31.Bölüm: Öfke

-tüm nefretimi kussam durulur muyum?

                        YAZAR'DAN 

Cemre okul kıyafetinin kravatını düzelttikten sonra koşarak aşağı indi ve mutfakta Bora'yı göremeyince şaşırdı. 

"Boraa!" diye yukarıya doğru bağırırken Bora'nın sesi oturma odasından geldi.

"Buradayım. Ayla Teyze'nin tablolarından biri düşmüş onu kaldırıyorum."

"Tamaam! Bende kahveni koyuyorum." dedi Cemre mutfağa geri girerken.

"Hatırlat alnından öpücem!" Bora'nın sesi boğuk gelirken ona güldü ve kahve makinesinin tuşuna bastı.

Sonra yandaki masada titreyen Bora'nın telefonuna doğru eğildi. Gülümsemesi ekranda gördüğü mesajla düştü.

Babam: Bu haftasonu İstanbul'a geliyorum. Görüşür müyüz?

Bora'nın ayak sesleriyle ordan uzaklaşıp dolan gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

Mutfağa giren Bora Cemre'ye sarılırken saçlarının arasına bir öpücük kondurdu. "Günaydın." 

"Günaydın." dedi Cemre sesini neşeli tutmaya çalışırken. Gözleri dolacak gibi olunca da hızla arkasındaki dolaptan Bora'nın kupasını aldı ve konuştu. "Ben koyarım kahveni."

Bora ona teşekkür ederken telefonunu eline aldı ve mesajı okuduğunda gülümsedi. Özlemişti babasını. 

Cemre ona ara sıra bakarken konuştu. "Kim o? Sırıtıyorsun." 

"Önemli biri değil ya. Eski arkadaşlarımdan." dediğinde babasının geleceğini Cemre'ye söylerse üzülür diye düşünüyordu.

"Anladım." dedi Cemre kupayı onun önüne bırakırken. 

"Dün rüzgar çarpmış beni çok fena ya. Beliz'le inatlaşayım diye rüzgara doğru yürüdüm falan y-" Bora'nın sözünü Cemre'nin titreyen sesiyle sorduğu soru kesti.

"Neden bana yalan söylüyorsun Bora?" 

Bora'nın yüzü aniden düştü. "Nasıl?"

"Babanla konuştun." dedi Cemre kaşlarıyla telefonu işaret ederken.

Bora bir ara dudaklarını araladı ama sonra ne diyeceğini bilemedi. "Cemre.."

"Bora..." sesinin titremesini toparlayıp devam etti. "Gelmesin. Lütfen gelmesin. Özlediysen sen git ya da ortak bir şehirde buluşun ama buraya gelmes-" Bora onun titreyen ellerini ve gözlerinden akan yaşları fark edince hemen ayağa kalktı ve ona kollarını sararken göğsüne çekti.

"Tamam. Söylerim gelmez." dediğinde kollarını biraz daha sıkılaştırdı. "Özür dilerim yalan söylediğim içinde. Ağlama kızım ya." 

Cemre burnunu çekerken kendini açıklamak ister gibi konuştu. "Ben kıskanmıyorum... ama..." o yutkunurken Bora ona başını salladı ve konuştu.

"Biliyorum. Biliyorum. Bende aslında her adımımı seni düşünerek atıyorum bunu bil." dediğinde Cemre gülümserken ondan ayrıldı ve gözyaşlarını sildi.

"Tamam." dedi ve sırıttı. "Sen Beliz'e Beliz mi dedin?" 

Bora bununla sırıtırken itiraz etti. "Dilim sürçmüştür ne Beliz'i zebani o."

Cemre ona kıkırdarken Bora sırıtarak ona baktı ve yanağını sıktırdı. "Şöyle gül işte ya."

***

Lavin ve Çınar kantinde oturmuş konuşuyorlardı.

"Valla bende anlayamadım geldiğinden beri babamla da görüşmüyor." diyen Çınar'ın ardından Lavin gülümsedi.

"İyi işte. Kalın bende böyle. Hatta bana taşının." 

Çınar ona gülerken konuştu. "Yok ya. Konuşayım da haftasonu döneriz."

Lavin'in bununla yüzü düşerken telefonu çaldı. Telefonunun ekranında babasının aradığını görünce şaşırdı. Genelde aramazdı babası onu. 

"Kim o?" dedi Çınar kaşlarını çatarken.

"Babam." diyen Lavin telefonu açtı. "Efendim."

Yüzündeki ifade çok başka bir şeye dönüştü. Çınar ona endişeyle bakarken Lavin telefonu kapattı.

"İyi misin?"

Lavin başını salladı. "Babam Kanada'ya taşınıyormuş." dedi ve yutkundu. "Bana sende gel diyor."

Çınar'ın gözlerine bir gölge çöktü. "Kanada mı?” dedi sesi hafif çatallı çıkarken. “Ne alaka şimdi? Nerden çıktı birdenbire?"

“Bilmiyorum. Bir şeyler dedi. Anlamadım bile doğru dürüst. Sadece… ‘Gel yeni bir başlangıç yaparız' dedi.” 

Çınar yutkunurken cevabından korktuğu o soruyu sordu. "Gidecek misin peki?"

Lavin'in gözleri onun gözleriyle buluşurken aralarında bir sessizlik oldu. Gözlerini hiç ayırmadan sanki gözleriyle konuşmaya çalışır gibiydiler.

"Ben..." başını iki yana salladı. "Annemin katilini bulmadan gitmem burdan."

Çınar yutkundu. Gözleri masaya doğru dönerken bu gerçekle acıyla kapattı gözlerini. O gerçek ortaya çıktığında Lavin'i burada tutacak hiçbir şey kalmayacaktı. Çınar'ın 'benim için kal' deme hakkı bile olmayacaktı çünkü başta karşısında gerçekle beraber bulacağı kişilerden biri olacaktı. 

Sıkıntılı bir nefes verirken elinin üzerinde hissettiği Lavin'in eliyle gözlerini açtı.

"Sen de varsın." dedi Lavin gözlerinin içine bakarken. 

Çınar içindeki fırtınalara rağmen gülümsedi.

"Günaydınlaar efendim günaydınlar!" diyen Beliz Berk ile bir sandalye çekerken Çınar elini Lavin'in elinden çekti ve ayağa kalktı.

"Günaydın." dedikten sonra ekledi. "Berk biz bi konuşalım mı?" 

"Olur." dedi Berk onun gerginliğini görerek.

Çınar'ın adımları okulun çıkışına yöneldi. Sonra da spor salonuna. İçeri girdiklerinde Çınar ışığı açtı.

"Noluyor Çınar?"

Çınar çenesi gerilirken konuştu. "Flashbelleği istiyorum."

Berk'in kaşları çatıldı. "Ne?"

"Lavin'in annesinin katilinin kayıtlarının olduğu flashbelleği istiyorum." dedi Çınar çenesini sıkarken.

"Çınar yüz kere konuştuk bunu. Zamanı gelince kendi ellerimle yapacağımı söyledim sana." 

Çınar'ın gözleri sinirle kapanırken derin bir nefes verdi. "Ben yapacağım. Bu gerçeği Lavin'den bu kadar sakladıysam gerçeği öğrenmesini de ben sağlayacağım."

"Çınar." diyen Berk elini Çınar'in omzuna koydu. "Ben sana söyleyemememin nedenini söyledim." 

Çınar omzunu hızla onun elinden çekerken konuştu. "Senin kardeşin toz pembe dünyasından çıkmasın diye ben sabah akşam vicdan azabından gebermek zorunda mıyım? Lavin'in elini tutarken bile suçluluk duymak biteceğini bilerek yaşamak zorunda mıyım? Her an biri çıkıp söyleyecek diye kaybetme korkusuyla yaşamak zorunda mıyım?"

Berk bir süre sessiz kalırken yutkundu. "Olmaz Çınar. Yapamam." dediğinde Çınar'ın sinirli yüzüne baktı.

"Berk ver flashbelleği." dedi Çınar çenesini sıkarken.

"Vermeyeceğim." diyen Berk'in sesi kararlı çıkıyordu. "Ben o flashbelleği sana bir kere uzattım. O zaman düşünemedin mi bunların olacağını? O zaman yok muydu vicdanın?"

Çınar'ın beyninde o an yankılandı.

Berk başını salladı. "Ama bir gün uyanması lazım çünkü biliyorum Lavin'in bunu bilmeye hakkı var. Ona da.." dedi ve başını Çınar'a çevirdi. "Size de yapamam bunu." dedi ve bir iç çekti. "O yüzden sen karar ver. İstersen şimdi gidip verebilirsin görüntüleri." dedi ve cebindeki flashbelleği Çınar'a uzattı. Sırtı dikti ama bakışları çöküktü. Gözünden bir damla yaş süzülürken burnunun direğinin sızladığını hissetti. 

Çınar'ın gözleri Berk'in titreyen elindeki ona uzatılmış flashbellekte durdu. Düşünmeden alması gerekirdi belki de. Ama yapmadı. İçi sızlasa da bir yanı hayır diye bağırsa da Berk'e bunu yapmadı. 

O abilik yapamamıştı bunca yıl. Devin'i üzüleceği şeylerden uzak tutamamıştı. Bıraktı ki Berk yapsın.

Gözleri buğulanırken başını iki yana salladı ve geri arkasına yaslandı.

Aklına Lavin geldi. Kendinden nefret etti. 

"Biliyor musun?" dedi Berk sesi titrerken. Sonra kendini toparladı zar zor güldü. Çınar'a dönerken konuştu. "Ben sana aynısını yapmazdım." 

Çınar gözlerini kısarken başını salladı. Dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşti. 

Çınar'ın kaşları şaşkınlık ve bir duyguyla karışık havaya kalktı. Bu duygu hayal kırıklığıydı. Onun dünyasında tüm duyguların yolu tek bir noktaya varırdı. Hayal kırıklığı... O gün annesi ona 'senin yüzünden' dediğinde de mi böyle hissetmişti? Bilmiyordu. Tek bildiği Lavin'in üzülmesini istemediğiydi. Kendi içindeki üzüntüyü umursamadan. 

Eli sinirle yumruk şeklini aldı. Omzunu Berk'in omzuna sertçe vururken yanından çekip gitti.

Berk derin bir nefes verirken gözlerini sıkıca kapattı. 

***

Çınar ve Lavin teneffüste okulun bahçesindeki banklarda otururlarken Lavin Çınar'ın sabahtan beri düşük olan moodunu fark etmişti.

Ayağını yavaşça ayağına vururken sordu. "Söyle."

Çınar ona dönerken sordu. "Ne?"

"Bilmem. Söylemek istediğin bir şeyi söyle şuan. Ne geri getirir mesela şu asık suratının yerine şu gülümsemeyi." derken parmaklarını Çınar'ın dudaklarının kenarına yerleştirdi ve Çınar'ın sırıtmasına sebep oldu.

"Niye bu gülümsemeyi görmek istiyorsun?" dedi Çınar gülümserken.

Lavin başını yana yatırırken konuştu. "Çünkü gamzeleren çok güzel." 

Çınar kaşlarını kaldırdı. "İyi." dedi ve sırıtarak önüne döndü.

Lavin kaşlarını çatarken ona doğru eğildi. "İyi mi?" 

"Değil mi?" dedi Çınar ona dönerken.

"İyiii." dedi Lavin kıkırdayarak. 

Aralarındaki diyalog Berk'in Lavin'e seslenmesiyle kesildi.

"Lavin."

Çınar o tarafa dönerken kaşları çatıldı. 

"Efendim." dedi Lavin Berk'e bakarken.

"Bi konuşalım mı? Şey hakkında..." Berk'in sözü Çınar'ın aniden ayağa kalkmasıyla kesildi.

"Ney hakkında? Derdin neyse bana anlat."

"Niye?" dedi Berk gerilmeye başlarken.

Çınar ona doğru bir adım attı. "Çünkü öyle olması gerek."

"Niye sana anlatıyım oğlum?" dedi ve kaşlarını kaldırdı. "Dert babası mısın sen?"

"Berk." dedi Çınar mırıldanır gibi. "Benim sabrımı sınama."

"Sınarsam nolu-" Berk göğsünden itilmesiyle bir adım geri giderken Lavin kaşlarını çatarken araya girdi.

"Noluyo size ya?"

"Bi şey olduğu yok." dedi Çınar. "Hadi biz gidelim." dediğinde Lavin Berk'e döndü.

"Ne diyecektin sen?"

Berk Çınar'ın nabzını ölçmek ister gibiydi. "Sonra konuşuruz." 

Çınar yumruğunu sıkarken Lavin Berk'e başını salladı. "Tamam konuşuruz o zaman sonra." 

Lavin Çınar'ın koluna girip giderken Berk'i az uzakta izleyen Cemre kollarını göğsünde kavuşturmuş bir şekilde Berk'e seslendi.

"Berk!" 

Berk geriye doğru dönerken gülümsedi. "Efendim aşkım?" 

"Noluyor?" 

"Hiiç. Çınar fazla gergindi galiba bugün." dedikten sonra omuz silkti. 

"Lavin'le ne konuşacaksın?" dedi Cemre sorgulayıcı bakışlarının arasında.

"Hiç." diyen Berk'in umursamaz tavrıyla sabrı zorlanıyor gibiydi.

"Berk beni ciddiye alır mısın artık?" dedi gözleri sinirle Berk'inkilere kilitlenirken.

"Alıyorum zaten."

"Lavin'le ne konuşacaktın?"

"Önemli bir şey değil." dedi Berk onu ikna etmeye çalışır gibi.

"Önemli değilse neden Çınar'ın yanında konuşmadın ısrarla?"

Berk onun omzunu eliyle tutarken konuştu. "Dedim ya Çınar bugün biraz gergindi diye." dediğinde Cemre tam bir şey diyecekti ki Berk okuldan çıkan Ege ve Çağrı'ya seslendi. "Bro!" 

Cemre gözlerini kısarak ona baktı ve omzunu yavaşça onun elinden çekti. 

"Napıyoruz?" diyen Çağrı sırıtıyordu.

"Zil çalcak birazdan oğlum napalım halay mı çekelim?" dedi Berk Cemre'nin sorgulayıcı bakışlarının altında.

"Onu diyorum ya oğlum." dedi Çağrı sırıtırken ve ekledi. "Son iki ders boşmuş. Saldılar bizi."

"Ben Zeyno'ya söz verdim." diyen Ege ile hepsi şaşırırken Cemre gülerek sordu.

"Ne sözü?"

"Evinin önündeki duvarı boyayacakmış. Ona yardım edeceğim." 

Berk imayla kaşlarını kaldırdı. "Sen resimde iyisin falan da benim mi haberim yok bro?"

"İyiyimdir yani." dedi Ege omuz silkerken sonra sırıttı. "Görücez."

"Oğlum sen bu kıza aşık mı oldun lan yoksa?" dedi Çağrı kolunu omzuna atarken.

"Saçmalama Çağrı." diyen Ege Zeyno ve arkadaşlarının okuldan çıkmasıyla o tarafa döndü.

"E bizde gelelim." diyen Berk'le şaşkınlıkla geri oraya döndü. 

"Tozluyaka'ya." dedi üstüne basarak.

"Evet." dedi Berk. 

Yanlarına gelen Bora onlara bakarken Cemre ona dönerek konuştu. "Biz gidelim mi artık?" 

"Nereye?" dedi Berk ona dönerken. "Gelmiyor musun?"

"Yok." dedi Cemre mesafeli sesiyle. "Size iyi eğlenceler." dedikten sonra Bora'ya döndü. "Arabadayım ben."

Bora ona başını sallarken Berk'e döndü. "Hayırdır nereye gidiyorsunuz?"

"Tozluyaka." dedi Çağrı sırıtırken. "Berk çok ısrar etti kıramadık.

Berk ona göz devirirken Bora'ya döndü. "Cemre'yi ikna et sizde gelin." dediğinde Bora burun kıvırdı.

"Yok. Almıyım bende. Size iyi eğlenceler hadi görüşür-" arkasından koşarak onlara doğru gelen Beliz'in ona çarpmasıyla sözü yarım kalırken Beliz düşmemek için refleksle onun omzundan tutundu.

"Oha." dedi Çağrı başını eğip onlara biraz daha yakından bakarken. 

Berk'in kaşları çatıldı.

Bora karşısındaki Beliz'e bakarken omzunda hissettiği elle yutkundu. "Napıyorsun kızım ya?" dedi kendine gelirken.

Beliz onun omzundaki elini çekerken saçlarını düzeltti. "Ya merak ettim ne konuştuğunuzu yetişmek için koşuyodum ne biliyim pat diye döneceğini? Ne konuşuyordunuz?" dediğinde Çağrı konuştu.

"Tozluyaka'ya gidiyoruz." 

Bora onlara "Görüşürüz." dedikten sonra arabaya doğru yöneldi.

"Niye?" dedi Beliz Çağrı'ya doğru.

"Berk istedi." dedi Ege hızla.

Beliz kaşlarını çatarken Berk'e döndü. "Ne alaka?"

"Bilmem. İçimden geldi." dedi omuz silkerken.

"Bora-" diyen Beliz'in sözünü Çağrı kesti.

"Gelmiyor onlar."

Beliz omuz silkti. "Bende gelmiyecektim zaten."

"Niye?" dedi Berk Beliz'e dönerken.

"Sebebim yok çünkü." dedi ve omuz silkti. Bahçeden çıkmak üzere olan Boraların arabasını gördü. "Siz gidin o zaman. Ben Boralarla giderim." dedikten sonra Berk'e döndü ve imayla konuştu. "Sana iyi kardeşçilik oynamalar." dedikten sonra hızla yanlarından ayrıldı.

***

"Bro on kişi mi boyayacağız duvarı." diyen Ege arabanın durmasıyla yanındaki Berk'e döndü.

Berk sırıtırken ona döndü. "Yok ya. Biz Derya Hanımlara gideriz. Siz kalırsınız baş başa." dedi ve dikiz aynasından Çağrı'ya göz kırparak ekledi. "Dimi bro."

Çağrı da sırıtırken başını salladı. "Aynen bro. Siz şeyapın... yani... boyayın duvarı." 

Ege onların yaptıkları imaları fark ederek bir Çağrı'ya bir Berk'e bakarak konuştu. "Oğlum salak salak k-" Berk aniden onun dudağına elini koyarken Ege kaşlarını çattı.

"Bi yalan da söyleme." dedi Berk ve göz kırptı. "Çünkü inanırım."

"Ne itiraz ediyorsun? Aşk kapıyı çalmış oğlum aç işte.” diyen Çağrı ile Ege onlara sırıttı.

"Ha siz ciddisiniz." dedi ve ciddiyetlerini ölçer gibi onlara baktı. "Öyle bir şey olsa size çaktırmam bile. Ağzımı bile açmam hatta."

"Bu lafı yazıyorum bir kenara.” dedi Berk. “Günü geldiğinde suratına okurum.”

“Günü gelmez." dedi Ege ama o sırada Zeyno’nun mesajı geldi. Berk mesaj sesini duyar duymaz gözlerini kıstı.

“Güm güm güm güm." dedi Çağrı sırıtarak Ege’nin telefonuna uzanır gibi yaparak.

Ege telefonu göğsüne bastırdı. “Dokunma lan. Kendi mesajlarını oku sen.”

“Benimkine sadece operatör mesaj atıyor." dedi Çağrı sahte bir üzgünlükle.

O sırada arabanın kaputuna birinin vurmasıyla oraya döndüler. Arabanın önünde duran Zeyno'yu gördüklerinde Zeyno konuştu.

"Hoşgeldiniz." 

"Hoşbulduk!" dedi Berk elini sallarken. 

Ege kendine gelir gibi oldu. "Hoşbulduk."

"Ee..." dedi Çağrı Ege'ye doğru eğilirken. "Sen in o zaman."

Ege omuz silkti. "İneyim o zaman." dediğinde kapıyı açtı ve arabadab indi. 

"Siz gelmiyor musunuz?" dedi Zeyno onlara bakarken.

"Yok biz Derya Hanımlara bi gidelim." diyen Berk ile kaşlarını kaldırıp başını salladı.

"Biz de geliriz işimiz bitince." dedi Zeyno Ege'ye dönerken.

"Tamamdır." diyen Berk arabayı çalıştırarak oradan ayrıldı.

"Ee nerden başlıyoruz?" dedi Zeyno gülümseyerek Ege'ye dönerken.

Ege sırıtarak konuştu. "Picasso olan sensin."

Zeyno bununla gülerken evinin karşısındaki duvarı gösterdi. "Orayı boyayacağız."

"O zaman iyi ki gelmişim." dedi Ege gülerken.

"Niye?"

"Yukarıya boyun yetmezdi." 

"Hahaha!" diyen Zeyno kaşlarını kaldırdı. "Merdiven diye bir icat var çok şükür günümüzde."

"Omuzlarım daha konforlu." diyen Ege'ye bakan Zeyno gülerken başını eğdi.

***

"Geldik de." dedi Berk etrafa bakınırken. "Ne diyicez?"

"Nasıl? Selamün aleyküm der gireriz." dedi Çağrı.

Berk yüzünü buruşturdu. "Keşke çiçek alsaydık."

"Oğlum Derya Hanım bunları takacak bir kadına benzemiyor." dedi Çağrı demir kapıyı ittirirken.

Bahçedeki Derya kapının gıcırtısıyla o tarafa döndü. Berk ve Çağrı'yı görmesiyle yüzüne şaşkınlık dolu bir gülümseme yerleşti. 

"Hoşgeldiniz çocuklar."

"Hoşbulduk Derya Hanım. Nasılsınız?" dedi Berk gülümserken.

"İyi diyelim iyi olalım siz nasılsınız?" 

"Biz de iyiyiz." diyen Berk'e Çağrı da gülümseyerek katıldı.

"İyiyiz."

"Ali yok mu?" diyen Berk ile Derya'nın yüzü düştü. Sesine bir gölge düşerken konuştu.

"Ali Araplarda kalıyor." dediğinde yutkundu ve ekledi. "O günden beri."

Berk başını sallarken konuştu. "Biz bir oraya uğrayalım o zaman."

"E bi otursaydınız." dedi Derya masayı gösterirken. "Ali'nin en sevdiği tatlıdan yapmıştım. Belki bugün gelir diye..." dedi ve başını salladı. "Gelmedi." dediğinde ellerini iki yana açtı. "Siz gelin."

Berk gülümserken başını salladı. "Biz gelelim ama şöyle..." dediğinde Çağrı'ya döndü. "Sonra gelelim. Aliyle konuştuktan sonra." dediğinde Derya başını salladı.

"Bekliyorum çocuğum her zaman." dediğinde Berk ve Çağrı bahçe kapısından çıktı.

Çağrı şaşkınlıkla Berk'in yanında yürürken elini onun alnına koydu aniden. Berk bu hareketle durdu ve gözlerini kocaman açarak Çağrı'ya baktı.

"Allah Allah." dedi Çağrı hayretle. "Ateşin de yok. Bro doğru söyle bi kez daha kaza yapıp kafanı bir yere mi vurdun?" 

Berk Çağrı'nın kolunu iterken "Salak salak konuşma Çağrı." dedi ve yürümeye devam ettiler.

Arapların evinin önüne geldiklerinde bahçede oturan Arap ve Ali'nin gözleri onlara kaydı.

"Ne alaka la?" diyen Arap ayağa kalkarken Ali kaşlarını kaldırarak ayağa kalktı.

"Bende seni gördüğüme çok sevindim Arapcığım." diyen Berk Arap'ın yanından geçti ve boş sandalyelerden birine oturdu. Çağrı'da onun yanına oturduğunda onlara şaşkınlıkla bakan Ali ve Arap'a dönen Berk konuştu. "İlk defa mı görüyorsunuz oğlum?"

Arap Ali'ye dönerken sırıttı. "Bu da zengin oturuşu herhalde." dediğinde Berk ve Ali'nin yüzünde mimik oynamazken Çağrı ile ikisi gülmeye başladılar.

Çağrı Berk'in omzuna dokunurken kahkahaları arasında konuştu. "Zengin kalkışı var ya birden..." Berk'in ona attığı garip bakışlarla sustu.

Ali ve Arap'ta oturduğunda Berk arkasına yaslanırken konuştu. "Merak ettiğinizi varsayarak.... Bizi hangi rüzgarın buraya attığını söyliyim." dedi. Ama Çağrı ondan önce konuştu sırıtarak.

"Ege'den esen rüzgarlar." dediğinde Arap ile o tekrar kahkaha atmaya başlarken Ali yüzünü buruşturdu. 

"Ne alaka?"

"Duvar boyayacaklarmış." dedi Berk ve ekledi. "Zeyno'yla." 

"Ne?" dedi Arap ve Ali aynı anda. 

Çağrı sırıttı. "Kalpler güm güm güm diyoruz. Ege ve Zeyno diyoruz." dediğinde Ali ve Arap şaşkınlıkla birbirine baktı.

"Onu bırakın da." diyen Berk göz kırptı. "Bi maç mı yapsak?" 

Ali iddiayla kaşlarını kaldırırken konuştu. "Emin misin?"

"Tabiki." dedi Berk omuz silkerken. 

"Kalkın o zaman." diyen Ali ayağa kalktı ve yürümeye başladı.

"Nereye?" diye  Çağrı'ya dönerek konuştu.

"Sahaya." 

"Oğlum ikiye iki sahaya gerek var mı?" diyen Çağrı ile Arap sırıtarak konuştu.

"Noldu lan korktun mu?"

Çağrı alayla güldü. "Ne korkcam? Sizin için dedim." dediğinde Berk konuştu.

"Bi değişiklik yapıp ben Ali'yle mi takım olsam." Ali şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp ona dönerken Berk ekledi. "Yani istersen."

"Bana hiç farketmez." dedi Ali. "Her pozisyonda oynarım."

Berk ona gülerek başını salladı. 

***

"Ne çiziyoruz?" diyen Ege önündeki boş duvara bakarken kocaman boya kutusunu açan Zeyno konuştu. 

"Önce bu renkle duvarı komple boyayacağız."

"Oo!" dedi Ege boyaya bakarak. "Güzel renkmiş." 

Zeyno dudağının kenarıyla güldü. "Bebe mavisi." dediğinde Ege ona güldü.

"Sizin buralarda yanlışlıkla bile bebek demezler mi?"

"Bizim buralar?" dedi Zeyno sırıtırken. "Asıl sizin oralarda bebeğe hiç bebe demezler mi?"

Ege omuz silkti. "Demezler. Türkçeyi katlediyorsunuz." 

Zeyno alayla gülerken konuştu. "Dedi bro kanks gibi kelimeler kullanan çocuk." dediğinde Ege sırıtırken konuştu.

"Tamam." dediğinde eline fırçayı aldı. "Hadi başlayalım." dediğinde alayla ekledi. "Bebe mavisine boyamaya." 

Zeyno ona kahkaha atarken eline fırçayı aldı.


Öyle kolay aşık olmam
Ama senin ayrı bi havan var
Seni gördüğümde beynim oyunlar oynar


"Konforlu merdiven teklifin geçerliliğini sürdürür herhalde." dedi Zeyno alayla karışık.

Ege boya kovasına eğilip başını sallarken omuzlarını işaret etti. "Elbette."

Zeyno sırıtırken konuştu. "Şuan değil ama birazdan kullanacağımı söyleyebilirim." dedikten sonra önündeki duvara çizgiler çekmeye ve taslak oluşturmaya başladı. Ege ise fark etmeden onu izlemeye başladı.


Yine görüşürüz hiç sanmam
Yaşıyoruz çok farklı hayatlar
Benim olmazsan burda bi dakka durmam


Zeyno fırçayı duvara sürerken yüzüne sebepsizce bir tebessüm yerleşti. Bunun Ege'den kaynaklı olduğunu biliyordu.


Bir bir bir söyledim herşeyi olmazki zorlama boş yere
Senden kaçar oldum ben engeller yüzünden


"Eee bakmaya mı geldin?" diyen Zeyno'nun sesiyle kaşlarını kaldıran Ege konuştu.

"Ben şey... Öğrenmek için yani." dediğinde Zeyno başını sallarken konuştu.

"Uzaktan hiçbir şey öğrenemezsin yalnız. Biraz yaklaşman gerek." 


Hiç hiç hiç yok mu bi yolu demiştin
Ben de o gece fazla içmiştim
Kıralım duvarları gel yanıma yat dedim


Ege yanına giderken Zeyno hızla planladığı gibi elindeki mavi boya kaplı fırçayı Ege'nin yanağına sürdü ve Ege şok içinde ona bakarken kahkaha attı.

"Boyamaya başlayacağız sonuçta." dedi keyifle gülerken.

Ege onun gülüşüne bakarken konuştu. "Öyle mi?" dedi ve yere eğilip yerden pembe sprey boyayı aldı.

"Napıyorsun?" dedi Zeyno merakla.

Ege sprey boyanın kapağını açarken konuştu. "Boyamaya başlayacağız nasıl olsa." dediğinde tam sprey boyayı ona doğrultmuştu ki Zeyno bir adım geri giderken ayağı bir fırçaya takıldı ve geriye doğru sendeledi.

 “Ayy!”

Ege hızlı bir refleksle onun belinden tutarken gövdeleri arasında hiçbir mesafe kalmamıştı. Zeyno’nun elleri Ege’nin tişörtüne tutunurken ikisinin de nefesi aynı anda kesildi.

Bir an için donup kaldılar.

Göz göze gelmeleri sadece bir saniye sürdü ama o saniye sonsuz gibi geldi. Ege istemsizce fısıldadı. 

"Yakaladım."

Zeyno da fısıltıyla karşılık verdi. “Fark ettim…”


Öyle kolay aşık olmam
Ama senin ayrı bi havan var
Seni gördüğümde beynim oyunlar oynar


Kalpleri delicesine çarparken ikisi de bir şey söylemedi. Sadece bakıştılar. Birkaç saniyeliğine her şey sessizdi. Rüzgar bile sanki duraklamıştı.

“Zeyno…” dedi Ege alçak bir sesle. Gözlerinde her zamanki alaycılığın yerini bir ciddiyet almıştı. Zeyno gözlerini gözlerinden çekmedi.

Ama sonra Zeyno’nun ceket cebinden gelen tiz melodi o büyülü anı bir anda dağıttı. Telefon çalmaya başladı.

Zeyno refleksle geri çekildi gülümsemesi biraz utangaçtı. “Şey… bakmam gerek.”

Ege de geri adım attı eli boyaya yönelirken başını salladı. “Tabii.”

Zeyno telefonu açarken Ege duvara döndü ama gözleri bir anlığına kapandı. İçinde kıpırdayan o his... yeniydi. Ve hiç de fena değildi.


Yine görüşürüz hiç sanmam
Yaşıyoruz çok farklı hayatlar
Benim olmazsan burda bi dakka durmam


"Oğlum bana atsana topu ya!" diyen Çağrı 5-0'lık skordan dolayı nefes nefese ellerini beline koymuş kaşları çatık bir şekilde Arap'a isyan ediyordu.

"La sen tutamıyorsun suçlu ben miyim?" diyen Arap'ta ona karşı konuştuğunda Berk sırıtarak Ali'ye ellerini kaldırdı.

Ali ona dönerken ellerini birbirine çaktılar. 

"Ya da biz fazla iyiydik gençler." diyen Berk ile Çağrı konuştu.

"Ona ne şüphe." dediğinde kendini yere attı. "Tamam ben pes iptal." 

"Ne çabuk lan?" dedi Ali şaşkınlıkla.

Berk sırıtarak konuştu. "Hadi şimdi sizin eve gidiyoruz." 

Ali yüzü düşerken konuştu. "Ben gitmiyorum oraya."

"Yo geliyorsun." dedi Berk. Ve ekledi. "Annen en sevdiğin tatlıyı yapmış."

"İstemiyorum Berk." diyen Ali topa sert bir şekilde vururken top tekrar kaleye girdi.

"Annenin bir suçu yok Ali." dedi Berk ciddileşirken.

"Sakladı benden."

Berk Ali'ye dönerek konuştu. "Napsaydı koşa koşa gelip bu adam senin baban mı deseydi?"

"En azından hazırlasaydı beni buna. Orda öğrenmeyi haketmiyordum." 

Berk sıkıntılı bir nefes verdi. "En azından pişman. Ve üzgün. Senin eve dönmen için yollarını gözlüyor falan." dediğinde ekledi. "Benim babam onu bile yapmıyor da." dediğinde kendiyle alay eder gibi güldü.

Ali'nin gözleri onun üzerine kaydı. Bir an duraksadı gözleri Berk’in yüzünde sabitlendi. Berk’in o alaycı gülüşü altında yatan acıyı gizleyemiyordu.

"Nasıl tanışmışlar mesela?" dedi konuyu başka bir yere çekmeye çalışarak ama işe yaramadı.

"Bak Ali bilmiyorum detayları." diyen Berk ilk defa içinden gelenleri Ali'ye karşı olan kalkanını kaldırarak söyledi. "Ama annen seni korumak istemiş olabilir. Bazen insanlar yanlış şeyler yapar ama niyetleri kötü değildir. Senin annen seni seviyor bunu biliyorsun. İster miydi sen üzül. Hayır. Ama bazı gerçekler işte istesek de değiştiremiyoruz." dediğinde yutkundu. "Hâlâ evde seni bekleyen bir annen varken ona küs kalmak seni daha haklı veya onu daha suçlu yapmayacak."

Ali bu sözlerle gözlerini yerden kaldırdı ve başını salladı. "Haklısın." dedi. "Hadi gidelim." diye diğerlerine döndüğünde Berk'in yüzüne bir gülümseme yerleşti.

Bahçe kapısı gıcırdayarak açılırken bahçede oturan Derya ayağa kalktı ve kapıdan giren Ali'ye şaşkınlıkla baktı. 

"Oğlum." dedi sesinin titremesine engel olamazken. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşirken hızla Ali'ye sarıldı. 

Ali'nin arkasından bahçeye giren Berk ve Çağrı geride dururken Berk'in yüzüne bir tebessüm yerleşti. Derya Ali'nin omzunun üstünden onunla göz göze geldiğinde bakışlarında minnet vardı.

Ali'den ayrılan Derya Berk'in de beklemediği bir hareketle kollarını hızla ona sardı. 

Berk bununla başta afallasa da sonra o da kollarını Derya'ya sardı. Derya ona fısıldadı. "Teşekkür ederim oğlum."

Berk'in o an sanki yarım olan bir yanı tamamlandı. Yüzüne bir gülümseme yerleşirken beş yaşından beri hissedemediği o sıcaklığı hissetti. Anne sıcaklığı...

"Kazandibi yaptım. Hadi oturun bende hazırlayıp geliyorum." diyen Derya eve girerken Ali de Berk'e minnetle başını salladı.

"Ooo herkes burdaymış!" diyen Zeyno kapıdan girerken arkasından da Ege girdi. "Dönmüşsün eve." diye ekledi Zeyno oturan Ali'nin yanına otururken.

"Berk sayesinde." diyen Ali ile Zeyno kaşlarını kaldırarak Berk'e döndü. 

"O kadar dil döktüm getiremedim valla bravo." dediğinde ekledi. "Ne söyledin?"

Berk sırıttı. "Biz de deriniz." dediğinde hepsi güldü.

Derya ise mutfağın camından yüzündeki kocaman gülümsemeyle onları izledi.

***

"Biz kalkalım artık." diyen Berk'e dönen Ali konuştu.

"Oturuyorduk." 

Çağrı Ege'ye doğru eğilirken konuştu. "Sende korkuyor musun birbirlerine bir anda bro demeye başlayacaklar diye?"

Ege ona sessizce gülerken Berk ayağa kalktı. "Geç oldu." dedi saate bakarken.

Ege ve Çağrı önden çıkarken Zeyno ve Arap'ta bahçe kapısına yöneldi. Tam Berk'te yöneliyordu ki Ali'nin ona seslenişiyle duraksadı.

"Berk." Berk Ali'ye dönerken Ali ekledi. "Ben teşekkür ederim. Yani bunu fark etmemi sağladığın için." dediğinde Berk başını salladı.

"Rica ederim o zaman." dediğinde kapıya yöneldi.

Arabayı çalıştırdığında Ege Berk'e dönerken konuştu. "Beni Cemre'ye atabilme şansın var mı?"

"Var." dedi Berk gözünü yoldan ayırmadan. "Niye ki?"

"Aradı napıyorsun diye de. Sesi bozuk geliyordu. Seni de aramış ulaşamamış." dediğinde Berk yüzünü buruştururken arabada kalan telefonunu eline aldı ve ekranı açtı. Ekrandaki sekiz cevapsız çağrı ile başını salladı.

"Beni yol üstünde bırak bro." diyen Çağrı ile Berk kaşlarını çatarak dikiz aynasından baktı. 

"Niye?"

Çağrı sırıtırken onlara doğru eğildi. "O gün galiba bugün."

"Hangi gün?" dedi Ege ve Berk aynı anda.

"Hazal'a her şeyi tak diye söyleyeceğim gün." dediğinde Berk'in aniden yaptığı frenle üçü de öne doğru savruldu.

Berk arkaya dönerken konuştu. "Ciddi misin lan?"

Çağrı gülümserken ciddiyetle başını salladı. “Hem de çok ciddiyim.”

Ege kıkırdayarak araya girdi. “Bro senin ‘ciddiyim’lerin genelde saçma sapan sonuçlanıyor o yüzden azıcık tereddüt ettim şu an.”

Çağrı ona bakmadan konuştu. “Bu farklı. Bu sefer cidden düşündüm. Artık içimde tutamayacağım. Patlayacağım yoksa.”

Berk başını iki yana sallayarak gaza bastı. “İyi o zaman. Umarım Hazal’la konuşmaya başladığında ağzın kuruyup ‘Havalar da çok sıcak’ falan demezsin.”

“Yok yok. Direkt söyleyeceğim. Kestirme.” dedi Çağrı derin bir nefes alırken. “Hazal… ben sana düşüyorum. Yani düştüm. Düşmüşüm. Fark etmeden...”

“Bu muydu cümle?” dedi Ege kahkahayla.

“Lan provaydı işte!” dedi Çağrı sırıtarak. “İçimden gelen her şeyi söyleyeceğim işte."

Berk arabayı kenara çekerken Ege sırıtıp elini Çağrı'nın omzuna koydu. “Yolun açık kalbin sağlam olsun kardeşim."

Çağrı kollarını iki yana açarak dramatik bir sesle konuştu. “Ve eğer geri dönemezsem… bilin ki düşerken bile mutluydum!” Çağrı’nın bu haline hem Berk hem Ege kahkaha atarken arabanın kapısı açıldı. Çağrı bir an durdu derin bir nefes aldı sonra kararlılıkla dışarı çıktı.

Tam karşıya geçecekken duyduğu korna sesiyle irkildi ve kenara çekildi.

Berk camı indirip seslendi. “Lan! Dikkat et!"

Çağrı ona elini alnına koyarak selam verirken karşıya geçti.

"Valla ben bile heyecanlandım." dedi Ege derin bir nefes verirken.

***

Hazal Çağrı'dan aldığı mesajla evinin yakınındaki parka geldiğinde Çağrı'yı görmesiyle gülümsedi.

"Noldu Çağrı?" dediğinde Çağrı derin bir nefes verdi.

"Ee.. Şimdi tek seferde söyleyeceğim."

"Neyi?" dedi Hazal kaşlarını çatarken.

"Hazal..." diyen Çağrı bu kez söylemekte kararlıydı. "Ben... aslında uzun zamandır. Hatta baya uzun zamandır bunu sana söylemek istiyorum... ama olmuyor bi şekilde." dediğinde Hazal konuştu.

"Korkutmaya başladın beni."

"Hazal ben senden hoşlanıyorum." Çağrı'nın bir anda kurduğu cümleyle Hazal'ın kaşları büyük bir şaşkınlıkla havaya kalkarken Çağrı onun yüzündeki her bir hareketi dikkatle izliyordu. "Yani aslında lisenin başından beri ama bilmiyorum... söyleyemedim." 

Hazal Çağrı'yı ilk defa bu kadar eli ayağına dolaşırken görüyordu. Yüzündeki büyük şaşkınlıkla yüzü düştü. "Çağrı şaka mı yapıyosun?"

Çağrı'nın yüzü bununla düştü. 


Vuslat vurdu akşamlara
Bir bıçak gibi kesti yüreğimden


"Hayır." 

Çağrı'nın ağzından çıkan kelimeyle Hazal başını iki yana salladı.

Çağrı'nın gözlerine bir gölge çöktü.


Talan ettin her yanı
Bırakmadın sana dair tek dilek


"Çağrı ben yani bilmiyorum. Hiç sana..." durdu ve yaşadığı şoku atlatmaya çalışarak bir nefes verdi. "Bakmadım yani. Arkadaş dışında bir gözle."

Çağrı başını salladı. "Bakamaz mısın?" sorarken biliyordu sanki cevabı. İçi umutsuzlukla kaplanmıştı.


Ah, dertlerimin
Yaralı yüreğimin
Sarhoş gecelerin
Sebebi sensin


Hazal başını iki yana salladı. "Arkadaşlığımız bozulsun istemiyorum." dediğinde ekledi. "Eğer sana o anlamda bakarsam her şeyi mahvedebiliriz ve hiçbir şey eskisi gibi olmaz." dediğinde Çağrı boğazı acıya acıya yutkundu.


Ah, bu hasretin
Kurşuni gecelerin
Yetim kalan sevgimin
Suçlusu sensin


Çağrı'nın gözleri dolmaya başlarken kalbindeki ağrı şiddetini arttırmıştı. Başı pişmanlıkla yere eğildi.


Ayaza serdim aşkı
Ömrümü verdim


"Gitmem lazım." dedi Hazal bir adım geriye atarken. 

Çağrı başını ona kaldırdı. 'Gitme.' demek istedi. Ama düğümlenen boğazı buna izin vermedi.


Sen gülü bildin hep
Ben dikenleri


Hazal onun gözlerinde bu hüznü fark etti. Kalmak istedi. Ama ona ümit vermekten korktu. Belki de kendini kaptırır diye de korktu. Aşktan korktu.


Yaralandın yâr
Kapına ben geldim


Telefonunun çalmasıyla Çağrı'nın gözleri de telefon ekranındaki 'Sarp' ismini gördü. Hazal'ın arkasını dönüp gitmesiyle yutkundu. Gözünden bir damla yaş süzüldü.


Benim derdim sendin
Seninki başka biri


Bitmemiş bir hikâyeydi onlarınki; yarım kalan bir cümlenin tam ortasında susulmuş gibi. Çağrı'nın içinde yıllardır biriktirdiği kelimeler Hazal'ın gözlerinden dökülmeyen cevaplarla çatıştı o akşam parkta. Belki biraz geç kalmıştı belki de dünya erkendi onların ihtimallerine. Ama en çok da bazı sevgiler sadece içe doğru büyürken güzeldi. Söylenince bozuldu açıklanınca korkuttu. Hazal gittiğinde arkasında yalnızca sessizlik kalmadı; bir ihtimalin bile yaşayamadan öldüğü bir akşamın hüznü de çöktü Çağrı'nın üzerine. Ve artık "keşke dememek" için değil "keşke"nin ne kadar ağır olduğunu öğrenmek için susuyordu.


                  31. BÖLÜM SONU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.