36.Bölüm: Önüne Bak

-denizde susuzluktan ölen biri gibiydim.

                       YAZAR'DAN

Gece çakan şimşek ile gözlerini irkilerek açan Cemre dışardan gelen yağmur sesini duymasıyla yatarken arkasını döndüğü Berk'e döndü.

Elini başının altına koyarken Berk'in yüzünde gezindi gözleri. Sonra gözlerini kapatıp geri uyumayı denedi ama çakan şimşek ve ardından gelen kuvvetli gök gürültülüsü bunu engelledi.

Gözlerini korkuyla geri açarken nefesleri hızlanmıştı. Bu sesler ona o geceyi hatırlatıyordu.

13 Yıl Önce (5 Yaşındalar)

Cemre anne ve babasının kavga sesleriyle aşağı inerken merdivenlerde durdu ve onları dinledi.

"Bırak artık beni Ayla. Düş yakamdan!" diye sesi yükselen babasının sesiyle irkilirken bir basamak daha indi.

"Beni böyle bırakıp gidemezsin! Hemde o kadın için. Ya sen ne aşağılık bi adamsın ordaki senin çocuğunsa Cemre'de senin çocuğun. Beni düşünmüyorsan onu düşün bari."

Küçük Cemre'nin kaşları çatıldı. Babasının bir çocuğu daha mı vardı yani? Onun bir kardeşi mi vardı?

"Cemre ile doğduğundan beri ilgilenebiliyorum. Ama o çocuk beni bilmiyor bile." dedi babası kendini savunur gibi.

Ne kadar bencilce bir açıklamaydı bu?

"Haluk bak gidersen Cemre'yi toplayamam ben." diyen Ayla çaresizdi. Ağlıyordu.

Cemre hızla basamakları inerken ikisi de ona döndü.

"Baba gitme." dediğinde Haluk yutkundu. Sonra söyleyecek bir şey bulamadı. Emin adımları kapıya yöneldi.

"Haluk!"

"Baba! Gitme lütfen!"

Artık Cemre'de ağlıyordu.

Haluk kapıyı açıp hızla kapattığında Ayla kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı. Dizleri onu daha fazla taşıyamadı ve dizlerinin üzerine düştü.

Cemre ise onun aksine gözyaşlarını sildi ve koşarak kapıyı açtı. Dışarda şiddetli bir yağmur yağıyordu.

Babası arabasına doğru ilerlerken hızla koşmaya başladı arkasından. "Baba dur!"

Haluk durmadı. Aksine adımlarını biraz daha hızlandırdı. Arabaya bindi ve hızla gaza bastı. 

Cemre arabanın arkasından koşmaya başladı. Küçük adımlarıyla sanki yetişebilecekmiş gibi.

Sonra ayağı birden kaydı ve yere düştü. Başını kaldırdı ve babasının köşeyi dönen arabasına baktı. Gözlerinden süzülen yaşlar yağmur damlalarına karıştı. 

İlk orda gördü hayatın ne kadar garip ve kötü bir yer olduğunu. İlk orda tattı sevdiklerinin de onu yarı yolda bırakabileceğini.

Cemre o an içindeki çocukla birlikte bir şeylerin kırıldığını hissetti. Yağmurun altında dizlerinden sızan acıya rağmen yerinden kalkmadı. Çünkü asıl acı babasının yokluğuydu.

O gidiş, sadece bir kapının kapanması değildi; bir güvenin, bir sığınağın da sonuydu. O andan sonra hiçbir şey tam olmadı Cemre için. Gülüşlerinin içine hep bir eksiklik saklandı, kalbinin en derin yerinde ise bir güven sorunu kök saldı. 'Her an gidebilir'lere hazırladı kendini o günden sonra.

O akşam bir şimşek çaktı, gökyüzü Cemre’nin içindeki fırtınaya eşlik eder gibi gürledi. Yağmur bastırdı. Cemre yerde kaldı. Babası gitti...

O anla birlikte yalnızca bir kapı değil, içindeki çocukça inanç da kapanmıştı ardına kadar. O günden sonra hiçbir yağmur masum yağmadı Cemre için. Ne gökyüzü eskiydi, ne de toprağın kokusu aynı. Yağmurların dünyayı temizlediğine inanmadı o günden sonra. Çünkü o gün yağmur onun yarasını temizlememişti. Aksine her damlası acısını çoğaltmıştı.

Gözyaşlarını saklayacak kadar güçlü değildi artık yağmurlar; çünkü Cemre’nin içinde bir çocuk tam da o kapının kapanışında sessizce ağlamayı öğrenmişti. 

İnatla sıkıca kapattığı gözlerini geri açtı. Gök bir kez daha güçlü bir şekilde gürlerken Berk'e yaklaştı ve fısıldadı. "Berk." 

Berk uyanmazken Cemre parmağıyla onun omzuna dokundu. "Berk, Berk."

"Hı?" diyen Berk'in gözleri hâlâ kapalıydı.

"Bana sarılır mısın?" diyen Cemre ile gözlerini açtı. Gök gürleme sesini duydu.

Tereddütsüz bir şekilde hızla kollarını ona dolayarak Cemre'yi göğsüne çekerken Cemre'nin kolu da onun beline sarıldı sıkıca.

Cemre burnuna onun kokusu dolarken konuştu. "Teşekkür ederim."

Berk'in dudaklarına ufak bir tebessüm yerleşti. "Rica ederim."

"Berk.." dedi Cemre bununla. Cevap gelmeyince ekledi. "Uyudun mu?"

"Hı hı." diyen Berk'in sesiyle gülümsedi ve gözlerini kapattı.

Sabah uyandığında başını kaldırıp Berk'in yüzüne baktı. Gözleri onun yüzünde gezerken yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. 

Pişmanlık içini kapladı. Kollarını ondan ayırırken düşündü. Suçlu kendisi miydi? Yerinden doğrulurken kollarını dizlerine yasladı. 

Yanından gelen kıpırtıyla başını oraya çevirdiğinde Berk'in uyandığını gördü.

"Günaydın." dedi ona gülümseyerek dönerken.

Berk buna anlam veremezken sabit yüz ifadesiyle "Günaydın." diye cevap verdi.

Cemre çadırı fermuarını açarken etrafa bakarken konuştu. "Baya yağmış." dediğinde Berk başını salladı.

"Aynen." dediğinde Cemre onun kendisiyle konuşmak istemediğini düşündü ve ayağa kalkarken ayakkabılarını giyip çadırdan çıktı.

"Kusura bakma gece seni rahatsız ettim." dediğinde Berk'te çadırdan çıkmıştı. 

"Cemre." dedi Berk ona ciddiyetle bakarken. "Şunu yapma."

"Neyi?" dedi Cemre kaşlarını çatarken.

"Sana her ne durumda olursan ol yardım edeceğimi bildiğin halde bu bana bi zorunlulukmuş gibi özür dileyip kusura bakma diyip durma."

Cemre başını salladı. "Bana böyle hissettiren sensin. Yüzüme bile bakmıyorsun ya." dedi Cemre kaşları çatılırken.

"Çünkü yoruldum bu belirsizlikten Cemre." dedi Berk ona delici bakışlarla. "Bir gün düşüyorsun yaranı temizliyorum diğer gün gelip bana tokat atıyorsun."

"O senin suçundu hatırlarsan." dedi Cemre çıkışarak. "Bana üstü kapalı bir şekilde beni aldattın dedin resmen."

"Sende Sarp'la dışarı çıktın." diyen Berk ile Cemre kaşlarını kaldırdı. Berk devam etti. "Sonra buraya geliyoruz çadırda beni öpüyorsun bana beni bırakma diyorsun ama sabah uyanınca yine dönüyoruz başa yok rahatsızlık verdim o bu şu.. Sana bir şey söyliyim mi?" dediğinde gözlerini birleştirdi. "Şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun. Hep senin dediğin olsun sen yap beni kır parçala ağzıma sıç ama benim gıkım çıkmasın istiyorsun... Hırs yaptın tabi ben senden ayrılınca çünkü. Yine sen ayrılmalıydın yine sen başrolü olmalıydın bu ilişkinin dimi? İstediğin olmayınca da hemen başkasının kollarına gittin."

Cemre yutkunurken boğazındaki yanmayla yüzü hafifçe buruştu.


Benlik bir mesele yoksа
Çıkıyorum hаyаtındаn bu аkşаm derhâl


"Hâlâ başkasının kollarına gidiyorsun diyosun Berk. Ben sana ne diyim ki?"

"Deme bir şey." dedi Berk ve ekledi. "Ama benden de kopmayı başar artık."


Artık beni kötü hаtırlа
Ne bileyim hаtırlаnаcаk bi' şey kаldıysа


"Söylediğin kadar kolay mı?" diyen Cemre Berk'in gözlerinin içine baktı. "Senden kopmak?"


Güvendiğim şu dаğlаrdа ormаn yаngınlаrı
Seni unutmаk denen şey
Göğsümün bıçаklаrı bаtаr bаzen fenа


"Bilmem. Öyle gibi..." diyen Berk ekledi. "İki günde başka biriyle takılmaya başlayacak kadar.." 

Cemre elini ona dur der gibi kaldırdı. Sonra başını salladı.

Bakışları kırgındı. Öyle kırgındı ki gözlerinin içine iddiayla bakan Berk bile kırılıyordu onun bu kadar kırgın oluşuna.


Niye bаktın dаrgın dаrgın?
Neşene ilаhlаr gibi tаptım
Niye bаktın dаrgın dаrgın?


Cemre yavaşça arkasını dönerken gözünden içinde tuttuğu o bir damla yaş süzüldü.


Niye bаktın dаrgın dаrgın?
Neşene ilаhlаr gibi tаptım
Niye bаktın dаrgın dаrgın?


Berk onun arkasından baktı. Ne hissettiğini bilmiyordu ama doğruyu yapmış gibi hissediyordu. Ama doğru yaptıysa neden bu kadar yanlış hissediyordu.


Benlik bir mesele yoksа
Çıkıyorum zıvаnаdаn


Kızgın değildi artık. Ne kırgındı ne de haklı… Sadece eksikti. Onunla eksik, onsuz eksik.


Demişsin ki güzel аdаmdı аh
Gülüyorum numаrаdаn


Cemre gözlerindeki yaşları silip kamp toplanma yerindeki masalarda oturmuş konuşan Beliz ve Aren'in yanına oturduğunda ona bir kaç soru sordular ama o duymadı. Gözleri masaya sabitlendi.

Bu farklıydı. Sonda gibi hissediyordu. Ve bu his kalbini ağrıtıyordu.


Güvendiğim şu dаğlаrdа ormаn yаngınlаrı
Seni аffetmek denen şey
Sırtımın bıçakları bаtаr bаzen fenа


Gözleri masanın üzerindeyken hafızasında bir an canlandı.

"Berk." diyen Cemre masada karşısında oturan Berk'e baktı. Berk onu onaylar bir şekilde ses çıkardığında ekledi. "Hani sen bana çok değer veriyorsun böyle sarıp sarmalıyorsun yaralarımı iyileştiriyorsun bana çok iyi geliyorsun falan."

"Evet." dedi Berk gülümserken.

Cemre gözlerini onun gözlerine sabitlerken konuştu. "Umarım sende bırakıp gitmezsin babam gibi."

Berk bununla onun masanın üzerindeki ellerini elleri arasına aldı ve konuştu. "Ben yerimden çok memnunum ve hiçbir yere kıpırdamayı da düşünmüyorum." dediğinde Cemre gülümserken gözleri birleşti.

"Kıpırdama." dedi fısıldarken.

"Kıpırdamam."

Gözünden bir damla yaş süzülürken ellerini yüzüne kapattı.


Niye bаktın dаrgın dаrgın?
Neşene ilаhlаr gibi tаptım
Niye bаktın dаrgın dаrgın?


"Cemre." dedi omzuna konan elle birlikte Aren. 

Beliz'in de sesini duydu sonra. "İyi misin?"

Cemre ellerini yüzünden çekerken hızla Aren'e sarıldı ve ağlamaya başladı.

"Kalbim çok acıyor Aren." dediğinde gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu. "Sanki.." dedi Cemre araya nefeslerini zor sığdırarak “...sanki içimde bir şey yerinden çıkmış gibi. Sanki biri kalbimi içimden söküp yerine koca bi boşluk koymuş gibi...”

Aren’in gözleri dolmuştu. Göz göze geldi Beliz’le. Ne diyeceklerini bilemiyorlardı.

Beliz'de Cemre'nin diğer yanından ona sarıldı.

***

İzci geldiğinde sıraya geçmiş olan çocuklar izcibin konuşmasını bekliyorlardı.

"Abi biz burda da okulda gibiyiz zaten ne değişti?" diyen Çağrı Beliz'e doğru konuşuyordu.

Beliz ise ona omuz silkti. "Bi sus be artık." dediğinde Çağrı ona göz devirirken önüne döndü.

"Bugünki aktivitemiz paintball." diyen izciyle Sarp sırıtarak konuştu.

"Tam on ikiden yani." dedi elini silah şekline getirirken.

Berk dudaklarının arasından mırıldandı. "Ben seni on ikiden bi vurucam da.."

"Duyamadım Berkcim?" diyen Sarp sırıtarak ona doğru döndü.

"İyi olan kazansın diyorum." dediğinde Sarp başını salladı.

"Hedefi iyi tuttururum." dediğinde Berk ile göz göze geldiler ve göz kırptı.

Berk bunla gergin bir şekilde güldü. "Geçen sefer futbolda da çok iyiydin." dedi ve önüne dönerken alayla ekledi. "Sözde."

"Görücez." dedi Sarp ona sinir bozucu bir sırıtışla.

“Tam senlik oyun he." dedi Berk kendini durduramayarak. "Saklanarak insanları vurmak zaten huyun.” demesiyle Sarp'ın yüzündeki gülümseme donarken Lavin'in yüzüne keyifli bir gülümseme yerleştiğinde Sarp ile bakışları birleşti.

"Ne diyorduk Sarp?" dedi Lavin kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde. "Hedefi iyi tuttururdun dimi?" dediğinde Sarp susarak önüne dönerken Lavin ve Berk bununla sırıtarak birbirine baktı.

Lavin'in yanındaki Çınar bununla kaşlarını çattı.

"Takımlara ayırdım sizi." diyen izciyle herkes dikkatle onu dinlemeye başladı." "Vefa arkadaşınız hasta olduğu için bu etkinliğe katılamıyor. Her biri dört kişiden oluşan beş grup oluşturdum." dediğinde ekledi.

"Birinci grup; Hazal, Çağrı, Zeyno ve Ege." 

Hazal burun kıvırarak Zeyno'ya bakarken Zeyno onun bakışlarıyla mırıldandı. "Ben sana meraklı değilim."

Ege bununla Hazal'ı dürtükledi. "Çok ayıp."

Hazal ona burnunu kıvırırken dil çıkardı.

"İkinci grup; Lavin, Çınar, Berk ve Cemre." dediğinde Sarp burnundan sıkıntılı bir nefes verdi. 

"Üçüncü grup; Beliz, Bora, Serkan ve Hilal."

"Allah'ım gerçekten günahım ne ya?" diyen Bora ellerini göğe açarken Beliz onun bu haline güldü.

"Dördüncü grup; Sarp, Aren, Arap ve Duru."

"Beşinci grup; Alaz, Devin, Parla ve Ali."

"Kıyafetler ve renkler hazır. Siz takım arkadaşlarınızla renklerinizi seçip kollarınızı o renkteki bandanayı bağlayıp görevlilere giderseniz onlar da size o renkte silah verirler."

***

"Ya biz oynamasak mı aşkım?"

Alaz Devin'e bakarak bir kez daha aynı cümleyi kurarken belki bu kez tamam der diye sormuştu bu soruyu. Devin bıkkınlıkla ona bakarken konuştu.

"Neden aşkım neden?"

"Ya hani silah falan..." dedi Alaz onu gösterirken. "Yeni vuruldun zaten."

"Oyun bu Alaz." diyen Devin yanlarındaki sırıtarak konuşan Parla ve Ali'ye döndü ve konuştu. "Arkadaşlar biriniz Alaz'a oynamamda bir sorun olmadığını anlatabilir mi?"

Ali Alaz'a döndü ve konuştu. "Oynamasında bir sorun yok."

Parla bunla istemsizce gülerken Devin Ali'ye yan yan bakıp konuştu. "Çok ikna ediciydin sağol." 

Ali omuz silkti. "Rica ederim."

"Tamam oynayalım." dedi Alaz Devin'e doğru. "Ama zorlandığın an bana söyle. Anında çıkarız oyundan." dediğinde Devin başını gülümseyerek salladı.

"Tamam."

"Ben mavi olsun rengimiz diyorum." diyen Ege gruba konuşmuştu ama sırıtarak Zeyno'ya bakıyordu.

Zeyno bununla gülümseyerek ina döndüğünde konuştu. "Rengi güzel en azından." dediğinde Ege gülümserken konuştu.

"Aynen."

"Şöyle yapalım mı?" dedi Hazal onlara doğru sitemle. "Biz gidelim siz bakışmayı ve flörtleşmeyi ne zaman bırakırsanız çağırın bizi."

"Boş yapma Hazal." dedi Zeyno ona dönerken.

"Bana bak kızım..." diyen Hazal Çağrı'nın sesiyle durdu.

"Aa kızlar lütfen yapmayın şöyle."

Zeyno ona burun kıvırdı. "Oo kozlor lotfon yoomoyon şoylo." diye Çağrı'nın taklidini yaptığında Hazal ve Çağrı'nın yan bakışları ona dönerken Ege kendini tutamayıp güldü.

"Şuna gülerek.." diyen Çağrı Ege'ye döndü. "Tüm broluk hayatımızı altüst ettin." dediğinde Hazal araya girerek konuştu.

"Gerçekten yeter. İkiye ayrılalım bence böyle dörtlü gezersek ya birbirimizi vururuz ya da vuruluruz." 

"Tamam." dedi Ege ve ekledi. "O zaman Çağrı'yla sen, benle de Zeyno."

Lavin sessiz bir şekilde toplanmış olan grubuna baktığında sessizliği bozdu. "Arkadaşlar toplantı yapın dediler ya hani konuşmamız gerekiyor falan." dediğinde ekledi. "Rengimiz ne olsun?" 

"Bana fark etmez." dedi Berk omuz silkerken.

Lavin bu kez Çınar ve Cemre'ye döndü. 

"Kırmızı." diyen Cemre'yle başını salladı.

"Tamam şimdi nasıl bir strateji takip edelim. Ben az önce Hazalların yanından geçerken duydum onlar ikiye ayrılacakmış."

"O en mantıklısı." dedi Çınar tek düze sesini korurken ekledi. "Dördümüz bir arada çok dikkat çekeriz."

"Kim kim ayrılıyoruz?" diyen Lavin ile az önceki sessizlik çöktü. "Ee tamam o zaman Çınar'la Be-" Çınar'ın kaşlarını kaldırışıyla geçen etmek üzere oldukları kavgayı hatırladı. "Tamam ya da Berk ve C-" onların da ayrıldığını haturladı. "Off!" dedi Lavin. "Hiç yardımcı olmuyorsunuz ya."

"Bana yine fark etmez." diyen Berk omuz silkerken Çınarla göz göze geldi.

Cemre sessizliğini bozarken konuştu. "Siz Çınar'la olmak isterseniz uyum sağlarım." dediğinde Kavin başını salladı.

"O zaman öyle yapalım." dediğinde Berk'in bakışları başından beri ona hiç bakmayan Cemre'ye döndü.

Cemre hâlâ ısrarla ona bakmıyordu.

"Hazırsanız başlayalım gençler!" diyen Bora'nın sesiyle Çağrı sırıttı.

"Bana bakın siz ikiniz." dedi Bora ve Beliz'i gösterirken. "Birbirinizi kalbinizden vurun bitsin şu işkence." dediğinde Bora ve Berk aynı anda onun ismini seslendi.

"Çağrı!"

İzcinin düdüğü çalmasıyla herkes sustu. "Tüm takımlar saklansın düdüğü çaldığım an oyun başlayacak." diyen izciyle herkes bir yere dağılırken Cemre ve Berk ortada kalmıştı.

Berk Cemre'ye dönerken konuştu. "Saklanmamız gerekiyor."

Cemre ona dönmeden ve konuşmadan ilerdeki tahtaların arkasına doğru yöneldi. Berk sıkıntılı bir nefes verirken onu takip etti.

Düdük çaldığında Cemre etrafı kolaçan ederken fısıldayarak konuştu. "Kimse yok. Çıkıp baks-"

Kolundan çekilip sırtının tahtaya yaslanmasıyla Berk'in yüzünü, nefesini hissedecek kadar yakınında bulması bir olmuştu. Gözü onun başının yanındaki tahtaya uzanan ve onu tahtayla kendi arasına sıkıştıran Berk'in koluna kayarken fısıldadı.

"Napıyorsun?"

Berk'in gözleri onunkilere kilitlenirken konuştu. "Seni korumaya çalışıyorum." dediğinde karşıdaki ağaçtan adım sesi duyuldu. 

Cemre başını sallarken gözleri onun yüzünde gezindi. "Anladım."

Berk bununla konuştu. "Niye yüzüme bakmıyorsun?"

Cemre bu soruyla yutkunurken cevap verdi. "Sabah konuştuklarımız.." dediğinde düzeltti. "Daha doğrusu konuştukların yeterince yeterli bence. Hem sen demedin mi unut diye? İzin verirsen unutmaya çalışıyorum." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı.

"Kolay mı?"

Cemre'nin gözleri onun gözlerindeyken acıyla kısıldı. Sabah söylediği cümlelerin beynindeki yankısıyla.

"Söylediğin kadar kolay mı?" diyen Cemre Berk'in gözlerinin içine baktı. "Senden kopmak?"

"Bilmem. Öyle gibi..." diyen Berk ekledi. "İki günde başka biriyle takılmaya başlayacak kadar.." 

Cemre ani bir hareketle onun kolunun altından, hizasından çıkarken silahından çıkan boya ile Berk o tarafa baktı.

Sarp vurulmasıyla kalbinin üzerindeki kırmızı boyayla şaşkınlıkla gözlerini o tarafa çevirdi ve Cemre'yi ve ona doğrulttuğu silahı görmesiyle sırıttı. Göğsündeki kırmızı boyayı göstererek Cemre'ye baktı.

"Daha yaşamam gibi he?" dediğinde Cemre iddiayla konuştu.

"Zor gibi."

Berk'in bakışları onun üzerinde gezinirken bu hareketinden oldukça etkilenmiş gibiydi.

Sarp oyun dışına doğru yürürken Berk geri saklanan Cemre'nin yanına eğilerek konuştu. "Beni mi korudun az önce sen?"

Cemre'nin bakışları onun üzerine döndü. "Seni değil.." dedi ve ekledi. "Takım arkadaşımı korudum." dediğinde Berk'in ona attığı hayranlık dolu bakışları gördü. "Ayrıca ne kadar dengesiz biri oldun sen? Sabah öylesin şimdi böyle." dediğinde geri önüne döndü ve etrafa bakmaya başladı.

Berk onun duyamayacağı kadar alçak bir sesle mırıldandı. "Konu sen olunca.." 

"Şu ağacın arkasına gidersek Çağrıların grubunu çok net görebiliyoruz." dedi Cemre. Sonra ona döndü. "Gidelim mi?"

Berk başını sallarken dudaklarına bir sırıtma eklendi. "Gidelim."

Cemre yavaşça saklandıkları yerden çıkarken Berk'te tam arkasından çıkmıştı ki silahtan çıkan boya sesiyle duraksadı ve önündeki Cemre'nin kolundaki yeşil renge baktı.

Diğer ağacın arkasından çıkan Aren silahını kaldırırken Cemre ona bakarak konuştu.

"Sen mi vurdun beni?"

Aren alt dudağını büzdü ve sahte bir üzgünlükle konuştu. "Savaşta her yol mübah dediler." dediğinde tam konuşmaya devam ediyordu ki ağzı açık kaldı. Karnında hissettiği ağırlıkla Berk'e döndüğünde Berk sırıtarak konuştu.

"Neydi..?" dedi ve ekledi. "Savaşta her yol mübahtı."

Aren karnındaki kırmızı boyaya bakarken konuştu. “Bu haksızlık!”

Cemre ona güldükten sonra Berk'e döndü. 

Berk silahını havaya kaldırırken konuştu. "Takım arkadaşımın intikamını aldım sadece." dedi 'takım arkadaşı' kelimesini bastırırken.

Aren ona göz devirirken Cemre'nin koluna girdi. "Hadi beraber çıkalım." dediğinde çıkışa doğru ilerlediler.

Beliz, Bora, Serkan ve Hilal kocaman bir odun kütüğünün arkasına saklanmış dururlarken Bora aniden ayağa kalktı. "Valla darlandım ya." dediğinde Beliz telaşla onun kolundan çekiştirirken konuştu.

"Vurulcaksın şimdi eğilsene."

"Yok ben gidiyorum birilerini avlayacağım." diyen Bora'yla Hilal aniden ayağa kalktı.

"Bende gelirim." 

Beliz'in gözleri onun üzerine kayarken Serkan'ın sesi duyuldu.

"İsabet olur." dediğinde sırıtarak Beliz'e döndü. "Biz de gözlemleriz etrafı."

Bora bununla aniden konuştu. "Biz Beliz'le gidelim." dediğinde sesindeki siniri saklamaya çalışırken Serkan'a attığı sinirli bakışlar aksini söylüyordu.

Beliz'in şaşkın bakışları ona dönerken Bora zaten onun kolundan tutan Beliz'in kolunu tuttu ve kalkmasına yardım etti. 

Hilal hayal kırıklığıyla yere çökerken Bora Beliz'e doğru konuştu. "Şu ağacın arkasına." dediğinde Beliz sırıtarak ona bakarken konuştu.

"Tamam."

Ağacın arkasına geçtiklerinde Bora ağacın yukarısına doğru bakarak sordu. "Çınar ağacı mı bu?"

Beliz başını kaldırırken ağaca bakarak konuştu. "Evet."

"Lan şimdi Çınar'la dalga geçmek vardı." diyen Bora sırıtırken Beliz yüzünü buruşturdu.

"Şuan Çağrı'yla eşdeğersin." dediğinde Bora ona döndü.

"O kadar mı kötüydü?"

"Baya." diyen Beliz çıkışa doğru ilerleyen Aren ve Cemre'yi görmesiyle sırıttı ve fısıldadı. "Ne çabuk elenmişler." 

Bora o tarafa döndüğünde gülerken bi an oyunda olduklarını unuttu ve Cemrelere doğru seslendi.

"Renkler yakış-" 

Beliz'in avcunu onun dudaklarına kapatmasıyla susarken bu temastan dolayı ikisi de afalladı.

Gözleri birleşirken Bora'nın eli duyduğu ayak sesiyle Beliz'in beline yerleşti ve onu kendine doğru çekti.

Beliz'in Bora'nın dudaklarındaki eli titrerken nefes alışverişi hızlanmıştı. Ve kalbinin sesini çok net duyuyordu.

Elini yavaşça onun dudaklarından çektiği sırada sırtında hissettiği darbeyle gözlerini kapatırken konuştu. "Vuruldum."

Bora'nın eli onun belinden çekilirken başını uzatarak Beliz'in arkasındaki kişiye baktı ve onlara sırıtarak bakan Çağrı'yı gördü.

"Bir daha susturmak için farklı bir yöntemi tercih etmenizi öneririm." dediğinde ona cevap verecek olan Bora ve Beliz'i işaret parmağını kaldırarak susturdu. "Biliyorum beni çok seviyorsunuz. Bende sizi çok seviyorum hatta aslında vurmayacaktım ama.." dediğinde Bora'nın arkasında kalan ağacı gösterdiği sırada bir silah sesi daha duyuldu ve Bora sinirle bir nefes verdi. Çağrı sırıtarak ekledi. "Hazal çok ısrar etti." dediğinde Hazal Bora'nın arkasındaki ağaçtan çıkarken sırıttı.

"Ayrıca takım arkadaşlarınızda sizi dışarda bekliyor." dedi ve parmaklarıyla tırnak açar gibi yaptı. "Yani elendiniz."

"Ooff Allah'ım ya yüreğim bu kadar mağlubiyeti kaldırmıyor ama..." dedi Bora isyan eder gibi. 

Çağrı sırıttı. "Çok da kafana takma. Aşkta kazanırsın." dediğinde Hazal'da ona gülerken Bora silahını kaldırıp Çağrı'yı vurdu.

"Bu ihanetini unutmayacağım." dediğinde Beliz'de aynı şekilde Çağrı'yı vururken ekledi.

"Bende."

Onlar oyundan çıkış alanına doğru giderken Çağrı arkalarından konuştu. "Allah'ım mağlupken bile bu kadar güzel bu kadar uyumlu olamazsınız ya." 

Beliz arkasına dönerken tehtid eder gibi işaret parmağını ona doğru salladı. "Bana bak devam edersen avazım çıktığı kadar bağırır burda olduğunuzu herkese duyururum."

"Tamam tamam sustum." diyen Çağrı ağacın arkasına geri saklandı.

Alaz ve Devin etrafa bakınırken Alaz Devin'e dönerek konuştu. "Kimse yok gibi çıkalım mı?"

"Nereye gitcez çıkıp?" dedi Devin ona dönerken. 

"Berk şurda saklanıyor." dediğinde ekledi. "Çınar ve Lavin'de tam şu ağacın arkasında..." dedi ancak biraz eğilince ağacın arkasının boş olduğunu gördü. "Az önc-"

"Burdayız!" diye seslenen Çınar'ın sesiyle silahını Devin'e yöneltti.

Renkli top Devin'e doğru gelirken Alaz onun önüne geçti ve onun üstü kırmızıya bulandı.

"Oğlum napıyosun lan?" diyen Çınar Alaz'a garip garip baktı.

"Harbiden napıyosun?" dedi arkasındaki Devin'de.

Alaz ona döndü. "Hep sen mi atlayacaksın silahın önüne?" dediğinde Devin ona gülerken bir tabanca sesi daha duyuldu ve Çınar'ın yanında silahını onlara doğrultmuş Lavin sırıttı.

"Devincim vuruldun canım." dediğinde Alaz Devin'e şaşkınlıkla dönerken koluna bulanan kırmızı boyayı gördü.

"Aşkım niye vuruldun?"

Devin ona gülümseyerek omuz silkerken Lavin'e döndü ve elini dudaklarına götürürken ona öpücük attı.

Onları gören Parla ve Ali koşarak yanlarına gelirken Ali Alaz'a doğru sordu.

"Öldünüz mü lan?"

"He öldük." dedi Alaz onlara dönerken. "Mevlüt okuyoruz burda hatta gelcen mi?"

Ali hızla silahını kaldırırken Parla da onunla birlikte silahını kaldırmıştı ki Ali ard arda iki kere hızlıca atış yaparak Çınar ve Lavin'i vurdu.

Parla bununla kaşlarını kaldırırken etkilenmiş bir şekilde Ali'ye baktı.

"İntikam." dedi Ali Çınar ve Lavin'e bakarken. "Sıcak yenen bir yemektir." diye eklediği anda sırtına isabet eden topla duraksadı ve yanına döndüğünde Parla'nın da vurulduğunu gördü. Hemde kırmızı boyayla.

Arkasını döndüğünde ona sırıtarak bakan Berk konuştu. "Afiyet olsun Ali'cim." dedi Berk. Ve ekledi. "Sıcak sıcak."

Onlar oyundan çıkarken Lavin Berk'e dönüp konuştu. "Adamsın Berksu." 

Berk yüzünü buruşturdu. "Adam kelimesiyle Berksu hiç yan yana olmuyor be Lavinsu." dediğinde Lavin ona güldü.

"Git ve bizi kazandır."

Böylece oyun daralmıştı. Geriye Arap, Duru, Ege, Zeyno, Çağrı, Hazal ve Berk kalmıştı.

Arap Duru'ya kaşıyla ağacın arkasında saklandıklarını sanan Ege ve Zeyno'yu gösterdi.

"Tam zamanı." dediğinde Duru onun kolundan tuttu.

"Kimseyi vurmayacaksın değil mi?"

Arap kaşlarını çattı. "Vurmayıp napacağım?"

"Cani misin sen?" dedi Duru ona ciddiyetle.

"Yavrum oyunun kuralı bu yoksa kazanamayız." dediğinde ekledi. "Zaten Ali'yle Parla'da vuruldu."

"Saklanarak kazanamaz mıyız?" diyen Duru ile sıkıntılı bir nefes veren Arap konuştu.

"Ya gözünü sevdiğim. Bunun içinde gerçek kurşun yok boya var boya."

"Tamam." diyen Duru ikna olurken Arap sırıtarak Ege ve Zeyno'ya döndü ve onları vurdu 

"Hadi dışarda konuşun bacım hadiii!" dediğinde Zeyno sinirle ona bakarken diğer tarafa dönerken bağırdı.

"Berk Arap'la Duru burdaaa!"

Arap ve Duru ona şaşkınlıkla bakarken vurulmaları bir olmuştu. Berk gülerken konuştu.

"Allah rahmet eylesin Arabım." dediğinde Arap yüzünü buruştururken Zeyno'ya döndü.

"Bundan sonra görürsün sen."

Zeyno ona dil çıkardı.

Berk onlara gülerken sırtından vurulmasıyla gözlerini kapattı. "Hayır ya bu olmadı dimi?" dediğinde tek gözünü açıp ona sırıtarak bakan Ege'ye sordu. "Beni Çağrı vurmadı dimi?"

"Valla ben yaptım bro." diyen Çağrı'nın sesiyle düdükte çalarken onlar da alan dışına ilerlediler. 

"Kazanan takım, mavi renkle Ege, Zeyno, Çağrı ve Hazal." 

Yapılan anonsla Ege "Helal be!" diyerek Çağrı'ya sarılırken Berk onlara yan yan baktı.

Bora Çağrı'ya sırıtarak bakarken konuştu. "E şimdi sen galip oldun yani senin aşk işi yattı demek mi bu?"

Çağrı'nın bunla yüzü düşerken silahı yere attı. 

Berk sırıttı ve konuştu. "O tetiğe basmadan iki kere düşünecektin oğlum." dediğinde Çağrı abartılı bir şekilde elini alnına koyup ofladı.

***

"Yarın dönüyoruz ne düşünüyorsunuz?" diyen Duru ateşin başındaki herkesi muhattap alarak sormuştu. 

Parla'nın yüzü düşerken Ali'ye döndü ve Ali'de onun tepkisine bakmak için ona dönmüşken göz göze geldiler. 

"Off yine okul yine dersler." dedi Çağrı bıkkınlıkla.

Onlar konuşurlarken Ali kalkıp oradan biraz uzaktaki ağacın dibine oturdu. O düşüncelerle yere bakarken yanına oturan Parla konuştu.

"Ne düşünüyorsun?"

"Bilmem." dedi Ali bakışları hâlâ yerdeyken. "Gidiyoruz." dediğinde başını ona çevirdi ve göz göze kaldılar.

"Mutlu değil misin?" 

"Sen mutlu musun?" diyen Ali'yle duraksadı.

Daha fazla duramadı ve hızla konuştu. "Bana adresini versene."

Ali bununla hafifçe sırıtırken kaşlarını çattı. "Nasıl?"

"Yani.. Buluşuruz falan. Tabi istersen." diyen Parla ile gülümsedi.

"İsterim." dediğinde telefonunu ona uzattı. "Numaranı yazsana." dedi onun taklidini yapar gibi. 

Parla kıkırdarken telefonu aldı.

***

Eve gelen Berk ve Beliz oturma odasına geçerken Kenan başını gazeteden kaldırarak sordu.

"Nasıl geçti?" dediğinde Berk ona dönerken konuştu.

"Çadırları sen ayarlamışsın?" dediğinde Kenan başını salladı. Berk ekledi. "Çocuk muyuz biz kendimiz seçerdik kimle kalacağımızı." dediğinde Kenan gazeteyi yanındaki sehpaya koyarken konuştu.

"Bi sorun mu var?" dediğinde ekledi. "Canım öyle istedi ve yaptım." dediğinde Berk başını sallarken ayağa kalktı. 

"Sen canının her istediğini yap tamam mı Kenan Yağızoğlu. Hepsini ama. Hiç düşünme o ne hisseder bu napar diye. Canın istedi hemen yap. Bencilliğinden sakın ödün verme." dediğinde merdivenlere yöneldi. Berk merdivenlerin ortasındayken Kenan ona seslendi.

"Senin derdin ne oğlum benle? Patlayacak konu arıyorsun?"

Berk yerinde kalırken ona döndü. "Benim senle bi derdim yok baba." dedi ve ekledi. "Derdimi de sana anlatmaya niyetim yok. Ben seninle dertleşmeyi çocukken denemiştim... Bi daha denemem."


Susma, sözlerin senin kadar güzel
Tenin kadar keskin olsun
Hazırım yaralanmaya


Cemre su almak için merdivenlerden indiği sırada annesi ve Bora'nın konuşmasını duydu.

"Ciddi ciddi o çadırları sen mi ayarladın Ayla Teyze?" diyen Bora'nın sesi şaşkınken Cemre'nin kaşları çatıldı.

"Yani fikri ben verd-"

Cemre'nin onun karşısında dikilmesiyle duraksadı.

"Sen mi verdin bu fikri?" dedi Cemre sesi öfke doluydu.

Ayla ayağa kalkarken konuştu. "Ben sizin iyiliğin-"

"Anne yeter ya!" dedi Cemre isyan dolu bir sesle. "Sen böyle düşüneceksen benim iyiliğimi hiç düşünme. Bırak kötü olayım." dediğinde derin bir nefes alırken gözünden bir damla yaş süzüldü. "Her şeyi mahvetmişim gibi hissettiğim yetmiyormuş gibi bir de senin saçma sapan şeylerinle uğraşıyorum. Farkında değil misin paramparça oluyorum ben?" Gözleri acıyla doluydu. "Ben zaten ne yapacağımı bilmiyorum... Her şey üstüme üstüme geliyor. Ne hissedeceğimi, kime ne söyleyeceğimi, nereye sığınacağımı bilmiyorum! Ama sen... Sen hâlâ benim adıma kararlar alıyorsun. Sormuyorsun bile. Hep senin doğruların, senin bildiklerin..." Gözleri annesinin gözlerinde takılı kaldı sesi daha da alçaldı ama daha derinleşti. "Ben artık küçük bi çocuk değilim. Beni kıran şeyleri sen tamir edemezsin. Hele böyle hiç edemezsin. Sadece... bir kere olsun yanımda ol istiyorum. Beni dinle. Anlamaya çalış. Hayatım dağılmışken beni yönetmeye değil tutmaya çalış." Bir adım geri atarken ekledi. "Ben artık senin doğrularının içinde yaşayacak kadar küçük değilim. Ama hâlâ senin sevginle iyileşecek kadar çocuğunum. Eğer gerçekten beni düşünüyorsan... lütfen sadece sev. Yargılamadan, düzeltmeye çalışmadan, yönlendirmeden... sadece sev. Onu da yapamıyorsan bırak yanlış yapayım düşeyim kalkayım kaybedeyim birilerini." dediğinde hızla merdivenlerden çıktı ve odasının kapısını kapatarak kapının arkasına çöktü.


Ne fark eder, bir sen eksik, bir ben fazla?
Alışmışız mutsuzluğa, mutsuzluğa inanmaya
Günahı boynuma


Berk yatağına otururken masanın üzerinde çerçevede bu süre boyunca kaldırmadığı fotoğraflarını eline aldı ve aşağıdaki çekmeceyi açıp içine attı. Derin bir nefes verirken gözlerini kapattı.


Bi yalan eksik, bir yalan fazla
Nasıl olsa döner dünya


Cemre başını kapıya yaslamış şekilde dururken kapı tıkladı. Kapının arkasındaki Bora konuştu.

"Konuşalım mı?"

Cemre titreyen sesiyle konuştu. "Yalnız kalmak istiyorum."

"Tamam." dedi Bora bununla. Onun gibi kapının diğer tarafına yaslanırken. "Bende seninle yalnız kalırım o zaman." dediğinde Cemre sırtını biraz daha yasladı kapıya.


İster inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar 


Berk'in kapısı tıklarken Berk'in bir şey demesine gerek kalmadan Beliz içeri girdi. Yatağa onun yanına otururken ona döndü.

"Madem bu kadar üzülüyorsun neden onu da üzüyorsun?" dediğinde Berk ona döndü.

"Anlamazsın." dediğinde Beliz omuz silkti.

"Yoo anlarım." dediğinde sırıttı. "Unuttun mu akıllı ikizinim ben senin." dediğinde göz kırptı.

Berk bununla istemsizce gülerken kolunu ona sardı ve çenesini onun başına yasladı. "İyi ki varsin biliyorsun dimi?"

Beliz sırıtırken konuştu. "Biliyorum tabi ki. Sen biliyor musun?" dedi ve ekledi. "Seni herkesten çok seviyorum." 

Berk bununla gülümsedi.


Bi yalan eksik, bir yalan fazla
Nasıl olsa döner dünya
İster inan ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar


Cemre başı kapıya yaslı bir şekilde gözlerini kapatırken beyninde Berk'in sözleri yankılandı.

 "Şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun. Hep senin dediğin olsun sen yap beni kır parçala ağzıma sıç ama benim gıkım çıkmasın istiyorsun... Hırs yaptın tabi ben senden ayrılınca çünkü yine sen ayrılmalıydın yine sen başrolü olmalıydın bu ilişkinin dimi? İstediğin olmayınca da hemen başkasının kollarına gittin."

Gözlerini açarken derin bir nefes aldı ve yatağa uzandı. Gözleri tavana dikiliyken bu cümle beyninden kaç kere geçti kaç kere çıkmaza girdi...

***

"Günaydııın!" diyen Beliz'in neşeli sesiyle uyanan Berk gülümsedi.

"Günaydın." dediğinde onun yatağına oturan Beliz'e baktı. 

"Düşün bi bakalım yarın günlerden ne?" diye soran Beliz başını yana yatırdı.

Berk kaşlarını çatıp düşünürken konuştu. "Pazar." dediğinde Beliz ona yan yan baktı.

"Ya tarih olarak."

"Bilmece gibi konuşmayı bırakıcak mısın?" 

Beliz oflarken konuştu. "Yarın bizim doğum günümüz." dediğinde Berk ofladı.

"Ben istemiyorum bu sene kutlamak." 

Beliz'in yüzü düşerken konuştu. "Ne demek istemiyorum? Biz ilk defa beraber kutlayacağız doğum günümüzü. İstemiyor musun gerçekten?"

Berk bununla yataktan doğrulurken yüz ifadesi yumuşadı. "İstiyorum." dediğinde Beliz sırıttı.

"Ben şey için uyandırdım seni. Yarın kutlayacağız ya.. En yakın arkadaşım gelecek benim." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı.

"Almanya'dan."

Beliz başını salladı. "Uçağı birazdan iniyor. Almaya gidebilir miyiz?"

"Metin abinin görevi ne?" dedi Berk.

"Ya babam onu işten işe koşturuyor şirketteymiş tüm gün." dedi ve ekledi. "Hadi ya lütfeen." dedi ve alt dudağını büzerek Berk'e baktı.

Berk Beliz’in o çocukça bakışlarına karşı koyamayacağını bildiği için gözlerini devirdi ama bir yandan da gülümsedi. “Of tamam ya hadi giyin çıkalım.” dedi.

Beliz sevinçle ellerini çırpıp elleriyle onun yanaklarını sıktırdı. “Biliyodum! Sen dünyanın en tatlı ikizisin.”

Havaalanına geldiklerinde ikisi de arabanın kaputuna yaslanmış bekliyorlardı. Beliz az önce arkadaşını aramış ve uçağın zaten indiğini içerde denetim olduğunu dışarda bekleyebileceğini söylediği için dışarda bekliyorlardı.

"Hayal edemiyorum ya seninle en yakın arkadaşımı aynı ortamda göreceğim." dedi Beliz heyecanla.

"Neye bu kadar heyecanlanıyorsun?" dedi Berk ona anlamsız bakışlarla.

"Ya çünkü sanki o ordaki dünyaya aitmiş sen de burdaki dünyaya aitmişsin gibi. Sanki şimdi similasyon hata verdi aynı evrene düştünüz." dediğinde Berk bununla burnundan güldü.

"Yemin ediyorum bu kafadan bende istiyorum." dediğinde gözleri havaalanı binasından çıkan kızda takıldı.

Kız güneş gözlüklerini takmış elinde valizle ilerliyordu. Saçları omuzlarının altına dökülüyordu. Üzerinde beyaz sade ama kesimiyle dikkat çeken bol bir gömlek altındaysa paçaları katlanmış bej bir pantolon vardı. Giyimi salaş ama özenliydi. Ayaklarında beyaz spor ayakkabılar bileğinde birkaç ince bileklik. Tarzı bir şeyleri göstermek için değil zaten öyle olduğu için öyleydi.

Beliz sevinçle yerinde zıplarken kıza el salladı. Kız onlara yaklaşırken Beliz hızla koşarak ona sarıldı.

"Yaa çok özledim seni aşırı özlediiim." diyen Beliz kıza sıkıca sarılırken kız da ona sarıldı ve konuştu.

"Bende çok özlediiim." 

Berk kaputa yaslı bir şekilde durmaya devam ederken oflayarak etrafa bakındı.

Beliz kıza bir şeyler anlatarak yanına gelirken sözünü aniden yarıda kesti ve Berk'i kıza göstererek konuştu.

"Bu Berk! İkizim." dediğinde kız gözlüklerini hafifçe indirip Berk'e baktı ve küçük bir gülümsemeyle elini uzattı.

"Demek yıllar sonra ortaya çıkan ikizi sensin." dediğinde Berk başını sallarken onunla tokalaştı. "Bende Gece." dedi kız elini geri çekerken. Gözlüğünü başına kaldırdı ve ekledi. “Gözlüklerimi takmak zorunda kaldım çünkü Beliz’in tarifine göre sen efsane bir şeydin… Gözlerim kamaşmasın diye.” dedi Gece dudak kenarı hafifçe kıvrılarak.

Berk bununla kaşlarını çatarak gülümserken konuştu. "Yani Beliz abartmayı sever ama bende fena bir şey değilimdir." dediğinde bir şey kelimesini bastırdı.

Gece onu süzerken konuştu. "Sıradansın işte." dediğinde Berk kaşlarını kaldırdı. İlk defa biri ona sıradansın demişti.

Beliz bununla gülerken konuştu. "Hiiiç şaşırma çünkü Gece herkese böyle." dediğinde gözlerini kısarak ekledi. "Biraz....."

"Ruhsuz." dedi Gece ve Berk'e döndü. "Genelde böyle diyorlar ama ben sadece insan sevmediğimi düşünüyorum." dediğinde işaret parmağını kaldırdı ve önemli bir şey ekler gibi konuştu. "Erkek insan." dediğinde Beliz gülerken Berk konuştu.

"E hoşgeldin o zaman Gece." dedi ve sırıttı. "İnsanı parça pinçik etmek için harika bir enerjin var.” dediğinde bagajı açarken ona gösterdi.

Gece bununla gülerken konuştu. "Ederim bu arada." dediğinde Beliz güldü.

Arabaya bindiklerinde Gece arka koltuktan konuştu. "Siz baya baya ikizsiniz yani." dediğinde ona dönen Beliz'e doğru döndü. "Yani bakıyorum bakışlarınız bile aynı anda aynı yere kayıyor. Ama bi farkınız var sen reprenkli bir duvarsın." dediğinde işaret parmağıyla Berk'i gösterdi. "O düz beyaz bir duvar."

Berk kaşlarını kaldırırken dikiz aynasından ona baktı. "Neden beyaz duvar mesela?"

"Bilmem şuan nötrsün bende." dediğinde Berk başını salladı.

"Peki sen hangi duvarsın?"

“Ben mi?" diyen Gece saçını düzeltirken ekledi. "Grafitili. Bakması güzel ama asla yasal değil.”

"Ooo!" dedi Berk Beliz'e dönerken ekledi. "Egoluyuz da."

Gece bununla güldü. "Ego değil." dediğinde ekledi. "Kendinin farkında olmak." dediğinde Berk başını sallarken konuştu.

"Siz baya zıt karakterlersiniz nasıl anlaştınız böyle?"

"Zıt kutuplar birbirini çeker." dedi Gece ve Beliz aynı anda. Berk bununla gülerken Gece ekledi.

"Bi tane otel buld-"

"Saçmalama Gece otelde falan kalmayacaksın." diyen Beliz ile cümlesi yarıda kesildi. "Ben sana bizim evde oda ayarladım bile hem."

"Off Beliz hiç misafirperverlik yapma kalayım işte otelde." 

"Hayır ya saçmalama. Hem o kadar ayrı kaldık özledim seni." dediğinde gülümsedi ve sordu. "Kaç gün burdasın?"

Gece'nin kendinden emin ifadesi burda biraz kırılırken dikiz aynasından ona bakan Berk bunu fark etmişti. 

"Orası biraz karışık." diyen Gece ekledi. "Ama en az bir hafta." dediğinde gözlerini camdan dışarı yöneltti.

Yola bakan Beliz heyecanla konuştu. "Ee süpeer!"

Eve gelmelerinin üzerinden bir kaç saat geçmiş kızlar Beliz'in odasına çekilmişti. Berk ise salonda oturmuş eline aldığı oyun kolu ile oyun oynuyordu.

Kapının açılmasıyla oyunu kapatıp mutfağa yöneldi. Kendine bir soda açarken tezgahın karşısına dikilen babasıyla sıkıntılı bir nefes vererek başını kaldırıp ona baktı.

"Noldu?" diyen Kenan ile sodayı masaya bıraktı ve masada ona doğru kaydırdı.

Kendine yeni bir tane açarken konuştu. "Bir şey yok."

"Berk." dedi Kenan. "Neye kızdın bu kadar? Kampta Ali'de var diye mi sinirlendin?"

Berk başını kaldırıp tekrar ona baktı. "Hayır. Ali'yle aramda bir sorun yok merak etme." 

"Güzel." diyen Kenan çalışma odasına gittiğinde merdivenlerde onların bu muhabbetine şahit olmuş olan Gece merdivenlerden inerken Berk'e doğru konuştu.

"Ali kim?"

Berk bununla derin bir nefes verdi. "Üvey kardeşim."

Gece kaşlarını kaldırdı. "Sende de kardeşten bol şey yok." dediğinde Berk istemsizce güldü. "Babanla aranda sorun mu var?"

Berk başını salladı. "Anlaşamıyoruz genelde."

Gece kendine su koyarken konuştu. "Sen hep böyle misin?" dediğinde musluğu kapattı ve ona döndü.

Berk ona dönerken sordu. "Nasıl?"

"Depresif."

Berk kaşlarını kaldırdı. "Yoo." dediğinde alayla konuştu. "Sence ben mi sen mi depresifsin?"

Gece bununla güldü. "Ben depresif değilim yalnız." dedi ve ekledi. "Sadece biraz asık suratlıyım."

"Biraz mı?" dedi Berk kaşlarını kaldırarak. Sonra abartarak ekledi. "Biraz mı gerçekten? Az önce ilk defa gülümsediğini gördüm."

Gece ona yan yan baktı. "Abarttın şuan."

"Beliz hâlâ seslenmedi?" diyen Berk ile Gece kıkırdadı.

"Uyuyakaldı çünkü o. Bana Bora'ya olan büyük aşkını anlatıyordu. Sonra en son esneyerek bir şeyler söyledi bir baktım uyumuş." dediğinde Berk gülerken göz devirdi. "Sende durumlar ne?" diyen Gece'yle Berk ona döndü.

"Ona göre mi yürüyeceksin bana?" dediğinde Gece ona göz devirdi.

"Sana yürüyecek olsam başta güneş gözlüklerimi çıkarmazdım."

Berk ona güldü. "Geri takarsın gibi geliyor. Büyüme kapılmayan yoktur."

Gece onu baştan aşağı süzdü. "Soruma cevap vermedin."

"Karışık durumlar." dediğinde sandalyeye oturdu Berk.

Gece onun yanındaki sandalyeye otururken konuştu. "Sandalyeye oturtacak kadar karışık diyorsun."

"İlk defa onsuz iyi olabileceğimi hissediyorum. Ama bir yanımda..." 

"O yanını hiç dinleme bence." diyen Gece ekledi. "Madem bir yanın gitmiş diğer yanın gitmeye zaten dünden hazırdır. Git. Kendine de ona da eziyet etme. Önüne bak. Önünüze bakın." dediğinde Berk'in gözleri tezgahın üzerinde takılı kalırken Gece ayağa kalktı ve elini onun omzuna koydu. "Sana iyi geceler depresif doğum günü çocuğu. Dediklerimi bi düşün." 

Berk başını kaldırırken onun arkasından bakarak konuştu. "İyi geceler Gece." dediğinde kurduğu cümleyle istemsizce güldü ve ekledi. "Yarın güneş gözlüklerini takmayı unutma malum bir güneş doğuyor yarın da." dediğinde Gece ona gülerken merdivenlerden çıktı. Berk arkasından bağırdı. "Güldün gördüm!"

***

Çınar telefonunu kapatırken açtıkları filmi durduran Lavin ona merakla sordu.

"Kim?" 

"Babam." dedi Çınar Devin'e dönerken ekledi. "Eve dönün diyor."

Devin'in yüzü düşerken kucağındaki patlamış mısır tabağını yanına koydu ve ayağa kalktı. "Uykum geldi benim." diyerek tam gidecekti ki Çınar ayağa kalkarken ona doğru sordu.

"Neyden kaçıyorsun Devin?" dediğinde Devin ona döndü. "Geçen okul bahçesinde de sorun çıkardın. Derdin ne?"

Devin derin bir nefes alırken konuştu. "Sanane." dediğinde ekledi. "Sen gitmek istiyorsan git. Çocuk değilim bana göz kulak olmana gerek yok." 

"Sebebini bilmek istiyorum sadece." dedi Çınar ona bakarken. "Neden bir anda babamdan bu kadar nefret ettin?"

Devin daha fazla dayanamazken Çınar'ın beyninin her köşesinde yankı yapan o cümleyi kurdu.

"Çünkü bana ateş eden silahın tetiğini çeken oydu." Çınar'ın yüzü donakalırken Lavin kaşlarını çatarak ayağa kalktı. Devin ekledi. "Alaz'ı vurmak isteyen babamdı."

Hayat bazen en ağır cümleleri en beklenmedik anlarda fısıldardı insana. Ve o cümleler bağırmadan da yıkardı içini. Devin’in ağzından dökülen kelimeler sadece bir gerçeği açığa çıkarmadı; Çınar’ın içindeki o yalnız çocuğa bir kez daha sapladı bıçağı. Yıllar önce annesi onu günden güne ilaçlarla uyuturken de böyle hareketsiz kalıyordu. Annesine içinden kızıyor bağırıyor 'beni kandırdın' diyordu ama bunların hiçbiri ağzından çıkmıyordu. Sonra o çocuk kendini teselli etmeye başlamıştı. En azından babam var demişti. 

Ama şimdi o 'en azından' da ellerinden kayıp gidiyordu. Çınar’ın içinde yıllardır sessizce ayakta duran son dayanak Devin’in sesiyle çatırdayarak yıkılıyordu. Çünkü insan en çok inandığı yerden kırılırdı. Babası uzak ama güçlü bir sığınaktı onun için. Şimdi o çocuğun sığınacak bir yeri bile kalmamış gibiydi. 

Bir kere daha demiştik. Yine söylüyoruz. Çınar'ındünyasında tüm duyguların yolu tek bir noktaya varırdı. Hayal kırıklığı... 


                   36. BÖLÜM SONU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaçmaya çalıştığın cehennemi taşıyorsun içinde.

2.Bölüm: Küçük Çatlaklar

iyileşmiyor susmayı öğreniyor yara.