35.Bölüm: Sevsene Beni
-çünkü herkesin evi göğsünde taşıdığı insanın dizinin dibidir.
YAZAR'DAN
Hayat her zaman biraz zordu. Ama bazı anlar vardır ki o zorlukların hepsi omuzlarına çöker. Bacakların titrer. Korkudan ya da zayıflığından değil. Öfkeden, bildiklerinden.
Bağırmak isteyip bağırmadıklarından. O an çok istersin bağırmak. Neden ben demek istersin. Herkesten hesap sormak cevap almak istersin. Ama yapamazsın. Çünkü bu kez korkarsın. Gerçeklerden değil, karşında bulacaklarından ve canı yanacaklardan.
Ama susmak da çürütür insanı. İçinde büyüyen o kelimesiz yangın bir noktadan sonra ne boğazında kalır ne de yüreğinde. Gözlerine taşar. Bazen bir bakış olur anlatamadıkların bazen bir sessizlikte saklanır tüm fırtınaların. Ve o an anlarsın hayatta en çok sustukların yorar seni. En çok içinden geçen ama dile getiremediğin cümleler... Çünkü bazı kelimeler bir kere söylenince geri dönmez. Ve bazen en çok sevdiklerinin yüzüne çarpar. O yüzden susarsın. Sevdiğin için, korktuğun için, ama en çok da artık kimsenin gerçekten duymayacağından emin olduğun için.
Alaz'da böyle bir andaydı. Bir yanda sevdiği kadın, karşısında dostum dediği adam. Onların arkasında ise hayatını mahveden adam. İçinden defalarca sormuştu hayata bu soruyu aslında. 'Neden ben?' demişti. Ama hayatın buna bir cevabı yoktu. Ve bazen cevap olmaması da bir cevaptı aslında. Alaz bunu en çok sessiz kaldığında fark ediyordu. Dudaklarını aralamadan sadece içindeki fırtınayla baş başa kaldığında…
Devin’e bakıyordu şimdi. Onun gözlerinde bir parça huzur ararken kendi gözlerinin içindeki yangını saklamaya çalışıyordu. Saklamaya çalıştıkça daha çok yanıyordu. Çünkü insan en çok da sevdiğini incitmekten korkar. Alaz da korkuyordu.
Gözleri karşısındaki Çınar'ı bulurken Çınar tekrarladı.
"Noluyor Alaz?"
Alaz yutkunurken bir adım geriye gitti. "Bir şey yok." dediğinde Çınar'ın kaşları çatıldı.
"Ne demek bir şey yok?" dediğinde Devin araya girdi.
"Yanlış anlaşılma oldu bu kadar." dediğinde gözleri babasıyla birleşti. Kaşlarıyla işaret yaptığında Oğuz boğazını temizlerken konuştu.
"Evet oğlum. Ben bir şey söyledim delikanlı için de kırmızı bir çizgiymiş. Yanlışlıkla üstüne basmışım." dediğinde Alaz'a döndü ve konuştu. "Özür dilerim Alaz." dediğinde Alaz yutkundu.
Ne için özür diliyordu? Annesini öldürürken de böyle özür dilemiş miydi ondan?
Alaz orada daha fazla duramadı. Bu adamın gözlerinin içine baktıkça aynı denize giriyordu ve çıkamıyordu. O deniz onu boğuyordu.
O hızla arkasını dönüp uzaklaşırken Devin arkasından seslendi. "Alaz."
Alaz'ın aklından bir anlık durmak geçerken Alaz durmadı.
Çınar ise onun peşinden gitmeye başladı. "Alaz dur." Alaz durmazken Çınar adımlarını hızlandırdı. "Dursana oğlum."
Çınar elini Alaz'ın omzunda koyarken Alaz durdu ve yavaşça o tarafa döndü. "Efendim." dedi kısık çıkan sesiyle. Gücü tükenmişti.
"Özür dilerim oğlum. Bi an sizi öyle görünce bir şey var sandım işte." dediğinde Alaz başını salladı.
"Sorun değil oğlum kızmadım zaten sana." dediğinde Çınar gülümsedi. Kollarını açarken Alaz'ı kendine çekti.
"Gel o zaman." dediğinde Alaz'a sarıldı. Alaz elini Çınar'ın sırtına koyarken gülümsedi.
***
"Napıyorsun Kenan?" dedi kapıdan giren Ayla çantasını yardımcıya verirken oturan Kenan'a.
Masadaki Kenan önündeki dosyalardan başını kaldırırken konuştu. "Hoşgeldin. Öyle iş güç." dediğinde Ayla sandalye çekip oturdu.
"Bırak şimdi iş gücü. Bir şey ayarlamamız lazım."
"Ne gibi?"
"Çocukları sınıfça bir yere göndermeliyiz." dediğinde Kenan kaşlarını kaldırdı.
"Neden? Yeterince gezdiler bu sene zaten."
"Berk ve Cemre ayrılmış." dedi Ayla. "Baya ciddi gibi gözüküyor."
"Yahu Berk ve Cemre bunlar iki gün sonra barış-"
Kapı açılırken önden giren Beliz Ayla'ya hoşgeldiniz diyerek merdivenlerden çıkarken arkasından giren Berk kapıyı sertçe çarpıp hızla merdivenlerden çıktı ve odasının kapısı da çarpıldı.
Ayla kaşlarını kaldırdı. "Anladın mı şimdi?"
"Napıyoruz?" dedi Kenan ona doğru sessizce.
"Ben diyorum ki. Bi kamp ayarla. İki kişilik çadırlar olsun ve çadırda kalacakları da sen belirle."
"Bu kadarı da fazla." dedi Kenan. "Herkesi ben nasıl ayarlıyım?"
"E sen gönderiyorsun Kenan. Kaynaşın diye yaptım falan dersin." dediğinde kısık gözlerle ona baktı.
Kenan bununla onun taklidini yaparak gözlerini kıstı. "Şöyle bakma bana korkutuyorsun."
Ayla gülümserken ayağa kalktı. "Hadi görüşürüz canım." dediğinde kapıya yöneldi.
Ayla gittiğinde Kenan önüne boş bir kağıt çıkardı ve yukarıya doğru bağırdı.
"Beliz!"
Beliz'in boğuk sesinden odasından çıkmadan seslendiğini anlayabildi. "Ne var?"
"Aşağıya gelsene!"
Bir kaç saniye sonra Beliz'in kapısı açıldı ve merdivenlerden ona yan yan bakan Beliz inmeye başladı.
Masanın yanına dikilen Beliz başını iki yana hafifçe sallarken sordu. "Noldu?"
"Barışmadık mı biz hâlâ?" dedi Kenan onun bu haline bakarken.
Beliz babasının yüzüne bakarken istemsizce gülümsedi. Sonra kendi gülümsemesine kızmış gibi yüzü düştü. Sonra tekrar gülümserken kollarını sandalyede oturan babasının arkasından boynuna doladı. Yanağından öperken konuştu.
"Ben sana nasıl küs kalabilirim ya?" dediğinde kıkırdarken merdivenlerden inen Berk ile ikisi de o tarafa dönerken Berk'te onlara dönerek konuştu.
"Ege'ye gidiyorum. Takılıcaz." diyen Berk kapıya doğru ilerlerken Kenan konuştu.
"İyi eğlenceler oğl-" Sertçe kapanan kapıyla cümlesi yarım kalırken fısıltıyla ekledi. "Oğlum."
Beliz babasının yanına otururken konuştu. "Sen niye çağırdın beni?"
"Sizi kampa gönderiyorum."
"Neee?!!" dedi Beliz dehşet içinde. "Yine telefonum çekmeyecek."
Kenan ona göz devirirken önündeki kağıdı uzattı. "Çadır arkadaşlarınızı da ben ayarlıyorum. Yani bir nevi Cemre ve Berk'in barışması için bir proje gibi düşünebiliriz." dediğinde Beliz kaşlarını kaldırdı.
"İlginç. Ama yararlı olabilir." dediğinde kağıtta yazan Berk ve Cemre'nin adına baktı. "Ee başka?"
"İşte onun içinde seni çağırdım. Sen ayarla." dediğinde Beliz heyecanla kaşlarını kaldırdı.
"Gerçekten mi?!" dedi ve gülümserken ekledi. "Beni Bora ile aynı çadıra ko-" Kenan'ın şüpheyle bakan bakışlarıyla düzeltti. "Yani biz bir şeyler düşünüp onların arasını düzeltebiliriz ondan dedim."
Kenan kağıdı önüne çekerken onların da ismini yazdı. "Başka?"
"Çağrı ve Hazal'ı da aynı çadıra koyalım. Ege ve Zeyno... Hmm... Başka... Çınar ve Lavin. Devin ve Alaz." diyen Beliz elini alnına koyarken düşünmeye devam etti. "Arap Duru."
Kenan onun söyledikleri isimleri yazmaya devam ederken konuştu. "İlginç kombinasyonlar oluşuyor."
Beliz buna gülerken ekledi. "En şaşırdığın hangisi?"
"Bitince söyleyeceğim hadi."
"Vefa Ali'den başkasıyla kalmaz zaten. Geriye Aren kaldı bi de.... Aaa!" dedi başını elleri arasına alırken. "Ben arkadaşıma büyük bir kötülük yaptım... Sarp'la mı kaldı cidden?" dediğinde Kenan onun bu haline gülerken Sarp ve Aren'in ismini de yan yana yazdı.
"En şaşırdığımı açıklıyorum." dedi Kenan. "Ege ve Zeyno." dediğinde Beliz ona gülerken ayağa kalktı. "Dur!" dedi Kenan ve yukarıya yönelen Beliz merakla ona döndü. "Kimseye söyleme seninle yaptığımı ciddiyetini anlamazlar olayın. Ben kendim okul grubuna yazarım orda da kamp izcinize ulaştırırım ondan öğrenirler. Sen sakın bildiğini çaktırma." dediğinde Beliz elini tamam işaretiyle ona uzatırken yukarı çıktı.
***
"Nerden çıktı bu kamp ya?" diyen Bora elinde çantalarla okul bahçesinde otobüs bekliyordu.
Onun yanındaki Çağrı konuştu. "Ne güzel işte bi oksijen alırsınız beyninize oksijen gider." dediğinde Berk konuştu.
"Babam iş bulamıyor bence." dediğinde yanlarındaki Beliz çaktırmamak için konuştu.
"Bence de. Sardı bize." dediğinde Berk ona döndü.
"Sizin aranız iyiydi en son haberin yok muydu?" dedi ona dönerken.
Beliz omuz silkti. "Hayır bahsetmedi hiç."
"Garip bi babanız var. Canı sıkılınca bizi bi yerlere gönderiyor." diyen Bora'yla Berk güldü.
Otobüs gelirken tüm sınıf tamdı. Herkes otobüse bindi.
***
Otobüs durduğunda Ege yanında cama başını yaslamış uyuyan Çağrı'nın koluna dokundu. "Geldik Çağrı."
"Nereye geldik?" dedi Çağrı gözlerini açmazken mırıldanarak.
Ege'nin yanından geçmek üzere olan Beliz bununla sırıttı ve Çağrı'ya doğru eğilerek fısıldadı.
"Ey kul Rabbin kim?"
Gözleri kapalı olan Çağrı'nın bununla kaşları çatılırken konuştu. "Lan. Öldüm mü?" dediğinde gözlerini açtı ve etrafa bakındı. Yanında ona kahkahalarla gülen Ege ve Beliz'e bakarken telaşla konuştu. "Hayır ya. Daha çok gençtik. Bir de sizinle beraber mi öldük?" dediğinde Beliz ve Ege ona daha çok gülerken Çağrı ekledi. "Lan ben daha Hazal'a kavuşamadım ki."
Beliz kahkahaların arasında zar zor konuştu. "Lütfen sus artık. Ölmedin!"
Çağrı kaşlarını çattı. "Ciddi misin?" dediğinde ekledi. "İyi de Rabbin kim diye sordular."
Beliz gülmeyi bırakırken derin bir nefes aldı ve konuştu. "Ben dedim onu."
Çağrı bununla göz devirerek ayağa kalktı. "Abi uyku sersemi bi insana yapılmaz anlıyor musun? Yapılmaz ya!"
Ege gülerken konuştu. "Çok eğlenceliydi."
"İnmeyi düşünüyor musunuz?" diye bağıran Bora'nın sesiyle Beliz onları bırakıp hızla inerken Çağrı konuştu.
"A dese bayılacak."
Onlar indiklerinde kamp alanındaki çadırlardan bir kaç kişi de merakla onlara dönmüştü.
"Aa burası bi kamp alanı mı?" diyen Beliz'in ardından Bora ona anlamsız bakışlarla bakarak sordu.
"Ne bekliyodun?"
"Ben biz bizeyiz sanmıştım baya kalabalık burası." dediğinde duydukları sesle sesin sahibine döndüler.
"Evet epey kalabalığız." diyen kız en öndeki Bora'ya elini uzatırken ekledi. "Ben kamp izcinizim."
Beliz tam Bora elini uzatacakken hızla elini uzattı ve kızla tokalaştı. "Memnun olduk." dediğinde Çağrı gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Hepinizle tek tek tanışmadan önce çadırlarınızın yerini göstereyim isterseniz." dedi ve önden yürümeye başlarken konuşmaya devam etti. "Kenan Bey'in ayarladığı ikili gruplar aynı çadırlarda kalacak." dediğinde Ege konuştu.
"Biz ayarlayamıyor muyuz yani?"
"Maalesef burada işler böyle." dedi kadın ve cebindeki kağıdı çıkarırken durdu. "Sizin çadırlarınızı birbirine yakın seçtik bir arkadaş grubu olduğunuz için. Ve arkadaşlarınız burada yazıyor." dediğinde Beliz herkesin ifadesini süzerken Bora ile göz göze kaldı.
"Noldu zebani çok mu heyecanlısın?" dediğinde Beliz kaşlarını çattı.
"Ya bana zeban-"
"Yeter!" dedi Berk onlara dönerken. "Sonra edin kavganızı."
"Emir büyük yerden." diyen Bora önüne dönerken izci konuştu.
"Berk ve Cemre."
"Ne?" diyen Berk ve Cemre birbirine dönerken Berk ekledi.
"Listeyi değiştirebiliyor muyuz?"
İzci başını iki yana sallarken Cemre konuştu.
"Bence degiştirebiliriz."
"Değiştiremiyoruz." dedi izci tekrarlarken.
Berk sinirle önüne dönerken söylendi. "Ah baba.."
Cemre ona doğru mırıldandı. "Bende meraklı değilim senle aynı çadırda kalmaya merak etme."
"İyi.." dedi Berk ona bakarken. "Mecburen bi kaç gün katlanabiliriz buna o zaman." dediğinde ikisi de duraksadı.
Katlanmak.. Ne garip gelmişti şimdi kulağa. Önceden birbiriyle vakit geçirmek için fırsat kollayan, birbirlerini gördüklerinde içi içine sığmayan, saatlerce konuşsalar da yetmeyen, vedalaşırken dönüp tekrar sarılan iki insandılar. Şimdi aynı çadırda kalmak bir ceza gibi geliyordu. Ne zaman gelmişlerdi bu hale?
Daha doğrusu bunun bir dönüşü var mıydı?
Gözleri aynı anda birbirinden ayrılırken bir sessizlik oluştu. Çünkü bunun cevabını bilmiyorlardı.
"Çağrı ve Hazal." diyen izciyle Ege konuştu.
"İkinci bi şok geldi aman Allah'ım."
Çağrı başını çevirmeden Hazal'a dönüp bakarken Hazal ona başını çevirdi ve dudağına ufak bi tebessüm yerleştirdi.
"Devam ediyorum." dedi izci etraftaki gerilimi hissederek. "Beliz ve Bora."
Bora oflarken Beliz sahte bir şaşkınlıkla itiraz etti.
"Aaa ne alaka ya?" dediğinde Bora'ya döndü. "Nasıl olur yani ben ve bu."
"Bu?" dedi Bora kaşları çatılırken. "Benim bi adım var."
"Hmm.." dedi Beliz. "Aklıma gelmedi adın?"
Bora ona bıkkınlıkla bakarken izciye döndü. "Şöyle yapamaz mıyız peki? Cemre'yle Beliz yer değişt-" sözü Çağrı'nın bağırarak araya girmesiyle kesilirken gözleri büyüyerek Çağrı'ya döndü.
"Hayatta olmaz!" dediğinde herkesin ona değişik bakışlarla baktığını gördü. Berk hariç. Ve açıklar gibi konuştu. "Yani kurallar dedi ya izcimiz. Hayatta çiğneyemeyiz." dediğinde ona bakan Beliz'e dönüp sırıttı ve göz kırptı.
"Evet." dedi izci ve Bora'ya bakarak ekledi. "Dediğimiz gibi bizde işler böyle."
Bora oflayarak önüne dönerken Beliz sırıttı.
"Lavin ve Çınar."
"Yes be." diyen Lavin yanındaki Çınar'ın omzuna doğru yaslandığında Çınar sırıtarak ona döndü.
"Devin ve Alaz." diyen izcinin ardından bir sessizlik oluşurken devam etti. "Ege ve Zeyno."
Arap, Ali ve Vefa onlara çatık kaşlarıyla dönerlerken Berk, Çağrı, Hazal ve Cemre gülümseyerek döndüler.
Zeyno Ege'ye dönerken konuştu. "Sürpriz oldu açıkçası."
Ege sırıtırken konuştu. "Bomba gibi düştün işte."
"Arap ve Duru."
"Aşkııım!" diyerek Arap'ın boynuna atlayan Duru ile Bora yüzünü buruşturdu.
"Iyy vıcık vıcık."
Beliz bununla ona göz devirdi.
"Vefa ve Ali." dediğinde Vefa ve Ali birbirinin omzuna kolunu atarken izci ekledi. "Ve son olarak Sarp ve Aren."
Aren kaşlarını kaldırırken Sarp dudaklarının arasından mırıldandı. "Ne alaka ya?"
"Eveet gençler çadırlarınıza yerleştikten sonra toplanma alanına gelebilirsiniz. Oradaki arkadaşlarımız ile tanıştıracağım sizi."
İzci onlardan uzaklaşırken herkes bir an için yerinde kaldı.
"Alooo!" diyen Arap'ın sesiyle ona döndüler. "Hadi yerleşin dedi kadın."
"Duyuyoruz lan." diyen Çağrı çadıra doğru yönelirken diğerleri de eşyalarını çadırlara doğru taşıdı.
***
"Eveeet arkadaşlar! Arkadaşlarımız Yağızoğlu Kolejinden geliyorlar. Bizimle dört günlük bir kamp yapacaklar." dediğinde kalabalıktan onaylar şekilde sesler gelirken izci diğerlerine dönerken ekledi. "Gençler bu arkadaşlarınız ise bir haftadır burada. İki hafta boyunca kalacaklar yani onlar biraz daha hakim çevreye yardıma ihtiyacınız olursa yardımlaşabilirsiniz. Şimdi bir programımız var. Akşama arkadaşlarımızın arasındaki müzik grubu ateş başında mini dinleti yapacaklar. O zamana kadar serbestsiniz. Bu arayı kaynaşmak için kullanabilirsiniz." diyerek uzaklaştı.
"Selaam arkadaşlaar selaam! Ben Çağrı." diyen Çağrı gülümseyerek el sallarken onlarda bir kaç kamp sandalyesine oturdu.
Ali'nin yanına oturan kızın gözleri Ali'nin üzerinde gezerken heyecanla elini uzattı ona.
Ali onun eline bir kaç saniye anlamsiz bakışlar atarken kız konuştu.
"Ben Parla."
Çağrı bununla yanındaki Ege'yi dürtükleyerek başıyla onları işaret etti.
Ali ellerini birleştirirken konuştu. "Ali bende memnun oldum."
Parla'nın yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşirken ekledim "Bende çok..." sonra başını yana doğru yaptırdığını fark etti ve hemen kendine geldi. "Yani memnun oldum."
Ali başını sallarken kızın gözlerinin içindeki parıltı dikkatini başka bir yere vermesini engelliyordu.
***
Akşam herkes ateş başında toplanırken oluşturdukları çember epey büyüktü. Ve aceleyle oturdukları için Cemre ve Berk onların da değimiyle 'yanlışlıkla' yan yana oturmuşlardı.
Müzik grubu olan kişiler ellerindeki gitarlarla etrafa bakınırken bu müzik grubunun içindeki kişilerden biri de Parla'ydı.
Yanındaki gitaristler hazır olduğunda boğazını temizlerken konuştu.
"Ufak bi dinletimiz var şimdiden teşekkür ederiz bizi dinlediğiniz ve katıldığınız için." dediğinde gözlerini Ali'nin gözleri ile birleştirdi ve ekledi. "Başlayalım."
Gitarda melodi çalmaya başlarken Parla derin bir nefes aldı ve söze girdi.
Kalbimde dolaşmadan
Benim diyemezsin bana
Alaz Devin ile dünden beri aralarına giren soğuklukla suçlu hissederken elini yavaşça onun elinin üzerine koymasıyla sanki tüm bu soğukluk yitip gitmişti.
Devin derin bir iç çekerken yüzündeki küçük tebessümle ona doğru döndü.
Ruhuma karışmadan
Canım diyemezsin bana
Beliz neredeyse karşısında oturan Bora'ya dönüp bakarken derin bir iç çekti. Gözleri geri ateşe döndü.
Tabii ki sen bana çok görüyorsun
Benden çok biliyorsun ya nasıl sevilir (ay ay ay)
Çağrı elindeki küçük sopayla kuma bir şeyler çizerken Hazal'ın gözleri onun üzerinde gezindi.
Çağrı'nın gözleri ise bir alışkanlık gibi onu bulduğunda göz göze kaldılar.
Rüyalarla yaşıyorum ben aşkını
Ama bak, sen seviliyorsun, bense bekliyorum
Cemre önlerine konulan kokteylden bir yudum daha alırken yavaş yavaş esen rüzgar sayesinde Berk'in burnuna gelen kokusunu aldı ve gözlerini sıkıca kapattı.
Elinden geliyorsa
Azıcık sevsene beni
Berk ise Cemre'nin ikinci kokteyli almasıyla başını ona çevirirken gözleri onun yan profilinde gezindi.
İçinden geliyorsa
Tutup öpsene beni
Lavin Çınar'ın omzuna yaslanıp gözlerini kapatırken yüzündeki gülümsemeyle şarkı sözlerine eşlik ediyordu.
Kalbimde dolaşmadan
Benim diyemezsin bana
Çınar onun başına doğru başını yasladı.
Ruhuma karışmadan
Canım diyemezsin bana
Ali gözlerini ondan çekmeyen Parla'yı fark ettiğinde yüzüne sıcak bir tebessüm yerleşirken yüzü ateş ışığı ile aydınlanan Parla'nın gözlerinin içine baktı.
Tabii ki sen bana çok görüyorsun
Benden çok biliyorsun ya nasıl sevilir (ay ay ay)
Cemre bir kokteyli daha bitirirken fazla hızlı gittiğini başının dönmesiyle anlamıştı. Gözleri yavaşça kapanmaya başlarken başı öne doğru düştüğünde Berk ona doğru fısıldadı.
"İyi misin?"
Cemre gözlerini açarken ona döndü. "Çok iyiyim." dediğinde ayağa kalkmak için yeltendi ancak başının tekrar dönmesiyle sendeledi.
Berk ayağa kalkıp bir refleks ile onu tutarken nefesleri birbirine çarptı.
Rüyalarla yaşıyorum ben aşkını
Ama bak, sen seviliyorsun, bense bekliyorum
Cemre bununla gülerken konuştu. "Katlanman gerekmiyor. Kendim gidebilirim." dedi ama ne geri çekildi ne gitmek için bir atak yaptı.
"Katlanmıyorum." dedi Berk onun yüzüne bakarken. "Götürebilirim çadıra kadar da." dediğinde Cemre kısılan gözleriyle başını salladı ve doğrulurken Berk'in de desteği ile yürümeye başladı.
Çadıra geldiklerinde Berk Cemre'yi oturturken Cemre Berk'in uzaklaşmasına izin vermeden oturduğu yerde sırtını onun göğsüne yasladı. Ona yaslanırken gözlerini kapattı.
Elinden geliyorsa
Azıcık sevsene beni
"Sana da zahmet verdik." dediğinde Berk onun saçlarından gelen kokunun etkisine girmişti çoktan.
"Uyu Cemre. Bi dahakine de dikkat edersin ne içtiğine ne kadar içtiğine." dedi duvarlarını yıkmamaya çalışarak.
"Tamam ederim dikkat." dediğinde zar zor ondan uzaklaştı. "Uyku tulumumu kim serdi ya?" dedi sonra uyku tulumuna bakarken.
Berk onun bu haline bakıp başını yana doğru eğerken derin bir iç çekti.
"Sen sermiştin gitmeden önce."
"He." dedi Cemre ve kendini geriye doğru bıraktı. Ancak uyku tulumuna değil ayak ucuna yatmıştı. "Niye bu kadar sert?"
Berk onun bu haline burnundan gülerken onu kollarından tutup kendine çektiğinde Cemre doğrulurken göz göze geldiler. Cemre onun yüzünde gözleri gezerken konuştu.
"Hiç mi acımıyorsun bana?" dediğinde Berk yutkundu. Onu yastığına yatırırken bu soruyu cevapsız bıraktı.
Cemre gözlerini kapatırken Berk'in kolu onun başının altında kalmıştı ve bu nedenle çok yakınlardı. Berk geri çekilmek için bir hamle yaptığı sırada Cemre'nin kolları onun beline doğru dolanırken Berk kaskatı kesildi. "Berk..." diye mırıldandı başını onun göğsüne yaslayan Cemre. Sonra başını biraz yukarı kaldırdı. Nefesleri Berk'in boynuna çarparken ekledi. "Kalır mısın yanımda?"
Berk bununla yutkundu ve buna inkar edemeyeceğini bilerek başını yastığa yasladı. Cemre'nin başı onun göğsündeyken kendi başını da biraz eğip onun saçlarının kokusunu içine çekti.
Kolu titrek ve tereddütlü bir şekilde Cemre'ye sarıldı.
Cemre başını biraz daha kaldırırken burnu neredeyse Berk'in boynuna değişiyordu. Gözleri kapalıyken dudaklarını nazik bir şekilde Berk'in boynuna bastırdı. O titrek bir nefes verirken Berk'in gözleri bu hisle kapandı. Cemre'nin dudakları boynundan ayrıldığında Cemre'nin sızdığını anlamıştı.
İçinden geliyorsa
Tutup öpsene beni
Ama yanından kalkmak yerine kolunu Cemre'ye biraz daha dolayarak uyumayı tercih etti.
Onlar bir gecelik de olsa kendi yüklerinden, aralarındaki özlemden ve karmaşadan sıyrılıp nefeslenmek istediler. Yine birbirlerinin kollarında...
Çünkü herkesin evi göğsünde taşıdığı insanın dizinin dibidir. Bazen yersiz bir zamanın ortasında hiç olmayacak bir gecede, insan tam da orada nefes alır ilk kez. Ne bir adresi vardır bu evin ne de bir kapısı; sadece bir kalbin ritmiyle, bir tenin sıcaklığıyla var olur.
O gece ne Cemre’nin sarhoşluğu ne de Berk’in suskunluğu belirlemişti olanı. İkisinin de yüreği aynı anda yorulmuştu hayattan, aynı anda durmuştu birbirinde. Bir şey olmamış gibi davranmanın, güçlü kalmanın, gururu korumanın anlamsızlaştığı bir eşikti orası. Çünkü bazen bir sarılışlar açıklanmak için değil susmak için vardır. Yavaş yavaş soluklanarak. Çünkü bazı insanlar yalnızca sevilmek için değil nihayetinde sığınılmak için vardır.
Ve o gece Berk ve Cemre birbirlerinde soluklandılar. Belki de birbirlerini tekrar yoklukları ile yormak için... Belki de buraya bir daha gelmemek üzere. Bir eve veda eder gibi...
Ateşin etrafındaki etkinlik bittiğinde herkes çadırına dağıldı.
Beliz çadıra girdiğinde Bora'nın uzanmış bir kolunu başının altına koymuş ve yukarıya baktığını gördü.
"Yıldızları mı izlemeyi düşünüyorsun?"
Bora'nın dudağının kenarında bir gülümseme oluşurken konuştu. "Yok. Yıldızlardan bir beklentim yok."
Beliz de onun yanına yatarken başını yana çevirdi ve onun yüzüne baktı. "Bora..." dediğinde Bora ona döndü. Göz göze kaldıklarında Beliz yutkunurken ekledi. "Neden kaçıyorsun?"
"Neyden?"
"Duygularından." dediğinde Bora alayla konuştu.
"Benim duygularım mı var kızım? Uykusuzluk kafa yaptı sende." dedi gözlerini ondan kaçırırken.
"Kaçıyorsun. Aynı gözlerini kaçırdığın gibi." dediğinde Bora'nın yüzü düşecek gibi olsa da düşmedi.
"Artık uyu ufaklık." dedi Bora ona sırtını dönerken.
"Ufaklık mı?"
"Ufaksın." dedi Bora arkası dönükken.
"Bora..." diyen Beliz'in sesiyle onaylar bi ses çıkardı.
"Hı?"
"İyi geceler kızıl fırtına." dediğinde Bora ona şaşkınlıkla dönerken sordu.
"Ne dedin sen ne dedin?"
"İyi geceler dedim." dedi Beliz omuz silkerken.
"Ondan önce."
"Kızıl fırtına." dedi Beliz sırıtırken.
"Tuttum bunu." diyen Bora arkasını döndükten sonra mırıldandı. "İyi geceler Beliz."
Beliz o gece Bora'nın sırtına bakarak uyuyakaldı.
Bu aralarına örülen bir duvardı aslında. Bora'nın duygularından kaçarak ördüğü kabullenemediği... Duvar gibi ördüğü sessizliğiyle saklamaya çalıştığı kalbi aslında en çok o an oradaydı. Beliz bunu biliyordu. Onun kaçışı öyle barizdi ki... Kendini uzak tutmak için alaylara, kelime oyunlarına sığınıyordu. Ama gözlerini kaçırırken yakalanıyordu.
Beliz ise bu yüzden ona kızmıyordu.
Çünkü bazen birine aşık olmak onun hemen sana dönmesini beklemek değil, döndüğünde hâlâ orada olabilmeyi göze almaktı.
Aren çadıra girdiğinde Sarp uyku tulumunu kuruyordu.
Aren oturup bağdaş kurarken ona doğru döndü ve sordu. "Ayı falan inmez dimi?"
"Yok." diye kısa bir cevap verdi Sarp. Sonra kurduğu uyku tutumunun üzerine otururken ekledi. "Noldu korktun mu?"
"Yani biraz." diyen Aren başını yastığa koyarken Sarp'ta yattı.
"Korkarsan bana sarılarbilirsin?" diyen Sarp ile Aren ona şaşkınlıkla dönerken Sarp alayla sırıtarak ekledi. "Desem yalan olur."
Aren onu umursamazken gözlerini kapattı. "Sarp..." diye mırıldandığında Sarp'ın başı ona doğru döndü. "Sence ben sevilmeyecek kız mıyım?"
Sarp'ın bu soruyla dudakları aralanırken konuştu. "Değilsin. Sadece.." dedi ve kendi içindeki hesaplaşmadan da yola çıkarak bir cümle kurdu. "Yanlış kişiyi seviyorsun. Zordur kalbi başkasında olanı sevmek." dediğinde Aren'in gözleri aralandı ve göz göze geldiler.
"Senin gibi." dedi Aren ona bakarken.
Sarp bununla ekledi. "Bende işler değişik. Kalbinden birini çıkarmaya çalışan birini seviyorum ben."
Aren bununla alayla güldü. "Sen Cemre'nin Berk'i kalbinden çıkarabileceğine inanıyor musun gerçekten? Ya da böyleyken.." dedi ve açıklar gibi ekledi. "Bu akşamki gibi. Berk için acı çekiyorken onu sevmeye devam etmek zor gelmiyor mu?"
"Hayır." dedi Sarp kestirip atar gibi. Sonra doğruldu ve çadırın fermuarını indirdi. "Hava alıcam biraz." diye açıklama yaparen çadırdan çıktı.
Belki de bazı insanlar sevmeyi yanlış yerlerde öğreniyor vazgeçmeyi ise hiç öğrenemiyordu.
Hazal sırtı ona dönük olan Çağrı'nın yanına uzanırken tereddütle bir kolunu onun arkasından ona doladı. Bu aslında aklı başında yapacağı bir hareket değildi. Niye böyle yaptığını kendisi bile anlamamıştı.
Çağrı uykusunda mırıldanırken yavaşça ona doğru döndü ve Hazal'ın varlığını hisseder gibi kolunu onun beline doladı.
Hazal'ın gözleri şaşkınlıkla açılırken kendine çok yakın olan Çağrı'nın yüzüne baktı.
Beyninde onun sesleri yankılandı.
Bırakta bir şeyler mahvolsun Hazal." dedi Çağrı ona bakarken. "Kötü şeyler olmasın diye iyi şeylerden kaçmaya devam mı edeceksin?"
Derin bir iç çekerken elini onun yanağına yavaşça koydu ve mırıldandı. "Çok isterdim. Kötü şeyleri önlemek için iyi şeylerden kaçmamak." dediğinde baş parmağıyla hafifçe onun yanağını okşadı. "Ama seni kaybedemem Çağrı." dediğinde elini yavaşça çekti ve kolunu tekrar ona doladı.
Bazen insan en çok kaçtığı yerde bulurdu huzuru; en çok korktuğunun içine saklıydı gerçek cesareti.
Peki ya kaybetmekten korktuğun şey aslında seni yaşatan şeyse… nasıl kaçarsın ondan? Bir cevapsız soru daha belirmişti aklında işte.
"Niye o kadar sinirlendin bugün?" diyen Devin'in sesi sessizliği bozarken ikisi de uzanmış öylece yukarıya bakıyordu.
"Canın acıyor gibi hissettim yüz ifadenden..." diyen Alaz gözlerini kırpıştırırken ona doğru döndü. "O gün ki yüz ifaden geldi aklıma." dediğinde Devin'de ona döndü.
Hiç düşünmedi kendini Alaz'a siper ederken. "Alaz!" diye bir çığlık duyuldu ağzından.
Sonra karnında hissettiği acı sıcaklığa dönüştü. Arkasındaki Alaz'ın ona döndüğünü ve yere diz çökerek onun kafasını dizlerine koyduğunu hissetti. Gözleri Alaz ile birleşti.
"Devin." dedi Alaz ona telaşla bakarken.
Devin yutkundu. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama buna gücü yoktu. Herkes etrafına doldurmaya başladı. Gözleri Alaz'ın gözlerinden ayrılmadı.
Devin hiç düşünmeden ona kollarını sararken sabahtan beri aralarında olan tüm belirsizlik silindi aralarından. "Seni çok seviyorum." dedi Devin başını onun göğsüne gömerken.
Alaz'da ona sarılırken içinde garip bir belirsizlik vardı. Bugün bi kez daha yüzüne çarpılmıştı aralarındaki imkansızlıklar.
Geç mi kalmıştı onu sevmek için ya da yanlış mı yapıyordu onu severek bilmiyordu. Yalnızca seviyordu işte. Bu karmaşanın içinde tek bildiği Devin'i sevdiğiydi. En korktuğu da...
Lavin yastığına uzanırken Çınar çantasını açtı ve içinden kocaman bir lamba çıkardığında Lavin kaşlarını kaldırırken doğruldu.
"Bu ne?" dediğinde Çınar konuştu.
"Işık." dediğinde ekledi. "Karanlıktan korkuyorsun ya."
Lavin ona kıkırdarken elini onun yanağına götürdü. "Çok tatlısın." dediğinde yüzleri çok yakındı. "Ama ben senin yanında ışıksız da duyabiliyorum." dediğinde Çınar'ın gözleri onun yüzünde gezindi.
"Emin misin?" dediğinde Lavin başını sallarken bir kelimeyle vermedi cevabı.
Onun yerine usulca onun dudaklarına yaklaştı. Dudağını yavaşça onun dudağına sürterken Çınar'ın vücuduna bir ekektrik dalgası yayıldı.
Çınar elini Lavin'in boynuna yavaşça koyarken aralarındaki mesafeyi bir hamleyle kapattı ve dudaklarını birleştirdi. Öpücük yavaş ama bir sürü duygu barındırıyordu.
Yavaşça ayrılırlarken alınları nefes nefese birbirine yaslandı. Lavin'in gözleri kapalıyken yüzünde bir gülümseme oluştu. Sonra gözlerini açtı ve Çınar'ın da gözlerini açmasıyla göz göze geldiler. "Eminim." dedi Lavin gözleri Çınar'ın dudaklarına kayarken ekledi. "Fazlasıyla."
***
Sabah başının zonklamasıyla gözlerini açan Cemre gözlerini kırpıştırırken burnunda hissettiği kokuyla gözlerini açtı. Başını kaldırırken beline sıkıca sarılı olan Berk'in kollarını hissetti.
Kaşlarını çatarken nasıl bu hâle geldiklerini hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı.
O sırada Berk gözlerini açarken Cemre ona sarılı olan kollarını aceleyle çekti. Cemre doğrulurken Berk'te doğruldu.
"Noldu bana ya? Üstümden tır geçmiş gibi." dedi saçlarını karıştıran Cemre.
Berk ona dönerek konuştu. "Fazla kaçırdın biraz." dediğinde Cemre sordu.
"Sarılarak uyumuşuz?"
Berk çadırın fermuarını indirirken konuştu. "Yanında kalmamı istedin." diye açıkladı kısaca.
Cemre kaşlarını kaldırdı. "Anladım. Mecburen diyorsun yani."
Berk ona kısa ama delici bir bakış atarak çadırdan çıktı. "Diyebiliriz."
Cemre bununla başını salladı. Gözleri acıyla anlık kısılsa da yüzüne mükemmelliyetçi gülümsemesini yerleştirdi ve çadırdan çıktı.
Zeyno üzerindeki kolla neredeyse nefes alamaz şekilde uyandığında "Yuh!" diye bağırdığında yanındaki Ege yüzünü buruştururken gözlerini açtı.
"Noluyo ya?" dedi uykulu sesiyle.
"Elinin körü oluyo. Boğuluyorum burda." diyen Zeyno onun kolunu üzerinden itti. "Koala mısın ne sarılıyorsun bana kardeşim?"
Ege sırıtırken doğruldu. "Yalnız kardeşim falan demesek..." dedi ve kaşlarını kaldırırken ekledi. "Lazım olur falan."
Zeyno bununla göz devirdi ve oflayarak doğruldu.
Çadırın fermuarını indirip dışarı çıkarken çadırlarının iki yanında iki sandelyede oturmuş olan Berk ve Cemre'yi gördü.
"Seninkiler uyanmış." dedi içeri doğru.
Ege çadırdan çıkarken o tarafa baktı ve ikisinin de bakışlarının uzaklarda olduğunu görünce konuştu. "Pek mutlu uyanamamışlar anlaşılan."
Zeyno bir yandan saçlarını toparlarken bir yandan da usulca mırıldandı. “Birbirlerine bu kadar yakın olup bu kadar uzak kalabilen başka ikili yoktur herhalde.”
"Günaydın gençler!" diyen Aren'in sesiyle dördü de ona doğru döndü.
Berk yüzünü buruştururken uykulu gözleriyle sordu. "Bu ne enerji ya?"
Ege sırıtırken konuştu. "Sarp'la baya iyi uyudun galiba?"
Aren ona göz devirdi. "Altıdan beri yürüyüş yapıyorum canım onun enerjisi bu. Ha senin dediğin gibi olsaydı ölü gibi uyandırdım herhalde." dediğinde ekledi. "Sarp'ta uyku falan sevmiyor galiba zaten. Gece uyumadı doğru düzgün. Üçtü çadıra girdiğinde saat."
Karşı çadırın fermuarı açılırken içerden Çağrı çıktı ve fermuarı geri kapattı.
Ege merakla ona dönerken konuştu. "Günaydın bro! İyi uyudun mu bari?"
"Mışıl mışıl." dedi gerinirken.
Cemre başını kaldırırken sordu. "Hazal uyanmadı mı?"
"Seslendim ama güzellik uykusu yarım kalırmış." dediğinde Berk güldü.
"O değilde benim en merak ettiğim Beliz ve Bora." dedi Çağrı gülümseyerek. "Acaba naptılar?"
Berk'in gülümsemesi bununla yüzünde donarken konuştu. "Çağrı sinirlerimi zıplatma istersen sabah sabah."
Çağrı omuz silkti. "Valla kusura bakma bro. Merak ediyorum napayım?"
"Off bıktım artık vallahi bıktım ya!" diye bağıran Beliz'in sesinin duyulmasıyla hepsi onların çadırına doğru dönerken Beliz çadırdan sinirli ve uykulu yüz ifadesiyle çıktı. Ardından da Bora.
"Tık doğdu güneşim işte." dedi Çağrı onlara doğru bakarken.
"Ya bi insan neden çadırdan çıkmak için beni zorla uyandırır? Sanki bir seksen boyum var da çıkamıyorsun!" dediğinde Bora omuz silkti.
"Ayağını girişe uzatmıştın Beliz." dedi Bora çatık kaşlarıyla.
"İttirseydin biraz." dedi Beliz ona sinirle.
"Sonrada tekmeyi koysaydın dimi yabani seni!"
"Yabani mi çıktı şimdi bi de?" dedi Beliz bıkkınlıkla. "Ayrıca ben sana neden tekme atıyım durduk yere!"
"Yabanisin çünkü."
"Sende domuzsun!" dedi Beliz ona bakarken.
Bora yüzünü buruşturdu. "Ne alaka?"
"Gece boyu horladın çünkü."
“Ben mi dedim sana benimle aynı çadıra gir diye?”
“Çadır arkadaşlarımız belirlenmişti tatlım.” dedi Beliz sertçe. “Yoksa yanına bile yaklaşmazdım merak etme.”
Çağrı kahkahayı bastırırken bir yandan fısıltıyla Ege’ye eğildi. “Yemin ediyorum bunlar bir gün evlenecek.”
Ege de gülerek karşılık verdi. “Ve boşanacak.”
"Ağzından yel alsı-" dediğinde onlara sert bakışlarla bakan Berk'le göz göze geldi.
"Birazdan yel alacak bi ağzınız kalmayacak böyle devam ederseniz." dedi Berk ikisine bakarken.
"Ben ne dedim ki?" dedi Ege omuz silkerken.
Beliz ellerini iki yana açarak ofladı. Ve parmaklarıyla sayarak sıralamaya başladı. “Bak sabah sabah tansiyonum çıktı ya. Daha kahvaltı yapmadım, kavga ettim. Üzerine senin horlamanı dinledim. Günüm rezalet başladı.”
Bora ona bakarken konuştu. "Bende kahve içmedim." dedi.
"Off! Kahve içersen susar mısın?"
"Kesin susarım." dedi Bora memnuniyetsiz surat ifadesiyle.
"Ben bi diğerlerine sorayım var mıymış yanlarında kahve sonuçta onlar bir haftad-"
Bora ofladı. "Of kafa açma Beliz git kahvemi getir."
"Bana bak!" dedi Beliz ona işaret parmağını sallarken. "Sen bana emir veremezsin."
Bora göz devirirken isteksiz bir şekilde konuştu. "Bana kahve getirir misin?" dediğinde ekledi. "Oldu mu?"
Beliz sırıttı. "Oldu." dediğinde arkasını döndü ve ilerdeki çadırlara yöneldi. "Ben gelene kadar ayılar kaçırır seni umarım!" diye bağırdı arkası dönükken.
Bora diğerlerine dönerken konuştu. "Görüyorsunuz gerçek bir yabani." dediğinde Ege konuştu.
“Sen başlattın ama."
“Ben sadece çıkmaya çalıştım çadırdan." diye savundu Bora kendini.
Lavin saçları darmadağın bir şekilde çadırdan kafasını çıkardı. Gözlerini ovuştururken “Ne oluyor ya deprem mi oldu?" dedi uykulu bir sesle.
Zeyno kahkahayla döndü. “Aşk depremi gibi düşün. Şiddeti dokuz nokta beş.” dediğinde Lavin çadırdan çıkarken saçlarını parmaklarıyla tarayarak düzeltmeye çalışıyordu.
Lavin’in ardından Çınar da başını çadırdan uzattı ve gözlerini kısarak etrafa baktı. “Kim bağırıyor ya bu saatte?” dedi uykulu bir homurtuyla.
Ege kendini tutamayıp sırıtarak cevap verdi. "Bora'nın gelecekteki eski karısı." dediğinde Çağrı gülerek onunla ellerini çakarken Ege bacağında hissettiği darbeyle "Ah!" dedi.
Bakışları Berk'e dönerken Berk konuştu. "Pardon elimden kaçtı."
"Acıdı ama." dedi Ege sahte bir üzüntüyle ona bakarken.
O sırada elinde bir kupayla gelen Beliz ile Bora sırıttı.
Beliz Bora'ya bardağı uzatırken konuştu. "Orada kahve makinesi falan bi ortam yapmışlar çok iyi." dedi Beliz ve Bora'ya dönerken ekledi. "Yani aslında insanlar içebilir dediler sadece o yüzden vazgeçecektim sana almaktan da aldım yine de." dediğinde imayla sesini yükseltti. "Rica ederiim!"
Bora kahveyi alırken homurdandı. “Yani teşekkür ederim ama bu kadar aşağılanarak alınan bir kahve de biraz buruk içiliyor.”
“Boğazında kalmasın diye içine sevgi koymadım rahat iç.” dedi Beliz ciddi bir ifadeyle.
Bora bir yudum aldıktan sonra kupayı dudaklarından indirirken konuştu. "Sevgi mi o da ne?" dediğinde Beliz ona göz devirdi.
Beliz diğerlerine dönerken konuştu. "Bu arada kahvaltı hazırlanıyor orada. Yavaştan gidelim isterseniz."
"Evet gidelim." dedi Çağrı. "Kahvaltı yapmayınca kötü bir adam olabiliyorum çünkü."
"Normalde de pek iyi bir adam sayılmazsın." dedi Çınar çadırdan çıkarken.
"Sen benle kavga etmeyi mi özledin iki gözümün çiçeği." diyen Çağrı Çınar'ın yanına giderek kolunu onun omzuna attı.
Çınar ona gülerken kolunu omzundan ittirdi. "Gel bi fikrim var." dediğinde Çağrı Lavin'e doğru dönerek şakayla konuştu.
"Valla sevgilin beni bi yerlere götürüyor. Haberin olsun benden değil yan-" Çınar'ın onun kolundan çekmesiyle Çağrı onun peşinden ilerledi.
Alaz ve Devin'in çadırının önünde durduklarında Çağrı ona anlamsız bakışlarla döndü. "Napcaz oğlum?"
"Uyandıracağız." diyen Çınar çadırın bir kenarından tutarken Çağrı aniden çadırın fermuarını indirdi.
"Aaaaa!" diyen Devin'in çığlığı yükselirken Devin hızla Alaz'a sarıldı. "Ayı geldiii!"
"Ne?" diyen Alaz uykusundan uyanırken dışardan Çağrı'nın sesi duyuldu.
"Ayı falan ayıp oluyo yalnız." dediğinde güldü.
Alaz ve Devin aynı anda kafalarını çadırdan çıkarırken Çınar ve Çağrı'yı gördüklerinde kaşlarını çattılar.
"Ya siz delirdiniz mi sabah sabah enerji patlaması mı yaşıyorsunuz napıyorsunuz ya?"
Çınar ellerini iki yana kaldırırken konuştu. "Valla Çağrı yaptı."
Çağrı şaşkınlıkla ona döndü. "Plan senindi lan."
"Oğlum ben çadırı sallayalım diyecektim fermuarı açmak nedir?" dediğinde Çağrı kaşlarını kaldırdı.
"Tüh bende uyandıralım diyince..." dedi ve Alaz ve Devin'e dönerek mahcup bir şekilde gülümsedi.
"Sizin yapacağınız işi sikeyim." dedi Alaz çadırdan çıkarken. "Gün boyu gergin olucam sizin yüzünüzden."
"Neden solundan mı kalktın yanlışlıkla." dedi Çağrı sınırlarını zorlarken.
"Hadi kahvaltıya gidiyoruz!" diye bağıran Beliz ile o tarafa doğru yöneldiler.
***
Kahvaltıdan sonra yanlarına izci geldi.
"Evet gençler. Bugün için planladığımız etkinlik bi futbol maçı." dediğinde Berk gülümserken konuştu.
"Yapalım."
Sarp ona dönerken yüzünde sinir bozucu bir gülümseme vardı. "Yenilmeye hazırım diyosun."
Berk çenesi başta kasılırken aksine sakin bir ifadeyle ona döndü ve konuştu. "Yenildiğim görülmedi daha." dediğinde aynı sinir bozucu gülümsemeden o da yerleştirdi suratına. "Hiçbir konuda."
Sarp bununla başını salladı. "Şansın yaver gitmiştir." dedi ve ekledi. "Her savaşı kazanamazsın."
Sarp’ın sözleri havada asılı kalırken Berk’in gözleri bir an için kısıldı ama hemen ardından gülümsemesi geri geldi. “Her savaşı kazanırım demiyorum Sarp. Ama seninle olanları kazanırım.” dedi sesinde kendinden emin bir alaycılıkla.
Sarp bununla sesli bir şekilde güldü. "Rüyanda görürsün."
"Görelim o zaman." diyen Berk izciye döndü. "Takım kaptanı olmak istiyorum ve karşıma da Sarp'ı istiyorum." dediğinde Sarp durumdan memnun kalarak bir adım öne çıktı.
"Seve seve." dediğinde izci konuştu.
"O zaman ilk seçme hakkı Sarp'ın." dediğinde Berk itiraz edecek gibi oldu ancak izci hızla konuştu. "Sen seçtin çünkü rakibini Berk." dediğinde Sarp sırıtarak Berk'in suratına baktı ve onun yavaş yavaş kasılmaya başlayan çene kaslarına baktı.
Sonra gülümseyerek başını Cemre'ye çevirirken onun adını söyledi. "Cemre'yi alıyorum."
Berk sinirle bir nefes verirken gözleri Sarp'ın yanına geçen Cemre'yi buldu.
"Evet Berk sıra sende." dedi izci ona.
"Ali." dedi Berk hiç düşünmeden.
Ali gülümseyen onun yanına gelirken elini omzuna koydu. "Bizdee." dediğinde Berk gergin bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Sarp onun bu halini zevkle izlerken "Ege." dediğinde Berk sinirle bir nefes daha verdi.
Ege memnuniyetsiz yüz ifadesiyle Cemre'nin yanına geçerken Berk hızla konuştu.
"Çağrı."
"Brom be!" diyen Çağrı yanlarına geldi.
Sarp kaşlarını kaldırıp etrafa bakindığında gözleri Lavin'in üzerinde durdu. "Lavin." dediğinde Çınar'ın kaşları sinirle çatılırken Berk'in ağzından kendi ismini duymasıyla şaşkınlıkla o tarafa döndü.
"Çınar."
Lavin Ege'nin yanına geçerken Çınar'da Çağrı'nın yanına geçti.
"Beliz." dedi Sarp meydan okur gibi.
Berk derin bir nefes alırken tam sormak için yanındaki Ali'ye dönmüştü ki Ali'nin gülümseyerek bir yere baktığını gördü. Başını o tarafa çevirirken gülümseyerek konuştu.
"Şarkıcı kız." dediğinde parmağı ile Parla'yı işaret etti. "Parla mıydı?" dediğinde Parla başını salladı. "Parla'yı aldık." dediğinde sırıtarak yanındaki Ali'ye döndü ve göz kırptı. "Hadi yine iyisin."
Ali ona dönerken konuştu. "Ne alakası var ya?"
"Ateş olmayan yerden diyorum barut çıkmaz." dediğinde Ali ona istemsizce güldü.
"Bora." diyen Sarp ile dikkatlari o tarafa kaydığında Berk diğerlerine döndü.
"Alaz." dedi iyi bir strateji yapmaya çalışarak.
"Hazal."
Berk gözlerini kalabalıkta gezdirirken "Aren." dediğinde gruplar hazırdı.
"Beni niye almadınız yaa!" diye bağıran Zeyno'ya dönen Ege konuştu.
"Bi dahaki sefere ve güzelim." dediğinde Beliz imayla sırıttı ve konuştu.
"Ooooo! Güzelin mi gerçekten?"
Ege bununla takıma bakarken Sarp'a döndü ve konuştu. "Bu nasıl takım ya? Biri görüş hizama bile gitmiyor." dediğinde Beliz ona doğru zıplarken omzuna yumruk attı.
"Bi daha boyumla dalga geçersen döverim seni."
"Sende boyundan büyük işlere karışma o zaman." dediğinde yanındaki Bora'ya döndü ve işaret parmağıyla onu gösterdi.
"Ufaklık." dedi Bora bununla.
Ege ve o ellerini birbirine çakarken Cemre konuştu.
"Birbirinize laf sokacağınıza strateji falan mı yapsak?"
"Çok güçlüler ya." dedi Lavin kollarını göğsünde birleştirirken. "Hiç şansımız yok gibi."
"Saçmalamayın arkadaşlar." dedi Sarp rahat bir sesle. "Ben size yani bize güveniyorum. Yaparız. Asıl onların hiç şansı yok." dediğinde Beliz göz devirdi.
"Kendi bile inanmıyor da neyse.."
Berk gözlerini takımına gezdirip onlara doğru eğilirken konuştu.
“Bakın olay kazanmak değil. Olay Sarp’a kaybettirmek.”
Çağrı gülümsedi. “Yani olay kişisel.”
“Fazlasıyla.” dedi Berk bakışlarını kısa bir an Cemre’de gezdirip sonra tekrar sahaya çevirdi.
"Her türlü bizde oyun bence." dedi Aren gözlerini kısmış karşı takıma bakarken ve analiz yapar gibi ekledi. "Orda en dişli rakip olarak gördüğümüz insanlar Sarp, Bora ve Ege değil mi?" dediğinde Berk ile göz göze geldiğinde Berk başını salladı. "Bora hiç motive değil olduğu takımdan memnun da değil. Ve bu onu baya etkiler tanıdığım için söylüyorum." dediğinde bakışları Sarp'ın üzerinde durdu. "Sarp ise sana takmış durumda. Yani bu hırsla çok fazla bir şey yapabilir mi sanmam ama yine de en çok ona dikkat edelim. Bilmiyoruz sonuçta performansını." dediğinde Ege'ye döndü. "Ege'nin sen ve Çağrı'dan ayrı takıma düşmesi onu etkileyecektir çünkü hareketleri size göre şekillenmişti önceki kupalarınızda falan." dediğinde doğrulurken ekledi. "Kızlarda oynuyordur iyi ama iyi bir takım ruhuyla yenebiliriz onları." dediğinde Berk sırıttı.
"Yaparız." dediğinde başını salladı ve ekledi. "Ali sen kaleye geçer misin?"
"Yok ben oynamak istiyorum." dediğinde Berk Alaz'a döndü.
"Geçerim." dedi Alaz ona bakarken.
"Herkes birbirine pas atmaya pas almaya hazır olsun." diyen Berk sonunda doğrulup karşı takıma doğru seslendi. "Biz hazırız."
Sarp ona küçümseyici bir bakış atarken takımına döndü. "Kaleye kim geçiyor?" dediğinde Bora elini kaldırdı.
"Bari gol yemeyelim." dedi Bora memnuniyetsiz bir şekilde.
"Kızlar." dedi Sarp Beliz, Lavin, Cemre ve Hazal'a dönerken.
"Bana ve Ege'ye bulduğunuz her fırsatta pas atın. Önünüze geçerlerse sollayın."
"Nasıl sollayacağız?" diyen Beliz'le Bora ellerini yüzüne koyup yüzünü sıvazladı. Sarp'a dönerken konuştu.
"Al işte. Senin kuracağın takımı.."
"Kes sesini be şaka olsun diye sordum." dedi Beliz durumu toparlamaya çalışırken.
"Sen az önce bizi aşağıladın mı ben mi yanlış anladım?" dedi Cemre öldürücü bakışlarla Bora'ya.
"Yok aşağılamak ne kelime!” dedi Bora ve ekledi. “Sadece… yani biraz gerçekçi olalım. Karşı takımda Çağrı var, Berk var, Alaz var. Bunlar sahada koşarken rüzgâr estirir. Bizimkiler…”
"Sen kalende dur Bora." dedi Lavin ona ciddiyetle bakarken. "Biz bi şekil oynarız. Ayrıca cinsiyet ayrımcılığı yapıyorsun fark ettim."
"Ne alaka cinsiyet ayrımcılığı ya? Ben sizi bi kere top peşinde koştururken görmedim ki kızım. Mesela Zeyno olsaydı takımda ona ağzımı açmazdım. İyi oynuyor çünkü." dediğinde Hazal ona kısık bakışlarla baktı.
"Bi tane gol ye bizden çekeceğin var." dedi işaret parmağı ile kendi ve kızları gösterirken.
Sarp araya girerken Bora'ya doğru döndü ve konuştu. "Seni kınıyorum ve." dediğinde kızlara dönerek ekledi. "Ben size inanıyorum kızlar. Alacağız bu maçı."
Bora yüzünü buruştururken onun taklidini yaptı. "Sono konoyorom vo sozo ononoyorom kozlor olocoğoz bo moço." sonra karşı takıma doğru elini uzatarak konuştu. "Beni kurtarın burdan ya!"
Berk ona doğru gülerken ellerini iki yana açtı ve 'yapacak bir şey yok' der gibi baktı.
"Pozisyonlarınızı alın başlatacağım." diyen izci ile hepsi saha olarak ayarlanan bölgeye girdi ve hazır bir şekilde beklemeye başladı.
Başlangıç düdüğü çalarken top Berk'in ayağındaydı. Berk top ile ilerlerken üzerine doğru gelen Ege'yle hızla gözleriyle etrafı taradı ve en yakında olan Çınar'a seslendi. "Çınar." sonra topu ona gönderdi.
Çınar topu alır almaz hızla kaleye doğru ilerlerken önüne çıkan Lavin onun ayağından topu almaya çalışırken konuştu. "Lütfen lütfen alabilir miyim?"
Çınar bununla yerinde dururken Lavin topu hızla onun ayağından aldı ve karşı kaleye en yakın duran Sarp'a pas attı.
"Lan napıyosun oğlum." dedi Çağrı Çınar'a doğru.
Sarp'ın şutuyla top ağlara girerken Alaz yere düştü.
"Gooool!" diye bağıran Hazal Lavin'e sarılırken Lavin gülümseyerek Çınar'a doğru döndü.
"Teşekkür ederim sevgiliim." dediğinde Çınar istemsizce gülümserken Ali ona doğru konuştu.
"Çınar üstüne oynuyo haberin olsun."
"Sen karışmasana ya." dedi Lavin ona kaşlarını çatarken.
"Niye takım arkadaşımın gözünü açıyorum işte." diyen Ali omuz silkti.
"Çünkü herkesin hayatına kimse karışamaz." diyen Lavin'le Ali gülerken düdük çalındı ve top bu kez Sarp'ın ayağındaydı.
Sarp boş olan önünü gördü ve sırıtarak Cemre'ye dönerek pas attı.
Cemre topu alırken ilerledi. Karşısına çıkan Berk ile bir anlık göz göze geldiler. Berk topa yönelirken konuştu.
"Fazla iddialı gözüküyorsun." dediğinde bir hareketle topu almaya çalıştı ancak Cemre topu korudu ve sırıtırken konuştu.
"İddialıyım çünkü." dediğinde topu tam ilerletiyordu ki Berk ani bir çalımla topu aldı. Ve yanından geçerken konuştu.
"Ben daha iddialıyım."
Berk kaleye yaklaşıp hızla topu kaleye gönderirken Bora bir atakla topu engelledi ve top Çınar'a doğru yöneldi. Çınar ina doğru gelen topa kafa atarken top ağlarla buluştu.
"Helal be!" diyen Çağrı Çınar'ın omzuna elini koyarken sırıttı.
Beliz sinirle Bora'ya döndü. "Bora!"
Bora ona dönerken konuştu. "Adam kafa attı kızım. Darbi üstüne darbe yedim napayım?" dediğinde Sarp araya girdi.
"Tamam sakiin. Eşit durum şu anda."
İzci düdüğü çaldı ve top bu kez Ali’nin ayağındaydı. Ali topu sürerken Parla’nın ona doğru gülümseyerek baktığını fark etti. Bir an dikkati dağıldı ama hemen toparlanıp topu Çınar'a pas attı.
Çınar topu hızla karşı kaleye sürerken önüne çıkan Sarp'ın çelmesiyle yere düştü. "Faul!" diye bağırdığında izci başını iki yana sallarken Sarp o tarafa doğru sordu. "Devam edeyim mi?"
İzci düdüğü çalarken konuştu. "Faul göremedim ortada." diye açıklama yaptıktan sonra Sarp'ın sorusuna cevap verdi. "Tekrar başlatıyorum oyunu." dediğinde topu eline aldı ve kenara çekildi.
Çınar söylenerek ayağa kalkacağı sırada önünde ona uzatılan elle duraksadı. Elin sahibine doğru başını kaldırırken Berk'i gördü.
Başta tereddüt etse de onun elini tutarak kalktığında konuştu. "Eyvallah."
Berk ona cevap vermek yerine gülümseyerek başını salladı.
Maç tekrar başlarken Ali bir gol attı. Sonra bir gol daha...
Bora oyundan iyice düşmüş gibiydi. Karşı takım bu fırsatı değerlendirdi ve son golü de Berk attığında takımdaki herkes sevinerek birbirine sarıldı ve son düdük çaldı.
Berk sırıtarak gergin bir şekilde onlara bakan Sarp'a doğru bir kaç adımda yaklaştığında konuştu. "Benim safımdaki herkesi almaya çalıştın. Ama strateji yanlıştı." dediğinde Sarp sinirle ona baktı. "Kaybettin." dedi Berk ona keyifle.
"Sadece maçta." dedi Sarp ona bakarken.
Berk bununla alayla güldü. "Tehlikeli sularda yüzüyorsun Sarp Yıldırım."
Sarp güldü. "Severim." dedi ve ekledi. "Tehlikeyi."
***
Ali sandalyelerden birinde otururken yanına çekilen sandalyeyle Parla'nın gülümseyerek yanına oturduğunu gördü.
"Selaam!" dedi Parla. "Oturabilirim dimi?"
"Tabii." dedi Ali gülümseyerek ona döndü.
"Siz baya kalabalıksınız ya hepinizin adını ezberlemek çok zor." dedi ve parmağıyla Ege ve Çağrı'yla konuşan Berk'i gösterdi. "Az önce şu çocuğa Sarp dedim ve bana bi an öldürecekmiş gibi baktı." dediğinde Ali güldü.
"Aslında onun normal bakışı öyledir genelde." dediğinde Parla sırıttı.
"Asabi diyosun."
"Yaani biraz." dedi.
"Sen?" dedi Parla onun gözlerine bakarken. "Asabi misin?"
"Yok ya." diyen Ali arkasına yaslanırken konuştu. "Pamuk gibi çocuğum." dediğinde Parla güldü.
"Belli." dedi utangaç bir bakışla saçını kulağının arkasına doğru ittirirken.
Ali sırıtarak ona döndü. "Nasıl?"
"Yani bilmem. Maçta herkes çok gergindi ama sen değildin." dedi ve ekledi. "Aranızda anlaşamayanlar mı var? Yani maçta biraz öyle gibiydi."
"Evet." dedi Ali ve ekledi. "Çok iyi anlaştığımız söylenemez."
"İlk geldiğinizde ben hepinizi çok iyi anlaşıyor olarak hayal etmiştim inanır mısın?" dedi ve ekledi. "Sen kimlerle anlaşıyorsun?"
Ali biraz ötede bozulan çadırı düzeltmeye çalışan Arap, Zeyno ve Vefa'yı gösterdi. "Onlar benim çocukluk arkadaşlarım. Doğduk doğalı beraberiz. Onun dışında..." dedi ve etrafa bakındı. "Berk'le anlaşıyoruz. Yeni yeni." dedi ve ona döndü. "Sana şok olacağın bir şey söyleyeceğim hatta." dediğinde Parla başını salladı. "Berk benim kardeşim."
Kurduğu cümleye kendisi de şok olmuş gibiydi. Kendi sesinden çıkan "kardeşim" kelimesi sanki ilk kez o an gerçekliğini bulmuş gibiydi.
"Gerçekten mi?" dedi Parla ve güldü. "Hiç benzemiyorsunuz."
Ali başını salladı. "Evet."
"Peki ikizi?" dedi Parla, Ege Çağrı ve Berk'in yanına gelmiş gülerek bir şeyler anlatan Beliz'i işaret ederken. "Onla aranız iyi mi?"
Ali'nij gözleri bir an gülerek konuşan Berk ve Beliz'in üzerinde durdu. Derin bir nefes aldı. "Yok." dedi ve konuyu değiştirmek ister gibi Parla'ya döndü. "Sen? Burdaki herkesle anlaşıyor musun?"
"Hayır tabikii." dediğinde ekledi. "Yanımda çalan iki arkadaşım vardı ya. Onlarla yakınım. Onlar dışında diğerleriyle çok yakın değilim ama kavga da etmeyiz." dediğinde Ali burnundan güldü.
"Bize laf mı soktun?" dediğinde Parla gülerek başını iki yana salladı.
"İyi ki geldin.." dediğinde aralarında bir anlık sessizlik oluşurken gözleri birleşti. Sonra düzeltir gibi ekledi. "Yani iyi ki geldiniz."
Seni bana ayırdım bütün İstanbul biliyo
Çok söyledim ama kendini ölümlü sanıyo
Ali onun gözlerine bakarken gülümsedi. "Bence de iyi ki geldim." dedi ve gülerken ekledi. "İyi ki geldik yani." dediğinde Parla utanarak güldü.
İnanmazsınız sesinde kuşlar yaşıyo
Ah bi de gülünce kafam yanıyo
Lavin ocağın başında akşam için odunları bir araya toplarken Çınar da onun yanında maç hakkında söylediklerini dinliyor gibi görünüyordu ama onu izlerken Lavin'in desi beyninde bi uğultu gibi duyuluyordu.
"Saçma sapan bi grup kurdular işte sonra neymiş biz oynayamamışız. Zaten o salak Sar-" Çınar'a döndüğünde onu kendine bu kadar hayran bakarken görünce duraksadı ve gülümsedi. "Sen beni dinliyor musun?"
Çınar ona hayran hayran bakışlarının arasında gülümseyerek cevap verdi. "Pardon güzelliğinden odaklanamadım ne diyordun?" dediğinde Lavin ona kahkaha atarken başını omzuna yasladı.
Öyle de güzeldi gözleri
Bıraksam içine bi kendimi
Tutuştur içine çek beni
Yavaş, yavaş
Sarp kenarda oturmuş düşüncelere dalan Cemre'yi izliyordu ondan habersiz. İçindeki bu his ona göre fazla iyiydi.
Öyle de güzeldi gözleri
Bıraksam içine bi kendimi
Tutuştur içine çek beni
Yavaş, yavaş
Duru Arap ile dj kısmında dururken sesi biraz daha açtı ve şarkıya eşlik etmeye başladılar.
Ölümüne güzeldi böyle nasıl yaşıyo
Sert kıyılarında ne gemiler batıyo
Hazal Çağrı'nın yanına otururken konuştu. "Gün batımını izleyelim mi beraber?" dediğinde Çağrı ona döndü. Hazal ekledi. "Eski günlerdeki gibi." dedi yaklaşımını belli etmek ister gibi.
Çağrı bi süre dururken başını onaylar gibi salladı.
Ondan uzak durmak istiyordu ama bu onun için imkansız gibi bir şeydi. Bir şekilde Hazal'a çekilirken buluyordu kendini.
Dokun yaralarıma çiçekler açıyo
Ah bi de gülünce kafam peynire dönüyo
Beliz kenarda Ege'yle konuşurken heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyor ve arada şaka yapıp gülüyordu. Bora ise kendini onu izlerken buldu. Beliz kahkaha atarken Bora'nın da yüzüne istemsizce bir gülümseme yerleşirken başını yere çevirdi.
Öyle de güzeldi gözleri
Bıraksam içine bi kendimi
Tutuştur içine çek beni
Yavaş, yavaş
Çağrı ve Hazal yakınlardaki kayalıklara gidio oturduklarında ufukta batmak üzere olan güneşi izlemeye başladılar.
Hazal içinden gelen bir hisle dönüp Çağrı'nın yüzünde gezdirdi gözlerini.
İlk defa orada düşündü. Bizden olsaydı nasıl olurdu diye...
Öyle de güzeldi gözleri
Bıraksam içine bi kendimi
Tutuştur içine çek beni
Yavaş, yavaş
Güneş bir kez daha battı. Kavgalar, sevgiler ve içlerindeki savaşlardan bir gün daha geçti. Kimi zaman birbirlerine öfkeyle bağırdılar, bazen yalnızca sustular, incindiler, kırıldılar. Ama her ne olduysa gün sonunda aynı masanın etrafında oturmayı, aynı gökyüzünün altında susmayı bildiler. Çünkü aralarındaki bağ yalnızca güzel günlerin değil; fırtınalarda birlikte ıslanmanın da hatırasını taşıyordu.
Her kelime her yaraya merhem olmadı belki ama hâlâ aynı yöne yürümeye devam ettiler. İçlerinde ne kadar kırgınlık olursa olsun, vazgeçmeyi hiç tam olarak beceremediler.
Belki eksik, belki biraz yaralı ama birlikte...
35. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder