18.Bölüm: Gözler

gözleriniz çok ses çıkarıyor albayım.

Yazar'dan

Devin salondaki şöminenin başında otururken bulanık olan görüş açısına kapıdan çıkan Çınar girdi.

Kapı kapanırken içinde bir yerlerde yankı yaptı o ses. Gözünden bir damla yaş süzülürken beynindeki an ile yutkundu.

3 Yıl Önce

"Çınar sen suçlu değilsin tamam mı? Hiçbir yere gitmene de gerek yok." diyen Devin gözünden yaşlar süzülen Çınar'ın yanaklarındaki yaşları siliyordu.

Çınar başını iki yana salladı.

Devin bavullarını eline alıp kapıyı açan annesine döndü.

"Anne gitmeyin!"

Annesi onun yüzüne bile bakmazken delici bakışlarını Çınar'a dikti.

"Karar senin." dediğinde Çınar annesinin arkasından kapıya yöneldiğinde Devin hızla onun kolunu tuttu.

"Gitme Çınar. Beni yalnız bırakma."

Çınar'ın kolu ellerini arasından kayarken kapı yüzüne çarpıldı. Devin yere diz çökerken gözünden yaşlar döküldü.

Devin gözlerini yere dikerken yukardan inen babası karşısına oturdu.

Devin gözlerini ona çevirdi. Babası onun buğulu gözlerini gördü. Devin güçsüz sesiyle sordu.

"Gider mi yine?" 

Babası başını iki yana salladı. "Arkadaşınız evinde yemek veriyormuş oraya gidiyor." dediğinde Devin başını salladı. "Sen niye gitmiyorsun?" diye ekledi babası.

Devin omuzlarını silkeledi. "İstemiyorum. Kimsenin yüzünü görmek." 

''Hiç kimsenin mi o çocuğun mu?''

''O çocuk?'' dedi Devin sorgulayan bakışlarla.

''Kasanın kilidini kıran.'' 

''Yok.'' dedi Devin gözleri yerle buluşurken. ''Yani onun da yüzünü görmek istemiyorum ama diğerlerinin de.'' dediğinde babasına döndü. ''Çınar'ın da.'' diye eklediğinde babası başını salladı.

''Kimmiş o çocuk? Ad soyad ver bana.'' dediğinde Devin gözlerini babasının gözleriyle birleştirdi.

''Alaz Vural.'' dediğinde babasının kaşları kalkarken yüzü buz kesti. Devin sinirle alt dudağını dişlerken gözleri doldu. ''Güvenmiştim ona.'' dedi titreyen sesiyle. Sonra alayla gülerken gözünden yaş süzüldü. ''Salak olduğum için.''

Babası karşısından kalkıp giderken Devin kaşlarını çattı ve ardından bakakaldı.

"Sağol ya." dedi kendi kendine. Gözlerini geri ateşe çevirirken Oğuz Duman odasına çıktı ve dosyalarını karıştırmaya başladı telaşla. Bir dosya gördü. Derin bir nefes verdi. Rahatladı.

''Oo Hanife Sultan!'' diyen Cemre gülümseyerek Hanife teyzeye sarılırken Hanife teyze konuştu.

''Cemre'm." dedi ve onu ellerinden tutup şöyle bir süzdü. "Bu güzellik ne?"

"Teşekkürler." diyen Cemre gülümseyerek ona baktı. "Hoşgeldin." 

"Hoşbuldum hoşbuldum." dedi ve imalı bir şekilde Berk Beliz ve Kenan'a bakarken ekledi. "Geldim geleli bi sevinen sensin." dediğinde Berk sitemle konuştu.

"Ayıp ediyosun babaanne. Bende çok sevindim ya seni görünce." dediğinde Cemre'ye doğru yaklaştı. "Hoşgeldin aşkım." derken ona sarıldı.

Cemre kollarını onun boynuna sararken gülümsedi. 

Hanife teyze onlara gülümseyerek bakarken Beliz gülümseyerek kolunu onun omzuna attı.

Gözleri direkt Ali'yi buldu. Ali'nin gözlerinin içindeki öfke ve kıskançlığı gördü. Beliz'in yüzü düşerken sıkıntılı bir nefes verdi.

Yutkunurken gözleri Ali'nin üzerindeydi. Ali'nin gözleri refleks olarak onu bulurken bakışları yumuşadı. Daha çok sorgulayıcı bir bakış takındı. Beliz ona yavaşça tebessüm ederken oda karşılık verdi.

"Ali." diyen Beliz'le Berk merakla Beliz'e döndüğünde Beliz ekledi. "Sinan yok mu?"

"Yok." dedi Ali. "Onlar Duru ile plan yapmış." dediğinde Beliz başını salladı.

"O zaman yavaştan masaya geçelim." diyen Beliz kapının çalmasıyla gülümsedi. Kapıyı açtığında karşısında Lavin ve Çınar'ı görmesiyle gülümsemesi büyüdü. ''Hoşgeldiniiz.'' dedi ve onları içeri aldı. 

Tam kapıyı kapatacağı sırada kapıyı bir elin itmesiyle irkilerek geri açtı. Karşısında nefes nefese sırıtan Çağrı'yı gördüğünde gülümsemesi iyice büyüdü. 

''Bro?'' dedi sırıtarak.

Onun yanına gelen Berk Çağrı'ya baktı. 

''Harbi bro?'' dedi sorgulayıcı bir şekilde.

''Bro.'' dedi Çağrı ona karşılık.

''Bro tutulmanız bugün biter mi?'' dedi Bora onlara bakarken. ''Baya acıktım çünkü.''

Beliz ona gülerken Berk Beliz'e kaşlarını kaldırıp baktı. Sonra Çağrı'ya döndü. ''Noldu sana Çağrı? Niye nefes nefesesin?''

''Hiiç.'' dedi Çağrı omuzlarını silkerken. ''Kendi kendime aksiyon yaratıp kapıya yetişme totemi yaptım.'' dediğinde Beliz sırıtarak konuştu.

''Aaa bende çok yapıyorum onu.'' dedi ve göz kırptı. ''Ne totemi?'' dediğinde Çağrı ona sırıtan Berk'le göz göze geldi. Berk zevkle başıyla Beliz'i işaret etti.

''Ne totemi?''

Çağrı gözlerini tedirginlikle etrafta gezdirirken köşedeki koltukta telefona bakan Hazal'ı gördü. Derin bir iç çekerken alaycı bir tavır takındı.

''Unuttum bile.'' dedi ve Hanife teyzeye döndü. ''Hoşgeldin Hanife sultan.'' dediğinde Hanife teyze gülümserken cevap verdi.

''Ayağın nasıl deli çocuk?'' dediğinde Çağrı güldü. 

''İyi.'' dediğinde Hanife teyzenin elini öptü. 

''Eeee.'' dedi Hanife teyze etrafa bakarken. ''Ege nerde?''

Cemre kaşlarını kaldırıp Berk'e dönerken Berk gülümseyerek Hanife teyzeye döndü. Zeyno ise hep bu sorunun sorulmasını bekliyormuş gibi merakla Berk'e döndü.

''Valla ben de anlayamadım.'' dedi Berk endişesini gizlemeden. ''Okula da gelmedi bugün.'' dediğinde Kenan ona döndü.

''Allah Allah.'' dedi ona sarılan Beliz'den ayrılırken. ''Hiç böyle yapmazdı o çocuk.'' dediğinde Berk başını salladı.

''Sesli konuşmak da istemedi ısrarla. Mesajlaştık sadece.''

''Ee çıkışta gidiyordunuz.'' dedi Çınar ona çatık kaşlarıyla dönerken.

''Gidemedik.'' dedi Berk sitem dolu bakışlarını Beliz'e çevirirken. ''Akşam yemeği yetişsin diye alış veriş yaptık da.'' dedi ve ekledi. ''Zorla.''

Beliz oflarken konuştu. ''Napabilirim? Ege akşam yemeğine kesin gelir dedi Çağrı.'' dediğinde Berk mırıldandı.

''Al birini vur ötekine.'' dediğinde Cemre güldü. Sonra da ciddiyete bürünerek konuştu. 

''Ben arıyım.'' dediğinde Berk ona küçümseyici bir bakış attı.

''Benim telefonumu açmayıp seninkini mi açıcak?'' 

''Evet aşkım.'' diyen Cemre saçlarını ona doğru savurdu ve ekledi. ''Çünkü ben onun bro'su değil twins'iyim.'' dediğinde Berk kahkaha attı. 

''Ara bakalım.'' dedi kendinden emin bir şekilde.

Cemre telefonu kulağına götürürken Kenan diğerlerine doğru konuştu. "Oturun çocuklar siz."

Herkes masaya geçerken Berk Cemre'nin zamanla değişen ve düşen yüz ifadesini keyifle izledi.

Cemre'nin kulağındaki telefon çaldı çaldı ve en sonunda Ege'nin kaydettiği ses duyuldu.

"Aradığınız kişi sizi iplemiyor yada şuan başka işleri var. Relax olun bi iki saate size döner. Ege Şimşek bu." 

Cemre telefonu indirirken endişeyle konuştu.

"Ben bir de ev telefonunu arayayım. Belki duymuyordur."

Zeyno'nun gözleri kocaman açılırken aklında ev telefonundan duyduğu ses kaydı yankılandı.

"Aradığınız anne babaya şuanda ulaşılamıyor. Ulaşırsanız evde onları bekleyen bir çocukları olduğunu da söyleyin. Onlar unutmuş olabilir."

Yutkunurken gözleri doldu. 

"Daha beter nasıl olabilirim biliyorsan sen söyle Zeyno."

Hızla ayağa kalkarken açıklama yapar gibi konuştu.

"Benim gitmem lazım."

Herkes bir anda şaşkınlıkla ona dönerken Beliz sordu.

"Neden?"

"Annem.." dedi Zeyno bahane bulmaya çalışırken. "Annem aradı. Tansiyonu fırlamış. Yanına gitsem iyi olur. Teşekkürler davetiniz için."

Ali ve Vefa hemen ayaklanırken Ali konuştu.

"Biz de gelelim."

Zeyno başını iki yana salladı aceleyle. "Yok gelmeyin. Ben bi taksiye atlar giderim zaten Ali." dediğinde Vefa'yla göz göze geldi ve Vefa'ya gözüyle Hazal'ı işaret etti. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip ekledi. "Siz kalın."

Vefa başını sallarken Zeyno'ya teşekkür eder gibi gülümsedi. "Bence de kalalım biz." dedi Ali'ye doğru. 

"Haber et ama." dedi Ali montunu giyen Zeyno'ya doğru.

"Ederiim." diyen Zeyno kapıdan çıkarken Beliz'e doğru gülümseyerek konuştu. "Teşekkürler davetin için."

"Ne demek. Böyle olmadı ama." dedi Beliz.

Zeyno kapıdan aceleyle çıkarken Berk telefonda Ege'nin ev numarasını arayan Cemre'ye döndü.

"Şimdi oturalım. Yemekten sonra ararız." dediğinde Cemre başını sallarken masaya oturdular.

"Her şey çok güzel gözüküyor." dedi Aren gülümseyerek Hanife teyzeye bakarken. "Ellerinize sağlık." 

"Afiyet olsun güzel kızım." dedi Hanife teyze ona gülümseyerek. "İçli köfteyi Beliz yaptı." dediğinde Berk hayretle Beliz'e döndü.

"İyi de sen içli köfteden nefret edersin." dediğinde Bora atıldı.

"Valla ben bayılırım."

Beliz gülümserken gözlerini Bora'dan çekmedi. "Söylemiştin." dedi ama sesini sadece Berk duydu. 

Berk ona çatık kaşlarıyla bakarken Beliz sonunda onun varlığını farketti ve ne var der gibi ona döndü.

Berk çatık kaşlarıyla ona bakarken yavaşça önüne döndü.

"Ee okul nasıl gidiyor çocuklar?" dedi Kenan.

"İyi. Gitmeye çalışıyor." dedi Hazal gülümseyerek. 

Yanındaki Çınar'ın tabağına zorla bir şeyler koyan Lavin'e döndü.

"Bak bundan da ye." diye fısıldayan Lavin gülümseyerek Çınar'ın tabağına bir şeyler koyarken Çınar ona doğru fısıldadı.

"Ben bunların hepsini yiyememem." dediğinde Lavin çatık kaşlarıyla ona döndü.

"Ne demek yiyemem? Yiyeceksin." dediğinde Çınar onun bu haline gülerken Hazal'ın seslenişiyle ona doğru döndüler.

"Senin nasıl gidiyor okul Lavin?" diyen Hazal sırıtarak Lavin'e göz kırptı.

Lavin gülümseyerek Kenan'a dönerken konuştu. "İyi gidiyor." 

"Baban nasıl?" diyen Kenan Lavin'e dönerken Berk'in gözleri direkt olarak Lavin'i buldu.

Lavin'in gülüşü yüzünde donarken yavaş yavaş soldu.

Başını sallarken konuştu. "İyi. Koşturuyor işte." dedi ve derin bir nefes verdi. "Her zamanki gibi."

Berk'in gözleri onun üzerinde ayrılmazken aklında cümleler yankılandı.

"Bunlar olurken babam evde yoktu. Bilmiyordu haliyle. Çoğunlukla evde yoktur zaten o."

Lavin önündeki tabağa dönerken Bora Kenan'a doğru gülümseyerek konuştu.

"Bende mi ortak olsam diyorum sizin şirkete." dediğinde Kenan güldü.

"O kadar büyüdünüz mü ya siz?" dediğinde Berk'i işaret etti. "Bende Berk'e devredeyim beraber ilerlersiniz." dediğinde kahkaha atarken Berk ona göz devirdi.

"Zaten hepsi bana kalır şirketlerin." dediğinde Beliz kaşlarını kaldırdı. 

"Nedenmiş o?" 

"E sana ev falan veririz kızım şirketi napacaksın?" diyen Berk gülerek ona döndü.

"Mesela." dedi Beliz masaya iki kolunu yaslarken. "Senin bi erkek kardeşin ya da abin olsaydı. Napardın?" dediğinde Berk omzularını silkti.

"Yok ve iyi ki de olmamış. Hiç bir şeyi paylaşamazdım. Sizde uğraşır dururdunuz miras kavgalarıyla." dediğinde Beliz'in gözleri Berk'in bu lafına gülen Ali'ye döndü.

"Sever miydin peki onu?" dedi Beliz daha ileri giderek. Berk'in anlamsız bakışları ile karşılaştığında ekledi. "Yani abini." 

"Ne saçma sorular bunlar ya." dedi Berk. "Saçmadan seçmeler gecesi falan mı yapıyorsun?" 

Beliz ona göz devirirken önüne döndü düşüncelerle.

***

Zeyno Ege'nin aralık olan kapısından girdiğinde etraf sessiz ve karanlıktı. Merdivenlerden çıkarken telefonunun fenerini yaktı ve yavaşça yukarı çıkmaya başladı.

Merdivenin sonuna geldiğinde feneri söndürdü. Evin boydan boya camlı olan bölgesine dikti gözlerini. Yanan loş ışığın altındaki masada tek başına düşünceli bir şekilde oturup önündeki kağıtlara bakan Ege'ye baktı.

Ege derin bir nefes verirken tek eliyle yanaklarını sildi. Zeyno fısıldadı. "Ağlıyor mu o?"

Başka gözlerle insanlara dokunsam
Ben görünmez miyim?
Aynı dillerde konuşsam yetmez mi?


Ege masanın üzerinde bir kez daha titreyen telefonuna baktı. Ekrandaki Cemre'nin ismini yine görmezden geldi. 

Önüne dönerken kağıtları elinin tersiyle ittirdi ve başını kolunun üzerine koydu. Gözlerini kapatırken gözlerinden yaşlar süzüldü.


Kendi hikâyemi yazmaya çalışsam
Ben yenilmez miyim?
Hiç değilse korkmam yalnızlıktan


Zeyno onun bu haliyle yutkundu. 

"Sınıfta bunu sunarsın. Ailesi tarafından unutulmuş bir çocuk diye manşette açarsın." 

Zeyno onun acısını daha derinlerde hisseder gibi oldu. Başını masaya koymuş olan Ege'ye acıyla baktı.


Kapat gözlerini
Seni görenler dağılsın, ah


Yavaşça açık olan kapıdan girdiğinde titrek bir nefes verdi ve Ege'ye seslendi.

"Ege." 

Ege başını kaldırırken yaşlarla dolu gözleri Zeyno'nun gözleri ile buluştu.


Kalmaz yalanlar kimseye
Bozmaz hayaller o zaman
Hâlâ umudum yanımda


"Ne işin var burda?" dediğinde ev telefonunu Cemre'nin numarası aramaya başladı.

Telefonun sesi aralarındaki sessizliği bozarken Zeyno konuştu.

"Cemre arıyor olmalı." dediğinde boğazını temizledi. "Bunun için geldim." dediğinde Ege telefonu açtı. 

"Efendim Cemre."

"Ege nerdesin?" 

"Evdeyim kızım." dedi yanaklarından süzülen yaşlara rağmen sesi rahat ve neşeli çıkıyordu.

"Neden gelmedin bu akşam?"

"Takılıyorum öyle. Kendi halimde." dediğinde Zeyno ile gözleri buluştu. "Kapatmam lazım. Kapı çalıyor. Yarın görüşürüz." dediğinde Cemre'nin cevabını beklemeden kapattı.

Zeyno masaya doğru ilerlediğinde masanın üzerindeki kağıtlarda aynı başlık vardı.

İcra Dairesi.

"Evine haciz mi geldi?" diye mırıldandığında Ege onu kolundan çekip kendine çevirdi.

"Sanane!" dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü.


Başka gözlerle insanlara dokunsam
Ben görünmez miyim?
Aynı dillerde konuşsam yetmez mi?


Zeyno gözlerini onun gözlerinden çekmezken Ege kolunu sinirke bıraktı. "Evet. Haciz geldi. Sadece evime değil. Sahip olduğumuz her şeye." dediğinde kendini koltuğa attı. Başını yan taraftaki çerçeve çevirdi. "Beni paraların içine koyup kaçtılar sanmıştım." dedi ve burnunu çekti. "Tesellim buydu." dediğinde Zeyno'ya döndü. Güldü kendi acısına alayla. "Sizin tiksinerek baktığınız o para bana ailemin beni az da olsa önemsediğini anlatıyordu." 


Kendi hikâyemi yazmaya çalışsam
Ben yenilmez miyim?
Hiç değilse korkmam yalnızlıktan


Yaşlar gözlerinden süzülürken Zeyno'ya doğru döndü ve konuştu. "Gördün mü daha beter nasıl oluyormuşum?" dediğinde Zeyno'nun yüzü acıyla buruştu.

Hızla Ege'ye yaklaştı ve ona sarıldı. 

Ege acıyla gözlerini kapatırken gözlerinden yaşlar süzüldü.


Kapat gözlerini
Seni görenler dağılsın, ah


Ege'nin elleri güçsüz bir şekilde Zeyno'nun sırtına yerleşti. Zeyno ise onun aksine daha sıkı sardı onu. Yalnız olmadığını bilsin istedi.


Kalmaz yalanlar kimseye
Bozmaz hayaller o zaman
Hâlâ umudum yanımda


"Soğukmuş ya." diyen Berk içerden getirdiği hırkasını Cemre'nin kollarına bıraktı. Cemre ise ona dalgın bir tebessümle karşılık verdi.

Berk onun yanına otururken kolunu Cemre'ye sarıp göğsüne çekti.

"Senin niye keyfin kaçtı?"

"Ege'ye takıldı aklım ya." dedi Cemre endişeli bakışlarıyla.

"Yarın okulda görüşürüz demiş ben rahatladım o yüzden." dedi Berk ona bakarken. "Yarın öğreniriz neyi var." dediğinde Cemre başını salladı. Ancak yüzü hâlâ düşüktü.

Berk onu gıdıklamaya başladığında Cemre kıkırdadı. "Zorla mı güldürücez seni burda?" dediğinde Cemre kocaman gülümsedi ve başını iki yana salladı.

"Zeyno'yu aradın mı?" diyen Ali Vefa'ya doğru döndü.

"Açmıyor."

"Kader ablayı ara o zaman oğlum." 

"Bi sakin ol Zeyno döner birazdan. Duymamıştır." diyen Vefa önüne dönerken Ali başını salladı.

Beliz üzerine aldığı ceketle bahçeye çıktığında sırıtarak koltukta oturan Bora'nın omzuna vurdu.

"Başladın mı senaryoya?" dediğinde Bora ona döndü.

"Başladım. Kafamda." dediğinde Beliz gülerken yerdeki puflardan birine oturdu. 

"Ee ben napıyorum kafanda?"

"O sürpriz." dedi ve göz kırptı Bora. "Provalarda görürsün." 

"İyi bakalım." diyen Beliz kenarda oturan Ali ve Vefa'ya döndü. "Siz sıkıldınız mı ya?"

"Yok her şey çok güzeldi teşekkürler." dedi Ali gülümseyerek.

Beliz'de kocaman gülümsedi. 

Hazal Cemre'ye sarılan Berk'e doğru fısıldadı.

"Şşt. Senin bu ikizin napıyor?" dediğinde Berk omuzlarını silkeledi.

"Onu anlamaya çalışmayı bırakalı baya oluyor." dediğinde Çağrı konuştu.

"Harbi bi gariplik var." dediğinde sırıttı. "Bu Vefa'dan falan hoşlanıyor olmasın."

"Çağrı." diyen Berk Çağrı'ya döndü. "Saçma sapan konuşup asabımı bozma." dediğinde Hazal konuştu.

"Bence Bora'dan hoşlanıyor zaten." dediğinde Berk onlara döndü.

"Siz az uzaklaşsanıza ya bizden." dediğinde Hazal kaşlarını kaldırdı. Gözlerini Cemre'ye çevirdi.

Cemre sırıtarak omuzlarını silkelerken Hazal gözlerini kıstı ve işaret parmağını sallayarak konuştu.

"Bunu unutmam." dediğinde ayağa kalktı ve kenardaki sandalyelerden birine doğru ilerledi. Arkasından kalkan Çağrı Berk ve Cemre'ye döndü. Hazal'ın taklidini yaparak parmağını onlara doğru salladı.

"Unutmayız." dedi ve sırıttı. "Unutmayacağız."

Berk ve Cemre onun arkasından gülerken Berk mırıldandı.

"Gerizekalı bu çocuk ya."

"Öyle de demeyelim." dedi Cemre Berk'e iyice sokulurken. "Sadece biraz aşık." diye ekledi.

"Ee siz çifte kumrular?" dedi Bora Lavin ve Çınar'a doğru. "Hayırlı olsun." 

Çınar sırıtarak konuştu. "Sağol." 

"Oğlum var ya siz benim aşka olan tüm iğrenç algılarımı değiştirebilirsiniz." dedi Bora sırıtarak. "Öyle güzel geldiniz gözüme."

Lavin ona kahkaha atarken konuştu. "Teşekkür ederiz." 

Berk'in gözleri tereddütle onların üzerine döndüğünde Cemre onun bu bakışlarını farketti.

"Çok yakışmıyorlar mı?" dediğinde Berk'in bakışları hâlâ Çınar ve Lavin'in üzerinde geziniyordu.

"Ben Lavin'in yüzüne bakamam. Saklayamam." diye fısıldadı ve tekrar arkasına dönmüştü ki Berk hızla tekrar kolundan tuttu.

"Çınar.." dedi neredeyse güçsüz bir sesle. "Lütfen." 

"Berk." Cemre'nin sesiyle kafasındaki seslerden sıyrılırken gözlerini Cemre'ye geri çevirdi. 

"Efendim."

"Sen ne düşünüyorsun?" 

"Hiiç." dedi Berk omuzlarını silkerken. "Dalmışım öyle. Ne demiştin?"

"Lavin ve Çınar çok güzel olmamışlar mı demiştim." 

Berk gözlerini geri onların üzerine çevirirken başını salladı. Mırıldandı.

"Evet. Güzel olmuşlar." dedi ve yavaşça Cemre'nin omzundan elini çekti. "Ben bi yukarı çıkıp geleyim." dediğinde hızla içeri girdi.

Tuvalete girdiğinde hiçbir efor sarf etmemesine rağmen nefes nefeseydi. 

Ellerini lavaboya yaslarken aynadaki yansımasına baktı. Gözünün önünde o görüntüler belirdi. Babasının Lavin'in annesini ittiği görüntüler. 

Nefes alış verişi artarken gözlerini sıktı. Görüntüler gözünün önünden gitmedi. Hızla gözlerini açtı ve titreyen elleriyle suyu açıp yüzüne su çarptı. 

Nefes alış verişi düzene girerken ellerini ve yüzünü kuruttu ve kapıdan çıktı. 

Bahçeye doğru yöneldiği sırada karşısına Kenan dikildi. Berk'in gözleri öfkeyle ona döndü. Kenan omzuna elini koyduğunda gözünde tekrar o anlar yankılandı.

"Metin izinli oğlum. Sen Ali'leri bırakır mısın evlerine?" 

Berk'in dikkati sadece onun omuzundaki elindeydi.

"Bırakırım." dediğinde bedenini geriye çekti.

Kenan bu kadar çabuk kabul etmesine şaşırırken gülümsedi. 

Berk bahçeye çıkarken kaşlarını çattı. "Ne dedim ben?" dedi kendi kendine. "Ali'leri mi bırakırım dedim?" 

Bahçeye çıktığında Bora ve Cemre ayaktalardı. 

Bora diğerlerine doğru "İyi geceler." derken Berk Cemre'ye doğru döndü.

"Gidiyor musunuz?" 

Cemre başını sallarken ona sarıldı. "İyi geceler aşkım. Sende hemen uyu yorgunsun belli." dediğinde Berk onun yanağından öptükten sonra başını sallarken konuştu.

"Tamam yatarım." 

Bora Berk'e bakarken konuştu. "İyi geceler Berk Bey." dedi sırıtarak.

"İyi geceler Bora Bey." diyen Berk gülerken karşılık verdi. "Dikkatli sür yanında sevgilim var." dediğinde Bora sırıttı.

"Bu cümlenin muhattabı sensin." dediğinde Berk ona garip garip baktı. Bora ekledi. "Sevgili kısmı dışında yani." 

"İyi ki bi kaza yaptık." dedi Berk sırıtarak.

Bora Cemre'yi çekiştirirken Berk ona el salladı. Aren'de onlarla giderken Lavin ve Çınar'da kalktılar. 

"Biz de kalkalım artık." diyen Ali Vefa ile ayağa kalkarken Berk sıkıntılı bir nefes verirken onlara doğru döndü ve neredeyse kendinin bile zor duyacağı kadar sessiz bir şekilde konuştu.

"Ben götürürüm sizi." 

Beliz sırıtırken Ali ve Vefa Berk'e garip garip bakıyordu. 

"Ne dedin?" dedi Beliz sırıtırken.

Berk boğazını temizlerken Ali ve Vefa'ya döndü.

"Ben götüreyim sizi." dediğinde Ali hızla konuştu.

"Gerek yok biz gideriz."

"İyi tamam o-" Berk'in cümlesi Beliz'in kurduğu cümleyle kesildi.

"İtiraz istemiyoruz." dediğinde Berk gözlerini kapatarak bir nefes verdi. Ona bakan Vefa ve Ali'ye döndü. 

"Kırmızı halı mı beklersiniz kucağımda mı taşıyayım?" dediğinde Ali sırıttı.

"Yok böyle iyi." dediğinde onun peşinden yürümeye başladılar.

Beliz askılıktan ceketini alırken Berk kapıyı açtı ve ona döndü.

"Hayırdır sen?"

"Sizinle geliyorum." dedi Beliz ceketi üzerine geçirirken. Berk ona çatık kaşlarıyla bakarken Beliz Ali ve Vefa'yı göstererek konuştu. "Hiç kusura bakma. Onları senin sirke satan suratınla baş başa bırakamam."

"Benim mi suratım sirke satıyor?" dedi Berk hayretle kaşlarını kaldırarak.

"Evet benim mi?" dedi Beliz kaşlarını kaldırarak.

"Senin suratın zaten sirke gibi be!" dedi Berk öne atılarak.

Ali ve Vefa'nın gözleri onların arasında gidip geliyordu.

"Sen bana çirkin mi dedin?" dedi Beliz bir adım daha atarken ciddiyetle Berk'e bir adım attı.

"Sirke gibi demek çirkin demek mi? Sen de bana mı çirkin dedin?" dedi Berk kaşlarını iyice çatarken.

Beliz gözlerini kocaman açarken sesini yükseltti. "Soruma soruyla cevap verme!"

"Verirsem no-" 

"Biz yavaştan yürümeye başlayalım daha hızlı gideriz." dedi Ali onların tartışmasını keserken.

Berk ve Beliz onların varlığını fark ettiğinde afallayarak onlara döndüler.

"Pardon." dedi Beliz onlara doğru. Sonra Berk'e doğru döndü. "Hep senin yüzünden."

"Ya Rabbim ya Allah'ım sen bana sabır ver ya." dedi Berk bıkkınlıkla.

"Bi sana sank-" 

"Başlayacak mısınız yine?" dedi Ali bıkkınlıkla. 

"Hadi gidelim." dedi Berk kapıyı işaret ederken. 

Kapıdan çıktıklarında Beliz ön koltuğa binerken Vefa ve Ali arkaya bindiler. Berk Beliz'e çatık kaşlarıyla dönerken ayakkabılarına bakarak konuştu.

"Ayakkabıların mı çamurlu senin?" 

Beliz sıkıntılı bir nefes verirken sinirle konuştu. "Berk benimle uğraşma buramdayım." dedi elini alnına doğru koyarken. "Ben arkaya geçiyim Ali gelsin istersen." dediğinde Berk onu duymamış gibi yaparak arabayı sürerken Ali konuştu.

"Gelmezdim zaten." 

Beliz kıkırdarken Vefa bakışlarını camdan dışarı dikti ve ortamdan soyutlandı.

"Sizin mahallenin yolları da dardır şimdi." dedi Berk yola bakarken.

"Gidebiliriz demiştik Berk." dedi Ali çıkışarak.

"Öf tamam hemen de alınıyorsun." dedi ve dikiz aynasından sırıtarak Ali'ye baktı ve ekledi. "Prenses."

Ali'nin kaşları iyice çatılırken Berk keyifle önüne döndü. 

Mahalleye girdiklerinde Ali evini gösterdi. "İkimizde orda inebiliriz."

"Okey." diyen Berk arabayı park ettiğinde sırıtıyordu ancak arabanın önünden gelen pat sesiyle gözleri kocaman açıldı. "Noluyo lan?" derken farların ışığının önüne dikilen bir sürü çocuğu gördü. 

Ali sırıtarak inerken çocuklara doğru konuştu. "Napıyonuz lan?" 

"Top oynuyorduk Ali Abi."

"Düzgün oynayın o zaman şu topu oğlum!" diyen Berk'in sesiyle Ali'de çocukta çatık kaşlarıyla ona döndü.

"Biz düzgün oynuyoruz zaten aslan parçası gel bir de seni görelim." diyen çocuk Berk'e doğru sinirle bir adım attı.

Berk kaşlarını kaldırdı ve gülmeye başladı. "Lan oğlum bacak kadar boyunla bana kafa tutuyosun." dediğinde çocuklardan biri ayağındaki topu Berk'e doğru yuvarladı.

"Var mısın bacak kadar çocuklara kafa tutmaya." dediğinde Berk ayağına gelen topu profesyonel bir hareketle tuttu.

"Valla başka zaman olsa varım ama o an şuan değil gençler bakın dalganıza." dediğinde topu önündeki çocuğa gönderdi. Çocuk sırıtarak topu tuttu.

"Korktum demiyo da." dediğinde Berk kaşlarını çattı. 

"Sizden mi korktum ben?" dediğinde işaret parmağıyla kendini gösterdi. "Ben?" diye tekrar etti.

Ali sırıtarak ona bakarken konuştu. "Ben korkmanı öneririm." dediğinde çocuklara doğru dönerek konuştu. "Hepsini ben yetiştirdim sayılır." dediğinde Berk güldü.

"Korkacağım varsa da korkmam artık."

Beliz ve Vefa kenarda onları izlerken Beliz aralarındaki muhabbeti pür dikkat dinliyordu. Aniden Ali'nin yanına doğru bir adım attı ve Ali'ye bakarak konuştu.

"Hepsini sen mi yetiştirdin?" dediğinde Ali başını sallarken önündeki çocuk konuştu.

"Evet Ali abi hepimizin abisi gibi. Özellikle futbolda bize çok yardımcı oldu." dediğinde arkadaki çocuklardan biri konuştu.

"Adamdır o adam!" 

Berk ona kahkaha atarken en arkadaki uzun boylu çocuk konuştu.

"Öyle mahalleye son model arabayla beyaz ayakkabılarla gelmekle adam olunmaz.'' dediğinde Berk ile göz göze geldiler. ''Çizerler.'' dedi arabayı gösterirken.

Berk Ali'ye döndü. ''Sen yetiştirmişsin belli. Eşkiya gibiler.''

Ali sinirle ona dönerken sinirini kontrol altına almaya çalışarak konuştu. ''Teşekkürler bu akşam için.'' dediğinde Berk'in gözündeki alaydan gözlerini çekip Beliz'e döndü. ''Her şey çok güzeldi. Teşekkürler davetin için.'' dedi yüzüne bir tebessüm yerleşirken.

Beliz ona sıcak bir gülümsemeyle yanıt verdi. ''Ben teşekkür ederim. Geldiğiniz için.'' dediğinde Berk onlara çatık kaşlarıyla bakıyordu. Beliz Berk'e dönerek konuştu. ''Hadi gidelim biz.''

Berk tam hep bu anı bekliyormuş gibi arabanın kapısını açmıştı ki Derya'nın onun ismini seslenişiyle duraksadı.

''Berk.'' 

Berk arabanın kapısını kapatırken sıkıntılı bir nefes verdi ve Derya'ya döndü. ''Derya Hanım.'' dedi onlara doğru gelen Derya'ya dönerek tebessüm etti. ''İyi akşamlar.'' diye eklediğinde Derya gülümseyerek karşısında dikildi.

''Sağolun ilginiz için.'' dedi Derya Beliz'e dönerken. Elini onun omzuna koydu. ''Haftaya da biz sizi bekleriz.'' dediğinde Beliz gülümseyerek konuştu.

''Gelmeye çalışırız. Teşekkürler.'' dediğinde Derya gülümseyerek Berk'e döndü. Berk'in çocuklara attığı sinirli bakışları görünce arkasındaki çocuklara döndü. ''Saat geç olmadı mı? Hadi evlere!'' dediğinde çocuklar homurdanarak geri çekilirken hepsi Ali'ye doğru konuştu.

''İyi geceler abi.''

''Ali abi iyi geceler.''

''İyi geceler Ali abi.''

Ali onlara gülümseyerek bakarken Beliz'de Ali'ye gülümseyerek baktı. Ali gülümseyerek çocuklara el sallarken konuştu. ''İyi geceler gençler.''

Beliz yüzündeki gülümsemeyle konuştu. ''Baya baya hepsinin abisi gibisin.''

Ali başını salladı. ''Hepsi kardeşim gibi.'' dedi yüzündeki gülümsemeyle Beliz ile gözleri birleştiğinde Beliz başını sallarken gözlerini kaçırdı ve konuştu.

''İster miydin kardeşin olsun?'' 

Derya onları şaşkınlıkla dinlerken Berk kollarını göğsünde birleştirip sıkıntılı bir nefes verirken arabasına yaslandı. Beliz daha ne kadar saçmalayacak diye izlemeye başladı.

''İsterdim tabi.'' dedi Ali gülümserken çocukların arkasından bakarak konuştu. ''Onlar da kardeşim ama kendi kardeşin farklı olur kesin.'' dediğinde Beliz'e döndü. ''Onun dertlerini dinlemek abilik yapmak.'' dedi ve gülerken konuştu. ''Hatta onun için kavga etmek... İsterdim yani.'' dediğinde Beliz başını sallarken ona sarılmak istedi. 

Derya'nın gözleri yere doğru dalarken yaptığının bencillik olduğunu düşündü. Ali'yi belki Kenan'dan sakınmaya hakkı vardı ama Beliz ve Berk'ten sakınmaya hakkı yoktu. 

Berk sessizliği bozdu. ''Hadi Beliz.'' dedi sert sesiyle. Derya'nın gözleri yerden ayrılırken Berk ona doğru konuştu. ''İyi geceler Derya Hanım.''

Derya yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi. ''İyi geceler çocuklar.'' dedi Beliz ve Berk'e doğru. 

Onlar arabaya binerken Derya kolunu Ali'nin omzuna attı. Araba uzaklaşırken Ali Derya'ya döndü.

''Öyle dediğime bakma Derya sultan.'' dedi kolunu annesine sararken sırıtarak ona döndü. ''Annemi kimseyle paylaşamazdım ben.'' dedi ve ekledi. ''Kıskanç bi çocuğumda biraz.'' dedi burnunu buruşturuken. Derya gülümseyerek ona döndüğünde konuştu.

''Annesi kurban olur bu kıskanç çocuğa.'' dediğinde beraber gülerek eve yürümeye başladılar.

Berk yola çatık kaşlarıyla bakarken konuştu. ''Neydi o saçma sapan konuşmaların?'' dediğinde Beliz ona göz devirirken cevap vermedi. ''Beliz.'' dedi Berk sert bir sesle. 

''Ne var?'' dedi Beliz bıkkın bir sesle.,

''Bir soru sordum.''

''Saçma sapan konuşmadım. Gayet normal bir muhabbetti.'' 

Berk ona şaşkınlıkla dönerken Beliz elini onun yanağına koyup başını ittirdi. Berk'in yüzü yola doğru dönerken Beliz konuştu.

''Önüne bak önüne.'' dediğinde Berk hızlı bir hareketle direksiyonu kırdı ve arabayı durdurdu. Beliz'e döndü. 

''Şimdi söyle.'' dediğine Beliz kaşlarını kaldırdı.

''Neye bu kadar tepki gösterdin anlamadım?'' dediğinde Berk derin bir nefes verirken konuştu.

''Sabahtan beri saçmalık üzerine saçmalık ekliyorsun tek kelime etmiyorum ama yeter!'' dediğinde Beliz'in yüzü şaşkınlıkla gerildi. Berk konuşmaya devam etti. ''Biz o insanlarla muhattap olmayız olmayacağız.'' dediğinde Beliz hemen karşı çıktı.

''Neden? Neden olmayalım?''

''Çünkü onlar biz gibi değil.'' dediğinde Beliz yüzünü buruşturdu.

''Asıl sen saçmalıyorsun. Kendini paranla mı güçlü görüyorsun?'' dediğinde Berk başını salladı.

''Sadece paramla değil.'' dediğinde gözlerini ona öfkeyle bakan Beliz'e çevirdi. ''Soy adımla da.'' dediğinde Beliz alayla güldü.

''Berk Yağızoğlu.'' dedi Beliz başını sallarken. ''Ne kadar da havalı.'' dediğinde meydan okuyucu bir bakışla gözlerini Berk'inkilere kilitledi. ''Ama bu soyada sahip olmak bi DNA testine bakıyor biliyorsun dimi.'' dediğinde kendini işaret etti. ''Kanıtlı örneği karşında.''

Berk kaşlarını çattı. ''Ne demek bu?''

Beliz sırıtarak kemerini çözdü. ''Anlarsın bi gün.'' dediğinde arabanın kapısını açtı. Berk şaşkın bi şekilde sordu. 

''Napıyorsun?'' 

Beliz ayağa kalkarken kapıyı sertçe kapattı ve açık olan cama doğru eğilerek konuştu. ''Kendim giderim ben Berk Yağızoğlu.'' dedi soyadını vurgularken.

Berk sinirle bağırdı. "Beliz bin şu arabaya." dediğinde Beliz arkasına bakmadan yürümeye başladı. 

Berk onun arkasından arabayla yavaşça yanına yaklaştığında cama doğru seslendi. "Binsene kızım."

Beliz o tarafa döndü. "Binmeyeceğim Berk."

Berk sıkılmış bir şekilde oflarken ona doğru bağırdı. "Ne halin varsa gör ya."

Gaza basarken Beliz uzaklaşan arabanın arkasından bakakaldı. Başta tereddütle etrafa bakınsa da omzularını silkeleyip kararla yürüyerek devam etti.

Berk uzaklaşırken telefonu kulağına götürdü. "Alo." diyen Kenan'ın sesiyle öfkeyle konuştu.

"Metin'i ara izini buraya kadarmış." diyen Berk'in sesiyle kaşlarını çattı. 

"Alileri bırakamadın mı?" dediğinde Berk cevap verdi.

"Alileri değil." dediğinde derin bir nefes aldı. "Senin inatçı kızını." dediğinde Kenan kaşlarını çattı. 

"Nerde Beliz?"

"Yol kenarında indi arabadan." dedi Berk gergin sesiyle.

"Sen de onu orda bıraktın mı?" dedi Kenan kızgın sesiyle.

"Bıraktım. Ben Metin'e konum atarım bıraktığım yeri çok uzaklaşamaz zaten." dediğinde telefonu hızla kapatırken gözlerini yola çevirdi. Sıkıntılı bir nefes verirken terlemeye başlamıştı. Nefes alış verişi tekrar hızlandığında tişörtünün yakasını çekiştirdi.

Direksiyonu soldaki ana yoldan ayrılan yola kırdığında bir deniz kenarında durdurdu arabayı. Kapıyı hızla açıp dışarı çıkarken gözleri doldu.

Kadraja giren Kenan Yağızoğlu ve karşısındaki kadın epey gerilimli bir kavga ediyor gibilerdi. En son Kenan Yağızoğlu kadını omuzlarından itti ve kadın kafasını arkadaki futbol kalesinin demirine çarparak yere yığıldı. 

Görüntüler tekrar gözünün önüne gelirken kaputa yaslandı. Az önce kurduğu cümle yankılandı beyninde.

Asıl sen saçmalıyorsun. Kendini paranla mı güçlü görüyorsun?''

''Sadece paramla değil. Soy adımla da.'' 

Başını iki yana salladı. Bu doğru değildi. Soy adı Berk'in gücü değil utancıydı.

Derdini sayıkla dur
Ayıkla dur nedir ederi


Beliz Metin'in arabasına binerken düşüncelerle başını cama yasladı.

"Sabahtan beri saçmalık üzerine saçmalık ekliyorsun tek kelime etmiyorum ama yeter! Biz o insanlarla muhattap olmayız olmayacağız.'' 

Gözlerini kapatırken beyninde Ali'nin sesi yankılandı.

"İsterdim tabi. Onlar da kardeşim ama kendi kardeşin farklı olur kesin. Onun dertlerini dinlemek abilik yapmak. Hatta onun için kavga etmek... İsterdim yani.'' 

Beliz gözlerini açarken sıkıntılı bir nefes verdi.


Hem serin, hem sıcak
Bir yerde dur bul şu dengeni


Çınar evin kapısını kapatırken koltukta uyuyakalan Devin'in yanına yaklaştı yavaş ve sessiz adımlarıyla. Gözleri Devin'in elindeki küçüklük fotoğraflarına kayarken dudaklarına buruk bir gülümseme yerleşti.


Kim dedi yakın kim dedi uzak
Nerdesin bul şu yerini


Sandalyenin üzerindeki battaniyeyi Devin'in üzerine sererken derin bir iç çekti. 

Fotoğrafa bakarak hep o günlerde kalmayı diledi. Aile gibi oldukları günlerde... Kendini suçlu hissetmediği günlerde.

Merdivenlere yöneldi.


Kim dedi yakın kim dedi uzak
Nerdesin bul şu yerini


Aren odasına çıktığında Çağrı'nın paylaştığı story'e girdi. Hazal ile olan selfielerine bakarken telefonu yatağın üzerine fırlattı. 


Seçtiğin o anda dur
Arayan bulur kendini


Bora telefonu kapattığında annesine olan özlemi yine artmıştı. Nadir dolan gözlerini masaya kilitlerken telefonu masanın üzerine bıraktı.


Verdiğin sözünde dur
Özünde dur bir insan gibi


Lavin merdivenlerden yukarı çıkacağı sırada salondaki masada oturan babasını gördü. Yüzüne bir gülümseme yerleşti. Dosyaları inceleyen babasına doğru döndü ve konuştu.

"İyi geceler baba."

Babasının tek düze ve gözlerini dosyadan çekmeden çıkan sesiyle yüzü düştü.

"İyi geceler."


Kim dedi yakın, kim dedi uzak
Nerdesin bul şu yerini


Odasına çıkıp kapıyı kapattığında derin bir nefes aldı ve telefonunu eline alıp ters çevirdi. Annesiyle olan fotoğrafına bakarken yanağından süzülen yaşı sildi.


Kim dedi yakın, kim dedi uzak
Nerdesin bul şu yerini


Alaz açılan kapı ile elindeki konsolu koltuğun üzerine bıraktı. İçeri giren babası koltuğa otururken gülümseyerek konuştu.

"Delirtmişsin Oğuz Duman'ı."

Alaz başını salladı ve gülümsedi. "Bu daha başlangıç." dediğinde babası onun omzuna gururla vururken ayağa kalktı ve çalışma odasına girdi. Alaz yüzündeki gülümseme ile koltukta yere dikti gözlerini.

Aklında annesinin kanlarla kaplı olan vücudu belirdi gözlerinde. Yüzündeki gülümseme yerini o yedi yaşındaki çocuğun yüzündeki çaresizliğe bıraktı.


Lan ben sana neyledim dünya
Dur dedim, dur dedim
Bu bağrıma vurma


Berk arabasına binerken başını direksiyona yasladı.


Lan ben sana neyledim dünya
Dur dedim, dur dedim
Bu bağrıma vurma


Beliz eve geldiğinde babasının sorularından kaçarken yukarı çıktı. Yüzündeki merak duygusuyla Berk'in kapısını çaldı ama içerden ses gelmedi.

Yavaşça kapıyı açtığında boş oda ile karşılaştı. 


Derdini sayıkla dur
Ayıkla dur bu ne biçim iş


Devin uyandığında üzerindeki battaniye ile şaşkınlıkla kaşlarını kaldırırken elindeki fotoğrafın masaya konulduğunu gördü. Durgun bakışları fotoğrafın üzerinde durdu.


Kendini avutma dur
Savurma dur bul şu yerini


Ege Zeyno'nun gidişiyle kendini koltuğa bırakırken eline komidinin üzerindeki çerçeveyi aldı. Gözlerinden yaşlar süzülürken çerçeveyi sinirle yere fırlattı.


Lan ben sana neyledim dünya
Dur dedim, dur dedim
Bu bağrıma vurma


Berk arabadan inerken anahtarını çıkardı ve evin kapısını açtı. Kenan onun yanına doğru bir adım atarken Berk elini ona dur der gibi kaldırdı. Ona bakmadan fısıldadı.

"Şimdi değil." 

Merdivenlerden ağır adımlarla çıkmaya başladı.


Lan ben sana neyledim dünya
Dur dedim, dur dedim
Bu bağrıma vurma


Cemre bahçeye çıktığında elindeki battaniyeyi senaryo yazan Bora'nın omzuna bıraktı ve yanına oturdu.

Bora ona gülümseyerek dönerken o da yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.


Derdini sayıkla dur
Kendini avutma dur


Çağrı aşağıdaki bağırışma seslerinden soyutlanmak için kulaklığını takarken kendini yatağa bıraktı.


Seçtiğin aah o anda dur
Verdiğin sözünde dur


Arap Duru'nun arabasından indiğinde ona el sallarken Duru'da yüzündeki kocaman gülümsemeyle elini salladı.


Derdini sayıkla dur
Kendini savunma dur


Bora yazdığı senaryonun sonuna büyük harflerle SON yazdıktan sonra başını Cemre'ye çevirdi. 

Merakla onu bekleyen Cemre'nin uyuyakaldığını görünce güldü. Sonra gözlerini geri senaryoya çevirdi gururla.


Derdini avutma dur
Kendini


"Sen ne ara senaryoyu bitirdin ne ara beni yatağa taşıdın ben niye hiç uyanmadım hiçbir bilgim yok ama o senaryoyu ilk benim okumam lazım." diyen Cemre mutfak tezgahına yaslanmış sabah kahvesini yudumlayan Bora'nın yanında heyecanla durdu.

Bora aldığı yudumla gözlerini kapatıp derin bir nefes verirken gözlerini açtı ve konuştu. "Valla o şansı uyuyarak kaybettin." dediğinde kupasını geri ağzına götürüp.

"Bora." dedi Cemre dudağını büzerken. "Lütfen lütfeeen." 

"Hocaya derim bugün provasını yaparız." derken Cemre'nin yanağından bir makas aldı ve kupasını başına dikti. Kupayı tezgaha bırakırken Cemre'ye göz kırptı. "Hadi gidelim." 

Okula geldiklerinde bankta oturan Berk ve Çağrı'ya doğru yürüdüler. Berk'in dalgın bakışları yere kilitliyken Cemre arkasından yaklaşıp ellerini omuzlarına koydu ve sevinçle konuştu. "Günaydın aşkım." 

Berk gözlerini yerden kaldırırken başını geriye doğru çevirdi ve gülümseyerek konuştu. "Günaydın."

Bora Berk'e bakarken konuştu. "Bizim küçük zebani aktirs nerde?" dediğinde Berk ona anlamsız anlamsız baktı. Bora elini ona doğru saklayarak konuştu. "Zebani ikizin nerde diyorum?" dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı.

"He Beliz'i diyosun." dediğinde ekledi. "Gelir şimdi Metin'le." 

"Neden Metin'le geliyor?" diye sordu Cemre Berk'in yanına açtığı yere otururken. "Uyanamadı mı?"

"Yok. Uyandı." dedi Berk yere bakarken. "Benle gelmek istemedi. Yani istemezdi büyük ihtimalle.." dediğinde gözleri yerdeydi. "Konuşmuyoruz işte."

"Niye?" dedi Cemre merakla.

"Saçma sapan şeyler işte ya." dedi Berk sıkıntılı bir nefes verirken. Kafası başka şeylerdeydi. Lavin'in sesini duymalarıyla herkes oraya dönerken Berk'in düşünceli bakışları yerden ayrıldı.

"Günaydın arkadaşlaar! Benim sevgilimi gören var mı aranızda acaba?" dediğinde Çağrı işaret parmağıyla Lavin'in arkasını göstererek konuştu. 

"Saat beş yönünden sana doğru yaklaşıyor." dediğinde Bora gülerken onu düzeltti.

"Dört yönünden." 

Lavin arkasını dönerken Çınar'ı görmesiyle yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. Hızla ona sarılırken konuştu. "Günaydııın!" 

"Günaydıın." dedi Çınar'da ona sarılırken.

Çağrı bir anda ayağa kalktığında şaşkınlıkla ona döndüler. Çağrı bahçe kapısına dönerken kollarını kocaman açtı. 

"Gözlerim doğru mu görüyor? Yoksa benim karizmatik bir o kadar kaslı bir o kadar heybetli olan bro'm Ege Şimşek mi geliyor?" dediğinde Berk gülümseyerek başını eğdi ve onlara doğru yaklaşan Ege'yi gördü.

"Geliyor valla." dedi yüzündeki gülümseme büyürken.

Ege yanlarına geldiğinde herkese gülümseyerek "Günaydıın." der demez boynuna sarılan Çağrı'yla adeta nefessiz kaldı.

"Günaydın kurban olduğum günaydın." diyen Çağrı ona daha sıkı sarılırken Ege ondan kurtulmaya çalışıyordu.

"Çağrı..tamam... Çağrı." 

Berk gülerek onlarca bakarken ayağa kalktı. "Çağrı yeter!" dediğinde Çağrı Ege'den uzaklaştı. "Boğdun boğdun." dedi Berk Ege'ye doğru elini uzatırken.

Çağrı ona omuz silkerek bakarken konuştu. "Kıskandım demiyor da." dediğinde Berk burnundan gülerken Ege elini Berk'in eliyle birleştirdi ve kafalarını tokuşturdular. 

"Hoşgeldin bro." dediğinde Ege gülümsedi. 

"Bi gün gelmememin bedelinin bu kadar ağır olacağını bilseydim valla gelirdim." dedi Çağrı'yı göstererek. 

"Ee yeter!" diyen Cemre Berk'in kolunu iterken konuştu. "Bana da bırakın biraz." dediğinde Ege'ye sarılırken Berk onun bu hareketine güldü.

Bora Ege'ye doğru dönerken konuştu. "Valla geri bildirimin dünden beri kulaklarının içinde yankılanıyor bu ikisi sayesinde." dedi Berk ve Cemre'yi gösterirken. 

Ege gülerken Çağrı kolunu onun omzuna attı. "Demişler ki öldü söyleyin kral geri döndü." dediğinde Ege kahkaha atarken kolunu Çağrı'nın omzuna attı. 

"Her şeyi abartmayı ne kadar seviyorsun." dediğinde Çağrı güldü.

Bahçenin kapısından giren Ali, Zeyno, Arap ve Vefa'yı gördüğünde Ege'nin gülümsemesi soldu. Dün akşam beyninde yankılandı. 

Alilerin arkasından gelen Beliz onlara seslendiginde Ali ona döndü.

"Günaydıın." 

"Günaydın."

"Nasılsın Ali?"

"İyiyim sen?"

Berk'in yüzü düşerken konuştu. "Al işte." 

"Hayırdır noluyo bro?" diyen Ege'de gözlerini oraya çevirdiğinde Berk cevap verdi.

"Bende bi anlasam." 

Beliz gülümseyerek Ali'ye el sallarken Aliler içeri girdi. Beliz onlara doğru gelirken seslendi. "Günaydın gençler." 

Berk banka oturup başını diğer tarafa çevirirken diğerleri Beliz'e cevap verdi.

"Günaydın." diyen Bora'ya döndü Beliz.

"Başlayabildin mi senaryona?" dedi küçümseyici bir tavırla.

"Bitirdi bile." dedi Berk'in yanında oturan Cemre. Bir yandan da Berk'i dürtüklüyor ve Beliz'e doğru çevirmeye çalışıyordu.

"Ooo!" dedi Beliz Bora'ya dönerken. "Hızlısın." 

Bora gururla sırıttı. "Bakalım oynayabilecek misin?" 

Beliz kollarını göğsünde birleştirdi ve sırıtarak konuştu. "Sandığından iyi bir oyuncuyum." dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı.

"Görücez." 

Zil çaldığında sınıfa girdiler. Bora senaryoyu eline alırken öğretmenin yanına geldi ve kağıdı uzattı.

"Hocam senaryom hazır isterseniz prova alabiliriz." 

Öğretmen hayretle Bora'ya dönerken konuştu. "Tebrikler Bora. Bu kadar kısa sürede bitirmek büyük başarı gerçekten. Ama bugün programım çok dolu sen senaryoyu herkese dağıt yani oynayanlara onlar çalışsın. Replikleri ezberlesinler sahnede hallederiz bir şekilde yarın." dediğinde Ege'ye döndü. "Ege'cim sen ne yapmak istersin?"

"Elimden gelse hiçbir şey hocam ama madem çocuklar için o zaman bende tiyatroda oynarım." dediğinde öğretmen başını sallarken kağıda Ege'yi yazdı ve Bora'nın senaryosunu eline alıp kapıya yöneldi. 

"Bora sen benimle gel. Çoğaltıp dağıtalım. Ege'ye göre rolün var mıydı?" dediğinde Bora başını salladı.

"İleri görüşlü biriyim." dediğinde öğretmenin peşinden gitti.

Okul çıkışında Ege Berklerden ayrılırken arkasından bir ses onu durdurdu.

''Ege.'' diyen Zeyno ile sıkıntılı bir nefes verirken ona doğru döndü. 

''Ne var Zeyno?'' dediğinde Zeyno çekingen bir şekilde konuştu.

''Dün akşam için-''

''Teşekkür ederim tamam mı? Oldu mu?'' dedi Ege sözünü keserek.

Zeyno başını iki yana salladı. ''Ben..'' dedi ve gözlerini Ege'nin gözlerine dikti. ''Özür dileyecektim. Evine izinsiz girdiğim için yani.'' dediğinde Ege afalladı. Gözleri bir süre Zeyno'nun gözlerinde kalırken konuştu.

''Sorun değil..'' dedi ve duraksadı. ''Asıl ben...'' dedi ve bir nefes verdi. ''Teşekkür ederim.''

Zeyno'nun yüzüne bir gülümseme yerleşirken son kozunu oynadı. ''Senin yardımına ihityacım var.''

''Nasıl?'' dedi Ege sorgulayıcı bakışlarla.

''Yani teşekkkür ettin ya.'' dediğinde Ege başını sallarken Zeyno ekledi. ''Ödeşmemiz için. Yarınki sergi için çizeceğim resmi beraber tasarlayabilir miyiz diyecektim.'' dediğinde Ege kaşlarını kaldırdı.

''Karşılıksız iyilik yapmam diyosun yani.'' dediğinde Zeyno sırıttı. 

''Yaani öyle dedim galiba.'' dediğinde Ege başını salladı. 

''Benim de ezberlemem gereken bir senaryo var ya hani.''

''Aman iki üç cümlelik bi repliğin vardır zaten başrol değilsin ya.'' dediğinde Ege güldü. 

''Sen benim başıma bela mısın kızım?'' dediğinde Zeyno başını salladı. 

''Bela değil belalıyım.'' 

Ege başını iki yana sallayarak ona gülerken Zeyno sırıtarak onu izledi. Amacı o evde az zaman geçirmesini sağlamaktı ve başarılı da olmuştu. 

Ege Zeyno'nun attığı konuma geldiğinde gözleri evin önündeki duvarda gezindi. Boydan boya bebek mavisiyle boyanmış duvarın üstündeki dört arkadaş figürü Zeyno, Ali, Vefa ve Arap'ı temsil ediyordu. Yüzüne bir gülümseme yerleşti. 

''Buyruun burası.'' diyen Zeyno'nun kapıdan bağırışıyla arkasına döndü Ege gülümseyerek. 

''Baya iyiymiş.'' dedi duvarı işaret ederken. 

''Söylemesi ayıptır ben yaptım.'' dedi Zeyno işaret parmaklarıyla kendini gösterirken. ''E hadi gel yemekler soğuyacak.'' dediğinde Ege eve girdi. 

Kader Ege'yi gülümseyerek karşıladı. ''Hoşgeldin oğlum gel şöyle geç.'' dediğinde oturma odasını işaret etti. 

''Hoşbuldum.'' diyen Ege oturma odasına geçerken masayı gördü ve peşinden gelen Kader'e döndü. ''Zahmet etmeseydiniz keşke bu kadar.'' dediğinde Kader gülümsedi.

''Zahmet mi olur çocuğum?'' dediğinde masayı gösterdi. ''Hadi oturun da soğumasınlar iyice.'' dediğinde Ege otururken Zeyno'da yanına oturdu. Kader karşılarına oturduğunda gülümsedi. 

''Nasılsın yavrum.''

''İyiyim siz?''

''Bende iyiyim.'' diyen Kader elini uzattı. ''Kader bu arada ben. Zeyno'nun annesiyim.'' dediğinde Ege gülümserken Kaderle tokalaştı. 

''Ege bende. Memnun oldum Kader Abla.'' dediğinde Zeyno hayretle Ege'ye döndü. Bu kadar saygılı ve nazik olduğunu ilk defa görüyordu. 

''Bende memnun oldum.'' diyen Kader önündeki yemekleri gösterdi. ''Başlasanıza.'' dediğinde Ege ve Zeyno yemeklere döndü.

Lavin çalan telefonu ellerindeki unla zar zor açmaya çalışırken Çınar'ın görüntülü aradığını gördü. Önüne gelen saçları düzeltmeye çalıştı ama yüzü unla kaplandı. Sonunda telefonu açabildiğinde ekranda mutfakta duran Çınar'ı gördü. 

Çınar onu görür görmez bir kahkaha attığında konuştu. ''Bu halin ne?''

''Kurabiye yapıyordum o sırada aradın bi ufak cebelleştim ama iyiyim iyi.'' dedi Lavin gülümserken. Sonra kendi görüntüsünü gördü. ''Biraz şüpheli.'' dediğinde Çınar güldü. 

Telefonu tezgaha koyan Çınar konuştu. ''Şimdi ben bi kek tarifi açtım yaptım her şey çok güzeldi ama fırında 25 dakika yazıyordu.''

''Eee?'' dedi Lavin merakla.

''Şuan 15'inci dakikadayız ve durum bu.'' dedi fırını açıp içinde simsiyah kalmış olan keki gösterdi. 

Lavin elini ağzına koydu şaşkınlıkla. ''E yanmış.'' dediğinde Çınar telefonu kendine çevirdi ve sırıttı.

''Şaşırmışta ayrı güzelsin bu arada.'' dediğinde ekledi. ''Keke dönecek olursak evet yandı.'' dediğinde Lavin başını salladı. ''Ama neden oldu anlamadım.'' dedi Çınar düşüncelerle.

''Sen bi kamerayı fırına çevirsene.'' dedi Lavin. Çınar kamerayı fırına çevirirken Lavin kahkahasını tutamadı. Çınar şaşkınlıkla kendine çevirirken konuştu.

''Noldu ya?''

''E bunun derecesi son dereceye ayarlı tabi yanar.'' dediğinde Çınar kaşlarını kaldırdı. 

''Aa ben ona hiç bakmadım.'' dedi şaşkınlıkla.

Lavin ona gülümserken konuştu. ''Yardım ister misin?'' dediğinde Çınar hevesle konuştu.

''Yanıma mı geleceksin?''

''Keşke ama böyle ilerleyebiliriz sanki.'' dedi telefonu tezgahın üzerine koyarken. Çınar gülümsedi. 

''Ona da varız.'' dedi ve ekledi. ''Ben bunu napayım şimdi?'' derken fırından kek kabını almıştı ki acıyla bağırdı ve geri bıraktı.

''Noldu?'' dedi Lavin endişeyle. 

Çınar kameranın karşısına gelirken elini tuttu. ''Bir şey yok. Sadece kek kalıbını elime aldım.'' dediğinde Lavin kaşlarını çattı.

''Çok acıyor mu?''

Çınar gülümserken kızarmış olan elini telefona doğru uzattı. ''Öpersen geçebilir.'' dediğinde Lavin kıkırdarken kameraya doğru bir öpücük işareti yaptı. Çınar gülümsedi. ''Geçti bile.'' dediğinde Lavin sırıttı.

''O keki atıcaksın sevgilim.'' dedi az önceki sorusuna cevap verirken. 

''Ne dedin?'' dedi Çınar heyecanla telefonu alırken. Lavin gülümsedi.

''Sevgilim dedim.''

''Bir daha söyler misin çekmedi de duyamadım.'' dediğinde Lavin utanarak konuştu.

''Çınaar.'' 

''Efendim sevgilim.'' dedi Çınar yüzünde hayran bir gülümsemeyle.

''Şansını fazla zorluyorsun sevgilim.'' diyen Lavin'e hayran hayran bakan Çınar konuştu.

''Zorlamayı severim.'' dedi ve sırıtarak ekledi. ''Şansımı yani.''

''Hadi başlıyoruz.'' diyen Lavin ciddiyetle kurabiyelerine geri dönerken Çınar bir süre yüzündeki gülümsemeyle onu izledi. Sonra Lavin'in uyarılarıyla o da kekini yapmaya başladı.

***

"Evet ilk olarak okulumuz öğrencisi Bora Yılmaz'ın yazdığı 'Yaralı Aşk' adlı tiyatro oyununu izleyeceğiz. Oyuncular: Beliz Yağızoğlu, Alaz Vural, Ege Şimşek, Sinan Narinses ve Duru Şen. İyi seyirler.'' diyen sunucu ile salonda bir alkış tufanı koptu. 

Sahnenin perdeleri aralandığında elinde bir kağıtla Bora kenarda dikiliyordu. 

''Bir varmış bir yokmuş diye başlayacağım.'' dedi Bora kağıdı okurken. ''İnsanın özü budur çünkü. Bir var olup bir yok olmak.'' Bora önce seyircilerde gezdirdi gözlerini. Sonra devam etti. ''Bir prenses varmış.'' dediğinde sahneye prenses kıyafetiyle Beliz çıktığında salonda bir alkış tufanı ve ıslıklar duyuldu. 

Çağrı ellerini ağzının iki yanına koyarak bağırdı ıslıkların içinde. ''Bu ne güzellik be!''

Berk gülümseyerek sahneye bakıyordu. 

''Hikayemiz bu kız kadar güzel değilmiş.'' diyen Bora gülümserken sahnenin iki köşesinden Duru ve Arap girdi. ''Bu prensesin anne ve babasıyla güzel geçen yaşamının tadını kaçıran bir şey varmış.'' dediğinde sahneye elindeki kılıçla Alaz geldi. Onun peşinden de Ege.

"Kötü kral ve oğlu." 

Alaz elindeki kılıcı sallayarak konuştu. "Kızını oğluma istiyoruz." dedi Sinan'a doğru.

Arap öne doğru bir adım atarken kollarıyla Beliz ve Duru'yu korumak adına siper oldu.

"Bende sana verecek kız yok kötü kral." dediğinde Alaz kılıcını onun boğazına dayadı.

Bora söze girdi. "Prensesin babası kızı ve karısını korumaya çalışırken boynuna yaslanan kılıç umrunda bile değildi. Ancak prenses ailesi için her şeyi yapabilecek kadar fedakardı." dediğinde gözleri Beliz ile buluştu ve onay verir gibi gözlerini kırpıştırdı. 

Beliz bu hareketle yandaki masadaki kırmızı gıda boyasını eline bularken hızla öne atıldı ve kılıcı tuttu. 

"Kızım!" diye bir bağırış Duru'nun dudaklarından dökülürken Arap öfkeyle arkasındaki kılıcı çıkardı ve hızla Ege'nin boynuna sürttü. Ege yere yığılırken Alaz sinirle Arap'a döndü.

Bora söze girdi. "Kötü kral oğlunun intikamını alacaktı. Ancak bir şeyi hesap etmemişti. Birini..." dediğinde diğerleri oyuna devam ederken Bora kulise girdi.

"Oğlumu öldürdün. Burası kan gölüne dönecek." diyen Alaz tam kılıcını sallamıştı ki Bora'nın sesi duyuldu.

"Kötü Kral'ın hesap etmediği o kişi Albay Bora'ydı." dediğinde önce gıda boyasına buladığı eliyle Alaz'ın elindeki kılıcı eline aldı sonra elindeki oyuncak silahtan bir kurşun sesi yükseldi. Alaz yere yığılırken Beliz hayranlıkla Bora'ya döndü.

Bora silahını da kılıcı da yere atarken Beliz'e bir adım attı ve yaralı eliyle onun yaralı elini tuttu.

"Çok acıyor mu prensesim?" diye sorduğunda tüm salon pür dikkat onları izliyordu. Diğer ellerini de birleştirdiğinde kalabalığın içinden bir flaş patladı.

Hazal Çağrı'nın koluna vurdu. "Flaşın açık." 

"Olsuun." dedi Çağrı hayranlıkla sahneye dönerken.

Beliz gözlerini Bora'nın gözleriyle birleştirdiğinde yanaklarındaki sıcaklık arttı. Kalbi boğazında atmaya başladı. Ve korktuğu o şey oldu. Repliğini unuttu. Yutkunduğunda doğaçlama devam etme kararı aldı. Gözlerini Bora'dan çekmeden konuştu.

"Acımıyor. Ama bir şey var..." dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı. Senaryo bu değildi. Ama hiç ödün vermeden devam etti.

"Nedir?" dediğinde Beliz dudaklarını ıslattı ve konuştu.

"Gözleriniz... Çok ses çıkarıyor albayım."


                   18. BÖLÜM SONU 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar