gözünü seveyim... Eğer yine o garip depresif şarkılarından birini açarsan otobüsten atlarım."
Ege kaşlarını kaldırarak ekledi. "Bence açsın hepimiz rahatlarız."
Bora gözlerini kapatıp başını arkaya yasladı. "Allah'ım bizi Çağrı'nın müzik zevkinden koru..."
Ama Çağrı tüm bu itirazlara kulak asmadan şarkıyı açtı.
Döndüm sana yüzümü ben aşkım
Yine çıktım karşına
Çağrı Hazal'ın yanına geri otururken Hazal şarkı seçiminden gayet mutluydu ve ritim tutturarak şarkıya eşlik ediyordu.
O da Hazal'ım mikrafon gibi eline tuttuğu yumruğuna doğru eğildi ve Hazal'a bakarak şarkıya eşlik etmeye başladı.
Denesek mi bir kez daha
Zaten aşinayız
Bir anda otobüsün yarısı bağıra çağıra şarkıya katılmıştı.
Bora gözlerini açıp çaresizce etrafına baktı. "Ben... Burada değilim. Bu an hiç yaşanmıyor."
Onun arkasında oturan Beliz ayağa kalktı. "Şarkı zevkin gerçekten kötüymüş." dedi ve gülümseyerek şarkı söylemeye devam etti.
Söndüm yana yana ne bir baktın
Yine bana seni sordular
Devin'de ayağa kalkarken Beliz'e eşlik etti.
Bütün eş dost yordular
Sanki ordular ya
Cemre Berk'e döndü ve ellerini tutarak onun keyifsiz yüzüne inat onu dans ettirirken gözlerine bakarken gülümseyerek şarkıya eşlik etti.
Tabi ben de diyorum o da aşık
Üstüne gitmiyorum şu aralar
Kimi görsem unutmaz o beni-
Şarkı bir anda kesildi ve otobüs durdu. Çağrı ayağa kalktı ve konuştu. "Noldu neye çarptık?"
"Bir seye çarpmadık." diyen Kenan arabadan inerken Önder'de onun arkasından indi.
Gençler de onların arkasından indiğinde hepsi otobüsün karşısında dikilmişlerdi.
Kenan otobüsün arkasından yükselen dumanlara bakarken ellerini beline koydu.
Beliz ona dönerken konuştu. "Nolmuş?"
Ege Çağrı ve Berk'e döndü ve konuştu. "Dedik Murat Hoca sürmesin diye." dediğinde Kenan bıkkın sesiyle Beliz'e cevap verdi.
"Motor yanmış."
"Ne?!" herkesin ağzından aynı anda duyulan ses ıssız yolda yankılandı.
12. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder