33.Bölüm: Yıldızlar Eskidirler Onlar Bizi Bilirler

-o gece bir yıldız kaymış...
keşke sırf bunun için sevseydin beni.

                       YAZAR'DAN

"Günaydın!" diye Cemre'nin odasına kendisinden beklenmeyecek kadar enerjik ve mutlu giren Bora'nın sesiyle gözleri hâlâ kapalı olan Cemre homurdandı.

"Sen kimsin ve Bora'ya naptın?" dediğinde gözlerini araladı ve sırıtarak perdeleri açan Bora'ya yüzünü buruşturarak sordu. "Ne bu neşe?"

Bora sırıtarak onun yanına geldiğinde yatağa oturdu. "Kahvemi içtim.." dedi ve tam devam edeceği sırada Cemre'nin yanındaki komidinde ters çevrilmiş bir şekilde duran çerçeveye uzandı, Berk ve Cemre'nin fotoğrafına bakarken konuştu. "Ciddi misiniz siz ya?" dediğinde Cemre onun elinden çerçeveyi alırken konuştu.

"Niye? Çok mu üzüldün?" dediğinde çervevenin arkasını açtı ve fotoğrafı çıkarırken konuştu. "Unutmuşum bunu da çıkarmayı zaten." dedi kaşları çatıkken.

"Yo üzülmedim de ne biliyim Berk dün mutluydu düzelir aranız sandım." dediğinde Cemre'nin gözleri onu bulurken Cemre duraksadı. 

"Mutlu muydu?" 

Bora dudaklarını birbirine bastırdı önce. Sonra sırıttı. "Bilmiyorum."

"Mutluydu dedin Bora." dedi Cemre resmi bi kenara bırakırken tekrar sordu. "Mutlu muydu?"

"Bence öyleydi." diyen Bora ile yutkundu Cemre. Kaşları kalkarken başını salladı. "Şşt." diyen Bora Cemre'nin çenesine koydu elini. "Ağlayayım falan demeyeceksin inşallah." dediğinde Cemre ona yan yan bakarken konuştu.

"Çık odamdan."

"Niye?" dedi Bora omuz silkerken. "Daha kolay ağla diye mi?"

"Bora çık!"

"Abi çık dersen çıkarım." diyen Bora inanılmaz rahattı.

"Bora dedim!" diyen Cemre'nin sesi git gide yükselirken Bora'nın ona sırıtarak bakan suratıyla daha çok sinirleniyordu. "Çık!" derken ona doğru parmağını salladı ve Bora kahkaha atarak ayağa kalktı.

"Tamam çıkıyorum." dediğinde arkasını döndü. Tam kapıdan çıkacaktı ki geriye dönüp sırıtarak konuştu. "Nutella ister misin?" dediğinde Cemre'nin ona yastıklardan birini kaldırmasıyla geri arkasını döndü ama sonra tekrar dönerek bu kez aceleyle konuştu. "Berk mutluydu dün." 

Cemre sinirle elindeki yastığı ona doğru fırlatırken Bora kahkaha atarak hızla kapıyı kapattı.

Cemre'nin bakışları bir süre kapıda kalırken yavaşça yanına bıraktığı resme kaydı. Gözleri yavaşça dolarken Bora'nın bağırışını duymasıyla kaşları çatıldı.

"Hazırlan hadi! Tozluyaka'ya gidiyoruz!"

Sinirle ayağa kalkarken kapıyı açtı ve aşağıya doğru bağırdı. "Ne Tozluyaka'sı ya? Ne buluyos-" cümlesi Bora'nın yan odadan çıkışıyla yarım kaldı.

"Burdayım burda." diyen Bora ile Cemre ona dönerken konuştu.

"Niye gidiyoruz Tozluyaka'ya?" dediğinde Bora alaycı tavrıyla konuştu.

"Hiiç havası iyi geliyo..." Cemre'nin kınayıcı bakışlarıyla ciddiyete büründü. "Kızım dün bahsettiğim teyzenin evini döşeyeceğiz." dediğinde Cemre'nin bakışlarına cevap vermek ister gibi konuştu. "Geliyor Berk'te." 

Cemre ona göz devirdi. "Onu sormadım ben."

"Tamam." diyen Bora merdivenlere yöneldi. "Bekliyorum ama hadi Cemre'cim." Cemre odasına girerken hızla kapıyı çarptı. Bora merdivenlerden inerken kendi kendine söylendi. "Çok agresif fazla agresif zarar bi yerden sonra yani...."

***

"Ben niye geliyorum ya?" diyen Beliz hem saçını topluyor ve hazırlanıyor hem Berk'e söyleniyordu. 

"Tüm sınıf gidip hızla halledelim diye düşündük." diyen Berk onun makyaj aynasının önünde makyaj malzemelerini inceliyordu sıkıntıdan.

"Düşündünüz?" dedi Beliz saçını düzeltirken Berk'in yanına geldi ve onun elindeki rimeli aldı. 

"Erkeklerle işte." dedi Berk omuz silkerken.

"Erkeklerden mi oluşuyormuş sınıf?" diyen Beliz'le bıkkınlıkla masadan kalktı.

"Kafa ütüleme Beliz."

"Hazırım ben." dedi Beliz telefonunu da eline alırken. "Babaannemi de mi götürsek?"

"Ne alaka babaannem?" dedi Berk ona yan yan bakarken.

"Ne biliyim?" diyen Beliz omuz silkti. "Aysel Teyze falan dedin kadına moral falan verir." dediğinde Berk başını salladı.

"Mantıklı aslında. Uyandıysa-"

"Uyandı Hato ile konuşuyordu bahçede." dedi Beliz gülümseyerek küpelerini takarken. 

Berk kahkaha atarken sordu. "Ciddi misin?"

"Evet. Patilerindeki çamurları sildi sonra 'Yapma kızım öyle şeyler' diye başladı 'Ne güzel şeysin sen' diye devam ediyordu." dedi aralarda Hanife Teyze'nin taklidini yaparken.

Berk bununla daha çok gülerken kapıya yöneldi. "O zaman ben ona bi söyliyim."

Berk kapıya yönelirken Beliz arkasından seslendi. “Ama sakın babaanneme ‘Hato’yla muhabbet ediyordun’ deme bozulur!” 

Berk omzunun üzerinden sırıtarak baktı. “Tamam tamam."

Bahçeye çıktığında Hanife Teyze’yi gerçekten de Hato’nun başında onun başını severken buldu. Hato ise bu ilgiden memnun kuyruğunu sallayarak Hanife Teyze’nin etrafında dönüyordu. "Oyy sana kurban olurum ben. Oyun mu istiyorsun yoksa?" diyordu Hanife Teyze. Berk bir an durup onları izledi sonra öksürerek varlığını belli etti.

“Günaydın babaanne!”

Hanife Teyze başını kaldırıp Berk’e baktı yüzünde hafif bir gülümsemeyle konuştu. “Ohoo senin gibi tembel haftasonu erken kalkmış güneş batıdan mı doğdu?"

Berk kahkaha attı. “Yok babaanne şimiz var bugün. Tozluyaka’ya gidiyoruz Aysel Teyze’nin evini düzenleyeceğiz. Gelir misin dedik Beliz’le. Senin de moralin iyi gelir Aysel Teyze’ye.”

Hanife Teyze elindeki bezi bırakıp Hato’ya son bir sevgi dolu bakış attıktan sonra doğruldu. "Aysel Teyze dün bahsettiğin yardım ettiğiniz kadın mı? Evi yanan?"

"Evet." dedi Berk başını sallarken.

"Giderim niye gitmeyeyim? Ama Hato’yu da götürelim o da açılsın biraz.”

Berk kaşlarını kaldırdı. “Babaanne orada zorluk çıkarır bize ya.

Hanife Teyze kollarını göğsünde kavuşturdu kararlı bir ifadeyle. “Hato usludur kimseye yük olmaz. Hem ben bakarım kızıma." dediğinde Hato onu anlıyormuş gibi bacaklarına doğru sıçrayarak partilerini koydu. "Bak nasıl sevindi." 

Berk gülümserken başını salladı ve konuştu. "Tamam babaanne sen kazandın." dediğinde Hato'ya doğru diz çöktü ve onu severken konuştu. "Benim kızım Tozluyaka'ya mı gidiyormuş?" dediğinde Hanife Teyze ona gülerken içeriye doğru ilerledi.

"Ben hazırlanayım. Beliz! Hadi Tozluyaka'ya gidiyormuşuz!"

Beliz gülümseyerek merdivenlerden indiğinde babaannesinin yanağına bir öpücük kondurdu. "Ben hazırım babaannecim bekliyoruz seni." dediğinde Hanife Teyze ona gülümseyerek odasına girerken Berk Beliz'e baktı.

"Noldu yüzün az önce turşu satıyordu?"

"Bora story atmış." dedi Beliz telefonunun ekranını açıp ona gösterirken. "Çok yakışıklı çıkmamı-" 

Karşısındakinin Berk olduğunu hatırlayarak telefonu indirirken yüzündeki gülümsemeyi sildi. Berk'in ona çatık kaşlarla bakan ifadesine baktı. "Ne?"

"Saçmalama Beliz." diyen Berk kolunu onun omzuna attı. "Ben seni kimseyle paylaşamam."

"Allah Allah." dedi Beliz ona bakarken. "Paşama bak."

Merdivenlerden inen Hanife Teyze gülümserken konuştu. "Biz hazırız."

"Biz?" dedi Berk ve Beliz aynı mimikle aynı anda.

Hanife Teyze'nin arkasından koşarak çıkan Hato ile gözleri onun üzerine kaydı. Hanife Teyze ona da patili bir köpek kıyafeti giydirmişti.

Beliz kaşlarını kaldırırken alt dudağını büzdü. "Bu ne tatlılık Hato Hanım?" dediğinde Hatonun çenesinin altını seviyordu.

"Modadan anlıyor tabi." dedi Berk kaşlarını kaldırırken başını kaldırmış ona bakan Hato'ya göz kırptı. "Kimin kızı." dedi böbürlenerek.

Berk'in arabası Bora'nın attığı konumda durduğunda Boralar çoktan gelmişti. 

Evi Bora ayarlamış topladıkları paranın yetmesi içinde sağlam bir pazarlık yapmıştı. 

Berk arabadan indiğinde Hato'nun tasmasından tuttu ve ileriye doğru baktı.

Bora'nın arabasına yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmiş Cemre'nin üzerinde gezindi bakışları. 

"Ooo sonunda geldiniz şeref verdiniz!" diyen Bora onlara doğru gelirken Cemre onların geldiğini yeni fark etmişti. Oraya kafasını çevirdiği an Berk ile göz göze kaldı. Hemen gözlerini kaçırırken Hanife Teyze'nin onun ismini seslenen sesini duymasıyla o tarafa döndü.

"Cemre! Gel de yardım et kızım bagaja biraz eşya koydum." 

Cemre Berk'in bulunduğu yerden ters yöne ilerlerken arabanın bagajına doğru gidip kollarını göğsünde birleştirdi.

"Noldu?" dedi Hanife Teyze onun yanına gelirken.

"Bagajı açar mısınız?" diyen Cemre bagaja bakıyordu.

Berk bununla anahtardaki bagaj tuşuna tıklarken onun taklidini yapar gibi gökyüzüne bakarak konuştu. "Açtım!"

Beliz onların bu haline gülerken Hanife Teyze bagajdan eşyaları alan Cemre'ye ve ön tarafta duran Berk'e baktı.

"Oğlum kıza yardım etsene." dediğinde Berk oraya doğru yöneldi.

Cemre ise aceleyle tüm poşetleri toplarken konuştu. "Gerek yo-" 

Cümlesi kafasını hızla kaldırmasıyla bagajın köşesine çarparak hissettiği acıyla yarım kaldı.

Yüzünü buruştururken elini kafasına koydu. "Off ya." 

"Bir şeyin var mı?" diyen Berk'in sesini duymasıyla elini kafasından çekmeden ona döndü.

"Yok." dediğinde elindeki poşetlerin birazını bagaja bıraktı onun alması için ve ordan uzaklaştı.

"Kavgalı mısınız siz?" dedi Hanife Teyze Berk'e dönerek.

Berk ona gülümseyerek dönerken konuştu. "Yoo." dediğinde diğer poşetleri de almaya gelen Cemre'nin poşetleri almasına izin vermeden hızla poşetleri aldı ve bagajı kapatırken konuştu. "Ben taşırım."

Berk giderken Cemre arkasından göz devirdi ve mırıldandı. "Zahmet oldu."

Hanife Teyze Berk'in eline tutuşturduğu Hato'nun tasmasını tutarken Cemre'ye döndü.

"Kavgalı mısınız siz yavrum? Seni üzecek bir şey mi yaptı yoksa bu deli?" dediğinde Cemre'nin gözleri ona kaşlarını kaldırıp indiren Beliz'i buldu.

"Yok." dedi sadece. Sonra yoldan gelen Ege ve Çağrı'yı gördü, onlara el salladı. Gülümseyerek onlara doğru yürürken amacı Hanife Teyze'den kaçmaktı.

"Oo Cemre'cim bizi gördüğüne bu kadar mutlu olmanı neye borçluyuz?" diyen Çağrı sırıtırken Cemre konuştu.

"Ayıp ediyorsun ben her zaman mutluyum." dediğinde arkasındaki Bora burnundan gülerken konuştu.

"Tabi tabi."

***

Herkes bir şeylere başlarken Hazal ve Cemre oturmuş Bora'nın hazırlattığı çerçevelere, Aysel Teyze'nin aile albümünden büyüttürdükleri resimleri yerleştiriyordu. 

Zeyno ve Lavin bahçe duvarını boyuyorlardı. Aynı zamanda ikisi de yaratıcılıklarını konuşturacaklarını söylemişlerdi.

Zeyno fırçasını batırırken yan yan Lavin'in çizimine baktı. Sonra küçümseyici bir bakışla konuştu.

"Ne çıkacak burdan çok merak ediyorum. Hayır yani tutturmuşsun bi resim çizmeyi biliyorum diye bi de." derken Lavin'in kaşları çatıldı.

"Anlamadım." dediğinde elindeki fırçayı yanına indirirken Zeyno'ya döndü.

"Bilmiyorsun işte kızım çizmeyi." 

Lavin bununla sinirle gülerken konuştu. "Yarışmada yendim ama seni." dedi ve göz kırptı. "Ne çabuk unuttun?"

Zeyno bozulur gibi oldu ama belli etmedi. "O şans işiydi. Hem nerden biliyoruz kendin çizdiğini?"

"Benden." diyen Çınar ile ikisi de o tarafa döndü. Çınar bununla ekledi. "Benden bileceksin çünkü sevgilim o tabloyu acele acele kurabiye yaptıktan sonra benimle görüntülü konuşurken çizdi." dediğinde Lavin'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.

Zeyno onlara göz devirerek önüne dönerken Lavin Çınar'ın yanına ilerledi ve gülümseyerek konuştu. "Bi şey dicem." 

Çınar onun omzundaki saçını geriye iterken "De." dedi.

Lavin Çınar'ın beklemediği bir hareketle işaret parmağını onun burnuna sürttü ve elindeki sarı boya Çınar'ın burnuna sürülürken hızla onun yanağına bir öpücük kondurdu ve kıkırdayarak konuştu. "Çok tatlısın."

Çınar ona gülümserken bir yandan da burnunu silmeye çalışıyordu. 

İkisinin de yüzü bahçe kapısından gelen Sarp'ın sesiyle düştü.

"Selam gençler geç mi kaldım yoksa?"

Çınar Lavin'e dönerken konuştu. "Bunun ne işi var ya burda?"

"Gruptan konuşuldu ya ondan herhalde." dedi Lavin Sarp'a yan yan bakarken.

"Yok ben dayanamayacağım gidicem sorcam." diyen Çınar'ın kolunu aceleyle tutan Lavin konuştu.

"Çınar bugün değil lütfen." dediğinde gözleriyle etrafı gösterdi. 

Çınar sıkıntılı bir nefes verirken başını salladı.

Cemre ve Hazal'ın yanına giden Sarp Cemre'nin yanındaki sandalyeyi çekerek oturdu. 

Hazal kaşlarını çatıp ona bakarken o Cemre'ye dönerek konuştu.

"Nasıl gidiyor?"

Cemre başını ona doğru çevirirken konuştu. "İyi senin nasıl gidiyor?"

"İyi benimde." dedi Sarp. "Yardım edeyim." dediğinde Hazal ters bakışlarını onun üzerinden çekip ayağa kalktı. 

"Sen yardım et ben Çağrıların yanına gideyim yardıma." dediğinde Sarp bundan memnun olmuş bir şekilde başını salladı.

"Ee.. sen böyle hep somurtacak mısın?" dedi Sarp Cemre'ye bakarken.

Cemre ona döndü. "Somurtuyor muyum?"

"Yoo. Ne somurtması? Yüzünde güller açıyor." 

Cemre buna kayıtsız kalamazken yüzüne bir gülümseme yerleşti. "Doğrudur." dediğinde Sarp sırıtırken konuştu.

"Akşam napıyosun?"

Hazal'ın yanlarına gelişiyle Berk başını Cemre'nin olduğu masaya çevirdiğinde Sarp'ı görmesiyle çenesi sinirle kasıldı. Hazal'a dönerken sordu. 

"Sen niye geldin ki?" dediğinde Hazal ona döndü ve fısıldadı.

"Çağrı'yla konuşmak için olabilir mi?"

"Ya sonra konuşursun çık git kızım çerçeve yap." diyen Berk ile Hazal ona göz devirirken Çağrı'nın açtığı kolinin yanına doğru ilerledi.

Berk bununla geri Cemre ve Sarp'ın oturduğu masaya dönerken Cemre'nin gülümsediğini görerek elini yumruk yaptı. Sıkıntılı bir nefes verirken önüne döndü.

"Niye sordun?" dedi Cemre gülümserken.

"Bilmem belki bi yerde otururuz konuşuruz falan." 

Cemre başını sallarken yanına gelen Bora'nın konuşması ile konuşmak için açılan ağzı kapandı. 

"Gelemez çünkü akşam Berklere yemeğe gidiyoruz biz." diyen Bora ile Cemre şaşkınlıkla ona döndü.

"Benim neden hab-"

"Oldu işte." dedi Bora Cemre'ye gülümserken. "Hanife Teyze çağırdı."

"Anladım." diyen Cemre Sarp'a dönerken konuştu.

"Sonra görüşürüz o zaman."

Bora kaşlarını çatarken Sarp sırıttı. "Olur." dediğinde Bora yanlarından ayrıldı.

Berk içeri girmek üzere olan Bora'yı omzundan tutarak durdurduğunda Bora'nın anlamsız bakışları onun üzerinde gezindi. "Ne konuşuyorlar?"

"Sanane." dedi Bora ona yan yan bakarken.

"Bora!" Berk'in sesi uyarıcı bir tonda çıkıyordu.

"Berk." dedi Bora onunla aynı şekilde. Sonra sırıttı. "Çok merak ediyorsan git kendin sor." diyerek içeri girdi.

Berk önüne dönerken kenarda Çağrı'nın koliden bir şeyler çıkarmasını izleyen ve bir şey söylemek için bekleyen Hazal'a döndü.

"Sende konuşacaksan konuş konuşmayacaksan git."

"Sardın bana ya." dedi Hazal. Sonra Çağrı'ya döndü. "Sende görecek misin artık beni?"

Çağrı başını çevirmeden konuştu. "Görüyorum zaten."

Hazal onu kolundan tutarken bu hareketle Çağrı ona doğru döndü. "Konuşmayacak mısın benimle?"

"Konuşmaya gelmedik buraya." dedi Çağrı geri önüne dönerken.

Berk işaret parmağıyla onu gösterirken konuştu. "Haklı." dedi ve Hazal'a baktı. "Hadi uza."

"Gitmiyorum." dedi Hazal omuz çekerken. "Orda yardıma ihtiyaç yok. Çok istiyorsan da sen git banane."

"Ya Hazal sen beni delirtmek mi istiyorsun kızım?" diyen Berk ile Hazal umursamaz bir şekilde omuz silkti.

"Yo sadece Çağrı'yla konuşacağım."

"Napıyorsanız yapın ya." diyen Berk yanlarından uzaklaşırken Hazal sırıtarak konuştu.

"Şimdi Cemrelerin masasına ilerleyecek." dediğinde Çağrı Berk'in gittiği yöne döndü ve gerçekten de o masaya yöneldiğini gördü. "Ama birazdan vazgeçip Arapların yanına gidicek." dediğinde Çağrı merakla Berk'i izlemeye devam etti.

Berk aynı Hazal'ın da dediği gibi tam yaklaşmışken hızla yön değiştirdi ve Arap ve Ali'nin yanına geçti. Çağrı bununla istemeden sırıttığında Hazal ona dönerken konuştu.

"Gülümsedin! Yani benle konuşmak zorundasın." dediğinde Çağrı ona dönerken yüzündeki gülümseme silinememişti çünkü Hazal'ın bu halleri çok hoşuna gidiyordu.

"Ne konuşacağız?" dediğinde tüm yelkenleri suya inmiş gibiydi.

Hazal bu kadar çabuk pes etmesine şaşırmıştı ama gözlerinde de ilk defa filtrelenmemiş ve gizlenmemiş o sevgiyi görmüştü. 

Bazı anlar vardır sadece kalbinin attışları duyulur. İşte o anlardan biriydi bu. Hazal’ın yarı şaka yarı ciddi halleriyle ördüğü duvarlar, Çağrı’nın gözlerindeki gülümsemeye karışmış sevgiyle çatlamaya başlamıştı. Sanki yıllardır birbirlerinin etrafında dolanan ama aynı cümlede var olmayı bir türlü beceremeyen iki insanın nihayet göz hizasında buluştuğu yerdi orası. Ve bu bakış konuşmaktan daha fazlasıydı. Bir özür, bir itiraf, bir davet... Belki de hiçbir zaman sesli dile getirilemeyecek kadar derin bir duygunun ifadesiydi.

Belki de bir hikâyede en çok beklenen şey birinin gözlerinin içinde saklı kalan cümleleri, bir başkasının nihayet görebilmesiydi. Korkmadan, savunmasızca... Çünkü aşk böyle bir şeydi.

"Niye benimle konuşmuyorsun mesela?" dedi Hazal gözlerini kaçırırken.

Çağrı yutkundu. Yüzünden gülümsemesi silinirken sanki kötü bir şeyleri hatırlamıştı. "İstemiyorsun çünkü beni." dedi sesi net ama içini kırarken.

"Çağrı ben arkadaşlığımız bozulsun istemiyorum." dedi Hazal kendini savurunur gibi. 

"Hâlâ arkadaş diyosun Hazal ya." dedi Çağrı sesindeki siniri saklamadan.

Hazal başını salladı. "Ya bak bu söylediğin çok ciddi bi duygu... ve ben sanmıyorum ki sen ve ben...." durdu ve Çağrı'nın yüzüne baktı. "Yapamayız. Her şeyi mahvederiz. Elimizde olanı da kaybederiz. Arkadaş grubu falan kalmaz ortada."

"Niye olmasın? Bırakta bir şeyler mahvolsun Hazal." dedi Çağrı ona bakarken. "Kötü şeyler olmasın diye iyi şeylerden kaçmaya devam mı edeceksin?"

"Hayır." dedi Hazal.

Çağrı bununla sordu. "Sen beni seviyor musun?" dediğinde Hazal gözlerini yere dikti.

Her şeyin mahvolmasını istemiyordu. Çağrı söylediklerinde haklıydı. O kötü şeyler olmasın diye iyi şeylerden kaçıyordu. Ama bunu söylemek o kadar zordu ki...

"Arkadaş olarak evet." dedi Hazal. Sonra başını kaldırdı ve Çağrı'nın buz gibi olmuş bakışlarıyla karşılaştı.

Çağrı başını salladı. "Öğrendiğim iyi oldu." dediğinde önüne döndü ve ekledi. "Senin mükemmel arkadaş grubun bozulmasın Hazal sen nasıl istiyorsan öyle olsun." dediğinde kolilere geri eğildi.


Sen yine bildiğin gülü kokla
Benim çoktan günüm belli


O sırada Alilerin yanında duran Berk'in kırgın bakışları hem çerçevelere resimleri koyan hemde gülerek Sarp ile konuşan Cemre'nin üzerindeydi.


Hem annem hem babam sendin
Böyle ufalanma merhem elindeydi


Çağrı kolilere eğildi ama hiçbir şey yapmak içinden gelmedi. Çünkü Hazal gelmeden önce kafasının içinde konuşan bir sürü ses vardı. Hazal'ın ona 'arkadaş olarak evet' diyişi sanki beynindeki her şeyi susturmaya yetmişti.


Gelmedi elimden
Dökülemedi inan dilimden


Hazal ise kenarda bir sandalyeye otururken kolilerin başında düşüncelerle duran Çağrı'ya baktı. Üzülüyordu. 

Kendisine mi, Çağrı'ya mı yoksa sevgilerine mi bilmiyordu. Sadece korktuğunu biliyordu.


Susuyorsam bir bildiğimden
Sevdiğimden, gördüğümden


Cemre karşısında ona çocukluk anılarından birini anlatan Sarp'a gülerken çevirdiği başıyla bakışları Berk'in ona doğrultulmuş kırgın bakışları ile birleşti. 

Yüzündeki gülümseme yavaşça solarken Berk gözlerini ondan kaçırdı ve Cemre'nin yüz ifadesi donakaldı.


Tutuşmuş beraber, ellerimiz yangın ezelden
Gidiyorsam çok sevmekten
Yanmaktan, ölmekten


Herkesin işi yavaş yavaş biterken etrafı toplamaya başlamışlardı. Cemre kollarını göğsünde birleştirmiş günün yorgunluğu ile bahçedeki masalardan birine yaslanmış baygın bakışlarla etrafı seyrederken arkasından Hanife Teyze'nin sesini duydu.

"Yavrum çok yorulduysan gel yanımıza otur." diyen Hanife Teyze, Aysel Teyze ile kendi arasındaki sandalyeyi gösterirken sandalyenin üzerindeki Hato'nun tasmasını çekmek için eline alacaktı ki tasma yere düştü.

"Yok ben böyle iyiy-" 

Cemre'nin cümlesi Hato'nun koşarak bahçeden çıkışı ve yokuş aşağı koşmaya başlayışıyla yarım kaldı. Telaşla Hato'nun peşinden koşarken bir yandan ona sesleniyordu.

"Hato! Dursana!"

Bu bağırışla kapıdan çıkan Berk'in kaşları çatılırken telaşla ayağa kalkmış yola doğru bakan Hanife Teyze'ye doğru sordu. "Noluyor?"

Hanife Teyze mahcup bir şekilde ona bakarken konuştu. "Hato kaçtı." 

Berk bunu duymasıyla telaşla "Ne?!" dedi ve bahçe kapısından bakarken Cemre'nin Hato'nun peşinden koştuğunu ve Hato'nun karşısından da bir arabanın hızla geldiğini gördü.

Hato'nun peşinden koşan Cemre önlerinden gelen arabayı görmesiyle Hato'ya son bir hamle daha yaparak yaklaştı ve eğilerek yerdeki tasmasından hızla çekiştirdi. 

Kendisi nefes nefese yere düşerken Hato'da onun yanına gelmişti. Cemre avuç içlerindeki acıyla yüzünü buruştururken karşısında ona merakla bakan Hato'yu görmesiyle gülümsedi.

"Nereye kaçıyordun bakalım sen?" dediğinde yerdeki ellerini kaldırıp ellerine yapışmış olan taşları silkeledi. Avuçlarının kanamaya başladığını fark edince duraksadı. 

"Cemre." diyen Berk'in telaşlı sesiyle başını kaldırdı ve Berk ile göz göze geldi. "İyi misin?"

Cemre başını salladı. "İyiyim." dediğinde Hato'nun tasmasını uzattı. "İyiyiz yani." 

Berk onun elinden Hato'nun tasmasını alırken Hato yanlarında oturmuş dilini çıkarmış nefes nefese etrafa bakınıyordu.

Berk'in gözleri Cemre'nin kanayan avuç içlerinde durduğunda yavaşça çöktü. Elini uzatırken konuştu.

"Bakayım."

Cemre başta itiraz edecek gibi oldu ama eline değen Berk'in eliyle bu gücü kendinde bulamadı.

Berk'in eli onun yarasının üzerinde gezerken yüzünü acıyla buruşturdu. 

"Çok açılmamış ama biz yine de pansuman yapalım. Getirmiştik bi tane çanta." dediğinde Cemre ellerini çekerken konuştu.

"Gerek yok."

Berk'in gözleri onun gözlerinde durdu. 

"Gerek var." dedi alçak bir sesle. Sonra Hato'ya döndü. "Seninle de sonra konuşacağız hanımefendi." dediğinde Hato ayağa kalkıp ona sürtündü. Berk bununla konuştu. "Yok bu yeterli değil affetmem için."

Cemre'nin bununla yüzünde bir tebessüm oluşurken yavaşça düştüğü yerden doğruldu ve ayağa kalktı. 

Berk'te bununla çöktüğü yerden doğrulurken Hato'nun tasmasını tuttu ve yokuştan yukarı yürümeye başladılar. 

Cemre Berk’in yanında ağır ağır yürürken ellerini ovuşturuyordu. Acı hâlâ ince ince yanıyordu ama Berk’in az önceki cümleleri dokunuşları ve o "gerek var" deyişi, elindeki yaralardan daha çok içindeki düğümleri sızlatmıştı.

Bahçe kapısına geldiklerinde herkes evin içini son dokunuşlarla toparlamaya çalışırken Hanife Teyze ve Aysel Teyze onlara merakla bakıyordu.

"İyi misin kızım?" dedi Hanife Teyze merakla Cemre'ye.

Cemre ona gülümsedi. "İyiyim. Bir şeyim yok." dediğinde Berk Hato'nun tasmasını Hanife Teyze'ye uzattı ve Cemre'ye döndü.

“Sen şuraya otur.” dedi kısa bir bakışla sandalyeyi gösterirken. “Ben ilk yardım çantasını bulup geliyorum.

Cemre bir an orada öylece durdu. “Berk, gerçekten gerek-"

Berk dönüp ona baktı hafif ama kararlı bir ifadeyle. “Kim daha inatçı yarışmasına girip inadımızdan ölmeyelim istersen." dediğinde Cemre itiraz etmedi.

"Peki." diyerek sandalyeye oturduğunda Berk arkasını döndü ve eve doğru ilerledi.

Hanife Teyze Cemre'ye bakarken konuştu. "Hep benim yüzümden tutturdum çocuğa köpeği de getirelim diye dinlemedim onu az kalsın arabanın altında kalıyorlardı işte." 

Cemre ona dönerken konuştu. "Aaa kızıcam ama Hanife Sultan." dediğinde yerde oturmuş gözlerini onun üzerinden ayırmayan Hato'ya baktı. "Nolmuş yani Hato biraz aksiyon istemişse?" dediğinde Hanife Teyze güldü.

"Çok alem bu çocuklar." dedi Aysel Teyze'ye dönerken. 

Cemre ikisine de gülümseyerek bakarken kapıdan çıkan Berk ile Hanife Teyze konuştu.

"Ay Aysel gel bizde bi içeri bakalım merak ettim." dediğinde tasmayı Cemre'ye uzattı. "Aman yavrum canınız aksiyon falan istemesin." dediğinde Cemre ona gülerken göz kırptı.

"Kaptın benden bir şeyler kız." dediğinde Berk onların aralarındaki bu mahabbete sırıttı.

Cemre yarası daha az olan eliyle Hato'nun tasmasını tutarken Berk sandalyenin önünde diz çöktü ve çantayı açtı.

Cemre yaralı elini ona uzatırken dışarda bir sessizlik vardı. Yavaşça kararmaya başlayan hava ile öten kuşların sesinin yerini böcek sesleri almıştı.

Berk'in bir eli ilacı sürdüğü pamuğu tutarken diğer kolunu sandalyenin kenarına yasladı ve yavaşça pamuğu Cemre'nin avucuna sürttü.

Cemre avucunun içi inanılmaz bir acıyla yanarken Hato'nun tasmasını tutan eli refleks olarak Berk'in sandalye kenarında boşta kalan elini sıkıca tuttu.

Berk bununla duraksarken bakışlarını yaradan çekmedi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdikten sonra pamukla yarayı temizledi ve pamuğu yaranın üzerinden çektiğinde başını kaldırıp Cemre'ye baktı.

Cemre'de ona bakarken Berk konuştu. "Bitti."

Cemre bununla elini gevşetti ve elinden çekerken Hato'nun tasmasını daha sıkı kavradı.

"Teşekkür ederim." dedi bakışlarını kaçırırken.

"Ben teşekkür ederim." dediğinde bakışları birleşti. Berk açıklar gibi konuştu. "Hato'nun hayatını kurtardın." dediğinde yanlarında oturan Hato bir kez havlayıp Cemre'ye sürtündü.

Cemre kıkırdarken konuştu. "O da teşekkür ediyor." dediğinde bahçedeki bu sessiz ortam evin yukarısındaki pencereden duyulan Beliz'in bağırışıyla bozuldu.

"Bora hayır dedim!" 

Berk ve Cemre bununla başlarını kaldırıp yukarda henüz perdesi takılmamış pencereye bakarken içerdeki elinde kocaman bir vazoyu havaya kaldırmış yüzünde sinir bozucu bir sırıtmayla Beliz'le inatlaşan Bora'yı görebiliyorlardı.

"Sen bana atamazsın dedin mi demedin mi?" dedi Bora Beliz'e doğru.

Beliz'in arkasındaki Çağrı onlara doğru ilerleyen Aren'in önüne kolunu uzattığında Aren duraksadı ve Çağrı'ya dönerek konuştu.

"Durdursanıza şunları."

Çağrı başını iki yana salladı ve konuştu. "Karışanı keserim." dediğinde sırıtarak onları izlemeye devam etti.

"Ya atamazsın çünkü çok güzel tamam mı?" dedi Beliz Bora'nın elinden vazoyu almaya çalışırken.

"Bora abartma." diyen Ege'nin sesi duyulduğunda Çağrı gözlerini büyüterek ona döndü. 

"Sen karışma."

"Rengini beğenmedim bi kere." diyen Bora sırıttı. "Atacağım." dediğinde Beliz çığlık attı.

"Atamazsın dedim!"

Bora bununla daha çok gülerken arkasını döndü ve açık cama yöneldi.

Cemre bununla telaşla konuşuyordu ki sözü yarım kaldı. "Bo-"

Yere düşen vazo ile Cemre ve Berk irkilirken Hato havlamaya başladı.

Beliz şaşkınlıkla pencereden aşağı bakarken bağırdı. "YA BORA!"

Bora sırıtarak kapıya yöneldi. "Bi şey yok bi şey yok bi şey yok." dedi onu kışkırtır gibi.

"Beliz iyi misin? Bir şeyin var mı?" dedi Çağrı şakacı bir tavırla.

"Yok." dedi Beliz hızla başını Bora'ya çevirirken konuştu. "Ama birazdan onun olacak." dediğinde Bora'ya doğru koşmaya başladı.

Bora bununla "Ay çok korktum." diyerek koşmaya başladığında hızla merdivenlere yöneldi.

Hızla aşağıya indiklerinde Bora kapıyı açarken Berk kollarını göğsünde birleştirmiş olanları izliyordu.

Bora kapıdan hızla çıkarken sırtına isabet eden terliğin ardından bir ses duyuldu.

"BURAYA GEL!”

“Hayır.” dedi kaçmaya devam ederken.

“BURAYA GEEEEEL!”

“Hayır Beliz hanım siz yeterince sinirlisiniz şu an sağlıklı bir iletişim kuramayız!"

"Vazonun iletişimini kıracağım şimdi kafanda!”

"Ama konuşarak da anlaşabilirdik!"

"Anlaşamayız seninle öküz!"

"OO ÖKÜZ FALAN AYIP OLUYO BEN SANA HİÇ ZEBANİ DİYOR MUYUM?" 

Bora telaşla bahçenin köşesinden dönüp diğer köşesine koşarken Beliz'de nefes nefese onu kovalamaya devam ediyordu.

Kapıdan çıkan Hanife Teyze gözlerini devirerek Aysel Teyze’ye döndü. “Ben demedim mi bu çocuğun kafası eksik.”

“Eksik değil." dedi Aysel Teyze gülümseken. "Fazlalık var... o da muzurluk.”

Tam o sırada Bora kaçarken yerdeki hortuma takılıp dengesini kaybetti. Sendeleyip yere düştü.

"AH!" dedi sırt üstü çimlere kapaklanırken.

Beliz bununla hızını alamazken Bora'nın ayağına takıldı ve Bora'nın üzerine düştü.

İkisi de nefes nefeseydi. Göz göze geldiler.

Bora’nın gözleri yavaşça Beliz’in kaşlarından yanağına, çenesine ve yeniden gözlerine döndü. Sonra şaşkınlıkla aralanmış dudaklarına kaydı bakışları.

Beliz bir an kıpırdayamadı. Bora'nın yüzü ona bu kadar yakınken kalbinin hızlı atışını bastıramıyordu. Saçları Bora’nın yanağına değmişti. Elleri istemsizce onun göğsünde dengede kalmaya çalışırken hafifçe titriyordu.

Bora da nefesini tutmuş gibiydi. Gözleri hâlâ onun yüzünde gezinirken bir şey söylemek istedi ama kelimeler dudaklarının arasından çıkamadı.

"Oha!" dedi kapıdan bakan Çağrı. Onun ardından arkadan bir koro gibi diğerlerinin de "Oha!" diyişi duyuldu.

Beliz "İyi misin?” diye fısıldadı ama sesi öyle kısıktı ki neredeyse sadece Bora duydu.

Bora gözlerini kırpmadan ona baktı. “Sanırım... evet?” dedi usulca. “Sen?”

“Ben de…” dedi Beliz gözleri onun dudaklarındayken.

Bora başını biraz yana çevirirken konuştu. "Yani düşmedeydik daha iyiydi ama..." bi an duraksadı. "Üstümden kalkabilirsin artık sanki."

Beliz kendine gelir gibi başını salladı ve kollarından destek alırken yavaşça doğruldu.

"Saçma sapan şeyler yapmasan... yere düşmezdik.” dedi üzerindeki çimenleri silkelerken

Bora ayağa kalkarken hafifçe başını salladı. Sesi neredeyse duyulmayacak kadar kısıktı. “Yere düşmekten şikayetim yok.”

Bu cümleyle Beliz’in kaşları hafifçe kalktı. Yüzüne yayılan bir gülümsemeyi bastırmak ister gibi dudağını ısırdı ama gözlerini kaçırmadı. “Yani hoşuna mı gitti üstüne düşmem?”

"Evet.” dedi Bora hiç düşünmeden. Sonra bir an duraksadı ve gözlerini devirdi. “Yani hayır. Hayır tabii ki. Kafamı o kadar sert çaptım ki evet ve hayırı bile karıştırdım." dediğinde Çağrı'nın kahkahasıyla ona döndüler. 

Çağrı merdivenlere oturmuş onlara gülerken konuştu. "Bayıldım! Heybetli ve görkemli bir andı." dediğinde Bora sırıttı.

"Gösterimiz bu kadardı." diyen Bora eğilerek selam verdiğinde Beliz başını yana yatırmış ona bakıyordu. 

Hato ona doğru havlamaya başlarken Berk onun tasmasını Cemre'nin elinden aldı ve Bora'ya işaret parmağıyla Hato'yu gösterirken konuştu.

"Başlatma gösterine diyor kızım." dediğinde Bora ona güldü. Berk kapıdakilere dönerken sordu. "Bitti mi içerde işiniz?"

"Bitti valla." dedi Zeyno içerden çıkarken. "Dışardaki işimiz de bitti bu arada hangi taraf daha güzel olmuş?" dedi duvarı gösterirken.

"Tabiki bu taraf." dedi Çınar Lavin'in boyadığı tarafı gösterirken.

"Sana sormuyoruz bile." dedi Zeyno ona ters ters bakarken.

"Her şey o kadar güzel oldu ki çocuklar." diyen Aysel Teyze'nin sesiyle hepsi ona döndü. "Hepinizden çok teşekkür ediyorum. Yarın veya her hafta sonu buraya gelin takılın mangal yapalım hep beraber eğlenelim. Hepiniz birbirinizden tatlı iyi kalpli çocuklarsınız Allah gönlünüze göre versin."

"Amiiiin!" diye bağırıp ellerini yüzüne süren Çağrı ile diğerleri gülmelerini tutamadılar.

"Bora." dedi Ali Bora'ya doğru. Aysel Teyze'ye gülümseyerek bakan Bora bununla şaşkınlıkla Ali'ye döndü.

"Noluyo lan?" dediğinde Ali ona gülümseyerek konuştu.

"Senden ayrıca teşekkür ederiz. Evin parasında olsun eşyalarda olsun ayrı bir çaba sarf ettin. Olmasaydın olmazdı diyebiliriz." dediğinde Aysel Teyze'de ekledi.

"Bora artık zaten benim oğlum." dediğinde Bora'ya gülümseyerek baktı. "Dimi len?"

Bora ona gülümserken başını salladı. "Evet." dedi ve ekledi. "Hayırlı olsun Aysel Teyze. Allah başka felaket vermesin başına güle güle otur." dediğinde Çağrı Beliz'i dürtükledi.

"Valla iyi aile çocuğu bir de. Yaşadın kız." 

Beliz onun omzuna vurdu. "Sus duyacak."

"Duymaz o şuan övülüyor ya." dediğinde kıkırdadılar.

"E biz gidelim artık o zaman." dedi Berk. Hanife Teyze, Aysel Teyze'yle vedalaştıktan sonra Bora'ya döndü.

"Bize geliyorsunuz." dediğinde Bora'nın yanındaki Cemre konuştu.

"Biz çok yorulduk bu akş-"

"Beni ilgilendirmiyor. Annen de bizde hem." dediğinde Egelere döndü. "Sizde geliyorsunuz." dediğinde Ege başını salladı.

"Zaten Hanife Sultan nereye biz oraya." dediğinde Hanife Teyze gülümsedi.

"Hayde gidelum o zaman da." dediğinde Beliz gülerek arabaya ilerlerken konuştu.

"Bende Karadeniz şivesi nerde kaldı diyordum."

Eve geldiklerinde Kenan, Ayla, Önder ve Nesrin masada oturuyorlardı.

"Ooo çocuklar hoşgeldiniz." diyen Nesrin gülümseyerek yanına oturan Çağrı'yı öperken ona doğru sordu. "Nasıl geçti?"

"Çok iyiydi aşırı verim aldım." dedi Çağrı gülümseyerek arkasına yaslanırken.

Ayla yan yana oturan Bora ve Cemre'ye bakarken Cemre'nin Berk ile herhangi bir iletişim kurmaması dikkatini çekmişti.

Bora bunu fark edince Cemre'ye doğru eğilerek sordu. "Ayla Teyze'nin radarları üstünüzde." 

Cemre omuz silkerken ona doğru konuştu. "Hiç mutlu numarası yapacak moodda bile değilim."

Berk Hato'ya yemeğini koyduğunda o da masaya geldi.

"Sen nasılsın Berk?" dedi Ayla Berk'e bakarken.

"İyiyim siz nasılsınız?"

"Bende iyiyim. Baya yorulmuşsunuz anlaşılan." dediğinde Berk başını salladı.

"Aynen öyle oldu biraz."

"Ben de anlayamadım ki. Özellikle Bora'yı." dedi Ayla Bora'yı gösterirken. "Tutamıyoruz. Yani dün akşam arıyorum Tozluyaka'da bu sabah ikisini de evde bulamıyorum arıyorum Tozluyaka'dalar. Ne var bu Tozluyaka'da?"

"Gerçeklik." dedi Ege gülümserken. "Bizim çok alışık olmadığımız bir şekilde ordaki insanlar çok gerçek." bir yandan da ağzına bir şeyler atıyordu.

Çağrı sırıtarak ona bakarken konuştu. "Kesin gerçekliktir de." dediğinde Cemre sandalyesini iterken ayağa kalktı.

"Ben tokum. Biraz bahçede hava alacağım sonra da kalkarız herhalde değil mi anne? Çok yorgunuz zaten." dediğinde Ayla ona çatık kaşlarla bakarken Cemre bahçeye doğru yöneldi.

Ayla Berk'e dönerken sordu. "Neyi var?"

Berk omuz silkti. "Hiçbir şey. Dediği gibi baya yorulduk." dediğinde Ayla başını salladı. Ama sorgulayıcı bakışları etrafta geziyordu.

"Eee." dedi Kenan gülümserken. "Ali'yle neler yaptınız iyi mi aranız? İyice kaynaştınız mı?"

Beliz'in sandalyesi de itilirken Beliz bıkkın bir şekilde ayağa kalktı. "Bende doydum." dedi ve sert bakışlarla babasına döndü. "Sağol."

Beliz'de bahçeye çıkarken Kenan Berk'e döndü. "Sen söyle bari?"

"İyi aramız." dedi Berk kestirip atar gibi. Sonra ona sırıtarak bir şeyler anlatan Ege'ye döndü. Ona gülerken Kenan'ın sesiyle gülümsemesi yarım kaldı.

"Ne zaman taşınıyor bu eve?"

Berk'in gülüşü yüzünde donarken Berk konuştu. "Bizim aramız iyi dedim. Sizin aranızın iyi olduğunu sanmıyorum." dediğinde Kenan gülümsedi.

"Biz hallederiz o meseleyi." dediğinde ekledi. "Baba - oğuluz nasıl olsa."

Berk'te bardağı taşıran son damla bu olmuştu. Hızla ayağa kalkarken konuştu. "Size afiyet olsun."

Ege ve Çağrı'da onunla kalkarken Bora'da onların peşinden bakarken konuştu. "Bende kalkayım en iyisi." dedi ve o da bahçeye ilerledi.

Yan yana oturan Cemre ve Beliz son olarak gelen Bora'ya da baktıktan sonra Cemre gülümseyerek konuştu.

"Daha var mı gelecek birileri?"

Bora gülümserken arkasına baktı. "Yok herhalde. Her an Hanife Teyze katılabilir bize oklar yavaş yavaş ona dönüyor gibi hissettim."

Beliz gülümseyerek konuştu. "Ona hiçbir ok doğrultulamaz çünkü o okları tek tek saplar." dediğinde Bora, Cemre ve ona baktı.

"Siz neye bakıyorsunuz?"

"Yıldızlar kayıyor." dedi Cemre gülümseyerek gökyüzüne bakarken. Karşıdaki sallanan salıncakta oturan Berk'in gözleri onun gülümseyerek yıldızları izleyen yüzünü buldu.

"Dilek mi tutuyoruz yani?" dedi Çağrı. Beliz gökyüzünden gözlerini çekmeden başını salladı. "Ben almıyım." diye ekledi Çağrı.

"Neden?" diye sordu Bora ona bakarken.

"Benim daha büyük şeylere ihtiyacım var." dedi ve gözlerini kıstı. "Mesela dünya kaysın tutarım dilek."

Ege ona baktı. "Gerizekalı dünya kayarsa sen kaymış oluyorsun." 

"Yani benim dünyamsın mı demek istedin aşk bahçem?" diyen Çağrı elini Ege'nin omzuna attı.

Ege başını iki yana sallayıp omzunu silkerken Çağrı'nın elini itti. "Yemin ederim seninle aynı karede göründüğüm her an zekamdan birkaç puan eksiliyor."

Çağrı ona bakarken elini kalbine koydu ve konuştu. "Kalbim kırılmalara doymuyor."

Cemre'nin gözleri kayan yıldızla buluştuğunda istemsizce Berk'in üzerine kaydı. Gözleri birleşti.

O gece bir yıldız kaymıştı…

Kimse tam olarak fark etmedi belki ama gökyüzü bir eksildi o an. Cemre başını kaldırıp bakarken dilek dilemedi çünkü bazı dilekler tutulmazdı artık bazı dilekler çoktan gecikmişti. 

Berk ise gözlerini hiç gökyüzüne çevirmemişti Cemre'nin yüzünden, yıldızın izini değil kayıp bir ihtimali izliyordu sanki.

Keşke dedi içinden… keşke sırf bunun için sevseydin beni. Sırf o gece yıldız kayarken göz göze geldiğimiz için. Sırf susarken bile bin kelime söylediğimiz için. Sırf yanındayken kalbimin nasıl da korkmadan attığını fark ettiğin için. 

Ama sen hep başka şeylerin ağırlığını taşıdın… geçmişin... beklentilerin... başkalarının cümlelerinin.

Ben yıldız kaydı diye değil o ana biz dokunduk diye âşık olmuştum sana.
Sen ise o anı bile kendinden sakladın.

Ve işte böylece bir yıldız daha kaydı o gece.

Birlikte izlediğimiz ama asla birlikte dilek tutmadığımız bir yıldız.

                    33. BÖLÜM SONU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.