19.Bölüm: Tozluyaka

    𝒉𝒊𝒄 𝒂𝒓𝒂𝒎𝒊𝒚𝒐𝒓𝒌𝒆𝒏 𝒃𝒖𝒍𝒅𝒖𝒈𝒖𝒎𝒖𝒛 𝒈𝒖𝒛𝒆𝒍 𝒚𝒆𝒓𝒍𝒆𝒓.
                   
                       YAZAR'DAN

"Gözleriniz...çok ses çıkarıyor albayım."

Bora afallarken gözleri Beliz'in gözlerinde bu zamana kadar karşılaşmadığı bir şeyle karşılaştı. Bu neydi bilmiyordu. Bilmek de istemiyordu. Ya da o öyle sanıyordu.

Gözlerini Beliz'in gözlerinden çekemezken dudakları bir şey söyleyecekmiş gibi aralandı.

Beliz heyecanla omuzlarını dikleştirirken gözlerindeki umut salondan yükselen alkış sesleri ve Bora'nın sağ elinden ayrılan eliyle yavaşça söndü.

Gıda boyası sürülmüş elleri hâlâ birleşik kalırken Beliz'in gözleri oraya kaydı. Bora aceleci hareketinin aksine o elini gayet sıkı tutuyordu.

İkisi de gülümseyerek seyircilere dönerken salonda bir alkış tufanı koptu. Eğilerek selam verdikten sonra birbirlerine döndüler. Bora sırıttığında aceleyle elini çekti Beliz'in elinden. Bir şeyden kaçar gibi bir hali vardı.

Sahneden indiklerinde Cemre ve Çağrı'nın arasında boş kalan iki koltuğa oturdular. Çağrı yanındaki Beliz'e dönerken konuştu.

''O bakışlar neydi ben alev aldım burd-'' dediğinde bacağına sertçe vuran Beliz dişlerini sıkarak konuştu.

''Kapa çeneni.''

Çağrı acıyla bacağını tutarken kaşlarını çatıp konuştu. ''Ne vuruyosun be ayağında beş santim topuklularla.'' dediğinde Beliz bir kez daha vurmak için atak yapmıştı ki Çağrı'nın yanındaki Hazal Çağrı'yı önüne dönmesi için dürtükledi.

''Uğraşma kızla.'' dedi ve ona dönen Çağrı'ya sırıttı. ''Sonra rahat rahat dalga geçeriz.'' dedi ve göz kırptı.

Çağrı Beliz'e dönerken sinirle fısıldadı. ''Vahşi ırk.''

Beliz'in gözleri sinirle büyürken Hazal hala bacağını tutan Çağrı'yı önüne doğru çevirdi. Çağrı mızıkçı bir çocuk gibi konuştu.

''Merdivenlerden düştüğüm ayağıma şeyaptı.'' dediğinde Hazal gülmesini tutamazken sunucu konuştu.

''Sırada bir şarkımız var. Sertab Erener'den - Bir Çaresi Bulunur ile Devin Duman karşınızda.'' dediğinde alkış sesleriyle sahneye çıkan Devin kalabalığa bakarken gülümsedi. Önce alkışların susmasını bekledi. Sonra ön tarafta oturan velilere ve küçük çocuklara baktı. Mikrofona yaklaştı ve konuştu.

''Öncesinde bir kaç saniyenizi almak istiyorum.'' dediğinde onay alırmış gibi veliler ve çocukların üzerinde gezindi gözleri. Sonra boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. ''Özellikle size söylemek istiyorum bunları çocuklar.'' dediğinde hafif buğulanmış gözleri yüzüne vuran projeksiyon ışığında parladı. Gözleri anlık olarak Çınar'ı buldu. Ama onda gördüğü de küçük bir çocuktu. Sonra gülümseyerek önde oturan çocuklara döndü. 

''Her yaşta derdiniz olucak. Her yaşta bitti dediğiniz bir yer oturup hıçkıra hıçkıra ağlayacağınız bir sebep olucak.'' dediğinde Alaz'ın düşünceli bakışları onu buldu. 

''İnsanız ve hep bizi bekleyen bir sınav var. Önemli olan.'' dediğinde gözleri ona düşüncelerle bakan Alaz'ın gözlerini buldu. ''İnsan kalmak.'' dediğinde gözlerini çekmedi. Alaz'ın gözleri ilk defa bir tereddüte düşerken Devin gözlerini çekmeden devam etti. ''Her şeye ve herkese rağmen insan kalmak.'' dediğinde Alaz boğazındaki yumruyla yutkundu. Devin gözlerini ondan çekti.

''Çünkü her gecenin bir sabahı, her karanlık günün onu takip eden bir güneşli günü var. Yarınlar var.'' dediğinde Çınarla göz göze geldi. Dudaklarına ufak sıcak bir tebessüm yerleştirdi. ''Yarınlar varsa umutta var.'' dediğinde Çınar'ın da dudaklarına bir tebessüm yerleşti. ''Umut varsa..'' diyen Devin çocuklara döndü. ''Çare de var.'' dedi gülümsemesi büyürken. ''O yüzden bu şarkıyı seçtim. Unutmayın. Bir çare her zaman bulunur.'' dediğinde arkasındaki ekibe dönüp başını sallarken şarkıya başladı.

Sesimde söyleyemediğim sözler varGizleyemediğim gözyaşlarım


Gözlerini kapatırken beyninde annesinin boş kalan odasına girdiği o sabah geldi. Gece boyu bunun bir kabus olmasını isteyip sabah olmasını beklemişti. Çünkü abisi ona hep söylerdi.

''Kötü bir gün geçiriyorsak o günün gecesini atlatmamız gerek. Yarın umuttur. Bugün değilse yarın bir çare bulunur.''

Ama o sabah Devin'e güneş doğmamıştı. Çınar'da annesi de yoktu. Ondan sonraki bütün günleri bir sonraki gün güneş doğması için atlattı. 


Silip de unutamadığım sabahlarKokladığım eşyaların


Gözlerini açtı ve yüzüne bir gülümseme yerleşti. 


Bi' çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın


Lavin yüzündeki gülümsemeyle sahneye bakan Çınar'ın omzuna elini koydu.


Bi' çaresi bulunur elbet, canım
Bi' uyuyup uyanalım


Zeyno'nun kaçamak bakışları iki sağ koltuğunda oturan Ege'yi buldu. Bakışları bir süre onun yan profilinde gezindi. 

Ege'nin bakışları da sanki hisseder gibi ona döndüğünde aralarında oturan Aren ve Ali onlar için yok gibiydi. Hatta salondaki kimse yok gibiydi. 

Ege yüzüne belli belirsiz bir gülümseme yerleştirdi.


Ah, bi' yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın


Devin'in gözleri istemese de Alaz'ı buldu. 


Bi' çaresi bulunur çıkmazların
Bi' uyuyup uyanalım


Hepsi andan kopmuş kendi içlerindeki savaşlarla karşı karşıya kalmışlardı. 

Ege gözlerini Zeyno'dan kaçırırken kollarını dizlerinin üzerine koydu ve başını yere doğru eğdi. Önceden kimsenin bu kadar net bilmediği bir yalnızlığı vardı. Ama artık Zeyno hepsine şahit olmuştu. Okula gelince unutabildiği yalnızlığı artık Zeyno'yu görünce sızlıyordu içinde bir yerlerde.


İçimde saklayamadım, anladılarHiç bitmeyen yanlızlığımı


Alaz'ın gözleri Devin'den ayrılmadı. Az önce gözünün içine bakarak söyledikleri içinde büyük bir duyguyu çıkarmıştı ortaya. Pişmanlık.


Silip de unutamadığım geceler
Dönüşü yok, hep kalp ağrısı


Berk Çınar ve Lavin'in üzerinden gözlerini çekerken düşüncelerle başını yanındaki Cemre'nin omzuna yasladı. Daha önce de söylediği gibiydi.

"Ben senin yanındayken o umutsuzluk yok oluyor çünkü. O karanlık dağılıveriyor."

"Benim en güvenli yerim senin yanın biliyor musun?"


Ah, bi' yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın


Beliz'in gözleri önce Berk'in üzerinde dolaştı. Sonra Ali'ye döndü. Derin bir iç çekerken de önüne döndü.


Bi' çaresi bulunur çıkmazların
Bi' uyuyup uyanalım


Salonda alkış sesleri yankılandı. Devin'in yüzündeki o gülümseme hepsinin yüzüne yerleşti. Ne denirdi buna? Acının tatlı tebessümü mü?

***

"Lavin bu kurabiyelerden bi daha yapsana ya. Parmaklarımı yiyordum az kalsın." diyen Bora yandaki full kurabiye dolu tabağından bir kurabiye daha alıp ağzına atarken çimenlerin üzerindeki minderlere oturmuş Çınar'ın göğsüne doğru yaslanmış olan Lavin kıkırdadı.

"Zaten hepsini sen almışsın." 

Bora küçük bir çocuk gibi omuz silkti. "Çok güzeller napiyim?" 

"Benim hamarat sevgilim yaptığı için." dedi Çınar sırıtarak.

Lavin başını onun omzundan hafifçe kaldırırken yanağına bir öpücük kondurdu. 

Bora onlara bakarken sırıttı. 

Lavin önüne dönerken yüzünde buruk bir tebessüm yerleşti. "Annemin tarifi." dediğinde Çınar'ın gülümsemesi solarken gözleri Berk ile buluştu. Kaşları çatıldı.

Ortamda garip bir sessizlik oluştu. Beliz bu sessizlikten rahatsız olurken Bora'ya döndü ve sordu.

"Ne o? Berk ve Cemre'yi böyle görsen şuraya kusarsın?" dedi Beliz göz kırparak.

Berk tek düze sesiyle konuştu. "Benim adımı ağzına almazsan sevinirim." 

Beliz kaşlarını kaldırdı ve sırıtarak ona döndü. "İyi." dedi ve Bora'ya döndü. "Ne o? Cemre ve onun sinir hastası sevgilisini böyle görsen şuraya kusarsın." dediğinde Bora sırıttı. Tam konuşuyordu ki Berk'in sesiyle duraksadı.

Cemre'nin yanındaki Berk yaslandığı minderden doğrularken sinirle konuştu. "Ben mi sinir hastasıyım?" dedi ve sinirli bir kahkaha attı. "Komikmiş hatırlatın da arada gülelim. Bunu gece yarısı arabadan inen biri söylüyor da." dediğinde Beliz'de sinirle ona döndü.

"Bunu gece yarısı bana kızmak için arabayı kenara çeken ve bana şımarık diyen bağıran sonra da beni orda bırakan biri söylüyor." dediğinde Bora'ya döndü. "Doğru mu duyuyorum?

Berk başını salladı. "Ali alsaydı seni yolun ortasından." dedi sinirle ona dönen Beliz'in yüzüne alayla sırıtarak konuştu. "Bisikletiyle." 

"Konumuz Ali mi Berk?!" dedi Beliz sinirle.

"Değil mi?" 

"Değil! Senin kendinle övünmen konumuz."

"Kendimle övünmedim." dedi Berk yine dün akşamki zırhını kuşanıp hiç istemese de soyadına sığınırken. "Sadece olduğum yeri söyledim."

Beliz hayal kırıklığı ile kaşlarını kaldırdı. "Sen bu değildin?" dediğinde Berk kollarını iki yana kaldırdı.

"Ben tam olarak buydum. Sen yanlış tanıdın belki de." dedi ve vurguladı. "Dört ayda." 

Bazen bir cümle kurarsın ve cümle kurulur kurulmaz sana ihanet eder. Çünkü söyleyen sensindir ama duyan başka bir sensin. Berk şu an o başka 'kendisiyle' boğuşuyordu.

Beliz bir kez daha yüzünde hayal kırıklığı belirirken gülümsedi. "Sağol. Hayatındaki yerin sadece dört ay olduğunu öğrettiğin için." dedi ve hırsla çantasını alıp kalktı. 

Ne tuhaf.
Tanıdığını sandığı birini aslında hiç tanımadığını fark etmek kadar korkunç bir şey var mı? Ya da öyle sanmak.

Arkasına döner dönmez gözyaşları gözlerinden firar etti.

Hiç kimsenin yanında ağlamayacaktı.

Çünkü o duyguların en büyüğünü bile taşımayı küçük yaşta öğrenmişti. Gözyaşlarının annesini geri getirmediğini, yalnız kalmanın insanı güçlü gösterdiğini, ne kadar severse sevsin, herkesin bir gün gidebildiğini…


Bölüm Şarkısı2: Koca Bi Saçmalık

Nasıl birisin

Beni böyle üzebilirsin

Sanki her şeyi denedin


Cemre kaşları çatık bir şekilde Bora'ya döndü. Bora omuz silkti.

"Ben naptım?"

Cemre Berk'e döndü çatık kaşlarıyla.

Berk ona döndü ve kaşlarını çattı. "Hiç bana bakma." dediğinde Cemre konuşacak gibi oldu. Ama Berk onu susturdu. "Sırası değil." dediğinde kalkıp gitti.

Cemre onun arkasından bakakaldı.


Kalabilirsin, pekala gidebilirsin
Daha değersiz hissettiremezdin


Beliz okula girip kenardan çantasını alıp kapıya geri yöneldiğinde arkasından gelen Ali'nin sesiyle duraksadı. Dönmeden gözyaşlarını sildi. Yüzüne her zamanki gülümsemesini takındı.

"Beliz." Beliz'in ona dönmesiyle yanına gelen Ali konuştu. "Daha Bora ve sana kupa verilecekti." dediğinde Beliz'in dudaklarına ufak bir tebessüm yerleşti.

"Bora alsın." dediğinde Ali'ye arkasına döndü. Gözünden bir damla yaş daha süzüldü.


Çünkü ben ne zaman bir şey istesem
Bana verilen koca bir saçmalık


Berk arabaya bindiğinde ona yaklaşan Çınar'ı gördü. Çınar arabanın kaputuna eliyle vururken konuştu.

"Benden zaman istedin verdim. Şimdi ya sen ya da ben her şeyi anlatacağız Lavin'e. Seçimi sen yap." dediğinde Berk sinirle arabadan indi.

"Saçma sapan konuşma oğlum." dediğinde Çınar onu baştan aşağı süzdü.

"Senin baban bi katil." dedi Berk'in yüzüne gerçekleri vurmak ister gibi. "Ve Lavin her gün senin babanın okuluna geliyor. Babanla yüz yüze. Haberi yok. Annesinin katili olduğundan." dediğinde Berk başını salladı.

"Haklısın." dedi kısık çıkan sesiyle. "Sadece bana biraz daha zaman ver." dediğinde arabaya bindi. 

Çınar başını sallarken ordan uzaklaştı. Berk baş ve işaret parmağıyla alnını okşarken sıkıntılı bir nefes verdi.


Bilirsem hata nerede bilirsem
Hiç şaşırmam kafamı şişirmem


Arabayı evin önünde park ettiğinde çalan telefonunun ekranına baktı.

Cemre Arıyor...

Telefonu sessize alırken eve girdi. 

Masada dosyaları inceleyen Kenan başını kaldırdı ve gülümsedi. 

"Erkencisin." 

Berk kafasını ona çevirmeden merdivenlerden çıktı ve kapısını kapattı. Kendini yatağın üzerine bıraktığında beynindeki susturamadığı onlarca ses yankılandı.

"Konumuz Ali mi Berk?!" 

"Değil mi?" 

"Değil! Senin kendinle övünmen konumuz."

"Kendimle övünmedim. Sadece olduğum yeri söyledim."

"Sen bu değildin?" 

"Ben tam olarak buydum. Sen yanlış tanıdın belki de. Dört ayda."

"Sağol. Hayatındaki yerimin sadece dört ay olduğunu öğrettiğin için."

Berk sıkıntı bir nefes verirken gözlerini kapattı sıkı sıkı.

"Salak. Öyle denir mi?" dedi kendine kızar gibi.


Nasıl birisin
Beni böyle üzebilirsin
Sanki her şeyi denedin


Aşağıdan gelen kapı sesiyle ayağa kalktı. Babasına selam veren Beliz'in sesini duyduğunda kapıyı açtı.

Merdivenlerden çıkan Beliz onun yüzüne bile bakmazken Berk onu kolundan yakaladı.

"Beliz." 

Beliz sert bir şekilde kolunu çekerken başını Berk'e doğru kaldırmadı bile. Duvarla konuşur gibi konuştu.

"Konuşmak istemiyorum." 

Hızla odasına girip kapısını kapattığında Berk sıkıntılı bir nefes verdi.


Kalabilirsin, pekala gidebilirsin
Daha değersiz hissettiremezdin


Akşam çalan kapıyla Hanife teyze yukarıya doğru bağırdı. "Berk Beliz!!"

Berk göz devirirken kapıdan çıktı. Onunla aynı anda kapıya çıkmış olan Beliz'i görmedi. Aynı anda Hanife teyzeye seslendiler.

"Noldu babaanne?" 

İkisi de bir anlık birbirine dönüp bakarken aşağıdan Hanife teyze konuştu.

"Arkadaşınız gelmiş zahmet edip aşağı mı inseniz?" 

Berk kaşlarını çattı. "Hangi arkadaş bu?" diye söylenirken hızla merdivenlerden indi. Peşinden de Beliz indi. 

Berk kapıdan giren Lavin ve babasını görmesiyle donakaldı.

"Merhaba Berk." dedi Selim Sezen elini Berk'e uzatırken. 

Berk yüzündeki afallamayı silerken gülümsedi ve Selim Bey'in elini sıktı. "Merhaba Selim Bey. Hoşgeldiniz." dediğinde gözleri ceketini yardımcıya veren Lavin ile kesişti. "Hoşgeldin." diye ekledi. 

"Hoşbulduk." diyen Selim etrafa bakındı. "Ee benim ortağım nerde? Beni ev toplantısına çağırdı o yok." dediğinde merdivenlerden inen Kenan gülümserken konuştu.

"Oo kimler gelmiş?" dediğinde Selim ile tokalaştı. Sonra gülümseyerek Lavin'e döndü. "Nasılsın görüşmeyeli?" dediğinde Lavin yüzüne yayılan gülümsemeyle konuştu.

"İyiyim Kenan Bey siz nasılsınız?" 

"Bende iyiyim iyiyim de... Şu bey ne? Amca de o kadar resmi bir ilişki yok ortağımla aramızda." dediğinde Selim ile güldüler. Lavin gülümserken düzeltti.

"Tamam." dedi ve ekledi. "Kenan Amca." 

"Heh şöyle ya." diyen Kenan'a gülerlerken Berk'in beyninde gülme sesleri bulanıklaştı. Beyninde Çınar'ın desi yankılandı.

"Senin baban bi katil. Ve Lavin her gün senin babanın okuluna geliyor. Babanla yüz yüze. Haberi yok. Annesinin katili olduğundan." 

Kendini “iyi” biri sanarak büyümüştü.  Babasına rağmen. Ama şimdi ilk defa, iyi biri olmanın yetmediğini fark ediyordu.

Bazen insan ne olduğunu bilemez.

"Berk." Kenan'ın sesi ve omzuna konan eliyle kafasındaki sesler kesildi. Gözlerini yerden kaldırıp Kenan'a döndü. "Berk." 

"Efendim." dedi kendine gelirken.

"Diyoruz ki siz bahçeye falan çıkın bizim yanımızda sıkılırsınız." dediğinde Selim gülerek konuştu.

"Niye sıkılsınlar?" 

"Kanları deli akıyor ortak bunların. İki gün Hanife hanımın evinde kaldılar kadın onlar gittikten sonra evde ses aramış." dediğinde Beliz güldü.

"Hepsi Çağrı yüzünden." dediğinde Berk burnundan güldü.

"Gece yarısı salonun ortasında Bora ile karşılıklı bağırışan da bendim." dediğinde Beliz onu duymazdan geldi.

Beliz kolunu Lavin'in omzuna doğru atarken gülümsedi ve bahçeye doğru yöneldiler.

Berk de isteksiz adımları ile onların arkasından ilerledi.

Bahçeye oturduklarında Beliz çalan telefonuna bıkkın bir yüz ifadesiyle baktı. Ta ki ekrandaki ismi görene kadar.

Bora Arıyor...

Gözleri kocaman açılırken ayağa kalktı. Yüzüne bir gülümseme yerleşti. 

Yanında oturan Lavin başını kaldırdı ve ona anlamsız bakışlar attı. Karşı koltukta oturan Berk'in bakışları farksızdı.

"Beliz telefon çalmaya devam ediyor." dedi Lavin donakalmış Beliz'e bakarken.

Beliz kaşlarını kaldırırken gülümsemesi büyüdü. "Ben bakıp geleyim o zaman." dediğinde koşarak içeri girdi ve merdivenlerden çıktı. 

Telefonu açarken odasının kapısını kapattı. "Efendim." 

"Merhaba." diyen Bora'nın sesiyle daha fazla gülümseyebilirmiş gibi gülümsedi. "Nasılsın?"

"İyiyim sen nasılsın?" dedi Beliz hayretle.

"Bende iyiyim." 

Beliz kaşlarını kaldırdı. "Ee ben Bora Yılmaz'la görüşüyorum dimi? Hâlâ bana zebani denilmedi ama?" dediğinde karşıdan bi gülme sesi geldi.

"Özledin galiba." diyen Bora'nın sesiyle cevap vermek için ağzını aralamıştı ki Bora ekledi. "Zebani dememi." dediğinde Beliz kıkırdadı.

"Yok sadece şaşırdım." dediğinde Bora açıklar gibi konuştu.

"Nasıl olduğunu merak ettim... Yani bugün okuldan hızlı çıkmışsın da." dediğinde Beliz'in dudaklarındaki tebessüm arttı.

"Merak mı ettin?" diye mırıldandığında bunu Bora duymamıştı.

"Efendim?"

"Hiiç sağol sorduğun için dedim."

"E ödülde bende kaldı." diyen Bora ile bir kez daha şaşırarak cevap verdi.

"Bora sen iyi misin?" 

"İyiyim niye?" 

"Ne biliyim yüz yüze olsak ben yazdım zaten diyip ödülü alırdın falan da." dedi gülerek.

"Aşk olsun ben senin gibi çirkef miyim?" dediğinde Beliz sırıtırken gülümseyerek telefonu göğsüne yaslarken dua eder gibi konuştu.

"Olsuun aşk olsun." dediğinde telefonu göğsünden kaldırıp kulağına götürdü ve konuştu. "Değil misin?" dediğinde Bora güldü.

"Sensin çirkef." dediğinde Beliz kıkırdadı. 

"Döndün fabrika ayarlarına." 

"Sende dönmüşsün." dedi Bora ve duraksadı. "Sevindim." 

Beliz afalladı. 

"Ee sağol sorduğun için." dedi sesine de vuran bir hüzünle. Kendisi de bu hüzüne şaşırırken telefonun diğer ucundaki Bora şaşırmamıştı. Duygularının bir yerde patlak vereceğini biliyordu.

"Rica mı etmem gerekiyor bu durumda?" dedi onun keyfini yerine getirmek ister gibi. 

Beliz buğulu gözleriyle gülmesini engelleyemedi.

Bahçedeki sessizlik Lavin'i rahatsız ederken gözlerini Berk'in üzerinde gezdirdi. Berk ise gözlerini yere kilitlemiş bir şey düşünüyordu. Ayağı ile bir ritim tutturmuştu. Bacağını sallayıp duruyordu.

Lavin derin bir nefes aldıktan sonra konuştu. "Özür dilerim." dediğinde Berk'in bacağı titremeyi bırakırken gözleri şaşkınlıkla Lavin'i buldu.

"Neden?" 

"Geçen biraz fazla tepki verdim. Yok yanımda olmana gerek yok falan." dedi ve omzunu silkeledi. "Saçmaladım biraz. Çınar öyle gidince.." 

Berk tebessüm etti. "Korktun. Yalnız kalmaktan." diye eklediğinde Lavin onu anlayan birinin olmasına şaşırdı. 

Başını salladı yüzündeki tebessümle. "Evet." 

Berk başını sallarken konuştu. "Önemli değil. Bende özür dilerim." dediğinde Lavin güldü.

"Neden?"

"Kazadan sonra suçluymuşsun gibi seninle arama mesafe koyduğum için." 

Lavin başını salladı. "Önemli değil." dediğinde gülümsedi. "Teşekkür ederim Berk." dediğinde gözleri buluştu. "Olay kazaya gelene kadar Cemre'ye aramızdaki diyalogu on kere anlatabilirdin... Ama anlatmadın." dediğinde Berk başını salladı.

"Yarayı sadece sahibi anlatabilir Lavin. Başkaları sadece anlayabilir." 

Ama ya yara, başkasının hayatına kazınmışsa? Ya yaralayanı bilmekse yara?

"Herkes anlayamaz ama."

"Bana da burda sadece anlamak düştü." dediğinde gülümsedi. Sonra ona gülümseyerek bakan Lavin'e gülümsedi. "Hem aynı yaraları paylaşıyoruz. Daha iyi kim anlayabilir seni." dediğinde Lavin başını sallarken Berk ayağa kalktı. "Sarılmak ister misin?" 

Lavin başını sallarken ayağa kalktı. Birbirlerine sarıldıklarında Berk'in gözleri bir kez daha pişmanlıkla kapandı.

***

"Günaydın annelerin bi tanesii." diyen Ali masada oturan Derya'nın yanağına bir öpücük kondururken Derya gülümsedi.

"Günaydın oğlum."

"Kim ona kötü haberi vermek ister?" diyen Vefa etrafa bakındığında Kader güldü.

"Ne kötüsü be mis gibi haber." dediğinde Ali uykulu gözleri ile onlara anlamsız bakışlar atıyordu.

"Ne oluyor?" 

Derya boğazını temizledi ve gülümseyerek ona döndü. "Mahalledeki festival var ya." dediğinde Ali başını salladı.

"Evet." dedi ve Arap'ın omzuna vurdu Ali. "Çok eğlencez lan." dediğinde Arap sırıttı.

"He eğleniriz he eğleniriz." dediğinde Ali anlamsız bakışlarla annesine geri döndü.

Derya devam etti. "Sınıf arkadaşlarınızı da çağırdım." 

Ali ağzına götürdüğü çay bardağını aniden masaya bırakırken öksürmeye başladı ve ağzındaki çayı Zeyno'nun üzerine püskürttü.

Zeyno yüzünü buruştururken bağırdı. "Ya Allah seni ne bildiği varsa öyle yapsın." 

Ali ona dönerken konuştu. "Pardon. Ama ne alaka? Onların festivalde ne işi var?" 

"Beliz sizi yemeğe çağırmadı mı çocuğum?" dedi Derya ona bakarken.

"Eee? Bunu karşılık bekleyerek mi yaptı? Hayır." dediğinde Derya başını iki yana salladı.

"Ali beni biliyorsun." 

"Tamam anne de... Böyle olmaz ya. Olmaz." 

"Bal gibi olucak. Konuyu da burda kapatıyorum. Herkes kahvaltısına dönsün sonra da adam gibi misafirperverlik yapacaksınız." dediğinde Vefa sırıtarak Ali'ye dönerken Ali çatık kaşlarla ona bakarak ciddileşmesini sağladı.

"Ee anlatın bakakım geçen akşam yemek nasıl geçti?" dediğinde Zeyno'ya doğru baktı. "Zeyno tek kelime etmedi." dediğinde Ali Vefa ve Arap çatık kaşlarıyla Zeyno'ya döndü. 

"O akşam Zeyno kalmadı ki zaten." dedi Ali Kader'e dönerken. "Sana da geçmiş olsun diyemedik abla."

Kader yüzünü buruşturdu. "Ne geçmiş olsunu?" 

Ali kaşlarını kaldırdı ve Zeyno'ya döndü. "Tansiyonunuz fırlamış ya." dedi Kader'i hedef alırken. 

"Ne tansiyonu be? Çocuğum bende tansiyon yok." dediğinde Zeyno derin bir nefes alırken masadan kalktı. 

"Ben üstümü başımı temizleyeyim. Doydum da. Ellerine sağlık Derya Sultan." dediğinde Derya itiraz etti.

"Hiçbir şey yemedin ki yavrum."

"Ben bırakayım onu evine." dedi Ali'de ayağa kalkarken. 

"Gerek y-" 

"Gerek var Zeyno. Ne zamandır konuşamıyoruz da gayet gerek var." diyen Ali Zeyno'ya gözleriyle kapıyı gösterdi.

Zeyno sinirle bir nefes verirken başını daha dik tuttu.

"Sonra da konuşuruz. Gelme peşimden." diyen Zeyno hızla kapıdan çıkarken Ali bir süre arkasından baktı. Gitmek ile gitmemek arasında kaldı. Sonra duramayıp adımlarını kapıya yöneltti ve Zeyno'nun peşinden yürümeye başladı.

Zeyno tam köşeyi dönecekken bileğinden sıkıca tutan elle elin sahibine doğru döndü. Karşısında Ali'yi görmesiyle kaşları iyice çatıldı.

"Sana gelme demedim mi ben?" 

"Nereye kadar kaçacaksın?" dediğinde Zeyno sinirle konuştu.

"Kaçmıyorum ya kim söyledi kaçtığımı?" 

"Nerdeydin?" dedi Ali. Zeyno sinirle bileğini çekerken başını Ali'ye doğru kaldırdı.

"Sanane?" 

"Ne banane Zeyno? Gizli saklımız birbirimize yalan söylemişliğimiz mi var?" dendiğinde Zeyno'nun yüzü gerildi. 

"Vardır belki." dedi Ali'nin gözlerine bakarak. Sonra da fısıldadı. "Yıllardır." 

Zeyno arkasını dönüp giderken az önce Ali'nin tuttuğu ve hâlâ sızısını hissettiği bileğine koydu elini. Yüzü buruştu. 

Şu anki sızı değildi bu. İzini taşıdığı yaranın çok önceden kalmış bir sızısıydı. Bileğindeki izde gezindi gözü. Bazen zordu. Yaraya veda etmek bile zordu.

O veda etmişti. Yıllardır yüreğinde taşıdığı bu yaraya yani Ali'ye. 

Ali'nin ise her zamanki gibi haberi yoktu. Zeyno'nun kurduğu cümleyi beyninde anlamlandırmaya çalışırken arkasından çatık kaşlarla bakakaldı.

Bazı aşklar başlamadan biterdi. Habersiz, yavaşça göçüp giderdi. Öyle ki birinin haberi bile olmazdı. Ne aşktan ne vedadan. 

***

"Lan Ali yola doğru gidicekmişiz."

"Sebep?" diyen Ali üzerindeki gömleği düzeltirken Arap'a baktı.

"Bizimkiler geliyormuş." dedi Arap sırıtarak.

"Bizimkiler kim oğlum şifresiz konuş." 

"Kolej bebeleri ve kolej prensesi." dedi Arap gülümserken.

"Prenses Duru mu?" diyen Zeyno onlara doğru gelirken gülümsüyordu.

"He." dedi Arap. Sonra Zeyno'yu baştan aşağı süzdü. "Bu ne güzellik kara bela." dedi yanağından makas alırken.

"Elbise giydim sadece." dedi Zeyno omuzlarını silkerken.

"Güzel olmuşsun." dedi Ali aralarının hâlâ bozuk olup olmadığını kontrol etmek ister gibi.

"Teşekkür ederim." dedi Zeyno. "Sana da küs değilim merak etme." diye ekledi. "Kardeş kardeşe küser mi?" dediğinde Ali gülümserken Zeyno'ya sarıldı. 

Tam o sırada arkadan gelen korna sesiyle üçü de irkilerek karşılarındaki arabaya döndüklerinde Berk'in arabasıyla karşı karşıya kaldılar.

"A gidemedik gelmişler." dediğinde Ali sırıtarak Berk'in arabasına doğru seslendi. 

"Berk ezberledi buraları ya gitmemize gerek yok dedim." dediğinde Berk camdan kafasını çıkardı.

"Çizmez dimi senin eşkiyalar?" dediğinde Duru arkadan ona korna çaldığında yüzünü buruşturdu. "Bi dur be!" 

"Zararı olmayana bir şey yapmazlar." dedi Ali. "Seni pek sevmediler." dedi ve göz kırptı.

"Çekilin de geçelim." dedi Berk onları işaret ederken. 

Onlar çekilirken Berk'in arabasının arkasından Duru onun arkasından Çınar onun arkasından Lavin onun arkasından Bora onun arkasından da Metin abinin arabası takip ederken en sonda da Alaz'ın arabası vardı.

Arap kaşlarını kaldırarak önlerinden geçen lüks arabalara bakarken konuştu. "Zengin konvoyu." dediğinde ekledi. "Şuan mahallede mahalleden daha pahalı arabalar var." dediğinde Ali ensesine vurdu.

"Salaklaşmaya başladın sus." 

Herkes bir yer bulurken Berk sokağın sonundan dönüp geri evin önünde durdu ve camdan Ali'ye seslendi.

"Yer bulamadım." 

"Napim?" diyen Ali tam rahat bir tavırla arkasına dönüyordu ki karşıdan gelen annesini gördü. "Gel şuraya." dedi evin yanında kalan alanı gösterirken.

"Çok dar orası girmez."

"Tır kullanıyosun herhalde. Sen gel gel gel." dedi eliyle işaret ederken. Berk sıkıntılı bir nefes verirken evin duvarına yaslanmış onlara sırıtarak bakan Beliz'i gördü.

Geriye doğru giderken Ali'ye camdan bağırdı. "Bana bak arkaya falan çarptırma beni." 

"Ya sen gel. Az sağ. Tamamdır." dediğinde Berk hayretle dudaklarını büzdü.

Çağrı bıkkınlıkla konuştu. "İnelim mi artık?" 

"Geç kaldın." dedi Ege inerken.

"Hoşgeldiniz çocuklar gelin gelin." diyen Derya Demir kapıyı açarken. "Festival başlayana kadar biz ağırlayalım sizi." 

"Hoşbulduk Derya Hanım." diyen Berk gülümsedi. Arka kapıyı açarken Çağrı'ya ve Ege'ye söylendi. "Elinize yapışır sanki çıkarsanız."

Arkada bir sürü çiçekle dolu olan buketi çıkardığında Derya'ya doğru gülümseyerek uzattı.

"Bunlar sizin için. Davetiniz için çok teşekkürler çok incesiniz." dediğinde Derya'nın gözleri mutlulukla doldu. 

"Çok teşekkür ederim. Çok tatlısın." dediğinde bukette gözünü gezdirdi.

"Yalnız ne seviyorsunuz bilmediğim için karışık bir buket yaptırdım." dediğinde Derya başını sallarken onun omzuna elini koydu ve yavaşça omzunu okşadı.

"Çok güzeller." dediğinde Berk başını salladı.

"Beğenmenize sevindim." 

Ali hayretle Berk'e bakarken Arap Ali'ye doğru eğildi ve konuştu. 

"Bu bebenin içinden bazen pamuk gibi bir şey çıkıyor anlamlandıramıyorum."

"Valla bende." dedi Ali ona katılırken.

''Haydi çocuğum sizde.'' dedi Derya onlara uyarıcı bir tonda. 

Berk Cemre'nin yanına otururken kolunu onun omzuna doğru attı.

''Nasılsın aşkım?''

Cemre omzunu yavaşça kıpırdatırken Berk'in kolunu ittirdi. 

''İyiyim.'' dedi keyifsiz bir tonda Berk'e bakmadan.

Berk kolunu çekerken ona döndü. ''Sağol sordun. Bende iyiyim.'' dediğinde Cemre yukarıda asılı olan çiçekleri inceliyordu. ''Noldu Cemre?'' dedi Berk sorgulayıcı bir tonda.

''Bilmem noldu Berk?'' dedi Cemre ona dönerken. ''Dün arkana bakmadan çekip gitmeler telefonumu meşgule atmalar son günlerde bi dalgınsın zaten. Asıl sana noldu?''

Berk iç çekti. ''Özür dilerim.''

''Gerek yok.'' dedi Cemre. ''Senden istediğim özür değil.'' dediğinde elini onun elinin üzerine koydu. ''Neyin var?''

Berk gülümsedi. ''Bir şeyim yok. Biraz kırgınlık var üzerimde hava değişimindendir.'' dediğinde Cemre ona inanmasa da gözleri endişe ile birleşti. Berk gülümseyerek Cemre'ye sarılırken Cemre'de kollarını ona sardı. 

Cemre'nin yanındaki Bora homurdandı.

''Darlandım vallahi darlandım.''

"Ali'lerin evi mi burası?" diyen Çağrı Berk'e sormuştu bu soruyu.

Berk başını salladı. "Evet." 

Tam o sırada kapının önünden geçen kocaman pamuk şeker arabasını gördüler.

Arap sırıttı. "Geldi benim araç." dediğinde Duru ona döndü.

"Sen mi yapıyorsun pamuk şekerleri?" dediğinde Ali güldü.

"Yok ya. Çocukken yine vurda festivalde yardım etmek için gitti abinin yanına. Arkasına da bizi aldı." dedi Vefa Zeyno ve kendini göstererek. "Yaptıklarını arkadan bize veriyor. Abi baktı sıra ilerlemiyor geldi aldı elinden. Bi de bir şey söyledi." dediğinde Arap sinirle gözlerini açtı. 

"Ali!" diye uyardığında Alaz itiraz etti. 

"Merak ettik ama." dediğinde Arap ona döndü.

"Bir şeyden de geri kal. Her şeyi bilmek zorunda değilsin."

"Eee ne dedi?" dedi Hazal sabırsızlıkla.

Ali sırıtarak Arap'a bakarken Zeyno konuştu.

"'Sen naptın ya maviş?' dedi." dediğinde Arap elini yüzüne doğru kapattı. 

"Ee ne var bunda?" dedi Lavin merakla. 

Ali gülerek cevap verdi. "Arap ona maviş denmesinden nefret ediyor." dediğinde Arap sinirle başını kaldırdı.

"Sussana lan hâlâ diyorsun!" dediğinde Berk kahkaha attı ve alayla konuştu.

"Niye maviş değil misin?" 

"Değilim la Arabım Arap." diyen Arap diğerlerine göre fazla ciddiydi.

"Aaa ama benim bugün festivalde istek bir şarkım vardı." dedi Ege alayla sırıtırken. 

"Neydi bro ya?" dedi Berk'te onun alayla konuşmasına katılırken.

"Mavişim mavilendim kapına kilitlendim." diye mırıldanan Ege kahkaha attı. "Olmaz mı şimdi?" 

"Olmaz." dedi Arap sinirle.

"Ama mav-" 

"Yeter." diyen Duru onları susturdu. Arap'ın boynuna sarılarak konuştu. "Kızdırmayın mavişimi." dediğinde diğerleri gülerken Arap Duru'dan uzaklaşmadan konuştu.

"Sen de mi?" 

"Noktayı ben koyiyim dedim." diyen Duru kıkırdadı.

"Gidelim mi yavaştan?" dedi Vefa diğerlerine bakarken.

Zeyno başını salladı. "Hadi gidelim." 

***

"Ohaa çok güzel olmuş burası." diyen Beliz Çağrı'nın yanında dikiliyordu. 

Berk burnundan güldü. "Kal burda istersen?" 

"Seninle konuşmuyorum. 4 aydır tanıdığım çocuk." diyen Beliz önüne dönerken Ege güldü. 

"Sen ne gülüyorsun bro?" diyen Berk çatık kaşlarıyla ona baktı.

"Komiksiniz." dedi Ege omuzlarını silkerken.

"Hoşgeldiniiiz!!" gelen bir kız sesiyle hepsi o yöne döndüğünde Zeyno konuştu.

"Geldi cırtlak ses." dedi Vefa'yı dürterken.

"Yanlış kişiyi radarına aldı." dedi Vefa ona doğru fısıldayarak.

Zeyno merakla sordu. "Kimi aldı?"

Vefa kaşlarıyla Berk ile tokalaşan kızı gösterdi.

Zeyno güldü.

"Hoşbulduk." diyen Berk ona doğru uzatılan eli sıkarken karşısındaki kız büyülenmiş gibi ona bakıyordu. Bu bakışları fark eden Cemre kaşlarını kaldırarak bir adım öne çıktı ve Berk'in yanına geldi.

"Ben Gamze. Bu mahallede yaşıyorum. Sizi aramızda görmek ne güzel. Sahi." dedi merakla. "Sizin isminiz ne?" 

Berk tereddütle yanındaki Cemre'ye bakarken kızı baştan aşağı süzen Cemre'nin bakışları ile sırıttı ve Gamze'ye döndü.

"Berk bende." dediğinde Gamze'nin yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. 

"Berk." dedi tekrar ederken. "Adı bile cool." dedi mırıldanarak. 

"Efendim?" dedi Berk elini çekerken. 

Cemre sesli bir şekilde güldü. Sinirli bi gülüştü bu.

"Hiiç." dedi Gamze gülümsemeye devam ederken. "Gömleğin güzelmiş." dedi göz kırparken.

Cemre'nin gözleri Berk'in üzerine kayarken Berk'in hafif açıkta vücudunu süzdü. Sonra kaşlarını kaldırarak Gamze'ye döndü. 

"Biz nereye oturuyoruz Gamzecim?" dedi Cemre Berk'in elini tutarken. Berk sırıttı. 

Gamze'nin gözleri bir süre ellerinde durduktan sonra Ali konuştu.

"Biz şöyle geçelim." dedi uzun masayı gösterirken. Gamze'ye döndü. "Sana da iyi eğlenceler Gamze." 

Gamze başını sallarken onlar masaya doğru yürümeye başladı. Gamze'nin bakışları hâlâ Berk'in üzerindeydi.

Masaya oturduklarında Cemre Berk'e doğru döndü.

"Sen gömleğinin önünü kapatsana."

Berk kaşlarını çattı. "Niye?"

"Çünkü niye kapatmıyosun?" dedi ve göz kırptı. "Hayır yani kim görsün istiyosun?" dediğinde Berk sırıttı.

"Sen." dediğinde Cemre'nin bakışları yumuşar gibi oldu ama karşılarından gelen Beliz'in sesiyle duraksadı

"Kızlar ona hasta olsun diye." dediğinde Berk atıldı.

"Ne alaka?"

"Ne ne alaka? Geçen demiyor muydun 'Geçmiş olsun şekerim. Kızlar genelde bana hasta olurlar zaten.' " dediğinde Cemre kaşlarını kaldırarak Berk'e döndü.

"Öyle mi?" dedi sorgulayıcı bakışlarla.

"Hayır tabiki bebeğim. Bana uyuz olduğu için iftira atıyor yalancı." 

Beliz sırıttı ve işaret parmağını salladı. "Çarpılırsın bak." 

"Kızım hani sen benle konuşmuyordun?" dediğinde Beliz omuz silkti.

"Konuşmuyorum zaten Cemre'yle konuştum." dediğinde Berk göz devirirken Cemre'nin sorgulayıcı bakışları ile karşılaştı.

"Tamam." dedi ona dönerek. "Dedim. Demişim. Demiş olabilirim. Ama." dedi ve işaret ve baş parmağı arasında ufak bi boşluk bırakırken bir gözünü kıstı. "Ufak bi yanlış yapıp kızlar demişim. Lar demişim inanabiliyor musun?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Oysa benim hayatımda kızlar yok. Benim hayatımda tek bir kız var." dedi işaret parmağıyla bir yaparken. Sonra elleri ile onu gösterdi. "O da sensin aşkım." dediğinde Bora sırıtarak Çınar'ı dürtükledi.

"İzle izle de taktik al." dediğinde Çınar yan bir gülümseme takındı. 

"Benim ihtiyacım olmaz." dediğinde Bora tek kaşını kaldırıp Lavin'e doğru baktı. 

"Ne diyosun?" dediğinde Lavin sırıttı.

"Görücez." dediğinde Bora sırıtarak Çınar'a döndü.

"Kadınca 'sen yandın oğlum' demek oluyo kardeşim geçmiş olsun." dediğinde Çınar ve Lavin ona gülerken o Berk ve Cemre'ye geri döndü.

Cemre kaldırdığı kaşlarıyla Berk'in önünü işaret etti. "Kapa o zaman düğmelerini." 

Berk yüzünü buruşturdu. "Kapanmasa-" ama Cemre'nin bakışları ile geri sustu. Sonra gömleğinin önüne doğru baktı. "Sanki çok açık da değil ya." dediğinde Cemre başını salladı.

"Tamam kalsın." dedi önüne dönerken.

"Niye kalsın ki?" dedi Berk kaşlarını çatarken.

"Kalsın işte." dedi Cemre omuz silkerken. 

"Kapatayım ben ya." diyen Berk düğmelerini kapatırken Cemre yan bi bakışla gülerek ona bakıyordu. Berk ona döndüğünde bakışları hızla masaya geri döndü. "Üşürüm diye kapattım. Hasta olursam okula gelemiyorum ve sevgilimi göremiyorum da." dediğinde kolunu Cemre'ye doğru atarken başını onun başına yasladı.

Cemre'nin yüzüne bir gülümseme yerleşti. 

"Kızları da düşündü tabi." diyen Bora Beliz'e göz kırptı. Beliz'in gülümsemesi büyürken Berk Bora'ya döndü.

"Biri bitiyo biri başlıyo ne istiyosunuz oğlum siz bizden?" dediğinde Beliz keyifle gülerek arkasına yaslanırken Bora sırıttı.

Arap tahta çubukları ve diğer malzemeleri de masaya koyduğunda Ali'ye döndü. 

"Yeter mi ki? Bu kadar alabildim çocukların elinden." dediğinde Zeyno onun ensesine vurdu.

"Çocukların elinden niye uçurtma malzemelerini alıyon lan?" dediğinde Arap ona ters ters baktı.

"Hiç yakışıyo mu şu elbiseye şu hareketler?" dediğinde Zeyno göz devirdi. "Hem biz uçurtma uçurmayalım mı?" 

"Uçurtma uçuracak yaşı biraz geçmedik mi?" dedi Zeyno meydan okur gibi. Arap tam cevap veriyordu ki aralarındaki diyalogu Ege böldü.

"Uçurtma uçurmanın yaşı mı varmış?" 

Çağrı etrafa bakınırken sordu. "Cevap kısmına ne zaman geçiyoruz? Hep soru ile mi ilerleyeceğiz?" 

Ali derin bir nefes aldı ve konuştu. "İlk defa Ege'ye katılıp noktayı koyuyorum. Uçurtma uçurmanın yaşı olmaz." dediğinde önündeki malzemelere baktı. "Ama bunlar yetmez ikişer üçer kişi yaparsak anca." 

"Yaparız yaparız." dedi Berk elini umursamaz bir şekilde sallarken.

"Başlayın o zaman." dedi Arap yapıştırıcıyı da koyarken.

Lavin Çınar'ı kolundan tutup yanına çekerken konuştu. "Özel bi tasarım yapmamız lazım." dedi ellerini birbirine sürterken.

Çınar ona güldü. "Tasarım senden sorulur Lavin Sezen." dediğinde önlerine ortadaki malzemelerden çekti. "Başla bakalım."

"Ee sen napıcaksın?" 

Çınar sırıttı. "Destek motivasyon." dedi yumruklarını gösterirken. Sonra güldü. "Ben anlamam bu işlerden sen ayarla yardıma ihtiyacın olduğu yerde hemen müdahale." dediğinde Lavin ona güldü.

Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa


Tam uçurtma yapmaya başlayacağı sırada kenarda kollarını göğsünde birleştirmiş olan Devin'i gördü. 

"Devin!" diye seslenen Lavin'in sesiyle Devin o tarafa döndü. "Gelsene yanımıza." dedi eliyle gel işareti yaparken.

Devin başta Çınar'a baktı. Yüzünde olumsuz bir ifade görmeyince yüzüne bir gülümseme yerleşti ve yanlarına gitti.

Lavin sırıtarak ona baktı. "Umarım sende abin gibi bu işlerden anlamam demezsin. Benim sevgilim biraz üşengeç de." dediğinde Devin'in keyfini yerine getirmeye çalışıyordu.

Çınar ise onun bu hallerini izlerken dudaklarına bir tebessüm yerleştirdi.


En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana


"Biz napıyoruz topluca mı yapıcaz?" dedi Çağrı diğerlerine bakarken.

Ege köşede ciddiyetle malzemelerden ne çıkarırım diye inceleyen Zeyno'ya baktı. 

"Beni saymayın." dendiğinde adımlarını onun yanına yöneltti.

Berk hayretle gözlerini kırpıştırırken konuştu. "Ne görüyorum ben?" dediğinde Hazal konuştu.

"Ah be Ege. Cidden mi?" 

"Ben gayet yakıştırdım. Hatta şu kimyaya bak." dedi Ege ve Zeyno'ya bakarken.

"Yardım ister misin?" 

Ege'nin sesiyle başını kaldıran Zeyno gülümsedi.

"Sanki bu kez sen yardım istemek için geldin." dediğinde Ege güldü.

"Ödeşelim diye geldim. Sergideki çizimin için yardım ettim. Top sende."

Zeyno sırıttı. "Karşılıksız iyilik yapmam diyorsun yani." dedi Ege'yi taklit ederek.

"Aynen." dedi Ege gülerek. Sonra ciddileşti. "Çok güzel olmuşsun bu arada. Elbise yakışmış." 

Zeyno utanarak başını salladı.

"Sağol." 

Ege kendini tutamayarak güldü. Zeyno ise ona anlamsız bakışlar atarken konuştu. "Ne gülüyon be?"

"Sağol ne kızım eyvallah deseydin bi de." 

Zeyno kaşlarını kaldırdı. "Derim koçum. Biz de racon böyle." dediğinde Ege güldü.


En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana


"Şurayı tutar mısın Bora?" diyen Beliz yanında kağıtlardan gözlük yapmaya çalışan Bora'ya doğru döndü.

"Dudağı da olmasa olmaz mı?" dediğinde Beliz omuz silkti.

"Gözlük ekliyorsan dudak da ekleyeceğiz." dediğinde Bora sıkıntılı bir nefes verirken yineledi. "Şurayı tutar mısın?" 

Bora eline bulaşan yapıştırıcıyla yüzünü buruşturdu ve elini Beliz'in elbisesinin eteğine sürttü.

"Sen pislik misin ya?" 

"Hakaret yok." diyen Bora onun dediği gibi kağıdın kenarını tuttu. 

"Elbisemi mahvettin." dedi Beliz kağıdı katlarken çatık kaşlarla.

"Güzelsin güzel." diyen Bora ile kaşları kalktı ve yüzüne bir gülümseme yerleşti.


Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım


"Bizimki bitti!" diyen Berk'in sesiyle masada uğraşan herkes şaşkınlıkla onlara döndü. Ege kaşlarını çattı.

"Ne çabuk lan?" 

"Sen bizi ne sandın aslanım?" dediğinde kalp şeklinde yaptıkları uçurtmayı Cemre ile aralarına koydu ve sırıttı.


Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım


Çağrı gülümseyerek telefonunu çıkarırken hızla fotoğraflarını çekti. Sonra telefonu masanın üzerine bırakırken konuştu.

"Biz de yardım ettik yalnız." dedi kendisi ve Hazal'ı kastederek. Berk sırıttı.

"Geçin lan sizi de ben çekicem." dediğinde Çağrı tereddütle Hazal'a bakarken Hazal uçurtmayı eline aldı. Gülümsedi.

"Hadi gelseneee." dediğinde Çağrı yüzündeki kocaman gülümsemeyle uçurtmanın diğer tarafına geçti. 

"Chesee diyin." diyen Berk gülerken onların fotoğrafını çekti.


Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa


"Herkesin bittiyse uçuralım." diyen Ali ile herkes uçurtmalarını alıp insanların içine karıştı.

Lavin gülümseyerek uçurtmayı çimenlerin üzerine koyarken başını havaya doğru kaldırdı. Elini alnına koyarken güneşe baktı.

"Hava çok güzeel!" dedi sevinçle. Sonra elini refleks olarak boynuna götürdü. Kaşları çatılırken elini telaşla boynunda gezdirdi.

Çınar onun bu halini görünce sordu. "Noldu?" 

"Kolyem yok!" dedi Lavin telaşla. "Kolyem düşmüş."

Devin kaşlarını kaldırdı. "Önemli bir kolye miydi?" 

Lavin hızla başını salladı. "Evet evet bulmam lazım." dediğinde Çınar başını salladı.

"Tamam şimdi gider ararız." dediğinde Lavin başını salladı. Çınar Devin'e döndü. "Sen uçurtmayla kal biz hemen bulup gelelim." dediğinde Devin başını salladı.

Çınar Lavin'in peşinden giderken Devin oflayarak uçurtmayı eline aldı. "Nasıl uçurucam bunu ya?" dedi sitemle.

"Yardım ister misin?" arkasından duyduğu sesle başını çevirdiğinde Alaz'ı karşısında görmesiyle yüzü buz kesti.

"Yok istemem." dedi önüne dönerken. Uçurtmayı uçurmak ister gibi havaya fırlattı. Uçurtma geri düşerken Alaz gülmemek için alt dudağını ısırdı. Sonra da yerdeki uçurtmaya eğildi. Yavaşça havaya doğru kaldırdı ve bir süre öyle tuttu. "Bırakır mısın uçurtmayı?" diyen Devin'e aldırmadı.

Uçurtma havalanırken Devin'in gözleri de gökyüzüne doğru döndü. Sonra da yavaşça gülümseyerek uçurtmaya bakan Alaz'a.


En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Ben neden aynı kalayım söyleyin bana


Berk uçan uçurtmanın ipini tutarken uçurtma bir uçurtmayla çarpıştı. Berk çatık kaşlarıyla uçurtmanın ucuna bakarken Ali ve Vefa'yı gördü. Uçurtmanın ipini tutan Ali'ye seslendi.

"Az yana kay lan!" 

"Sen kay oğlum." diyen Ali ona doğru döndü.

"Bir sorum var." dedi Çağrı araya girerek. "Siz her ay bir şey mi uçuruyorsunuz burda. Geçen de dilek feneri falan uçuruyordunuz." dediğinde Berk kahkaha attı.

"Uçmayı seviyorlar."

"Uçurmayı diyelim." diyen Ali bir cümle daha ekleyecekti ancak iki uçurtma da hızla yere düştü. 

"Sana az uzaklaş demedik mi?" dedi Berk uçurtmanın yanına giderken. Karışmış uçurtma iplerini çekiştiriyordu. 

"Dur lan koparacaksın." diyen Ali yanına gitti. 

Ali iki uçurtmayı özenle birbirinden ayırdığında Berk'e uçurtmayı uzattı. Berk uçurtmayı alırken göz kırptı.

"Uçuramadın da uçamadın da." dediğinde Ali güldü.


Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım


"Çok güzel değil mi?" dedi Beliz havada süzülen uçurtmaya bakarken. 

Bora ipi ona doğru uzattı. "Al biraz da sen uçur." 

"Yok düşürürüm falan aman." dedi Beliz. Bora ona gülerken bir adım attı ona doğru. 

"Tamam en azıdan ipten tut." dediğinde Beliz ellerinden biriyle ipi tutarken diğer eli Bora'nın eline değdi. Gözleri buluşurken Bora sırıttı. "İpten demiştim."


Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım


Hepsi masaya geri oturduğunda Çağrı başını tutup gözlerini sıktı. "Çok fena rüzgar çarptı beni ya." dediğinde Berk güldü.

"Oğlum hiç bir şey yapmadın ki." 

Cemre gülerek ona katıldı. "Son gördüğümde ellerini beline koymuş uçurtmaları izliyordun." 

"Benim duruşum yeter." diyen Çağrı'ya güldüler.

***

"Anne dur!" diye  Kenan Hanife teyzenin kolunu tuttuğunda hanife teyze elindeki zarfı daha sıkı tuttu.

"Ben torunumu o kadının elinden alacağım." diyen Hanife elindeki bastonu yere vurdu. 

"Saçma saçma konuşma Derya'nın da oğlu Ali." dediğinde Hanife hızla kolunu çekti ve hızla kapıdan çıktı.

Şoförüne emir verdiğinde Kenan onun peşinden telaşla arabaya bindi.

"Siz kolyeyi buldunuz mu lan?" dedi Bora sırıtarak Lavin ve Çınar'a dönerken.

Lavin gülümseyerek başını sallarken boynundaki kolyeyi kaldırıp gösterdi.

"Bulmasalar otururlar mıydı sence?" dedi Ege sırıtarak.

Derya onların diyaloglarını gülümseyerek dinlerken gözleri hepsinin üzerinde gezindi. 

"Derya Hanım!" 

Gülümsemesi yüzünde asılı kalırken masadaki herkes gibi o da sesin sahibine döndü. 

Hanife teyzeyi görmesiyle ayağa kalktı. Yutkundu. Gözleri elindeki zarfa kaydı. Gözleri endişeyle Ali ile birleşti.

Bazen bir sırrı saklamamızın nedeni utanç değil kaybetme korkusudur. Çünkü bazı hakikatler yalnızca bizi değil, en çok da karşımızdakini incitir. Onların gözlerinde kırılmak, hayal kırıklığına dönüşmek, belki de tamamen yabancılaşmak… İşte bu ihtimal dili susturur kalbi ağırlaştırır. Ama ne kadar ertelense de, gerçek bir gün çıkar ortaya. Ve o gün, en çok yüzleşmekten kaçtığımız bakışlarla sınanırız.

Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.



                   19. BÖLÜM SONU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.