38.Bölüm: Kimsin Sen?
-kimsin sen?
ya da onlar kalbini kırmadan önce kimdin sen?
YAZAR'DAN
Parti neredeyse bitmek üzereyken Berk omzunda hissettiği elle arkasını döndü. Ali'yi gördüğünde yüzüne bir tebessüm yerleşti.
"Selam." diyen Ali onun yanına bir adımda geçti.
"Selam."
Ali ona bakarken gülümsedi. "Konuyu fazla uzatmayacağım zaten uzun uzun konuşamam da." dediğinde elindeki paketi uzattı. "Doğum günün kutlu olsun."
Berk bununla gülerken paketi aldı. "Teşekkür ederim bu duygusal konuşma için." dedi ve ekledi. "Açıyorum o zaman." dediğinde Ali sırıttı.
"Aç hadi."
Berk paketi açtığında içinden sarı renkli bir spor araba oyuncağı çıkarken kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Sen.. nerden biliyosun?"
"Oyuncak araba koleksiyonunu mu?" dedi Ali gülümseyerek. "Ödev için geldiğimde görmüştüm." dediğinde Berk başını salladı.
"Sen gizli gizli bana mı hayrandın?" dedi alayla göz kırparken. "Aklında tutmalar falan."
Ali bununla gülerken konuştu. "Abartma da."
"Teşekkür ederim." dedi Berk ciddiyetle. "Çok beğendim."
"Ayağını mı burktun sen?" dedi Beliz Gece'nin ara sıra buruşturduğu yüzünü fark ederek.
Gece başını salladı. "Yaşandı öyle bir şey."
"Koydun mu buz?"
"Koydum koydum. İyi baya. Evde sararım bir şeyi kalmaz."
"Hiç çaktırmıyor yalnız he." dedi Ege sırıtarak. "Beliz söyleyene kadar yürüyüşünden bile anlamadım."
"Öyledir o." dedi Beliz. "Ayağı kırılsa bile ödün vermez coolluğundan."
"Yani.." dedi Gece yüzüne bir gülümseme yerleşirken. "Biraz öy-"
Yanından geçen Cemre'nin sendeleyerek ona çarpması ve elindeki kokteylin üzerine dökülmesiyle kaşlarını çattı.
"Pardon." diyen Cemre'ye bakmadan sadece elbisesine bakarak konuştu.
"Yürümeyi mi bilmiyorsunuz ya?" dediğinde başını kaldırdı ve Cemre'yi gördü.
"Yanlışlıkla oldu dedim ya." dedi Cemre bu sert çıkışla.
"Olmasın." dedi Gece başını dik tutarken. "Yanlışlıkla falan olmasın. Senin yüzünden elbisem mahvoldu ya."
Cemre sabrı sınanır gibi derin bir nefes verdi. "Pardon da demiştim hatırlarsan."
"Deme canım." diyen Gece ona bir adım attı. "Önüne bakarak yürümeyi öğren önce."
Beliz müdahale etmeye çalışarak ona seslendi. "Gece."
"Sen karışma." dedi Gece ona başını çevirmeden.
Cemre bununla sinirle güldü. "Bi elbise için bu kadar yükselmek saçma değil mi sence de?"
Gece onun bu gülüşüyle daha çok gerilmiş gibiydi. "Gecenin geri kalanına bu elbiseyle devam edeceğim ya ben." dedi kaşlarını kaldırırken. "Senin yüzünden."
"Abartmayı seviyoruz anlaşılan." diyen Cemre'de iddiayla ona bakarken ikisi de geri adım atacağa benzemiyordu.
"Noluyor burda?" diyen Berk Beliz ve Ege'yi muhattap alırken konuşan Gece ve Cemre'ye baktı.
"Valla girişi de kaçırdım gelişmeyi de ve sonucu da." diyen Ege'yle Cemre ve Gece'yi dinlemeye başladı.
"Abartmayı sevmiyorum. Sadece senin yüzünden tüm gece bu elbiseyle dolaşacağım ve sinirimi belli ettim ki gayet normal." dedi Gece ve gülümsedi. "Sen çok mu sakin birisin yoksa?"
Cemre kaşlarını kaldırırken güldü. "Evet çok sakinim." dediğinde Berk'in sesiyle Gece bir adım geriye giderken Cemre sırıtarak küçümseyici bir bakışla onu süzdü.
"Noluyo?" diyen Berk'le Cemre başını dik tutarken kollarını göğsünde birleştirerek kendinden emin bir şekilde Gece'ye baktı.
"Elbisem mahvoldu." dedi Gece gergin hir şekilde.
"E tamam temizlemeye verirsin gider." dedi Berk ona.
"Konu bu mu sence?" dedi Gece ona dönerek. "Ayrıca sanane ya çocuk muyuz biz?"
Beliz onun koluna girerken konuştu. "Gel biz bi lavaboya gidelim." dediğinde Gece Berk'e ters bir bakış atarken önden ilerledi. Beliz onlara dönüp sessizce fısıldadı.
"Biraz sinirleri gerildi bugün kusura bakmayın."
Onlar uzaklaşırken Berk Cemre'ye döndü. Cemre'nin gözleri onu bulduğunda Cemre konuştu.
"Beni korumana ihtiyacım yoktu."
"Seni korumadım."
"İyi."
Cemre uzaklaşırken Ege güldü. "Yemin ederim yüksek gerilim hattı ya."
***
Evin anahtarını anahtar deliğine sokmaya çalışan Berk kendi kendine sinirle söylenirken Gece konuştu.
"Hadi artık ya!"
"Ya sen bi sussana artık kızım. Açmaya çalışıyorum işte. Patlayacak yer arıyorsun sende." diyen Berk bir yandan anahtarla uğraşıyordu.
"Aynen ben patlayacak yer arıyorum. Sabahtan akşama kadar koşturdum sonra ayağım burkuldu." dedi ve vurgulayarak ekledi. "Senin yüzünden. Parti boyu bu acıyı çektiğim yetmezmiş gibi bir de üzerime kokteyl döküldü aynen ben patlayacak yer arıyorum."
"Ben napabilirim sen şanssızsan?"
"Ben şanssız değilim siz fazla dikkatsizsiniz ve sizin dikkatsizliğinizin sebep olduğu şeylere katlanmak zorunda değilim."
Berk tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki arkalarındaki Beliz konuştu.
"Flash açayım mı?"
"Gerek kalmadı." diyen Berk sonunda deliğe soktuğu anahtarı çevirdiğinde kapı açıldı. "Babamın da erken uyuyası tutmuş galiba kapkaranlık etraf." diyen Berk içeri girerken arkasındaki Gece ona söylendi.
"Yak o zama-" Berk ona ters ters bakarak ışığı açtığında cümlesi yarım kalırken oturma odasındaki çığlıklar ve konfetilerle üçü de donakaldı.
Lina koşarak Berk'e sarılırken bağırdı. "Doğum günün kutlu olsun Beeeeeerk!"
"Noluyo ya?" dedi Gece kaşları çatılırken Beliz'e döndü. "Bunlar kim?"
"Halamlar." diyen Beliz gülümserken onlara doğru gelen Sera Abla'ya sarıldı.
"Oyy yavrularım iyi ki doğdunuz!" diyen Hanife Teyze'de onlara doğru gelirken Sera ile tanışan Gece Beliz'e doğru sordu.
"Bu kim?"
"Babaannem o da." dedi Beliz Hanife Teyze'ye yönelirken.
"Ay bu hanım kızımız da kim?" diyen Hanife Teyze Gece'ye dönerken Berk gülerek onlara döndü.
"Hanım kızımız?" dedi ve sırıttı. "Baya şüpheli." dediğinde Gece ona göz devirirken Hanife Teyze'ye döndü.
"Gece ben. Beliz'in Almanya'dan arkadaşıyım. Doğum günü için geldim."
"Hoşgeldin." diyen Hanife Teyze Gece'ye sarılırken ekledi. "Ne güzelsin sen böyle."
"Teşekkür ederiim."
"Oğlum." diyen Kenan'ın sesiyle Berk'in yüzündeki gülümseme sabit kalırken kimseye bir şey çaktırmamak adına yüzündeki donuk gülümsemeyle Kenan'a döndü. Kenan ona sarılırken Berk afalladı. "Doğum günün kutlu olsun."
Berk yutkunurken içindeki bu duygu bir ilkti. Babası ona sarılıyordu. Babası ona daha önce de sarılmıştı. Ama Berk o zamanlar onun katil olduğunu bilmiyordu. Çok sevinmişti o zamanlar buna. Şimdi ise... Sevinmek istiyordu içindeki çocuk. Babamız bizi seviyor diye mutlu olmak istiyordu. Ama olmuyordu işte.
Berk, babasının kollarındaki o anlık sıcaklığa karşılık vermeye çalışırken içinde bin parçaya bölünmüş bir çocuk gibi kıvranıyordu. O çocuk yıllardır aradığı sevgi ve kabulü babasının sarılışında yeniden hissetmek istiyordu. Ama Berk gerçeklerin gölgeleriyle kuşatılmıştı. Bi katilin kucağında sevgi aramak ne kadar mümkün olabilirdi ki? İşte tam da bu çelişkinin tam ortasında yutkunarak fark etti ki bazen insanın içindeki en kırılgan umutlar en büyük yaraların üstünde saklanır. Belki de sevgi, kusurlu ve karmaşık da olsa var olmayı hak ediyordu; tıpkı onun gibi.
"Teşekkür ederim." diyen Berk yutkunurken fısıltıyla ekledi. "Baba..."
Kenan ondan ayrılırken ona gülümsedi. Beliz'e kollarını açarken seslendi.
"Fıstığım." dediğinde Beliz kocaman gülümserken ona sarıldı. "İyi ki doğmuşsunuz."
Kapının önünde dikilen Gece bu yüzleşmeye hazırlıksız yakalanmıştı. Beliz'in bir ailesi vardı artık. Şuana kadar bu kadar gerçek gelmemişti bu kavram ona.
Dudaklarında bir tebessüm oluşurken Kenan ile sarılan Beliz'e baktığında gözleri ona ihanet eder gibi doldu.
Görüş açısı bulanıklaşırken bunu inkar ederek iki eliyle göz pınarlarına bastırarak yaşları geri gönderdi.
"Pastayı ben yaptım biliyo musun Beeerk." diyen kıza dönerken güldü.
Berk kaşlarını kaldırdı. "Vay canına!" dedi. "O zaman parmaklarımı bile yerim." dediğinde Lina kıkırdarken Gece'ye döndü.
"Sen kimsin?"
"Ben Gece." dedi Gece elini uzatırken.
Lina'da kendi elini uzatarak onunla tokalaştı. "Bende Lina."
"Oo memnun oldum Lina." diyen Gece ona gülümseyerek eğildi. "Saçların çok güzel olmuş."
"Lina biliyor musun?" diyen Berk Lina'nın yanına eğildi. "O buzlar kraliçesi." dediğinde bu Lina'nın ilgisini çekmiş gibiydi. Kaşlarını heyecanla kaldırırken sordu.
"Oha gerçekten mi?" dediğinde Berk gülerken Gece'ye döndü.
"Evet." dedi Gece saçını arkaya doğru savururken. "Seninle bu konu hakkında uzun uzun konuşacağım ama önce elbisemi değiştirmem gerek Lina'cım." dediğinde imayla Berk'e baktı.
Berk ona omuz silkerken Lina'nın yanından doğruldu ve babaannesine doğru ilerledi. Gece bununla Lina'nın kulağına doğru fısıldadı. "Çok gıcık bi çocuk bu ya." dediğinde Lina başını iki yana salladı.
"Hayır bence çok tatlı ve yakışıklı." dedi o da fısıldayarak.
Gece ona burun kıvırırken doğruldu. Beliz'e dönerek konuştu. "Ben bi elbisemi değiştirip geliyorum."
"Hemen gel ama pastayı kesicez. Bi de bileğine buz koymamız gerek."
"Tamaam." diyen Gece merdivenlerden çıkarken koltuğa oturan Hanife Teyze ona bakarken çok içten bir şekilde konuştu.
"Maşallah nazarlardan korusun rabbim."
"Amin babaanne amin." dedi Beliz ona gülerken yanına oturdu.
***
Gece merdivenlerden inerken kapının tıklamasıyla kenarda çocuklarla oynayan Beliz'e döndü.
"Birini mi bekliyorduk?" dedi ve kol saatine baktı. Saat 03.33'tü. "Bu saatte."
"Hayır." dedi Beliz doğrulurken.
Gece kapıyı açtığında kapıdaki kurye konuştu. "Beliz Yağızoğlu ve Berk Yağızoğlu." dediğinde Beliz kapıya gelerek konuştu.
"Buyrun."
Kurye elindeki poşeti uzattığında konuştu. "Kargonuz var. Almanya'dan transfer sebebiyle saat bu kadar geç oldu. Rahatsızlık verdiysek kusura bakmayın."
Beliz kaşlarını kaldırırken paketi aldı ve mırıldandı. "Estağfurullah."
Kurye giderken Beliz kapıyı kapattı ve paketin üzerindeki gönderen kısmına baktı. Ahu Yağızoğlu.
Kaşları çatılırken Berk'e seslendi. "Berk!"
"Noldu?" diyen Berk bahçeden gelirken Beliz elindeki paketi uzattı.
"Almanya'dan gelmiş." dedi ve ekledi. "Gönderen annem." dediğinde Berk yerinde donakaldı.
"Nasıl yani?" derken paketi aldı ve üzerindeki annesinin ismini okudu. Yutkunurken paketi masanın üzerine koyup açtığında kutunun en üstünde bir fotoğraf karşıladı onu.
Bir ultrason fotoğrafı. İkiz bebeklerin anne rahmindeki o görüntüsü.
Beliz Berk'in yanına gelip merakla fotoğrafa bakarken Berk'in titrek parmakları fotoğrafı ters çevirdi. Ve arkasındaki notu gördü.
İki ayrı kalp…
İki küçük mucize…
İki ayrı ritim duydum o monitörde.
O an... anneliğin ne demek olduğunu ilk kez anladım. O kalp atışları bana ait değildi ama bana bağlıydı. Siz bana emanettiniz. Ve ben, size layık olabilecek miyim bilmiyordum.
Berk'in gözünden bir damla yaş süzülürken Beliz onun elinden ultrason fotoğrafını aldı ve yüzünü çevirip fotoğrafa baktı.
Berk kutunun içinde duran diğer fotoğrafa baktığında kaşları kalktı bu kez. Bu onların bebekken çekilmiş fotoğrafıydı.
Belki de çocukluklarına ait ilk ve son fotoğraftı. Aynı rahimde aynı anda yaşamış ama birlikte büyüyememiş ikizlerin tek fotoğrafıydı.
Fotoğrafın arkasındaki not epey uzundu. Beliz masadan bir sandalye çekerken oturdu ve konuştu. "Okusana."
Berk'te bir sandalye çekerken onların ayakta izleyen Gece'de masanın yanına gelip dikildi.
Berk yutkunurken yanağındaki yaşı sildi hızla. Kendini güçlü tutmaya çalışsa da ilk satırda yazan kelimeyi sesi titreyerek okudu.
"İkizlerime..."
Berk zorlukla yutkunurken sesini toparlayıp devam etti.
"Hayat bize dolu dolu zaman geçirme fırsatı vermedi belki de birlikte. Ya da dayanamadım ve bir cesaretle üçümüzü de bir arada tutmayı seçtim. Bilemiyorum. Eğer ikinci seçenekse bu notu olmayacaksınız. Ama birinci seçenekse... O zaman korkum daha ağır geldi. Ve sizi de bizi de parçalara böldüm. Özür dilerim ikizlerim. Cevabını beklendiğiniz soruların cevapları kutunun içinde mevcut. Doğum gününüz kutlu olsun. Umarım beni affetmişsinizdir."
Berk derin bir nefes verirken kutunun içindeki CD'yi aldı. Televizyonun önüne giderken CD'yi taktı.
Beliz sandalyeden kalkarken konuştu. "Berk izleyecek miyiz?"
"Evet." diyen Berk burnunu çekti. Kumandayı eline alırken koltuğa oturdu.
Beliz'de onun yanına otururken Gece konuştu. "Ben bahçeye çıkıyorum." dediğinde Beliz ona başını sallarken Gece bahçe kapısını da kapatarak dışarı çıktı.
Berk oynat tuşuna bastığında ekranda görünen Ahu ile yüzüne acı bir gülümseme yerleşti bunun beraberinde gözünden bir damla yaş süzüldü.
Beliz ise kaşlarını kaldırdı ve merakla inceledi annesinin yüzünü hareketlerini. Ahu'nun gözleri biraz doluydu. Ona rağmen güçlü sesini koruyordu.
"O gün muayenehaneden çıktığımda ellerim titriyordu. Doktor bana kalbinizin atışını dinlettiğinde, bir değil… iki ayrı ritim duydum." dediğinde yanağından süzülen yaşı silip gülümseyerek devam etti. "Sanki içimde iki ayrı yıldız çarpışıyordu. İkizmişsiniz. Kalbim önce hızlandı… sonra ağırlaştı. Aynı anda hem tarifsiz bir mutluluk hem derin bir korku doldurdu içimi...
Bu videoyu izlediğinize göre demektir ki korkum beni yenmiş ve ben Beliz'i.." diyen Ahu titrek bir nefes verdi. "Kızımı başkalarına emanet etmişim." dediğinde Beliz yutkundu. Kucağına doğru düşmüş olan elleri titremeye başlarken kendini sıktı ve bu titremeyi durdurdu. "Sizi birlikte tutabilmek isterdim. Bir elimle seni, diğer elimle kardeşini… Ama o gün koşullar buna izin vermedi. Ben anne oldum ama tam olamadım." dediğinde sesi titrerken ekledi. "Hep yarım hissedeceğim belki de bunun için. Yarım anne... Yarım bir birey. Çünkü ben size yapabileceğim en kötü şeyi yaptım iyiliğinizi isterken."
Ahu’nun sesi videoda birkaç saniyeliğine durdu. Sanki o an bile söyleyeceği kelimeleri tartıyordu. Kırmamaya çalışarak ama aynı zamanda içindekini olduğu gibi aktararak.
"Beliz... Ve Berk..."
İki ismi de tek tek, sevgiyle söyledi. Sonra derin bir nefes daha aldı.
"Bir gün siz bu videoyu izlerken belki gelip bana kızacaksınız. Belki birbirinizin varlığını 18 yaşınıza girerken öğreneceksiniz. Belki de ben dayanamamış olacağım ve bir arada olacağız... Belki birbirinizi daha önceden bulmuşsunuzdur. Sizden çaldığım yılları geri vermez ama anılar biriktirmişsinizdir... Belki de ben..." diyen Ahu yutkundu. "Yanınızda değilimdir..." dediğinde Berk başını yere eğdi ve sessizce ağlamaya devam etti.
Beliz dudaklarını birbirine bastırmıştı. Anlaşılan ağlamamak için kendini tutuyordu.
"Her ne olursa olsun. Birbirinizi bulun ve bu hikayeyi tamamlayın. Bir daha da ayrılmayın." diyen Ahu kameraya yaklaşırken ekledi. "Doğum gününüz kutlu olsun ikizlerim. Sizi ilk öğrendiğimde dünyama katılan o ışık gibi ışık saçın etrafınıza."
Ahu birkaç saniye gözlerini kapattı videoda. Derin bir nefes alıp başını kaldırdığında gözleri doğrudan kameraya bakıyordu. Sanki çocuklarının gözlerinin içine.
“Siz bu videoyu izlerken artık büyümüş olacaksınız. Belki kim olduğunuzu çoktan çözmüş… belki de hâlâ bazı parçaları birleştirmeye çalışıyor olacaksınız. Ama şunu bilin o gün sizi bırakmak bir annenin yaşayabileceği en büyük vicdan azabıydı.” dediğinde yutkundu. "Ve bilin ki bu vicdan azabı bana bir ömür yetecek. Sizden bir isteğim var..." diyen Ahu kamera lensinin en içine baktı. Sanki onların gözlerinin içine bakıyormuş gibi. "Geçmişi geçmişte bırakın. Sizi ayırma sebebim babanız olabilir.. Ama onu da affedin." diyen Ahu burnunu çekerken gülümsedi. "Sizi sevecektir. Onun sevemediği tek kişi bendim." dediğinde son gücüyle konuştu. "Bu kayıt bir son değil. Belki de bir başlangıç. Hikayenizin kalan kısmını birlikte yazın. Artık birbiriniz varsınız. Ve ben… ben her zaman bir yerden sizi izliyor olacağım.”
Berk elini yüzüne kapatarak ağlamaya başlarken Beliz gözyaşlarını tutamayacağını anlayarak hızla ona döndü ve onu kendine doğru çekerek sarıldı.
Orada birbirlerine sarılarak ağladılar.
O sarılışta sadece iki kardeş yoktu. O sarılışta yarım kalmış bir çocukluk, paylaşılmamış doğum günleri, ayrı düşen gülüşler, hiçbir zaman çekilememiş fotoğrafların hayali, aynı anda ağlamamış gözlerin hüznü vardı. Ama en çok da, geç kalınmış ama asla geç olmayan bir karşılaşmanın mucizesi...
Beliz, Berk’in titreyen omzuna sarıldığında Berk başını onun omzuna yaslayarak güç almak ister gibi ona sarıldı.
Beliz, Berk’in omzuna değil, çocukluğuna sarılıyordu sanki; onun eksik kalan gülüşlerini, paylaşamadıkları oyunları, bölüşemedikleri anıları sıkıca kucaklıyordu. Berk ise Beliz’in varlığında sadece bir kardeşi değil, geçmişin karanlığında elinden tutan bir ışığı bulmuştu. Ahu’nun bıraktığı boşluk dolmuyordu belki, ama artık o boşluğun içinde yalnız olmadıklarını biliyorlardı. O boşluk, ikisinin de sesiyle yankılanıyordu artık. Aynı annenin kalbinden çıkıp iki ayrı yöne savrulan bu iki yarım, artık bir bütündü.
Ve belki de o gece, saat tam 03.45'te, bir annenin en büyük pişmanlığı; iki çocuğun en derin yarasına dokunarak bir iyileşmeye dönüştü. Her şey hâlâ kırık döküktü. Ama artık birbirleri vardı.
Bugün aynı anne rahminde büyüyen aynı anda ilk nefeslerini alan ikizlerin beraber kutladığı ilk doğum günüydü. Ve son olmayacaktı.
***
Gece yarısı çalan Bora'nın telefonuyla Bora komidinin üzerinden telefonunu alırken ekranda babasının numarasını görmesiyle telaşla doğruldu yatakta. Uykudan kapalı duran gözleriyle telefonu açıp kulağına götürdü ve uykulu sesiyle konuştu. "Baba?"
"Bora beni iyi dinle." diyen Haluk'un sesi telaşlı gibiydi. "Evde misin?"
"Evet de noluyor?" diyen Bora'nın gözleri açılmıştı.
"O evden uzaklaşmanız gerekiyor oğlum."
Bora yataktan telaşla kalkarken camdan dışarı baktı.
"Neden?" dedi sabırsızca.
"Şirket için para aldığım adamlar beni tehdit ediyordu uzun zamandır. Konunun sana geleceğini düşünmemiştim. Az önce o evin fotoğrafını attılar bana. Oralardalar." dediğinde Bora'nın yüzü şaşkınlıkla gerilirken yutkundu.
"Tehlikeliler mi yani?"
"Evet. Polis onları arıyor. Ama bu işi çok iyi biliyor adamlar." diyen Haluk ekledi. "Boşaltın o evi Bora."
Bora telefonunu telaşla kapatırken odasından çıktı ve Cemre'nin odasına girdi. İçeri vuran loş ışık Cemre'nin uyuyan yüzüne vururken Bora derin bir nefes verdi rahatlar gibi.
Sonra ordan çıktı ve Ayla'nın odasına girdi. Odayı aydınlatan gece lambası sayesinde ışığı açmasına gerek kalmamıştı. "Ayla Teyze." dediğinde Ayla yavaşça aralanan gözleriyle yerinden doğruldu.
"Bora?"
"Bir şey konuşmamız lazım..."
Ayla Bora'nın anlattıklarıyla telaşla yatağından kalkarken elleri titriyordu. "Allah kahretsin ya." diye mırıldanırken odasından çıktı ve Cemre'nin odasına yöneldi.
Bora ve Ayla Cemre'yi de uyandırıp durumu anlattığında Ayla'nın telaş dolu sesi ve ısrarlarıyla üçü de kendine bir kaç çanta hazırladı.
Merdivenlerden telaşla inen Ayla biriyle konuşuyordu. Bora ve Cemre ona merakla baktılar.
"Evet Kenan aranıyorlarmış."
"Tamam ben Metin'i gönderiyorum hemen gelip alsın sizi." diyen Kenan'ın sesiyle korkuyla titreyen Ayla hızla konuştu.
"Tamam."
Telefonu kapattığında Bora ve Cemre'ye döndü. "Kenanlara gidiyoruz."
"Hayır." dedi Cemre anında. "Az önce araştırdım bol güvenlikli bir otel buldum hemen oradan rezervasyon yapt-"
"Cemre inat edecek bir zaman değil bu."
"Ama-" diyen Cemre'nin sözü Bora ile kesildi.
"Ayla Teyze haklı Cemre. Çok tehlikeli olmasaydı aramazdı-"
Cümlesi kapının tıklamasıyla yarım kaldığında üçü de korkuyla birbirine baktı.
Cemre Ayla'ya dönerken telaşla konuştu. "Kenan Amca'yı ara anne."
Bora kapıya yönelirken Cemre onun kolundan tuttu. "Açma." diye fısıldadığında Bora kolunu ondan çekerken fısıldadı.
"Gelseler kapıyı tıklatmazlardı herhalde." dediğinde yavaşça kapıyı açtığında karşısında Metin'i görmesiyle yüzündeki gerginlik silinirken arkasına döndü ve Ayla ve Cemre'ye sırıtarak konuştu. "Temiz." dediğinde kapıyı açtı ve gelen Metin'i gösterdi.
Ayla Cemre'ye dönerken onun da ne kadar korkmuş olduğunu görebiliyordu. Ona dönen Cemre sıkıntılı bir nefes verirken teslim olur gibi başını salladı ve kapıya doğru ilerlediler.
***
"O dünyada senin bir prensin var mı peki buzlar kraliçesi?" diyen Lina bir yandan pastasını yerken bir yandan yanındaki Gece'ye sürekli sorular soruyordu.
Gece başını iki yana salladı. "Prense ihtiyacım yok ki." dediğinde Lina omuz silkti.
"Neden ki?"
"Çünküüü..." diyen Gece sırıtarak konuştu. "Bi prensim olursa onu da buza çevirebilirim." dediğinde Berk ona gülerken Lina'ya döndü.
"Şey sorsana." dediğinde Lina'nın kulağına eğilerek bir şeyler fısıldadı sonra da sırıtarak pastasına geri döndü.
"Tabi sorsun sorsun." dedi Gece ona yan yan bakarken.
"Güneşte nasıl erimiyorsun?" diyen Lina'yla Beliz gülmesini tutmaya çalıştı ama tutamayarak kahkaha attı.
Gece Berk'e dönerken sahte bir kahkaha yaptı. "Hahahaa! Çok komikti bir daha olmasın." dediğinde Lina'ya döndü. "Sen onu dinleme." dediğinde Lina konuştu.
"Benim prensim o biliyor musun?" dediğinde Gece kaşlarını kaldırırken alayla konuştu.
"Başka prens mi kalmadı da buna kaldın be prenses?" dediğinde Berk ona yan yan baktı.
"Yooo benim prensim en yakışıklı prens." dedi Lina diğer yanındaki Berk'e doğru yaslanırken.
"Aylalar geliyor." diye bahçeye çıkan Kenan'ın sesiyle herkes şaşkınlıkla ona dönerken Sera ona doğru konuştu.
"Bu saatte mi?"
Kenan başını salladı. "Tehdit mesajı almış Haluk. Hemen Bora'yı aramış. Evlerinin fotoğrafını atmışlar." dediğinde Berk telaşla ayağa kalkarken konuştu.
"Ben gidiyim mi?"
"Metin'i gönderdim az önce." diyen Kenan'la yerine oturduğunda bacağı ondan istemsizce bir ritim tuttu.
"Kimler geliyor?" diyen Lina'ya Sera cevap verdi.
"Cemre Ablan ve Bora Abin geliyor Lina'cım." dediğinde Lina sevinçle bağırdı.
"Yaşasııınn! Koca ayı da geliyoor!"
Gece buna gülerken sordu. "Koca ayı kim?"
"Bora." dedi Lina. "Beliz ona koca ayı dememi söyledi."
Gece gülerek Beliz'e dönerken Sera Lina'ya doğru konuştu. "Onlar senin yaşıtın değil Lina. Abi abla demen gerekiyor."
"Off anne ya."
Kapının tıklamasıyla hızla kapıya giden Kenan'ın arkasından Berk'te ayağa kalktı ve onun peşinden gitti.
Kenan kapıyı açtığında Ayla ona sarılırken konuştu. "Çok korktum Kenan." dediğinde Kenan onun sırtını sıvazlarken kapıdaki Bora ve Cemre onlara döndüler.
Kenan onlara bakarken konuştu. "Geçin çocuklar."
Bora ve Cemre içeri geçerken Cemre kapıyı kapatarak konuştu. "Kusura bakmayın Kenan Amca sizi de bu saatte rahatsız-"
"Aa Cemre." diyen Kenan onun sözünü kesti. "Kızıcam ama bak ne rahatsızlığı?" dediğinde Berk Cemre'ye yan yan bakarken konuştu.
"Cemre'nin kelime dağarcığı son zamanlarda böyle baba. Kusura bakma, özür dilerim.. Gibi." dediğinde Cemre ona dönmedi.
"Cemre Ablaaa!" diye Cemre'ye koşan Lina ile Cemre şaşkınlıkla o tarafa dönerken Lina ona sarıldı. "Bana masal anlatır mısın çok uykum geldi beraber uyuyalım." dediğinde Cemre başını salladı.
"Oluur." dediğinde Lina hızla konuştu.
"Berk'in odasına çıkalım hadii."
"Ama-" diyen Cemre'nin bakışları Berk'e dönerken Berk konuştu.
"Sorun değil."
Cemre ona başını sallarken bahçeden gelen Gece ile Lina konuştu.
"Cemre abla sen buzlar kraliçesini tanıyor musun?" dedi Lina Gece'yi gösterirken.
Cemre Gece'ye dönerken kaşlarını çattı. "Buzlar kraliçesi mi?"
"Evet Berk abi öyle diyor."
Cemre kaşlarını kaldırırken hafifçe başını salladı. "Anladım. Hadi biz çıkalım."
Onlar odaya çıktıklarında Cemre etrafa bakınırken gözleri komidinin üstünün boş oluşuyla orada durdu. Fotoğrafları yoktu.
Yutkunurken çoktan yorganın içine girmiş olan Lina'ya baktı. Cemre yorganın içine girmeden yatağa uzanmaya yeltendi ancak Lina'nın sesiyle duraksadı.
"Üşütürsün yorganın içine geel."
"Yok böyle iyi." demesiyle Lina alt dudağını büzdü.
"Ama böyle yatarsan gideceksin dimi gece?" dediğinde ekledi. "Lütfeeen."
Cemre bununla yorganın içine girerken burnuna dolan Berk'in kokusuyla gözlerini kapattı. Sonra gözlerini açarken Lina'ya gülümseyerek sordu.
"Ne anlatalım?"
***
Saatler geçerken saat 05.55'ti. Berk sonunda odasına çıktığında Lina ve Cemre'nin burada olduğunu unutmuştu. İçeri girerken kapıyı yavaşça kapattı ve dolaptan pijamalarını alıp kapıya yönelecekken Lina mırıldandı.
"Berk."
Berk yatağın Lina'dan tarafına ilerlerken ona eğilerek konuştu.
"Prenses uyumadın mı sen?"
"Uyudum. Ama uyandım." dediğinde ekledi. "Sende yanımızda yatar mısın?"
Berk'in gözleri tereddütle kaplanırken gözleri Cemre'nin uyuyan yüzünü buldu. Sonra Lina'nın uykudan yeni uyanmış uyumak için adeta onun yatmasını bekleyen bakışlarına.
"Yatarım." dediğinde pijamalarını alıp yataktan kalkarken konuştu. "Pijamalarımı giyip geliyorum. Sen uyu." dediğinde Lina başını sallarken gözleri yarı kapalıydı.
Berk pijamalarını değiştirip geldiğinde Lina'nın uyumuş olduğunu düşünüyordu ama onun düşündüğünün aksina Lina gözleri kapandıkça göz kapakları titreyerek gözlerini geri açıyordu.
Berk bununla Lina'nın yanına yatarken Lina başını onun koluna yaslayarak gözlerini kapattı. Büyük ihtimalle çoktan uykuya dalmıştı.
Berk o tarafa dönerken Cemre'ye baktı. 'Çok korkmuş mudur?' diye düşündü. Yıllar sonra o adam yüzünden başına gelebileceklerden kormuştu belki de.
O yüzden mi yorganı bu kadar sıkı sıkı tutmuştu uyurken?
Birkaç dakika sadece öylece izledi onu. Uyuyan birine bakmanın, ona yakın olmanın bu kadar acıtıcı olabileceğini unutmuştu. Aynı yatağı paylaşmak artık yakınlık değil mesafeydi. Aralarındaki hava bile konuşmadan küsecek gibiydi.
Cemre uyurken bile gergindi. Kaşlarının arasında beliren o küçük çizgi hâlâ oradaydı. Berk bu detayı çok iyi bilirdi. Cemre bir şeye içerlediğinde ya da duygularını bastırdığında belirirdi orası. Şimdi uykusunda bile aynı çizgi oradaydı. Bu bile içini acıtmaya yetti.
Bir süre sonra içindeki o tanıdık dürtüye engel olamadı. Sessizce uzandı. Parmağının ucu Cemre’nin alnına düşen birkaç kahkül telini buldu. Tıpkı eski günlerdeki gibi yavaşça kenara itti. O an içini garip bir sıcaklık kapladı aynı zamanda buz gibi bir boşluk da… Alıştığı bir hareketti bu ama artık ait olmadığı bir yerden yapınca yabancı gibi hissettirdi.
Sonra derin bir iç çekerek arkasına yaslandı. Gözlerini tavana dikti.
***
Sabah ışıkları odaya çoktan vurmuş saat öğlen saatlerini gösteriyordu. Berk gözlerini açarken yanında Lina'yı görmeyi beklerken Cemre'yi gördüğünde odanın içine bakındı. Lina büyük ihtimalle uyanıp gitmişti.
Berk gözleri Cemre'nin yüzünde gezerken Cemre'de küçük bir kıpırtıyla uyandı. Gözleri Berk'i bulduğunda mırıldandı.
"Lina nerde?"
"Uyanmış galiba." dedi Berk yataktan doğrulurken.
Cemre'de bununla yatakta oturur pozisyona geçerken konuştu. "Buradaki çerçeveyi de kaldırmışsın." dediğinde ekledi. "Instagram'daki fotoğrafları da. Dün silmişsin." dediğinde Berk başını salladı.
"Öyle olması gerekmiyor mu? Sende sildin. Unutm.. Yani alışmaya çalışıyorum." dediğinde Cemre başını salladı.
"Ben hâlâ burdayken mi unutmaya çalışıyorsun?"
Bu soru bir suçlama gibi değildi. Daha çok kırık bir merak gibiydi. Umutsuzca yön arayan bir kalbin fısıltısıydı.
Berk başını yana çevirdi. Cemre’nin gözlerinin içine baktı.
“Alışmaya çalışıyorum.” dediğinde Cemre üstündeki yorganı sıyırırken ayağa kalktı ve kapıdan çıkarken mırıldandı.
"İkisi de aynı şey."
Onlar aşağı inerken salonda oturan Hanife Teyze onlara dönerek konuştu. "Çocuklar uyandınız mı?"
Salonda oturan Kenan'da konuştu. "Gece de yeni uyandı bahçede şuan beraber yaparsınız kahvaltıyı." dediğinde Cemre ona dönerek sordu.
"Bora nerde?"
"Onlar okula gittiler." dedi mutfaktan çıkan Ayla.
Berk kaşlarını kaldırdı. "Saat kaç?"
"12." dedi bahçeden içeri giren Gece.
"Beliz'de mi gitti?" diye sordu Berk.
"Evet." diye cevap veren Kenan ekledi. "Sizde isterseniz öğleden sonra derslerine yetişebilirsiniz." dediğinde Gece'ye dönerken ekledi. "Sende sıkılıyorsan onlarla gidebilirsin istersen?"
Gece'nin gözleri Cemre'yi bulurken memnuniyetsiz bir sesle konuştu. "Yok ben almıyım. Ama beni bi AVM'de falan bıraksan fena olmaz." derken Berk'e döndü.
"Okey."
***
"Ne zaman kapanıyor bu okullar ya?" diyen Aren Bora'nın yanına otururken Bora önündeki kahveden bir yudum aldı.
"Okulların mı kapanmasını istiyorsun?" dediğinde ekledi. "Yoksa görmek istemediğin şeyler mi oldu?"
Kantinde yan masalarında oturan Hazal Çağrı ve Ege'ye bakan Aren geri Bora'ya döndü.
"Zaten olacağı yoktu." Bir nefes verdi. "Ben kafamda büyütmüşüm."
"Kızım takma ya. Bu çocuk zaten sen geldiğinde de kördü." dediğinde güldü. "Kantine sütlü çay getirdin bi de." dediğinde Aren bununla güldü.
"Yaptım dimi öyle bir şey?" dediğinde Bora gülerken başını salladı.
"Açıkçası şaşırmıştım." diyen Bora ekledi. "O kadar çocuk koştu ki peşinden önceden ve sen onları yok saymıştın. Şimdi senin birinin peşinden koşman ve onun seni görmemesi.." dediğinde gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Aren gülerken ona baktı.
"Gül gül çekinme." dediğinde Bora kahvesini bırakıp gülmeye başladı.
"Yani hak ettin gibi demiyorum ama… kader biraz tatlı intikam almış gibi sanki."
Aren gözlerini devirdi ama gülümsemesi yüzünden silinmemişti. “Trajikomik." dediğinde Bora başını salladı.
"Artık önündeki maçlara bakıyorsun yani." dediğinde Aren gülerken başını iki yana salladı.
"Aman aman ben bi gol daha yersem maç falan kalmaz ortada söyliyim." dediğinde Bora gülerken ekledi.
"Bi sütlü çay söyliyim mi iyi gelir?" dedi muzipçe.
Aren ona uzanarak omzuna vurdu. "Çok kötüsün ama."
Bora gülerken onun yanağından makas aldı. "Güldün ama."
Lavin'in Sarp'a seslenen sesiyle o tarafa döndüler.
"Sarp!"
Sarp arkasını dönerken Lavin'e 'ne var?' der gibi başını salladı.
"Bi konuşalım mı senle?" diyen Lavin'in sesi gergindi.
"Noluyo ya?" diyen Aren oraya bakarken Bora alt dudağını büzdü.
"Valla artık yetişemiyorum." dediğinde Lavin'in Sarp'ın yanına gittiğini gördüler.
Sarp Lavin'e bakarken sırıttı. "Noldu?" Kaşlarını kaldırdı alayla. "Kararın mı değişti?"
İkisinin de aklına aynı an geldi.
Sarp koridordaki trabzanlara yaslanıp telefona dalmış olan Lavin'in yanına yaslandığında konuştu. ''Lavin dimi?'' dediğinde Lavin meraktan ve duygudan uzak bakışlarını onun üzerine yöneltirken telefonunu kapattı.
''Evet.'' dedi kısa kesip atarken.
''Bende Sarp.'' dedi Sarp gülümserken. ''Bugün geldim.''
''Biliyorum.'' dedi Lavin ifadesiz bir bakışla.
Sarp sırıttı. ''Beni tanıyorsun demek.''
Lavin omzunu silkti. "Şu an okulda seni tanımayan yok gibi."
Sarp kahkaha attı. ''İyiymiş." dedi. Sonra hafifçe yana eğildi. "Peki... tanımak ister miydin?"
Lavin duraksadı. Sonra soğukkanlı bir şekilde cevap verdi. "İstemezdim." dedi net bir ses tonuyla.
Sarp şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. ''Zamanla değişebilir ama..'' dedi ve ekledi. ''Dimi?''
Lavin yüzünü buruşturdu ve sınıfa doğru uzaklaştı. Sarp yerinde durup onun gidişini izlerken hafifçe gülümsedi.
"Zamanı severim." diye mırıldandı kendi kendine.
Lavin de meydan okur gibi başını ona doğru kaldırdı. "Evet." dedi iddialı bir sesle. "Değişti." Sonra Sarp'ı baştan aşağı süzdü. "Kimsin sen Sarp?"
-kimsin sen?
ya da onlar kalbini kırmadan önce kimdin sen?
Sarp koridordan gelen Çınar'ı gördüğünde Lavin'e doğru bir adım attı. "Şimdi anlayamadım." dediğinde göz kırptı. "Hangi anlamda tanımak istersin?"
"Napıyorsun lan?" diyen Çınar'ın araya girmesiyle Sarp güldü.
"Geldi yürüyen sinir küpü." dediğinde Lavin Çınar'a doğru döndü.
"Bir şey yapmıyor konuşuyorduk." dediğinde Sarp sırıtarak Çınar'a baktı.
"Evet konuşuyorduk." dediğinde Bora Çınar'ın yanına gelirken sordu.
"Bi sorun mu var Çınar?"
Çınar sinirli bakışlarını Sarp'ın üzerinden çekerken başını iki yana salladı. "Yok bir şey." dediğinde Sarp sessizce güldü.
"Ee Lavin burda mı konuşmaya devam edelim yoksa kalabalık mı oldu?" dediğinde Çınar'ın sabrını sınar gibiydi.
Çınar çenesini sıkarken titrek bir nefes verdi.
"Günaydııınn!" diye Bora'nın yanına gelen Cemre'nin sesiyle Sarp bir adım geri giderken Cemre'ye baktı.
"Tünaydındır o." dedi Bora. "Biz beş derse girdik çoktan da." dediğinde Cemre kaşlarını kaldırdı.
"Tamam tünaydın o zaman." dediğinde Bora'yı kolundan çekiştirerek uzaklaştırdı. "Var mı bi gelişme?"
Bora başını iki yana salladı. "Yok. Sabahtan beri diken üstünde geziyorum okulda bile. Kenan Amca okula gelemezler falan dedi ama güvenemiyor insan işte."
"Bora." dedi Cemre. "Bi daha bensiz bi yere gitme tamam mı?" dediğinde sesindeki endişe belli oluyordu.
Bora bununla sırıttı. "Noldu korktun mu?"
"Seni tanıyorlar sonuçta. Sırıtma sinirimi bozuyosun." dedi ve ekledi. "Ciddiyim ben." dedi kaşlarını çatarken.
"Tamam tamam." diyen Bora başını salladı ve Cemre'nin yanaklarını sıktırırken abartı bir şekilde konuştu. "Oyy çen beni mi merak ettin çen."
"Off Bora. Az ciddi ol ya!" diyen Cemre onun ellerini ittirdi.
"Tamam kızma be… ama çok tatlı oluyorsun sinirlenince ne yapayım?" dedi gülerken.
Lavin'in yanına gelen Berk ona doğru sordu. "Bi sorun mu var?"
"Yok." diyen Lavin Çınar'ın kolundan çekiştirirken ona baktı. "Dimi yok?" dediğinde Çınar Sarp'a bakarken başını salladı ve Lavin'den kolunu çekti.
"Yok." dedi Çınar Berk'e dönerken. "Da bundan sanane?"
"Oğlum yardımcı olmaya çalışıyoruz burda." dediğinde Çınar ona döndü.
"Olma sen yardımcı falan." dediğinde Sarp sırıtarak geriye doğru çekildi ve kantin tezgahına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi. Keyifle onları izlemeye başladı.
"Ne halin varsa gör lan!" diyen Berk Lavin'e dönerken sordu.
"Sarp mı sorun çıkardı?" dediğinde göğsünden bir elin itmesiyle Çınar'ın sesiyle kaşları çatıldı.
"Sanane Berk." diyen Çınarla Berk sinirle Çınar'a bir adım attı.
"Çınar!" diyen Lavin'i kimse umursamazken Berk sinirle Çınar'ın yakasına yapıştı.
"Bana ba-"
Okul hoparlörlerinden yankılanan sesle ikisi de duraksadı.
"Çınar Duman ve Berk Yağızoğlu müdür odasına."
38. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder