16.Bölüm: Geçmiş

bazen de birbirlerine rağmen...

Yazar'dan

"Siz?" dedi Berk babaannesine dönerken. "Nerden tanışıyorsunuz?" 

Derya sesindeki merakla sordu. "Hanife hanım siz Berk'in babaannesi misiniz?"

Ali başını sallarken konuştu. "Evet annecim. Evinde kalıyoruz demiştim ya." 

Derya'nın kaşları şaşkınlıkla kalkarken başını salladı. Hemen sesini topladı. "Teşekkür ederim çocuklara gösterdiğiniz ilgi için." dedi ve yutkundu. "Çok iyisiniz."

Hanife teyze başını sallarken Berk tekrar sordu.

"Siz ne alaka?"

Hanife teyze üzerindeki gerginliği atamazken telefondaki Derya cevap verdi.

"Ee biz fırından tanışıyoruz." dedi ve ekledi. "Benim Trabzon'da bir fırınım vardı. Hanife hanımın yolu bir gün oraya düşmüş. Sonra da devamlı müşterim oldu." dediğinde Ali kaşlarını kaldırdı. "Hadi kapatıyorum annecim. Hayırlı yolculuklar."

Telefon kapandığında Hanife teyzenin gözleri Ali'nin üzerinde kaldı bir süre. Dışardan gelen korna sesiyle Berk konuştu.

''Adam haklı. Hadi.'' dediğinde Hanife teyze onlara doğru konuştu.

''Hadi hayırlı yolculuklar. Gene gelin.'' dediğinde arkalarından el salladı. Otobüs uzaklaşırken aklında bir sürü soru vardı. 

Otobüste Berk'in arkasında oturan Ege koltuğun kenarından başını çıkararak Berk'e seslendi.

''Şşt.'' dediğinde Berk uykulu gözlerle ona döndü. Ege sırıtarak konuştu. "Kardeş şakası yaptık yaptık gerçek oluyordu lan." 

Berk ona ters ters bakarken konuştu. "Bro yeter." 

"Bi de uykuluyken çekilebilir biri olduğunu sanıyorsun." dedi Ege arkasına yaslanırken. Berk önünde dönüp başını Cemre'nin omzuna geri yaslarken Çağrı arkadan Metin'e doğru seslendi.

"Metin abi ya. Sen bizi gece gece aldın da şimdi biz yarın okula mı gideceğiz?" 

Metin ona dikiz aynasından bakarken başını salladı. "Kenan bey daha fazla devamsızlık yapmasınlar erkenden getir dinlenip okullarına gitsinler dedi." 

"Dinlenmiş olmuyoruz ki." dedi Cemre bıkkın bir sesle. 

Berk onun omzundan kafasını kaldırmadan konuştu. "Ben seni dinlendiririm." 

"Boş yapma çözüm bul başkan." diyen Bora cevap alamadı. Kaşlarını çattı. "Niye cevap vermiyorsun lan?" 

Elini havaya kaldıran Cemre konuştu. "Uyudu." 

"Ne çabuk?" dedi Bora şaşkınlıkla.

"O öyle." dedi Beliz esnerken. "Bir anda uyuyuverir. Yeter ki uyku olsun."

"Sülalecek bi tahtanız eksik galiba." dedi Bora arkasına yaslanırken. Kafasını arka çarprazında oturan Beliz'e çevirdi. Beliz sırıtarak konuştu.

"Şikayetçi değiliz en azından."

Geçiyor gündüz gece bir bir takvimlerden
Tutamam zamanı, kayar teker teker elimden


Bora ona gülerek önüne döndüğünde Beliz'in bakışları onun üzerinde takılı kalırken dudaklarına bir tebessüm yerleşti.


Alıyorsun insanın aklını başından
Kaybolurum gülüşünde en güzelinden


Çağrı yanında bugün çekindikleri fotoğraflara gülümseyerek bakan Hazal'a çevirdi gözlerini. Uzun uzun izledi onu. Yine haberi olmadı.


Ah, sordum bir bilene, dedi "Yok ki bi' çare"
Öylece kaldım, düştüm yine derde


Duru Arap'ın elinin üzerine elini koyduğunda Arap'ın gözleri önce ellerine sonra Duru'nun gözlerine kaydı. 


Gelsen bu gece biraz geçince kimseye söylemeden
Bulsan bi' yolunu, ah, içimde külleri sönmeden


Zeyno'nun gözleri yavaşça kapanırken aralarındaki koridorun diğer tarafında oturan Ege'nin gözleri onun yüzünde gezindi. Kaşlarını kaldırarak önüne dönerken kendine 'Noluyor?' diye sordu.


Yaklaş yanıma, otur, çekinme, seyrine bırakırsan
Geçiyor bak yıldızlar bir bir, manzara önümüzde


Lavin'in başı yavaşça cama doğru düşerken yanındaki Çınar onun koluna dokunarak onu uyandırdı.

Kolunu ona doğru açtı ve gözüyle işaret ettiğinde Lavin gülümseyerek onun kolunun altına girdi ve göğsüne doğru yaslandı. Başı Çınar'ın omzuna düşerken burnuna dolan Çınar'ın kokusuyla gözleri yavaşça kapandı.


Karıştın kanıma, dolaşır hep içimde
Ve sen duman olsan, çeksem bi' nefeste


Çınar kolunu Lavin'e sararken içini büyük bir huzur kapladı. Dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşti. Çenesini Lavin'in başına yasladı.


Gelsen bu gece biraz geçince kimseye söylemeden
Bulsan bi' yolunu, ah, içimde külleri sönmeden


Cemre Berk'in omzuna yaslı kafasına dönerken saçlarının arasına bir öpücük bıraktı ve başını ona yaslayıp gözlerini kapattı.


Yaklaş yanıma, otur, çekinme, seyrine bırakırsan
Geçiyor bak yıldızlar bir bir, manzara önümüzde


***

"Hadi Beliz ya valla ömrüm seni beklemekle geçti!" diyen Berk salonda koltuğa kendini bırakırken merdivenlerden inen Beliz ona döndü.

"Sen erken hazırlanıyorsan ben napayım?" dedi ve okul gömleğinin yakasını düzeltirken kıravatını çekiştirdi. Sonra gözleriyle Berk'in gevşek olan kıravatını işaret etti. "Belki kıravatınla biraz uğraşsan beni beklerken sıkılmazsın." dediğinde Berk ayağa kalkarken boynundaki zaten gevşek olan kıravatı biraz daha gevşetti.

"Sanane benim kıravatımdan?" dediğinde kapıyı açtı. 

Beliz arkasından ilerlerken söylendi. "Pasaklı."

Berk arabaya bindiğinda Beliz'de yan koltuğuna oturdu. Berk'e dönüp parmağını sallayarak konuştu.

"Bana bak. Bu araba işi de araya kaynadı gitti zaten. Düzgün sür!" dediğinde Berk sırıttı ve bir anda gaza bastı. "Berk!!"

Berk kahkaha atarken arabayı normal hızda kullanmaya başladı.

Alaz okula geldiğinde okul henüz tenhaydı. Karanlık konferans salonuna inen merdivenlerde yalnızca onun adım ve nefes sesleri yankılanıyordu. 

Araba ile almaya gittiği Devin sınıfa çıkarken ona bir işi olduğunu söylemişti.

 Başından beri bu kıza yakın olmasının bir sebebi vardı. Her fırsatta evlerine gitmesi ona yakın davranması... Hepsi bir sonuca bağlanmıştı. Uzun zamandır planladığı ve kurduğu bombanın bugün pimini çekecekti.

Sonucunu düşünmeden. Kim dağılır kim ayakta kalır düşünmeden. 

Kulağında babasının sesi yankılandı.

'Dumanlar. Annenin katili Oğuz Duman.'

Gözleri büyük sahneye kilitlenirken sahneyi aydınlatan loş ışık patlattı gözlerini öfkeyle intikamla.

Planı dönem başından beri tıkır tıkır işlemişti. Geçen dönem sonu çektiği videonun arkasından geçen kadın buna yardımcı olmuş ve Çınar'a güveni salmıştı. Çınar'ın zayıf noktasını bulmak kolay olmuştu. Lavin'e olan bakışları sayesinde bu oyunu ilmek ilmek işleyip ona yaklaşmıştı.

O gün akıllı tahtaya yansıttığı görüntü de planın bir parçasıydı. Çınar'a ondan başkasının zarar vermesine izin veremezdi.

Devin ile ödevde eşleştiği akşam lavaboya gitmek için ayağa kalktığında Oğuz Duman'ın çalışma odasına girmiş ve kasasının kilidini kırmıştı. Karşılaşmayı beklediği görüntü bu değildi.

Elindeki flash belleği parmakları ile sıkıca kavrarken karanlıkta parlayan gözleri yavaşça kapandı. Annesinin yerdeki kanlı hâli belirdi gözünün önünde.

11 Yıl Önce 

Yedi yaşındaki Alaz aşağıdan gelen büyük gürültü ile elindeki oyuncak arabasını yere attı. Elleri korkuyla kulaklarına kapanırken yüzünü büyük bir korku kapladı.

Küçük adımları aşağıya yöneldiğinde içeriye süzülen loş ışıklı odaya girdi. Annesini yerde kanlar içinde görünce gözleri büyüdü.

"Anne!" dedi yanına gidip çökerken. Saçlarını okşadı. 

Alaz annesinin saçlarına hayrandı. Uzun dalgalı saçlarıyla oynar hatta örgüler örerdi. Şimdi acısı diner diye okşuyordu saçlarını.

Annesi yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirdi zorla. "Alaz." dedi zar zor çıkan sesiyle.

"Anne noluyor?" 

"B- Bir şey yok oğlum. S- Sadece oyun oynuyoruz." dediğinde Alaz kaşlarını kaldırdı. Annesinin karnından süzülen kanlara baktı.

"Ne oyunu?" 

"Uyumamaya çalışacağız." dedi elini Alaz'ın yanağına koyarken. Yavaşça okşadı. Gözlerini kendisinden alan Alaz'ın gözlerinden hiç çekmedi. Sanki oğlunun yüzünü ezberlemek ister gibi baktı. "Baban gelene kadar uyumama oyunu. Uyuyan." dedi ve bir eli kanayan yarasına bastırırken konuştu. "Kaybeder." 

Alaz başını salladı usulca. Omuzlarını silkerken konuştu. "Zaten benim hiç uykum yok ki." dediğinde gözleri annesinin yarasına kaydı. "Neden kanıyor?"

"Kanamıyor. Bu da oyunun bir parçası." dedi annesi oğlunu korkutmaktan korkarken. "Eğer." dedi ve derin bir nefes verdi. "Baban dışında birinin geldiğini görürsen saklan. Ben burda kanlarla taklit yapacağım." dediğinde Alaz başını salladı.

Alaz yarım saat sonra annesiyle kurduğu diyaloglara cevap gelmeyince duraksadı.

"Bahçedeki çiçekler de susamış anne. Neden kaç gündür sulamıyoruz?"

"Anne?" başını yavaşça annesine çevirdi. Yer artık kan gölü olmuştu. Annesinin gözleri kapalıydı. Annesinin omzuna dokundu.

"Uyan anne ben kazandım!" dedi sesindeki sevinçle. Ama annesinde herhangi bir kıpırdanma yoktu. Hevesle bu kez kolunu sarstı. "Anne kaybettin hadi uyan!" 

Annesinin kolunun yana düşmesiyle ve annesinin soluk tenini görmediyle gülüşü soldu. "Anne! Anne uyan!" dediğinde gözleri yerdeki kan gölüne döndü. "Annee!" bağırışı boş evde yankı yaptı. Gözlerinden yaşlar süzülürken annesinin saçlarını okşamaya başladı. "Uyan lütfen anne."

Güneş batarken Alaz'ın ağlamaktan yorgun düşen küçük bedeni yavaşça annesinin kolunun üzerine yattı. Onu sarıp sarmalamasını bekledi. Ama bu olmadı. Yüzü acı ile buluşurken sesi titreyerek iç çekerek konuştu. 

"Gitme anne. Sen kazan ama gitme." 

Gözleri yavaşça kapandı. Annesinin soğuk bedeninin yanında son kez uyudu. Kokusunu içine çeke çeke. Saçlarının arasında ellerini dolaştırarak. 

Gece üç sıralarında merdivenlerden inen adım sesleriyle araladı gözlerini. Gelen babasıydı. 

"Baba!" diye mırıldandı kısılmış sesiyle. Pantalonuna bulaşmış kan lekelerine baktı uykulu gözleriyle.

"Oğlum!" diyen Kadir'in kaşları çatılmış yerde hareketsiz kanlar içinde yatan eşine bakıyordu. 

Alaz'ı kolundan tutup oturturken elini eşinin yarasına bastırdı. Dudağından bir fısıltı koptu.

"Fulya." 

Elini eşinin boynuna götürürken hareketsiz nabzını fark etti ve gözleri yavaşça doldu. Alaz ona döndü. "Baba." 

"Oğlum." dedi Kadir sesini güçlü tutmaya çalışarak.

Alaz ona hızla sarıldı ve ağlamaklı sesiyle konuştu.

"Baba annem oyunu kaybetti." dediğinde Kadir'in gözünden süzülen bir damla yaş Alaz'ın omzuyla buluşurken daha sıkı sardı oğlunu.

Alaz gözlerini açtığında gözleri daha çok parladı öfkeyle. Derin bir nefes verdi gülümseyerek elindeki flash belleği kaldırdı ve bakışlarını belleğe çevirdi.

"Tek kaybeden biz olmayacağız anne." 

Lavin arabasını uykulu gözleri ve gergin bakışları ile kilitlediğinda dalgın bir şekilde arkasına dönmüştü ki dibinde Çınar'ı görmesiyle hızla bir adım geri atarak irkildi.

"Korkuttum mu ya?" diyen Çınar ona sırıtırken Lavin elleriyle saçlarını arkaya doğru iterken konuştu.

"Uyanamadım. Ondan oldu galiba." dediğinde Çınar ona bakarken başını salladı.

"Belli oluyor."

Lavin'in dudaklarına bir gülümseme yerleşirken konuştu. "Nerden belli oluyor?" 

"Yüzünden." diyen Çınar'ın yüzündeki sırıtış büyüdü. "Kaşların çatık. Gözlerin kısık kısık ve alt dudağın aşağıya doğru bükülü." dediğinde işaret parmağını ona doğrulttu. "Uykusunu alamamış gergin Lavin moodunu açmışsın."

Lavin ona gülerken başını yana doğru eğdi. "Sende fazla neşeli Çınar Duman moodunu açmışsın." dediğinde Çınar kaşlarını kaldırdı.

"Senin aksine otobüste uykumu gayet güzel aldım." dediğinde Lavin'in aklına otobüste sarılarak uyudukları anlar gelmişti. Hoş dün akşamdan beri aklından çıkmıyorlardı da.

Çınar'ın üstündeki ceketi işaret etti kaşlarıyla. "Aynı ceket. Kirlenmemiş mi?"

"Yok." dedi Çınar. "Mis gibi kokuyor aksine."

Lavin ona gülerken Çınar arkasında birleştirdiği ellerindeki karton kahve bardaklarını ona doğru uzattı. "O zaman içeriz bi kahve?" diyip göz kırptığında Lavin yüzüne vuran güneşle ona hayran hayran bakarken bardağı aldı ve gülümsemesi büyüdü. 

"İçeriz." dediğinde Çınar bir gözü kısık gülümseyerek konuştu.

"Kırk yıl hatırı da var." dediğinde Lavin başını sallarken Çınar'ın koluna girdi. Beraber yürümeye başlarlarken Çınar gülümserken ekledi.

"Kırk yılı garantiledik o zaman." 

Lavin başını ona doğru çevirirken sordu. "Bilmem garantiledik mi?" dedi beklenti içinde.

Çınar utanarak başını salladı. "Garantilemişizdir."

"Garantilemeliyiz." diyen Lavin'e güldü.

İlerde dikilen Berk Cemre Bora ve Beliz'in yanına geldiklerinde Beliz gülümseyerek onlara doğru konuştu.

"Günaydınlaar." 

"Günaydın."

Berk onların kollarına çatık kaşlarıyla bakarken Lavin hâlâ Çınar'ın koluna girmiş bir şekilde durduğunu fark etti. Lavin yavaşça kolunu çekerken Berk Çınar'a doğru döndü ve göz kırptı.

Çınar ona ters bakışlarını takınırken sıkıntılı bir nefes verdi. Berk'i görmek ona tekrar tekrar Lavin'in annesinin katilini bilip sakladığını hatırlatıyordu.

Bora sırıtarak konuştu. "Hayırdır siz?" dediğinde Çınar ve Lavin'in üzerinde gözlerini gezdirdi. "Kahveler alınmış. Yanaklar kızarmış. Yüzünüzde aptal bir gülümseme falan." diyip göz kırptı. "Aşık mı oldunuz lan yoksa?" 

Lavin'in gülümsemesi büyürken Çınar ona döndü ve bakışları onun gülüşünde gezindi. Orada anladı Lavin'in de ona karşı bir şeyler hissetmeye başladığını. Bora'ya döndü ve kaşlarını kaldırdı.

"Sanane lan? Sen kendi aşk hayatına baksana." 

Bora güldü. "Gözlerimi ellerinizdeki kahve bardaklarından çektiğimi mi gördünüz ki?" dediğinde Beliz göz devirdi.

"Sen anormal misin kardeşim?" dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı.

"Kardeşin değil?" dediğinde Beliz'e döndü. Oluşan kısa süreli sessizlikte Beliz ile beraber diğerleri de heyecanla bakıyordu. Tek heyecanla bakmayan Berk'ti. Kaşlarını çatıktı. Bora dudağını yaladığında Beliz adeta nefesini tutmuştu. "Abinim." dediğinde etraftaki heyecan balon gibi söndü gitti.

Berk önüne dönerken Beliz Bora'ya göz devirdi.

"Konferans varmış gençler." diyen Çağrı yanındaki Ege'nin omzuna kolunu atmış sırıtarak onlara baktı.

"Ne konferansı ya?" diyen Berk'in sesi keyifsizdi.

"Ne biliyim oğlum? Baban ayarlamış." dediğinde Berk ofladı.

"Şu aralar bu adam ne yapacağını şaşırdı. Deli etti kendini." dediğinde Beliz güldü.

"Amaan hava hoş." diyen Ege gülümseyerek ekledi. "Dersler boş." 

"Ayyneen." dedi Çağrı sırıtırken. 

"Hadi girelim." dedi Cemre okulu gösterirken.

Berk bıkkın bir yüz ifadesiyle Bora'ya kolunu attı. "Beni taşısana."

"Uykunu mu alamadın lan?"

"Uyku mu o da ne?" dedi Berk yorgun sesiyle.

"Gece boyu uyudun ya!" dedi Beliz sitemle. Ve ekledi. "Dur canım daha kış gelmedi." dediğinde sırıttı.

"Bıktım seninde şu ayı imalarından." dedi Berk Bora'ya daha çok dayanırken.

"Benim ne günahım var bana dayanıyorsun?" diyen Bora'ya döndü.

"Bu kaslar boşuna mı var Bora'cım?" dediğinde Bora yan bir gülüş takındı.

Beliz Cemre'ye doğru gülerken konuştu. "Gazla ne kolay çalışıyor arkadaş." dedi. Sonra sırıtarak ona bakan Bora'ya döndü. Bora ona doğru işaret parmağını salladı.

"Abi." diye bastırdı. "Abi dedik ya kızım." 

Beliz yüzünü buruşturdu. "Kes be pabucumun abisi."

Konferans salonunda oturduklarında sahne ışıkları sahneyi aydınlatırken Alaz sırıtarak Devin'in yanına oturdu. Devin ona dönerken sordu.

"Sen neredesin?" 

"Burdayım işte." dedi Alaz gülümseyerek sonra keyifle sahneye döndü. "Çok heyecanlıyım." dediğinde Devin kaşlarını çattı ve güldü.

"Ne alaka? Saçma bir konferans işte."

"Görürüz." diyen Alaz yüzündeki gülümsemeyle sahneye baktı önce. Sonra gözlerini Lavin ile konuşan Çınar'a gülümsedi. 

Devin ona bakarken konuştu."Sende bir şeyler var ama. Hayırlısı." dediğinde Alaz sahneye döndü.

"Hayırlısı." diye fısıldadığında kürsüye Kenan Yağızoğlu çıkmıştı.

"Hepiniz hoşgeldiniz gençler." dedi kürsüdeki Kenan. "Meslek tanıtımı için avukatlarımız geldi. Birazdan burada olacaklar. İlk olarak sizin sınıfı aldık iyi bir izlenim bırakmak için." dediğinde Arap Ali'ye doğru eğildi.

"Pek iyi bi fikir değil sanki." dediğinde Ali güldü.

"Yok ya iyiyiz iyi." dediğinde Zeyno güldü.

"Sen alıştın bunlara he." dediğinde Ali kaşlarını kaldırdı.

"Yaanii." dediğinde ekranda bir kız resmi belirdi. 

"Noluyo?" dedi sahneye çıkan avukatlardan biri. Kenan sahneye geldi ve ekranda beliren kıza baktı. 

"Yanlışlık olmuş olmalı. Sizi arkaya alalım." dediğinde onunla birlikte sahne arkasına geçti.

"Bu kim ya?" diyen Zeyno ekrandaki kıvırcık saçlı kızın fotoğrafına bakarken herkesin aklında hemen hemen aynı soru vardı. Devin ve Çınar dışında. Alaz ise sırıtarak Çınar'a döndü.

Çınar'ın gözleri ekranla buluştuğunda Ada'yı gördü. Gözleri buğulanırken kulaklarında uzun zamandır hatırlayamadığı Ada'nın sesi yankılandı. 

''Çınar benden ayrılamazsın.''

''Yeter Ada bıktım anlıyor musun bıktım! Bitti.''

''Ben sensiz yaşayamam Çınar.''

''Herkes herkessiz yaşayabilir hiç merak etme!''

Çınar titreyen bacakları ile zar zor ayağa kalkarken gözünden bir damla yaş süzüldü. Alaz'ın gülümsemesinin büyüdüğünü gören Devin'in gözlerine büyük bir hayal kırıklığı yerleşti. 

Lavin'de ayağa kalkarken Çınar sendeledi ve onun kolundan tutundu. Nefes nefese gözlerinden süzülen yaşlarla Ada'nın resmine bakıyordu sadece.

"Kesin şuan şaşırıyorsundur. Senden vazgeçmiş gibi konuştuğum için. Ama ben senden vazgeçmiyorum Çınar. Vazgeçemem de. O yüzden kendimden vazgeçiyorum. Sana sensiz yaşayamam demiştim.''

Lavin korkuyla Çınar'a dikti gözlerini. "Çınar." dedi korkuyla. Ve ekrana çevirdi başını. Kafasındaki soru işaretleriyle ekrandaki kızı inceledi.

"Kim açtı bunu?" diye bağırdı Çınar.

Alaz sırıtarak ayağa kalktı. "Eveet!" dediğinde ellerini birbirine vurdu. Sonra avuçlarını birbirine sürterek konuştu. "Geldik gösterinin en sevdiğim kısmına." dediğinde Çınar'ın karşısına geçti. Aralarında beş adımlık bir mesafe vardı. "Ben açtım." dedi yüzünde git gide büyüyen sırıtmasıyla.

Çınar gözlerini zar zor ona çevirirken Alaz'a doğru sinirle konuştu.

"Nerden buldun lan Ada'nın resmini?!" dedi hiddetle. Kolunu Lavin'in kolundan çekerken ağır adımlarla Alaz'a yaklaştı.

"Ada mı?" dedi Alaz alayla kaşlarını çattı."O kim?...Hee şu kızın adı." dediğinde ekranı gösterdi. 

Çınar Alaz'ın yakasına yapıştı. "Öldürürüm oğlum seni!" 

"Doğru." dedi Alaz. Bora Çınar'ı omuzlarından tutup uzaklaştırırken yakalarını düzeltti ve sırıtarak devam etti. "Öldürürsün beni de." dediğinde Çınar duruldu.

''Hepimiz Çınar'ın yüzünden olduğunu biliyoruz kendini kandırma Oğuz.'' diyen Serap ile sakinleştiricilerin etkisi altında olan Çınar'ın gözünden bir damla yaş süzüldü.

Devin onun yanına gitti. ''Çınar hiçbir şey senin yüzünden değil.'' dediğinde Çınar başını iki yana salladı. Dudaklarından annesinden dün geceden beri kendisine kabul ettirilen o cümleler döküldü.

''Benim yüzümden.''

Lavin tekrar Çınar'ın yanına gelirken onun kolunu tuttu ve kendine çevirdi. 

"Lavin." dedi Çınar sessiz bir fısıltıyla. Gözünden bir damla yaş süzüldü. "Çıkarır mısın beni burdan?"

Bu yol, çıkmaz bu yol
Gönül vazgeçmiyor


Lavin tereddüt etmeden onun elini tutup dışarı çıkarırken Bora sırıtarak ardlarından bakan Alaz'a döndü.

"Amacın ne oğlum senin?"

"Sanane lan!" diyen Alaz sinirle Bora'ya bir adım attığında araya giren Cemre onu göğsünden ittirdi.

"Derdin ne senin be? Sorunun ne?" diye bağırdığında Alaz başını sallarken konuştu.

"Siz hayırdır ya? Arkadaşınızı çok mu sevdiniz hemen. Tam tanımadınız oysa. Bu daha fragmandı." dediğinde ekrana döndü. "Bu kızın ölümüne sebep olmuş arkadaşınız." dedi ve yutkundu. "Bi katil yani. Hemde eski sevgilisinin katili." Hepsi şok içinde kalırken Alaz sırıtarak konuştu. "İnanmıyorsanız da." dediğinde hızla sahneye çıktı ve bilgisayara flash belleği taktı. Videoya tıkladığında Çınar'ın yerde kanlar içinde yatan Ada'nın başını tuttuğu video açıldı. 

Videonun sonunda Çınar ayağa kalkıp "Benim yüzümden anne!" diye bağırıyordu. 

"Babasının yüksek korumalı kasasında saklanacak kadar mühim mevzu yani." dediğinde sahnenin altındaki yüzüne vuran ışıkla ona bakan Devin ile birleşti gözleri. Devin'in gözünden bir damla yaş süzüldü.


"Dur" diyor, içimde bir ses
Peşinde diğer yarım


Çınar ve Lavin banka oturduklarında Çınar bomboş yere bakarken Lavin ona endişeyle bakıyor kolundan destek vermek istercesine tutuyordu. Tek istediği Çınar'ın ağlamaya devam etmesiydi. Susmamasıydı. Biliyordu çünkü sustukça büyüdüğünü acının.


Susmasan olmaz mı?
Anlatsan bir kere


"Çınar." dedi onu kendine getirmek istercesine sarsarken. Çınar ona döndü. Gözlerinde hep mutluluk görmek istediği bu kızın onun için acı çekmesine dayanamadı sonra gözlerini geri önüne çevirdi. 

'Uzaklaş ondan.' dedi içindeki ses. 'Ona da zarar verirsin.' 

Derin bir nefes verirken ayağa kalktı. Arabaya doğru yönelirken ardından Lavin'in adım seslerini duymasıyla arkasına döndü. 


Önümde kilitli kapılar
Anahtarları sende


Sulu gözleri ona dönerken konuştu. "Gelme." 

İçi Lavin'e sıkıca sarılsa da onu ne madar sevse de uzak tutmak istedi kendinden. 

Lavin ona doğru bir adım attı ve elini tuttu. "İyi değilsin Çınar. Seni yalnız bırakamam." 

"Bırak Lavin." dedi Çınar gözünden bir damla yaş süzülürken. "Demiştim ya sana. Ruhunu uzak tut diye." dedi.

"Ruhum seninkine çarpacak diye o kadar korkuyorum ki.. Ödüm kopuyor seninle göz göze geleceğim diye."

Lavin başını salladı. Çınar devam etti. "Uzak tut ruhunu." dedi ve elini yavaşça Lavin'in ellerini  arasından çekti. Lavin'in gözlerinin içine yerleşen acı ile kendinden nefret etti. Ama bunu da Lavin için yaptı. "Ben böyleyim. Kanatır kırarım. O yüzden kendine bi iyilik yap. Uzak dur benden." 

Arkasına dönüp giderken geri dönüp ona sarılmamak için zor durdu. Ama bunu yapmadı. 


Gitmesen olmaz mı?
En azından bir gece


Lavin onun arkasından bakakalırken gözünden süzülecek olan yaşı daha yanağıyla buluşmadan sildi. Acı bir tebessüm yerleşti yüzüne. 

Yine karşısında kocaman bir yalnızlık belirdi. 


İçimde bir kara orman
Yanıyor gittiğinde


Konferans salonundan herkes çıkarken sahnenin altında dikilen Devin sahneden inen Alaz'a dikti gözlerini. Alaz tam yanından çekip gidecekti ki önüne geçti hızla.

"Sen nereye?" dedi sinirle. 

Alaz onunla göz göze geldiğinde içinde bir duygu karmaşası vardı. Pişman mı olmuştu? Hayır dedi. Olamazdı. Annesinin katilinin kızına aşık da olamazdı onu üzdüğü için pişman da olamazdı. Ama gözleri Devin'in yanağından süzülen bir damla yaşa takıldı. 

İlk defa sanki o yaş kalbine doğru süzüldü.

"Alaz..."dedi Devin. Sonra gözünden süzülen yaşı avcunun içiyle sildi. "Bir şey söylemeyecek misin?" Alaz derin bir nefes aldı. Devin hızla ekledi. "Benimle bunun için mi?" derken ekrana yöneltti parmağını. "Yakındın." 

Alaz yutkundu. Afallamıştı. Bunun cevabını o da bilmiyordu. Kaşlarını kaldırarak kendine gelir gibi oldu. Dudaklarını ıslattı.

"Evet." dediğinde Devin'in diğer gözünden süzülen yaş bu kez yavaşça yanağından süzüldü gitti. 

Alaz hızla kapıya yönelirken Devin yüzüne vuran sahne ışığına ve videoya dikti gözlerini. 


Bulanık sularında
Takıldım ağlarına


Alaz konferans salonundan çıkar çıkmaz duraksadı. Kalbini bir el sıkar gibi oldu. Gözleri buğulanırken derin bir nefes verdi. 

Bu duyguyu reddediyordu. Ama çoktan içine düşmüştü.


"Yüz" diyor, içimde bir ses
Yetmiyor kulaçlarım


Berk bahçedeki bankta oturan Lavin'e dikti bakışlarını. Diğerlerine dönüp konuştu. "Ben bi Lavin ile konuşayım. Siz gidebilirsiniz." dediğinde diğerleri başını salladı. 

Berk Lavin'in yanına yavaşça otururken Lavin gözlerini yerden ayırmadan konuştu. "Cemre kızmasın." 

"Kızmaz."

"Neden?" dedi Lavin ona dönerken. "Kazadan beri Cemre'ye olan korkundan benimle doğru düzgün muhattap bile olmuyorsun."

"Alakası yok Lavin."

Lavin ayağa kalktı. "Gerekte yok Berk. Böyle yanımda olunacaksa..." dedi ve dudağını büzdü. "Ne biliyim her an gidecek gibi..." dedi ve gözleri okulun bahçesinin kapısına döndü. "Yalnızlığa razıyım ben." dediğinde ona pişmanlıkla bakan Berk'e çevirdi bakışlarını. "Sen çok dert etme." dedi elini onun omzuna yavaşça vururken. "Alışığım da zaten." dediğinde hızla arabasına ilerledi.

Arabayı sürmeye başladığında derin bir nefes aldı. 

Arabanın arkasından bakan Berk ise tekrar ve tekrar vicdan azabı ile karşı karşıyaydı.


Susmasan olmaz mı?
Anlatsan bir kere


Devin okuldan çıkarken arabasının önünde dikilen Alaz ile anlık göz göze geldiler. Ancak Devin hızla geri önüne döndü.

Onu yok sayarken Alaz'ın flash belleği tutan eli istemsizce sıkıldı. Eli acırken bunu umursamadı. Belki de kalbindeki acıyı bastırsın istedi Devin'in arkasından bakarken.


Önümde kilitli kapılar
Anahtarları sende


Çınar arabayı park ettiğinde de Lavin'in onu geçen getirdiği uçurum kenarındaydı. 

Arabaya yaslandı ve derin bir nefes aldı. 

Arabasının yanına park edilen araba sesiyle o tarafa döndüğünde arabadan inen Lavin'in de kendi arabasına yaslanıp ona baktığını gördü. Lavin gözlerini uçuruma dikerken bağırdı.

"Buraya da mı susmaya geldin?" 

Çınar'a döndüğünde gözleri birleşti. Çınar başını iki yana salladı. 

"Bağırayım mı?" dediğinde Lavin omuzlarını silkeledi.

"Bağırma." dedi ve gözlerini ayırmadan konuştu. "Ama susma." dediğinde Çınar'ın yanına geldi ve arabaya yaslandı. 

Çınar önüne dönerken konuştu. "Bilmek istediğine emin misin?" dediğinde Lavin ondan gözlerini çekmeden başını salladı. 

"Eminim." dediğinde bir yanı korkuyordu. Duyacaklarından veya duyması muhtemel olanlardan.

"Ada." dedi Çınar yutkunurken. "Eski sevgilim." 

Lavin de onun gibi gözlerini uçuruma dikerken Çınar konuşmaya devam etti. 

"3 yıl önce öldü." dedi sesine acı karıştırmadan. Lavin ona dönerken gözleri buğulanmıştı.

"Başın sağolsun." 

Çınar başını sallerken ekledi. "Benim yüzümden." 

Az önce acı karıştırmadığı sesinden eser yoktu. Bu kez sesi titremişti. Dudakları da.

Lavin şaşkınlıkla ona dönerken Çınar konuştu.

"Evlerimiz yan yanaydı. Beraber büyüdük diyebiliriz. Onlar taşındığında yedi yaşındaydık." dedi ve düşünceli bakışları uçurumdayken devam etti. "Bi kaç yıl sonra hoşlanmaya başladık birbirimizden. Başlarda her şey çok güzeldi. Ama ilişkimizin son bir yılı.." dedi ve gözlerini yumup sıkıntılı bir nefes verdi. Gözlerini geri açtığında ekledi. "Ada'nın davranışları değişti. Onun en çok sevdiğim o doğal davranışları, gülümsemesi, kahkahalarındaki filtresizlik.." dedi ve Lavin'e döndü. "Bambaşka birine evrildi. Belki de sadece büyüdü bilmiyorum. Ama o artık benim sevdiğim kız değildi. Ona haksızlık ettiğimi düşünüyordum hep. İnsan değişebilir sonuçta. Bi gün kavga ettik yine. Ona değiştiğini söyledim. Hızla çıktı gitti. İçimi bir huzursuzluk kapladı pişman oldum." dedi ve dudaklarına acı bir tebessüm yerleşti. "Gittim her zaman takıldığımız mekana." dedi ve kaşlarını kaldırdı. "Aldatıyormuş beni." dediğinde Lavin kaşlarını kaldırdı.

"Nasıl öğrendin?"

"Telefonuna mesaj geldi." dedi ve alayla güldü. "Ortak yakın bir arkadaşımızdan. O gün bitti benim kafamda ilişki. Ama Ada." dedi ve önüne döndü. "Ada beni kafasında bambaşka bir yere koymuştu. Sevgi desen değildi aşk desen hiç değil. Ona kalırsa çok aşığım derdi. Ama onunki saplantıydı. Ya da ben kafamda öyle kodladım. Belki de gerçekten sevdi beni. Bilmiyorum. Bir şekilde ayrılamadık. Bilmiyorum neden." dedi ve yutkundu. "Belki orda ayrılsaydık her şey çok farklı olurdu. Eskisi gibi değildik. Her gün artan kavgalar sonra barışıp bir şey yokmuş gibi davranmalar falan." dediğinde Lavin onu dikkatlice izliyordu. "İpler kopmuştu ve ben her fırsatta o ipleri alıp uzaklaşmak istiyordum. Ama Ada ipleri zorla bağlamaya çalışıyordu. Her kavgamızda bana 'Sensiz yaşayamam' diyordu. Komik gelirdi. Niye biri bensiz yaşayamasın ki?" dedi ve Lavin'e döndü. Lavin'e bakarken gözlerindeki acıyı filtrelemedi.

"Sonra bir gün yine kavga ettik. Bu kez farklıydı. Sondu. Kafamda zaten bitirdiğim bir şeyi o gün tekrar tekrar bitirmiştim. Kolumdan tuttu." dedi sedi titrerken. "Yine 'sensiz yaşayamam' dedi bana. Bende ona 'herkes herkessiz yaşar' dedim." dediğinde titrek bir nefes verdi. "O cümle o günden beri omuzlarıma yük oldu benim." dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü.

"Ada o gün intihar etti." dediğinde Lavin ona tamamen dönmüştü. Elini Çınar'ın yanağına koydu. Parmağıyla yanağından süzülen yaşları silerken gözlerini onun gözlerinden çekmedi.

"Senin yüzünden değil." dedi fısıltıyla. 

Çınar başını iki yana salladı. "Benim yüzümden." dedi acı içinde. 

Lavin hızla ona sarılırken Çınar sanki hep buna ihtiyacı varmış gibi sıkı sıkı sardı kollarını ona. 

"Hayır." dedi Lavin onun kokusunu içinde çekerken. 

"O yüzden." Çınar kollarını ondan çekemezken konuştu. "Uzak dur benden. Zarar veririm sana." 

Lavin hızla başını iki yana salladı. "Duramam." dediğinde kollarını sıkılaştırdı. "Sende uzak durma benden. Lütfen." 

***

Akşam kapı tıklamasıyla telefondan başını kaldıran Berk yukarıya doğru seslendi.

"Beliz! Kapııı!" 

"Ya aşağıdasın zaten." diyen Beliz söylenerek merdivenlerden indi ve geri telefona gömülen Berk'e baktı. Kapıyı açtığında karşısında Ali'nin annesini görmeyi beklemiyordu.

"Buyrun?" dediğinde Berk Beliz'in ses tonu nedeniyle kapıya çevirdi bakışlarını. Derya'yı görünce kaşları çatıldı.

"Babanız evde mi?" diye sordu Derya.

Berk ayağa kalkarken kapıya geldi. "Değil. Ama nolmuştu?" 

"Arar mısın babanı Berk?" dedi Derya sesindeki kararlılıkla.

"Noluyor Derya Hanım?" dedi Berk merakla.

"Bende ona soracağım nolduğunu." dediğinde Berk telefonu kulağına götürdü.

"Efendim Berk."

"Alo. Derya Hanım burada seni soruyor."

"Hemen geliyorum."

Berk telefonu indirirken Derya'ya doğru konuştu.

"Geliyor. Siz de içeri geçin isterseniz." dediğinde Derya başını sallarken içeri girdi.

Beliz Derya'ya çay koyarken kapı açıldı. Kenan içeri girdiğinde sırıttı.

"Oo kimler gelmiş. Derya hanım." dediğinde Derya sinirle ayağa kalkarken Beliz ve Berk yan yana merakla onları izliyorlardı.

"Konuşmamız gerek." dedi Derya sinirle.

Kenan çalışma odasının kapısını işaret ederken Derya oraya yöneldi Berk oflayarak kendini sandalyeye attı ve sırıtarak telefona döndü.

Beliz ona göz devirirken göz ucuyla Cemre ile mesajlaştığını görebiliyordu.

Hızla çalışma odasının kapısına doğru gittiğinde içerden boğuk gelen konuşma seslerini duyabiliyordu.

"Ali'ye DNA testi yaptırmak nerden çıktı?" 

"Derya. O çocuk benim oğlumsa bunu bilmeye hakkım var. Bunu söyledim sana."

"Yok öyle bir şey Ali'den uzak dur."

"Ali benim oğlum dimi? O yüzden böyle telaşlısın."

"Kenan sus dedim."

"Test sonuçları da geldi zaten." diyen Kenan'ın sesiyle Beliz biraz daha yaklaştı kapıya. 

"Kenan!" diyen Derya Kenan'ın elinden zarfı almaya çalışıyordu belliydi.

Beliz aşağıdan Berk'in sesini duydu. "Beliz sen nereye gittin?" 

Beliz onu umursamadı. 

İçerde uzun bir sessizlik oluştu. Sonra Kenan'ın sesi duyuldu. 

"Ali benim oğlum." 

Beliz şok içinde donakalırken aşağıda kapının çaldığını duydu. Kapı açıldı. 

"Derya Hanım oğlunuz gelmiş." diye bağıran Berk'in sesiyle Beliz yerine adeta mıhlandı. Kenan ve Derya'nın da ondan farkı yoktu.

Bugün bir milattı. 

Bugün Kenan Yağızoğlu bir oğlunun daha olduğunu öğrenmişti.

Bugün karşı karşıya olduğu çocuğun kendi oğlu olduğunu öğrendiği gündü.

Ve bugün bitişti aynı zamanda bir başlangıç.

Kartlar tekrar dağıtılmıştı.


                 16. BÖLÜM SONU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.