32.Bölüm: Tepetaklak
-bana kalacak yer bırakmayıp beni gitmekle suçlayamazsın.
YAZAR'DAN
Berk'in arabası durduğunda Ege ona doğru döndü. "Geliyo musun?"
Berk başını sallarken telefonunu eline aldı ve arabadan indi. Yan yana yürürlerken konuştu. "Sağlam bir trip yiyeceğim hazırım." dediğinde Ege ona güldü.
Kapıyı tıklattıklarında kapıyı elinde kahve kupasıyla Bora açtı ve onlara şaşkınlıkla baktı. "Ne işiniz var bu saatte burda?"
"Hoşbulduk Bora. Ne güzel karşılıyorsun öyle ya." diyen Ege içeri girerken merdivenlerden inen Ayla gülümsedi.
"Hoşgeldiniz çocuklar." dedi ve ekledi. "Bora'ya alışmışsınızdır artık. Biraz şey.." dediğinde kapıdan giren Berk onun cümlesini tamamladı.
"Huysuz ve sevimsiz." dediğinde Ayla gülerken Bora ona yan yan baktı.
"Valla Ayla Teyze iki dakika önce oğlum diye sevgiye boğuyordun beni Berk gelince huysuz sevimsiz oldum. İnanamıyorum." dediğinde kapıyı kapattı.
"Cemre'yi görmeye gelmiştik." dedi Berk Ayla'ya dönerken.
Ayla Bora'ya döndü. "Bora az önce baktı. Uyumuş. Önemli bir şey mi vardı? Çağırayım." diye merdivenlere yöneldiği sırada Berk konuşarak onu durdurdu.
"Yok önemli bir şey yok." dedi ve merdivenlere yöneldi. "Ben çıkıp bakarım şimdi. Merak etmiştim sadece." dediğinde Ege salona geçerken Berk'e seslendi.
"Sen bi bak o zaman."
Bora Ege'ye doğru ilerlerken konuştu. "Kahve?"
Berk onlara gülerken merdivenlerden çıktı ve Cemre'nin odasının kapısını sessiz olmaya dikkat ederek yavaşça açtı.
Odanın içinde dışardan gelen sokak ışıkları dışında bir ışık yoktu. Berk yavaşça Cemre'nin yatağına oturduğunda onun yüzüne baktı.
Sonra gözleri elinin altında ters çevirilmiş telefonuna. Dikkatli ve yavaş bir hareketle Cemre'nin telefonunu elinden çekerken ekranın açık olduğunu ve kendi mesaj sayfasında kaldığını gördü. Sonra gözleri Cemre'nin yazdığı ama göndermediği o mesajı buldu.
"Özledim."
İçi pişmanlıkla kaplanırken derin bir iç çekti ve telefonu masanın üzerine koyup Cemre'ye yaklaştı. Yüzüne dökülen saçlarını parmağıyla yavaşça çekerken alnını alnına yasladı ve fısıldadı. "Ben de özledim."
Cemre'nin kolu sanki varlığını hissetmiş gibi Berk'e dolandı. Berk yavaşça alınlarını ayırıp onun yanağına bir öpücük kondurdu. Sonra bir tane daha. Bir tane daha...
Sonra yavaşça boynuna doğru eğildi ve derin bir nefes aldı. Sanki kokusunu içine hapsetmek ister gibi. Bir süre öyle kaldı. Sonra yavaşça geri çekildi. Ona sarılmış olan Cemre'nin kolunu yavaşça yanına bırakırken Cemre kıpırdanıp arkasını döndü.
Berk onun üzerindeki yorganı yavaşça düzeltirken ayağa kalktı ve komidinin üzerinde duran fotoğraflarına bakıp odadan çıktı.
***
Sabah arabadan inen Cemre ve Bora banktaki Berk ve Beliz'in yanına ilerlerken Cemre'nin bakışları kafasında her şeyi netleştirmiş gibiydi. Bu kez konuşacaktı.
Onları gören Berk ayağa kalkıp gülümseyerek günaydın diyeceği sırada Cemre yeterince soğuk ve mesafeli olan sesiyle konuştu.
"Biz bi konuşalım mı?" dedi ve etrafa bakındı. "Bölecek bir şey yoksa." dediğinde Beliz ayağa kalkarken kaşlarını kaldırdı ve Bora'ya döndü.
Bora ona kaşları ile okulu işaret ederken Beliz Berk'e dönerek konuştu. "O zaman bi kantindeyiz."
Berk başını sallarken Cemre'nin yüzündeki siniri ölçmeye çalışıyor gibiydi.
Bora ve Beliz uzaklaştığında Berk derin bir nefes verdi ve konuştu. "Noldu Cemre?"
Cemre'nin gözleri onun gözlerindeyken Cemre konuştu. "Sence de konuşmamız gereken bir şeyler yok mu?"
"Mesela?"
"Mesela senin beni bir şekilde kapının önünde bırakman." diyen Cemre'nin sesindeki kırgınlık okunuyordu.
"Böyle bir şey olamaz Cemre. Saçmal-"
Cemre onun bu kelimeyi kullanmasına izin vermeden çıkıştı. "Saçmalamıyorum." dedi ve titrek bir nefes verdi. "Ben bakıyorum yanında Beliz var Lavin var Çınar var hatta Ali bile var artık." dediğinde gözleri birleşti. Sesi titredi. "Ama ben yokum." yutkundu. "Ben bir şekilde hep o kapının önünde kalıyorum. Bana bir şekilde hep o kapıdan izlemek düşüyor." Gözleri kısıldı ve fısıldar gibi ekledi. "Sanki orda bana yer yok gibi." Sonra yutkundu ve devam etti. "Sarp ne dedi bana biliyo musun? 'Kendin olmadığın bir ilişki de mutlu musun sen?' dedi. Dışardan bile o kadar açık ki ne kadar kop-"
Berk başını iki yana sallarken sözünü kesti. "Hani umrunda değildi Sarp'ın ne söylediği? Öyle demiştin o akşam."
Cemre başını salladı. "Umrumdaymış demek ki."
Berk'in bununla kaşları çatıldı. Sinirle bir nefes verirken konuştu. "Sen bi kendine sor bence Cemre. O kapının önünde ben mi bırakıyorum seni yoksa sen mi kalmak istiyorsun orada?" dediğinde Cemre bununla kaşlarını daha çok çatarken Berk ona bir adım atarak ekledi. "Hatta sen en iyisi iyice bi düşün. Çünkü sensin her seferinde kapının önünde gitmeye hazır olan, neden? Sen neden hep gitmek için fırsat kolluyorsun? Bu yaz senin peşinden koşan da bendim öncekilerde de... Sen ne zaman çaba gösterdin gitmek yerine Cemre?"
Cemre’nin gözleri Berk’in sözleriyle bir an dondu kaldı. Sanki bir şey söylemek istercesine dudakları hafifçe aralandı ama kelimeler boğazında düğümlendi. Berk’in sesindeki kararlılık, içindeki öfke ve kırgınlık karışımı, Cemre’yi bir adım geri attırdı. Etrafındaki sabahın serin havası birden ağırlaşmış gibiydi. Bankın yanındaki ağaçların dalları hafifçe sallanırken Cemre’nin bakışları Berk’in gözlerinden yere kaydı. Yutkundu ellerini ceketinin ceplerine soktu ve derin bir nefes aldı. "Bunu mu düşünüyorsun?” dedi sonunda sesi hala titrek ama bir o kadar da kontrollü. “Benim gitmek istediğimi mi düşünüyorsun? Berk ben…” Durdu başını kaldırıp ona baktı. “Ben seninle kalmak için her şeyi yapıyorum. Çoğu şeyi görmezden geliyorum... alttan alıyorum. Ama sen… sen her defasında başka bir şeyle meşgulsün. Beni görmüyorsun bile." Gözleri tekrar doldu ama bu sefer gözyaşlarını tutmak için dişlerini sıktı. “Söylesene ben nerdeyim?"
Berk’in gözleri Cemre’nin dolan gözlerinde kilitlendi. Onun sesindeki kırgınlık titreyen dudakları Berk’in içindeki öfkeyi bir an için dindirdi. Derin bir nefes aldı ve başını hafifçe eğdi. “Cemre seni görmediğimi nasıl düşünürsün?” dedi sesi artık daha yumuşak ama hâlâ kararlıydı. “Seni her zaman görüyorum. Seninle geçirdiğim her an seni düşündüğüm her saniye… Ama sen bunu görmüyorsun. Hep bir şeyleri eksik buluyorsun. Hep bir şeyleri yanlış anlıyorsun.”
Cemre’nin kaşları çatıldı gözleri Berk’in yüzünde gezindi. “Yanlış anlamak mı?” dedi sesi biraz daha yükselmişti. “Berk ben yanlış anlamıyorum. Seninle konuşmaya çalıştığımda, seninle bir şey paylaşmaya çalıştığımda, ya bir başkası araya giriyor ya da sen zaten başka bir yerde oluyorsun.
Berk bir an durdu sanki ne diyeceğini tartıyordu. Sonra yavaşça başını iki yana salladı.
"Konu yine Lavin mi?"
Cemre gözlerindeki büyük kırgınlıkla cevap verdi. "Konu hiçbir zaman Lavin değildi."
“Cemre ben seni onlarla kıyaslamıyorum bile. Ama sen… sen sanki sürekli bir yarış içindeymişiz gibi davranıyorsun. Sanki ben seni seçmek zorundaymışım gibi. Oysa seni zaten seçtim. Hep seçtim.”
"Seçmek mi?” dedi Cemre kaşları çatılırken sesinde alaycı bir tını vardı. “Seçmek buysa Berk, ben neden hâlâ kendimi bu kadar yalnız hissediyorum? Neden hâlâ senin yanında değil de kapının önünde bekliyormuş gibi hissediyorum?”
"Belki de sen istemiyorsundur yanımda olmak?" diyen Berk gözlerini onun gözlerine sabitledi. "Çünkü yanımdaki kimseyi ben zorla yanımda tutmuyorum."
"Haksızlık ediyorsun." dedi Cemre sesi titrerken. "Bana kalacak yer bırakmayıp beni gitmekle suçlayamazsın."
"Asıl sen bana her seferinde haksızlık ediyorsun." diyen Berk'in sesi yükselirken bir adım geri attı ve ellerini bıkmış gibi iki yanına bıraktı. "Ama benden de bu kadar Cemre."
Yüze düşmüş zülüf
Nası geleyim dönüp
Berk’in son sözü havada asılı kaldı. Cemre’nin dudakları hafifçe titredi ama bu kez gözyaşlarını tutmak için çaba göstermedi. Bir damla yanağından süzülürken sesi neredeyse fısıltı gibi çıktı. “Bu kadar mı yani? Benden de bu kadar mı diyorsun?”
Gece resmimi öpüp
Vazgeçmişsin benden
Berk bununla başını yere eğdi. Cemre'nin ağladığını görse kıyamazdı çünkü. “Cemre ben… bak yoruluyorum. Her seferinde aynı şeyi konuşuyoruz. Aynı yere geliyoruz. Bu tekrarlanıp duruyor."
Kara yolları bozuk
Kanadım yine kırık
Cemre yanağından bir damla yaş daha süzülürken ağlamaklı çıkan sesini engelleyemeden konuştu. "Beni yormuyor mu sanıyorsun? Her defasında sana ulaşmaya çalışıyorum Berk. Ama sanki… sanki ne kadar çabalasam da bir duvar var. Ve o duvarı sen mi örüyorsun ben mi bilmiyorum artık.”
Bana mektubu yazıp
Vazgeçmişsin benden
Berk başını onun yüzüne kaldırırken dolu gözleriyle birleşti bakışları. İçi titreye titreye kurduğu cümleye kendi bile inanamadı.
"O zaman birbirimizi yorduğumuz bir ilişkide kalmanın daha fazla anlamı yok." dediğinde Cemre'nin yüzü şaşkınlık ve acıyla gerilirken Berk ekledi. "Dediğim gibi benden bu kadar çünkü."
Yangın düşmüş kor, kor
Yanmış gönlüm yer, yer
Cemre gözlerini acıyla kapatırken derin bir nefes aldı. Gözyaşları gözlerinden hücum ederken gözlerini açtı ve Berk'in gözlerine baktı. "Bitsin diyorsun yani." dediğinde Berk başını salladı. Cemre'nin yüzüne acı dolu bir gülümseme yerleşti. "Bitsin." diye fısıldadı.
Duydum sağdan soldan
Vazgeçmişsin benden
Berk yutkunurken eli bir alışkanlık gibi Cemre'nin yanaklarındaki yaşları silmek için kalkacak gibi oldu ama hemen elini kontrol altına aldı. Eli yanına düşerken yumruk halini aldı. Sanki kendine kızıyor gibiydi. Cemre'nin ağladığını daha fazla görmemek için bakışlarını ileriye çevirerek yanından geçti ve gitti.
Yangın düşmüş kor, kor
Yanmış gönlüm yer, yer
Bazen bir ilişki kavgayla değil, anlayışsızlıkla biterdi. Sözler öfkeyle değil yorgunlukla kurulduğunda daha derin yaralar bırakırdı geride. Kimse haklı değildi belki bu hikâyede. Ne Cemre tamamen suçluydu ne de Berk masumdu.
Çünkü bu birinin gitmeyi seçtiği değil ikisinin de kalmayı bilemediği bir sondu. Aşk bazen çaba isterdi bazen sadece kalabilmeyi... Ama en çok da birbirini anlayabilmeyi. Ve belki de onlar sevmeyi çok iyi bilen ama kalmayı hiç öğrenememiş iki çocuktu. O yüzden kaybettiler. O yüzden bitti. Ama haklı olmak bazen bir ilişkiyi kurtarmaya yetmiyordu. Çünkü bazı aşklar sevmenin ötesinde sabır da isterdi. Ve sabır tükendiğinde sevgi de beraberinde susardı. İşte o gün iki insanın da içinde kalan cümleler değil, sarılmak isteyip de sarılamadıkları anlar ağır basmıştı. Ve bazı vedalar, yalnızca gitmekle değil, dönmemekle yazılırdı.
Cemre bir kaç adımda bankın yanına geldiğinde üzerindeki tüm kırgınlıkla banka oturdu. Yanağındaki yaşları elinin tersiyle silerken ağlamasını durdurmuştu.
Duydum sağdan soldan
Vazgeçmişsin benden
Berk okula girdiğinde derin bir nefes verirken başı anlık olarak döndü. Elini alnına götürürken beyninde bir çınlama belirdi. Gözlerini sıkmasına sebep olacak kadar şiddetliydi bu çınlama. Sonra Cemre'nin sesi yankılandı beyninde.
"Bana kalacak yer bırakmayıp beni gitmekle suçlayamazsın."
Doldur bardak dolsun
Yanmış gönlüm yansın
Cemre ellerini bankın iki yanına güç alır gibi dayarken derin bir nefes alıp verdi. İçindeki üzüntü yavaşça öfkeye dönüşmeye başlamıştı.
Sana da aşk olsun
Vazgeçmişsin benden
Hazal okul bahçesine girdiğinde Cemre'yi bankta tek başına otururken görünce kaşları çatıldı ve adımlarını hızlandırıp onun yanına gitti.
"Günaydın." diyerek yanına oturduğunda Cemre yavaşça ona döndü.
"Hazal." dedi onun yüzüne bakarken. Ve ekledi. "Sarılalım mı?"
Hazal hiç tereddüt etmeden Cemre'ye kollarını sararken Cemre'de gözlerini kapatırken Hazal'a sarıldı.
"Noldu?" dedi Hazal merakla.
Cemre yutkunurken Hazal'dan yavaşça ayrıldı. "Ayrıldık." dediğinda Hazal'ın kaşları şaşkınlıkla kalkarken aynı konuyu konuşmanın Cemre'ye iyi gelmeyeceğini anlayarak konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Bi şey dicem." dedi ve gülümseyerek ekledi. "Yeni bi tatlıcı açılmış. Öğle arası oraya gidelim mi?"
Cemre onun bu çabasını fark ederek başını onaylar şekilde salladı. "Gidelim."
Hazal sevinçle gülümserken konuştu. "Tamamdır. O zaman ben hemen yer ayırtıyorum çünkü tıka basa dolu oluy-" gözleri okula doğru dalgın bakışlarla ilerleyen Çağrı'yı bulduğunda cümlesi yarım kaldı.
Cemre şaşkınlıkla ona ve onun baktığı tarafa bakarken kaşlarını çattı. "Çağrı'ya nolmuş?" dediğinde Hazal yutkundu. "Dur sorayım." dedi ve Hazal hayır diyemeden elini Çağrı'ya kaldırıp seslendi. "Çağrı!"
Çağrı başını o yöne çevirirken Hazal ile göz göze geldi.
Tamam gönlün olsun
Bu rüzgar durulsun
Adımları zar zor o tarafa yönelirken yanlarına geldiğinde Cemre'ye dönerek "Günaydın." dedi.
"Günaydın." dedi Cemre tereddüt ederek. "Neyin var?"
Hazal'ın gözleri yere sabitlenirken Çağrı göz ucuyla ona baktı. Ama bu anlık bir bakıştı. Geri Cemre'ye dönerken konuştu. "Bir şeyim yok. Uykumu alamadım galiba." dediğinde Hazal'ın gözleri onu buldu.
Gözlerindeki hüznü gördüğünde yutkundu.
Söyler eşim dostum
Vazgeçmişsin benden
"Neyse." dedi Çağrı orada kalamıyormuş gibi. "Ben sınıfa çıkıyorum."
"Tamam görüşürüz." diyen Cemre ona sorgular bir şekilde bakarken Hazal Çağrı'nın arkasından ayağa kalktı. Zaten uzaklaşmış olan Çağrı'nın peşinden hızlı adımlarla ilerledi ve Çağrı'nın kolunu yakaladı.
Çağrı bununla ona dönerken gözlerindeki şaşkınlığı gizleyemedi.
"Noluyor Çağrı?" dedi Hazal ona bakarken. "Böyle mi davranıcaksın bundan sonra bana?"
Çağrı'nın kaşları çatılırken kaşlarını çattı hafifçe.
"Nasıl?"
"Yokmuşum gibi." dedi Hazal onun gözlerine bakarken.
Belediyenin tüm
Hoparlörlerinden
Müzeyyen çalınsın
Vazgeçmişsin benden
Çağrı'nın dudaklarına acı bir tebessüm yerleşirken konuştu.
"Ben sana hiçbir zaman istesem de yokmuşsun gibi davranamam Hazal. Ama olur da başarırsam... Bunca zaman bana yokmuşum gibi davranmalarına say." dedi ve ekledi. "Dün akşamki gibi."
Hazal'dan cevap beklemeden arkasını döndü ve gitti.
Yangın düşmüş kor, kor
Yanmış gönlüm yer, yer
Ama arkasını döndüğü ilk adımda geriye dönmek istedi. Bu isteği içinde bastırırken acıyla yutkundu.
Duydum sağdan soldan
Vazgeçmişsin benden
Hazal onun arkasından bakarken derin bir nefes verdi ve Cemre'nin yanına döndü.
"Noluyo Hazal?" dedi Cemre sorgulayıcı bakışlarıyla.
"Şöyle ki..."
***
"Gelin bana geçelim." dedi Çağrı ve Berk'in ortasında yürüyen Ege.
"Hiç keyfim yok bro." dedi Çağrı ve ekledi. "Eve geçsem iyi olur."
"Aynı şekilde." dedi Berk bakışlarını onlara çevirmeden.
Ege yerinde durduğunda onlarda durdu ve Ege'ye döndü. "Yapmayın oğlum ya. Tamam mental çöküş günleriniz çatışmış olabilir ama kendinizi bana bıraksanıza."
Tam o sırada arkasından adının seslenilmesiyle arkasına döndü.
"Ege." onlara doğru gelen Zeyno'ya kaşlarını kaldırıp bakarken Zeyno'nun elind ona uzattığı zincir kolyeye baktı. "Bunu bizim evde düşürmüşsün."
Çağrı'nın suratına istemsiz bir sırıtış yerleşirken, yüzündeki küçük tebessümle Ege'ye bakan Berk'e döndü.
Ege gülümseyerek kolyeyi alırken konuştu. "Teşekkür ederim."
Zeyno ona gülümseyerek bakarken ikisinin de aklında aynı an belirmişti.
Ege sprey boyanın kapağını açarken konuştu. "Boyamaya başlayacağız nasıl olsa." dediğinde tam sprey boyayı ona doğrultmuştu ki Zeyno bir adım geri giderken ayağı bir fırçaya takıldı ve geriye doğru sendeledi.
“Ayy!”
Ege hızlı bir refleksle onun belinden tutarken gövdeleri arasında hiçbir mesafe kalmamıştı. Zeyno’nun elleri Ege’nin tişörtüne tutunurken ikisinin de nefesi aynı anda kesildi.
Ege'nin yüzüne bir sırıtma eklenirken Çağrı ve Berk'in gözleri onların arasında mekik dokuyordu.
"Bakışmaya devam edecekseniz biz yavaştan uzaklaşalım. Malum ateşle baru-"
Çağrı Ege'nin ona dönüşüyle korkuyla sustu.
"Zeyno hadi!!" diye bağıran Ali'nin sesiyle Berk kaşlarını çattı ve o tarafa doğru bağırdı.
"Tam öpüşme sahnesinde araya giren reklamsın şuan ya! Ayıptır kardeşim!" dediğinde Ali ve Arap sırıtarak onlara doğru gelirken Ege Zeyno'ya sırıtarak döndü ve konuştu.
"Sen yine de önüne bakarak yürü her zaman orada olamayabilirim."
Berk'in suratına bir sırıtış yerleşirken Ege'ye imayla baktı.
Yanlarına gelen Ali Zeyno'ya döndü. "Hadi Zeyno. Aysel Teyze'ye uğrayacaktık unuttun mu?" dediğinde Zeyno başını sallarken konuştu.
"Ay ben onu unuttum ya. Hadi gidelim." dediğinde Ege sordu.
"Aysel Teyze kim?"
Arap ona döndü. "Bizim mahalleden." dedi ve açıklar gibi ekledi. "Kadının evi yandı geçen. Şimdi bi komşunun evinde kalıyor." dediğinde Berk konuştu.
"Evi yok mu?" dediğinde onların garip bakışları karşısında saçma bir soru sorduğunu anlamış gibiydi. "Yani evi tamamen mi yandı?"
"Evet." dedi Ali başını sallarken.
Berk ona bakarken konuştu. "Ben babamla bir konuşayım yard-"
Ali onun sözünü kesti. "Gerek yok Berk." dediğinde kaşları çatıktı. Gözleri birleşti ve ekledi. "Babanın parasına."
Berk başını sallarken konuştu. "Tamam o zaman." dedi ve gülümsedi. "Bizde geliyoruz."
Çağrı ve Ege ona şaşkınlıkla dönerken seslerindeki şaşkınlığı gizleyemeden aynı anda sordu. "Nereye?"
"Tozluyaka'ya." dedi Berk ona dönerken. Sonra Ali'ye döndü. "Aysel Teyze'ye ev alacağız."
"Berk bunu babanı-"
"Babam yok. Babamın parası da yok. Rahat olabilirsin." dediğinde onların bisikletlerine doğru baktı.
"O zaman biz arabayla geliyoruz. İsterseniz atlayın sizde."
"Yok. Sağol." dediklerinde onlar bisikletlerine yönelirken Berklere doğru gelen Alaz, Çınar ve Bora yanlarında durdular.
Çınar'ın kısık gözleri Berk ile buluşurken Bora sordu.
"Siz samimiyeti abarttınız mı bana mı öyle geliyor?"
Çağrı sırıttı. "Tozluyaka'ya gidiyoruz. Gelcen mi?"
Bora kaşlarını kaldırdı. "Valla bende takılırız diye gelmiştim yanınıza. Siz Tozluyaka'da ne buluyorsunuz oğlum ya?"
Çağrı sırıtarak Ege'ye döndü. "Bulan buluyo."
Onlar orda birbirlerini iterken Berk konuştu. "Bi kadın varmış mahallelerinde. Evi yanmış. Aklımda bi fikir var yardım etmek için." dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı.
"E verelim biz parasını arayayım mı babamı?" derken arka cebinden tam telefonu çıkarıyordu ki Berk'in konuşmasıyla duraksadı.
"Yok arama. İstemiyorlar öyle." dediğinde Bora telefonu geri cebine soktu.
"Gurur diyosun." dediğinde Berk yanında hâlâ itişen Çağrı ve Ege'ye seslendi.
"Siz de bi durun artık."
Çağrı ve Ege bununla dururken mahcup bir şekilde Berk'e döndüler.
Bora onlara gülerken ciddileşerek Berk'e döndü. "Ne gibi bi fikir? İhtiyaç var mı bize?" dediğinde Berk onun yanındaki Çınar ve Alaz'a baktı.
"Valla var. Ama davet var ısrar yok." dediğinde Çınar konuştu.
"Geliriz sıkıntı yok." dediğinde Alaz'da aynı şekilde ona katıldı.
"Kızlar nerde?" diye sordu Ege. Sonra ekledi. "Yani Bora burda olduğuna göre Beliz'in çokt-"
Çağrı onun ağzına elini kapatırken sırıtarak Bora'ya sordu. "Yani kısaca kızlar nerde?"
"Hazal'ın bulduğu bir tatlıcı mı ne varmış hep beraber oraya gittiler." dediğinde Çağrı elini Ege'nin ağzından indirdi ve ona döndü.
"Bu kadar kısa bir cevap için ağzını yorma canım brom." dediğinde Çınar Bora'ya döndü.
"Benim arabayla geçelim o zaman bizde." dedi.
Bora onu onaylarken hepsi arabalara dağıldı.
***
"Gerçekten felaketmiş buranın tatlıları." diyen Aren ile Hazal saçını savurdu.
"Zevkli bir insan olduğumu bilmeyeniniz yoktur."
Lavin ona dönerken sordu. "Çağrı ile senin aranda noldu?"
"Hiçbir şey." diyen Hazal'ın konuyu geçiştirmeye çalıştığı çok belliydi.
"Aranızdaki gerilim sınıfı kaplıyordu beni kandıramazsın." dedi Lavin onu dikkatle izlerken.
"Of." dedi Hazal çatalını bırakırken. "Çağrı benden hoşlanıyormuş."
Aren'in yüzü bununla düşerken gözlerini tabağına sabitledi.
Hazal hepsinin yüzüne baktı ve hiçbirinin şaşırmadığını görünce şaşkınlıkla sordu. "Hepiniz biliyor muydunuz?"
"Bilmiyorduk görüyorduk." dedi Beliz. "Çok bariz belli ediyordu zaten." dediğinde Hazal'ın gözleri masaya dalıp giderken Çağrı'nın bu sabah kurduğu cümle geldi aklına.
"Ben sana hiçbir zaman istesem de yokmuşsun gibi davranamam Hazal. Ama olur da başarırsam... Bunca zaman bana yokmuşum gibi davranmalarına say"
"Eee sen ne dedin?" dedi Devin merakla.
Hazal gözlerini masadan ayırırken konuştu. "Olmaz dedim." dediğinde hepsinde gezindi gözleri. Sonra ekledi. "Arkadaşlığımız bozulsun istemiyorum." dediğinde diğerlerinin boş bakışlarına bakarak başını salladı. "Ne?!"
"Şimdi bozulmadı mı arkadaşlığınız?" diyen Cemre ile Hazal'ın kaşları farkındalıkla kalktı.
"Bozuldu." dedi kendi kendine.
"Ya da sana şöyle soralım canım." diyen Beliz ona doğru çatalını sallarken sordu. "Sen arkadaşlığınız bozulmasın diye mi hayır dedin yoksa bunca zaman arkadaşlığınız bozulmasın diye o hisleri bastırıyor musun? Gizliden gizliye." dediğinde Aren'in sandalyesini itip ayağa kalkmasıyla hepsi o tarafa döndü.
"Ben bi lavaboya gidiyorum." diyen Aren aralarından ayrılırken Beliz sorgulayıcı bakışlarını geri Hazal'a çevirdi.
Hazal ofladı. "Alakası yok."
"Eminim öyledir."
***
"Oğlum bulduğun çözüm kasabı bi günlük işletmek miydi?" diyen Ege et kokusuyla burnunu buruştururken Berk konuştu.
"Tanıdığımız sadece kasap varmış napabilirim. Adamın kızı bizim şirkette çalışıyormuş o yüzden burası geldi sadece aklıma."
"Kusucam ya." diyen Çağrı burnunu kapatırken Berk yüzünü buruşturdu.
"Ne çok şikayet ettiniz ya."
Diğerleri de gelirken hepsi köfte yapmaya başladı. Kenarda oturan Bora konuştu.
"Vegan köfte de mi yapsak?"
"Bizim mahallede..." dedi Arap gülerken. "Vegan köfte?"
Bora başını salladı. "Evet. Noldu beğenemedin mi?"
"Oğlum kasabın olayı ettir. Vegan nedir? Et yok." diyen Ali bilmiş bir ifadeyle konuştu.
"Ne biliyorsunuz yenmeyeceğini?" dedi Bora ayağa kalkarken. "Belki siz mahalleliye baskı yapıyorsunuz et de et diye."
"La havle.." diyen Arap önündeki köfteleri yapmaya devam ederken Bora kollarını sıvadı ve kapının önünde oturan Zeyno, Ege ve Çağrı'nın yanına gitti.
"Size mesaj attığım malzemeleri bana alın." dediğinde ekledi. "Vegan köfte yoğuracağım."
"Ne alaka ya?" dedi Zeyno ona bakarken.
"Sorgulamak zorunda mısın?" dedi Bora ona bakarken.
"Kazanalım diye batmayalım da." diyen Zeyno söylenerek ayağa kalkarken Ege'de onunla kalktı. Sonra hâlâ oturan Çağrı'ya döndü.
"Gelsene bro."
"Yok ya. Ben iyiyim böyle siz gidin." dediğinde sırıtıyordu.
Ege ve Zeyno uzaklaşırken Çağrı içeri girdi ve köfte yoğuran Berk'e bakarak konuştu. "Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi Berk'i böyle göreceğim." dediğinde tabakları dolaba koyan Ali'de gülümseyerek Berk'e baktı.
"Bi de bana sor." dediğinde Berk güldü.
"Ön yargılı olmamak gerekirmiş demek ki."
Çağrı aklına gelen şeyle güldü. "Lan bi kere çiğköfte yoğurmuştun." dediğinde Bora kaşlarını kaldırdı.
"Ciddi misin lan?"
"Evet." dedi Çağrı. "Sosyal medyada bi ara sıra geceleri çok popülerdi ya." dediğinde Berk gülerek ekledi.
"Hazal özenmişti gidelim diye tutturmuştu. Hepimizi sürüklemişti ve ordaki abi de bana takmıştı." dediğinda Çağrı ekledi.
"Çok kasıntıydın çünkü." dediğinde Berk ona gülerken Çağrı Bora'ya dönerek ekledi. "Adam buna taktı sonra çiğköfteyi yoğurtturdu. Berk ondan sonra bi açıldı. En son oynuyordu falan yani." dediğinde Bora kahkaha atarken konuştu.
"Tavana da attın mı bari?" dediğinde Berk kahkaha atarken Çağrı gülerek konuştu.
"Attı ama biraz fazla büyük bir parça atmış tavana ulaşamadan Cemre'nin kafasına düşmüştü. Cemre gece boyunca kafasını ıslak mendille sildi." dediğinde Bora daha büyük bir kahkaha atarken konuştu.
"Bu kısmı görmek için erken gelebilirdim."
Berk sırıtırken konuştu. "Stres atmaya birebirmiş köfte yoğurmak." dedi ve Çağrı'ya döndü. "Bro birazda sana vereyim." dedi leğeni ona doğru iterken.
Çağrı başını iki yana salladı. "Almıyım sağol." dedi ve Bora'ya döndü. "Birazdan göreceğiz Bora'nın stres atışını zaten." dediğinde Vefa gülerken konuştu.
"Vegan köfteleriyle."
Bora kaşlarını kaldırıp “Bana mı sardınız şimdi?” dedi. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı. “Bak vegan köfteyi yedireceğim size o kadar iddialıyım. Göreceksiniz kasabın eti bile bu kadar konuşulmaz. Tüm mahalle bu boylu poslu kaslı çocuk ne köfte yapmış be diyecek." dediğinde Çağrı sırıttı.
"Taliplerin kapıda kuyruk olmasın." dediğinde Bora sırıtarak kapıdan geçerken o tarafa uzun uzun bakan kızlara bakarak konuştu.
"Valla şimdiden bi talip kuyruğu var ama sadece bana olduğunu sanmıyorum." dediğinde Berk böbürlenerek konuştu.
"Yüzde doksanlık kısım bana büyük ihtimal kalan yüzde onluk kısımda siz işte." dediğinde kapıdan giren Ege ve Zeyno elindeki poşetleri masaya bıraktılar.
Zeyno Bora'ya doğru konuştu. "Senin vegan köfte malzemelerini aldık ama bence bu fikir tutmaz. Mahallede et yemeden doymam diyen amcalar var haberin olsun.
Ege başını sallarken ekledi, “Aynen yolda gelirken bi amca durdurdu, ‘Kasap Osman ne zamandır köfte yoğuruyor?’ diye sordu. Dedim ‘Bugünlük biz iş başındayız.’ Adam ‘Hayırlı olsun’ dedi ama vegan köfte desen suratıma tükürürdü eminim.”
"Öfff." dedi Bora masanın üzerinden poşetleri alırken. "Ne kadar karamsarsınız ya." dediğinde tezgaha gitti.
Bora köfteleri yoğurduğunda arkasına döndü ve tüm dolapların dolduğunu Berk'in hâlâ köfte yoğurduğunu gördü.
"Lan oğlum benimkilere yer kalmamış hâlâ da yoğuruyorsun bozulacak etler." dediğinde Berk dururken etrafa bakındı.
"O kadar oldu mu ya?" dediğinde elindeki eldivenleri çıkardı. "Eee napcaz bunları satmıyor da." dediğinde Bora ellerini yıkayıp telefonuna yönelirken içeri giren Çağrı burnunu tutarken konuştu.
"Bakalım hangi parlak fikir çıkıyor ortaya?" dediğinde Bora telefonla konuşarak dışarı çıktı.
Sonra dükkanın önünde bir motosiklet durdu ve Bora gelen çocukla konuştu. "Kardeşim ya! Anında!" dediğinde tokalaştılar ve çocuk elindeki büyük poşeti ona uzattı.
"Her zaman." dediğinde Bora gülerken ondan teşekkür etti ve motor uzaklaştı.
Bora dükkana doğru döndüğünde hepsinin ona ve elindeki poşete attığı anlamsız bakışları gördü.
"Ne var?" dediğinde Ali elindeki poşeti işaret ederken sordu.
"O ne?"
"Hee." dedi Bora sırıtırken ve poşeti yere koydu ve içindeki kutulardan birini çıkardı. Kutunun üzerinde vegan köfte yazıyordu. "Bunlar soğutuculu köfte kutuları." dediğinde ekledi. "Ayrıca Ege ve Zeyno'ya ilanlar vermiştim üzerinde telefon numaralarımız yazıyor insanlar bize sipariş verebilecekler." dediğinde Ali kaşlarını kaldırdı.
"Bunların hepsini nasıl düşündün?"
Bora yan bir gülüşle işaret parmağını alnına koyarken konuştu. "Daha neler düşünürüm de neyse." dediğinde içeri doğru girdi. "Hadi daha çok işimiz var."
Herkes içeri girerken Ali gözlerini etrafta gezdirdi.
Benim hala umudum var
İsyan etsem de istediğim kadar
İnat etsem bile bırakmazlar sahibim var
Gözler kenarda poşetten kutuları çıkaran Alaz ve Çınar'ı buldu önce. Sonra yaptığı köfteleri büyük bir ciddiyetle tabağa yerleştiren Berk'in üzerinde gezindi. Yüzüne bir tebessüm yerleşti.
Benim hala umudum var
Seviyorlar bazen soruyorlar
Hayran hayran seyret ister katıl ister vazgeç
Sonra kutulara kendi yaptığı köfteleri yerleştiren Bora'ya, ona yardım eden Vefa'ya kapının önündeki masaları düzenleyen Arap, Çağrı ve Ege'ye...
Güzel günler bizi bekler
Eyvallah dersin olur biter
Zeyno onun bu halini fark etmiş gibi yanına gelip kolunu onun omzuna attı. Ali ona gülümseyerek dönerken ikisinin de aklında aynı anlar yankılandı.
Ali olduğu yerde durup Berk'e döndü. Kaşları çatıldı ama sakinliğini koruyarak konuştu.
"Sizin gibi sahte gülümseyip sahte bağlar kuramıyoruz kusura bakma. Biz birbirimize gerçekten bağlıyız."
Berk bu cevaba gülerek ayağa kalktı ve sıradan çıktı. "Vay be! Felsefi bir cevap. Ama burası felsefe dersi değil. Hangi masaldan çıktın bilmiyorum ama burada işler farklı yürür kardeşim." dedi Ali'ye bir adım daha yaklaşırken
Ali Berk’in üstüne yürüyerek cevap verdi. "Ben masaldan çıkmadım hayatın tam ortasından geliyorum." dedi ve etrafa bakındı sonra da Berk'e geri döndü. Gözlerindeki kararlılığı hiç gizlemeden konuştu. "Bizim bağlılık dediğimiz şey sizin egolarınızla kurduğunuz sahte arkadaşlıklara benzemez."
Ali hatırladığı anla kaşlarını kaldırırken etrafına bakındı. Haksız çıkmıştı. Ve ilk defa haksız çıkmayı sevmişti.
Güzel günler bizi bekler
Eyvallah dersin geçer gider
Zeyno'da Ege'nin olduğu tarafa başını çevirirken hatırladığı an'la yüzünde bir tebessüm oluştu.
Berk'in arkasındaki Ege ekledi. "Alışsan iyi olur."
"Neye?" diyen Zeyno bir adım öne çıktı. "Sizin sahte ilişkilerinize mi?"
"Sen hayırdır ya ne zaman konuşsam atlıyorsun konuşmaya hoşlandın galiba benden."
Boyun büküp önünde, ağlasam sessizce
Şu garip gönlüm affolur mu
Çalan telefonla Berk telefonu açtı ve kağıda bir şeyler yazdı. Telefonu kapattığında kağıdı kaldırıp Ali'ye doğru döndü ve konuştu.
"İlk sipariş geldi bile." dediğinde Ali'nin tebessümü büyürken. Berk'te ona gülümsedi.
Bu fırtına durulur mu, benden adam olur mu?
Korkarım aşka zararım dokunur mu?
Bora ona dönerken merakla sordu. "Vegan mı peki?" dediğinde Berk başını salladı.
"Vegan."
Bora böbürlenerek ellerini iki yana açtı. "Yapamazsın dediniz ama ben yaptım işte."
Hepsi ona güldü.
Elveda sana yeter tamam
Bitsin artık bu dram, bu fotoroman
Ham meyvayız hala, koparmışlar dalımızdan
Fırındaki işlerini bitiren Derya çocuklara bakmak için dükkana geldiğinde hepsinin büyük bir ciddiyetle işlerini yaptıklarını ama arada birbirlerine dönüp şakalaştıklarını görünce yüzüne bir tebessüm yayıldı.
Güzel günler bizi bekler
Eyvallah dersin olur biter
Sonra gözleri Berk'in üzerinde durdu. Kaşları çatık bir şekilde köfteleri yerleştiren Berk arada Ali'ye dönüp bakıyordu.
Derya o an içinden keşke dedi. Keşke böyle tanışmasalardı.
Güzel günler bizi bekler
Eyvallah dersin geçer gider
"Nasıl gidiyor?" diye gençlere kendini fark ettirdiğinde Ali yüzüne yerleşen gülümsemeyle kollarını açarak ona doğru geldi.
"Mükemmel gidiyor Derya Sultan." dediğinde kollarını annesine sardı.
Bıraksam kendimi şöyle, oh ne rahat
Bu da geçer gülüm, yaşamana bak
Berk'in gözleri biraz hüzün biraz mutluluk dolu bir şekilde onların üzerinde durdu.
Alınacak dersler var, sorulacak sorular
Bu da geçer gülüm, bizden bu kadar
"O kutular ne?" dedi Derya Ali'den ayrılırken Bora'nın koyduğu kutulara bakarken.
"Vegan köfte siparişleri." diyen Bora ile Derya güldü.
"İlahi çocuklar." dediğinde ekledi. "Bizim mahallede vegan köfte siparişi mi olur?"
Berk gülümserken konuştu. "Valla bizde öyle dedik Derya Hanım ama şimdiden sekiz sipariş geldi bile." dediğinde Derya kaşlarını kaldırırken Vefa konuştu.
"Bora'nın fikriydi." dediğinde Derya Bora'ya dönerken sordu.
"Sen miydin Bora?" dediğinde Bora başını salladı. "Aferin çocuğum iyi düşünmüşsün." dediğinde Bora'nın yüzüne sıcaklık dolu bir tebessüm yerleşti.
Benim hala umudum var
İsyan etsem de istediğim kadar
İnat etsem bile bırakmazlar sahibim var
Son siparişleri de Çınar'ın arabasına koyarlarken Berk kararan havaya baktı ve içerdeki Alaz'a sordu. "Başka sipariş yok dimi?" dedi elindeki son kutuyu da koyarken.
"Yok bitti." dedi Alaz ve dükkanın içini gösterdi. "Köfte de kalmadı zaten."
"Bitsin de eve gidelim artık." dedi Berk. "Kardeşimi özledim ben ya." dediğinde kutulardan birini koyan Bora kendisinin de şaşıracağı bir şekilde konuştu.
"Ne yalan söyliyim bende."
Herkes şaşkınlıkla ona dönerken Çağrı sırıttı.
Berk kaşlarını çatarken sordu. "Efendim."
"Yani şey..." dedi Bora. Etrafa bakındı sonra ekledi. "Bende kardeşimi özledim." dediğinde Çağrı gülerek arabaya bindi ve konuştu.
"Tabi tabi."
Ali onlara dönerek konuştu. "Valla çok sağolun." dediğinde Berk ona döndü.
"Para tamam mı?"
"Çoğu kısmı tamam." dedi Ali ve ekledi. "Kalanını bizim fırından tamamlayacağız." dediğinde Berk gülümsedi.
"Süper. Bir ara da Aysel Teyze'ye ziyarete geliriz." dediğinde kimsenin beklemediği bir şey oldu ve Ali Berk'e sarıldı.
Berk afallarken gözleri şaşkınlıkla doldu. Onlara bakan diğerleri de aynı şaşkınlıkla onlara bakıyorlardı.
Berk tereddütler ellerini Ali'nin sırtına koydu.
Ali Berk'ten ayrılırken konuştu. "Gelin." dediğinde Berk başını salladı.
Ve sonra, o anın sessizliğinde geçmişin tüm yükü bir anlığına durdu. Sanki ne baba kavgaları ne eski kırgınlıklar ne de söylenmemiş sözler vardı. O kucaklaşma bir zaferdi; kırgınlığın değil, çabanın zaferi. Çünkü bazı bağlar doğuştan kurulmazdı, omuz omuza verilen mücadelelerde ve en önemlisi… affedebilmeyi öğrenen kalplerde yeşerirdi.
Ali ve Berk'in arasındaki o kısa ama yürekten gelen temas belki de ilk defa birbirlerini gerçekten gördükleri andı. Ne biri yalnız bir gururun ardına saklanıyordu artık, ne de diğeri geçmişin yüküyle yargılamaya devam ediyordu.
Güzel günler, gerçekten de onları bekliyor gibiydi. Ya da onlar öyle sanıyordu.
32. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder