30.Bölüm: Uçurtma
-paylaşacağımız tüm güneşlere...
YAZAR'DAN
"Günaydıın!" diyerek merdivenlerden inen Beliz gayet neşeliydi. Ta ki mutfakta çatık kaşlarıyla portakal suyunu içen Berk'i görene kadar. Gülümsemesi solarken Berk gibi kaşlarını çattı. "Ne kadar pozitif bir sabahı karşılama şekli seninki." dediğinde Berk başıyla bahçeyi işaret ederken konuştu.
"Misafirlerimiz var." dediğinde Beliz yavaşça eğilerek bahçe kapısından dışarı baktığında Hanife Teyze'yi ve Sera Ablalarını gördü. Etrafta koşturan Lina'yı da gördüğünde gülümsedi.
"Yaa ne güzel işte!" dediğinde Berk onu omzundan tuttu ve biraz daha ileri götürürken aynı zamanda elindeki portakal suyunu da bırakmayarak yanına dikildi.
"Şimdi bak bakalım." dediğinde Beliz başını bir kez daha çevirirken bahçedeki diğer koltukta oturan Cansu'yu gördü. Beliz şaşkınlıkla Berk'e dönerken Berk sesini incelterek onun taklidini yaptı. "Yaa ne güzel iştee!" O kafasına portakal suyunu dikerken Beliz sordu.
"Bu niye gelmiş?"
"Bize bir festival sözü varmış." dediğinde Beliz ofladı.
"Ben motosiklet festivaline falan gitmem." dedi bıkkınlıkla.
"Bir yere gitmiyoruz zaten." diyen Berk bardağı tezgahın üzerine koydu ve yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi. "Babam uçurtma festivali yapacakmış." dedi ve ekledi. "Bil bakalım nerde?" Beliz tam cevap verecekken Berk hızla konuştu. "Tabiki bizim bahçede. Ve bil bakalım kimleri çağırmış?" dediğinde Beliz yine tam ağzını açmıştı ki yine Berk onu umursamadan konuştu. "Tabi ki bizim sınıfı. Peki neden?" dediğinde Beliz artık cevap vermek için uğraşmıyor sadece kollarını göğsünde birleştirmiş onu dinliyordu. "Oğlunu getirecek ya bu eve. Ali gel diyemez tüm sınıfı çağırıyorum diye kılıf giydiriyor."
Beliz ona bakarken başını salladı. Berk bununla kaşlarını çattı ve konuştu.
"Bir şey desene kızım."
"Söylenecek bir şey bırakmadın Berk." dedi ve omuz silkti. "Hem biz yapmıştık Tozluyaka'da uçurtma festivali. Cansu için bir daha mı yapacağız?" dediğinde Berk derin bir nefes verdi.
"Git babana söyle."
"Neyse. Bora da geliyor." dedi Beliz sırıtırken bardağına su dolduruyordu.
Berk ofladı. "Allah'ım bi tane akıllı insan olmaz mı ya?"
"Ee bizde uçurtma malzemesi yok." dedi Beliz ona dönerken.
"Ege ve Çağrı alacakmış gelirken."
Kapının tıklamasıyla Beliz Berk'e döndü. "Geldiler mi?"
"Kapının arkasını görmek gibi özel güçlerim yok Beliz."
Beliz ona göz devirirken kapıyı açtı ve karşısında poşetlerle dikilen Ege ve Çağrı'yı görerek gülümsedi.
"Hoşgeldiniz!!"
Ege elindeki poşetleri hızla Beliz'in eline sıkıştırırken hızla bahçeye yöneldi.
"Hanife Sultaan! Hoşgeldin."
Çağrı da içeri girerken kaşlarıyla kapıyı gösterdi. "Çınarlar geliyor arkadan."
***
Herkes yavaş yavaş toplandığında Hanife Teyze bahçede Devin'e doğru döndü.
"Sen iyi misin kızım ağrın sızın var mı?"
Devin gülümserken konuştu. "Yok. İyiyim gayet."
"Ee kim yapmış?"
Çınar ciddiyete bürünürken konuştu. "Devin iyileşsin diye bekledik de kamera kayıtları falan isteyeceğiz işte yol kenarından falan."
"Gerek yok dedim ya!" diyen Devin'e Çınar ve Alaz çatık kaşlarıyla dönerken aynı anda konuştu.
"Ne demek gerek yok?"
Devin onlara bakarken başını iki yana salladı. "Yani ne bileyim maske de takmıştı. Belki bizimle bir derdi yoktu. Ya da Alaz'la. Bir serseri falandı. Boşuna düşmeyelim peşine."
"Yok olmaz öyle. Bi bulalım napıyorum ben ona." diyen Çınar arkasına yaslandı.
"Polise vereceksin napacaksın." dedi Berk ona dönerken. Çınar ona bakmadan konuştu.
"Bırakta ona da ben karar vereyim."
"Yaaa! Hadi ama uçurtma yapmaya başlayım." diye mızırdanan Lina ile hepsi masaya doğru yöneldi.
Cansu malzemelerden alırken içlerinden seçen Çınar'a dönerek sordu. "Sen biliyor musun uçurtma yapmayı?"
"Bilmiyorum." dedi Çınar ona dönerken.
"Beraber yapa-"
Cansu'nun sözü Lavin'in Çınar'ın koluna girmesiyle yarım kalırken Lavin gülümseyerek konuştu.
"Sevgilim aldın mı malzemeleri?"
"Alıyordum." dedi Çınar hâlâ masanın üzerindeki malzemelere bakarken.
Lavin burun kıvırdı. Sonra imayla Cansu'ya bakarken konuştu. "Burdakiler güzel değilmiş zaten gel şu masadakilere bakalım." diyerek Çınar'ı çekiştirdi.
Cansu'nun kaşları çatılırken onların arkasından kıstığı gözleriyle baktı.
Çınar diğer masaya geldiklerinde sırıtarak Lavin'e döndü. "Kıskandın mı az önce?"
Lavin omuz silkti. "Ne alaka?"
Çınar elini masanın kenarına koyarken Lavin'i kendiyle masanın arasına sıkıştırdı. "Kıskandın." dedi yine sırıtarak.
Lavin afallarken gözleri Çınar'ın dudakları ve gözleri arasında mekik dokuyordu.
"Çınar bunu yapma."
"Neyi?" diye Çınar göz kırptı.
Lavin onun gözlerinin içine bakarken konuştu. "Bunu." dedi nefesinin Çınar'ın yüzüne çarptığından emin olarak.
"Niye?"
Lavin dayanamayarak elini onun göğsüne koydu ve yavaşça ittirdi. Çınar ondan bir adım uzaklaşırken Lavin konuştu. "Çünkü etrafta bir sürü insan var."
Çınar onun kızarmış yüzüne bakarken konuştu. "Ve yanakların kızarıyor."
Lavin yüzünü yana çevirip saçlarının arkasına saklamaya çalıştı o kızarıklığı. “Sen de her şeyi fark ediyorsun.”
Çınar gülerek başını salladı. “Çünkü sadece seni izliyorum.”
Cemre Berk'le uçurtma hakkında konuşurken yanlarına gelen Lina onlara çatık kaşlarıyla baktı. "Siz ikiniz mi yapacaksınız uçurtmayı?"
"Evet." dedi Cemre ona dönerken.
"Yaa!" diye bağıran Lina ile ikisi de şaşkınlıkla birbirine bakarken Lina ağlamaklı bir sesle konuştu. "Ben Berk'le yapmak istiyorum."
Berk Lina'ya doğru eğilirken sordu. "Cemre'de katılsa bize olur mu?"
"Olmaz." dedi Lina aniden.
Cemre kaşlarını kaldırırken gülümsedi. "Tamam ya. Siz yapın ikiniz. Benim zaten yapasım yoktu. Gideyim oturup sizi izliyim."
Lina mutlulukla bir çığlık atarken Berk ayağa kalktı ve Cemre'ye döndü. "Sende Hazal ve Çağrı'nın yanına git istersen."
"Yok ya. Ben izleyici olmayı tercih ederim. Size başarılar." derken onun yanağına bir öpücük kondurdu ve kenardaki sandalyelerden birine oturdu.
Berk sırıtarak Lina'ya dönerken Lina kaşlarını çatmış bir şekilde konuştu. "Bende öpücem."
Berk bir kahkaha atarken ona doğru eğildi. Lina onun yanağını öptüğünde gülümseyerek Berk'e döndü. "Hadi uçurtma yapalım." diyerek onu hazırladığı renkli renkli uçurtma malzemelerinin yanına doğru çekiştirdi.
Berk malzemelerin yanında diz çökerken Lina'ya döndü. "İyi de... Ben uçurtma yapmayı bilmiyorum ki."
"Ne?" dedi Lina alt dudağını büzerek. "Sen hiç babanla uçurtma yapmadın mı?"
Berk'in gülüşü yavaşça solarken ilerdeki masada Önder Hocayla konuşan babasına baktı. Gözleri kısıldı. "Yapmadım." dediğinde arkalarından bir ses duymalarıyla o tarafa döndüler.
"Lina istersen ben yardım edebilirim uçurtma yapmanıza."
Berk'in Ali'yi görmesiyle kaşları havaya kalkarken Lina sırıtarak Berk'e döndü. "Lütfen üçümüz yapalım." dedi ve avuç içlerini birleştirerek dudağını büzdü. "Lütfen lütfeeen."
Berk'in gözleri Ali'ye kayarken başını salladı. "Tamam yapalım." dedi ve yerdeki malzemeleri toplayıp bir masaya taşıdı. "Neyle başlıyoruz?"
"Önce çıtaları çaprazlayacağız." diyen Ali iki çıtayı eline aldı ve bir ip alarak onları bağlamaya çalıştı. Yapmayınca Berk'e başını kaldırmadan seslendi. "Şu ipi sen bağlar mısın?"
Berk başını sallarken ipi bağlamaya başladı. Lina onlara bakarken Ali'ye doğru konuştu. "Sen kimden öğrendin peki uçurtma yapmayı?"
Ali gülümserken konuştu. "Annemden."
Berk bununla yutkundu. Açıklamak zorundaymış gibi hissetti. "Ben babamla hiç uçurtma yapmadım. Çünkü o hep çok yoğundu... Ya da ben istememişimdir." dedi ve iple bir düğüm attı.
Ali ona baktığında içindeki burukluğu okur gibi oldu. "Lina'yla öğreniyorsun fena mı?"
Berk şaşkınlıkla ona baktı. Bu ılımlı yaklaşımı ondan beklemiyordu. Ya da anlamasını.
"Fena değil." dedi gözleri birleşirken. "Şimdi napıyoruz?"
Ali hafifçe gülümsedi. "Şimdi uçurtmanın gövdesini sabitlememiz gerek. Kâğıdı kesip çıtaların üzerine yapıştıracağız."
Lina heyecanla malzemelere uzanıp en parlak renkli uçurtma kâğıdını çıkardı. "Bunu kullanalım mı? Renkli olan!" dedi gözleri ışıl ışıldı.
Berk başını salladı. "Tam senlik zaten bu."
Ali hafifçe güldü. “Yıldız falan çiz istersen."
"Çizeceğim!" dedi Lina kararlı bir şekilde. “İki tane yıldız bir tane kalp çizeceğim. Ve üstüne de adımızı yazıcam!”
Berk kaşlarını kaldırdı. “Üçümüzün mü?”
"Evet. Yıldızların üzerine sizin kalbe kendimin."
Berk ve Ali ona gülerken Hanife teyze oturduğu yerden Kenan'a doğru konuştu. "Baya kaynaştılar gibi?"
Kenan o tarafa dönerken ara ara konuşarak uçurma yapmaya devam eden Ali ve Berk'i gördü.
"Kaynaşacaklar tabi. Kardeş onlar."
"Bizim uçurtmamız bittiii!" diye bağıran Lina sırıtarak etrafa bakındı. Hâlâ uçurtma ile uğraşan Çağrı ve Hazal'a doğru dönüp Çağrı'ya dil çıkardı. "Ağlaa!"
Herkes ona gülerken Ali gülümsedi ve konuştu. "Hadi uçuralım o zaman."
"Kim uçuracak?" dedi Lina Berk ve Ali'ye bakarken.
Ali elindeki uçurtmayı Berk'e doğru uzatırken konuştu. "Uçurmayı biliyorsundur herhalde."
Berk güldü. "Biliyoruz biz de bir şeyler."
***
Herkes uçurtmalarını uçurmuş çoktan indirmişti bile ama Lina, Ali ve Berk'in uçurtması Lina'nın ısrarları ile hâlâ gökyüzündeydi.
Berk esneyerek Lina'ya döndüğünde onun oturduğu sandalyede yüzündeki gülümsemeyle uyuyakaldığını gördü. "Uyumuş." dedi uçurtma uçuran Ali'ye dönerken.
Ali gülümserken uçurtmayı yavaşça topladı.
Sera bununla gelip Lina'yı kucağına alırken onlara doğru gülümseyerek fısıldadı. "Teşekkür ederiz çocuklar. Sizi de yordu biraz."
"Yok nolucak." dedi Ali uçurtmayı masanın üzerine bırakırken. Sera içeri giderken Berk Ali'ye dönerek konuştu.
"Sağol yardım ettiğin için."
Ali gülümseyerek ona döndü. "Her zaman..." dedi ve açıklar gibi ekledi. "Yani istersen eğer her zaman yardım ederim."
Berk Ali’nin bu beklenmedik samimiyetine bir an şaşırarak duraksadı. Gözleri Ali’nin yüzünde gezindi sanki onun niyetini tartmaya çalışıyordu. Sonra alayla konuştu.
“Her zaman ha?” dedi hafif alaycı bir gülümsemeyle. “Bak bunu hatırlatırım sana.”
Ali omuz silkti gülümsemesi hâlâ yerindeydi. “Hatırlat sorun değil. Ama uçurtma işini baya kaptın gibi."
"Övünmek gibi olmasın çabuk öğrenirim." dediğinde Ali ona gülerken masayı işaret etti.
"Hadi gidelim bizde."
Berk başını sallarken birir sandalye alıp diğerlerinin yanına oturdular.
"Hayır bu arada." diyen Beliz Bora'ya itiraz ediyordu.
"Bal gibi de bizimki daha yüksekteydi kızım." dedi Bora da ona meydan okur gibi bir rahatlıkla.
Ege'de ona katıldı. "Evet. Yükseğe gitsin diye bi taktik uyguladık çünkü." dedi ve Bora'ya göz kırptı.
"Bizimki daha yukardaydı ya. Kör müsünüz nesiniz?" diyen Beliz yanındaki Aren'e döndü. "Sende desene bir şey."
Aren ona mahcup.bi gülümsemeyle dönerken konuştu. "Onlarınki daha yukardaydı ya."
Beliz bıkkınlıkla sandalyede arkasına yaslanırken masaya yeni oturmuş olan Berk ve Ali'yi fark etti.
"Ama en uzun süre gökyüzünde kalan Alilerinkiydi." dedi Çağrı onlara bakarak.
Berk sırıttı ve kaşlarını kaldırırken konuştu. "Ee Ali yaptı bir şeyler işte."
Masadaki herkes onun bu tavrına şok olmuştu.
"Lina'nın yıldızları peki?" diyen Aren gülerken diğerleri de güldü.
Çağrı gülerken konuştu. "Kör oldum resmen. Bence bizim uçurtmamız o yüzden düştü zaten." dedi Hazal'a dönerken.
Hazal ona yan yan bakarken konuştu. "Yok bilmiyordum uçurtma yapmayı kafamdan bir şeyler salladım demiyor da."
"Yoo gayet biliyordum."
"Niye düştü o zaman Çağrı?" dedi Hazal alayla ona doğru eğilerek.
"Dedim ya Lina'nın yıldızlardan."
Hazal ona 'he he' der gibi baş sallayarak önüne döndü.
"Gençler." diyerek Berk'in sandalyesine ellerini yaslayan Sera ile hepsi merakla o tarafa döndü. "Kutu oyunu getirdim sıkılırsınız diye." diyerek elindeki kutu oyununu masaya doğru uzattı Sera.
Beliz ayağa kalkıp kutuyu elinden alırken gülümseyerek konuştu. "Bitanesiin sen ya."
Sera ona öpücük atarak yanlarından ayrılırken Beliz tabuyu göstererek konuştu. "Hadi bi takım kaptanı benim. Karşıma kim geçer?"
"Ben." dedi Berk sırıtarak ayağa kalkarken. Beliz kaşlarını kaldırdı.
"Tamam." dedi ve ekledi. "Taş kağıt makas kazanan seçmeye başlar."
Berk başını salladıktan sonra taş kağıt makas yaptılar ve Beliz kazandı. Berk'e meydan okuyucu bir bakış atarken sırıtarak konuştu.
"Cemre."
"Ohoo sayılmaz ya." dedi Berk ona doğru.
"Niye sayılmasın?"
"İnadıma yapıyorsun."
"Hadi hadi sıra sende." dedi Beliz sesindeki keyifle.
"Ege." dedi Berk.
"Bora." diyen Beliz gülümseyerek Bora'ya baktı.
Berk ona ters ters bakarken "Çağrı." dedi.
Beliz etrafa bakınırken konuştu. "Aren."
"Hazal."
Çağrı bununla Berk'in kulağına eğilerek fısıldadı. "Adamsın bro."
Beliz tek kaşını kaldırıp baktı. "Hmm... Alaz."
"Lavin."
Lavin sırıtarak konuştu. "Kazanan belli ama yarışalım."
"Fazla iddialısın yalnız." dedi Alaz ona doğru.
"Boş iddia değil bizimki de aslanım." diyen Lavin iddiayla kaşlarını kaldırdı.
"Görelim bakalım aslanım." dedi Alaz ona sırıtarak.
Beliz tek kaşını kaldırıp düşündükten sonra konuştu. "Çınar."
Lavin kaşlarını çatarken Beliz'e döndü. "Ama gerçekten adil değil ya!"
"Ya siz hep mızıkçılık mı yapacaksınız?" dedi Beliz sırıtarak.
Alaz da Çınar'a kolunu atarken Lavin'e doğru konuştu. "Boş iddia değil bizimki de aslanım." diye onu taklit ettiğinde Lavin ona öldürücü bakışlar atıyordu.
"Tamam lan hodri meydan." diyen Berk ekledi. "Devin."
"Bizim günahımız ne?" dedi Alaz.
"Mızıkçılık yapma Alaz." diyen Lavin sırıtarak Devin'e kolunu attı onunla aynı şekilde.
"Duru."
"Ali." diyen Berk ile Beliz bir an kaşlarını çatıp gülümseyerek Ali'ye bakan Berk'e baktı.
"Sarp." dedi ona nispet yapar gibi.
"Zeyno."
"Hmm..." diyen Beliz Vefa ve Arap arasında gözlerini gezdirdi ve konuştu. "Vefa."
"Arapta bize kaldı." diyen Berk ile takımlar kuruldu.
"Yine taş kağıt makas kim başlıyor onu seçelim." dedi Beliz ve Berk ile taş kağıt makas yaptılar. Bu kez Berk kazandı.
"Ben anlatırım." diyen Devin kelimelerin başına geçtiğinde karşı takımdan Alaz hızla yanına geldi. Herkes ona garip garip bakarken konuştu.
"Kural ihlali yapıyor mu diye bakıcam." dedi omuz silkerken.
"Tabi tabi inandık." dedi Bora.
Devin ilk kartı çektiğinde gelen karizma kelimesiyle gülümsedi ve takımına döndü.
"Biz kadınlar güzeliz ya. Erkekler de ne oluyor?"
Çağrı heyecanla ayağa kalkarken biraz fazla bağırdı. "Yakışıklı!"
Herkes şaşkınlıkla ona dönerken Berk anlamsız bakışlarıyla sordu. "Napıyosun bro?"
"Pardon." dedi Çağrı yavaşça geri otururken. "Biraz heyecanlandım."
"Tamam yakışıklı aklınızda. Ona benzer bir şey."
"Şık mı?" dedi Ege kaşlarını çatmış çözmeye çalışırken.
"Hayır... Şey mese-"
Devin Alaz'ın kulağına eğilip fısıldamasıyla duraksadı.
"Benim üzerimden anlat işte anlamıyorlar." Devin sırıtarak ona dönerken gözleri birleşti.
"Aloo süre bitiyo!" diye bağırdı Zeyno.
Devin gözlerini Alaz'dan ayırırken konuştu. "Ya dikkatimi dağıtıyo." dedikten sonra hızla anlatmaya devam etti. "Sayın bi yakışıklıya benzer bir şeyler."
"Cool, karizmatik...." diyen Berk ile Devin işaret parmağını ona doğru uzattı.
"Evet karizmatik aklında. Ama bunun daha kısa hali."
"Karizma." diyen Berk ile Devin sırıttı ve kartı doğruların kutusuna attı. Ve sıradaki kelimeye geçti. Kelime mesajlaşmak.
"Ee şimdi biz Alaz'la sevgiliyiz ya. Akşamları napıyoruz?"
"Tövbe estağfurullah." dedi Ege ayıplar gibi.
Çağrı da sırıtırken konuştu. "Napıyorsunuz? Öpüşüyor musunu-"
Çınar çattığı kaşlarıyla konuştu. "Lan salak salak konuşmayın!" dedikten sonra Devin'e döndü. "İnşallah o kelime doğru düzgün bir şey çıkar."
Devin onlara gülerken devam etti. "Mesela grubunuz var ya. Orda napıyosunuz?"
"Zorbalık." diyen Çağrı ile Devin kaşlarını çattı.
"Ne alaka?"
"Valla Berk beni zorbalıyor." dedi Çağrı mağdur bir şekilde.
"Tamam napıyosunuz yani?"
"Mesajlaşıyoruz... Mesajlaşmak." dedi Ege hızla.
"Süre bittiii!" diye bağıran Alaz sırıttı. "İki kelime bildiniz."
Karşıdan Bora kelime anlatmaya kalkarken yanına kontrol etmeye de Berk kalktı.
"Başlıyorum." dedi Bora. Sonra kartı çekti ve trip atmak kelimesini anlatmaya başladı. "Berkle Cemre ne?"
"İnsaan." diyen Duru'ya yüzünü buruşturdu.
"Sevgili." dedi Beliz hızla.
Bora başını sallarken işaret parmağıyla Beliz'i gösterdi ve anlatmaya devam etti. "Genelde Cemre yapar bunu. Berk'e kızdığında falan ne yapar?"
"Trip atmak." dedi Beliz heyecanla.
"Helal lan." diyen Bora kart değiştirirken Beliz mırıldandı.
"Bi de koçum deseydin."
Bora yeni kartı çektiğinde çıkan kelimeyi sırıtarak Berk'e gösterdi. Aşk.
"Heh." dedi Berk ve ekledi. "Tam adamına geldi."
"Çok kolay. Tek cümle kuracağım anlayacaksınız." diyen Bora ekledi. "Ben neye inanmıyorum."
"Aşk!" dedi Beliz herkesten önce atılırken.
Bora sırıttı. "Evet!"
Sıradaki kelimeye hızla geçti ve sırıttı. "Ege'nin soyadı?"
"Şimşek."
Sıradaki kelime fulardı.
Bora gülümseyerek Beliz'e doğru konuştu. "Sen bizim evde neyini unutmuştun?"
Yanındaki Berk kaşlarını çatarken Beliz oyunun heyecanına kapılmış gibiydi. Heyecanla cevap verdi. "Fular!"
"Süre bitti. Dört doğruyla öndesiniz." diyen Çağrı ile Bora kartları bırakarak Beliz'e doğru yürüdü ve ellerini ona doğru kaldırırken Beliz ellerini birbirine çaktı.
Ellerini indirdiklerinde göz göze geldiler. Bir süre ikisi de istemsizce öyle kaldı. Gözleri gözlerinde...
"Tamam ya ne abarttınız altı üstü dört kelime bildiniz." diyen Berk'in sesiyle kendilerine gelmiş gibi ona döndüler.
"Mızıkçılık yapma!" dediler aynı anda ve bunu fark etmeleriyle gülmeye başladılar.
İstemek yetmiyor uçmak için
Kanat çırpmak lazım üstünden geçmişin
Berk anlatmak için kelime seçerken yanında onu kontrol eden kişi Beliz'di. İkisi de Berk'in seçtiği kelimeyle bir an duraksadı. Kardeş.
Berk başını kaldırdığında gözleri Ali'yi buldu. Onun her zaman gülümseyen yüzüyle karşılaştı ve yüzüne bir tebessüm yerleşti. Aradaki buzlar çatırdadı.
"Hadi oğlum süre geçiyor ne sırıtıyorsun?" diyen Ali ile başını sallarken kelimeyi onun üzerinden anlatmaktan vazgeçti.
"Devin ve Çınar ne?" dediğinde Ali az önceki bakışını anlamış gibi minnettar bir şekilde gülümsedi ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle bağırdı.
"Kardeş!"
Beliz onların arasındaki bu etkileşime bakarken şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmıştı. Berk'e çevirdi başını. Mutlu olduğunu görmek güzeldi. Gülümseyerek başını sallarken önüne döndü.
Yaşadım kaç sene? ne büyümüşüm
Aklımı zorlasam neden, niçin?
Oyun bittiğinde herkes yerine oturmuştu. Oyunu ise kazanan takım Belizlerin takımıydı.
Ne bu iş olmuyor
Hayat sensiz de gülüp oynuyor
Herkes gülerek birbirine laf yerleştirirken bu sesler ve kuş sesleri karışıyordu. Lavin bir an sadece arkasına yaslandı ve etrafa bakındı.
Herkes mutluydu ve anlaşıyordu. En önemlisi yalnız hissetmiyordu. Yüzüne huzurlu bir gülümseme yerleşirken gözleri yavaşça buğulandı. O sırada elinin üzerine konulan el ile yanında oturan Çınar'a döndü.
Çınar'ın bakışları sanki az önce ne düşündüğünü bilir gibiydi.
Kırılsa da kalp kolay kolay
Artık onun sözü geçmiyor
Bora'nın gözleri Beliz'in üzerinde gezinirken içinde kaç gündür anlam veremediği o duygu yine gün yüzüne çıktı. Derin bir iç çekerken hızla ayağa kalktı.
Hayıflandım durdum kendime
Oturdum düşündüm, konuştum eski benle
"Biz kalkalım." dediğinde Cemre'ye döndü.
"E erken daha." diyen Beliz'e dönmedi. Yaptığına o da anlam veremiyordu. Beliz'den mi kaçıyordu o?
Sonra baktım bana iyi gelmiyor
Kalk dedim gidiyorsun
"Yok gidelim."
Cemre'de ayağa kalkarken konuştu. "Evet benimde uykum gelmişti zaten."
Onların ardından herkes yavaş yavaş kalkmaya başladı. Ali ayağa kalkan arkadaşlarına dönerek konuştu.
"Siz gidin ben geliyorum."
Vefa, Arap ve Zeyno aynı anda sordu. "Neden?"
"Berkle konuşacağım." dedi Ali onlara.
Zeyno ona söylenerek diğerlerinin önünden yürürken Vefa ve Arap'ta onu takip ettiler.
Ali Berk'in yanına geldiğinde bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. Berk Ali'den önce konuştu.
"Teşekkür ederim..." Ali'nin anlamsız bakışlarını görünce açıklamak ister gibi ekledi. "Uçurtma için."
İkisi de bununla gülerken, ikisi de biliyordu ki konu uçurtma değildi.
Uçurtmalar havalanırdı, doğru. Ama her seferinde düşmeyi de bilirdi. Tıpkı onlar gibiydi. Ne zaman birbirlerine yaklaşsalar, araya bir rüzgâr giriyordu. Kimi zaman öfke, kimi zaman kırgınlık kimi zaman ise kendi benlikleri.
Ama uçurtma yaparken bir şeyi fark etmişti Berk. İpleri birlikte tutarsan, uçurtma rüzgâra rağmen havada kalıyordu. Kardeşlik de biraz öyleydi. Aynı yöne bakmasan da aynı ipi tutmak gerekiyordu bazen.
30.BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder