40.Bölüm: Teşekkür
-yara üstten kapanır, sızı içerden dinmez.
YAZAR'DAN
Yaralar vardır izi kalır. Üstünden kaç kahkaha, gülüş geçse de durur hep orada. Kanayacağı zamanı bekler.
Ve o an geldiğinde, en olmadık yerde açar yarasını. Bazen bir korku tetikler, bazen bir ses. Bazen de en güvendiğin gözlerin içinde yakalarsın o eski acıyı.
O an fark edersin ki acı, hafızanın raflarına saklanan bir kitap gibidir.
Tozlanır, unutulur gibi olur, ama kapağı aralandığında tüm sayfaları hâlâ kan kokar. Gülüşlerin, kahkahaların, yeni başlangıçların ardında hep oradadır.
Sessiz, sabırlı, derin.
Kimse fark etmez senin içindeki sızıyı.
Çünkü sen öğrendin üstünü örtmeyi, kelimelerle değil, bakışlarla susmayı.
Ama o yara, varlığını unutturmaz.
Bazen rüyalarında kanar, bazen sabah aynaya baktığında gözlerinde görürsün.
Ve en acısı da şudur: Geçmez. Sadece sen onunla yaşamayı öğrenirsin.
Cemre'de öyleydi. Okul kravatını bağlarken aynadaki yansımasına baktı. Yüzü solgun, göz altları kırmızıydı. Boğazını temizlerken yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Yalandan ya da dediğimiz gibi, yaranın üstünü örtmeyi öğrendiğinden.
Odadan çıktığında zihni onu dün akşamki rüyasına götürmeye yeminli gibiydi. O ise zihni ile inatlaşacak kadar kararlı.
Aşağıdan gelen Berk'in kahkahasıyla bir nefes verirken merdivenlerden indi. Görüş açısına mutfak tezgahındaki Berk ve onun karşısında oturan Gece girdiğinde zaten düşük olan yüzü sabit kaldı.
"Beni doğum günü sabahı son ses müzikle uyandıran kimdi?" diyen Berk keyifle Gece'ye sırıtırken Gece itiraz etti.
"Ama aynı şey değil. Senin doğum günündü bir kere. Ve hiç adil değil bebek ağlama sesiyle şarkı sesi bir mi Berk?"
Berk kahkaha atarken işaret parmağıyla onun yüzünü gösterdi. "Bir de alarmı kapatmaya çalıştın."
Gece tam cevap vereceği sırada merdivenlerden inmiş olan Cemre'nin adım seslerini duymalarıyla o tarafa döndüler.
Berk kaşlarını kaldırırken konuştu. "Günaydın."
Cemre başını sallarken konuştu. "Günaydın. Bora uyanmadı mı?"
"Onlar en son tuvalet kavgası ediyorlardı." diyen Gece ile Cemre'nin gitmesine gerek kalmadan aşağıdaki koridordan okul kıyafetleri ve saçları ıpıslak olan Bora ve Beliz çıktı.
"Ya sana dur dedim dimi gerizekalı!" diye bağıran Beliz'le Berk onlara sordu.
"Ne bu haliniz?"
Bora ve Beliz aynı anda konuştu. "Musluk kırıldı!"
***
"Geç kaldık dimi okula?" diyen Beliz omzundaki çantasını düzeltirken okul bahçesinde okula doğru ilerliyorlardı.
"Sayenizde." dedi Berk ardından söylendi. "Dua edin maça geç kalmadık."
Bora bununla imayla konuştu. "Beni yedeklere Sarp'ı kadroya aldığın maç mı?"
"Oğlum bende Sarp'la oynamaya meraklı değilim adam iyi oynuyor." dediğinde okulun merdivenlerinden inen Sarp'ı gördüler.
"İyi insan da-" diyen Beliz'in lafını Berk yarıda kesti ve düzeltir gibi konuştu.
"İti an çomağı hazırla."
"Günaydın Cemre." diye gülümseyerek Cemre'nin karşısına geçen Sarp'la Berk'in çene kasları kasıldı.
"Günaydın."
"Bugün maçtan sonra bir şeyler içer miyiz?" dediğinde Cemre'nin bakışları Bora'ya döndükten sonra ger Sarp'a döndü.
"Maçtan sonra Tozluya'ya gidiyoruz sanırım." dediğinde diğerlerine döndü. "Değil mi?"
"Evet." dedi Berk sesinin gergin çıkmaması için özen gösterirken.
"Başka zaman o zaman." diyen Sarp sırıtırken ekledi. "Venüs'te özlemiştir seni."
Berk'in bakışları bu kez Cemre'ye dönerken Cemre'nin yüzüne bir gülümseme yerleşerek Sarp'a cevap verdi.
"Yaa bende çok özledim onu."
"Sarp! Bi bakar mısın?" diye Sarp'ı çağıran çocuğun sesiyle diyalogları yarım kalırken Sarp ona tamam gibi bir hareket yaparak Cemre'ye geri döndü.
"E görüşürüz o zaman." dediğinde Cemre başını salladı.
"Görüşürüz."
Sarp yanlarından uzaklaşırken Beliz Berk'in Sarp'a attığı bakışlara sırıttı ve onları gerisinde bırakarak merdivenlerden çıkmaya başladı.
Bora'da aralarındaki gerginliği fark ederek adımlarını hızlandırdı.
Berk olduğu yerde dururken yanındaki Cemre'ye döndü. "Hayırdır flörtleşiyor musunuz siz?"
Cemre bununla olduğu yerde kalırken sırtını merdiven trabzanlarına yasladı.
"Berk..." Tam kendini açıklamaya başlayacaktı ki aklına Gece ve Berk'in sabahki hali geldi. "Seni ne kadar ilgilendirir?"
Berk kaşlarını kaldırdı ve elini beklenmedik bir şekilde Cemre'nin yaslandığı trabzana yasladı. Aralarındaki mesafe epey azalmıştı.
"İlgilendirmiyor." dedi Cemre onun yakınlığından afallasa da meydan okuyucu bir sesle.
Berk biraz daha öne eğilirken konuştu. "Emin misin?"
Cemre ellerini onun göğsüne koyarken onu yavaşça ittirerek kendinden uzaklaştırdı. "Eminim." dediğinde hızla Bora ve Beliz'e yetişmeye çalıştı.
***
"Size güveniyoruz çocuklar!" diyen Önder tribünlere otururken Berk baş parmağını kaldırarak okulun öğrencilerinin olduğu tarafa konuştu.
"Bizde hocam!"
"Hadi ya." diyen karşı takımdaki çocuk sırıtırken Berk'in taklidini yapar gibi kendi okuluna doğru baş parmağını kaldırdı ve seslendi. "Bizde gençler!"
Çınar bununla güldü. "Arkadaş papağan herhalde."
"Birazdan bülbül olacak." diyen Sarp iddiayla sırıttı.
"Görücez Sarp Yıldırım." diyen çocukla Sarp bir adım ileri gitti ve yine meydan okuyucu bir şekilde cevap verdi.
"Beni tanıyorsan görüceğinin de mağlubiyet olacağını biliyorsundur zaten."
Berk arkasındaki Ege ve Çağrı'ya dönerek göz devirdiğinde geri karşıdaki çocuğa döndü.
"Hazır." diyen hakemin sesiyle herkes yerine yerleşirken Berk takıma döndü.
"Dün konuştuğumuz gibi."
"Bizdee." dedi Çağrı sırıtarak.
Düdüğün çalmasıyla oyun başlarken Ali ayağındaki topu hızla Berk'e gönderdi.
Berk topu kontrol eder etmez hızla ileri hamle yaptı. Karşı takımın kaptanı hemen önünü kapatmaya çalışınca Berk sağa bir çalım attı sonra aniden sola dönerek topu Çınar’a aktardı.
Çınar gelen pası tek dokunuşla Sarp’a gönderdi. Sarp topu ayağında sektirip ileriye taşıdı. Tribünlerden “Hadi Sarp!” sesleri yükselirken Sarp gözlerini karşı kaleye kilitledi ve dudaklarına bir sırıtış ekledi. Topa hızla vurduğunda tribünlerden "Goool!" bağırışları yükseldi.
Sarp sırıtarak tribünlere dönerken gözleri Cemre'yi buldu ve gülümsedi.
Berk'in bununla kaşları çatılırken düdük sesi duyuldu.
Çağrı ayağındaki topu Çınar'a gönderdiğinde Çınar etrafını saran karşı takımla topu Sarp'a bir pasla gönderdi. Saro bulunduğu pozisyondan tam gol atacağı sırada Berk hızla gelip ayağından topu aldı ve karşı kaleye koşamaya başladı.
Sarp bununla şaşırırken kaşlarını çatıp olduğu yerde izlemeye başladı.
Sarp'ın ayağından alınan topu gören Çınar sinirli bir nefes verirken karşı kalede adamların hepsi başına üşüşmüş olan Berk'i gördü ve ona seslendi.
"Berk Sarp'a geri dön!"
Sarp hazır bir şekilde beklerken Berk o tarafa dönmeden etrafındaki karşı takıma rağmen topu kaleye göndermeye çalıştı ancak kaleci uzun bir pasla bunu engellerken ayağına top gelen çocuk hızlı bir vuruşla filelerle buluşturdu.
Bu kez karşı takımın tribünlerinden "Gol." sevinçleri yükselirken Çınar Berk'in yanına doğru yürüdü.
"Dalga mı geçiyorsun oğlum sen?" dediğinde Berk ona döndü.
"Atmaya çalıştım." diyen Berk'e çatık kaşlarıyla bakarken cevap verdi.
"Sarp atıyordu zaten onların dikkatleri üstünde değildi. Hadi onu geçtim geri pas atsaydın da yemezdik o golü."
"Oğlum bak tüm suç bendeymiş gibi davranma Alaz tutsaydı o zaman topu!" Berk'in sesi yükselirken Çınar'ın sinirleri gittikçe artıyordu.
Çınar bununla bir adım daha yaklaştı sesi daha da sertleşti. "Alaz topu tutacaktı zaten ne bilsin senin böyle bir şey yapacağını. Maç kazanmak istiyoruz şov yapmak değil!"
Berk’in yüzündeki gergin ifade iyice belirginleşti. "Ben şov yapmıyorum oyun oynuyorum!"
"Senin oyun dediğin takım oyunu değil. Hep kafana göre takılıyorsun!" diye çıkıştı Çınar.
Sahadaki tartışma giderek büyürken tribünlerdeki uğultu yavaş yavaş azaldı.
Berk ileri bir adım attı gözleri öfkeyle kısılırken yüzüne sinir bozucu bir sırıtış ekledi. "Kafama göre mi takılıyoum? Sen mi öğreticeksin bana oyun oynamayı?"
Çınar geri adım atmadı sesi sert ama netti. "Evet öğreteceğim. Çünkü senin egon şu an bu takımın önüne geçiyor!"
Berk bununla burnundan güldü. "Saçmalamayı kes ya." derken Çınar'ı omzundan ittirdiğinde bu Çınar'da bardağı taşıran son damla olmuştu.
"Bana bak!" derken Berk'in yakasına yapıştı.
Berk bununla çenesini sıkarken cevap verdi. "Baktım noldu?"
Önder'in düdüğü duyulurken zaten sessiz olan salonun içini apayrı bir sessizlik kapladı. Çınar'ın elleri Berk'in yakasından düşerken Berk bir adım geri gitti.
"Siz napıyorsunuz?" dedi Önder sinirli sesiyle. "Ben sizi takım yönetin doye görevlendirdim. Siz kavga mı ediyorsunuz?"
Çınar dişlerini sıktı ve sesindeki mahcubiyetle kendini savunmak istedi. “Hocam takım dediğiniz şey…”
"Sus Çınar!” diye kesti Önder parmağını kaldırarak. “İkiniz de kenara geçin." dediğinde Berk hızla konuştu.
"Hocam maç-"
"Sen de sus Berk!” dedi Önder sesi tribünlerde yankılandı. “Bahane dinlemeyeceğim. Oyun tek başına değil takım halinde kazanılır. Siz ikiniz onu bi beceremediniz!" dedikten sonra hakeme döndü. "Bi devre arası verebilir miyiz? Konuşmamız gereken şeyler var." dediğinde hakem biraz düşündükten sonra uzun bir düdük çalarken Önder kenarda dikilen Çınar ve Berk'e doğru yöneldi.
Peşinden gelen Çağrı ona seslendi. "Baba çok şey yapmasan m-"
"Git dinlen Çağrı." diyen Önder'le tribünlere ilerledi.
Önder, kenarda duran ikilinin karşısına dikildi. “Şimdi beni iyi dinleyin… Benim gözümde birbirinizi baltalıyorsanız yetenekli olmanız hiçbir şey ifade etmiyor. Eğer maçta kendi arkadaşına sırtını dönüyorsan o zaman karşındaki rakip bile senin için daha değerlidir.”
Berk istemsizce başını kaldırıp ona baktı. “Hocam ben-"
“Dinlemiyorum.” diye kesti Önder. “Çünkü siz az önce konuşma hakkınızı kaybettiniz. Bundan sonra sahadaki adımlarınız konuşacak. Bu maçı bitireceksiniz. Ve bu maç sizin bir daha okul takımına girip giremeyeceğinizi belirleyecek. Bu sahada birbirinize değil rakibe karşı oynayacaksınız. Anlaşıldı mı?”
Berk dişlerinin arasından fısıldar gibi “Anlaşıldı.” dedi.
Çınar ise başını eğip “Tamam hocam.” dedi.
"Güzel." diyen Önder başını salladı. "Şimdi iki dakika nefes alın ikinci yarıda göreyim sizi." dediğinde yanlarından uzaklaşırken tribünlerden inen Lavin Çınar'ın kolundan tutarken onu kenara çekti.
"İyi misin?"
Çınar kaşlarını kaldırırken şaşkınlıkla sordu.
"İyi misin mi?"
"Evet Çınar neye şaşırdın bu kadar?" dedi Lavin anlamsız bakışlarla.
"Ben kızacaksın sandım da." dediğinde Lavin bununla gülerken konuştu.
"Oysa bende şans öpücüğü vermeye gelmiştim." dediğinden omuz silkerken konuştu. "E gideyim o zama-" arkasını dönüp gidecek gibi yaptığında Çınar onun kolundan tutarken Lavin gülerek ona döndü ve yanağına bir öpücük kondurdu.
"Tamamdır kesin kazandık." diyen Çınar'la Lavin kahkaha atarken sahaya toplanmaya başlamalarıyla Lavin tribüne geri çıktı.
Düdük tekrar çalarken top Ege'nin ayağından Çınar'a geldiğinde karşı takımda maçın başında onlara sataşan çocuk bir çalımla topu ondan aldı ve kaleye doğru ilerledi.
Savunmadaki Çağrı topu alırken uzun hir şut çekti ve top ağlarla buluştu. Tribünden yükselen çığlıkların arasından Hazal'ın çığlığı duyulduğunda Çağrı sırıttı.
"Aşşkıııımm!!"
Çağrı o tarafa dönüp Hazal'a elleri ile kalp yaptığında Önder ona seslendi. "Çağrı gevşeme."
Çağrı bununla önüne dönerken düdük bir kez daha çaldı ve Berk ayağındaki topla karşısındaki çocuğa sırıtırken onun beklemediği bir çalımla karşı takımın kalesine yakın olan Ali'ye gönderdi topu ve top inanılmaz bir hızla ağlarla buluştuğunda salonda büyük bir uğultu koptu.
Yapılan anonsla çocuklar sırıttı.
"Yağızoğlu Koleji 3 - 1 öne geçiyor. Son üç dakika."
"Bu kez ben bu kez ben." diyen Alaz ayağındaki topu ayağında tutarken diğerleri bununla kenara çekilirken Berk ona doğru parmağını salladı.
"Atamazsan bozuşuruz he."
"İzle ve gör." diyen Alaz hücumda bekleyen karşı takım oyuncuların boyunu aşacak şekilde bir şut çektiğinde topu tutmaya çalışan kaleci yere yığılırken sevinç çığlıklarının yanında duyulan anonsla Çağrı, Ege ve Berk birbirine sarılıyordu.
"Kazanan Yağızoğlu Koleji tebrik ederiz!"
***
"O zaman bu akşam Tozluyaka'da saat altıda." diyen Berk arabasına yöneleceği sırada Ali'nin yanına gelişiyle duraksadı.
"Ben bir şey sorcam sana."
"Sor." dedi Berk ona dönerek.
"Şeyy.." Ali elini ensesine götürürken yüzünde utangaç bir gülümseme vardı. Berk onun bu halini anlamsız bakışlarla izlerken Ali sonunda konuştu. "Ben şeyi de çağırsam olur mu?"
Berk başını anlamadığını belli ederek salladı. "Neyi?" dedikten sonra ekledi. "Kimi?"
"Şeyi işte oğlum." diyen Ali elini ensesinden indirirken fısıldar gibi konuştu. "Parla'yı."
"Hee." diyen Berk kahkaha atarken imayla ekledi. "Çağır çağır." dediğinde onun omzuna vururken arabasına doğru ilerledi.
Arabaya bindiğinde yanında oturan Beliz ona dönerek sordu. "Ne konuştunuz bu kadar komik?" dediğinde Berk sırıtırken arabayı çalıştırdı.
"Gönül işleri." dedi Berk ona dönerken sırıttı. "Anlamazsın."
Beliz ona yan bir bakış atarken konuştu. "Sen çok anlıyorsun sanki."
"Yalnız benim kaç yıllık ilişkim vardı hatırlatırım."
Beliz ona dönerken küçümseyici bir bakışla "Sonuç?" dediğinde Berk'in yüzü düşerken gaza bastı.
"Bitti." diye fısıldadığında bir sessizlik oluştu.
Beliz ona dönerken üzüldüğünü fark etmesiyle kaşlarını çattı.
"Şarkı mı açsak?" dedi tansiyonunu ölçmek ister gibi.
Berk gözlerini yoldan çekmeden omuz silkti. "Aç."
"Bana bak araba sürüyorsun diye dokunmuyorum yoksa çoktan o yanaklarını sıktırmıştım he."
"Aç şarkını da sus Beliz." diyen Berk'in yüzünde mimik oynamazken Beliz oflayarak önüne döndü ve omuz silkerek konuştu.
"Açmıyorum işte."
"İyi açma."
Beliz başını çevirmeden sadece gözleriyle radyoya bakarken hâlâ Berk'in açmasını bekliyordu. Ama Berk'te gayet kararlı gibiydi. Beliz bununla göz devirirken radyonun açma tuşuna bastığında kollarını göğsünde birleştirip arkasına yaslandı.
Bu çığlık çığlığa dalgalar
Ve hüzünlü, güzel martılar
Rüzgâra çarpıp çarpıp
Gelip doluyorlar kalbime
Berk yola bakmaya devam ederken aslında bir farkındalık yaşıyordu. 'Bitti' kelimesiydi ona bu farkındalığı tattıran. Sahiden bitmişti.
Yalnızım uçurum kıyısında
Hayat ve ölüm arasında
Tüm hayatım akıp geçiyor
Ayaklarımın altında
Bu bir kapının sertçe kapanışı değil, ağır ağır çekilen bir perde gibiydi; ardında kalan sahne artık görünmüyordu ama orada oynanan oyunun kokusu hâlâ havadaydı. Anladı ki bitiş, bazen bir yok oluş değil, sadece bakışını başka bir yöne çevirmeye mecbur bırakılmaktı. Ve o an, yola bakmaya devam ederken artık ardına dönmeyeceğini fark etti.
Daha kaç vücut gerekli
Benim seni unutmama?
Araba evin önünde dururken arkasından gelen ve park edilen babasının arabasından inen Cemre'nin üzerine kaydı bakışları. Derin bir iç çekti. İçinin hafiflemeyeceğini bile bile.
Senden önce, senden sonra
Senden önce, senden sonra
Cemre'nin gözleri de onun gözlerini bulurken her zaman ilk gözlerini kaçıran kişi bu kez değişmişti. Berk gözlerini kaçırırken eve yöneldi.
Daha kaç vücut gerek bana?
Benim seni unutmama?
Berk odasına çıktığında yatağın yanındaki komidinin çekmecesinden resimlerinin olduğu çerçeveyi eline aldı.
Başta elleri titredi. Ama çıkardı çerçeveden o fotoğrafı. Kenardaki küçük çöp kutusuna attı.
Senden önce, senden sonra
Senden önce, senden sonra
Sonra çalışma masasının duvarındaki demir fotoğraf askısındaki fotoğraflarını tek tek seçti ve onları da çöpe attı.
Bittiğini kabul etmekten başka yolu kalmamıştı artık.
Daha kaç vücut gerek bana?
Benim seni unutmama?
Herkes Tozluyaka'ya toplanmaya başladığında Beliz'in yanında Berk'in arabasına yaslanmış olan Gece konuştu.
"Ne kadar kalabalıkmışsınız sonu gelmiyor."
Beliz ona gülümseyerek dönerken konuştu. "Seni herkesle tek tek tanıştırıcam." diyip onun koluna yapıştığında Gece memnuniyetsiz yüz ifadesiyle ona döndü.
"Ya sevmiyorum biliyosun." dediğinde kolunu ondan çekti.
"Ya hadi ya!" diyen Beliz ısrar ederken yanlarından hızla ileriye geçen arabanın üzerlerine su sıçratmasıyla ikisi de şaşkınlıkla donakaldı.
Berk şok içinde onlara dönerken hallerini görmesiyle kendini gülmemek için zor tutarken yanakları şişti.
İlerde duran arabanın içinden inen Sarp'ı gören Beliz bağırarak ona doğru yürüdü.
"Görmüyor musun burda biz varız salak!" dediğinde Sarp onun çamurlu halini baştan aşağı süzerken sırıttı.
"Çamur banyosu yapmışsınız işte."
"Çok mu komiksin sen?" diyen Gece'nin sesi arkadan duyulduğunda Sarp sesin tanıdık olmayışıyla başını kaldırdı. Gece'yi görmesiyle sordu.
"Arkadaş kim?"
Gece'nin kaşları git gide çatılırken Beliz'in yanına geldi. "Arkadaşın adı Gece. Diğer bir tabirle senin az önce çamur banyosu yaptırdığın Gece." dediğinde Sarp'a bakarken ekledi. "Memnun olmadım." dediğinde arkasını dönüp Berk'in yanına geri giderken sordu. "Islak mendil falan var mı arabada?"
Sarp Beliz'e geri dönerken konuştu. "Bana sayıp sövmeleriniz bittiyse kusura bakmayın diyecektim." dediğinde Beliz ona göz devirirken arkasını dönüp Berk'in arabasından aldığı ıslak mendille üzerindeki çamur izlerini silen Gece'nin yanına geldi.
Gece'ye daha az sıçramıştı. Beliz biraz daha önde olduğu için de onun yüzünde bile bir kaç damla çamur vardı.
Sarp kenarda dikilen Cemre ve Bora'nın yanına geldiğinde Bora ordan ayrıldı.
"Selam."
"Selam." diyen Cemre ona döndüğünde Sarp sordu.
"Fazla agresif değiller mi sence?"
Cemre'nin gözleri Berk'in yaptığı şakalarla gülmeden üzerini temizleyen ama Berk'in sürekli güldüğü Gece'ye kayarken konuştu.
"Öyleler." dediğinde göz devirdi. "Her neyse." dediğinde Sarp'a döndü. "Yeğenin nasıl oldu?"
"Nasıl yani?"
"Ayağını çatlatmıştı ya o gün."
"Aa evet. Aklımdan sizin tanıştığınız çıkmış. Gayet iyi. Şuan dinleniyor işte." dediğinde gülümsedi. Cemre'nin onunla ilgili bir detayı hatırlaması hoşuna gitmişti.
Cemre başını sallarken gülümsedi. "Sevindim."
"Cemre bi gelir misin?" diyen Ege'nin sesiyle Cemre yan tarafta dikilen Ege'ye dönerken başını salladı ve ona doğru ilerledi.
"Noldu?" dedi onun yanında dururken.
Ege omuz silkti. "Bir şey olmadı."
"Niye çağırdın o zaman Ege?"
Ege Bora'nın arabasına yaslanırken konuştu. "Durma o çocuğun yanında."
"Ne alaka?" dedi Cemre kaşları çatılırken.
Ege aşırı rahat ve umursamaz bir tavırla konuştu. "Gözüm tutmadı."
"Ayıp olucak çocuğa."
Ege yaslandığı arabadan doğruldu. "Burdan gidersen de bana ayıp olur."
Cemre onun çocuk gibi kurduğu cümleyle gülerken konuştu. "Sana?"
"Evet." dedi Ege sırıtırken. "Biliyosun çok alıngan bi çocuğum ben."
Cemre bununla kıkırdarken parmak ucunda yükselerek onun saçlarını karıştırdı.
"Bilmez miyiim?"
***
"Hadi Bora sen yapıyorsun bu işi ya." diyen Ali ateşin başından Bora'yı gaza getirmeye çalışıyordu.
Bora oturduğu yerden sırıtırken konuştu. "Ben en son mangal yaptığımda olanlardan sonra tövbeliyim." dediğinde Alaz'ın yüzü düşerken ciddi bir kızgınlıkla ona doğru konuştu.
"Oğlum hatırlatmasana."
Berk Bora'ya yan yan bakarken sırıttı. "Yapamadığı için geçmiyor be... O gün falan bahane." dediğinde Bora ona döndü ve alayla konuştu.
"İkizin utanmasa ateşin üstünde yiyecekti ama." dediğinde Beliz konuştu.
"Ondan değildi bi kere o Lavin yapmıştı köfteleri o yüzden güzeldi."
Çınar gülümseyerek Lavin'e dönerken yanağına bir öpücük kondurdu.
"Hadi ya!" diyen Bora kaşlarını kaldırarak Beliz'e döndü. "Pişmeden yeseydin madem."
"Ne alakası var yani?" dedi Beliz kaşlarını çatarak.
"Lovon yopmoşto demeyi biliyorsun."
"Başladı benim favori dizim." diyen Çağrı sırıtarak arkasına yaslanırken yanındaki Ege sırıtarak sordu.
"Türü ne şimdi bu dizinin?"
"Romantik komedi." diyen Çağrı ile onlar gülerken Berk onlara ters ters bakıyordu. Ege Çağrı'ya eğilirken mırıldandı. "Bizimki kitlendi yine bize."
"Şş görmüyormuş gibi yap." diyen Ege hiç çaktırmadan sırıtmaya devam etti.
"Of Bora." diyen Beliz önüne döndü. "Uğraşamayacağım senle."
Bora alt dudağını büzerek sahte bir üzüntüyle konuştu. "Ya lütfen uğraş lütfen."
Beliz ona göz devirirken Gece'nin tarafına dönmesiyle sırıtmasını engelleyemedi. Gece'nin kulağına eğilerek fısıldadı. "Çok tatlı şerefsiz." dediğinde Gece imayla ona baktı.
"Oğlum gel geç şuraya." diyen Ali bahçe kapısından giren Parla'yı görmesiyle yüzüne bir gülümseme yerleşirken elindeki maşayı hızla yanındaki Alaz'ın eline verdi.
"Ben ne alaka şuan?" diyen Alaz elinde maşayla kalakalırken Çınar ona sırıttı.
"İhale sana kaldı kardeşim."
Alaz etrafa bakınırken kendine kurban olarak Arap'ı seçti.
"Mahalle sizin valla." diyerek yerine otururken Arap ateşin başına geçti.
"Bi de adam olacaksınız la."
"Adamlıkla ne alakası var kardeşim ev sahibisiniz." diyen Ege'ye dönen Zeyno konuştu.
"Sizde pek misafir sayılmazsınız artık."
"Burda o kadar çabuk mu bitiyor misafirlik?" diyen Ege sırıtarak ona döndü. "Geçen duvarınızı da boyadım zaten. Valla bi de Tozluyaka misafirperver diyorlar. Külliyen yalan."
"Duvarı mı boyadın kendini mi belli değil." diyen Zeyno ona göz devirdiğinde Ege başını salladı.
"Ben sana yetişemem o yüzden susuyorum." diyerek ağzına fermuar çeker gibi yaptığında Zeyno gülerek ona baktı.
"Hoşgeldin." diyen Ali Parla'yı karşılarken Parla sıcak bir gülümsemeyle ona cevap verdi.
"Hoşbuldum. Bir an kayboldum aslında mahallede.."
Ali hızla konuştu. "E arasaydın beni."
Parla onun bu hızlı gelen cevabıyla güldü. "Aramama gerek kalmadı."
"Nasıl yani?"
"Annenle tanıştım." dediğinde Ali'nin kaşları kalkarken yüzüne bir gülümseme yerleşti. Parla gülümseyerek ekledi. "Tam bir dükkanın önünde durdum seni arıyordum yanındaki fırından bi kadın çıktı. Kime bakmıştın kızım diye sordu. Ali annen dünyanın en tatlı insanı ya." dediğinde Ali gülerken başını salladı.
"Öyledir." dediğinde onun gülümserken kısılan gözlerine ve belirginleşen yanaklarına takıldı gözleri. "Sende öylesin." dediğinde Parla şaşırırken utangaç bir gülümsemeyle başını yere eğdi.
"Teşekkür ederim."
"Geçelim gel." diyen Ali masayı işaret ederken Parla başını sallarken masaya ilerlediler.
"Siz ne ara sevgili oldunuz bu arada ben orayı kaçırdım." diyen Alaz'ın eli Devin'in omzuna atılmış onun eline kenetliyken bu soruyu Çağrı ve Hazal'a soruyordu.
"Berk'lerin doğum gününde." dedi Çağrı ve sırıtarak ekledi. "Bende sizin sevgili olduğunuz kısmı kaçırmıştım." dediğinde Alaz ve Devin ona güldü.
"Tabi ben bi çıkma teklifi almadım." diyen Hazal ile Cemre gözlerini kocaman açarak arkasına yaslandığı sandalyeden doğruldu.
"Nee?! Ciddi misin?" dedi dehşete düşmüş bir şekilde.
"Evet." diyen Hazal yanındaki Çağrı'ya dönerken konuştu. "Sahi sen niye bana çıkma teklifi etmedin?"
"Senin hamlenden sonra çıkma teklifine gerek mi var?" diyen Lavin ile Hazal kaşlarını çatarak Çağrı'ya döndü.
"Aaa gerçekten!" dedi elini şaşkınlıkla ağzına koyarken Cemre'ye döndü. "Çıkma teklifini ben etmişim gibi oldu." dediğinde Cemre uzanarak Çağrı'nın omzuna vurdu.
"Kalk!" dediğinde Çağrı kaşlarını çattı.
"Noluyo be?"
Berk Cemre'nin bu haline gülümsemeden edemedi. Bu olay başladığından beri ilk defa bu kadar güvende hissediyordu anlaşılan. Hareketleri onu söylüyordu yani.
Cemre kaşlarını kaldırırken konuştu. "Ne demek noluyo? Kalkıp çıkma teklifi edeceksin." dediğinde Ege kahkaha attı.
"Ben hep bu anı bekledim." dedi heyecanlı bir tonda.
"Niye sana mı edicek çıkma teklifini?" dedi Berk ona sırıtırken.
Ege, Çağrı ve Hazal'ı ona abartı bir el hareketiyle gösterirken konuştu. "Oğlum onlar bizim Çağrı ve Hazal biliyorsun dimi? Hani şu Hazal Hazal diye başımızın etini yiyen Çağrı ve onu asla görmeyen Hazal."
"Farkındayım." diyen Berk ona yan yan baktı. "Hâlâ neden bu kadar heyecanlandığını anlamadım?"
Ege ona cevap vermezken sırıtarak Çağrı'ya bakıyordu.
"Aaa hadisene Çağrı." diyen Lavin kaşlarını çattı. "Niye bu kadar düşündün?"
"Ya ne alaka arkadaşlar biz zaten sevgiliyiz ya?" diyen Çağrı ile Cemre ona çatık kaşlarıyla yaklaştı.
"O çıkma teklifini edeceksin." dediğinde araya Çınar girdi.
"Harbiden ne alaka illa erkek mi etmek zorunda? Hazal etmiş kadar olmuş işte." dediğinde Lavin ona dönerken konuştu.
"Evet erkek etmek zorunda." dediğinde Çınarbaşını sallayarak Çağrı'ya döndü.
"Zorundaymış."
"Çağrı kalk!" diyen Cemre Çağrı'nın omuzuna bu kez daha sert bir şekilde vururken aralarında oturan Bora oflayarak Çağrı'ya döndü.
"Çıkma teklifi mi ediyosun napıyosan yap tost oldum arada iyice."
Çağrı Cemre'nin vurduğu omzunu okşarken Cemre'ye doğru konuştu. "Ne kadat ağır senin elin ya?" dediğinde ayağa kalktı. "Siz ısrar etmeseniz de ben edecektim zaten."
"Tabi tabi inandık." diyen Lavin'le herkes gülerken Bora'nın gözleri telefonunu açmış kendini oyalamaya çalışan Aren'in üzerinde durdu. Derin bir nefes vererek önüne döndü.
Çağrı ayaktayken sandalyede oturan Hazal'da ayağa kalktığında Çağrı onun ellerini tuttu. "Beni-" cümlesini Cemre'nin sesi kesti.
"Diz çök!"
"Haydaaa." diyen Çağrı Berk'e döndü. "Bro sen nasıl dayandın buna ya?" ağzından çıkan cümleyi yeni fark ederken alt dudağını ısırarak yavaşça Cemre'ye döndüğünde Cemre başını iki yana salladı.
"Yemin ederim bundan sonra bir şey demiyorum sana." dediğinde masaya doğru dönerek Çağrı'ya arkasını döndüğünde Çağrı konuştu.
"Cemre.." dedi gergin bir sırıtışla. Sonra diz çöktü. "Bak ediyorum çıkma teklifini." dediğinde Cemre'den hâlâ ses çıkmazken Çağrı ekledi. "Diz de çöktüm."
Cemre omuzlarını indirip kaldırdığında Çağrı onun dönmeyeceğini anlayarak Hazal'a döndü.
"Benimle çıkar mısın?" dedi yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle.
"Evet." diyen Hazal ile onlar birbirine sarılırken onlara gülümseyen Berk'in gözleri Cemre'nin üzerine kaydı.
Cemre masanın üzerindeki bardağın kenarlarında parmağıyla daireler çiziyordu. Berk'in gülümsemesi solarken derin bir iç çekti.
"Ohaa ne kadar kalabalık olmuuş!" diyerek kapıdan çıkan Lina yeni uykudan uyanmıştı.
"Günaydın bücür." diyen Lavin ona göz kırparken Lina ona doğru döndüğünde göz devirdi.
"Ben bücür değilim." dediğinde Ali'nin yanına ilerledi ve Ali'nin yanında oturan kıza bakarak sordu. "Sen kimsin?"
Parla ona gülümserken elini uzattı. "Merhaba." dedi sevecen bir şekilde. "Ben Parla."
Lina bununla kaşlarını kaldırdı. "Oha adın ne kadar güzel." dediğinde elini uzattı. "Benim adım da Lina."
Parla kocaman gülümserken konuştu. "Memnun oldum Lina. Ayrıca senin adın daha güzelmiş anlamını biliyor musun?" dediğinde Ali'nin ona olan bakışları öyle güzeldi ki Vefa ve Duru fısıldaşarak onu işaret ediyordu.
"Bilmiyorum." diyen Lina ile Parla konuştu.
"Ben biliyorum. Güzel ve nazlı demek." dediğinde Lina gülümsedi. Parla ekledi. "İsmin gibisin yani." dediğinde Lina utanarak konuştu.
"Teşekkür ederim sende çok güzelsin." dediğinde sordu. "Peki Parla ne demek?"
Parla gülümserken gözleri öylesine Ali'nin üzerine kaymıştı ki gözlerinin birleşmesi ve onun gözündeki duygu yoğunluğu ile gözleri orada takılı kalırken konuştu. "Parlamak, ışık saçmak demek." dediğinde Ali'nin gülümsemesi büyüdü.
Umutsuz olduğu bir anda sevmek, ister her insan
Birazcık şanslıysan neden olmasın
Lina başını sallayarak Berk'in yanına giderken Ali konuştu.
"Sende ismin gibisin." dediğinde Parla kaşlarını kaldırdı.
Kendinden emin değilsen, sevme
Bensiz mutluysan
Hep öyle kal
"Nasıl?" dedi Parla anlamamış gibi.
Ali'nin gözleri onun yüzünde gezerken konuştu. "Işık saçıyorsun etrafına." dediğinde Parla'nın yüzündeki gülümseme utangaç bir gülümsemeye evrildi.
Eğer her gece yattığında
Büyülü düşler sana
Benden bahsediyorsa
Hemen tatlı uykundan uyan
Yanlarına elinde maşa ve tencereyle gelen Arap Ali'yi dirseğiyle ittirirken konuştu. "Oğlum sen bari kalk lan. Köftelere bak." dediğinde Ali kendine gelir gibi başını salladı ve ayağa kalktı.
Parla onun arkasından gülümseyerek baktı.
Çünkü ben hiç uyuyamam
Seni düşündüğüm zaman
Ben ki sevmekten hiç usanmam
Her şey hazır olduğunda herkes masanın etrafında dizilmişti. Aysel Teyze gülümseyerek Hanife Teyze'yi dürtükledi. "Masayı büyütsem iyi olur." dediğinde Hanife Teyze güldü.
"Ne güzel olmuş bahçen." dedi etrafı gösterirken.
"Kızlar sayesinde." diyen Aysel Teyze Zeyno ve Lavin'e gülümserken Çağrı konuştu.
"İki fırça vurdular naptılar sanki?"
Lavin ona yan bir bakış atarken konuştu. "Sana da vurmamı ister misin?" dedi ve ona döndü. Bu kez sevimli ve gülümser bir ifadeyle ekledi. "Fırça yani." dediğinde Çağrı kaşlarını kaldırarak güldü.
"Yok kalsın."
"Babaanne ne kadar kalabalık olduk dimi?" diyen Lina önündeki salatadan yerken Hanife Teyze onun saçlarını okşadı.
"Öyle olduk kızım. Güzel değil mi?"
"Çok güzel." diyen Lina gülümsedi.
Ali ona bakarken konuştu. "Sen niye köfte yemiyorsun prenses?" diyerek maşayla bir köfte alırken Lina'nın seslenişiyle duraksadı.
"Hayır hayıır!"
Ali bununla köfteyi geri koyarken ona baktı anlamamış gibi.
Sera gülümseyerek konuştu. "Biz biraz seçiciyiz yemek konusunda." dediğinde Gece Lina'ya döndü.
"Formunu mu koruyorsun yoksa kız?" dedi şakayla karışık bir tonda.
"Hayır sadece hayvan yemeyi sevmiyorum." diyen Lina ile masadan büyük bir kahkaha tufanı yükselirken Parla gülümseyerek konuştu.
"Bi fotoğraf mı çekinsek?" dediğinde Aren başını salladı.
"Oluur anı kalsın." dediğinde Parla hızla arkasında asılı olan çantasını açtı ve içindeki küçük dijital kamerayı çıkardı.
"Aa kameran mı var?" diyen Beliz kaşlarını kaldırarak ilgiyle sordu.
Parla gülümserken kamerayı açtı. "Evet. Her zaman yanımdadır. Bence hayatın güzelliği küçük anlarda saklı o yüzden yakalayabildiğin her anı saklamalısın." dediğinde gülümserken tam ayağa kalkacağı sırada Gece hızla ayağa kalktı.
"Sen ver bana onu ben çekerim sizi." dediğinde Beliz'in gözleri onun üzerinde gezerken bu davranışının sebebini çok iyi biliyordu.
Gece'nin aile adı altında böyle bir ailesi yoktu. Bu sıcaklığa alışık bile değildi.
Gece, kamerayı alırken dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme belirdi. "Hazır mıyıız?" dediğinde sesi gereğinde fazla neşeli çıkmıştı. Çünkü acısını gizlemeye çalışırken biraz daha neşeli oluyordu.
Berk, Beliz'in bakışlarındaki o tereddütü hissettiğinde Gece'ye baktı ve seslendi. "Sende gelsene." dediğinde Gece itiraz edecek gibi oldu ama Berk tekrar ısrar edince kamerayı Parla'nın uzattığı kamera destekleyiciye yerleştirirken Berk ve Beliz'in sandalyelerinin ortasına dikilerek ellerini onların sandalyelerine koydu.
Parla sayacı açarken konuştu. "Beş saniye ayarladım." dediğinde adeta koşarak sandalyesine geri oturdu.
"5...4..3.."
Berk başını kaldırıp kameraya bakan Gece'yi gördüğünde önüne dönerken sırıtarak konuştu. "Bu kadar da buz olunmaz." dediğinde Gece buna gülmeden edemezken kameradan deklanşör sesi duyuldu.
"Ne güzel bak birlik olup her şeyi güzelleştiriyorlar." diyen Aysel Teyze çocuklara bakarken Sera gülümseyerek konuştu.
"Öyleler valla maşallah."
"Benim canım çok sıkıldı ya!" diyen Lina sandalyesinde kıpırdandığında Gece başını salladı.
"Valla bende." dediğin Lina ona gülerek döndü.
"Gezelim mi?"
Gece omuzlarını kendine doğru çekerken alt dudağını büzdü. "İyi de ben bilmiyorum ki buraları."
"Ben gezdiririm sizi." diyen Ali ayağa kalkarken gülümseyerek Parla'ya döndüğünde Parla'da gülümseyerek ayağa kalktı.
"Bizde geliyoruz." diyen Berk bebek arabasında oyuncaklarıyla oynayan Alin'in bebek arabasının başına giderken.
Cemre'nin ters bakışları onun üzerine dönerken sıkıntılı bir nefes verdi.
"İyi siz gidin biz buraları toparlar otururuz." diyen Hanife Teyze diğer çocuklara döndü. "Başka sıkılanınız varsa gitsin." dediğinde ses çıkmazken Berk Alin'in arabasını sürmeye başladı. Gece'nin yanında yürüyen Lina konuştu.
"Ne gerek vardı şimdi Alin'e?" demesiyle Gece gülerek konuştu.
"Ne kadar çok seviyorsun öyle kardeşini sen." dedi şakayla.
Berk Lina'nın saçlarını karıştırırken konuştu. "Niye seninki can da onunki patlıcan mı?"
"Öğkk." diyen Lina dilini dışarı çıkardı. "Patlıcanı da hiç sevmem."
Berk bununla kahkaha atarken etrafa bakındı. "Ali'ler nerde?" dedi yanındaki Gece'ye dönerken.
Gece arkayı baş parmağı ile işaret etti. "Arkadan geliyorlar."
"Alooo!" diyen Berk geriye dönerken konuştu. "Biz mi biliyoruz bu mahalleyi?"
"Ben size dönmeniz gereken yerden söyleyeceğim yahu." diyen Ali eliyle ileri işareti yaparken Berk gülerek önüne döndü. "Şimdi sola dönün." diyen Ali ile Berk bebek arabasını sola çevirirken söylendi.
"Çattık ya." karşısında Nayino Fırın tabelasıyla raflarında ekmekler dizili olan fırını görmesiyle kaşları kalkarken içerden elinde büyük bir pastayla çıkan Derya'yı görmesiyle donakalırken kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.
"İyi ki doğdun Beerk." diye ağzından bir ritim tuttutan Derya gülümseyerek mumları yanan pastayı Berk'e doğru uzatırken arkadan gelen Ali ve Parla da o melodiye eşlik ederek bir alkış ritmi tutturdular.
Lina bununla bir kahkaha atarken o da alkışlamaya başladı.
Berk'in yüzünden şaşkınlık silinirken gülümsedi. "Niye zahmet ettiniz Derya Hanım?" dediğinde Derya pastanın üzerindeki mumları gösterdi.
"Önce mumları üfle çocuğum." dediğinde ekledi. "Dilekte tut." dediğinde Berk gülerek mumlara döndüğünde bir dilek tutarken mumları bir üfleyişte söndürdü.
Bu kez alkışları başlatan Gece olurken baş parmağı ve işaret parmağını dudaklarına yerleştirerek bir ıslık çalmasıyla Berk ona dönerek kahkaha attı.
"Nice mutlu yaşlara Berk'cim." diyen Derya Berk'e sarılırken Berk yüzündeki sıcak gülümsemeyle ona sarıldı.
"Çok teşekkür ederim." dediğinde ayrılırlarken ekledi. "Hiç gerek yoktu söylediğim gibi ama.."
"Doğum gününe katılamadım aklımın ucundaydı böyle bir şey yapalım dedim." dediğinde yüzündeki sıcak gülümseme silinmezken ekledi. "Ali'de ısrar etti tabi." dediğinde Berk kaşlarını kaldırarak Ali'ye dönerken Ali gülümseyerek konuştu.
"Doğum günün kutlu olsun tekrardan." dediğinde onlarda sarılıp ayrıldıklarında Gece gülümseyerek Berk'e döndü ve kollarını açtı.
"E bende sarılıyım bari garip olucak." dediğinde Berk gülerken ona sarıldı ve alayla konuştu.
"Buz tutmam umarım." dediğinde Lina sırıtarak ona baktı.
"Bende bendeee." dediğinde Lina ile Berk Gece'den ayrılırken Lina'ya eğilip onu kucağına aldı.
"Ben pastayı paketliyim o zaman. Siz götürün."
"Siz gelmiyor musunuz?" dedi Berk merakla.
"Yok." dedi Derya. "Babaannen falan var şimdi hiç o topa girmiyim ben." dediğinde Berk etrafa bakındı.
"O zaman biz burda yiyelim." dediğinde gülümsedi. "Kalanı paketler götürürüz." dediğinde Derya başını salladı.
"Olur tabi. Oturun. Aliii sandalyeleri çıkar dışarı." dediğinde Parla'da Derya'nın peşinden giderken konuştu.
"Bende size yardım edeyim."
"Gel kızım gel."
Gece etrafa bakınırken konuştu. "Ne kadar tatlı bir yer burası."
Kapıdan sandalyeleri çıkaran Ali konuştu. "Öyledir. Her türlü tasarım dekoru anneme ait." dediğinde Gece hayretle etrafı süzdü.
***
Hato'ya su koymaya inen Berk bahçedeki iki kişilik koltuğun bir kenarında oturan Gece'nin üzerinde takıldı gözleri. Hato'ya suyunu doldurduktan sonra yavaşça bahçeye çıktı ve Gece'nin yanına oturdu.
"Ne düşünüyorsun?" dediğinde Gece omuz silkti.
"Hiiç." dediğinde Berk başını ona çevirdi. Gözleri onun yan profilinde gezerken konuştu.
"Bir hiçin altında kaç şey var hesaplayamıyorum ama var bir şeyler." dediğinde Gece ona döndü.
"İnsan sarrafı mı olmaya çalışıyorsun sen Berk Yağızoğlu?" dediğinde Berk küçük bir tebessüm yerleştirdi.
"Beliz'le nasıl tanıştınız?" dediğinde içinde git gide artan bir merak vardı Gece'ye dair.
Gece başını salladı. "Bu kızın altındaki maskeyi merak ediyorum diyorsun." dediğinde Berk ağzından bir 'cık' sesi çıkardı.
"Bilemedin. Bu maskenin altındaki kızı merak ediyorum." dediğinde Gece başını sallayarak önüne döndü.
Berk'in de beklemediği bir itirazsızlıkla anlatmaya başladı. "Ben babamı kaybettim." dedi Berk'e geri dönerken. "Sekiz yaşımda." dediğinde Berk bu konuyu açtığına pişman olmuş gibi gözüküyordu.
"Başın sağolsun." dediğinde Gece başını salladı.
"Hani derler ya kızların ilk aşkı babalarıdır. Öyleydi ne yalan söyleyeyim..." dedi ve gülümsedi. "İşten her gelişinde boynuna atlardım çığlıklarla mesela. Tüm saçma konserlerimi elimde tarağımla ona verirdim. O da beni doyasıya alkışlardı. Babam… hayatımdaki tek filtresiz sevgiydi belki de. Ne yaparsam yapayım kızmazdı hata yaptığımda bile. Sadece gözlerimin içine bakar ‘Olur böyle şeyler birtanem' derdi. Tam bir kahramandı yani." dedi gülümseyerek Berk'in gözlerinin içine bakarken. "Ama her kahramanın hikayesi uzun sürüyormuş işte." dedi ve yutkundu. Berk onun anlattıklarına rağmen dolmayan gözlerine baktı. "Sonra bir sabah uyandım. Yoktu evde. Ev sessizdi. O gün evde her şey çok sessizdi. Annem bana gülümsedi ama o gülümsemenin içi boştu. Cenazeyi… net hatırlamıyorum. Sadece insanların başımı okşayışlarını 'Güçlü ol’ deyişlerini." dediğinde onay almak ister gibi sordu. "Ne garip değil mi? En çok kırıldığın anda senden güçlü olman bekleniyor."
Berk başını salladı onu onaylar gibi.
"Cenaze bittiğinde doyasıya ağladım. Sanki o anı bekliyormuşum gibi. Çünkü şey sanmıştım..." dedi yutkunurken. "Eve gelince belki babam orda olur sanmıştım. Eve geldiğimizde çarpıldı suratıma onun artık olmadığı olmayacağı. Bağıra çağıra ağlamaya başladım. Her şeyi kırıp dökmek istiyordum. Niye bana veda etmedi diye. Annem o akşam bana tamam daha fazla ağlama dediğinde onu umursamadan ağlamaya devam ettim. Sonra bir anda bağırdı bana. 'Ağlayıp duracaksan odana git Gece!' diye." dediğinde sanki anlattıklarını kendisi yaşamamış gibiydi. Sesi bile titremiyordu. "Dediği gibi odama gittim. Sanki acı yaşamam suçmuşta ben onu saklıyormuşum gibi." dedi dudağına yan bir gülümseme yerleştirirken. "O gün ağlamak için odaya kapandım. Bir daha da çıkmadım. Vücudum acıyı dibine kadar yaşıyordu. Gözlerim kuruma noktasına gelse bile ağlıyordum. Gözümden yaş gelmiyordu ama ağlıyordum. Sonra.." dedi derin bir nefes verirken. "Bir hafta sonra annem başka bir adamla eve geldi. Odamın penceresinden gördüm bunu." Burnundan güldü. "Evleneceklermiş. Adamın çocukları varmış bizle beraber o evde yaşayacaklarmış. Epey büyük tepkiler gösterdim hiçbiri net değil bende. Sonra fark ettim ki acım asla umursanmıyor. Yine kapandım odama. Annem her gün ikna konuşmaları yapmak için geliyordu ama onu dinlemiyordum. Tek yaptığım şey babamla konuşmaktı. İçimden konuşuyordum onunla. Sonra bir gün yine misafirler gelmiş bize. Ben odamdayım. Annem yanıma geldi odadan çıkmam için." omuz silkti.
"Çıkmadın." dedi Berk tahmin ederek.
Gece başını salladı. "Çıkmadım. Sonra kapı kapandı. Bir kaç dakika sonra bir kez daha açıldı. Bu kez annemin adım sesleri değildi bunlar. Bir kız geldi oturdu yanıma." dedi ve kocaman gülümsedi. "Beliz'miş adı." dediğinde Berk'in dudaklarına da bir tebessüm yerleşti. "Beliz o gün yanımda sadece oturdu. İlk defa biri benimle sustu. Gitme saatleri geldiğinde de bakıcım onu çağırdı ve yavaşça yanımdan kalkıp gitti. Sonraki gün uzun zaman sonra o merdivenlerden indim ve anneme beni dün gelen misafirlere götür dedim." dediğinde omuz silkti. "Böyle tanıştık." dediğinde önüne döndü. "Nasıl? Beğendin mi maskenin ardındaki kızı?"
Berk bakışlarını ondan ayırmadı. Dudaklarındaki tebessüm yavaşça silinirkenbgözleri bir süre Gece’nin yüzünde asılı kaldı.
"Beğenmek…" diye mırıldandı kelimeyi tartarak. "Beğenmek doğru kelime değil. Ama… anladım."
Gece kaşlarını hafifçe kaldırdı. "Ne anladın?"
"Maskenin ardındaki kız… sandığımdan daha güçlü ama… aynı zamanda hâlâ o odada oturan küçük bir kız." dedi Berk sesi yumuşak ama ciddiydi. "Ve bence en acımasız yanı şu… sen o odadan hiç tam olarak çıkmamışsın." Gece buna cevap vermedi. "Çiçekleri sever misin?" dedi Berk aklına gelen saçma soruyla. Bunun da derin bir cevabı olduğunu bilmeden.
"Ömrü kısa olan hiçbir şeyi sevmem." diye kestirdi attı Gece.
"Mesela?"
"Mesela insan. Çünkü insan gider." dedi. "Bazen kendi isteğiyle bazen hayat onu zorladığı için. Ama bir şekilde gider. Ve gittiğinde geriye kalanın içinde koskoca bir boşluk bırakır. Ben… o boşlukların içinde büyüdüm."
Berk "Belki de…" dedi sessizce "bazı insanlar gitmez."
"Bir ömrü var." dedi Gece itiraz eder gibi. "Bağlanırsam kaybetme ihtimaliyle yaşamak zorundayım. Ve bazen hiç sahip olmamak… kaybetmekten daha az acıtır."
Berk başını salladı. "Gerçekten buzlar kraliçesisin biliyorsun dimi?" dedi Berk ortamı dağıtmak ister gibi. "Kısa kısa cümleler kuruyorsun ama insan donakalıyor." dediğinde Gece gülümsedi.
"Vardır öyle etkilerim."
"Soğuk olmadı mı?" dedi Berk kollarına ellerini sürterken. Gece ayağa kalkarken konuştu.
"Buzlar kraliçesiyim ya." dediğinde Berk ayağa kalkarken güldü. Gece gülümserken konuştu. "Teşekkür ederim bu arada."
"Ne için?"
"Bugün beni fotoğraf çekinmek için çağırdığın için." dediğinde Berk gülümsedi. "Sekiz yaşımdan beri hiçbir aile fotoğrafında yer almamıştım. Yani.. annem, kocası ve kocasının çocukları fotoğraf çekinirken ben hep izlerdim. Ne çağırırlardı ne ben girmek isterdim o kareye." dediğinde Berk başını salladı.
"Bende teşekkür ederim Gece." dedi gözleri onun gözünde.
"Ne için?"
"Fotoğrafa girmek istediğin için."
40. BÖLÜM SONU
Yorumlar
Yorum Gönder